60
YIL SUREN KAVGA
S. Günay AKARSU
aıııılııılllıllılllııllllınilılılllllılıllılılılıııl
T
İYATRODA 60 yıl, dile kolay. Bir insan düşünün ki ti yatroya böylesine düşkündür. Geride bıraktığı 60 yılın üstüne gene ilk günün heyecanı, ilk günün coşkunlu ğuyla tiyatroya bağlıdır; tutkundur. Nasıl ederim de, Türki ye’de tiyatronun bir adım daha ileri gitmesine yardımcı ola bilirim? Ne yaparsam tiyatro Türkiye’de daha yaygınlaşır, etkinleşir? diye çırpınıp durur. Bu uğurda, inandığı doğru lar için yeni yeni kavgalara girişmekten çekinmez. Yorulmaz, yılmaz, bıkmaz...İşini, mesleğini böyle seven bir insana saygı duyulur an cak.
Üstelik geçen bu 60 yıl içinde neler yaşanmamıştır ki... Aşağı yukarı Türk tiyatrosunun bugünkü biçimini almasını sağlayan, Türk tiyatrosuna' damgasını vuran yıllardır bu 60
yü.
Tiyatroculuğun aşağılandığı, tiyatrocuların değersiz in sanlar sayıldığı, mahkemelerde tanıklıklarının geçerli olmadı ğı yıllardı o yıllar. Müslüman kadınlar sahneye çıkamazdı. İstanbul’da yaşayan azınlıklar arasmdan çıkan oyuncu ka dınlarla, müslüman ya da azınlık erkeklerinin kurdukları kumpanyalar gene İstanbul’da yaşayan azınlıklara, bir de İs tanbul’un belli bir çevresine tiyatro yapardı. Bu arada hal kın tuttuğu topluluklar da kurulmaya başlamıştı. Bunlar uzun facialar, sonunda da kısa komediler oynuyorlardı .Dışardan yeni gelmiş olan tiyatro sanatı Türkiye’de ük günlerinin ka rışıklığım, oturmamışlığını, başıboş bir gidişin bütün belir tilerini taşıyordu. Tuluat kumpanyaları birbiri ardına kurulu yor, İstanbul erkeğinin cinsel açlığından yararlanan kantocu lar ortalığı kasıp kavuruyordu.
İşte böyle bir ortamda bütün güçlükleri göze alarak ti yatroya başladı Muhsin Ertuğrul. Onu kimi zaman bir top lulukta oynarken, kimi zaman da Almanya’da, Rusya’da, Fran sa’da vb. tiyatro ve sinema incelemeleri yaparken görüyoruz. Her gezisinden daha dolu olarak dönüyor; öğrendiklerini Türk tiyatrosuna, Türk seyircisine iletmek istiyor.
İlerici yöneticüerin yardımı ile İstanbul’da bir konserva tuar kurulması kararlaştırıldı. Muhsin Ertuğrul da bu kuru mun içindeydi elbette. I. Dünya Savaşı’nm birden patlaması
Darülbedayi’nin düşünüldüğü gibi kurulup gelişmesini önle di. Bu kuruluş yalnız temsil vermek durumunda kaldı. Ders ler epeyce tavsadı. Bu kez Muhsin Ertuğrul’u bazan Darül- bedayi kadrosunda, bazan da Darülbedayi ile çatışmış ve bu tiyatrodan uzaklaştırılmış buluruz.
O zaten duruma, şartlara bakmamış, her zaman kendi doğrusunda ilerlemiştir. Onun için de hayatında inişlerle çı kışlar (dış görünüş bakımından) birbirini izler.
Altmışıncı sanat yılını kutladığımız bugünlerde O’nu ku rucuları arasında bulunduğu Şehir Tiyatrosu’ndan, Devlet Ti- yatrosu’ndan uzak görmek de varmış hesapta.
O da belki böyle bir durumu özlerdi. Ancak O’nu göre vinden uzaklaştıranlar yöneticilerin dar görüşleri değil de ye ni yetişen tiyatrocuların bilinçli çabaları olsaydı... Yerini genç kuşakların değerli elemanlarına seve seve bırakır, hem on ların arasmda, hem onların üstünde, hem de onların başın da kalmayı bilirdi. Şimdi O’ndan genç oldukları halde O’n- dan geri kalmışların işin başında bulunması hem Muhsin Er tuğrul için, hem de Türk Tiyatrosu için ne acı...
IM M İİIII İlli' mı y. % Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği