• Sonuç bulunamadı

ABD'nin Ermeni politikasının kökleri 100 yıl öncesinde

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ABD'nin Ermeni politikasının kökleri 100 yıl öncesinde"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S İY A S E T 8 4

13

TUNCER GÜVENÇ

i t-\ pv Senato Dış İlişkiler Komisyo- / \ İ 3 İ - / n u ’nun 1915-1923 yılları ara­ sında Türkiye’nin 2500 yıllık Ermeni va­ tanını ortadan kaldırmak ve 1-1.5 milyon Ermeni’yi öldürmekle suçlayan kararı ül­ kemizde çeşitli tepkiler yaratmıştır. Bu if­ tiranın geçerliliğinin tartışılması ayrı bir konudur.

Tepkiler basına aksettiği kadarı ile res­ mi ağızlarda, “ henüz kesinleşmemiş bir ta­

san” , “ işi büyütmeyelim” , “ seçim döne­ mi hafifliği” , “ ilişkilerin bozulmadan dü­ zeleceğini umarız” , “ teröre ve yeni vahşi cinayetlere zemin oluşturacak bir ortama yardımcılık” gibi; kararın önemini, ağır­

lığını ve ileriye dönük tehlikelerini düşün­ meden olayın ne derece hafife alındığım göstermektedir. Ulusun tepkisi ise birkaç yazar dışında yazılı ve sözlü basında pek görülmemektedir. ABD Temsilciler Mec­ lisi ve yasama organı komisyonları Türki­ ye’yi resmen Ermeni soykırımı ile suçla­ maktadır. Soykırım iddiasının karşıt delil­ leri ABD, Ingiltere, Fransa ve Rusya Dış­ işleri arşivlerinde bolca vardır. Ermeni so­ rununu belgeleri ile şimdiye kadar ortaya çıkarmamamız da bizlerin önemli bir ih­ mali ve hatasıdır. Ermenilerin Doğu Ana­ dolu’dan, savaş bölgesinden sürülmeleri­ nin sorumluları aynı güçlerdir. Ama “ya­

vuz hırsız ev sahibini bastırır” sözüne uya­

rak Fransa’dan sonra ABD, resmen ve açıktan devreye girmektedir.

Gerçekte soykırım suçu, bir ülkeye ya­

pılabilecek en ağır ve en korkunç bir suç­ lamadır. Bir insanhk suçudur. ABD “ dost ve müttefik” diye bilinen ABD, bununla

Türkiye’yi resmen ve meclis kararları ile, iftira ile suçlamaktadır.

Ermeni meselesi Osmanlı İmparatorlu­ ğu’nun paylaşılması sorunu ile soykırım masallarından çok önce 19. yüzyılda baş­ lamıştır. ABD’nin ilgisi de yine bu döne­ me raslar. Misyonlar ve misyonerler gön­ dermek, azınlık olan bölgelerde bunları al­ datarak ve kendi politikaları için ortam ha­ zırlamak da yine Yahudi - Siyonist hare­ ketin başlatılması dönemine rastlar. Birin­ ci Dünya Savaşı sonunda ikinci bir Erme­ ni devleti kurmak çabası yine ABD mec­ lislerinin ve başkanmın politikası olarak or­ taya atılır. Sevr’de önümüze konulan ABD güdümünde ve Türk topraklarında ikinci bir Ermenistan’dır. Ya Türkiye üzerinde­ ki ABD mandası projesi!..

1984’te NATO ve ikili anlaşmalar çer­

çevesinde verilecek yardım her zamanki gi­ bi alışılan senaryo (Yasama - Yönetim iki­ lemesi) ile meclislerde kısılır. Özellikle as­ keri yardımın azaltılmasındaki amaç nedir? Bununla da yetinilmez. ABD elçisi bir yük­

sek komiser edası ile bir bakana mektup yazar. Hangi NATO ülkesinde ABD elçi­

si böyle davranabilir? Arkadan Temsilci­ ler Meclisi’nin soykırım savı ve suçlaması gelir. Artık yüzyıllık bir politikanın yeni koşullar altında uygulanma programı baş­ latılmıştır.

Taktik ve strateji

İşin aslına bakarsak Temsilciler Mecli­ si’nin kararı ne yeni bir şeydir ve ne de bir sürprizdir. Bu suçlama iki yıldır Temsilci­ ler Meclisi’nde görüşülmektedir. Kongre gündemine gelince kamuoyuna yansımış­ tır. Bu sırada Washington Büyükelçimiz Washinton’da değil de Chicago’dadır ve konferans vermektedir. Ama iki yıldır ne yapmıştır?

ABD’nin Ermeni sorununa ilgisi yüzyıl­ dır süregelmektedir. Bu ilgi hem yasama organlarının ve hem de yönetimin, başkan- larınm ilgisidir. Strateji, Müslüman Orta­ doğu’da ABD politikasım uygulayacak Ya­ hudi devletinden başka bir de ikinci bir Er­ meni devleti kurmaktır. Özellikle Ermenis­ tan Cumhuriyeti’nin Sovyetler Birliği’ne katılmasından sonra ikinci bir Ermenistan fikri daima beslenmiş ve dosyası açık

tu-ABD’ıı in Ermeni politikasının

kökleri 100 yıl öncesinde

tulmuştur.

Temsilciler Meclisi ve Kongre kayıtları incelenirse 20. yüzyılda Ermeni sorunu ABD yasama organlarında sürekli yaşatıl- dığı görülür.

Başkan Wilson ilk defa uluslararası dü­

zeyde ABD yönetiminde ve Türk toprak­ ları üzerinde ikinci bir Ermenistan kurul­

masını ortaya atmıştır. Wilson’un rüyala­

rı gerçekleşmemiş ve Sevr’e katılan ABD, Lozan Konferansı’na katılmamış, fakat misyonlar göndererek konferansı bu yön­ de etkilemeye çalışmıştır.

Başkan Carter 1978’de resmen Ermeni soykırımını kabul etmiştir.

Başkan Reagan 1983’te resmen Ermeni soykırımını dile getirmiştir. Şimdi aynı baş­

kanın soykırım suçlamasını Kongre’den ge­ çirmemesi için göstereceği çabalara bel bağlayanlar bulunmaktadır. Sorun artık Kongre veya Reagan’m ne yapacağı değil­ dir. Artık bunun önemi de yoktur. Takke son defa yine düşmüş ve kel artık bütün çıplaklığı ile görülmüştür.

bizi etkilemektedir. Kıbrıs’ta Türkiye’ye bir şeyler kabul ettirilmek istenmektedir. Ege’de hep bizden ödün istenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli olan Lo­ zan Anlaşması’m hiçe sayan “ dost ve

müttefiklerimizin” sayısı artmaktadır. İs­

rail Meclisinde İsrail’in güvenliğinin Toros- larda başladığı dile getirilmekte ve Erme­ ni soykırım suçlamaları ABD meclis ve başkanlan tarafından ortaya atılmaktadır.

Bu arada biz ne yapıyoruz? Lübnan’da Filistinlilerin ve Müslümanların kırımına en azından seyirci kalıyoruz. Arap ülkele­ ri ile ilişkilerimizi geliştirirken, bazı TBMM üyelerini İsrail’de resmi gezilerde görüyo­ ruz. Ermeni soykırım iddiaları ABD mec­ lis ve komisyonlarında görüşülürken büyü­ kelçilerimiz bulundukları ülkenin başken­ tinden uzakta konferans veriyor ve yine bu soykırım suçlamaları hazırlanırken, Erme­

ni tedhiş örgütlerinin simgesi olarak seçi­ len Ağrı Dağı'nda ABD Deniz Akademi­

si, Michigan ve Stanford Üniversiteleri me­ zunu, havacılık yüksek mühendisi, şerefli

İŞTE SO YKIRJMCesetler kamyonda...

Görülüyor ki, bir yüzyıllık stratejide bir

değişiklik yoktur. Türkiye’ye karşı davra­

nışlar uluslararası durumun ve ABD’nin sorunlarının koşullarına bağlıdır, ilişkile­ re gerek görüldüğünde dosyalar rafa kal­ dırılmakta ve Türkiye’ye bir şeyler kabul ettirmek gerektiğinde yavaş yavaş uygula­ maya konulmaktadır. Yahudi, Ermeni ve Rum lobilerine yeşil ışık yakılmaktadır.

Bizce, hatamız taktik ve stratejiyi karış-

tırmamızdadır. Bu kararın Kongre’den

geçmesini engellemek veya Reagan’m ve­ tosunu elde etmek neyi değiştirir? Bunlar işin taktik safhalarıdır. Asıl ABD’nin Türkiye stratejisini nasıl değiştirebiliriz so­ rusu üzerinde düşünmemiz gerekir. Tem­ silciler Meclisi’nin karan, Carter ve Rea- gan’ın beyanatlarının Wilson geleneğinde olduğu ve boyutlarının anlaşılamadığı gö­ rülmektedir.

Neler oluyor?

Bugün Türkiye bir dönüm noktasına gel­ miştir. Güneydoğumuzda savaş ister iste­ mez bizi etkilemektedir. Burada Hatay ve Musul sorunlarından önce de denenen ayaklanma provaları yapılıyor. Lübnan’­ daki durum, ABD-Israil yörüngesinde bir Hıristiyan devletin kurulma hazırlıkları

paye ile bilim doktoru unvanı almış, Apol- lo programı için astronot olarak seçilmiş bir Amerikan albayına; bilimi, jeolojiyi, mantığı ve hatta en basit coğrafya hesabı­ nı inkâr eden bu Amerikalı albaya Nuh’­

un gemisini arama izni veriyoruz ve renkli

basında bedava propagandasını yapıyoruz. Kimse “ Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözünü ilke edinen bir ülkede bu albay ya

sahtekâr ya da klinik bir vakadır demiyor ve kimse Ağn Dağının dini propagandası­ nın kimin ve kimlerin işine yarayacağını düşünmüyor. Bir ay geçmeden Türkiye soykırım suçlaması ile karşı karşıya geli­ yor.

Kimler suçlu?

Soykırım suçlamasını yapan ülkeler Er- menileri, misyonerleri ile kışkırtan para ve silah veren, isyan ettiren, Müslüman Türk- leri katlettiren ve hatta kendi ordularında kendi üniformaları altında Ermeni birlik­ leri kurup Türkiye’ye karşı savaştıranlar değil midir? Neden Ermeniler 11. yüzyıl­ dan beri sürülmemiştir. Aynı dönemde ABD ve Fransa’da hiç zenci, kızılderili, Kuzey Afrikalı, Çin-Hintli, MadagaskarlI bakan, general, elçi var mıdır? Ermenile- re bu kadar kötülük edenler, onları kan­

dırıp aldatıp kendi emelleri için harcayan­ lar sırayla Ermeni koruyuculuğunu üstle­ niyorlar? Kendi suçlarını başkalarının üst­ lerine atıp yeniden aynı senaryoyu oynat­ maya kalkıyorlar?

Şimdi Ermeni soykırımı iftirasını atan yasama organlarının üyelerine soralım. Sîz­ ler Komançileri, Apaçileri, Pavnilleri, Si- yu ve Çeyenleri, Krovları, îrikuvaları, Çe- rokileri, Semniyolleri ne yaptınız? Söyleye­ lim. “En iyi kızdderili ölü kızılderilidir” de­ yip soykırım yaptınız. Bunlardan bazılarının geriye kalanlarını “ rezerv” dediğiniz get­ tolara hapsettiniz ve turistik ziyarete açtı­ nız. Dinlerinden ettiniz, dillerinden, kül­

türlerinden ettiniz. Şimdi bu halklardan

hangileri hangi sayıda kaldılar ve dinleri nedir ve hangi dili konuşuyorlar? Bırakın bunları Vietnam’da ne yaptınız? Hangi yüzle iftira atabiliyorsunuz?

Sonuç

ABD tarafından yapılan suçlama belirt­ tiğimiz gibi bir ülkeye yapılabilecek en ağır ve en korkunç bir suçlamadır. Gerçeklere dayanmadığı ve iftira olduğu için de iğrenç­ tir. ABD dost olmamız gereken bir ülke­ dir. Fakat bu dostluk Şarklı duygusallığı ve zihniyeti içinde yürütülmemelidir. Ül­ keler arasındaki dostluk karşılıklı bazı say­ gı ve çıkarlara dayanır. Fakat ilerde Tür­

kiye’nin toprak bütünlüğüne karşı hedef alan bir politikaya sahip ülke, ya bu poli­ tikadan ya da bu dostluktan resmen vaz­ geçer.

Kendimizi aldatmayalım. Lozan Anlaş­ ması’nın komşularımız ve dostlarımız ta­ rafından hiçe sayılmaya başlandığını ve korkunç iftiralarla karşı karşıya olduğu­ muzu kabul edelim. Karşımızda dost ve müttefiklerimizin akıl almaz davranışların­ dan başka ortaya sürdükleri Rum, Erme­ ni, Yahudi kuruluşları bulunmaktadır. Bundan başka son birkaç yıldır Batı Av­ rupa’da, uluslararası kuruluşlarda Türki­ ye’ye karşı alınmaya başlanan tavrın da bir raslantı olduğunu düşünme saflığında bu­ lunmayalım.

ABD ile dostluk için artık bazı gerçek­ lerin ABD’nin hem yasama ve hem de yü­ rütme organlarınca resmen kabul edilme­ si gerekmektedir. Eğer olay örtülür veya geçiştirilirse bundan 10, 20, 30 yıl sonra do­ ğacak olaylardan bugünkü nesil lanetlene­ bilir.

Her şeyden önce ABD’den resmen so­ rulması gereken hususlar şunlardır.

— ABD Türkiye’nin doğu sınırlarını be­ lirleyen Kars, Gümrü ve Moskova anlaş­ malarını tanıyor mu?

— ABD Lozan Anlaşmasını ve bunu ta­ mamlayan Montrö Anlaşmasını tanıyor mu?

Eğer bunlara resmen olumlu cevap alı­ nabiliyorsa, ABD’nin yapacağı yasama ve yürütme organlarında Ermeni soykırım savlarının gerçeğe dayanmadığını karar al­ tına ahp beyan etmesidir.

Böyle bir istek Türkiye’nin gücünün üze­ rinde bir istek değildir ve hakkıdır. Türki­

ye’nin de elinde kozları vardır. Dostluk için dostlarımızın Türkiye Cumhuriyeti’nin te­ mel taşlarım tanımaları gerekir. Yoksa ne ikili anlaşmalar ve ne de savunma anlaş­ ma ve paktları bir anlam taşır, ölü metin­ ler olmaya mahkûmdurlar. Bugün TBMM Hükümetinin ABD tarafından suçlanan 1920 - 1923 dönemini ve ruhunu düşüne­ lim ve Mustafa Kemal’i kendi ağzından okuduktan sonra bu sorunu tekrar düşü­ nelim.

Şimdi görev Türkiye Büyük Millet Mec- lisi’nindir ve TBMM en önemli sınavım ve­ recektir. Alacağı kararlardan gelecek ku­ şakların gurur duymasını umarız.

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

¾ Avian influenza (AI), kamuoyunda tavuk vebasıveya kuş gribi olarak da bilinen, influenza A virüslerinin neden olduğu, kanatlıların, solunum ve sinir sistemine ait

Bu rapordaki veri ve grafikler güvenirlili!ine inandõ!õmõz sa!lam kaynaklardan derlenmi" olup, yapõlan yorumlar sadece GARANT# YATIRIM MENKUL KIYMETLER A.$.‘nin

Bu rapordaki veri ve grafikler güvenirlili!ine inandõ!õmõz sa!lam kaynaklardan derlenmi" olup, yapõlan yorumlar sadece GARANT# YATIRIM MENKUL KIYMETLER A.$.‘nin

24 Ocak 2008 ABD'de Aralık ayı ikinci el ev satışları verisi TSI ile 17:00'de açıklanacak. Piyasa beklentisi ikinci el ev satışlarının 4.950 bin adet olarak

Kapasite Kullanõm Oranõ, Mart 2012: Merkez Bankasõ verilerine göre, imalat sanayi genelinde kapasite kullanõm oranõ, Mart ayõnda geçen yõlõn aynõ ayõna göre 0,1 azalarak,

Bu rapordaki veri ve grafikler güvenirlili!ine inandõ!õmõz sa!lam kaynaklardan derlenmi" olup, yapõlan yorumlar sadece GARANT# YATIRIM MENKUL KIYMETLER A.$.‘nin

Veri akõ$õnõn zayõf olaca#õ günde son iki gündeki kayõplarõn ardõndan Avrupa piyasalarõnda sõnõrlõ tepki alõmlarõ görülebilir.. Yurtiçi gündemde öne çõkan