• Sonuç bulunamadı

Akademisyenler Arasında Bilimsel Yayıncılık Etiği: Atatürk Üniversitesi Örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Akademisyenler Arasında Bilimsel Yayıncılık Etiği: Atatürk Üniversitesi Örneği"

Copied!
17
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

“Uluslararası Kütüphane ve Bilgibilim Felsefesi Sempozyumu Etik: Kuram ve Uygulama”

Akademisyenler Arasında Bilimsel Yayıncılık Etiği: Atatürk Üniversitesi Örneği

Scholarly Publishing Ethics Between Academics: The Case of Atatürk University

Hüseyin ODABAŞ

Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi, odabashuseyin@gamil.com

Zühal ÖZMEN

Atatürk Üniversitesi, zuhalozmen91@gmail.com

(2)

Akademik yayıncılıkta değerlendirme sürecinin önemli bileşenleri olarak kabul edilen etik üzerine tartışmalar, aynı zamanda bilimsel araştırma yöntemlerinin ana konuları arasında yer almaktadır. Akademisyenlerin etik konusunda bilgi seviyeleri ve eğilimleri bireysel, kurumsal ve ulusal düzeyde araştırma performansını menfi ya da müspet şekilde etkilemektedir. Bu araştırmada Atatürk Üniversitesi’nde görev yapmakta olan akademisyenlerin bilimsel araştırmalarda etik algısı ve eğilimlerinin ölçülmesi amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda, çalışmada araştırmada akademisyenlerin araştırma etiği ve etik farkındalığı konularına yaklaşımları saptanmış ve konu hakkında çeşitli bulgular tartışılmıştır.

ABSTRACT

Debates on ethic which are accepted as the important components of academic publishing evaluation process, are also placed among basic subjects of scientific research. Academicians’ degrees and tendencies of information related to ethic subject affect to research performance at individual, institutional, and national levels both positive and negative ways. In this research, it is aimed to measure both ethical perceptions and tendencies of academicians at Atatürk University .In conjunction with this goal, in this paper attitudes and awareness of academicians to the research ethics are determined and some findings of the research are debated.

Anahtar Sözcükler

Yayıncılık etiği, akademik etik, bilim etiği, etik ihlal, intihal. Keywords

Publishing ethics, academic ethics, science ethics, violation of ethics, plagiarism. Giriş

Etik, büyük oranda evrensel geçerliliğe sahip olan ahlak kurallarıdır. Uzun yıllar insan belleğinin nesilden nesle aktarılan değerleri olarak kabul gören etik, kamusal yaşamda standartların evrenselleşmesi ile birlikte gerek ulusal gerekse uluslararası hukukun bileşenleri olarak kamusal yaşamı düzenleyen normlar olarak kabul görmeye başlamıştır.

Etik ilkeler akademik araştırmaların bilimsel kurallara uygun olarak üretilmesini ve dolayısıyla güvenilirliğinin arttırılmasını sağlayan kurallar bütünüdür. Söz konusu ilkelerin bilinçli ya da bilinçsiz olarak ihlal edilmesi kişisel, ulusal, kurumsal veya bilimsel olmak üzere çeşitli güven sorunlarının doğmasına neden olmaktadır (Atalay, 2011).

Etik kurallar aynı zamanda akademik yaşamın da önemli düzenleyicisi ve denetleyicisidir. Entelektüel birikimin yayınlanmasına, paylaşılmasına, düzenlenmesine ve yararlanılmasına yönelik uygulamalarda doğru ile yanlış arasında çok ince bir ayrım vardır. Doğal olarak iki taraf arasındaki farkları ayırt edebilmek için özel uğraş gerekmektedir. Araştırmacılar çoğu zaman konuya ilgi duymadıkları ve dahası geçmişte konu hakkında gerekli eğitimi almadıkları için araştırmalarında etik ihlal sorunu ile karşı karşıya kalabilmektedir.

(3)

Akademik yayıncılıkta çoğunluğu metodolojik sorunlara dayanan bilinçli ya da bilinçsiz yapılan çok farklı türlerde kusurlar görülebilmekte ve etik ilkelerin işleyişinde yararlanılan denetim araçları, zaman zaman yetersiz kalabilmektedir. Bu bakımdan sorunun çözümünü sadece yayınlar üzerinde etik ilkelerin denetiminde aramak yeterli olmamaktadır. Soruna, akademik yaşamın belirleyicilerinden biri olan yayıncılık metodolojisinin akademisyenlere yeterince aktarılmaması ve suça meyilli kişilik sorunu gibi farklı hususlar neden olabilmektedir.

Akademik Yayıncılık Etiği

TÜBA Etik Kurulu tarafından ‘etik’ şu şekilde tanımlanmaktadır:

Etik, insanların ahlaklı yaşamın temelleri üzerine akıl yordukları ve bu temellerden yola çıkarak doğru ve yanlışı ayırt etmeye, doğru davranış biçimlerini bulmaya ve uygulamaya yarayabilecek kuramsal ve toplumsal araçları geliştirdikleri bir düşün alanıdır (TÜBA Bilim Etiği Komisyonu, 2010).

Etik uygulamalar konusunda zaman zaman toplum ve akademisyenler arasında karşıt tutum ve görüşler ortaya çıkabilmektedir. Örneğin insanlığın yararına bir takım çözümler üretmek amacıyla biyolojik varlıkların denek olarak kullanılması görüş farlılıklarına neden olabilmektedir. Biyolojik varlıkların denek olarak kullanılmasının getireceği kazanımlar kimilerine göre faydalıyken, karşıt görüşlülere göre ise ağır bir suç olarak görülebilmektedir. Benzer şekilde bir jeoloğun deprem testleri sonucunda elde ettiği bulguları paylaşması, toplumu paniğe sevk edebileceği endişesiyle zaman zaman kötü yakıştırmalara maruz kalabilmektedir (Pınar, 2002, s. 6).

Toplum ve akademisyenler arasında gözlemlenen görüş farklılıklarına benzer durum aslında akademisyenlerin kendi aralarında da ortaya çıkmaktadır. Görüş farlılıkları özellikle yayıncılıkta uygulanmakta olan kurallar üzerinde daha belirgin şekilde görülebilmektedir. Söz konusu farlılıklarının doğmasına pek çok faktör neden olmaktadır. Örneğin mevzuat yetersizliği ve tutarsızlığı, konu hakkında bilinçlendirme eğitimlerinin yapılamaması ve etik normların öğrenilmesi konusunda isteksizlik gibi faktörler yayıncılık etiğinin uygulamada yeterince anlaşılamamasına ve doğal olarak etik ihlallerin doğmasına neden olmaktadır. Söz konusu durum aynı zamanda etik denetim mekanizmalarında da tutarsız kararların ortaya çıkması sorununu beraberinde getirmektedir. Örneğin doçentlik sınavlarında etik komisyona havale edilen bazı iddialara net bir karar verebilmek bazen mümkün olamamaktadır. Bir öğretim üyesinin danışmanı olduğu öğrencisinin lisansüstü tezine dayalı ortak yayın yapması ve aynı alan araştırmasının verilerine dayalı birden fazla yayın yapması konularında etik komisyonun ortak görüşte birleşememesi sorunları yaşanabilmektedir (Ünal, Toprak ve Başpınar, 2012, ss. 4-5). Kimi zaman Yükseköğretim Kurulu’nda etik konuların değerlendirildiği farklı kurulların kararlarında tutarsızlıkların yaşanması (Ünal, Toprak ve Başpınar, 2012, s. 25) konunun standart bir zemin üzerinde yürütülemediğini ortaya koymaktadır.

Benzer şekilde doçentlik sınavında jüri üyesinin aday hakkında kanıtlayamadığı, fakat kuşku ile dile getirdiği etik kusurları etik komisyona havale etmesi, jüri üyesinin bir takım sorunlarla karşı karşıya gelmesine neden olabilmektedir. Örneğin bu gibi

(4)

durumlarda jüri üyesi etik soruşturma ile karşı karşıya kalabilmektedir. Akademisyenlerin bir kısmı jüri üyelerinin mağdur duruma düşmemeleri için kuşkularını rapora yansıtmaktan kaçınacaklarını iddia etmekte ve sistemin jüri üyelerinin aleyhine işlediğinden şikâyet etmektedirler (Ruacan, 2009).

“Meslek sahibi olmanın gerektirdiği fedakarlık, akademisyenlerin öğrencilere, bilim dünyasına ve topluma karşı gerçekleştirdikleri roller göz önüne alındığında çok yüksektir” (Pinar, 2002, s. 5). Akademiler öncelikle bilim olmak üzere içinde sistemin her bir bileşenine hizmet verme sorumluluğunda olan kuruluşlardır. Örneğin, etki alanı içindeki topluma, kente, kültüre ve sanata katkıları olmak zorundadır. Akademisyen söz konusu etkileşim sürecinin baş aktörü durumundadır ve her açıdan topluma örnek olması düşünülen temsilcidir.

Ancak günümüz akademi dünyasının genel durumu ve akademik zorunluluklar zaman zaman akademisyenlerin doğru ve yanlış ikilemi arasında tercihlerini yanlıştan yana yapmalarına neden olmaktadır. Ders yükü, ikinci öğretim, projeler, danışmanlıklar, komisyon üyelikleri gibi nedenler akademisyenlerin yayın performansını düşürmektedir. Her akademisyenin atanma ve yükselme sürecini başarılı biçimde tamamlayabilmesi için belli oranda yayın hazırlaması gerekmektedir. Çoğu zaman iş yoğunluğu, yayın performansının nicel ve nitel bakımdan azalmasına neden olmaktadır. Nicel olarak yayınlarını arttırmak isteyen akademisyenlerin bir kısmı etik ihlal yoluna girebilmektedir. İş yoğunluğu aynı zamanda nitelikli yayınların çoğalmasının önüne geçtiği gibi; bilimsel kriterlerden ödün verilmesine ve araştırmaların etik sorunlarla birlikte yayınlanmasına neden olmaktadır.

Akademik yayıncılıkta etik kuşkuların doğması, çoğu zaman etik sorgulamaları beraberinde getirmektedir. Kimi zaman kişisel husumetler ve ideolojik nedenlerle etik kurula sevk edilen olaylar da yaşanabilmektedir. Etik denetim ve sorgulama konusunda Türkiye’de standart bir düzenleme yapılamadığı için benzer olaylarda bazı kişiler uyarı cezası ile geçiştirilirken, bazıları ise meslekten çıkarma cezası alabilmektedir (Ünal, Toprak ve Başpınar, 2012, ss. 4-5). Öte yandan Türkiye’de açık biçimde saptanan intihal örneklerine ceza verilmediği ya da uyarılarla geçiştirildiğine ilişkin örnekler de çok sayıdadır (Eren, 2012).

Yayıncılıkta Etik Dışı İhlaller

Tarihin her döneminde yayıncılık alanında etik ihlaller yaşanmıştır. Günümüze kadar etik ihlal oranında kayda değer bir değişim olduğunu bilimsel verilere ortaya koyabilmek mümkün olamamıştır. Ancak çevresinde yaptığı gözlemlerle günümüzde etik ihlal sayısının geçmiş dönemlere oranla arttığını iddia eden pek çok araştırmacı bulunmaktadır. Örneğin Karasu internet kullanımının yaygınlaşmasına paralel olarak etik ihlal vakalarında önemli oranda artış olduğunu ifade etmektedir (2013). Pek çok araştırma sonucunda benzer değerlendirmelerin yapıldığı görülmektedir (Özenç Uçak, 2010; Özenç Uçak ve Birinci, 2008, ss. 194-195; Akbulut ve diğerleri, 2007, s. 464). Karasu, internetin yaygınlaşmasıyla birlikte son 15 yıldır dünyada akademik etik ihlallerinde patlama yaşandığını belirtse de, internetin aynı zamanda etik sorunların saptanmasında yararlanılan bir araç olduğunu da ifade etmektedir. İntihal yapılması

(5)

internetle birlikte kolaylaşmış olsa da, intihalin fark edilmesi yine internet sayesinde kolaylaşmıştır (2013).

Bu görüşten hareketle internetin günümüzde etik ihlal vakalarının artmasına katkı sağladığı bir gerçektir. Ancak internet ve intihal yazılımları bilim dünyasına etik vakaların saptanması konusunda son derece yararlı olanaklar da sunmaktadır. Günümüzde etik vakaların arttığı iddiası somut verilere dayanmasa da gözlemler neticesinde bilim dünyasının doğruladığı bir sorundur. Ancak günümüzde bilimsel araştırmalar yapan akademisyen sayısının tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar yüksek orana ulaştığı gerçeği de dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla geçmiş ve günümüz arasında değerlendirme yaparken bilim dünyasında hizmet veren insan ve etik vaka sayısı arasında bir orantı kurmak gerekir.

Ayrıca geçmiş dönemlerde bilimsel uğraşlar az sayıda bilim insanının daha çok gönüllülük esasına dayalı olarak sürdürdüğü faaliyetler arasında idi. Günümüzde bilim insanlarının önemli bir bölümü bilim alanlarını ve olanaklarını geçinme amacıyla işgal etmektedir. İki kitle arasında belirgin amaç farklılıkları vardır ve mesleki etik sorunlarının oluşması doğal olarak beraberinde gelmektedir.

Üniversiteler Arası Kurul tarafından 2001 yılında yayıncılık alanında etik kural hataları bir liste olarak saptanmış ve yayınlanmıştır. Önemine dikkat çekmek üzere altı madde halinde listelenen ihlallere ek olarak listede ayrıca diğer etik ihlaller başlığı altında etki oranı daha az olan bir takım etik kural hatalarına daha yer verilmektedir (Üniversitelerarası Kurul, 2001).

1. Aşırma (Plagiarism): Başka araştırmacılara ait bilgilerin ve bu bilgilere ilişkin tablo, şekil, resim gibi bileşenlerin bir bölümünü veya tamamını atıf yapmaksızın araştırmacının kendi birikimi gibi kullanmasıdır. En ciddi etik kusurlardan biridir. 2. Sahtecilik (Fabrication): Araştırmacıların alan incelemesi yapmaksızın veya alandan veri toplamaksızın hayali verilere dayalı yayınlar hazırlamalarıdır. Alandan yetersiz veri elde edilmesi durumunda hayali eklemeler yapılması da sahtecilik kapsamında değerlendirilmektedir (Boydak, 2011, s. 32).

3. Çarpıtma (Falsification): Araştırmacının yalnızca varmak istediği amaca uygun verileri, yöntemleri, cihazları ve sonuçları kullanmasıdır. Örneğin hipotezine aykırı verileri görmezden gelmesi bir çarpıtmadır. Uygun olmayan yöntemlerle tamamlanmış bir araştırmanın, başka bir yöntemle tamamlandığının yazılması da bir çarpıtma örneğidir.

4. Yineleme (Duplication): Aynı araştırmanın birden fazla yayınlanmasıdır. Yayınlanmış bir eserin, yayıncının izni ve onayı olmaksızın başka bir yayıncı aracılığıyla yeniden yayınlanmasıdır. Her hangi bir yayının ikinci defa yayınlanabilmesi ancak yayıncının telif onayı ile mümkün olabilmektedir. Farklı bir dile çevrilerek yayınlanması durumunda bile yayıncının onayı gereklidir. Araştırmacıların yayınlarında sadece ad değişikliği yaparak mevcut yayınlarını yeniden yayınlatma girişimi tamamen etik kural ihlalidir.

Bazen araştırmacılar daha önceki yayınlarına eklemeler yapıp, farklı bir boyut katmak suretiyle yeniden yayınlamak isteyebilmektedirler. Böyle bir durumda yayının son sürümünde yeni bulgulara yer verilip verilmediği ve yeni bir takım varsayımları sınayıp

(6)

sınamadığına bakılarak yinelemenin olup olmadığı sonucuna varılmaktadır. Diğer bir ifade ile yineleme sorunu, eserin yeni sürümünün farklılık yaratması ile aşılabilmektedir (İnci, 2009). Ayrıca eserin daha önce yayınlanmış olduğu bilgisi kullanıcılarla paylaşılmalıdır ve önceki sürümünün bibliyografik verisine muhakkak atıfta bulunulmalıdır.

5. Dilimleme (Slicing): Yayınlanmış bir araştırmanın daha sonra çeşitli yerlerini yeniden yayınlamadır. Dilimleme sorunu genellikle yazarların yayın sayısını arttırmak amacıyla başvurduğu sorunlardan biridir. Dilimleme genellikle özgün araştırmanın bütünlüğüne zarar vermektedir. Öte yandan çeşitli nedenler ile bir takım kurallara uyulması halinde dilimleme yapılabilmektedir. Örneğin uzun süreli araştırmaların bir kısım bulgularının bilim dünyasına daha önce duyurulması gerekebilir. Bu durumda araştırmanın bütün aşamaları tamamlanmadan öncül bir eser yayınlanabilir. Benzer şekilde disiplinler arası bir proje yoluyla elde edilen bulguların bir kısmı herhangi bir disipline hitap edecek şekilde ayrılıp yayınlanabilir (Boydak, 2011, s. 36). Ancak hangi nedenle olursa olsun dilimlenen yayınlar, bir bütünün parçası olduğunu gösterecek şekilde açıklayıcı bilgiler içermelidir. Aynı zamanda dilimleme yapılmasının nedenleri de gerekçeleriyle birlikte açıklanmalıdır.

6. Haksız Yazarlık: Hakız yazarlık, araştırmacının yazarlık sürecinde yer almadığı halde yazar olarak gösterilmesi olup yaygın biçimde görülen etik ihlal türüdür. Yayına katkısı olduğu halde araştırmacının yazar listesinden çıkarılması ise bu tür içerisinde değerlendirilen ihlal türlerinden bir diğeridir. Benzer şekilde katkı oranına ters orantılı olarak yazar listesindeki sıralamanın değiştirilmesi gibi etik ihlaller de görülebilmektedir.

Yayın sayısını arttırmak amacıyla yayına katkısı olmadığı halde yazarların birbirlerinin adlarını yazar listesine eklemeleri son yıllarda en sık görülen etik ihlaller arasındadır. Özellikle Türkiye’de sağlık ve fen bilimlerinde yayınlanan makalelerin sosyal bilimlere kıyasla bu tür bir potansiyel ihlale sahip olduğu söylenebilir. Zira bu alanlarda çok yazarlı yayın yapma alışkanlığı oldukça üst düzeylerdedir. Örneğin diş hekimliği dergilerinde yedi ve hatta sekiz yazarlı makalelere rastlanılmaktadır.

7. Diğer Etik İhlaller: Uzun alıntı kuralını ihmal etmek, buna mukabil kısa alıntı biçiminden yararlanıldığı halde alıntıları makul ölçülerin dışında uzun tutmak, bibliyografik kimlikleri özensiz kullanmak ya da eksik verilerle yansıtmak gibi pek çok etik ihlaller bu tür altında sıralanabilir. Üzerinde çok sayıda çalışma yapılmış bir konu hakkında yeni bulguları olmayan yayınlar yapmak, bazı araştırmacıların işlediği konuları takip edip sürekli benzer konuları çalışmak ve resim, grafik, şekil gibi görselleri sahibinin izni olmadan kullanmak da etik kurallar dışındadır. Ayrıca doğaya zarar vermek ve canlı yaşamını tehdit etmek de etik bir sorundur ve çoğu zaman hukuki cezaya neden olan bir araştırma kusurudur (Üniversitelerarası Kurul, 2001).

Yukarıda sıralanan maddelere bütün olarak değerlendirildiğinde ilk altı maddenin daha sık rastlanan ve tespiti somut bulgularla kanıtlanabilen etik ihlal türleri arasında yer aldığını söylemek mümkündür.

Bu sorunların oluşmasına gösterilebilecek birçok neden bulunmaktadır. Örneğin, disiplinsiz ve düzensiz araştırma yapma alışkanlığı, araştırma yöntemleri konusunda yeterli bilgi ve deneyime sahip olmama, bulguları analiz edecek ve yorumlayabilecek

(7)

yetkinliğe sahip olmama bunlardan bazılarıdır. Bu sorunların saptanması ve değerlendirilmesi sürecinde en zor işlem, etik kusurların bilinçli ya da bilinçsiz yapılıp yapılmadığının tespit edilmesidir (Kansu & Ruacan, 2002; Ongun, 2006; Erdem, 2012, s. 29).

Yöntem

Araştırmada akademik yayınlarda ortaya çıkan etik ihlaller konusunda akademisyenlerin farkındalığının saptanması ve konu ile ilgili olarak tutum ve davranışlarının ölçülmesi amaçlanmaktadır. Akademik yayıncılıkta etik ihlallere neden olan temel sorunlar saptanmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda akademisyenlerin etik ihlaller içinde değerlendirilen intihal, haksız yazarlık, dilimleme ve tekrar yayınlama gibi pek çok sorunlar hakkındaki görüşleri tespit edilmeye çalışılmıştır.

Çalışmada söz konusu amaçlara ulaşabilmek için aşağıdaki soruların yanıtları aranmıştır:

- Akademisyenler yayıncılıkta etik ihlal konusunda yeterli bilgiye sahip midirler? - Akademisyenler etik kural ihlallerinin adil biçimde denetlendiğini mi

düşünmektedir?

- Akademisyenler yükseköğretim sisteminde yayıncılık etiği konusunda bilinçlendirme çabalarını yeterli bulmakta mıdırlar?

Araştırmada betimleme yönteminden yararlanılmıştır. Buna göre literatür incelemesinden elde edilen veriler ışığında uygun bir anket formu geliştirilmiş ve bu yolla akademisyenlerin konu hakkındaki görüşleri derlenmiştir. Anket uygulaması ile ulaşılmak istenen esas amaç yayıncılık etiği konusunda akademisyenlerin bilgi ve tutumlarını ölçmektir. Ek olarak yayıncılık etiği konusunda genel uygulamalar ve jüri üyeleri hakkında tutumlarının ölçülmesi hedeflenmiştir. Etik uygulamalara ve ihlallere karşı akademisyenlerin tutum ve davranışları doğrudan alan üzerinden elde edilen verilerle saptanmış, daha önce yapılmış benzer araştırmalarla karşılaştırma yapma olanağı elde edilmiştir.

Araştırmanın evrenini Atatürk Üniversitesi’nde görev yapmakta olan öğretim üyeleri oluşturmaktadır. Homojen bir dağılım yapılabilmesi amacıyla, sosyal bilimler, fen ve mühendislik bilimleri ve tıp ve sağlık bilimlerine mensup 111 katılımcıdan oluşan örnek grup rastgele yöntemle seçilmiştir. Elde edilen bulgular katılımcıların demografik özelliklerini (Tablo 1) de dikkate almak suretiyle SPSS yazılımı aracılığıyla analiz edilmiştir.

Tablo 1: Katılımcılara İlişkin Veriler Sayı (S) Yüzde (%) Cinsiyet Kadın 37 33,3 Erkek 74 66,7

Yaş Grubu Alt Yaş Grubu (29-40) 46 41,4

Orta Yaş Grubu (41-52) 38 34,2

Üst Yaş Grubu (53-64) 23 20,7

(8)

Sosyal Bilimler 79 71,2

Tıp ve Sağlık Bilimleri 16 14,4

Unvanlar Yrd. Doç. Dr. 56 50,5

Doç. Dr. 28 25,2

Prof. Dr. 23 20,7

Toplam 111 100

Bulgular ve Değerlendirme

Yayıncılık etiği birçok alt alandan oluşan geniş bir konudur. Yükseköğretim sisteminde yayıncılık etiğinin bütün yönlerini bir tek araştırmaya sığdırmak olanaklı değildir. Bu araştırmada sadece akademisyenlerin üç ana eksen üzerinde genel konulara ilişkin görüşleri derlenmiş ve değerlendirilmiştir. Ankette ‘etik farkındalık’, ‘genel etik uygulamalar’ ve ‘jüri üyeliği’ olmak üzere akademisyenlerin bilgi ve tutumlarını saptamaya yönelik önermelere yer verilmiş ve değerlendirmeler bu özellikler dikkate alınarak yapılmıştır.

a. Akademisyenlerin Etik Ölçütlere Yönelik Bilgi ve Tutumları

Akademik yayıncılıkta etik sorunlar, akademisyenlerin etik ilkelere duyarlılıklarına paralel seyir takip etmektedir. Her akademisyenin evrenselden yerele kadar her düzeyde yayıncılık etiği konusunda bilgisi üst düzeylerde olmalıdır. Bu nedenle etik değerlerin eğitimin her seviyesinde müfredatta zorunlu olarak öğretilmesi gerekmektedir. Etik değerler ve ilkeler özellikle lisansüstü programlarda zorunlu olarak verilmesi gereken ders grubu içinde yer almalıdır. Akademisyenlerin kendilerini ve çevrelerini konu hakkında hangi seviyede gördüklerini saptayabilmek amacıyla ankette konuya ilişkin bir önermeye yer verilmiştir. “Akademisyenler yayıncılık etiğine ilişkin genel ve yeterli düzeyde bilgi birikimine sahiptir” önermesine verilen cevaplar Tablo 2’de yer almaktadır.

Tablo 2: Yayıncılık Etiği Farkındalığı

29-40 Yaşları 41-52 Yaşları 53-64 Yaşları Toplam

S % S % S % S % Katılıyorum/Evet 14 30,4 14 36,8 15 68,2 43 40,6 Kararsızım 14 30,4 11 28,9 4 18,2 29 27,4 Katılmıyorum/Hayır 17 37,0 12 31,6 3 13,6 32 30,2 Fikrim Yok 1 2,2 1 2,2 0 0 2 1,9 Toplam 46 100 38 100 22 100 106 100

Tablonun geneline bakıldığında katılımcılar, akademisyenlerin büyük bir oranda (% 40,6) yeterli bilgi birikimine sahip olduklarını ifade etmektedir. Ancak % 30’luk bir grubun önermeye katılmadığı da bir gerçektir. Aynı zamanda ilk yaş grubunda yer alanların, bilinçlenme konusunda akademisyenleri orta ve üst yaş gruplarına kıyasla yeterli bulmadıkları da görülmektedir. Diğer bir ifade ile akademisyenler arasında yaş ilerledikçe çevrelerinde etik farkındalığın yüksek olduğunu düşünme şeklinde bir eğilim vardır. Alt yaş grubunda yer alan akademisyenlerin büyük oranda yardımcı doçent olduğu düşünülmektedir. Türkiye’de üç unvan arasında yardımcı doçentlerin doçent

(9)

olma çabalarının bir sonucu olarak yayıncılık faaliyetlerine daha fazla eğilmek zorunda olduğu bir gerçektir. Bu yaş grubunun çevrelerinde etik bilgi noksanlığının yaşandığını daha güçlü şekilde ifade etmesi, halen görece aktif yazarlık sürecinde bulundukları ile açıklanabilir.

Son yıllarda akademisyenlerin etik ihlal içeren yayınlarla daha fazla gündeme geldiği ve bilimsel yayınlarda daha fazla etik sorun bulunduğu iddiaları gerek akademik çevreleri gerekse basın gündemini meşgul etmektedir. Özellikle etik sorunların artmasına internet kullanımının ve açık erişim uygulamalarının yaygınlaşması sebep olarak görülmektedir. Bu duruma eğer akademisyenler arasında da benzer şekilde inanılıyorsa, sorunun kriz aşamasına geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Akademisyenlerin sorun hakkında düşüncelerini saptayabilmek amacıyla ankete uygun bir önerme eklenmiştir. “Akademisyenler yayıncılık sürecinde yüksek oranda etik dışı davranışlar sergilemektedir” önermesine verilen yanıtlar Tablo 3’te verilmektedir.

Tablo 3: Etik Dışı Davranışların Yaygınlığı

29-40 Yaşları 41-52 Yaşları 53-64 Yaşları Toplam

S % S % S % S % Katılıyorum/Evet 12 26,7 9 23,7 12 52,2 33 31,1 Kararsızım 14 31,1 6 15,8 1 4,3 21 19,8 Katılmıyorum/Hayır 17 37,8 18 47,4 8 34,8 43 40,6 Fikrim Yok 2 4,4 5 13,2 2 8,7 9 8,5 Toplam 45 100 38 100 23 100 106 100

Akademisyenlerin % 40,6’lık bölümü önermeye katılmadığını ifade etmektedir. Buna karşın % 31,1’lik kısmı ise önermeye katıldığını belirtmektedir. Otokontrol sürecine hâkim olabilecek en doğru kitle akademisyenlerin bizzat kendileridir. Bu nedenle % 31,1’lik oran, sorunun varlığını kanıtlamaya ve hatta ciddi boyutlarda olduğunu göstermeye yetecek önemli bir kanıttır. Aynı zamanda yaş dağılımına bakıldığında en dikkat çekici durum üst yaş grubunun önermeye büyük oranda katılmasıdır. Buna üst yaş grubunun alt ve orta yaş grubuna oranla daha fazla jüri üyeliği yapması ve etik sorunların varlığına canlı şahit olmsı neden olarak gösterilebilir.

Akademisyenler arasında yayınlarının etik ihlallere maruz kaldığını ifade edenlerin olduğu bilinen bir gerçektir. Bu iddianın doğru olup olmadığını ve eğer doğru ise oranını saptamaya yönelik bulguların elde edilebilmesi amacıyla ankette uygun bir önermeye yer verilmiştir. “Bazı akademisyenlerin benim yayınlarımı etik kuralları ihlal ederek kullandığı/yararlandığı örnekler bulunmaktadır” önermesine verilen yanıtlara Tablo 4’de yer verilmektedir.

Tablo 4: Etik İhlal Örneği

Yrd. Doç. Dr. Doç. Dr. Prof. Dr. Toplam

S % S % S % S %

Katılıyorum/Evet 12 22,6 7 25,0 13 56,5 32 30,8

Kararsızım 5 9,4 2 7,1 3 13,0 10 9,6

(10)

Yrd. Doç. Dr. Doç. Dr. Prof. Dr. Toplam

Fikrim Yok 8 15,1 9 32,1 1 4,3 18 17,3

Toplam 53 100 28 100 23 100 104 100

Tabloya göre akademisyenlerin unvanına göre konuya bakış açılarında büyük oranda farklılıklar bulunmaktadır. Diğer bir ifade ile unvan yükseldikçe yayınlarına etik ihlal yapıldığına inanan akademisyen oranı artmaktadır. Bir önceki tabloda gözlemlenen sonuçlara benzer şekilde profesörlerin büyük oranda etik ihlallere maruz kaldığını ifade etmesi, onların daha çok denetim merciinde bulunmaları ve görece yığılı daha fazla yayına sahip olmaları ile açıklanabilir. Profesörlerin aksine tablonun bütününe bakıldığında % 42,3’lük grubun etik ihlale maruz kalmadığını, % 30,8’lik grubun ise bu durumdan mustarip olduğunu ifade ettiği görülmektedir.

Bu durum aynı zamanda yaş gruplarına bakılarak da doğrulanabilmektedir. 29-40 yaşlarını oluşturan ilk grupta önermeye katılım 23,3 iken, katılmayanların oranı 51,2’ye kadar yükselmektedir.

Yükseköğretim sisteminde atama ve yükselme sürecinde yayın niteliğinden çok niceliğinin dikkate alındığı algısı hâkimdir. Bu nedene bağlı olarak akademik yayınlarda emeği olmayan akademisyenlerin yazar olarak gösterilmesi vakalarının artış gösterdiği iddiaları gündemi meşgul etmeye devam etmektedir. Söz konusu durum pek çok araştırmada bulgu olarak sunulmuştur ve etik komisyonlara sevk edilen vakalar arasında önemli bir oranı teşkil etmektedir. Konu hakkında akademisyenlerin görüşünü saptayabilmek amacıyla ankette uygun bir önermeye verilmiştir. “Akademik yayınlarda bazı akademisyenlerin emeği olmadığı halde yazar olarak gösterildiği (armağan yazarlık) yayın örnekleri her geçen gün artmaktadır” önermesine veriler yanıtlar Tablo 5’te listelenmektedir.

Tablo 5: Etik İhlal Örneği

Sosyal Fen ve Mühendislik Tıp ve Sağlık Toplam S % S % S % S % Katılıyorum/Evet 49 62,0 11 68,8 12 75,0 72 64,9 Kararsızım 19 24,1 3 18,8 2 12,5 24 21,6 Katılmıyorum/Hayır 6 7,6 1 6,2 1 6,2 8 7,2 Fikrim Yok 5 6,3 1 6,2 1 6,2 7 6,3 Toplam 79 100 16 100 16 100 111 100

Tabloda toplam değerlere bakıldığında akademisyenlerin büyük bir bölümü armağan yazarlık sorunun varlığını kabul etmekle kalmayıp, aynı zamanda sorunun önceki yıllara oranla artış eğilimi içinde olduğunu da ifade etmektedir (% 64,9). Önermeye katılmayanların oranı sadece % 7,2 ile sınırlı kalmıştır. Çıkan sonuç armağan yazarlık sorununun akademisyenler tarafından bilindiği ve sorunun büyüme eğilimi içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Sorunun bir başka yönü ise sosyal bilimlere mensup akademisyenlerin sorunu, Fen ve Mühendislik, Tıp ve Sağlık bilimlerine mensup akademisyenlerden daha düşük yüzde ile kabul görmeleridir. Sosyal bilimcilerin düşük farkındalığa sahip olması, sorunlu uygulamanın bu alan dışında daha yoğun olarak hayat bulması ile açıklanabilir. Diğer bir deyişle sonuca, sırasıyla ‘fen ve mühendislik’ ile ‘tıp

(11)

ve sağlık’ bilimlerine mensup akademisyenlerin kendi alanlarında yaşanan sorunları daha iyi gözlemlemeleri ve ifade etmeleri etki etmiştir.

b. Yayıncılık etiğine yönelik genel uygulamalar

Akademik yayıncılık alanında etik ölçütlerin kurallı biçimde uygulanabilirliği her şeyden önce ölçütlerin akademisyenlerin zihninde standart yapılar şeklinde algılanmasını gerekli kılmaktadır. Bu ancak asgari etik düzenlemelerin bütün akademik kurumlarda standart olarak benimsenmesinin sağlanması ile mümkün olabilir. Aynı zamanda standart düzenlemelerin bütün yayınları kapsayacak şekilde yaygınlaştırılması ve en önemlisi de denetim sisteminin gereğince işletilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Akademisyenlerin yayınlarında etik düzenlemeleri ne ölçüde uygulayabildiklerini saptayabilmek amacıyla onlara konu hakkında uygun bir önerme sunulmuştur. “Yükseköğretim sisteminde yayıncılık etiği ölçütleri/ilkeleri konusunda kesin bir yönerge bulunmamaktadır” önermesine katılım oranları Tablo 6’da yansıtılmaktadır.

Tablo 6: Etik Ölçüt-İlke Yönergesi

29-40 Yaşları 41-52 Yaşları 53-64 Yaşları Toplam

S % S % S % S % Katılıyorum/Evet 15 27,8 7 26,9 8 36,4 30 29,4 Kararsızım 12 22,2 5 19,2 6 27,3 23 22,5 Katılmıyorum/Hayır 11 20,4 6 23,1 2 9,1 19 18,6 Fikrim Yok 16 29,6 8 30,8 6 27,3 30 29,4 Toplam 54 100 26 100 22 100 102 100

Katılımcılar önermeyi yaklaşık % 30 oranında doğrulamaktadır. Diğer bir ifade ile akademisyenler standart düzenlemeler konusunda önemli bir boşluk olduğunu ifade etmektedirler. Bunun yanı sıra ‘fikrim yok’ görüşünü tercih edenlerin yüksek oranda çıkması ise üzerinde durulması gereken önemli bir sorundur. Zira akademisyenlerin etik ölçü ve/veya ilkelerin varlığı ya da yokluğu konusunda fikrinin olmaması konu hakkında düşük bir ilginin varlığına işaret etmektedir.

Herhangi bir sistem sürdürülebilir bir yapı içinde denetlenebildikleri oranda ondan beklenen verimi sağlayabilir. Bu durum bütün sistemler için gereklidir. Akademik yayınların araştırma metodolojilerine olan uygunlukları, ancak onların denetlenmesi ile mümkün olabilmektedir. Denetim sürecinin güvenilir ve şeffaf olması ve sonuçların gereğinin yerine getirilmesi, akademisyenler arasında adalet sistemine olan inancı arttıracak ve yayıncılık performansına olumlu katkılar sağlayacaktır. Türkiye’de akademisyenler arasında etik ölçütlerin yeterince denetlenmekte olduğu algısının hâkim olup olmadığını saptayabilmek amacıyla ankette konu hakkında uygun bir önermeye yer verilmiştir. Tablo 7’de “akademik yayınların etik sorunlar konusunda yeterince denetlendiğini düşünüyorum” önermesine verilen yanıtların dağılımı yer almaktadır.

Tablo 7: Etik Denetim Yeterliliği

29-40 Yaşları 41-52 Yaşları 53-64 Yaşları Toplam

S % S % S % S %

(12)

29-40 Yaşları 41-52 Yaşları 53-64 Yaşları Toplam

Kararsızım 9 19,6 5 13,2 6 26,1 20 18,7

Katılmıyorum/Hayır 29 63,0 23 60,5 11 47,8 63 58,9

Fikrim Yok 0 0 1 2,6 0 0 1 0,9

Toplam 46 100 38 100 23 100 107 100

Tabloya göre akademisyenler arasında yaklaşık % 59 oranında etik sorunların yeterince denetlenmediği görüşü hâkimdir. Bu durum akademik yayıncılık alanında güven sorunun olduğuna işaret etmektedir. Önermeye katılanlarla katılmayanlar arasındaki farkın sırayla alt yaş grubunda 46, orta yaş grubunda 39, üst yaş grubunda ise 21 olduğu görülmektedir. Buna göre akademisyenlerin alt yaş grubunda etik sorunların yeterince denetlendiğini düşünmeyenlerin oranı diğer gruplara göre yüksektir.

Akademisyenler arasında etik ölçütlerin adil biçimde işletilmesi yayıncılık performansını yükseltmenin bir gereğidir. Güven duygusu yayıncılık performansına olumlu katkılar sağlayabilir. Akademisyenler arasında etik denetim sisteminin adil biçimde işletildiğine duyulan inancı saptayabilmek amacıyla ankette uygun bir önermeye yer verilmiştir. Tablo 8’de “akademisyenler etik denetleme sonucunda kusurlu bulunması halinde adil biçimde cezalandırılmaktadır” önermesine karşı yapılan tercihler sıralanmaktadır.

Tablo 8: Etik Denetimin Yaptırımı

Kadın Erkek Toplam

S % S % S % Katılıyorum/Evet 5 13,9 9 12,2 14 12,7 Kararsızım 12 33,3 21 28,4 33 30,0 Katılmıyorum/Hayır 14 38,9 35 47,3 49 44,5 Fikrim Yok 5 13,9 9 12,2 14 12,7 Toplam 36 100 74 100 110 100

Bulgular akademisyenlerin % 44,5 oranında önermeye katılmadığını ortaya koymaktadır. Denetim sisteminin kusurlu vakaları adil şekilde cezalandırmadığına duyulan inanç erkekler arasında daha yüksek oranda çıkmıştır. Önermeye toplamda sadece % 12,7’lik grubun katılmış olması oldukça düşündürücü bir durumdur. Veriler, akademisyenlerin etik denetim sürecine oldukça düşük düzeyde güven duyduğunu ortaya koymaktadır.

c. Jürinin etik yayıncılığa ilişkin tutumu Akademik yayıncılıkta değerlendirme sürecinin en önemli evresi hakemliktir. Çoğu zaman hakemlik evresinde verilen kararların objektif şekilde sonuçlandığı bir gerçek olsa da, bazı vakalarda sonuçların subjektif olduğu iddiaları yaşanabilmektedir. Son yıllarda bilimsel etik sorunlarına yeni türlerin eklendiğini ifade eden İnci, geçmişte yalnızca yazarlara yönelik etik sorunların tartışıldığını, günümüzde ise editör ve hakemlerin sebep olduğu sorunların da tartışılmaya başladığını dile getirmektedir (2009). Örneğin makalelerin bilimsel dergilerde yayınlanması sürecinde editör ve hakemlerden kaynaklanan etik sorunlar yaşanabilmektedir (Erdem, 2012, s. 27). Benzer

(13)

şekilde zaman zaman öğretim üyeliğe atanma ve yükselme sınavlarında jüri üyelerine yönelik etik sorun iddiaları gündeme gelmektedir. İddiaların doğru olup olmadığını saptamak amacıyla doçentlik sınavlarına yönelik ankette üç önermeye yer verilmiştir. Bunlardan ilki “doçentlik sınavlarında jüri üyesinin somut bir kanıt bulamadığı halde çeşitli kuşkularını paylaşarak yayıncının/adayın başvurusunu etik kurula sevk etmesi doğru bir tutumdur” önermesidir.

Tablo 9: Jüri Üyesinin Adaya Karşı Tutumu

Sosyal Fen ve Mühendislik Tıp ve Sağlık Toplam S % S % S % S % Katılıyorum/Evet 14 17,7 1 6,2 4 25,0 19 17,1 Kararsızım 11 13,9 3 18,8 5 31,2 19 17,1 Katılmıyorum/Hayır 47 59,5 12 75,0 7 43,8 66 59,5 Fikrim Yok 7 8,9 0 0 0 0 7 6,3 Toplam 79 100 16 100 16 100 111 100

Yanıtların bütününe bakıldığında akademisyenlerin çok büyük bir kısmının önermeye katılmadığı görülmektedir. Önermeye katılanların oranı yalnızca % 17,1 ile sınırlı kalmıştır. Aynı zamanda bilim alanları arasında önermeye katılım oranlarında da farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin tıp ve sağlık bilimleri ile sosyal bilim mensupları arasında önermeyi reddetme oranları bakımından % 16’lık, fen ve mühendislik bilimleri ile ise % 31’lik bir fark ortaya çıkmaktadır.

Ankette katılımcılardan daha somut yanıtlar alarak sorunu belirgin kılmaya yönelik başka bir önermeye daha yer verilmiştir. “Doçentlik sınavlarında bazı jüri üyelerinin adaya karşı duyulan husumet nedeniyle kesin bir etik ihlal durumu olmadığı halde etik kurula sevk ettiğine dair örnek olaylara şahidim” önermesine ilişkin yanıtlara Tablo 10 yer verilmiştir.

Tablo 10: Jüri Üyesinin Adaya Karşı Kastı

Sosyal Fen ve Mühendislik Tıp ve Sağlık Toplam S % S % S % S % Katılıyorum/Evet 23 29,1 1 6,2 1 6,2 25 22,5 Kararsızım 9 11,4 3 18,8 4 25,0 16 14,4 Katılmıyorum/Hayır 16 20,3 4 25,0 5 31,2 25 22,5 Fikrim Yok 31 39,2 8 50,5 6 37,5 45 40,5 Toplam 79 100 16 100 16 100 111 100

Önerme konusunda fikri olmayanların % 40,5 ile en büyük kitleyi temsil ettiği görülmektedir. Aynı zamanda önermeye katılanlarla katılmayanların eşit oranda çıktığı görülmektedir. Önermeye katılım yüzdesinin % 22,5 olarak çıkması adaleti temsil eden süreçte ciddi sorunların olduğunu ortaya koymaktadır. Zira katılımcılar örnek bir olayın varlığından haberdar olduklarını ifade etmektedirler. Önermeye katılım oranları bakımından fen ve mühendislik bilimleri ile tıp ve sağlık bilimleri arasında benzerlik bulunsa da, sosyal bilimlerde katılımcıların büyük bölümü diğer bilim dallarının aksine

(14)

önermenin doğruluğuna destek vermiştir. Sosyal bilimlerde yayınların objektif ilkelerle denetlenememesinin sonuca etki ettiği düşünülmektedir.

Sorgulanmayan hiçbir sistemin sürekli olarak düzenli ve verimli işletilebilmesi mümkün değildir. Jüri üyelerinin tıpkı adaylarınkine benzer şekilde denetlenmesi, değerlendirme süreçlerinin daha adil olarak işletilebilmesini sağlamak için gereklidir. Aynı zamanda sorgulama sonucunun jüri üyeleri üzerinde menfi ya da müspet yansımaları olmalıdır. Konuya ilişkin algı saptaması yapabilmek amacıyla ankette benzer bir önermeye daha yer verilmiştir. “Doçentlik sınavlarında etik kurulun jüri üyesi tarafından sevk edilen yayında/dosyada etik ihlal yapılmadığını saptaması durumunda, jüri üyesinin etik denetim sürecine tâbi tutulması gerekmektedir” önermesine katılımcıların verdiği yanıtlar aşağıdaki tabloda özetlenmektedir.

Tablo 11: Jüri Üyesinin Etik Denetime Sevki

29-40 Yaşları 41-52 Yaşları 53-64 Yaşları Toplam

S % S % S % S % Katılıyorum/Evet 31 68,9 27 73,0 14 60,9 72 68,6 Kararsızım 5 11,1 2 5,4 4 17,4 11 10,5 Katılmıyorum/Hayır 4 8,9 6 16,2 4 17,4 14 13,3 Fikrim Yok 5 11,1 2 5,4 1 4,3 8 7,6 Toplam 45 100 37 100 23 100 105 100

Yanıtların genel durumuna bakıldığında katılımcıların çok büyük bir bölümünün önermeyi doğruladığı görülmektedir. Yaş grupları arasında önemli bir fark görülmese de en yüksek katılım sırasıyla orta, alt ve üst yaş grubunda yaşanmaktadır. Buna göre yayın(lar)ı incelenen adayların etik kusurlar yönüyle denetlenmesini doğru bulan akademisyenler, aynı değerlendirmenin jüri üyeleri üzerinde de yapılmasını doğru bulmaktadır.

2009 yılında yeniden düzenlenen Doçentlik Sınav Yönetmeliği’ne jüri üyesinin etik kurula sevk ettiği dosyada iddianın asılsız çıkması durumunda ilgili jüri üyesi hakkında koşullar yerine gelmiş ise idari ve adli soruşturma yapılır hükmü konmuş ve adeta akademisyenlerin bu çalışmadaki talebi karşılanmıştır. Bu durumun ve talebin aksine konuya farklı yaklaşımlarla görüş bildiren akademisyenler de bulunmaktadır. Örneğin Ruacan, söz konusu hüküm, jüri üyelerinin durumlarını tehlikeye atmamak için etik ihlalleri ihbar etmekten kaçınacaklarını iddia etmekte ve bu nedenle Yönetmelik’teki hükmün yanlış olduğunu ifade etmektedir (2009).

Sonuç ve Değerlendirme

Araştırmanın temel amacı, akademisyenlerin etik ihlaller konusunda farkındalıklarını saptamaktır. Bu temel amaca varabilmek için konu hakkında akademisyenlerin düşünceleri sorgulanmış ve eğilimleri belirlenmiştir. Bulgulara bütün olarak bakıldığında akademisyenlerin etik konular hakkında büyük oranda bilinçli olduklarını ifade ettikleri görülmüştür. Buna karşın yayıncılık sürecinde etik ihlallerin yaşandığını ve yaşananlara karşı yeterli girişimin bulunmadığı ya da kayıtsız kalındığı da dile getirilmektedir. Aynı zamanda akademisyenlerin etik ölçütler konusunda yeterince

(15)

bilgilendirilmediği ve standart bir yönergenin bulunmadığını iddia edenlerin diğer görüşlere oranla yüksek olduğu görülmektedir. Ek olarak akademisyenler, adaylar kadar jüri üyelerinin de etik denetim sürecine tabi tutulması ve yanlı değerlendirme yapan jüri üyelerine karşı yaptırım uygulanması yönünde görüş bildirmektedir.

Akademik yayıncılıkta etik sorunlar büyük oranda yayıncılık sürecinde rol alan bütün paydaşların sorumluluklarını yeterince yerine getirmesi ile çözülebilir.

Bütün iletişim sürecinde iletiyi var eden, ileten ve iletilen olmak üzere üç tarafın varlığı söz konusudur. Yayıncılıkta da benzer şekilde üç taraftan söz edilebilir. Eseri yazan-hazırlayan ilk grupta, eseri yayınlayan, dağıtan ve kullanıma sunan ikinci grupta, eserden yararlananlar ise üçüncü grupta yer almaktadır. Etik sorunların önlenmesine yönelik öneriler, çoğu zaman haklı nedenlerle ilk grup üzerinde yapılmaktadır. Doğal olarak konu hakkında hazırlanan yayınların büyük bölümünde yazarlara odaklanıldığı görülmektedir. Ancak ikinci ve üçüncü tarafların da sorumluluklarını yerine getirmeleri sorunun azaltılması konusunda hayati derecede önem taşımaktadır. Sorumluluk sahibi grupları Özenç Uçak, ‘yazarın/araştırmacının’, ‘araştırma kurumun’, ‘editörün’, ‘hakem ve danışmanın’ ve ‘kütüphaneci ve okuyucunun’ sorumlulukları şeklinde beş başlık altında sıralamaktadır (2010).

Yazarlar akademik yayınların üretiminde gerçek hissedarlardır. Yazarlar akademik üretimin ve denetimin de baş aktörleridir. Kuşkusuz akademik yayınların bilimsel yöntemlere uygun olarak üretilmesinde yazarların sorumluluğu diğer taraflardan daha fazladır. Bilimsel üretimin ilk ve asıl kaynağı olan yazarların üretim sürecine donanımlı girebilmelerini sağlamanın en gerçekçi çözümü, onların eğitilmeleridir. Her potansiyel üreticinin bilimsel araştırma yöntemlerini ve bu yöntemler içindeki en hassas konulardan birini oluşturan etik hususları kusursuz düzeyde bilmesi sağlanmalıdır. Bilimsel yayıncılıkta ulusal boyutlu düzenleme yapabilecek kurumların başında Yükseköğretim Kurulu ve TÜBİTAK gelmektedir. Bu iki kurum etik kuralları belirleme, güncelleme ve sürdürülebilir şekilde denetleme sorumluluğunu yerine getirmelidir. Aynı zamanda bilimsel yayın üretiminde rol ve sorumlulukları olan üniversite ve araştırma kurumlarının kendi etik ilkelerini belirlemesi, etik kurullar oluşturması ve denetim süreçlerine işlerlik kazandırması sorunun çözümü için gereklidir.

Atama ve yükseltme süreçlerinde değerlendirme kurullarının, eserlerin yayınlanması sürecinde ise editörlerin etik ölçütleri objektif olarak uygulaması sağlanmalıdır. Bunun sağlanabilmesi için tıpkı yazarlar gibi değerlendirme kurullarının, editörlerin, hakemlerin ve danışmanların sistematik bir yapı içinde denetime tabi tutulması gerekmektedir.

Kontrollü denetim sistemlerinin yanı sıra okuyucu geribildirimlerinden oluşan doğal denetim mekanizmasının etik sorunların azaltılmasında önemli bir araç olduğu bir gerçektir. Ancak ne yazık ki Türkiye’de okuyucuların yayınlar hakkında yeterince görüş bildirme ve eleştiri yapma/raporlama alışkanlığı kazandığını söylemek güçtür.

“Okuyucunun da bilimsel yayınlarda gördüğü yanlış, etik dışı oluşumlara karşı hassas ve geribildirimde bulunmada cesur olması gerekmektedir" (İnci, 2009). Söz konusu alışkanlığın kazandırılması konusunda politikalar geliştirilmelidir.

(16)

Aynı zamanda bilimsel yayınlarda etik sorunların saptanması konusunda kütüphaneciler önemli işlevler üstlenebilirler. Okuyucuların geribildirimlerine benzer şekilde kütüphaneciler tarafından da etik sorunların raporlanmasını teşvik edici düzenlemelerin yapılması sorunun çözümüne katkıda bulunabilecektir.

KAYNAKÇA

Akbulut, Y., Şendağ, S., Birinci, G., Kılıçer, K., Şahin, M.C., ve Odabaşı, H.F. (2007). Exploring te types and reasons of internet-trigged academic dihonesty among Turkish undergraduate students: development of internet-trigged academic dihonesty scale (ITADS). Computers & Education, 51, 463–473. 16 Nisan 2014 tarihinde Science Direct veri tabanından erişildi.

Atalay, A. (2011, 13 Nisan). Bilimsel araştırmalarda etik kural ihlalleri ile ilgili görüşler. 20 Kasım 2013 tarihinde

http://www.adnanatalay.com/bilimseletikkurallariveihlalleri.html adresinden erişildi.

Boydak, M. (2011). Araştırma ve yayın etiği. Bilim etiği içinde (ss. 15-42). (Yay. Haz. N. Atasoy, M. Boydak, H.A. Çırpan, A. Kendigelen, İ.E. Meriç, A.T. Sarıkaya, A. Ulubelen, H. Yazıcı, H. ve N. Yıldırım). İstanbul, İstanbul Üniversitesi.

Directorate-General for Research Science, Economy and Society. (2010). European textbook on ethics in research. Brussels: European Commission.

Erdem, A.R. (2012). Bilim insanını yetiştirmede etik eğitim. Yükseköğretim ve Bilim Dergisi, 2 (1), 25-32.

Eren, A.M. (2012). Türkiye akademisinin arka sokaklarından tez manzaraları. 20 Nisan 2014

http://subjektif.org/2012/09/turkiye-akademisinin-arka-sokaklari/#Yrtmedeki_Sorunlarn_Yaratt_Motivasyon_Eksiklii-23 adresinden erişildi.

İnci, O. (2009). Bilimsel yayın etiği ilkeleri, yanıltmalar yanıltmaları önlemeye yönelik öneriler. 16 Nisan 2014 tarihinde

http://uvt.ulakbim.gov.tr/tip/sempozyum7/inci.pdf adresinden erişildi.

Karasu, A. (2013). Yayın Etiği. Yayın Etiği FENBİLKON 5. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi 16 - 18 MAYIS 2013. 14 Nisan 2014 tarihinde

http://fbe.ogu.edu.tr/fenbilkon5sunum/ayse_karasu_yayin_etigi.ppt adresinden erişildi.

Özenç Uçak, N. (2010). Bilimsel iletişim ve intihal. Ulusal Akademik Yayıncılık 2010, 26 Kasım 2010 Ankara. 11 Nisan 2014 tarihinde

(17)

Özenç Uçak, N. ve Birinci, H. G. (2008). Bilimsel etik ve intihal. Türk Kütüphaneciliği 22, 2 (2008), 187-204.

Pınar, İ. (2002). Akademisyenlerin etik değerleri üzerine bir araştırma. Yönetim: İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme İktisadı Enstitüsü Dergisi (43), 5-19.

Ruacan, Ş. (2009). Türkiye’de bir etik serüveni: Doçentlik sınavı etik komisyonu. Sağlık Bilimlerinde Süreli Yayıncılık – 7. Ulusal Sempozyum, 20 Kasım 2009, Ankara. 10 Nisan 2014 tarihinde

http://uvt.ulakbim.gov.tr/tip/sempozyum7/ruacan.pdf adresinden erişildi. Stern, J.E. and Elliott, D. (1997). The Ethics of scientific research. 26 Aralık 2013

tarihinde http://www.dartmouth.edu/~ethics/archives/Stern_Elliott.pdf adresinden erişildi.

TÜBA Bilim Etiği Komisyonu (2010) TÜBA Bilim Etiği Komisyonu Çalışma Esasları. 10 Mart 2010 tarihinde http://www.tuba.gov.tr/habergoster.php?

haber=tubagorus_11 adresinden erişildi.

Uzbay, T. (2006). Bilimsel araştırma etiği. Sağlık Bilimlerinde Süreli Yayıncılık içinde (ss. 19-26). Ankara: ULAKBİM . 20 Nisan 2014 tarihinde

Ünal, M., Toprak, M. Ve Başpınar, V. (2012). Bilim etiğine aykırı davranışlar ve yaptırımlar: Sosyal ve beşeri bilimler için bir çerçeve önerisi. Amme İdaresi Dergisi, 45 (3), 1-27.

Üniversitelerarası Kurul (2001) Etiğe aykırı davranışlar. 10 Nisan 2014 tarihinde http://etikkurul.sdu.edu.tr/assets/uploads/sites/114/files/universiteler-arasi-kurul-duyurusu-14052012.pdf adresinden erişildi.

Şekil

Tablo 1: Katılımcılara İlişkin Veriler Sayı    (S) Yüzde  (%) Cinsiyet Kadın 37 33,3 Erkek 74 66,7
Tablo 3: Etik Dışı Davranışların Yaygınlığı
Tablo 5: Etik İhlal Örneği
Tablo 6: Etik Ölçüt-İlke Yönergesi
+4

Referanslar

Benzer Belgeler

Araştırma kapsamında yer alan akademisyenlerin, akademik etik değerler alt boyut ortalamalarının demografik değişkenlerden olan cinsiyete göre

 Bir araştırma kapsamında karşılaşılabilecek etik sorunlar araştırma projesinin bağlamı araştırmada izlenen süreçler, veri toplama yöntemleri, katılımcıların

Bu düzenlemenin amacı, bu yönerge kapsamına giren her tür bilimsel araştırma, çalışma, yayın ve etkinliklerde uyulması gereken bilim etiği kurallarını ve

 Türkiye’de radyo ve televizyon yayıncılığı alanında ilk uygulama olan Yayıncılık Etik İlkeleri 3 Temmuz 2007 tarihinde düzenlenen törenle

• Günümüz de bilgi ve işletim teknolojileri alanında ortaya çıkan hızlı ve kapsamlı gelişmelerle birlikte, toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel yapılarda gözlenen

maktadır. Bilimsel ya lancılığın hiçbir özürü yoktur. Birey şüphe üzerine uygun ve objektif yöntel}'llerle incelenmeye alınmalı ve bilimsel yalancı lık tesbit

Bulgular ışığında özel gereksinimli çocuğa sahip ailelerin aile yapısına göre yaşam kalitesi genel ve alt alan algılarının Beach Center Aile Yaşam Kalitesi

Bilimsel çalışmalarda akademisyenlerin uyması gereken etik değerler ve bu değerlerin yaşama geçmesini sağlayan bazı etik ilkeler şunlardır:.. Dürüstlük: Bütün