Masun
- Â li
Y ü c e l
P
azar günü, Haşan - A li Yücel’in ölüm haberini duyduğumda, saat 18’i geçmek üze reydi. ilgili arkadaşlara biraz acele olmala rını rica etmesem, ilk basılan gazetelere haberi bile koyamıyacaktık. Haşan - Â li Yücel, o gün saat 12 sıralarında ölmüş oysa ki. Hem de nere de? Cağaloğlu’nda Tevtik Salim Paşa’nın otur duğu apartman dairesinde. Tam o saatte ben de aynı' apartmanın bir başka dairesinde, bir gün önce okuduğunuz yazımı yazmakla meşgûldüm. Oturduğunuz apartman içinde, Türk maarifinin en ünlü kişilerinden biri hayata gözlerini yu muyor da, duymuyorsunuz bile. Sonra radyolar söylüyor, sonra gazeteler yazıyor... Hemen yanı- başınızdaki Iılr ölümden ne kadar sonra ve hangi araçlar yoluyla haberdar olabiliyorsunuz.İşte büyük şehir, işte apartman hayatı. Haşan - Â li Yücel adı, bugünün delikanlıla rına, hele eğitim ve kültür konularıyla fazla ca ilgisi olmayan delikanlılarına, belki biraz ya bancı gelir. Biz yaştakiler için ise, Haşan - A li Yücel adı, öyle kolay kolay unutulacak adlardan değildir.
Haşan - A li Yücel adı ile, ilk defa yıllarca önce, ta ilk okul sıralarında karşılaşmış olmalı yım. Evet olmalıyım diyorum, çünkü onun im zasını taşıyan bazı öğretici manzumelere daha sonra çocukluk kitaplarımı karıştırırken rastla yınca, kendi kendime, demek bir zamanlar seve rek okuduğum bu manzumeler Haşan - A li Yü- ccl’inmiş diyerek, tuhaf bir sevinç duymuştum. Tuhaf bir sevinç ve memnunluk. Çünkü aradan yıllar geçmiş, Haşan - A li Yücel’! ismen ve şah sen tanımış, büyük bir fik ir adamı olarak ken disine saygı beslemiştim.
Hemen şu kadarını söyllyeyim ki, Haşan - A li Yüccl’l ismen tanıdığım yıllarda lise öğren cisiydim. Haşan - A li Yücel de yeni M illi Eğitim Bakanı olmuştu. Üstelik öğretim ve eğitim siste mimizi daha disiplinli bir hale sokmak için bazı sert fakat faydalı kararlar alıyordu, öğrenci ola rak, bizi daha çok çalışmaya sevkedecek, birta kım kararlardan, memnun kalacak değildik ta biî. O yüzden, o devirde lise öğrencisi olup ta, sonradan Haşan - A li Yücel’in Türk maarifine Uzandırdığı müsbet hamlelerin değerini ölçmek imkânından mahrum bulunanlar için, Haşan - A ii Yücel haksız ve yanlış bir şekilde hâlâ sert ve aksi bir M illî Eğitim Bakanı olarak yadedilir.
Tam onbeş y ıl önce, Tasvir Gazetesinde mu habir olarak çalışırken, kendisiyle İki kere kar şılaşmıştım. Bir M illi Eğitim Bakanı ile bir mu habirin karşılaşması mı olur, lâfın gelişi işte. İkisinde de kızara bozara yanma sokulmuş, çev resindekilerden sıkılarak, sorular sormuştum. Sorduğum sorulan yuvarlak cevaplarla geçiştir mişti. Sonra yurdumuzda çok partili hayat baş lamış ve bu çok partili hayatın ilk ağızda har cadığı politikacılann başında Haşan - A li Yücel gelmişti. Haşan - AH Yücel beceriksiz bir M illî Eğitim Bakam m ıydı? Hiç de değil. Hattâ Ha şan - A li Yücel’in gelmiş geçmiş M illî Eğitim Bakanları içinde, en değerlisi olduğu bile söyle nebilirdi. Ama beceriksizliği asla. N e var ki, ka bul etmek yoluna girdiğimiz demokratik düzenin iy i yanlan yanında kötü yanları da bulunuyor du. Haşan - A li Yücel, köy enstitülerinin kurul masında ön ayak olduğu ve klâsikleri bakanlık kanalıyla yayınlattığı için, alkışlanması gerekir ken haksız saldırılara uğramış, hattâ komünist leri himaye ve komünistlik isnatları ile mah kemelere bile düşmüştü.
Kendisiyle beş altı y ıl sonra, 1956 seçimleri öncesi Giresunda karşılaştık. A rtık bakan değil di. Sadece M illetvekili idi. V e o sıfataıı da se çimlerden sonra muhafaza edemiyeceğini anla mış gibiydi. Belki de o yüzden, aday olan öteki arkadaşları gibi heyecanlanmıyordu. Konuşma ları olgun ve birtakım politika hesaplarının dı şında idi. Halkevi dergisinde çıkan bir hikâyem le ilgilenmişti. O günlerde oğlu Can Yücel'in yeni yayınladığı bir şür kitabını da postadan al mıştı. Seçimin pek yaklaştığı o patırtılı günler de, bir gece Giresun Halkevinde birkaç sanat meraklısı toplanmış ve siyaset dışı bir sohbet yapmıştık. Haşan - Â li Y ü celin elinden, oğlu Çan’ın kitabı düşmüyordu. Hemen hemen bü tün şiirlerini, daha önceden de bildiği belliydi, birlere okumuştu. Şiirden, sanattan anlayan bir aydın olarak değil, daha çok bir baba olarak o gece dışyduğu mutluluğu unutamam.
On yıldır Haşan - Â li Yücel’i ancak birkaç toplantıda uzaktan görmek fırsatını bulabilmiş tim. Gazetelerde çıkan yazılarını okudukça, ken disini dinliyormuş gibi bir duyguya kapılır, çağ daş uygarlığa erişmek yolundaki savaşımızın bu usta öncüsünün, uzun yıllar faal bir eğitim gö revinde bulunmamasına hayıflanır dururdum.
Şimdi tek tesellimiz, devrimden sonra eğitim alanında yapılmakta olan ilerici hamleleri göre rek, gözlerinin arkada gitmediğini düşünmemiz- dir. Politik bazı kaygılar yüzünden, onun ilerici eğitim ve öğretim anlayışı, sadece bizim ku şakların yetişmesinde etki
li olabilmişti. Bizim kuşak lara düşen de, onun ilerici eği tim anlayışını, gücünün yet tiği kadar savunmak, yaymak ve bütün gelecek nesiller için bu anlayışın uygulanmasını sağlamak olmalıdır.