• Sonuç bulunamadı

Sosyal Siyaset Açısından Vakıflar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sosyal Siyaset Açısından Vakıflar"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S O S Y A L SİYASET AÇISINDAN VAKIFLAR

İ

ktisatçılar için esas olan, mevcut üretim faktörleri ile, en fazla üretim yapmaktır. Sosyal s i y a s e t ç i l e r için ise esas olan, mevcut üretimde, en fazla tatmin ya­ ratmaktır. Tatmin insanların, mutluluğunu ifade eder, hayatta aldıkları zevki ifade eder. İktisatta vasıta ile gaye maddidir, sosyal siyasette ise vasıtalar üretim faktör­ leri, gaye üretim (mal ve hizmetidir. Sos­ yal siyasette vasıta üretim (mal ve hizmet), gaye tatmindir. Tatmin olan insan mutlu ve huzurludur.

Belirli bir gelir daima belirli bir tat­ min yaratır. Fakat bu tatmini, gelir sabit kal­ mak şartıyla, arttırmak mümkündür. Tat­ mini arttıran iki g ü ç vardır : a) Devlet, b) Cemiyet

Devlet, kanunlarıyla m ü e s s e s e l e r i y l e , hizmetleriyle ve hatta üretimiyle alt gelir guruplarının gelirini arttırırken ü s t gelir gu­ ruplarının gelirini azaltabilir. Gelir artışı duyulan tatmini arttırırken, gelir azalışı du­ yulan tatminde herhangi bir d e ğ i ş i k l i ğ e se-beb olmayabilir. Çünkü geliri çok yüksek olan bir kimsenin ödediği vergi onun ihti­ yaçlarının karşılanmasında herhangi bir kısıntıya yol açmaz. Buna karşılık geliri yetersiz veya sıfır olan bir kimseye yapı­ lan bir aktarma büyük bir tatmin yaratır. 65 yaşını g e ç m i ş aciz ve desteksiz bir ih­ tiyara devletin ödediği cüz'i bir aylık veya parasız bir yataklı tedavi veya ucuz bir ayakkabı, çok büyük bir tatmine yol açar.

Prof. Dr. Turan YA2GAN

(İstanbul IJniversitesi)

Devlet bu aktarmaları ü s t gelir gurupla­ rından aldığı vergilerle sağlayabilmekte­ dir. Aldığı verdiğine eşittir ve millî gelirden ayrılan bir paydır. Millî gelir değişmediği halde bu pay yeniden dağıtılmak suretiyle daha fazla tatmin yaratması mümkün hale getirilmiş olmaktadır.

Devlet geliri e ş i t olarak da dağıtabilir. Bir an için böyle bir durumu hayal edersek o takdirde insanların insanlığı ortadan kal­ dırılmış ve cemiyet bir sürü haline getiril­ m i ş olur. Yönetenler, onların ne yiyecekle­ rini ne içeceklerini ne giyeceklerini tesbit e t m i ş olur.

Cemiyet de asırlar boyu kökleşmiş örf Ve adetler dinî inançları yoluyla geliri ye­ niden dağıtıma tabi tutar. Fitre ve zekat belli bir varlığın üstünde varlığı olanların tehlikeye uğrayanlara gelir aktarmasıdır. Hastalara, evlenenlere, ev alanlara hediye götürülmesi sadece bir gönül alma değil, artan masraflarm karşılanmasma yardım­ cı olma gayesi taşır. Sosyal yardım dedi­ ğimiz ve çok çeşitli şekillerde cereyan eden geliri yeniden dağıtıcı mekanizmalar ve m ü e s s e s e l e r her cemiyette vardır. İn­ sanın cemiyet halinde yaşamasının tek şartı herkesin sahip olduğu üretime katıl­ maktan elde ettiği payın mutlaka altmda veya üstünde bir nihai tüketim payına sa­ hip olmasıdır. Teknik olarak biz bunu har­ cama birimlerinin «müstahsil gelirleri» ile «müstehlik gelirleri.nin birbirine e ş i t ol­ madığı şeklinde ifade ederiz. Buna karşı

(2)

cemiyetin bütünü dikkate alınmca müstah­ sil gelirlerinin toplamı müstehlik gelirleri­ nin toplamına eşittir. Her harcama biriminin müstahsil geliri ile müstehlik geliri arasrn-daki fark artı ( + ) veya eksi (—) olabilir. Bunların cebrik toplamı da sıfıra eşit olur. Devletin ve cemiyetin geliri yeniden dağıtan bir takım mekanizmalar kurup işlet­ mesi her ikisi için de bir varhk sebebidir. Belirli bir gelirle daha fazla tatmin yarat­ mak hem matematik olarak, hem mantiki olarak, hem iktisadi olarak ve hem de sos­ yal olarak tercih edilmek gerekir. Çünkü belirli bir gelirle yaratılabilecek tatmini art­ tırmak mümkünse bu elbette tercih edilir. Bu tercih ayrıca insanlar arasındaki mü­ nasebetlerin güzelleşmesine de yol açar. Bu sebeble cemiyetin örf ve adetlerine say­ gısızlıkla devlete saygısızlık aynı mantık açısından affedilemez hatalardır.

Cemiyet içinde fertlerin tatmini arttı­ ran mekanizmalardan daha önemli olanı şüphesiz «vermek-ten dolayı yalnız tatmi­ nin maddî vasıta azalmasına bağlı olarak azalmaması değil fakat vermekten ilave tatmin duyulmasıdır. İnsanların devletine daha fazla vergi vermek tehlikeye uğrayan insanlara daha fazla yardım edebilmesin­ den dolayı gurur duymaları, tatmin duyma­ ları pek âlâ mümkündür. Bunu dinî inançlar ve millî terbiye sağlar.

Vakıf, fertlerin vermekten duyabilecek-, leri tatmini azamileştiren bir kurumdur. Sosyal siyasetçi açısından variiğı ve geliri yeniden dağıtan nevi şahsına münhasır bir kurumdur. Vakfın bu özelliğini ortaya daha açık olarak koyabilmek için Vakfı meydana getiren unsurları kısaca incelemek yaradı olacaktır.

VAKFIN UNSURLARI 1. GAYE

Vakıf her m ü e s s e s e gibi belidi bir ga­ ye ile kurulur. Bu gayenin mahiyeti ile va­ kıf arasında ayırt edici bir münasebet var­ dır. Vakıf ulvi-miliî-dinî bir gaye ile kuru­ lur. Netice itibariyle Allah'ın rızasını tahsil esastır. Ancak devlete, millete ve dine ya­ radı her faaliyet aynı neticeye bağlanabi­ lir. Vakfın kısaca, hayır yapma gayesiyle kurulması esasa ait bir şarttır. Buna kurbet

denir. Mesela Türk Kültürüne hizmet için bir vakıf kuranın gayesi Allah'ın rızasını tahsil için değil midir? Elbette Allah'ın rı­ zasını tahsil içindir. Çünkü böyle bir vakfı kurarken Allah kendisini Türk y a r a t m ı ş olmanın duyduğu minnet borcunu, şükran borcunu Allah'a ödemek istemektedir. O halde gayenin doğrudan dinî olması vakfın teşekkülü için şart değildir. Dolaylı olarak da dinî olabilir. Bir cami kurup ona belirli bir varlık ve gelir vakfeden kimsenin gayesi belki doğrudan dinîdir. Ama dediğim g i b i gayeler, meşru olmak kayıt ve şartıyla do­ laylı olarak da dinî olabilir. Gaye mutlaka meşru olmalıdır. Bugünkü hukukumuzda vakıf gaye itibariyle kanunlara, örf ve adet­ lere ve genel ahlaka aykırı olamaz. Sosyal siyaset açısından gayenin önemi, vakıf yo­ luyla dağıtılacak gelirin veya arzedilecsIc hizmetin yönünü tayin etmesidir.

Vakıfların bir kısmı dullara, yetimlere, hastalara, sakatlara, malûllere, ihtiyarlara, işsizlere kalabalık ve geliri yetersiz ailele­ re gelir aktarır veya hizmet arzeder. Bun­ lara sosyal güvenlik sahası içinde yer alan vakıflar denir ki, bunları geliri k e s i l m i ş , geliri azalmış veya tamamen gelirsiz kim­ selere aktarma yapmak suretiyle cemiyet­ te çok büyük tatmin yaratıdar. Çok

düşük

gelirli çok çocuklu bir ailenin bir vakıfça işletilen aş ocağından her gün yeterli ye­ mek alabilmesinden doğacak tatmini ö l ç ­ mek kabil değildir.

Vakıfların bir kısmı kamu hizmeti gör­ mek üzere kuruludar. Burada kamu hizmet­ lerinden bir kısmı bölünebilir hizmetler­ dir. Eğiti.m, sağlık, kültür hizmetleri gibi, bunlardan yararlananların kendilerine alter­ natif olarak ne kadarlık bir gelir aktarması yapılmış olduğu hesaplanabilir. Burs veren parasız veya düşük ücretle okul i ş l e t e n veya hastahane işleten bir vakfın şahıslara yaptığı aktarma (transfer) bellidir. Vakıfla­ rın, sosyal güvenlik sahası dışında yer alanların önemli bir kısmı da kamu hizme­ ti sahasında kurulmuşlardır. Bunların ş a h ı s ­ lara gelir akışı sağlanmasının dışında devle­ tin yükünü de hafiflettiği söylenebilir. Bö­ lünmez hizmetler için devletin vakıf kurma­ ya izin vermesi mümkün değildir. Ancak bu tür hizmetlerin daha iyi görülmesi için

(3)

dev-lete destek sağlayan vakıflar vardır. Mese­ la kara, deniz ve hava kuvvetlerimizi güç­ lendirmek üzere kurulmuş olan vakıflar bu kabildendir. Bunlar yoluyla devletin bütçe­ sinin başka sahalara daha çok kaynak ay-nlmasmın mümkün kılınması yanında bü­ tün vatandaşlara sağlanan menfaatin e ş i t kabul edildiği milli savunma ve adalet gibi hizmetlerin daha m ü e s s i r ve daha m ü c e h ­ hez hale gelmesi de temin e d i l m i ş olmak­ tadır.

2. VASİTA

Bir vakfın meydana gelmesinde ikinci unsur vasıtadır. Vasıta maddî bir kaynak­ tır. Bu kaynak tarihi vakıflarımızın çok mü­ kemmel numunelerinde gördüğümüz gibi sabit sosyal sermaye yatırımlarıdır. Gayeyi gerçekleştirmeğe yoğun olarak yapılmış bulunan bu yatırımlar mesela bir medrese, bir cami. bir sebil, bir kervansaray, bir has-tahanedir. Bir a ş o c a ğ ı , bir düşkünler yur­ du, bir müze hep aynı mahiyette hizmet arzeden ve bu hizmet v a s ı t a s i y l e gelir ak­ taran sabit sosyal sermaye yatırımların va-kıflarca (vakıf kuranlarca) yapılmış olması devletin vazifelerini paylaşmak bakmıından son derece önemlidir. Bu tür yatırımların cemiyetin ihtiyaçlarına yetecek ö l ç ü d e ya­ yılmış olması bir ülkedeki refahın en s a ğ ­ lam göstergesidir. Sosyal s i y a s e t ç i l e r i n Vakıf cenneti olarak vasıflandırdıkları XVI. asır Türkiyesi sabit sosyal sermaye yatı­ rımlarının her çeşidinin çok bol ve çok yay­ gın olduğu bir ülkedir. Bugün Amerika için aynı tabiri kullananların Amerika'da hasta-haneierin, okulların ve hatta müzeierin bü­ yük bir kısmının vakıflarca yapılmış olma­ sını dikkate aldıkları şüphesizdir.

Ferdi varlığın sabit sosyal sermaye ya­ tırımı olarak bir hizmet binasına çevrilme­ sinde önemli bir nokta bunların birer mi­ marî ş a h e s e r olmalarıdır. Türk vakıflarının fonksiyonla estetiği birleştirerek ve sade­ likten ayrılmaksızın meydana getirdikleri bu eserlerin bugün bize gurur veren mi­ rasımız olduğu tartışma g ö t ü r m e z bir ger­ çektir. Vakıflarımızı gayeleri bakımından değerlendirirken ne kadar ilgi çekici ve ul­ vi gayeler tespit edebilirsek vasıtaları ba­ kımından değerlendirdiğimiz zamanda o ka­ dar mükemmel ve güzel eserler bulabiliriz, iktisadi olarak bu eserler, fertlerin birik­

miş tasarruflarının cemiyete abideler ola­ rak hediye edilmesi şeklinde değerlendiri­ lebilir. Kaynaklar miras yoluyla parçalanıp yok olmEktan da kurtarılması ve hızlandı­ ran tesirleriyle millî geliri büyüterek sa­ bit sosyal sermaye yatırımları haline gal-m e s i , ferdi tüketigal-m yerine cegal-miyetin ihti-yaç'annı karşılamaya tahsis edilmesi ik­ tisadi Ve sosyal refahı sağlamanın yoludur.

3. İŞLETME

Bir vakfın teşekkülünde diğer öneinli bir unsur işletmedir. Sabit sosyal sermaye yatırımlannın gaye istikametinde hizmet­ lerini sürdürebilmeleri, devamlı bir gelire ihtiyaç gösterir. Bu geliri sağlayan bir işlet­ meye sahip olmayan vakıf canlılık kazana­ maz. Yapılmış bir camide ibadetin sürdü­ rülebilmesi için caminin insan gücü ihtiyaç­ larının karşılanması, aydınlatılmasının ısı­ tılmasının ve temizlenmesinin sağlanır^ası gereklidir. Bunun için gerekli harcamaları karşılayacak ölçüde bir gelir lazımdır. Bu­ nun için araziler, dükkanlar, değirmenler... vakfedilmişlir. Bunlar ya kiraya verilerek veya işletilerek gelirleri camiye tahsis edilir.

İşletme ile sabit sosyal sermaye yatı­ rımı bir bütündür. Bunları birbirinden ayır­ mak vakfın son bulması demektir. Bazı va­ kıflarda işletme sabit sosyal sermayenin kendi içinde olabilir. Mesela bir hamamın işletilmesi, gelirinin (kâr gayesi gütmsk-sizin) hamamın ebediyyen hizmet vermesi­ ne tahsisi hali buna misaldir. Burada vakıf kâr gayesi ile işletilen bir hamamdan daha ucuza bu hizmet arzedilmiş olur. Bazen ha­ mam tam bir ticarî işletme gibi işletilip geliriyle mesela bir aşocağında fakirlere her gün yemek dağıtabilir.

İktisadi açıdan vakıf ebedi işletmele­ rinde kurulmasına yol açmaktadır. Eurıun en kolay yolu gayrimenkullerin tahsis edilerek kiraya verilmesi ve kira gelirleri­ nin hizmete dönüştürülmesidir. Burada hiz­ metin yapılabilmesi de bir işletmeciliği ge­ rektirmektedir. Ancak bu hizmet ticari ga­ yeli olmamaktadır. Caminin işletilmesinden değil idaresinden bahsedebiliriz. Ama ca­ miye lazım olan geliri sağlıyan gayrimen­ kullerin işletilmesinden bahsedebiliriz.

Görüldüğü gibi vakıf bir ferdi varlığın veya kaynağın bir işletmeye de

(4)

dönüşmc-sfne yol açmaktadır. Sosyal hizmetlerin ak­ samadan Ve ebediyyen arzedilebllmesi İçin bu İşletmelerin evvela çok sağlam işletme­ ler olmaları gerekmekte sonra da hizmetin en mükemmel şekilde ifasına yetecek öl­ çüde ve devamlı gelir sağlamaları icap et­ mektedir. Sağlamlık, devamlılık ve yeter­ lilik söz konusu olunca vakıflar daha çok kiralanması mümkün gayrimenkullerl ter­ cih etmişlerdir. Cemiyet için bunun bir ik­ tisadi faydası vardır. O da ticari yatırımlar İçin fertlerin donmuş sermayeye daha az pay ayırma imkanını vermesidir. Mesela bir bakkal dükkanı açmak isteyen birisinin dükkanı ve vakıftan kiralaması halinde ta­ sarrufunun veya sermayesinin tamamını döner sermayeye ayırması mümkün olur. Aksi halde dükkana sermaye yatırması icap eder ki bir tüccar için bu atıl sermayedir. Buradan sağlanan gelirin gayeyi ger­ çekleştirmeye yetmemesi halinde vakfın tescili doğru değildir. Vakfın bu sebeble en hayati unsuru bu işletmenin varlığı de­ ğil fakat yeterliliğidir. Kuruluşta yeterli olan gelirin zamanla yetmemesi vakfın yı­ kımı olacaktır. Bu sebeble fiyatlar yükse­ lirken vakıf işletmelerinin fiyatlarının veya kiralarının yükselmemesi son derece bü­ yük bir hatadır.

4. İNSANGÜCÜ

Vakfın tam olarak teşekkülü için, bir varlık sahibinin varlığını belirli meşru bir gaye için, bu gayeyi tahakkuk ettirecek bir yatırım kompleksine çevirerek tahsis et­ mesi ve bu kompleksi idare edecek bir idareciye teslim etmesi gerekir. Vakfın in-sangücü unsuru dediğimiz ve eski hukuku­ muzda IVlÜTEVELLİ olarak adlandırılan bu unsuru tıpkı gaye gibi, maddî varlık gibi, daimilik kazandırılarak belirlenir. İVİütevel-lı tevliyet ile belirlenebileceğî gibi çeşitli ûnvan ve görevlerle de belirlenebilir. Her­ halde vakfı idare ile mükellef kişi ve kişi­ ler vakfın idaresine uygun olarak 1000 yıl sonra içinde tayin edilmiş olur.

Tevliyet esaslı vakıflarda mütevellinin vakıftan alacağı ücret, neslin iktisadi gü­ venliğini ebediyyen sağlamaya yönelik ola­ rak değerlendirilir. Böyle bir değerlendirme, insanın bütün torunları mütevelli oiamıya-cağma göre pek doğru değildir. l\/1irasın parçalanmasını önleyecek bir yol olarak

düşünülebilir. Bu da mal varlığına olan sevgiyle veya nwitevelli olarak tarif edilen gelecek nesiller içinden seçilmiş kimse­ lere olan sevgiyle ifade edilemez. Bu vakfı kuranın gayesine olan saygısı İle ifade edi­ lebilir. Mütevellinin bu saygıya daima layık olması gerekmektedir. Vakıfların iyi işleme­ si vakfiyeye, vâkıfa ve özellikle vakıf mal varlığına olan ve tarihimizde gerçekten ifadesi güç bir mertebeye ulaşmış olan saygıya bağlıdır. Mütevellinin mukaddes bir vazife yaptığı inancı vakıflarımızın sigorta­ sını teşkil etmiştir. Bugün asıl kaybolan budur.

5. VAKFEDEN

Vakıfta ulvi gayeli bir insan vardır. Bu insanın yalnız niyeti değil tasarrufu da ulvidir. Varlığını adeta bu gaye için temer­ küz ettirmiştir. Varlığının mirasçıları ara­ sında paylaşılmasına gayesinin dışında her­ hangi bir maksatla kullanılmasına imkan vermemektedir. Bu bir bakıma gelirin veya varlığın yatay olarak yeniden dağılımına mani olma kararıdır. Burada gelirin ve­ ya varlığın dikey olarak yeniden da­ ğılıma imkan verecek bir statüye kavuş­ ması ve ferdin iradesinin bu istikamette ebediyyen geçerli olması önem taşımakta­ dır. Varlığın vakfedildikten sonraki statüsü devletleştirme veya millileştirmeye ben­ zemektedir. Her ikisinin de varlığını, kamu yararına bir gayeye, bir hizmete veya bun­ lara yarayacak bir mahiyete kavuşması ve ferdin iradesinin bu istikamette ebediyyen geçerli olması önem taşımaktadır. Varlığın vakfedildikten sonraki statüsü devletleştir­ meye veya millileştirmeye benzemektedir. Her ikisinin de varlığın, kamu yararına bir gayeye, bir hizmete veya bunlara yarayacak bir mahiyete kavuşturulması söz konusu­ dur. Bu bakımdan Vakıf kuruluşundan pek farklı değildir. Ancak her ikisinden de fer­ din şahsi iradesine yer verilmemektedir. Oiğer taraftan varlığın bedeli özerinde fer­ din tasarruf hakkı devam etmekte v e var­ lığı belki de ferdi arzusuna ters olmasa bile yabancı bir gaye ile kullanılması söz konusu olabilmektedir. Vakıfta varlık, s o s ­ yal bir hizmet veya gaye için, ferdin kendi iradesi ile ve arzusu ile tahsis edilmekte­ dir. Burada ferdiyetçilik ağırlık kazanmak­ tadır. Ferde çok geniş bir şahsiyet

(5)

kazan-dırılmaktadır. Ferdin iradesine s a y g ı ebe-diyyen devam etmektedir. Hatta bu s a y g ı vakıf mallarına dokunulmazlık kazandırıl­ makla kutsileştirilmiş olmaktadır. D e v l e t ç i ve komünist rejimlerin vakfa s a y g ı g ö s t e r ­ memelerinin sebebini burada aramak gere­ kir. Sosyalist teorisyenlere ağırlık verme­ lerinin sebebi de burada aranabilir.

SONUÇ

1 — Vakıflar ferdiyetçi bir sistemin ku­ ruluşudurlar. Ferdi iradeye insanın ölümün den sonra da saygı g ö s t e r i l m e s i n i gerekti­ ren kuruluşlardır. Adeta ferdi mal varlığı ve gayesiyle birlikte yaşatırlar. Vakıf mal varlığının ilahi bir hüviyete büründürülüp dokunulmazlık kazanması aslında ferde ve şahsiyete saygıdır. Bu halk vakıf kurana büyük ve ebedi bir itibar kazandırmaktadır. Sosyal statü kazandırmaktadır. İktisadi ola­ rak bunun önemi vakıf kuruluşlarının t e ş ­ vik edilmesidir. Bugünkü vakıflarımız bu unsurdan mahrumdur. Ferdi irade yerine devletin iradesi g e ç m e k t e ve devlet eliyle vakıflar kurarak ferdiyet, ş a h s i y e t öldürül­ mektedir. Vakıf mal varlığının mukaddes olarak kabul edilmesi cemiyetin içinde git­ tikçe kaybolan, zayıflayc..-, bir inanç duru­ mundadır. Bunun millî ve dinî bir e ğ i t i m l e yeniden kazandırılmasını yanında kanun­ larla da desteklenmesi gerekir.

2 — Vakıflar ferdiyetçilik sebebiyle, sabit sosyal sermaye yatırımlarıyla da te­ mayüz etme yarışı içine girmişlerdir. En güzel ç e ş m e , en güzel sebil, en güzel cami yapma yarışıdır ki san'atı özellikle mima­ riyi geliştirmiştir. Bugün öğündümüz eser­ ler böyle anlayışın ürünüdürler. Bu durum. İnsan zevklerini kemale erdirmiş, güzellikle sadeliğin kucaklaşmasını, fonksiyonla es­ tetiğin barışmasını sağlamıştır. Bugün va­ kıflar sabit sosyal sermaye yatırımlarına yer vermemektedir. Verilse bile yapılan eserlerde ileri bir zevk bulmak kabil değil­ dir. Çünkü vakıftan beklenen ebedilik fik­ rinde güvensizlik vardır, tereddütler vardır. İnsanlığa sağlığında ulaştığı prestij seviye­ si gelecekten çok daha önemli sayılmak­ tadır.

3 — Vakıflar da Türk'ün insanlık an­ layışı büyük ö l ç ü d e tezahür eder. Bugün insanın tekamülünü ifade edecek vakıfları kurmak mümkün değildir. Bunun için ce­

miyetin de tekamül e t m i ş o l m a s ı gerekir. Bugün hiç bir vakıf, hastanın ilacını, dok­ torunu, yatağını, teçhizatını düşünmekten hastanın k u ş sütünü d ü ş ü n m e s i elbette mümkün olamaz. Bu bir refah seviyesi mes'elesidir. Bu sebeble vakıflarımız dev­ letin oldukça zayıf kaldığı kültür sahalarıy­ la büyük ö l ç ü d e b o ş bıraktığı sosyal gü­ venlik s a h a s ı n d a yer almaktadırlar.

4 — Vakıf insanlarda ulvi gayelerin ye-şerip g e l i ş m e s i n e vesile olur. İnsana ile­ riye dönük devamlı bir prestij kazandırdığı için büyük bir manevi tatmin yaratır. An­ cak dernek kurulur gibi mes'uliyetin ve şerefin şahıslar arasında dağılmak suretiy­ le kurdurulan vakıflarda manevi tatminin yerini maddî tatmin alabilir. Vakıf kurmak insanın kendi cebinden kendi malından ay­ rılan bir kaynağa dayanmadıkça bu tehlike daima var olacaktır. Dernekler ve koope­ ratiflerdeki suistimalin sebebi de budur. Kaynak başkalarına aittir ve ilahi bir duy­ gu ile bu kaynağa eğilinmemektedir.

5 — Varlığın parçalanmasını engelle­ mek fonksiyonu vakıflar için çok önemli­ dir. Bu fonksiyon kamulaştırmaya devlet­ l e ş t i r m e y e tabi tutulan gayri menkuller için de s ö z konusudur. Ancak bunlarda ferdi iradenin rolü yoktur. Hatta ferde rağmen yapılır. Bir mal varlığının kamu hizmeti g ö r m e s i onun vakıf s t a t ü s ü n e kutsallığına bürünmesi için yeterli değildir. Bir cemi­ yette kamu hizmetlerinin ferdin iradesiyle ve ferdin kendi kaynaklarıyla vakıf statüsü altında yürütülmesi, cemiyetin refah ve hu­ zuruna mutluluğuna çok büyük bir ilave sağlayabilir. Vakıflara bu açıdan karşı ol­ mak ancak devletçi olmakla veya sosyalist olmakta mantıki temele oturur.

6 — Vakıflar hizmetlerin görülmesi için gerekli geliri umumiyetle gayrimenkul kiralarından sağlarlar. D o n m u ş yatırımlar olarak gayrimenkul mülkiyetinin vakıflara ait o l m a s ı iktisadi bakımdan son derece önemlidir. Bu takdirde ticarî ve sınaî işlet­ meler daha az yatırımla kurulabilir. Bu ba­ kımdan Vakıflar bir ekonomi içinde başlı başına bir sektör teşkil edebilir bugün. Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyetindeki gayrimenkul mal varlığı böyle bir sektöre güzel bir misaldir. Ancak bu sektörün iyi nem'alandırılması şarttır. Günümüz

(6)

vakıfla-nnm gayrimenkul olacak ticarî ve sınaî te­ şebbüslere yarayacak gayrimenkullere sa­ hip olmalan iktisadi olarak teşvike değer bir husustur. Böy/ece ticari ve s/naJ yatı­ rımlar da vakıflarca teşvik edilmiş olur.

7 — Vakıf varlığı ve geliri gayri şah-sileştirerek şahıslar arası varlık ve gelir farklarını asgariye İndiren kuruluştur. Baş­ ka bir ifade ile varlığı kamuya (şahsın ira­ desiyle) geliri de şahıslara aktaran bir ku­

ruluştur. Bu özelliğini sosyal politikacı ola rak daima göz önünde tutmak gerekir.

8 — Vakıf, insanlarda varlık birikimi de teşvik eder. Vakıf kurmanın ebediyyen kazandırdığı prestij dolayısıyle insanlar da­ ha fazla gayret göstererek, daha fazla ta­ sarruf ederek vakfedecek bir varlık mey­ dana getirmeye çalışırlar. Bu da ekonomi­ ye dinamizm verir. Kalkınmayı hızlandırır. Vakıfların teşvikini, bu dolaylı faydası da unuUılmamalıdır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu ders; teknolojinin önemi, teknolojinin sağlık bakım uygulamalarında yeri, sağlık bakım uygulamalarında teknolojinin tarihi, hasta bakım uygulamalarında

Büyük umutlarla uygulamaya giren sis- temin ilk günlerde çöktüğünü ifade eden Yet- kin, ‘’Sisteme bildirimde aksaklıklar olmak- ta, bildirim yapılamadığı için

İhracat bağlantıları pamukta hızlı bir yükseliş hareketine neden olsa da zamanın daralmasına rağmen mali uçurumun hala bir sonuca bağlanmamış olması ile gevşemeye

KOSGEB tarafından Teknoloji Geliştirme Merkezi (TEKMER) isim kullanım hakkını ilk alan İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) TEKMER; İstanbul Aydın Üniversitesi akademisyenleri,

“Eko sistemlerin neredeyse üçte ikisi çok ağır bir şekilde tahrip edildi” diyor, “Dolayısıyla insanlar, tüm canlı türlerini etkileyen ekolojik krizi, -küresel

İnsanın vejetaryen olduğuna dair görüş ve kanıt bildirilirken en büyük yanılma biyolojik sınıflandırma bilimi (taxonomy) ile beslenme tipine göre yapılan

İlk olarak, sorumlu hemşirenin aylık olarak hazırladığı bu nöbet çizelgeleri, departmanın yasal kuralları, hemşire istekleri ile birlikte elde

iiksek Öğretim Kurulu (YÖK), üniversite öğrencilerinin derslerine giren öğretim üyelerini değerlendirmelerini sağlamak amacıyla anket uygulayacak.. YÖK,