13TEM M UZ1993 SALI CUMHURİYET 2
KÜLTÜR
Cevdet Kudret, Karagöz oyun metinlerini derleyerek, açıklamalarıyla üç ciltte toplamıştı
P ah a biçilmez, çok değerli b ir m iras
Y IL M A Z O N A YCevdet Kudret, tiyatrodan çok ede biyat alanına ağırlık vermiş bir incele- mecimizdi. Daha doğrusu, öyle bili nirdi. Oysa onun üç ciltlik Karagöz kitabıyla tiyatro alanımıza yaptığı ar mağan, paha biçilmez değer taşıyor. O kitabıyla Cevdet Kudret, yüzyıllar boyu Karagöz gösterilerinin model ni teliği almış oyun metinlerini bir bir derleyip açıklamalanyia birlikte yayı mlamıştır. Bu çalışma, Karagöz üstü ne kaleme alınmış pek çok eserin yanı nda ayrıcalı bir önemdedir. Çünkü, “üstüne” değil, doğrudan “kendisi”- dir yayımlanan.
Uç kalın ciltlik Karagöz______
Genel olarak şöyle bir alaturka alı şkanlık var: Bilginin kendisi değil de, bililerinin onun üstüne yaptıkları “komprime” yorum ve özetler yayı mlanır, biz de daha kolayımıza gelen bu hazırlopları okumakla o konuyu yeterince bildiğimizi samnz. Bizim bu kolaycılığımız, yayıncıyı da daha zor ve riskli olan “bilginin doğrudan iletil mesi” yükünden uzaklaştırır. Bu, bir kısırdöngülü süreç halini alır. Böyİece, “bilgi” yerine “yorum” edinmiş garip bir topluluk oluşur, hatta onlar da ra hatlıkla ek yorumlar türetmekte sakı nca görmezler. Sonuç: Bir çeşit “hava” üstüne “hava” kurmuş olduğumuzun farkına bile varmayız.
-Oysa Cevdet Kudret, Karagöz ko nusunda, bilginin kendisini yayımla ma zahmetini gerçekleştirmiştir. Yani, incelemeci ve yayına, bu riski üstlen miştir. Ama üç kalın cilt diye, sanatçı larımız ve okurlarımızın çoğu, o de ğerli mirası okuma zahmetine acaba ne oranda girmişlerdir? Örneğin Cev det Kudret, kendisi de kitabının başı na Karagöz’e ilişkin bir özet bilgi koy muş kuşkusuz. Ama bu tür anlatımları başka kitaplarda zaten önceden oku muşsunuzdur. Önemli olan bu değil. Çünkü yalnızca Karagöz’ün tarihçesi, kişileri, tekniği vb. üstüne yazılanlar, -Karagöz’ü en fazla savunan yorum larla bile getirilmiş olsalar- bu konuda hiçbir sorunu halletmiş değil. Belki
mm
Tiyatrodan çok edebiyat alanına ağırlık veren incelemeci Cevdet Kudret’i geçen yıl 10 temmuzda yitirmiştik.
ters tepki bile doğurdu. Ama işte o ters tepkilerin de içi boştu ve önyargılar dan ibaretti kanımca. Eğer Cevdet Kudret o derlemeyi bize kazandı rmamış olsaydı, örneğin ben de K ara göz’ün bugün çok fakirleşmiş kalıntı larına ya da çocuklaştırılmış, turistik leştirilmiş, Batı için folklörleştirilmiş “kullanılış”larına bakarak, “çağdaş ti yatroda, ilgilenilmeye bile değmez” önyargısına kaptırabilirdim kendimi.
Öysa tüm savlanmı ürüne dökebil diğim "Karagöz’ün Muamması" oyu
numu yazmaya vardırdı o üç ciltlik yapıt. Yani ancak oyunların kendisini okuduğumda görebildim o mirasın özgün bölgesel karakteristiği içinde taşıdığı asıl yüksek ve gelişkin düzey deki fars olgunluğunu, zaman içinde süzülen komedi ustalıklarını ve ince -evet, ince!- insansal genellikleri, mi zah keskinliğini— Mirası modern ti yatroda değerlendirmenin çeşitli yol lan vardır. Ama kanımca tek şart şu dur: Miras sizi geriye çekmemeli, sa natınızı güdükleştirmemek, tam tersi
ne, önünüzü açıp size yepyeni ırmak lar sunmalı ve siz de onu modern tiyat ro ustalıklan içinde yoğurmaksınız. Bunun için işte, malzemenih kendisi gereklidir en başta, üstüne yapılmış yorumlar değil! Ama bu tür ürünler, yaratıcısı için zor olduğu kadar, onu okuyup anlaması gerekenler ve uy gulaması gerekenler için de bir o kadar zor oluyor galiba. Örneğin “ Karagöz’ ün Muamması”, Hollanda’da sahne lendi. Paris turnesi yaptı, Türkiye’de de yayımlandı, ama ülkemiz sahnele
rinde oynamadı hâlâ. Böyle şeyler çok oluyor, çok da örneği var.
Dilerseniz yeri gelmişken bu konu da bir parantez açalım: Cevdet Kud- ret’in büyük zahmetle derleyip yayı mladığı orijinal Karagöz metinlerini baştan sona okuyup doğru değerlen dirme zahmetine katlanmanın zorluğu gibi, ülkemizde pek çok iyi yazann pek çok iyi oyunu da -aynı okuma, anlama ve uygulama zorluğu nedeniyle ola cak- hiç bilinmiyor durumda. Böyİece, “bilgi edinmeksizin yorum edinmişle rimiz”, neredeyse koro halinde ve ko layca, “ülkemizde iyi yazar yok”, “iyi yerli oyun yok”, hatta yerli yabana “iyi oyun yok” yorumunu tekrarlayıp duruyorlar. İşin ilginci, öbür yandan da gerçekten kötü oyunları, sırf kolay larına geldiği için “en iyi” diye değer lendiren, gene aynı koro. Öyleyse kötü olan, kişi değil, oyunlar değil sanatçı lar değil, tiyatro potansiyelimiz hiç de ğil; kötü olan, herbirimize az çok bu laşmış o alaturka alışkanlığımız gali ba. Cevdet Kudret, bu alışkanlığı kı ranlardan biri işte!
İnsani ve modem metin______
Bir de Karagöz’e ilişkin bir soruyu bir kez daha ortaya atmak istiyorum: (İşte yoruma asıl bu konuda ihtiyaç var). Hep yalnızca bir tek kansı olan ve üstelik oldukça da kılıbık olan K a ragöz, neden karısına sık sık “abla” diye hitap etmiştir. Bu, boşuna olamaz herhalde. Bilmem, gölge oyunu Mı sır’dan aeldieine aöre, İslam öncesi Mısır kültürün insani bir uzantısı mı? Her neyse. Osmanlılık adına ülkemiz de “egemen” olmaya başlayan softa vahşetinin güncelliği karşısında, yüzyıllarca halk içinde ve kent kültürü içinde yaşamış Karagöz geleneğinin böylesine insani, böylesine modem metin malzemesi, sırf bu yanıyla bile, gerek ülkemiz için gerekse dünya için yeterince ileri bir boyut değil mi? İşte “tiyatro bilimi” denen şey, bynlan ir delemesi gereken bir disiplindir. Bense tiyatro bilimcisi değilim. Cevdet Kud ret de değildi. Sorunun araştın İma smı, incelenmesini ve yanıtını bekliyorum. Biraz zor da olsa...