• Sonuç bulunamadı

Eskişehir Kırsalında Bir Bektaşi Zaviyesi: Bahşayış Baba

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eskişehir Kırsalında Bir Bektaşi Zaviyesi: Bahşayış Baba"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

* Geliş Tarihi: 03.03.2020, Kabul Tarihi: 06.05.2020. DOI: 10.34189/hbv.95.001

** Doç. Dr., İzmir Demokrasi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, İzmir/Türkiye,

Ayşe DEĞERLİ**

Öz

Anadolu’nun Türk-İslamlaşması, Orta Asya ve İran kökenli tasavvuf akımları ile İslami gaza/alp felsefesine dayalı olarak “kolonizatör Türk dervişleri” diye tanımlanan gazi, abdal, ahi, dede, derviş gibi dini temele dayalı askerî-mesleki örgütlenmelerin Anadolu coğrafyasındaki faaliyetleriyle gerçekleşmiştir. Türklerin Anadolu’ya yerleşmelerine paralel olarak Anadolu’da pek çok zaviye inşa edilmiştir. Fetih ve iskân hareketleri için geçiş noktası olan Eskişehir ve çevresi, I. Alaeddin Keykubad (1220-1237) devrinden itibaren Anadolu’da mutasavvıfların etkin olduğu bir bölgedir. En eskisi Şeyh Şehabeddin Sühreverdi Zaviyesi olmak üzere burada pek çok tasavvuf yapısı inşa edilmiş; bazıları varlıklarını Cumhuriyet Dönemi’ne kadar koruyabilmiştir. Osmanlı Dönemi’nde bilhassa Bektaşiliğin yaygın olduğu Eskişehir’de, bugün ayakta olmamakla birlikte, arşiv kayıtları doğrultusunda varlığı tespit edilebilen yapılardan biri de Bahşayış Baba Zaviyesi’dir. Osmanlı Devleti’nin Şah İsmail’in Şii yayılmacı politikasına karşı, silsilesi Hz. Ali’ye dayanan tarikatları destekleme politikası sonucunda, Bektaşiler Eskişehir’de faaliyetlerini genişletme imkânı bulmuştur. Nitekim Bahşayış Baba Zaviyesi bu süreçte kurulmuş yapılardan biridir. XVI. yüzyılda bir Bektaşi zaviyesi olarak faaliyetlerine başlayan yapının idaresini, XVIII. yüzyıl ortalarından itibaren Halveti bir aile üstlenmiştir. Bu çalışmanın amacı, Bektaşilerin Anadolu coğrafyasında biçimlendirdikleri öngörülen mekânsal örgütlenmeler bağlamında Eskişehir’deki Bahşayış Baba Zaviyesi’ni irdelemektir. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri’ndeki kayıtlar ışığında bir Bektaşi yapısı olan Bahşayış Baba Zaviyesi’nin Kütahya’daki Halveti tekkesi olan Balıklı Tekkesi ile bağlantılı olduğu tespit edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Bahşayış Baba, Balıklı, Bektaşilik, Halvetiye, Osmanlı Devleti, Eskişehir,

zaviye.

Abstract

The Turkification and Islamization of the Anatolian lands in the Seljuk age was carried out both through the sufi movements, which had the Asian and Turco-Persion cultural past and, the activities of the military and occupational organizations, called as the “dervishes colonisateurs” in the Turkish history-writing, based on the Islamic ghazā (the holy war) principle. Many dervish orders were built in the Anatolian lands during the settlement process of Turks came from Asian steps. Eskişehir and its region, was one of the transition points for the Turkish conquest and settlement in Anatolia, was an important region where the sufis played an active role since the time of Sultan Alaeddin Keykubad (1220-1237). It is the oldest one, among the numerous zāwiya (small Islamic monastery) buildings in Eskişehir, is the Sheikh Shehabeddin Sühreverdi which was built in the period of Sultan Alaeddin Keykubad. There was another zāwiya building in Eskişehir, whose historical existence can be determined through the archival documents, known as Bahşayış Baba, which its building cannot be find anymore. The Bektashi Order (tarīqa) found an opportunity to spread its teaching in Eskişehir when the Ottoman State was supporting the orders, whose genealogies (silsila) were based on the Caliph Ali, against Shah Ismail’s Shia expansionism. Bahşayış Baba was one of those zāwiya

(2)

buildings which was built at that time. The administration of that building, which started its activities as a Bektashi lodge in the 15th century, was carried out by the Khalwati family from the second half of the 18th century. This essay aims to study the Bahşayış Baba Zāwiya in Eskişehir in the context of spatial organizations of Bektashis that shaped the Anatolian human geography in the Ottoman age. It suggests, based on the Ottoman archival sources, that the Bahşayış Baba Zāwiya was in a connection with another dervish lodge, Balıklı Tekke, known as Khalwati in Kütahya.

Keywords: Bahşayış Baba, Balıklı, Bektashism, Khalwatiyya, Ottoman State, Eskişehir, zāwiya.

1. Giriş

Tarihsel açıdan farklı kültür sahaları ve siyasi organizasyonların denetim ve etki alanına giren Eskişehir’de Türk tarihi ve kültürü ile ilgili süreç, XIII. yüzyılda Anadolu Selçuklularıyla başlamıştır. Babai hareketi (1240) ve Kösedağ Savaşı (1243)’nın yarattığı siyasi, askerî ve sosyal ortam içerisinde Anadolu’ya göç eden Türkmen boyları bilhassa Bizans sınırı boyunca yerleştirilmiş; “uç” olarak adlandırılabilecek Eskişehir de Türkmenlerin yöneldiği topraklardan olmuştur. Başta Kayı olmak üzere Kınık, Alayunt, Bayat, Döğer gibi farklı birçok boy bölgede iskân edilmiştir. İlerleyen süreçte Osman Gazi (1302-1324) tarafından Eskişehir merkezi imar edilmiş, haftalık pazar kurulmuş, 1291’de Karacahisar’ın da alınmasıyla bölge yerleşim için daha cazip hale gelmiştir. Mutasavvıflar da Eskişehir’e yönelen bu göç taifesine dâhildir. Eskişehir coğrafyasında özellikle Porsuk Çayı’nın güneyindeki plato ve Türkmen Dağları’nda yerleşen çok sayıda baba ve derviş, yeni köylerin oluşmasına öncülük etmişlerdir (Neşri, 1987: 89; Doğru, 1992: 27-38, 96; Kökel, 2006: 136-146).

2. Eskişehir’de Bektaşilik

Dede ve Babaların Eskişehir’deki iskân hareketinin XIII. yüzyılda Seyyid Battal Gazi Zaviyesi merkezli oluştuğu görülmektedir. Günümüzde Seyitgazi ilçesinde Üçler Tepesi’nin doğuya bakan yamaçları üzerinde yer alan zaviye ve külliyesi, bölgede Alevi ve Bektaşi geleneğinin oluşum sürecinde bir başlangıç olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla burada öncelikle Battal Gazi’nin kimliğine ve tarikat açısından konumuna/önemine kısaca değinmek gerekmektedir.

Tarihî şahsiyetiyle menkıbevi şahsiyeti kaynaklarda ve hafızalarda birbirine karışmış olan Battal Gazi (ö. 740?), Emeviler devrinde Anadolu’da Bizans’a karşı yapılan savaşlarda ün kazanmış, Müslümanlar ve bilhassa Türkler arasında büyük bir gazi-veli hüviyetiyle yüceltilip destan kahramanı yapılmış bir emirdir. Bugün, Eskişehir’in güneybatısında yer alan Seyitgazi kasabasının bulunduğu antik Akroinon mevkiindeki bir muharebe sırasında hayatını kaybetmiş ve oraya defnedilmiştir. I. Gıyaseddin Keyhüsrev (1192-1196, 1205-1211) zamanında türbe ve mescit yaptırılmış; Osmanlı devrinde ise yeni binaların tesisi ile bir manzume ortaya çıkmıştır. Battal Gazi, Emevilere mensup bir komutan olmasına rağmen Anadolu’da önce Kalenderiler, daha sonra Bektaşi ve Aleviler gibi heterodoks zümreler tarafından benimsenip yüceltilmiştir. Türbesinin yanındaki eski Bizans manastırı XIII. yüzyıldan itibaren Kalenderilerin merkez tekkesi olmuş; sonraki dönemde Bektaşiler bu yapıyı

(3)

Günümüz Seyitgazi ilçesi Aslanbey köyünde Sultan Şücaeddin Zaviyesi ile Yazıdere köyündeki Uryan Baba ve Doğançayır köyündeki Melikgazi zaviyeleri Eskişehir’de Bektaşi geleneğinin devamı niteliğindeki diğer önemli yapılardır. Osmanlı arşiv belgelerinde Bektaşi aidiyetiyle kaydedildikleri görülür1. Zaviyelere

adını veren söz konusu üç şahsın öğretisi de temelinde Kalenderi doktrine dayanır. Her birinin tarihsel kimliği ve zaviyelerinin süreç içinde üstlendiği işlev ise hem bu çalışmanın sınırlarını aşmaktadır hem de müstakil farklı pek çok akademik çalışmada bu konular zaten irdelenmiştir.

Osmanlı arşiv verileri doğrultusunda Günyüzü’nde Çeraği Baba, Eğrigöz köyünde Ece Sultan, Çepni köyünde Uğurlu Bey Dede2, Karacaşehir Kazası

Takiyyüddin köyünde Takiyyüddin Baba3, Günyüzü-Bedil köyünde Tuğrul Baba4,

Günyüzü-Dumluca köyünde Musa Dede5, Günyüzü-Ayvalı köyünde Kara Abdal,

Seyitgazi’de Ümid Paşa Köyünde Şeyh Çoban Baba6 ve İnönü-merkezde Durali

Baba7 zaviyeleri Eskişehir’de tespit edilebilen diğer Bektaşi yapılarıdır.

Yukarıda zikredilenler dışında Eskişehir’deki Bahşayış Baba Zaviyesi de bir Bektaşi yapısı olup Kütahya’da Halvetiliğe intikal eden Balıklı Tekkesi’yle bağlantısı açısından dikkat çekicidir. Osmanlı döneminde işlevi ve kullanımı aşağıda incelenecektir.

3. Bahşayış Baba Zaviyesi 3. 1. Mekânsal Konum

Bahşayış Baba Zaviyesi, “el-Hâcc Bektâş-ı Velî kuddise sırrahu’l-‘âlâ hazretlerinin tarîkāt-ı ‘aliyyelerine meşrûta8” olup Eskişehir kazası sınırları içindeki

Oynaş nahiyesinin Oynaş köyünde bina edilmiştir. II. Bayezid’den II. Selim’e kadar olan dönemde idari taksimatta Anadolu Eyaleti’nin Karahisar-ı Sahib Livası’nda Barçınlı Kazası sınırları içinde bir nahiye olarak kaydedilen Oynaş, sonraki yüzyıllarda önce Kütahya Sancağının Eskişehir Kazası’nda, akabinde Seyyidgazi Kazası dâhilinde yine bir nahiye statüsüyle görülür. Oynaş’ın bir şehir merkezinin bulunmadığı ve ona bağlı köyler, mezralar, yaylalar ile çiftlikler olduğu arşiv kayıtlarından anlaşılmaktadır (Karazeybek, 2000: 101; Bulduk, 2013).

Bugün Eskişehir’in Seyitgazi ilçesi mahallelerinden olan Gökbahçe ve Oynaş köyleri arasında yaklaşık 5,5 km olup her ikisinin mevkii de esasında XIX. yüzyıl haritalarında Seyyidgazi Kazası’nın Oynaş Yaylası olarak kaydedilen bölge sınırları içindedir. Gökbahçe’nin eski adının Bahşayış olduğu ve Cumhuriyet Dönemi’nde değiştirildiği bilinmektedir. Diğer taraftan 1900’lerin başında devlet kayıtlarında Oynaş karyesi geçmekteyken Bahşayış karyesinden bahis yoktur. Dolayısıyla Osmanlı devrindeki Oynaş’ın günümüz Gökbahçe ve Oynaş mahallelerini kapsadığını düşünmekteyiz. Çalışmanın konusu olan Bahşayış Baba’nın türbesi ise Gökbahçe köyü (mahallesi)ndeki mezarlık içindedir. Zaviye günümüze ulaşmamıştır.

(4)

Osmanlı Arşivi’nde Ali Emiri fonundaki Evahir-i Cemaziyelahir 1165/6-14 Mayıs 1752 tarihli belge, vakıf arazisine yapılan müdahale hakkında bir arzuhal olup Bahşayış Baba Zaviyesi’nin inşasını ve mekânsal konumunu anlatması bakımından kıymetlidir. Buna göre Bahşayış Baba, evvel zamanda Karayörüklü denilen bir derbendin ağzında zaviyesini inşa etmiş; Karayörüklü Dağı’nın eteğinde “kûhiden bir mikdâr yer” yani dağlık-taşlık araziden bir miktar yer açarak ekilir hale getirmiş ve zaviyenin hemen yakınında, dağın eteğinde Karayörüklü diye bilinen bir ırmak üzerinde değirmen yapmıştır. Zaviyede 11 dervişle birlikte öşürden muaf olarak yaşamış; arazi ve değirmenin geliriyle de gelip geçenlere yemek ve barınma hizmeti sunmuştur9.

Belgedeki Karayörüklü deresi bugün Kurtkoca/Koca deresi diye bilinen ırmaktır. Bu suyun batı tarafındaki yamaçta Bahşayış Anıtları olarak anılan Frig kaya anıtları yer almaktadır. Bahşayış Baba Zaviyesi’nin de bu civarda inşa edildiği; o vakitler insanların gelip geçerken korktuğu ıssız bir geçit yeri iken zaviye sayesinde hem asayişin sağlandığı hem de zaviye etrafında zamanla iskânın oluştuğu ve köyün kurulduğu anlaşılmaktadır.

Bahşayış Baba Zaviyesi’nin ne zaman yıkıldığı bilinmemektedir. 1827 tarihli muhallefat kaydında o tarihte zaviyenin bir türbeden ibaret olduğu yazmaktadır10.

Dolayısıyla binanın uzun ömürlü olmadığı, bakımsız kalıp yıkıldığı ve Cumhuriyet Dönemi’ne sadece türbenin ulaştığı söylenebilir.

3. 2. Tarihlendirme

Seyitgazi ilçesinin Gökbahçe köyündeki türbenin kuzey cephedeki giriş kapısının üstünde bir kitabe olup “Horasan erenlerinden Hacı Bektâş-ı Velî halifelerinden Şeyh Bahşayış Hazretleri”nin burada metfun olduğu ve türbenin 925/1519’da inşa edildiği yazmaktadır. Bu bilgi, Bahşayış Baba’nın ölüm tarihini net olarak bize vermemekte ancak yoruma imkân tanımaktadır. Onun muhtemelen XV. yüzyılda yaşadığı, vefatı sonrası buraya defnedildiği, türbenin son mekânsal düzenleme olduğu ve mezarı içine alacak şekilde 1519’da bina edildiği söylenebilir.

Bahşayış Baba’nın tarihsel kimliğine dair yeterli veri olmadığından zaviyesinin inşa tarihini belirlemek güçleşmektedir. Şimdilik arşivlerde bir vakfiye kaydına rastlanmamıştır. Bahşayış Baba Zaviyesi’nin 1530 tahririnde adı geçmemektedir ve hakkında tespit edilebilen en eski belge 29 Zilhicce 983/30 Mart 1576 tarihli bir Kuyud-ı Kadime kaydıdır. Eymirze adlı bir kimsenin Bahşayış Baba adına Karayörüklü Derbendi’nde bir zaviye inşa ettirdiğini, 1576’da bu zaviyenin başında Bahşayış’ın oğlu Mehmed’in şeyh olarak bulunduğunu, beraberindeki 11 dervişle birlikte öşürden muaf tutulduğunu ve burada gelip geçen yolculara yemek ikram ettiklerini bildirmektedir. Derbendin çok korkulan bir yer iken zaviye sayesinde emin bir mahalle dönüştüğünü de kaydeder11.

(5)

Zaviyeyi yaptıran Eymirze’nin kimliği hakkında şimdilik yeterli veri tespit edilememiştir. Ancak aynı defter bu kişinin Oynaş’ın Ak-in köyünde Ahi Hasan Mezrası’na malik olduğunu ve oranın gelirlerini Oynaş köyü camii hatibine vakfettiğini bildirmektedir. Dolayısıyla varlıklı bir kimse olduğu ve bölgenin imarına destek verdiği düşünülebilir. Diğer taraftan yukarıda mekânsal konum başlığı altında zikredilen 1752 tarihli belgedeki bilgiler 1576 tarihli kayıtla birlikte değerlendirildiğinde, oğlu Mehmet’in de hayatta olmasına bakılırsa Bahşayış Baba’nın XV. yüzyılda yaşadığı, Eymirze’nin de desteğiyle Oynaş’ta zaviyesini inşa ettiği ve ölümünden kısa bir süre sonra mekânsal düzenlenmenin tamamlanarak 1519’da türbesinin de bina edildiği söylenebilir.

Kuruluşunu XV. yüzyıla tarihlendirdiğimiz Bahşayış Baba Zaviyesi’nin XVI. ve XVII. yüzyıllardaki durumunu bilemiyoruz. Eskişehir’in ziyaret yerlerini anlatırken Seyyid Gazi’den ve Gizlice Baba Sultan’dan bahseden Evliya Çelebi, (2006: 12-15), Bahşayış Baba’yı hiç anmamaktadır. Arşivde de o döneme tarihlenen belgeye şimdilik rastlanamamıştır. Kadı sicilleri ve birkaç evkaf kaydıyla sınırlı olan evrak, 1165-1331/1752-1913 arasına tarihlenmekte olup bunlar aşağıda farklı başlıklar altında değerlendirilecektir.

3. 3. Bahşayış Baba Zaviyesi’nin Kütahya’daki Balıklı Tekkesi ile İlişkisi

Bugün, Kütahya merkezde Balıklı Mahallesi Osmanlı Caddesi No: 74 adresinde kayıtlı olan bina, Balıklı (Şeyh Muslihiddin/Şeyh Bahşi) Tekkesi olup haziredeki 912/1506-7 tarihli mezar taşına istinaden XV. yüzyılda kurulduğu düşünülen ve XVII. yüzyılın ilk çeyreğinde Halvetilerin idaresine geçen bir yapıdır. Ümmî Sinan (ö. 1657)’ın halifelerinden Şeyh Muslihuddin Mustafa, tekkenin ilk Halveti şeyhidir. Onun 1661’de vefatıyla yerine oğlu İsmail Efendi ve daha sonra 1701’de İsmail’in oğlu Bahşi Efendi tekkenin şeyhliğine getirilmiştir. Aile bundan sonra “Bahşi-zâde” diye şöhret bulmuş (Şekil-1); tekke de Şeyh Bahşi Tekkesi olarak anılmaya başlamıştır (Altun, 1992:17; Altıntaş, 1993: 313).

(6)

Şekil-1: Bahşizade ailesinin silsilesi (Uzunçarşılı, 1932: 124)

Oynaş köyündeki Bahşayış Baba Zaviyesi’nin el değiştirip Halvetilere geçtiğine dair herhangi bir veri yoktur ve her zaman bir Bektaşi yapısı olarak kaydedilmiştir. Ancak Balıklı Tekkesi’yle birlikte Nisan 1755 itibariyle Bahşayış Baba Zaviyesi’nin idaresinin de Kütahya’daki Bahşizadelere geçtiği; ailenin Halvetiye müntesibi olmasına rağmen Eskişehir’deki yapının Bektaşi olarak kaldığı ve 1826 sonrası bile Bahşayış Baba Zaviyesi’nin Bektaşi aidiyetini devam ettirdiği anlaşılmaktadır.

Fahri Maden, bazı Bektaşi zaviyelerinin “şeyhlerinin itikatlarının düzgün olması” sebebiyle 1826 sonrası mevcut halleri üzere bırakıldığını ve kapatılmadığını belirtir (2013: 135). Bu çalışmayla ortaya koyduğumuz Bektaşi-Halveti bağlantısı, Maden’in söz konusu yorumuyla örtüşmekte ve onu tamamlamaktadır. Malumdur ki Osmanlı Devleti, Şah İsmail (1501-1524)’in yayılmasını durdurmak için birtakım

(7)

kültürel önlemler de almış; Şah’ın Anadolu Türkmenlerine yönelik propaganda usullerine uygun bir yol takip ederek ülkede Ehli Beyt sevgisine önem veren fakat devletin ideolojisi durumundaki Sünnilik sınırlarını aşmayan tarikatları desteklemiştir (Küçükdağ, 2002: 287-290). Halvetilik, Nakşibendilik ve Mevlevilik bu bağlamda değerlendirilmelidir ki bu siyaset 1826 sonrası da geçerlidir. Pek çok Bektaşi yapısı, Sünni dairede görülen bu tarikatlara devredilmiştir. Bahşayış Baba Zaviyesi ise 1755’ten itibaren zaten Halvetiye bağlantılı bir aile tarafından yönetildiğinden, devlet nezdinde muhtemelen şeyhine güven duyulmuş ve zaviye, bu nedenle kapatılmamış olmalıdır.

Yukarıda da ifade edildiği üzere idarenin Bahşizadelere geçişi, Bahşayış Baba Zaviyesi için bir dönüm noktasıdır. Kütahya’daki Balıklı Tekkesi’yle Oynaş’taki Bahşayış Baba Zaviyesi’nin bu ailenin tasarrufuna bırakılması Hacı İsmail Efendi (ö. 1771) ile başlamış görünmektedir. 19 Haziran 1762, 1 Kasım 1812 ve 23 Temmuz 1817 tarihli üç ayrı vakıf kaydında Bahşayış Baba Zaviyesi’nin Hacı Bektaş Veli tarikatına bağlı zaviyelerden olduğu; tevliyet ve zaviyedarlığının Nisan 1755’te Hassa Silahdarı Hacı Yusuf b. Ahmed’den alınarak Hacı İsmail’e geçtiği; onun ölümü üzerine müştereken oğulları Derviş Bahşi ve Hacı Süleyman’a; Süleyman’ın ölümüyle oğulları İsmail, Abdurrahman ve kardeşi Derviş Bahşi’ye; Bahşi’nin ölümüyle de İsmail, Abdurrahman ile Bahşi’nin oğulları Ahmed ve Abdullah’a verildiği yazmaktadır12. Bu kayıtlar hem Uzunçarşılı’nın hazırladığı silsiledeki eksik evlatları

tamamlamakta; hem de Gökbahçe köyünde yapılan saha çalışmasında köylülerden edindiğimiz bilgileri anlamlı hale getirmektedir. Kütahya’da ikamet eden Bahşizade ailesi fertlerinin bundan 40-50 yıl öncesine kadar, her sene Muharrem ayının 10’unda Gökbahçe’ye gelerek 12 kazan kurdukları ve bütün köye aşure-lokma dağıttıkları tarafımıza aktarılmıştır.

Kütahya Sancağı’ndaki bazı vakıfların 1852-1853 arası bir yıllık muhasebesini gösteren defterde Bahşayış Baba Zaviyesi’nin zaviyedarı ve vakfının mütevellisi olarak “Kütahyalı Bahşî-zâde Şeyh İsmail Efendi” kayıtlıdır13. Nitekim Kütahya

Kadı Sicilleri’ndeki 15 Rebiülevvel 1270/16 Aralık 1853 tarihli kayıt da Bahşayış Baba ve Balıklı/Şeyh Bahşi tekkelerinin aynı aile eliyle yönetilmeye devam ettiğini göstermektedir14. Buna göre Şeyh Süleyman oğlu Şeyh İsmail Efendi’nin

ölümüyle üzerindeki yedi farklı görev muattal kalmış; Kütahya Meclisi Evkaf Müdürü Emin Efendi’nin önerisiyle Şeyh İsmail’in üç oğlu müştereken bu görevlere getirilerek kendilerine yedi berat verilmiştir. Babalarıyla birlikte Kütahya’da Balıklı Mahallesi’nde 1 numaralı hanede iki, üç ve dört sıra numarasıyla kayıtlı olan üç oğuldan en büyüğü 26 yaşındaki Süleyman olup diğerleri 23 yaşındaki Şeyh Mustafa ve 19 yaşındaki Halil’dir. Babalarından kendilerine intikal eden görevler ise şunlardır:

− Kütahya’da Balıklı Mahallesi’nde Hezâr Dînâr Camii’nde imamet ve cami vakfının tevliyeti,

(8)

− Kütahya Gümüş nahiyesi Gölcük köyünde Sultan Paşa Çiftliği Vakfı’nın kitabeti,

− Tavşanlı Pazarköy köyündeki Dede Bali Vakfı’nın kitabeti, − Kütahya’daki Karagöz Paşa Evkafı’nın kitabet ve nezareti,

− Eskişehir kazasında Oynaş nahiyesinde Bahşayış Baba Zaviyesi Vakfı’nın zaviyedarlık ve tevliyeti,

− Kütahya kazası muzafatından Kalınviran nahiyesine tabi Arslanlı köyündeki Çiledar Mezrası’nın mezraadarlığı.

Yukarıdaki sicil kaydından birkaç ay sonrasına, 19 Zilhicce 1270/12 Eylül 1854’e tarihlenen hükümde ise Şeyh İsmail’in ölümüyle oluşan boşluğu doldurmak üzere Süleyman, Mustafa ve Hüseyin adında üç oğlunun görevlendirildiği; mahkeme sicillerinde her ne kadar vakfiye sureti bulunamasa da yedi görevin her birinin mahallinde layıkıyla yapılmakta olduğu; ayrıca Kütahya’da Balıklı Mahallesi’nde Hatuniyye Camii bitişiğinde Şeyh Muslihiddin’in metfun olduğu bir Halveti tekkesi olup onun postnişinliğini de Şeyh İsmail’in oğullarının yürüttüğü; bu tekkede fakirlere her gün yemek dağıtıldığı bildirilmektedir15. Dolayısıyla Balıklı Tekkesi’nin

ilk Halveti şeyhine de atıfla Şeyh Muslihiddin Tekkesi olarak geçtiği bu kayıt, Oynaş köyündeki Bahşayış Baba Zaviyesi’nin zaviyedarlık ve tevliyet cihetinin Bahşizadelerde olduğunu teyit etmektedir.

29 Kanun-ı evvel 1319/11 Ocak 1904 tarihli muhasebe evrakında da Bahşayış Baba Vakfı mütevellisi “Kütahyalı Bahşî-zâde Abdullah Efendi” olarak kayıtlıdır16.

3. 4. Bahşayış Baba Zaviyesi’nin Gelir-Gider Kalemleri

Osmanlı Devleti’nde iç güvenliğin sağlanmasında bazı sivil toplum örgütleri kendiliklerinden buna katkıda bulunmuştur. Tarikatların faaliyetlerini bu bağlamda değerlendirmek mümkündür. Dervişlerin terkedilmiş, tenha ve tehlikeli yerlerde tekke ve zaviye kurarak bu tesislerde gelip geçen yolculara hizmet verdikleri, bir nevi derbent hizmeti görerek bölgenin asayişini sağladıkları ve orada iskân topluluğu oluşturdukları görülür. Devlet tarafından da bu hizmetin teşviki gayesiyle dervişlerin zaviyelerini kurdukları yerde toprakları serbest olarak tasarruf edebilmeleri ve çeşitli vergilerden muafiyetleri sağlanmıştır (Değerli, 2008: 48-49). Bahşayış Baba Zaviyesi de bu türden bir yapılanmanın örneklerindendir.

Bahşayış Baba Zaviyesi, eskiden “muhavvef” ve “memerr-i nâs” yani korkulan bir geçit yeri olan Karayörüklü Derbendi’nin ağzında kurulmuş; zaviyedar ve maiyetindeki dervişler tarafından burada gelip geçenlere yeme-içme ve barınma hizmetleri sunulmuş; ayrıca bölgenin imarı sağlanmıştır. Zaviye sakinleri hizmetlerine mukabil kendilerine tanınan vergi muafiyeti sayesinde ürettikleri zirai mahsullerin öşrünü devlete vermeyip vakfa dönüştürmeye imkân bulmuşlardır. Dolayısıyla “öşr-i

(9)

mahsul” zaviyenin gelir kalemini oluşturmuştur. Görevlilerin maaşları, mutfak ve barınma masrafları ile imar faaliyetlerinin gerektirdiği harcamalar ise vakfın gider kalemleridir.

Yeniçeri ocağının kaldırılması sonrası Anadolu ve Rumeli’de malları müsadere edilen Bektaşi yapılarını gösteren 13 Recep 1242/9 Şubat 1827 tarihli muhallefat defterine göre Bahşayış Baba Zaviyesi o tarihte bir türbeden ibaret olup herhangi bir mülkü bulunmamaktadır17. Dolayısıyla yüzyıllar içinde zaviye vakfının öşür bedeline

başkaca herhangi bir gelir eklenmediği anlaşılmaktadır.

Öşür bedeli Bahşayış Baba Zaviyesi’ne ait olan topraklarda, hangi ürünlerin yetiştirildiğine dair belgeler sınırlı olmakla birlikte bir vakıf defteri haşhaşa işaret etmektedir. Çiftçiden alınıp limanlar aracılığıyla Avrupa’ya ham olarak ithalatı yapılan afyon, Osmanlı Devleti nezdinde ekimi, yetiştirilmesi ve hasadı konusunda uzmanlara layihalar hazırlatılacak kadar önem arz eden bir zirai üründür. Afyonkarahisar, Eskişehir, Balıkesir, Kütahya ve Konya vilayetlerinde yetiştirilenlerin morfin düzeyi daha yüksek olduğundan daha kıymetlidir (Çıtır, 2015: 24). Kütahya Sancağı’ndaki vakıfların 1269/1852-1853 yılı muhasebe kayıtlarını gösteren evkaf defterinde (Tablo-1) Bahşayış Baba Zaviyesi’nin gelirleri 330 kuruş yaylakiye ve 96 kuruş afyon akçesi olmak üzere yıllık toplam 426 kuruş olarak kaydedilmiştir. O yıl çekirge nedeniyle bazı vakıfların hasılatının telef olmasının da etkisiyle Seyyidgazi kazasındaki vakıflar içinde en yüksek gelire sahip olan Bahşayış Baba Zaviyesi’nin giderleri ise maaşlara 85 ve muhasebeye 21 olmak üzere yıllık toplam 106 kuruştur18.

Tablo-1: Kütahya Sancağı’na tâbi Seyyidgazi Kazası’ndaki Vakıfların

H. 1269 yılına ait muhasebe kaydı

Vakıf Adı Bulunduğu yer Mutasarrıfı

Hazineye gönderilen meblağ (kuruş) Yıllık gideri (maaş+muhasebe) Kuzucu Baba

Zaviyesi Bardakcı karyesi Abdurrahman 75 25

Şücaeddin Zaviyesi Şüca karyesi Ali Rıza Hasılatını çekirge telef etmiş

Çoban Zaviyesi nefs-i Seyyidgazi Berber Halil Bunun dahi çekirgeden hasılatı telef olmuş Ahmed Paşa kızı

Aişe Hatun Zaviyesi nefs-i Seyyidgazi - 118

-Uryan Baba Zaviyesi Seyyidgazi Ali Rıza ve Hocazade

Mehmed bî-hasıl

-Bahşayış Baba

Zaviyesi Oynaş karyesi Bahşizâde Şeyh İsmail 320 106

(10)

-Melik Gazi Zaviyesi Seyyidgazi - 38

-Sarı Lala Zaviyesi Yapuldak köyü - bî-hasıl

-Ber muceb-i bâlâ 297

Harc-ı ferağ ve sâire 202

Toplam hâsıl 499

Bahşayış Baba Zaviyesi’nin Mart 1869-Mart 1870 arası bir yıllık muhasebesini gösteren kayıtta19, zaviye mutfağı ve görevli maaşları için ayrılan bütçe gider kalemini

oluşturmaktadır (Tablo-2).

Tablo-2: Bahşayış Baba Zaviyesi’nin 1869-1870 arası bir yıllık muhasebesi

Gelirler Giderler

Açıklama Meblağ (kuruş) Açıklama Meblağ (kuruş)

Aşar bedeli 3156

Zaviye derununda it‘âm-ı taâmiyye 356

Maaşlar 560

Harc-ı muhasebe 140

Toplam 1056

Nısf hisse mahlulü 1050

Genel toplam 2106

Zuhura gelen fazla 1050 kuruş olup kadimden beri zaviyedara terk edilmektedir.

Yukarıdaki muhasebe kaydından bir yıl sonrasına (Mart 1870-Mart 1871 arasına) tarihlenen evkaf defterinde de gelir-gider kalemleri aynıyla görünür. O yıl mutfak masraflarına 560, maaşlara 500 ve muhasebe harcına ise 125 kuruş ayrılmıştır. Vakfın geliri yine sadece aşar bedeli olup 3060 kuruştur20.

Bahşayış Baba Zaviyesi’yle ilgili olarak ulaşılabilen son kayıt 28 Ağustos 1329/10 Eylül 1913 tarihli olup bu belgede vakfın o seneki aşar bedelinin 775 kuruş olduğu ve Kütahya postanesinden teslim edilerek karşılığında makbuz alındığı Eskişehir Kazası Evkaf Müdürlüğü’ne bildirilmektedir21.

4. Sonuç

Günümüz Eskişehir sınırları içinde Seyitgazi ilçesinin Gökbahçe Mahallesi’nde 1519 tarihli türbesi ayakta olan Bahşayış Baba’nın tarihi kimliğiyle ilgili bilgiler yetersizdir. Ancak Osmanlı arşiv kayıtları bir zamanlar onun adıyla Bahşayış diye de anılan Oynaş köyünde Bektaşi tarikatına bağlı olarak hizmet veren bir yapının varlığını haber vermektedir. Muhtemelen XV. yüzyılda inşa edilen zaviye iskân, imar, derbent, imaret ve barınma bağlamında dikkat çekmektedir. Bahşayış Baba, korkulan bir geçit yeri olan Karayörüklü Derbendi’nin ağzında bina ettiği zaviye ile bölgede bir nevi asayişi sağlamış; nehir üzerine bir değirmen inşa edip tarım için de belli

(11)

bir araziyi açıp ekip dikmiş; gelip geçenlere yemek ve barınma hizmetlerini sunmuş; zamanla orada bir yerleşimin doğup gelişmesine vesile olmuştur.

Bahşayış Baba Zaviyesi’nin idaresinin 1755’te Kütahyalı Bahşizadelere bırakılması bir dönüm noktasıdır. Aile Kütahya’daki Balıklı Tekkesi’nde Halveti öğretisini yaymakla birlikte Oynaş’taki zaviyede işleyişi değiştirmemiş; Bahşayış Baba Zaviyesi belgelerde yine Bektaşi kimliğiyle kaydedilmeye devam etmiştir. Bu uygulamayı, yani biri Halveti diğeri Bektaşi olan iki zaviyenin idaresinin aynı aileye bırakılmasını, Osmanlı Devleti’nin Şiiliğin yayılmasını durdurmak için aldığı kültürel önlemler bağlamında Halvetilik, Mevlevilik, Bektaşilik gibi Ehl-i Beyt sevgisine önem veren tarikatlar arasında gelişimi desteklenen yakınlaşma üzerinden değerlendirmek mümkündür.

Vaka-i Hayriye sonrası pek çok Bektaşi tekke ve zaviyesi kapatılırken Bahşayış Baba Zaviyesi’ne dokunulmamasında, zaviyenin varlığını devam ettirebilmesinde bu Halveti bağlantısı etkili olmuş olmalıdır. XVI. yüzyıl başlarından itibaren devlet desteğini yanına alan Halvetiye şeyhleri Osmanlı Devleti’nin Sünnileştirme politikasını benimsemişler; hatta bu mücadelenin önderliğini yapmışlardır. I. Selim, Sultan Süleyman, III. Murad ve daha pek çok kadın-erkek Osmanlı hanedanından ileri gelenlerin yakın ilişkiler kurduğu bu tarikat, ülkenin her yerinde örgütlenme imkânı bulmuştur. 1826 sonrası Bektaşi tekke ve zaviyelerinin mülkleri müsadere edilip satılırken binaları da genellikle Halvetiye, Nakşibendiye, Mevleviye gibi Sünni dairede görülüp itimat edilen tarikatlara devredilmiştir. Bahşayış Baba Zaviyesi’ne müdahale edilmemesi, şeyhlik ve tevliyetini yürüten kişinin zaten Halveti bir aileden gelmesiyle ilgili olmalıdır.

Sonnotlar

1 BOA, C. EV., no. 396/20076, no. 441/22329, no. 589/29713; C. ADL., no. 34/2053. (Arşiv kaynakları karışıklığa yol açmaması için metin içinde değil de sonnotlarda verilecektir.)

2 Ayrıntı için bk. Anonim, 2015; Küçükdağ vd., 2015. 3 BOA, AE.SAMD.III, no. 57/5699; C. EV., no. 503/25404.

4 BOA, AE.SOSM.III, no. 67/5027; C. EV., no. 37/1825, no. 411/20805. 5 BOA, C. EV., no. 525/26535; EV.HMH.d., no. 5283

6 BOA, C. EV., no. 133/6630.

7 BOA, EV.d., no. 15658, no. 17119, no. 18423, no. 19827. 8 BOA, C. EV., no. 118/5864.

9 BOA, AE. SMHD. I., no. 30/1803. 10 BOA, MAD., d., no. 9771, s. 94.

11 BOA, TK.GM.d, no. 397, vr. 106a. (Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün arşivindeki belgeler, 29 Mayıs 2018’de imzalanan protokol çerçevesinde BOA’ya nakledildiği için yeni tasnif kodları ve numaraları verilmiştir. Dolayısıyla sonnotta ve kaynakçada belgelerin güncel künyelerini vermek uygun görülmüştür. Bu defterin eski künyesi TKGM. VAYS. ED. 575’tir.)

12 BOA, C. EV., no. 52/2589, no. 118/5864, no. 198/9888. 13 BOA, EV. d., no. 15098, s. 3.

14 VGM. A, Kütahya Kadı Sicilleri, no. 2792/18, h. 99. 15 VGM. A, Kütahya Kadı Sicilleri, no. 2793/43, h. 45.

(12)

17 BOA, MAD., d., no. 9771, s. 94. 18 BOA, EV. d., no. 15098, s. 3. 19 BOA, EV. MH., no. 1454/131, lef 1. 20 BOA, EV. d., no. 18832, s. 44. 21 VGM. A., no. 3656/124 ve 3656/125.

Kaynakça

1. Arşiv Kaynakları

Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), AE. SMHD. I., no. 30/1803. BOA, AE.SAMD.III, no. 57/5699.

BOA, AE.SOSM.III, no. 67/5027. BOA, C. ADL., no. 34/2053.

BOA, C. EV., no. 37/1825, no. 52/2589, no. 118/5864, no. 133/6630, no. 198/9888, no. 396/20076, no. 411/20805, 441/22329, no. 503/25404, no. 525/26535, no. 589/29713.

BOA, EV. d., no. 15098, s. 3; no. 17119, no. 18423, no. 18832, no. 19827. BOA, EV. MH., no. 1454/131, lef 1.

BOA, EV.HMH.d., no. 5283. BOA, MAD. d., no. 9771. BOA, TK.GM.d, no. 397.

Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi (VGM. A), Kütahya Kadı Sicilleri, no. 2792/18, h. 99; no. 2793/43, h. 45.

VGM. A., no. 3574/8, no. 3656/124 ve 3656/125.

2. Diğer Kaynaklar

Altıntaş, Emine Müderrisoğlu. (1993). “Balıklı Tekkesinin Ön Araştırması”, X. Vakıf Haftası Kitabı, Yılmaz Önge Restorasyon Semineri. Haz. İ. Ateş-S. Bayram-M. Narince. Ankara: Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, 313-322.

Altun, Ara. (1992). “Balıklı Tekkesi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, V, İstanbul: TDV Yayınevi, 17.

Anonim (2015). Vesâik-i Bektaşiyan. Haz. A. Değerli, B. Şahin-E. Temel. Konya: Çizgi Kitabevi.

Bulduk, Üçler. (2013). XVI. Asırda Karahisar-ı Sahib (Afyonkarahisar) Sancağı. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

(13)

Çıtır, Burak. (2015). “Uluslararası Afyon Anlaşmalarında Osmanlı İmparatorluğu”, Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi, I/1: 17-47.

Değerli, Ayşe. (2008). “Osmanlı Devleti’nde Bir Taşra Güvenlik Örgütü Olan Derbent Teşkilatı”, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 7/1:44-53.

Doğru, Halime. (1992). XVI. Yüzyılda Eskişehir ve Sultanönü Sancağı. İstanbul: AFA Yayıncılık.

Evliya Çelebi. (2006). Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi 3. Cilt 1. Kitap. Haz. Y. Dağlı-S. A. Kahraman. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Karazeybek, Mustafa. (2000). “Osmanlı Taşra Teşkilâtında Karahisâr-ı Sâhib Sancağı’nın İdâri Yapısı”, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, II/1: 100-115.

Kökel, Coşkun. (2006). “Eskişehir Yöresi Alevi Bektaşi Kültürünün Temel Dinamikleri”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, S. 37: 136-146.

Küçükdağ, Yusuf. (2002). “Şah İsmail’in Anadolu’yu Şiileştirme Çalışmaları ve Osmanlı Devleti’nin Aldığı Önlemler”, Folklor/Edebiyat, VIII/29: 273-293. Küçükdağ, Yusuf-Ayşe Değerli, Bekir Şahin. (2015). Vesaik-i Bektaşiyan’a Göre

Osmanlı Devleti’nde Bektaşi Tekkeleri. Konya: Çizgi Kitabevi.

Maden, Fahri. (2013). Bektaşî Tekkelerinin Kapatılması (1826) ve Bektaşîliğin Yasaklı Yılları. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

Mehmet Neşri. (1987). Kitâb-ı Cihan-nümâ: Neşri Tarihi. Yay. F. R. Unat-M. Köymen. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

Ocak, Ahmet Yaşar. (1992). “Battal Gazi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, V., İstanbul: 204-205.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. (1932). Bizans ve Selçukiylerle Germiyan ve Osman Oğulları Zamanında Kütahya Şehri. İstanbul: Devlet Matbaası.

Referanslar

Benzer Belgeler

favor independent of material density, and when man is abstracted voluntarily or compulsorily from material oerception, it can shine /experienced/ ^ ^ light

Ahmed Rasim’i bunca korkutan, endişeye sürükleyen fuhuş patlaması; yazarın gençli­ ğinde sıkça uğradığı “ev”terdeki eğlencelerin, insan ilişkilerinin yani

Diyelim ki, kurul üyelerinden biri parlak gerekçeler göstererek geri kalan üyeleri kendi yanına çekti, böylece istediği yönde bir sonuç sağladı, geri kalan

güzelliğin, y erin e ve zamanın a göre değiştiğini. söyleyenler de yok

Selime hanım, lokantanın baştan beri Türk, Fransız ve İtalyan mutfakları arasında bir denge kurmak amacında olduğunu söylüyor.. Koca bir tabakta geıen

Viiksek ve Meslekî Tedrisat Uıuum

Bu nedenle gerçekte yaşanan durumdan bağımsız olarak, yaşanan olay (hastalık, yaralanma ya da tıbbi işlemler) sırasında çocuğunun ölmüş olabileceği

Sultan Abdülaziz yeni buluşlara ve yeni esas­ lara göre yepyeni bir silâhhane yaptırmaya ka­ rar vermiş ve Maçkadaki Harbiye Mektebini yık­ tırarak yerine 15 milyon