• Sonuç bulunamadı

Hikmet Feridun Es'in Pasifik turu 1:Önce Hollywood:Hey gidi koca Hollywood hey

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hikmet Feridun Es'in Pasifik turu 1:Önce Hollywood:Hey gidi koca Hollywood hey"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUMARTESİ 19 OCAK 1974

■■■■M

RÖPORTAJ

Bütün güzeller gitm iş,

geriye bir ayak izleri kalmış

Hollywood'da ilk gece

Liza M innelli'nin altında

kalıyordum...

W ITH THC STA R S

"

HOLLYWOOD

Uluseum

HOLLYWOOD Blvd. at Highland

Butun sokak sıralarında y tld uların resimleri haddelerde sinema tarihinin sayfalarını çeviriyorum zannedersiniz Clark Gahleden, Hudolfh Valantınoya kadar gelmiş geçmiş biitün yıldızlar aynı -•>kak üstünde.

m

W-m

m işte yer yüzünün en meşhur köşesi Uyumayan köşe Holly wood Bulvarı ile Highland caddesinin kesiştiği nokta Vak t ile burada Marlene Dietrich ’lere Rudolph Valantino 'lara, Dorothy Eamon 'lara Ring Crosleylere. Bob H op e'lara rastlamak mümkündü. Halbuki şimdi suyu çekilmiş bir değirmen gibi!..

Y GİDİ KOCA

HOLLYWOOD HEY

Arada tam 25 y ıl var Hollyw ood'un Hollyw ood olduğu günler.. Los An celes'e giden traı vaylar ve tam karşıda sivri kulesi ile meşhur Hollyw ood oteli. Şim di ne Los Angolés traı vayları kalmış, ne de bir zamanların yıldızlar karargahı Hollyw ood oteli.

S

IN IF IM IZ IN en büyüğü H2 O Sait.. Sait Faik ( A b a s ı y a n ık )

Fransızca hocamız Nurullah Ataç... Bir gün çok yağmur

yağıyordu, hava kapkaran­ lık.. Hoca -arkası dönük- uzun bir dersi kara tahtaya yazarken 3 tane kâğıt feneri tavana astık.

Yazdıkları bitince, silgi ve tebeşir elinde, Nurullah Ataç döndü. Havadaki fe­ nerleri görür görmez sanki aklı başından gitti, avaz avaz bağırmağa başladı:

-Ho... Ho... Ho... Hovl... Hov!... Hovl...

Eyvahlar olsun, zaten söylerdi: "Çocuklar.. Bir gün delirteceksiniz beni.. Hem pek aklı başında da sa­ yılmam.." derdi. Olan ol­ muş, Ataç keçileri kaçır­ mıştı. Köpek taklidi yapı­ y o rd u . Çocuklar dehşet içinde.. Kapıdan sıvışmağa kalkanlar bile var. Normal hayatında iyice kekeme olan Ataç hiddetten büsbütün tu­ tulmuştu, bizin sıralara

doğ-ru hain hain bakarak niha­ yet cümlesini tamamlaya­ bildi:

- H ollyw ood’a!... Holly­ w ood 'a !... Yallah doğru Hollywood... Hollywood'a keratalar!.

O zamana kadar "M osko­ v a 'y a " sözünü işitmiştik ama bu Ataç'a maihsus bir yenilikti. Saçı uzunca ço ­ cu klara '' Holly w ood'cu" derdi. Tavandaki fenerleri de bizden bildiği için, dördümüzü sınıftan atarken arkamızdan da haykırıyor­ du :

-Hollyw ood'a!... Holly­ wood'a!...

ÜNLÜ KÖŞEBAŞI

O günden sonra Holly­ wood büsbütün bir büyü şeh ri olmuştu kafamızda.. So- k a k t a k a r ş ı l a ş s a k birbirimize Ataç'ın sesile " H o l l y w o o d 'a oğlum!. . Hollywood'a..." diye bağırı­ yorduk. Hem hiç Hocanın sözünden çıkılır mı? .. Ben de gittim, iki sene süren ilk dış muhabirlik yıllarım (7 gün dergisi için) bu masal şehrinde geçte

25 yıl sonra çok sevdi­ ğim bir dost bana pek ente- rasan bulduğum bir mevzu verdi "Gene gitsene oraya... diyordu, o senin dünya güze­ li ahbaplarını 25 yıl sonra bir kez daha dünya gözüyle gör bakalım.. O Dorothy La- mour'ları o Lana Turner'leri görmek istemez misin? " A d e ta heyecanlanmıştım. Ve 25 yıl sonra bir gece ya­ rısından epice önce "Dünya­ nın en meşhur köşebaşısı" diye ünlü Hollywood bulvarı ile Vine sokağının kesiştiği noktada buldum kendimi.. Buranın bir ismi de "U yu ­ mayan Köşebaşı" idi. 24 saat uyumazdı bu namlı köşebaşı...

Şaşırmıştım, sağa sola y a lp a la y a n sarhoşlardan başka kimseler yoktu orta­ lıkta.. Broodway' in tek raki­ bi Hollywood Bulvarı sönük sönük dağlara doğru uzanı­ yor. Bu mu dünyanın en meşhur köşebaşısı? .. Bu mu Uykusuz Köşe? ... Sahi­ den de Hollywood'da mı­ yım? .. Hani nerede? ... Ak­ şamın bu saatlerinde her mağazada bîr güzellik yarış­ ması var sanırdınız Hoily- wod Bulvarında. Yeryüzün­ de tek cadde üstünde bu ka­ dar dünya güzelinin toplan­ ması sebepsiz değildi. Bütün o afetler 77 iklimden, yıldız olmak hayaliyle buraya ko­ şarlar, sonra rüyalardan kır­ pıntılar yapa yapa nihayet bir tezgâhtarlığa fit olurlar­ dı. Los Angeles'te periler misali peynirci kızlara, Peri Padişahının kızı gibi sucuk­ çu kızlara turşucu kızlara, bakkal kızlara rastlardınız.

«ÇILGIN LAYZA»

Colombia Film "in İzmirli müdürü Ely Levy bu güzelle­ re şunları anlatırdı:

-Geç kaldınız kızlar!.. Biz buraya ilk geldiğimiz zaman istasyona adam çıkarırdık, New York treninden yıldız seçmek için Gözümüzün k e s tiğ in i alıp stüdyoya götürürdük. Greyhound oto ­ büs terminalinde yıldız op- Iardık.

Ankara'nın ilk günlerinde ıstanbul treninden inen yol­ cular arasından Bakan pey­ ledikleri gibi!..

"Dünyanın en meşhur köşebaşısı" suyu çekilmiş bir değirmendi artık!.. Son bir ümitle ikinci bir namlı köşeye H ollywood-Highland köşesine kadar ilerledim. Yüzlerce romana dekor olan Hollywood otelinin bulun­ duğu yer.. 7 Gün muhabiri olarak iki senem burada geç­ mişti. Namlı Hollywood oteli Kandilli'deki Kuleli ya lıya aynen benzeyen, tahta­ dan, gene kule kule bir bi­ naydı. Los Angeles'e giden tramvaylar önünden geçer­ di . Ne otel kalmış, ne de saçlarına gardenyalar takan güzel vatman kızlar ve tram­ vaylar...

Birdenbire " Gaaaaarç..." sesleri arasında bir lüks araba bizim kaldırıma çıktı. Cana­ var düdükleri, polis motosik­ letleri, karşıki kaldırımda sarhoşların feryatları "Lay- z a !... Layza!... "M eğer" L ayza!..." dedikleri Liza Minnelli'ymiş.. Gecenin bu saatinde yıldırım gibi gelip kaldırıma çıkan o.. Ayağımı bir az çabuk tutmasaydım Liza Minnelli'nin altında ka­ lıyordum. Allah etmesin..

Nerede o eski Hollywood afetleri? ... Nerede şimdiki kırtıpil hanımlar!.. Beyaz­ perdenin büyük anneleri Marlene'lerin, Myrna Loy'la- rın bile ellerine su dökemez­ ler..

M o t o s ik le t li p o lisler "L a yza " Hanımın arabasının etrafını sardılar. Belli ki, toprağı bol olsun valdesi gibi hızlı yaşamak meraklı­ sı.. Fitil!... Saçları yüzüne dökülmüş, kelimeler ağzında sakızlana sakızlana yalnız aynı cümleyi tekrarlıyordu:

-Kaynanam duymasın!.. Kaynanam duymasın!..

Kaynanası hâlâ ayakta yıldız Lucille Bal.. Sinema­ dan sonra şimdi televizyon­ da, gelininden söz açılınca: -Ben ondan çok daha güzelim.. Zavallı oğlum!.. Dermiş. Hakkı da yok değil, kaynana gelininden daha alımlı..

Motosikletli polislerden biri Liza'nın arabasının di­ reksiyonuna geçti, "Güzei- çirkin" kızı alıp uzaklaştı­ lar. Yıldız suçlu: Sarhoş ara­ ba sürmek, âşırı hızla...

Hollywood bizi bu gece sahiden tuhaf karşılamıştı bir klüp kapısında ikinci bir kavga daha., iki lüks araba­ nın önünde dört kadın saç saça baş başa!.. Gece tuva­ letleri, parçalanmış renkli tüller, peruklar, ıenk renk yelpaze tüyleri havalarda

uçuşuyor. Sanki 4 tavus ku­ şu yekdiğerile kavga etmek­ te!., Gene bulut gibi sarhoş, buruşuk buruşuk, buruşuk bir bayan da onları ayırma­ ğa çalışmakta. Ve ara sıra bizzat tekme savurmak sure- tile kavgaya iştirak etmek­ te.. Gözüm ısırıyor bu hatu­ nu, ama polislerden görme­ ğe imkân yok!.. Nihayet ca­ navar düdükleri arasında hepsini bir polis arabasına doldururlarken o yaşlı hatun etrafına:

-Ben Mrs. Hayworth!.. Bu ne küstahlık!., diye çı. kıştı ise de kimse tınmadı

bile..

ö y le ya ta kendisi idi.. Vaktile dünyanın taptığı ka­ dın.. Ali Han ile Orson Vel- les'in paylaşamadıkları afet Rita Haywort... Sarhoşluk. Galiba yıllar yılı kendilerine hayran olunan insanların, unutulunca saptıkları yol.. Hollywood'da erkekler, yal­ nız sakalların değil sarhoşlu­ ğu bile kadınlara kaptırmış­ lar.. 1974 Holtywood'unda bir değişiklik de, kaldırım taşları ve yol sıraları.. Bütün taşların üzerlerinde yıldız is im le r i, bütün sıraların üstünde yıldız resimleri.. Gökyüzünü yere sermişler, yıldızlar üstünden geçiyorsu­ nuz. Sofıa Loren'den haydi Gina Lollobrigidâ'ya!..

Resimli sıralardan birine iliştim. Ilık bir gece yarısına hazırlanan şu H ollywood'a

25 yıl sonra baktım. Gençli­ ğinizde okuyup hayran kal­ dığınız romanları bir daha okumak gibi bir şey bu!.. Keşke gelmeseydim 25 sene sonra şu diyara.. Sanki Pom- pei gibi eski ve masal olmuş, bir şöhret, I ir para, bir sefa­ hat şehrindeyim.

ŞİŞMAN HOLLYWOOD

Yanımdan Haliç mavna­ ları gibi lampur lumpur pan- tolonlu kadınlar geçiyor. Davetli davetli de bakıyorlar nazeninler. Eskidenbu şehir dünyanın en zarif şehriyde. Ne kadar şişm anlamış Hollywood!.. Eğer I dirhem et sah iden 1000 ayıp örtüyorsa bunların hiç ayıp­ ları kalmamış demektir.

Meşhur Çin Sinemasına d o ğ r u yürüdüm. Orada bütün gelmiş geçmişlerin el ve ayak izleri duruyor. Saatin ilerlemesine rağmen, hem de bir rahibe, ayağını Betty Grable'in ayak izleri­ ne uydurarak ölçüyor. Masal şehrinin güzelleri gitmiş ve ayak izlerini hep birden yer­ de bırakmışlar.. Acıklı tab­ lo, yetim Hollywood., ilk geld iğim iz zaman henüz filmlerin çoğu sokaklarda çevrilirdi. Film bitince de artistler tam kadro ile Holl- wöod Bulvarında bir geçit resmi yapardı. Kimler bu­ lunmazdı içlerinde? .. Hattâ dedikoduları ile öğretmenle­ rini birbirine düşüren dedi­

koducu kız rollerinin küçük artisti bayağı çirkin, sıska bir kızı göstermişlerdi: Eli- zabeth T a y lo r!..

Yarın hepsini göreceğim. Shirley'den Dorothy La- mour'a kadar., insanlar so kaklardan daha vefalı olsa g e re k .. O te ld e n evvela H ed d y Lamarr’ ı aradım, yok. Sonra Lana Turner. Yok. Shirley Washington'da ama yakında gelecekmiş Dorothy Lamour'un telefo­ nunu kocası açtı. Aynı za­ manda meneceri. Kim oldu­ ğumu sordu, söyledim, bir az sonra tatlı bir ses telefon­ da çıngırdamağa başladı:

-isterseniz hemen şimdi.. Biz daha oturuyoruz, ister­ seniz yarın.. Diyordu.

Hey gidi koca Dorothy... Ö t e k ile r g ib i senelerin yüzünde yaptığı tahribatı es­ ki ahbaplarına göstermekten korkmayan kahraman ka­ dın... / \

YARIN

25 YIL SONRA

DOROTHY LAMOUR' LA

KOLKOLA

V_____________

)

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu du- rumda pek iyimser olmasa da, ortalama değer olarak Drake’in var- sayımı, yani bir yılda zeki varlıkların gelişimini destekleyebilecek 10 yıldız oluştuğu

tik önce bu cümleyi edebiyat tarafından g anlayarak: ‘Atatürkiiu ölümünden sonra onun S hasretiyle dolu günleri görmedense...» mâna- g sına aldım!. Yine

Sol gazete­ lerde yarım ağız bir tenkid ve hemen arkasından hükümete ve Amerika'ya anlayış göster­ mek öğüdü.... Herkes miting

Selim döneminde sanayi devrimi başladığı ve etkinleştiği için nasıl Osmanlı cam­ cılığı çökmüşse, dünya camcılığının en önemli merkezi olan Venedik

Ancak Chamayou bize iyimser ya da kötümser bir tavrın ötesine geçerek, fiilen bu ikamenin gerçekleştiğini ve artık söz konusu olanın uzaktan kumanda edilen savaş

However, the predictability of a recession by the mean of the inverted curve is not certain. Although inversion in the yield curve could signal economic slowdowns, a

Bu defterler ve fermanlar esaslı bir şekilde gözden geçiril­ meden Kudüs patrikliğinin ve Ermeni cemaatinin sosyal ve hatta İktisadî durumunu yazmak çok

Once, the purpose of the plot system shifts from narrative development to demonstration of spectacles, digital special effects become excesses of films. On the