• Sonuç bulunamadı

Sayın Oktay Akbal

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sayın Oktay Akbal"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ET 11 ŞUBAT 1993 PERŞEMBE

Sayın Kenan Evren'den yeni bir mektup aldım, ay­ nen yayınlıyorum. Bu konudaki yanıtımı cumartesi gün­ kü yazımda vereceğim.

Sayın Oktay Akbal,

6 Şubat 1993 tarihli Milliyet gazetesinde gönderdiğim açı­ klamamı köşenize aldıktan sonra, hemen altına eklediğiniz yazınızı okudum, önce hatanızı kabul edip, bana teşekkür et­ menizden dolayı duyduğum memnuniyeti belirtmek isterim. Bana hitabınızda “Sayın 7. Cumhurbaşkanı” yerine “ Emekli orgeneral Kenan Evren” şeklinde bir cümle kullanmanızı, doğ­ rusu sivil ve demokrat kişiliğinizle bağdaştıramadım(!)...

Anayasa’nın geçici 15. maddesinin kaldırılması konusuna gelince; bu maddenin yer alması ne benim ve ne de Konsey üyesi arkadaşlarımın isteğine bağlı olarak gerçekleşmiştir, önüm üze öyle getirdiler, biz de 1961 Anayasa’sında aynı tür bir madde bulunduğunu gördük ve ses çıkarmadık. Bu maddenin kaldırı­ lması ne sizin ve ne de bizim isteğimize bağlı bir husustur. Bu görev TBMM'nindir. Gerek görürse kaldırır, gerek görmezse kaldırmaz.

Madem siz demokratik bir anayasayı savunuyor ve böyle bir maddenin Anayasa’da yer almasını doğru bulmuyorsunuz. Neden çok beğendiğiniz 1961 Anayasası'nda benzer bir madde­ nin kaldırılması gerekir diye vaktiyle hiçbir yazı yazmadınız? Askeri harekâtları sınıflandırmak, sizin gibi, parlamenter siste­ mi, çoğulculuğu ve çoksesliliği savunan bir yazar için çelişkili bir tutum olmuyor mu? Bugün 12 Eylül harekatını yargılamak iste­ yen sizin 13 Eylül 1980 günü yani harekâtın ertesi günü Cumhu­ riyet gazetesinde yer alan makalenizden bir bölümünü buraya almak istiyorum. Hafızanızı tazelemiş olursunuz. Şöyle diyor­ dunuz:

“ Kim gelecek, kim gidecek? Bir iktidar değişmesi gün soru­ nu mu? Şimdi bekliyoruz. Yeniden bekliyoruz. Hep bekledik. Bir şeyler olsun diye, değişsin diye...

Böyle yazmıştın birkaç gün önce, Ankara’da geçirdiğim günlerin, özellikle parlamento toplantıları izlenimlerimin sonu­ cuydu o düşüncelerim... Altı aydır Cumhurbaşkanını seçeme- yen bir parlamento... Çıkmazlarda bocalayan azınlık iktidarı... Kaç kez denenmiş, yararsız, başarısız olduğu anlaşılmış bir siya­ si lider... Kendi içinde birtakım çekişmelerin depremine tutul­ muş bir ana muhalefet. Biri faşizme yakın, biri dinsel fanatizm istismarcısı iki gerici parti, ikisinin başında da güvenilmez, inanılmaz iki politikacı... Solda birbirine karşıt birtakım küçük partiler. Onların dışında kendi başlarına buyruk bir sürü fraksi­ yon. Her gün artan ölü sayısı. Kurtarılan mahalleler, kentler. Bütünüyle yozlaştırılmış bir devlet çarkı...

Bir yerlere gidiyorduk. Bu gittiğimiz yer, bugünkü yerdi. Başka yer yoktu.

(...) Kaç kez uyardılar! Kaç kez açık açık söylediler! Hepi­ miz yazdık, hepimiz söyledik! Evlerde, kahvelerde, taşıtlarda halkımız her sabah, her akşam bunlan konuşuyordu; sonu yok­ tur bu gidişin. Bu anlaşmazlığın, bu düşmanlık havasının

(...) Her türlü kötülükte parmağı bulunduğu açık açık yazı­ lan, söylenen, mahkemelerde kanıtlanan bir siyasal kadronun devlet kademelerini hızlı biçimde ele geçirişi. Çağdışı görüşleri yaşama uygulamaya çalışan başka bir siyasal örgütün yurdu­ muzu ulusumuzu Atatürk devriminden uzaklaştırma, koparma çabalan... Atatürk devriminin yandaşlan, erleri, Atatürk ilkele­ rinin sahipleri böyle bir duruma sürgit gözyumamazlardı elbet. Nasıl 27 Mayıs 1960’ta göz yummadılarsa, daha sonraki yıllar­ da nasıl zaman zaman uyan mektuplanyla, anımsatmalan ikti­ darı ellerinde tutanlan Atatürk devriminin yoluna çağırdılarsa, bir kez daha aynı kutsal görevi yapacaklardı. Bu kaçınılmaz bir gerçekti, öyle de oldu.”

Evet, 13 Eylül 1980 sabahı böyle yazıyordunuz. Haydi diye­ lim ki, o günün heyecanı içinde, bu saurlan kaleme aldınız. Ama üç ay sonra da 22 Aralık 1980 tarihli yine Cumhuriyet gazetesin­ deki köşenizdeki şu saürlara ne diyelim?

“ ...Evet, Sayın Evren çok haklıdır! Telaşlanmaya gerek yok. Bir an önce demokrasiye geçelim diye birtakım kişi ve çev­ relere kapılmadan, işi aceleye getirmeden, yannki gerçek de­ mokrasi düzenini şimdiden tartışmalı, düşünmeli artık bu kez demokrasimizi sağlam bir temele dayandırmalıyız. Zaten bize hep askerler getiriyor demokrasiyi ya da ona benzer bir yaşam düzenini. Telaşlanmaya, sabırsızlanmaya hiç mi hiç kapılma­ dan."

Evet Sayın Akbal, 12 Eylül harekâtını o zaman siz de onay­ ladınız. Taaki, sıkıyönetim yasaklarına aykın olarak yazdığınız ve bundan dolayı 3 ay hapis cezasına mahkûm olduğunuz tarihe kadar... Şimdi herhalde onun hıncını almaya çalışıyorsunuz. 1982 referandumunda halkımızın % 91.5 gibi bir oy çoğunluğu ile kabul edilen Anayasa’nın 15. maddesi bir zaman gelecek el­ bette kalkacaktır. Ancak siz istediğiniz için değil, TBMM öyle uygun gördüğü için kalkacak... Tutarlı (!), mesleki ve fikri ha­ yatınızda başarılarınızın devamını dilerim.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bütün o afetler 77 iklimden, yıldız olmak hayaliyle buraya ko­ şarlar, sonra rüyalardan kır­ pıntılar yapa yapa nihayet bir tezgâhtarlığa fit olurlar­

Normal kalp genel hatlarıyla ters piramit şeklinde iken, yetersiz beslenen annelerin yavrularının kalbi daha yuvarlak ve daha az kaslıydı.. Daha az kaslı kalp kanı pompalamada

Objective: The study was performed with the aim of the determination of the validity and reliability of the London Handicap Scale (LHS), a general quality of life scale, and also

O yüzden, o devirde lise öğrencisi olup ta, sonradan Haşan - A li Yücel’in Türk maarifine Uzandırdığı müsbet hamlelerin değerini ölçmek imkânından

Bu alt bölümde, Van yöresine ait 25 sözlü türkünün, keman eğitimi çalma ve yorumlama yöntemlerine uygun biçimde uyarlanmasında karşılaşılan sağ eldeki (yay)

Müzayedenin doküman bölümünde sunulacak ilginç parçalar arasında ise gramo­ fon iğnesi kutuları, kağıt ve teneke eski sigara kutulan, 1940’lara ait sinema

Demokrat Parti’nin kapatılması ve Menderes’in idamının üstünden bu gün kırk yıldan fazla zaman geçmiştir. Ancak Türkiye’de her seçim öncesinde bir ya da birkaç partinin

bir sen görüyordun bahçe içindeki evin balkonundan İstanbul’un üstüne dökülüşünü sarı bir gül gibi güneşin,. çiçek tozu parmaklarının ucunda bir yaprak