• Sonuç bulunamadı

Küresel iklim değişimi ve beklenen küresel felaketi önleme stratejileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Küresel iklim değişimi ve beklenen küresel felaketi önleme stratejileri"

Copied!
150
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ KAMU YÖNETĐMĐ ANABĐLĐM DALI

KÜRESEL ĐKLĐM DEĞĐŞĐMĐ VE BEKLENEN KÜRESEL

FELAKETĐ ÖNLEME STRATEJĐLERĐ

YÜKSEK LĐSANS TEZĐ

Danışman

Doç. Dr. M. Akif ÇUKURÇAYIR

Hayriye SAMUR 024228001011

(2)

ĐÇĐNDEKĐLER

ĐÇĐNDEKĐLER... I KISALTMALAR ... V TABLOLAR VE ŞEKĐLLER LĐSTESĐ ... VII

GĐRĐŞ... 1

BĐRĐNCĐ BÖLÜM ÇEVRE KĐRLĐLĐĞĐ SORUNU 1.1. ÇEVRE SORUNLARININ ORTAYA ÇIKIŞI... 9

1.2. DÜNYA ÖLÇEĞĐNDE ÇEVRE SORUNLARI ve BOYUTLARI ... 12

1.2.1. Boyutları ... 12

1.2.2. Ozon Tabakasının Đncelmesi ... 17

1.2.3. Tropik Ormanların Yok Edilmesi... 19

1.2.4. Küresel Đklim Değişimi……….. ... 20

1.2.5. Nükleer Kirlenmeler ... 21 1.3. ÇEVRE KĐRLĐLĐĞĐ ... 22 1.4. KĐRLĐLĐK ÇEŞĐTLERĐ... 23 1.4.1. Hava Kirliliği... 23 1.4.1.1. Asit Yağmurları ... 25 1.4.2. Su Kirliliği ... 26 1.4.3. Toprak Kirliliği... 28 1.4.4. Gürültü Kirliliği... 30 ĐKĐNCĐ BÖLÜM KÜRESEL ĐKLĐM DEĞĐŞĐMĐ ve EKOLOJĐK SONUÇLARI 2.1. TEMEL KAVRAMLAR ... 31

(3)

2.1.2. Küresel Đklim Değişimi ... 31 2.1.3. Küresel Isınma... 31 2.1.4. Sera Gazları ... 33 2.1.5. Sera Etkisi... 35 2.1.6. Enerji ... 37 2.1.7. Isı ... 37 2.1.8. Sıcaklık ... 37 2.1.9. Albedo ... 37 2.1.10. Fosil Yakıtlar ... 38

2.2. KÜRESEL ISINMA KAVRAMI... 38

2.2.1. Kanıtları ve Nedenleri ... 38

2.2.2. Ekolojik Sonuçları ... 40

2.3. KÜRESEL ĐKLĐM DEĞĐŞĐMĐ VE ETKĐLERĐ ... 41

2.3.1. Doğal Đklim Değişimi ve Küresel Đklim Değişimi Süreçleri Arasındaki Farklılıklar... 43

2.3.2. Küresel Đklim Değişiminin Đşaretleri ... 46

2.3.2.1. Buzulların Erimesi... 47

2.3.2.2. Deniz Suyu Seviyelerinin Yükselmesi ... 49

2.3.2.3. Đklim Göçleri ... 49

2.3.2.4. Narin Kuş Türlerindeki Azalmalar ... 51

2.3.2.5. Son 1400 Yılın En Sıcak Yazları... 51

2.3.3. Küresel Đklim Değişiminin Bölgeler ve Ülkeler Üzerine Etkileri ve Ekolojik Sonuçları ... 52

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ĐKLĐM DEĞĐŞĐMĐ ĐLE MÜCADELEDE KÜRESEL ÇABALAR 3.1. SORUNUN KÜRESEL DÜZEYDE ELE ALINMASI ... 57

(4)

3.2. STOCKHOLM BĐRLEŞMĐŞ MĐLLETLER ÇEVRE KONFERANSI... 62

3.3. 1992 RĐO DÜNYA ZĐRVESĐ ……….... ... 66

3.3.1. Beş Rio Belgesi… ……….. ... 69

3.3.2. Aalborg Şartı……… ... 71

3.4. BĐRLEŞMĐŞ MĐLLETLER ĐKLĐM DEĞĐŞĐKLĐĞĐ ÇERÇEVE ANLAŞMASI ... 71

3.4.1. Đklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin Yükümlülükleri... 75

3.5. 1995 BERLĐN KONFERANSI ( COP 1) ... 77

3.6. 1996 CENEVRE KONFERANSI (COP 2) ... 78

3.7. 1997 KYOTO PROTOKOLÜ (COP 3) ... 79

3.7.1. Kyoto Protokolü’nün Gelişim Süreci ... 81

3.7.2. Kyoto Protokolü’nün Hedefleri ... 83

3.7.3. Kyoto Protokolü’nde Yer Alan Esneklik Mekanizmaları ... 84

3.7.3.1. Emisyon Ticareti ... 85

3.7.3.2. Ortak Uygulama Mekanizması ... 86

3.7.3.3. Temiz Kalkınma Mekanizması... 87

3.8. 1998 BUENOS AĐRES TOPLANTISI ( COP 4) ... 88

3.9. 1999 BONN KONFERANSI (COP 5) ... 89

3.10. 2000 LAHEY KONFERANSI (COP 6)... 89

3.11. JOHANNESBURG DÜNYA ZĐRVESĐNDE ĐKLĐM DEĞĐŞĐKLĐĞĐ SÖZLEŞMESĐ ... 92

3.12. 2001 MARAKEŞ TOPLANTISI ( COP 7) ... 92

3.13. 2002 YENĐ DELHĐ TOPLANTISI ( COP 8) ... 92

3.14. 2003 MĐLANO TOPLANTISI ( COP 9)... 93

3.15. 2004 BUENOS AĐRES TOPLANTISI ( COP 10) ... 93

3.16. ĐKLĐM DEĞĐŞĐMĐ KONFERANSLARI ve KYOTO PROTOKOLÜ’NÜN GENEL DEĞERLENDĐRMESĐ ... 93

(5)

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ALTERNATĐF ENERJĐ KAYNAKLARI ve

ENERJĐ SORUNUNUN GELECEĞĐ

4.1. ALTERNATĐF ENERJĐ KAYNAKLARI ... 99

4.2. ALTERNATĐF ENERJĐ KAYNAKLARININ ÖZELLĐKLERĐ ve EKONOMĐ POLĐTĐĞĐ ... 104

4.3. ALTERNATĐF ENERJĐ KAYNAKLARI ... 107

4.3.1.Güneş Enerjisi ... 108

4.3.2. Hidrojen Enerjisi ... 109

4.3.3. Rüzgar Enerjisi ... 112

4.3.4. Biyokütle Enerjisi (Biyomass) ... 116

4.3.5. Su Gücü Enerjileri ... 119

4.3.5.1. Jeotermal Enerji... 119

4.3.5.2. Hidrolik Enerji... 120

4.3.5.3. Deniz Kökenli Enerji Kaynakları ... 121

4.4. NÜKLEER ENERJĐ ... 122

4.4.1. Füzyon Enerjisi... 126

4.5. ALTERNATĐF ENERJĐ KAYNAKLARININ TÜRKĐYE’DE UYGULANAN ENERJĐ POLĐTĐKALARI ĐÇERSĐNDEKĐ YERĐ... 127

4.6. ENERJĐ ÇEVRE ETKĐLEŞĐMĐ KONUSUNDA YAPILAN ULUSLARARASI DÜZENLEMELER ve UYGULAMALAR... 132

SONUÇ... 134

(6)

KISALTMALAR

AB : Avrupa Birliği

ABD : Amerika Birleşik Devletleri A.g.k. : Adı geçen kaynak.

A.g.m. : Adı geçen makale BM: Birleşmiş Milletler 0 C : Santigrat derece Cm : Santimetre CFC : Kloroflorokarbon CO2 : Karbondioksit COP : Taraflar Konferansı CH4 : Metan

Çev.: Çeviren Ed. : Editör

ELC : Environmental Liasion Center (Çevresel Đrtibat Merkezi)

ELCI : International Environmental Liasion Center ( Uluslar arası Çevresel Đrtibat Merkezi)

ETKB : Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı GWh : Gigawatt saat

HFC : Hidroflorokarbon

IPCC: International Panel on Climate Chance (BM Đklim Değişikliği Paneli) ICHET : Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi

ITER : Uluslararası Termonükleer Deneysel Reaktör J : Jolue

Km2 : Kilometrekare Mw : Megawatt M.Ö : Milattan önce

NGO : Nongovermental organisations (devlet kurumu niteliğinde olmayan çevre örgütleri) N2O : Diazotmonoksit

O3 : Ozon

OECD : Ekonomik Đşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı PFC : Petroflorokarbonlar

(7)

Ppm : Milyonda bir kısım

Ppbv : Hacim olarak milyarda kısım Ppmv : Hacim olarak milyonda kısım Pptv : Hacim olarak trilyonda kısım s. : sayfa

SF6: Sülfürhegzaflorid

SPREP: Güney Pasifik Bölgesel Çevre Programı Kurumu TÇV : Türkiye Çevre Vakfı

TEMA : Türkiye Erozyonla Mücadele ve Ağaçlandırma Vakfı TEP : Ton eşdeğer petrol

TÜSĐAD : Türkiye Sanayici ve Đşadamları Derneği

UNFCC : United Nations Framework on Climate Chance (Đklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi)

UNEP: United Nations Environment Program (Birleşmiş Milletler Çevre Programı) WHO: World Health Organisation (Dünya Sağlık Örgütü)

(8)

TABLOLAR ve ŞEKĐLLER LĐSTESĐ

Tablo 1: Bazı Temel Çevre Sorunları ile Bunlara Đlişkin Etki Şekilleri ve Çözüm Yolları ... 7

Tablo 2: Đnsan Etkinliklerinden Etkilenen Önemli Sera Gazlarına Đlişkin Özet Bilgiler ... 34

Tablo 3:1989 – 1995 Yılları Arası Küresel Isınmaya Bağlı Olarak Meydana Gelen Afetlerin Sayısal Değerleri ... 53

Tablo 4: Rio Hedeflerinin Ulusal Ölçekte Uygulanmasına Đlişkin Değerlendirme... 70

Tablo 5: OECD Ülkelerinin Karbondioksit Emisyon Miktarları ... 73

Tablo 6: 2000 Yılı Đçin Bölgesel Yenilenebilir Enerji Kullanım Miktarları ... 104

Tablo 7: Avrupa Ülkelerinde Rüzgar Đçin Yöre ve Teknik Potansiyel Değerlendirmesi... 116

Tablo 8: OECD Ülkelerinde Hükümetlerin Enerji Đçin Ayırdıkları Ar-Ge Bütçeleri ... 124

Tablo 9: 1999 Yılında Kaynağa Göre Kurulu Güç... 130

Tablo 10 :Türkiye’nin Birincil Enerji Üretim ve Tüketim Hedefleri... 132

(9)

GĐRĐŞ

Doğada varolduğu günden günümüze kadar geçen sürede insanoğlu, ondan sürekli yararlanmış, onu işlemiş ve ona egemen olmaya çalışmıştır. Yeniçağ bilim anlayışıyla birlikte, insanın doğa üzerinde egemenlik kurması bir hak olarak görülmüştür. Bu çağda bilimin hedefi, bilgi elde etmenin yanında onu uygulamaya da koymak olmuştur. Bilimin uygulanması ise doğayı insan için dönüştürme ve kullanma biçiminde algılanmıştır. Doğa üzerinde üstünlük kurmayı hedefleyen bu anlayış sonucunda, doğa ve insan arasında var olagelen uyum bozulmuş ve insanoğlu uzun bir süre bu bozulmanın farkına varamamıştır.1 Doğada meydana gelen bu tahribat zamanla, küresel boyutlara ulaşan kaygılar ortaya çıkarmıştır. Bu kaygıları dört başlık altında toplamak mümkündür:2

a) Hızlı nüfus artışı ve kişi başına düşen tüketim miktarının artması: Dünya nüfus miktarı, son yirmi beş yılda iki milyon kişi artarak, 1998 yılında altı milyara ulaşmıştır. Alınan önlemlerle, nüfus hızında meydana gelen azalmaya rağmen, 2050 yılına kadar dünya nüfusunun on milyara ulaşacağı öngörülmektedir. Nüfus artışına paralel olarak gün geçtikçe artan tüketim sonucunda, doğal kaynaklar hızla yok edilmektedir.

b) Toprakta meydana gelen bozulma ve erozyon: Dünya genelinde topraklar erozyon nedeni ile verimsizleşmekte ve yok olmaktadır. Ayrıca toprak kirliliği de bir diğer önemli sorundur.

c) Küresel atmosferde meydana gelen değişiklikler: Tarihte çevresel sorunlar, belirli bölgelerle sınırlı kalmıştır. Fakat günümüzde çevre kirliliği artık küresel bir nitelik kazanmıştır. Özellikle fosil yakıtların aşırı kullanımı sonucu meydana gelen küresel ısı artışı, tüm dünyayı etkilemektedir.

d) Biyolojik çeşitlilikte meydana gelen tür kaybı: Dünya, hızlı bir şekilde tür çeşitliliğini kaybetmektedir. Biyolojik çeşitliliği meydana getiren 17500 türün her yıl yok olduğu tahmin edilmektedir.

Moderniteyle birlikte bireycilik ortaya çıkmış, birey kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalışırken, toplumun ve gelecek kuşakların haklarını ve ihtiyaçlarını önemsememiştir. Sanayileşme ve iktisadi gelişme, moderniteyle birlikte evrensel bir form

1

Ruşen Keleş; Can Hamamcı, Çevrebilim, Đmge Kitapevi, Ankara, 2002, ss. 19–20.

2

Bernard Nebel; Richard Wright, Environmental Science, Prentice Hall Int. Inc., New Jersey, 1998, ss. 9– 13.

(10)

haline gelmiştir. Bu durumun sonucunda Batı ekonomik bir üstünlük kazanmıştır ve tabiatın fethi anlamını taşıyan bir model oluşturmuştur. Teknolojik gelişmeyle birlikte tabiat insan tarafından denetim altına alınmıştır.3 Sanayileşme ve kentleşme faaliyetleri nedeniyle yoğun enerji kullanımı, çevre sorunlarının tehlikeli boyutlara ulaşmasına neden olmuştur. Endüstri, konut, ulaştırma gibi sektörlerde yoğun olarak kullanılmakta olan enerjinin üretimi, çevrimi, taşınması ve tüketimi sırasında ciddi çevre sorunları meydana gelmektedir.

21. yüzyılda dünyada yaşanan en önemli sorunların başında, çevresel sorunlar yer almaktadır, bu sorunlar gelişmiş-azgelişmiş, kuzey-güney olsun tüm dünya ülkelerini ilgilendiren küresel nitelikte bir sorundur ve bu yüzden hiçbir ülke bu sorundan kendisini soyutlayamamaktadır.

Günümüzde yaşanan ekolojik krizin temel etkenlerinden biri olarak azgelişmiş ülkelerde yaşanan hızlı nüfus artışı gösterilmektedir. Bazı bilim çevrelerinin hesaplarına göre, dünya nüfusu yaşadığımız yüzyılda sekiz milyar olarak kalabilirse, ancak o zaman yaşanılabilir bir dünyaya sahip olunabilecektir. Gelişmiş ülkeler, yaşanmakta olan çevre felaketinden azgelişmiş ülkeleri sorumlu tutmakta ve onların nüfus yoğunluğunun doğal kaynaklar üzerinde meydana getirdiği aşırı baskıyı da gerekçe olarak göstermektedirler. Ancak günümüzde dünyadaki hızlı nüfus artışı tek başına geçerli bir neden oluşturmamaktadır. Çünkü önemli olan nerede kaç kişinin yaşadığı değil, insanların ne kadar tükettikleridir.4

Amerikan yaşam tarzının tüm dünyayı etkilemesi durumunda, dünya kaynaklarının şu anki durumundan 56 kat hızla tükeneceği hesap edilmektedir. Birleşmiş Milletler (BM) ve Dünya Bankası verilerine göre, 1992 yılında dünya nüfusunun % 4,7’si Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde yaşarken, dünya kaynaklarının % 20’sinden fazlası bu ülkede tüketilmektedir. ABD’de kişi başına tüketim, hemen hemen bütün ürünlerde dünya ortalamasından 5–6 kat daha fazladır.5 Şayet sorunlara kalıcı bir çözüm bulunmak isteniyorsa, nüfus politikalarının yanında, tüketim alışkanlıklarına da bir sınırlama getirilmesi gerekmektedir.

3

Kemal Görmez, Çevre Sorunları ve Türkiye, Gazi Kitapevi, Ankara, 2003, s. 33.

4

Ethem Torunoğlu, “Ekolojik Felaket Eşikte( mi?)”, Ve Kirlendi Dünya, Öteki Yayınevi, Ankara, 1997, s. 22.

5

(11)

Enerji kullanımının yoğunlaşarak artması global ekosistem olarak adlandırılan biyotik ve abiyotik bileşenlerin değişmesine neden olmuştur. Abiyotik bileşenler, dünya atmosferini ve iklimsel modelleri kapsamaktadır. Bu bileşenler güneşten dünyaya gelen, enerjiyi saklarlar ve tahsis ederler. Biyotik bileşenler ise geniş olarak tanzim edilmişlerdir. Bunlar, türlerin düzenlenmesini ve biyolojik toplulukların oluşturulmasını biçimlendirmektedirler. Ekolojik sistemler insanlar için çok çeşitli ve faydalı görevlerde yer almaktadırlar. Günümüzdeki sanayileşme tarzı, yeni çevre sorunları oluşturmakta, ekonomik büyüme yöntemleri ekosistemin görevlerini kolaylıkla etkilemekte ve bozulmasına yol açmaktadır.6

Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra, ekonomik aktivitelerde meydana gelen gelişmelerle ekonomik büyüme hız kazanmıştır. Enerji kullanımının artması, ekonomik sistemlerde meydana gelen değişim sonucu artan savurganlık çevrenin hızla tahrip edilmesine yol açmıştır.7 Ülkelerin ekonomik gelişmişlik düzeyleri kullanılan enerji miktarı ile ölçülmektedir.

Çevreyle ilgili hazırlanan raporları değerlendirdiğimiz zaman, şöyle bir sonuç ortaya çıkmaktadır; Dünyanın durumu her yıl büyük bir hızla daha da kötüleşmektedir. Bu durumu değerlendiren kimi çevreler, gelişen teknolojinin ve bilimsel buluşların tehdidi ortadan kaldırabileceğini düşünmekte ve bu büyük tehdidi göz ardı etmektedirler. Bu görüşlere zıt olan ve ekstrem olarak ifade edebileceğimiz görüşlere göreyse, gelinen bu noktadan sonra artık yapılabilecek bir şey kalmamış ve çevre felaketi önlenemez bir boyuta ulaşmıştır.8

Çevre sorunlarının bu kadar ciddi boyutlara ulaşmış olduğunun bilinmesine rağmen, ne yazık ki yapılanlar yetersiz kalmaktadır. Çevre tahribatının bölgesel ve küresel ölçekteki çeşitli türlerine karşı faaliyetler gösterme konusu birtakım öğelerden dolayı zorlaşmaktadır. Bunları Falk şöyle sınıflandırmaktadır:9

a) Nedensellik: Zararın sebebi hakkında kabul edilen bir açıklama ve çözüm politikası bulma.

b) Đdrak Bulanıklığı: Tehdidin ciddiyeti hakkında görüş birliğine varma.

6

E. Douglas Booth, Environmental Consequence of Growth: Steady-State Economics an Alternative

Decline, Routledge, 1998, ss. 9–10.

7

A..g.k. , s. 8.

8

Đbrahim Birkan, “Türkiye’nin Turizm Kalkınmasının Sürdürülebilir Turizm Đlkelerine Uygunluğu”, Turizm Bakanlığı 2. Turizm Şurası Bildirileri, 3. Cilt, 12–14 Nisan, Ankara, s. 140.

9

(12)

c) Zaman Boyutu: Aciliyet derecesi, siyasetin hesap verme yatkınlığıyla ilişkisi. d) Coğrafi Konum: Kıyıların uzunluğu ve yüksekliği, seller karşısındaki zafiyet,

enlem.

e) Mali Sorumluluk: Đntibak maliyetlerinin dağıtılması, güneye sağlanan sübvansiyon.

f) Davranış Etkileri: Otomobil kullanımı ve alımını düzenleme, nüfus kısıtlayıcı tedbirler.

21. yüzyıldaki en önemli sorun, canlılar ve doğa arasındaki bozulmuş olan uyumun nasıl düzeltilebileceği olacaktır. Günümüzde doğaya en fazla zararı insan vermektedir. Hobbs’un ifadesiyle, insan insanın kurdu olmuştur. Đnsanın, hem kendisi hem de çevresi için en güçlü tehlike kendisidir. Önce insanı insandan korumak, kurtarmak gerektiği günümüzde herkesin hem fikir olduğu bir konudur.10

21. yüzyılın ikinci yarısında, çevre sorunları insanlığın geçmişte tanık olmadığı boyutlarda şiddetlenmiş ve küresel bir nitelik kazanmıştır. Bugün sık sık telaffuz edilen, “küresel iklim değişimi”, “biyolojik çeşitliliğin yok olması”, “tarım ve gıda güvenliği”, “su kıtlığı”, “toksik kimyasallar” gibi sorunlar tüm dünya üzerinde etkili olan ve benzer dinamikler sonucunda ortaya çıkan problemlerdir. Bunlara benzer sorunların tarihteki niteliği ise, oluşumları ve etkileri itibariyle yerel ve bölgesel ölçeklerle sınırlı kalmış olmalarıdır. Örneğin, Pasifik Okyanusu’nda Easter Adası’nda yaşayan Polinezyalılar orman kaynaklarını tükettiklerinde sadece kendi uygarlıklarının sonunu getirmişlerdir. Fakat bu olay uzak coğrafyalarda sistemik bir etki oluşturmamıştır. Kuzey Mezopotamya’nın toprakları sulamanın etkisiyle tuzlanıp verimsizleştiği zaman bundan sadece Sümer Uygarlığı etkilenmişti. 19. yüzyıl Londra’sında göçler sonucu ortaya çıkan kolera salgınları ve hava kirliliği yerel olarak kontrol altına alınabilmiştir.11 Yerel düzeyde etkili olan çevre sorunlarının, küresel nitelik kazanması sonucu meydana getireceği zararlar ve bunların sonuçlarını zaman gösterecektir, çünkü küresel çevre sorunları insanoğlunun geçmiş zamanlarda tanık olmadığı bir durumdur.

Ekosistemleri oluşturan alt sistemlerin birbirleriyle olan ilişkilerini ve bu alt sistemlerin düzensiz işlemesi sonucunda sistem üzerinde meydana gelebilecek etkileri

10

Enis Batur, “Kendi Kendinin Kurdu Đnsan”, Cogito, Sayı: 2, 1994, s. 7.

11

Ali K. Saysel, “Küresel Ekolojik Kriz ve Đklim Değişimi”, http://www.bgst.org/keab/ask13105.php-44k, (02–01–2005)

(13)

göstermek amacıyla, ABD’de Biyosfer 2 olarak adlandırılan bir proje gerçekleştirilmiştir. Proje ekolojik sistemdeki kurulu dengeye müdahale edildiği zaman, meydana gelebilecek olumsuz sonuçları göstermesi açısından önem taşımaktadır.12

“Hiç kimse doğal ekosistemlerin insanlara bedava olarak sunduğu yaşam destek hizmetlerini temin edecek sistemlerin nasıl tasarlanacağını henüz bilmiyor.” Ekosistem hizmetlerinin değerini anlamak için gerçekleştirilen Biyosfer 2 projesi sonucunda projeyi yürüten bilim adamları, Joel Cohen ve David Tilman tarafından proje sonucu kısaca böyle özetlenmiştir. Projenin, özel bir tasarımı olmasına, yapımında muazzam kaynak kullanılmasına ve milyonlarca dolarlık işletme bütçesine rağmen, projeyle sekiz insanı yeterli besin, su ve hava ile iki yıl boyunca geçindirecek kapalı bir sistem oluşturmanın imkânsızlığı kanıtlanmıştır. Biyosfer 2’yi dışarıdan destekleyecek neredeyse sınırsız enerji ve teknolojinin mevcut olmasına karşın, Biyosfer 2 yönetimi pek çok beklenmeyen problem ve sürprizle karşılaşmıştır.13

Dünya üzerindeki genel duruma bakacak olursak, çevre tahribatı artık felaket noktasına ulaşmıştır. Yoksulluk birçok bölgede sefalet sınırına dayanmış, aşırı sosyal farklılaşmalar toplumda çözülmeyi hızlandırmış, değerler sistemi kaybedilmeye başlamıştır. Değerler sisteminin kaybedilmesi sonucu nüfusun çoğunluğu yönünü bulmamış ve bu durum suç oranlarını artırmıştır.14

Đklim değişikliği devam ettiği sürece, küresel yoksulluk da artacak, daha çok sayıda fırtına, kuraklık, hastalık ve diğer stres faktörleriyle birlikte, insanların yaşam ortamlarını ve geçim kaynaklarını tehdit edecektir. Bu durum, kalkınmayı engelleyerek, ulusal ve bölgesel istikrarsızlığın artmasına, zengin ve fakir ülkeler arasındaki gelir adaletsizliğinin yoğunlaşmasına yol açabilecektir. Bu tür etkilerin sonucunda, zenginliğin dünya üzerindeki adaletsiz dağılımının askeri çatışmaları körükleyip, terörizmi ya da ulus aşırı suçları beslemesi muhtemel gözükmektedir.15

12

Mehmet C. Marın, “Sistem Yaklaşımıyla Ekosistemde Enerji ve Maddenin Dönüşümü ve Ekolojik

Sorunlar”, Çevre Sorunlarına Çağdaş Yaklaşımlar Ekolojik, Ekonomik, Politik ve Yönetsel Perspektifler, Ed: Mehmet C. Marın, Uğur Yıldırım, Beta Basım A.Ş., Đstanbul, 2004, s. 47.

13

“Biyosfer 2 Projesi”,

http://www.ekoses.com/ekolojikyasamportali/bpg/publication_view.asp?iabspos=1&vjob=vdocid,146205 (4.8.2005).

14

Natalia Rimacherskaya, Gelece Özen, TÇV Yayınları, Ankara, 1996, s. 21.

15

Thomas Prug; Christopher Flavin; Janet L. Savin, “Petrol Ekonomisini Değiştirmek, Dünyanın Durumu

(14)

Çevreye yönelik en baskıcı tehditler, günümüzde gelişmekte olan ülkelerce yapılmaktadır. Bu bölgelerde yaşayan insanlar yakacak odun ihtiyaçları için en yakınlarındaki ormanları tüketmektedirler. Afrika ülkelerinde, enerji ihtiyacının % 75’i hatta daha fazlası odun yakılarak elde edilmektedir. Endonezya’da kullanılan enerjinin % 50’si odundan karşılanmaktadır, bu oran Nepal’de % 90’a kadar çıkmaktadır.16

Đnsanoğlunun doğaya verdiği tahribatı ve çözüm yollarını aşağıda Tablo: 1’de yer aldığı şekliyle sınıflandırabiliriz:

16

Howard Hendelman, Üçüncü Dünyanın Meydan Okuyan Đlerleyişi, Kaknüs Yayınları, Đstanbul, 2004, s. 481.

(15)

Tablo 1: Bazı Temel Çevre Sorunları ile Bunlara Đlişkin Etki Şekilleri ve Çözüm Yolları

Sorun Etki Şekilleri Çareler

Hava Kirliliği

Zehirli maddelerle zehirlenme Ozon tabakasının incelmesi Sera etkisi

Asit Yağmurları

Kirletici kaynakların kontrolü Arıtma teknolojilerinin uygulanması Doğal enerji kaynaklarından faydalanma

Su Kirliliği

Đçme ve kullanma suyu kıtlığı Besin zincirinin zehirlenmesi

Kirletici kaynakların kontrolü Arıtma tesisleri

Yeniden kullanılabilir hale getirme

Toprak Kirliliği

Ürün azalması

Doğal alan/ kaynak kaybı

Kirletici kaynakların kontrolü Teknik tarım uygulaması Yerleşim planlaması Islah Nüfus Patlaması Beslenme Yerleşim sorunları Göç Đşsizlik

Nüfus ve aile planlaması Eğitim

Endüstrileşme

Çevre kirlenmesi

Doğal kaynakların tüketilmesi Enerji sorunları

Dengeli ve sürdürülebilir endüstrileşme

Doğayı koruyucu teknoloji, eko teknoloji geliştirme, çevre ekonomisi uygulaması

Artan Enerji Gereksinimi

Suların ve havanın ısınması Zehirli gazların ve

partiküllerin çevreye verdiği zararlar

Artan karbon emisyonu ve iklim afeti

Su, güneş, rüzgâr gibi yenilenebilir kaynaklardan enerji elde etme

Enerji tasarrufu

Çevreye zararsız teknoloji üretme

Kaynak: Turhan Günay, Orman Ormansızlaştırma Toprak Erozyonu, TEMA Vakfı Yayınları, Đstanbul,

1997, s. 26.

Çevre kirliliğini önlenme amacıyla, çeşitli modeller ve kuramlar geliştirilmektedir. Bu modellerin eksik olan yönü, sırf doğal süreçler üzerine yoğunlaşması, insan faktörünü göz ardı etmesidir. Çevreye en fazla zararı insan vermesine rağmen sorunların önlenmesi veya kirletme oranlarının azaltılmasına da yalnız insanlar faaliyetleriyle etki edeceklerdir. Bu da çevre kirlenmesi araştırmalarında toplum bilimlerinin önemini ortaya koymaktadır.17

Bu bağlamda çevre tahribatı konusunda önemli bir yer tutan ve ciddi bir sorun olarak tüm dünyayı etkileyen bir konu olan, küresel iklim değişiminin incelenmeye çalışıldığı bu çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Đlk bölümde, çevre sorunlarının ortaya

17

S. Erol Uğur, “Çevre Kirlenmesinin Boyutları”, Đnsan Çevre Toplum, Ed. Ruşen Keleş, Đmge Kitapevi, Ankara, 1992, s. 21.

(16)

çıkışı, toplumların gündemine yerleşmesi ve küresel ölçekteki çevre sorunlarından bahsedilmektedir. Đkinci bölümde küresel iklim değişimi konusu ele alınmış, iklim değişimine neden olan olaylar, küresel ısınma, iklim değişimini kanıtlayan olaylar ve gelecekte ne gibi felaketlerle karşılaşılabilineceği konularına yer verilmiştir. Üçüncü bölüm iklim değişimi konusunda yapılan küresel çabalardan oluşmaktadır. Đklim değişimi konusunda uluslararası arenada yapılan faaliyetler, anlaşmalar bu bölümde incelemiştir. Dördüncü ve son bölümde ise, iklim değişimiyle mücadelede yenilenebilir enerji kaynaklarının rolü ve yenilenebilir enerji kaynaklarının gelişim süreçleri ele alınmıştır. Çalışmamız elde ettiğimiz verilerin yeniden değerlendirilip sonuç ve önerilerin yer aldığı sonuç bölümüyle tamamlanmaktadır.

(17)

BĐRĐNCĐ BÖLÜM ÇEVRE KĐRLĐLĐĞĐ SORUNU 1.1. ÇEVRE SORUNLARININ ORTAYA ÇIKIŞI

Doğadaki her şey belli bir denge ve uyum içinde bulunmaktadır. Doğal yaşama müdahale ederek, var olan dengenin bozulmasına yol açan en önemli etken insandır. Đlk çağlarda doğa karşısında savunmasız olan ve ona boyun eğmek zorunda kalan insan, doğayı olduğu gibi kabullenmiş ve doğal hayata hemen hemen hiç zarar vermemiştir. Bu dönemde avcılık ve toplayıcılıkla geçinen insan nüfusunun fazla olmaması nedeniyle, insan faaliyetleri doğal hayatı fazla etkilememiştir. Tarımla birlikte yerleşik yaşama geçilmesiyle doğa, insan müdahalelerinden etkilenmeye başlamıştır. Son iki yüz yılda yaşanan gelişmeler nüfus yoğunluğunun artması ve teknolojide meydana gelen ilerlemeler sonucunda, doğa üzerindeki insan baskısı giderek artmıştır. Tarımsal faaliyetler sonucu verilen zararlarla birlikte, sanayileşme ve kentleşme faaliyetleri çevre üzerindeki baskının giderek artmasına neden olmuştur.18 Yeniçağ bilim anlayışıyla birlikte insan doğa üzerinde egemenlik kurmaya başlamıştır. Doğa üzerinde üstünlük kurma mücadelesi sonucunda insanoğlunun doğayla arasındaki uyum bozulmuştur. Kendini doğa karşısında yeterince güçlü hisseden insan doğayı sınırsızca kullanmaya hatta onu sömürmeye başlamıştır ve uzun yıllar doğaya verdiği bu zarardan habersiz olarak yaşamıştır. Kendisini evrenin sahibi sanan insan, günün birinde doğayla uyum içinde yaşaması gerektiğini öğrenmek zorunda kalmıştır.19

II. Dünya Savaşı’nın sebep olduğu yıkımları onarmak amacıyla özellikle gelişmiş ülkeler tarafından benimsenen, “ne pahasına olursa olsun kalkınma hedefleri” çok ağır sonuçlara yol açmıştır. Yıllar geçtikçe ülkeler arasındaki kalkınma yarışının çevre üzerinde meydana getirdiği tahribat tahmin edilenden çok daha büyük olmuştur.20 II. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan ekonomik gelişme, endüstriyalizm ve teknolojinin baş döndürücü bir şekilde ilerlemesi sonucunda çevre değerleri büyük bir kıyıma uğramıştır.21 Çevre sorunları birdenbire değil birikerek, zamanla ortaya çıkmıştır. Doğanın kendisini yenileyebilme özelliği sayesinde başlangıçta fark edilmeyen sorunlar, insanların doğaya

18

Şevket Özdemir, Temel Ekoloji Bilgisi ve Çevre Sorunları, Hatipoğlu Yayınları, Ankara 1997, s. 91–92.

19

Keleş Hamamcı, a.g.k., s.19–20.

20

Ergun Gürpınar, Çevre Sorunları, Der Yayınları, Đstanbul 1998, s. 37.

21

M. Akif, Çukurçayır, “Sanayi Uygarlığı, Kapitalizm ve Ekolojik Kriz”, Belediye Dergisi, C. 5, S. 6, Aralık, 1998, s. 37.

(18)

verdikleri zararın artması ve doğanın kendini yenileyebilme kapasitesini aşması sonucunda çevre sorunları tehlikeli boyutlara ulaşmış ve neticede çevre hızla bozulmaya başlamıştır. 1952 yılında Londra’da kirli hava sebebiyle bir hafta içinde yaklaşık dört bin kişinin yaşamını yitirmesi, çevre sorunlarını toplumlara tanıtan ilk olaydır.22

Dünya ekonomisi her yıl yaklaşık %5 oranında bir büyüme göstermektedir. Bu duruma paralel olarak dünyanın sınırlı kaynakları gün geçtikçe azalmaktadır. Dünyada mineraller dışında, besin maddeleri ve sanayi hammaddelerinin yaklaşık % 85’ni, dört biyolojik sistem sağlamaktadır. Bunlar ormanlar, otlaklar, balık yatakları ve tarım alanlarıdır.23 Bu biyolojik sistemlerdeki var olagelen dengeler, özellikle yaşadığımız yüzyılda büyük bir hızla bozulmaya başlamıştır.

Günümüzde yeryüzündeki türlerin %99’u kaybolmuştur. Yapılan bilimsel tahminlere göre, günümüzde yaşam imkânı bulan canlı türleri, dünya tarihi boyunca yaşayan canlı türlerinin % 1’inden bile daha azdır. Yeryüzündeki tür çeşitliliğinin azalması sonucu ortaya çıkacak tehlikelere karşı dünyayı uyaran bilim adamlarına göre modern insanın sebep olduğu tür katliamı, geçmiş jeolojik devirlerde görülenlerden dört yüz kat daha hızlıdır.24Yeryüzündeki tür çeşitliliğinde meydana gelen bu derece büyük orandaki azalışın insanlığın geleceğini olumsuz yönde etkileyeceği muhtemel gözükmektedir.

Sanayi kuruluşları kuruldukları bölgelerdeki bitki ve hayvan türlerinin yok olmasına neden olmaktadır. Aynı zamanda insan faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan birtakım zararlı gazlarda canlılar açısından büyük tehlike oluşturmaktadır. Atmosferdeki kükürt miktarının artması sonucu meydana gelen asit yağmurları kara ve su ekosistemlerine büyük ölçüde zarar vererek yok olmalarına yol açmaktadır. Đsveç ve Norveç’te meydana gelen asit yağmurları sonucu akarsu ve göllerin doğal dengeleri bozulmuş ve bu ortamlardaki canlı hayat yok olduğu için buradaki sular ölü sular haline gelmiştir. Özellikle sanayileşmenin yoğun olarak bulunduğu; Kuzey Avrupa, Kuzey

22 Keleş,Hamamcı, a.g.k., s. 21. 23 Birkan, a.g.k, s. 140. 24

Aykut Kence, “Türkiye’nin Biyolojik Zenginlikleri”,

htpp://www.cevre.org/yayinlerden%20secmeler/Turkiye'nin%20Biyolojik%20Zenginlikleri.htm , (29.03.2005).

(19)

Amerika ve Japonya’daki asit yağmurları buralarda bulunan doğal hayatın birçok öğesine büyük zararlar vermiştir.25

Kentleşme olgusu da doğal hayata büyük zararlar vermiştir. Kentsel mekânların artması ve bu mekânlarda ortaya çıkan katı, sıvı ve gaz atıklar doğal hayatın yaşam alanın giderek daralmasına hatta buralardaki ekosistemlerin yok olmasına neden olmuştur.

Üçüncü bin yıla girerken dünyanın karşı karşıya bulunduğu bir diğer problemde su kaynaklarının azalmaya başlamasıdır. 20. yüzyılın ortasından günümüze, su sarfiyatı yaklaşık üç kat artmıştır. Bütün kıtalarda su düzeyleri düşmeye başlamıştır. Bu konu birçok devlet açısından büyük kaygılar yaratmaktadır, çünkü meydana gelebilecek su sıkıntısıyla birlikte yiyecek sıkıntısının da yaşanması kaçınılmaz olacaktır.26

Çevre sorunlarının acilliği ve karmaşıklığı küresel bir ortak mekanizmayı zorunlu kılmaktadır. Sorunların küresel düzeyde tartışılması ve ekolojik bunalımın çözülmesi için birçok düşünürün, siyasetçinin, ekolojistin ve sivil toplum kuruluşlarının konuyla ilgilenmesi sevindirici bir noktadır.27

Devletler konuyla ilgili gereken kararlığı göstermek ve ihtiyaç duyulan kaynakları karşılamak zorundadırlar. Ancak, devletlerin diplomasinin geleneksel tarzından ileri gitme konusundaki isteksizlikleri, gereken zorlayıcı tedbirlerin eksikliği çevre sorunlarına karşı alınan önlemlerin işe yarayacağına fazla inanılmadığını ve mevcut sorunlar ile önerilen çözümler arasındaki uçurumun ne denli büyük olduğunu gözler önüne sermektedir.28

1.2. DÜNYA ÖLÇEĞĐNDE ÇEVRE SORUNLARI VE BOYUTLARI 1.2.1. Boyutları

Đnsanoğlunun ateşi kullanmaya başlaması ile doğa insan ilişkilerinde yavaş bir değişim meydana gelmiştir. Bu değişimle birlikte, orman örtülerinin büyük bölümü tahrip edilmeye başlanmıştır. Gelişme süreciyle birlikte ortaya çıkan, yollar, kentler, limanlar dünyanın doğal görüntüsünü işgal etmiştir. Fosil enerjinin kullanılmasıyla bu süreç daha

25

Özdemir, a.g.k., s. 93.

26

Lester R. Brown, “ Đktisadi Büyümenin Geleceği”, Dünyanın Durumu 1998, TEMA Vakfı Yayınları, Çev: Đdil Eser, Đstanbul, 1998, s. 7.

27

Çukurçayır, a.g.k., s. 43.

28

(20)

çok hızlanmıştır.29 Acaba 21. yüzyılda yaşadığımız dünya daha önceki çağlarda yaşanan dünyadan daha mı farklı durumdadır. 1014 yılında verilen bir vaizde şu ifade kullanılmıştır; “Dünyanın acelesi var ve hızla sonuna yaklaşıyor”.30 Buna benzer ifadeler günümüzde de sık sık tekrarlanmaktadır. Çağımızın dünyasında köklü değişiklikler yaşanmaktadır ve yaşanan bu değişiklikler belli bir bölgeyle sınırlı kalmayıp, tüm dünyada etkisini göstermektedir. Günümüzde yaşanan değişim 1014 yılına göre oldukça farklı bir düzeydedir ve doğa hızla yok edilmektedir.

Đçinde bulunduğumuz çağda bizden önceki kuşakların karşılaşmadığı ve bizimde sonuçları hakkında sadece tahminlerde bulunabileceğimiz, (küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi) riskli koşullarla karşı karşıyayız ve bu koşullar istisnasız tüm dünya insanlarını etkileyecektir.31

Đklim değişimi çağdaş insanın daha önce deneyim sahibi olmadığı bir durumdur. Çağdaş dünyanın hızla gelişen ve değişen teknolojileri gelişmiş ülkelerin bu sorunla mücadele etmesine belki yardımcı olabilir, ancak daha kalabalık ve yerleşimlerle dolu bir dünyanın kaybedecek çok fazla şeyi bulunmaktadır.32

Bilim ve teknolojide meydana gelen değişimler sonucu insan, doğa üzerinde mutlak bir hâkimiyet kurmuştur. Doğadaki çevre kirliliğinin gelinen boyutları ise doğanın insanın kontrolünden çıktığının en belirgin göstergesidir.33

Çevre sorunları çok eskiden de mevcuttu ancak günümüzde özellikle hızlı nüfus artışı ve teknolojik gelişmeler bu sorunları tehlikeli ve karmaşık bir yapıya sokmuştur. 34 Bununla birlikte önceleri çevre kirliliği sadece belli bir yer veya bölge ile sınırlıyken, artık günümüzde küresel bir nitelik kazanmıştır. Özellikle kıt kaynakların tükenmesine paralel olarak alternatif kaynaklara olan yönelimle birlikte yerel, bölgesel ve küresel nitelikteki

29

Roger Schafer, “Çevre Yönetimi ve Teknoloji”, Sanayi ve Çevre Konferansı, TÇV Yayını, Önder Matbaa, Ankara, 1980, s. 106.

30

Anthony Giddens, Elimizden Kaçıp Giden Dünya, Çev: Osman Akınhay, Alfa Yayınları, Đstanbul, 2000, ss. 13–14.

31A.g.k., s. 13 32

Danielle Nierenberg; Brian Halweil, “Gıda Güvenliğini Geliştirmek”, Dünyanın Durumu 2005 Küresel

Güvenliği Yeniden Tanımlamak, TEMA Vakfı Yayınları, Đstanbul, 2005, s.87

33

Hasan Ünder, Çevre Felsefesi, Doruk Yayımcılık, Ankara, 1996, s. 108.

34

Ayşegül Kaplan, Küresel Çevre Sorunları ve Politikaları, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları:18, Ankara, 1997, s. 2.

(21)

gelişmeler sonucu sorun, küresel bir boyut kazanmıştır. Teknolojik gelişmenin meydana getirdiği negatif dışsallıkların başında çevre sorunları gelmektedir.35

1971 yılından günümüze kadar gelinen sürede, enerji kullanımı % 70 oranında bir artış göstermiştir, gelecek 15 yıllık süreçte bu oranın % 2’lik bir artış daha göstereceği tahmin edilmektedir. Ayrıca bu duruma paralel olarak önlem alınmadığı takdirde sera gazı emisyonlarının % 50 oranında artış göstereceği öngörülmektedir. 1960–1990 dönemleri arasında tropikal ormanların % 20’si yok edilmiştir. Bu rakam Amazon Ormanları’nda 20 bin km2’ye ulaşmıştır. Asit yağmurlarının, Asya’da 2020 yılında iki kat artış göstereceği tahmin edilmektedir.36

Kanada, asit yağmurlarından ciddi boyutlarda etkilenen bir ülkedir. Ancak buna rağmen kalitesiz kömür kullanımı, ülkede hala devam etmektedir. Almanya’da asit yağmurları ormanları hızla yok etmektedir. Ülkede zehirli atık bırakılan 35 bin bölge olduğu belirtilmektedir. Hindistan’daki belli başlı yağmur ormanları yok edilmiştir ve çevre kirliliği ciddi boyutlara ulaşmıştır. Çin, sera gazı üreten ülkelerin başında yer almakta ve ormanlarını hızlı bir şekilde yok etmektedir. Etiyopya, aşırı ekim sonucunda her yıl bir milyar ton toprağını kaybetmektedir. Filipinlerde ormanların yok edilmesi sonucunda ölümcül seller meydana gelmektedir.37

Savaş, kıtlık, ölüm ve veba mahşerin dört atlısı olarak bilinmektedir. Bugün dünya, Irak’ta savaşı, Afrika’da kıtlığı yaşıyor, vebanın yerini ise çağımızda AIDS hastalığı almıştır. Çevre felaketi ise mahşerin beşinci atlısı olarak ifade edilmeye başlanmıştır. Ve çevre felaketi son Katrina Kasırgasıyla ABD’de yaşanan olaylara bakılacak olursa ipi en önde göğüsleyecek gibi görünmektedir.38

Günümüzde bir tarafta 18. yüzyıl sonundaki görüntüler dünyanın birçok bölgesinde halen yaşanmakta iken, diğer tarafta ekonomi ve teknolojinin gelişmesine paralel olarak ciddi ve kalıcı kirlilikler ortaya çıkmaktadır.39 Azgelişmiş ülkelerin çoğunda güvenlik ve çevre düzenlemeleri yok denecek kadar azdır. Çokuluslu şirketler bu ülkelerde genellikle kalitesiz tıbbi maddeler, zararlı böcek ilaçları gibi tamamıyla tehlikeli ürünleri

35

Mustafa Ökmen, Kent, Çevre ve Globalleşme, Alfa Yayınları, Đstanbul, 2003, s. 12.

36

Hamit Palabıyık, Uluslar arası Ticaret ve Çevre: Dünya Ticaret Örgütü Üzerine Açıklamalar”, Çevre

Sorunlarına Çağdaş Yaklaşımlar Ekolojik, Ekonomik, Politik ve Yönetsel Perspektifler, Ed: Mehmet C.

Marın, Uğur Yıldırım, Beta Basım A.Ş., Đstanbul, 2004, s. 251.

37 Demirer, a.g.k., s. 38. 38 Torunoğlu, a.g.k., s. 19. 39 Kaplan, a.g.k., s. 3.

(22)

satmaktadırlar. Eşitsizliğin gün geçtikçe artan oranda yayılmasının yol açtığı ekolojik risk dünya toplumunun karşı karşıya bulunduğu en ciddi problemdir.40 Ayrıca çevre sorunları, deprem, sel, taşkın gibi birdenbire ortaya çıkmamaktadır, kanserli bir hücre gibi, toprak ve su kaynaklarını etkilemekte, felaket derecesinde bir kuraklık veya şiddetli bir yağış gibi doğal dengeyi altüst eden bir durumla karşılaşana kadar yıllar boyunca yayılmakta ve beklemektedir. Bu durumu Afrika topraklarında meydana gelen değişimle örneklendirebiliriz. Etiyopya’da yaşanan açlık ve felaketin asıl nedeninin, yıllar boyunca bu ülkede uygulanan yanlış tarım teknikleri olduğu BM raporlarınca ifade edilmektedir.41

Brezilya’da tarım arazileri açmak amacıyla, Amazon Ormanları’nın en verimli kesimlerindeki ağaçlar yakılmaktadır. Malezya ve Endonezya’da bulunan Japon kereste şirketleri, yağmur ormanlarındaki ağaçları mobilya imalatı için yok etmektedirler. Ormandan arındırılmış bölgelerdeki yapılan yoğun tarım sonucu çevresel problemler gittikçe artmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde pek çok bölgede ekilip dikilebilir tarım arazileri, kullanılan yanlış tarım teknikleri sonucu azalmakta ve çölleşme giderek artmaktadır.42

Sonsuz ilerleme anlayışına göre doğa ilerlemeye bir sınır koymamaktadır. Ancak, biyolojik çeşitliliğin azalması, fosil yakıt rezervlerinin tükenmeye başlaması, kirliliğin hızlı yayılışı, ekolojik döngülerde meydana gelen bozulmalar, tarihsel ilerlemenin bir sınırla karşılaştığını göstermiştir.43 Dünya, artık çevreyi ve içinde yaşayan canlıları taşıma ve sağlıklı yaşatma gücünden çok fazla şey kaybetmiştir.44 Günümüzde dünyanın karşı karşıya olduğu çevre krizi, küresel ölçekte etkilidir ve çevre problemleri, oran ve yoğunluk olarak kısa bir sürede geometrik olarak artmaktadır. Çevre krizlerinin nedenleri karmaşık olmanın yanında çözümleri kısa süreli çarelerle mümkün görülmemektedir.45 Bulunduğumuz yüzyılda, yaşamımızı tehdit eden acil çözüm gerektiren, karmaşık sorunlara, yerkürenin sürekli olarak ısınması, ozon tabakasının incelmesi, çölleşme, ormanların yok oluşu, küresel ısınma ve sera etkisiyle, tarım

40

Giddens, a.g.k., ss. 27–28.

41

Turhan Günay; Orman Ormansızlaşma Toprak Erozyon, TEMA Vakfı Yayınları, Đstanbul, 1997, s. 21.

42

Handelman, a.g.k., s. 481.

43

Ünder, a.g.k., s. 108–109.

44

Necmi Sönmez; “Çevre Toprak ve Đnsan” Đnsan Çevre Toplum, Ed. Ruşen Keleş, Đmge Kitapevi, Ankara, 1992, s. 37.

45

(23)

alanlarının değişmesi, kıyı kentlerinde meydana gelen su yükselmelerini örnek olarak verebiliriz.46

Bilim ve teknolojide meydana gelen değişimlerle dünya daha istikrarlı ve düzenli bir düzeye gelmenin aksine iyice denetimden çıkmaktadır. A. Giddens’in deyimiyle, dünya elimizden kaçıp gitmektedir. Bilim ve teknolojide meydana gelen ilerlemeler yaşamımızı daha belirgin ve öngörülebilir kılmaktan ziyade tam tersi bir etkiye neden olmaktadır. Đklim değişimi ve bunun getirdiği ve getireceği riskler insanoğlunun doğaya verdiği zararların bir sonucudur.47 Her alanda büyük ölçüde ilerleme kaydedilmesine rağmen, insan faaliyetleri sonucunda yaşam kalitesi düşmüştür. Yağmur ormanlarının aşırı tahribi beklenmeyen sonuçların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Tarımsal mücadele ilaçlarının yanlış kullanımı sonucu ortaya çıkan zehirlenmeler ve gelişmiş ülkelerdeki sanayi atıklarının olumsuz etkileri de önemli çevre sorunları arasında yer almaktadır.48

Özellikle gelişmiş ülkelerde, çevre sorunları teknolojik bir takım yeniliklerle çözümlenmeye çalışılırken, yaratılan tüketim toplumu ve bu topluma sunulan ürünlerin yol açtığı sorunlardan biride katı atık ve çöp sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, yapılan bir araştırmaya göre, New York kenti çöp toplama merkezi Fresh Hills’e haftada 100 bin tondan fazla çöp atılmaktadır. Bu miktar Mısırda bulunan piramitlerden 10 kat daha büyük bir kütleye eşittir.49

Dünya ölçeğinde çevre sorunları dört başlık altında gruplandırmak mümkündür:50

a) Ozon Tabakasının Tahribi: Ozon tabakasında meydana gelen giderek artmakta bu durumun sonucunda da atmosferdeki ozon dengesi bozulmaktadır.

b) Tropik Ormanların Yok Edilmesi: Tropik ormanların yok edilmesi ve bununla birlikte ortaya çıkan tür kaybı, ekolojik açıdan ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.

c) Đklim Değişikliği: Karbondioksit gazının aşırı kullanımı atmosferin ısınmasına, bunun sonucunda da iklim değişimine neden olmaktadır.

46 Uluğ, a.g.k.., s. 19. 47 Giddens, a.g.k., s. 14. 48 Schafer, a.g.k..,s. 107–108. 49 Torunoğlu, a.g.k., s. 26. 50

(24)

d) Nükleer Kirlenmeler.

Bu sorunlardan dünyanın her bölgesi etkilenmektedir. Đfade edilen bu sorunlara (dünya çapında olmasa da uluslararası nitelik taşıyan); asit yağmurları, çölleşme, erozyon, su kaynaklarının azalması- sulak alanların yok olması, okyanuslar ve denizlerdeki balık türlerinin yok olması, aşırı nüfus artışı ve toksik atıklar gibi çevre sorunlarını da ekleyebiliriz.

1.2.2. Ozon Tabakasının Đncelmesi

20. yüzyılın ikinci yarısında, çevre kirliliği dünyanın her yerine yayılmanın yanında, dünyadaki yaşamı mümkün kılan küresel bazı mekanizmaları da etkilemeye başlamıştır. En ciddi kirlilik tehlikeleri ise; küresel ısınma ve sonucunda yaşanan iklim değişimi ile ozon tabakasının incelmesidir.51

Ozon (O3), oksijen gazının yüksek derecede tepkimeye girmiş formudur. Ozon normal oksijen molekülüne göre daha zehirleyici bir gazdır. Stratosferde, yer yüzeyinin 15–50 km yukarısında bulunmaktadır. 1839 yılında, Schönbein tarafından bulunmuş ve tanımlanmıştır.52 Ozon tabakası stratosferde çok ince olarak bulunmaktadır. Stratosferdeki bu tabaka, canlıları güneşten gelen, zararlı morötesi ışınlardan korumaktadır.53 Ozon molekülü zararlı ültraviyole ışınlarını absorbe ederek, bir miktar ısı açığa çıkarır, bu ısı sayesinde atmosferdeki ısı dengesi korunmuş olur.54

Ozon tabakasının incelmesi, Dictionnaire Larousse Ansiklopedisi’nde; yer atmosferinin, ozon yoğunlaşmasında her geçen yıl bir miktar azalma gösteren bölgesi olarak tanımlanmaktadır.55

Đnsan faaliyetleri sonucunda, atmosfere yayılan bazı gazlar nedeniyle atmosferdeki doğal ozon dengesi bozulmaktadır. Spreylerde ve soğutucularda kullanılan kloroflorokarbon (CFC) gazları, egzoz gazları, fabrika bacalarından ve orman

51

Clive Ponting, Dünyanın Yeşil Tarihi Çevre ve Uygarlıkların Çöküşü, Çev: Ayşe Başcı Sander, Sabancı Üniversitesi Yayınevi, Đstanbul, 2000, s. 336.

52

Christie Maureen, Ozone Layer: A Philosophy of Science Perspective, Cambridge University Pres, Port Chester, NY, USA, 2001, s. 9.

53

Anny-Chantal, Levasseur-Regourd; “Atmosfer ve Ekoloji”, Théma Laurousse, Çev: Birsel Özuzma, Milliyet Gazetecilik A.Ş., 1994, s. 117.

54

Necdet Çelik, “Ozon”, www.kimyaokulu.com/merak%20ediyorsaniz/html/ozon.htm, (02.06.2005)

55

(25)

yangınlarından çıkan karbondioksit ve metan gazları, gübre ve ilaç sanayinde kullanılan gazlar ozon tabakasının incelmesine neden olmaktadır.56

Ozon tabakasının incelmesi diğer bir küresel sorun olan dünya ikliminin değişmesi ile de yakından ilgilidir, çünkü ozon tabakasının iki temel işlevi bulunmaktadır ilki, güneşten yayılan zararlı morötesi ışınları süzmek diğeri ise, atmosferdeki sıcaklık dengesini düzenlemektir. Ozon tabakasında meydana gelen inceleme nedeniyle, tabaka güneşten yayılan morötesi ışınları tutma ve bunların yeryüzüne ulaşmasını engelleme işlevini tam olarak yerine getirememektedir.57

Ozon tabakasının incelmesi konusu, iklim değişimine göre daha çabuk gündeme gelmiştir. Đncelme ilk olarak Đngiliz bilim adamlarının Antarktika üzerinde 1977 yılında yaptıkları incelemeler sonucu dünya gündeminde yer almıştır. Đncelme sonucu ortaya çıkan zararın daha çabuk ve daha kolay algılanması, iklim değişimine göre uluslararası toplumu daha önce faaliyete geçirmiştir.58 Ozon tabakasındaki incelme hakkında, uluslararası alanda ilk adımı Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), 1975 yılında atmıştır. Dünya Meteoroloji Örgütü’nce desteklenen bir çalışmaya dayanarak, ozon tabakasında bir incelmenin gözlendiği ve bunun da büyük ölçüde kloroflorokarbon (CFC) gazlarının yoğun olarak kullanılmasından kaynaklandığı, UNEP tarafından dünya kamuoyuna duyurulmuştur. 1977 yılında toplanan UNEP Uzmanlar Konferansı tarafından Ozon Tabakası için Dünya Eylem Planı kabul edilmiştir. Ancak plan, ozon tabakasındaki sorunun nedenleri ve çözüm yolları hakkında geçerli bilimsel verilere dayanmamaktadır.59

Ozon tabakasında meydana gelen incelmeye karşı gösterilen tepkileri iyimserler ve kötümserler olmak üzere iki gruba ayırabiliriz. Đlk grupta yer alan iyimserler, zararlı kimyasal maddelerin ortadan kaldırılması için atılan adımlar ve etkileyici düzenleyici tedbirler, tüketiciler için alternatif maddelerin geliştirilmesi, tüm devletler tarafından desteklenen kapsamlı bir anlaşmanın imzalanması, gerekli maliyetin kuzeyli zengin ülkelere yüklenmesi konularına dikkat çekmekte ve 1987 Montreal Protokolü ve sonrasında 1990’lardaki gelişmeleri yapıcı bir tepki olarak nitelendirmektedirler. Kötümserler ise, ozon tabakasında meydana gelen incelmenin gün geçtikçe arttığını ve yol açtığı tehditlerin sürekli artış gösterdiğini ve incelmenin tahmin edilenden daha büyük

56

Kazım Yıldız,, Şengün, Sipahioğlu, Mehmet, Yılmaz; Çevre Bilimi, ss. 122–123.

57

Kaplan, a.g.k., s. 43.

58

Bülent Duru, “Viyana’dan Kyoto’ya Đklim Değişikliği Serüveni”, Mülkiye Dergisi, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları, C. 25, S. 230, Ankara, 2002, s. 305.

59

(26)

boyutlarda olduğunu ayrıca bu durumun hem Kuzeyde hem de Güneyde yaşandığını savunmaktadırlar. Bu tartışmalar nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Ozon’a dair elde edilen veriler, bu konuda yapılanların ne kadar yetersiz kaldığını gözler önüne sermektedir.60

Montreal Protokolü’nden günümüze kadar geçen sürede, ozon tabakasını incelten maddelerin tüketiminde % 70’lik bir azalma söz konusu olmasına rağmen, ülkelerin protokoldeki taahhütleri yerine getirme durumunda dahi, ozon tabakasının normal seviyesine gelebilmesi için 50 yıllık bir zaman dilimi gerekmektedir.61

1.2.3. Tropik Ormanların Yok Edilmesi

Bitki örtüsü, hayvan ve mikroorganizmaları, mineral maddeleri, hidrolojik ve mikroklimatik özellikleri ile aralarında madde ve enerji akımı bakımından ilişkiler bütününe sahip, ağaç ve ağaççık topluluğu orman olarak tanımlanmaktadır.62

Ormanlar, dünya kara alanlarının %30’luk kısmını kaplamaktadırlar. Yüzölçümleri, 3,8 milyar hektardır. Tropikal ve yarı tropikal ormanlar bu oranın %56’lık kısmını oluşturmaktadırlar. BM tarafından hazırlanan bir rapora göre, dünya orman tahribatı endişe verici düzeye ulaşmıştır. Rapora göre her yıl, 9,4 milyon hektar kaybedilmektedir. 63

Almanya’da yapılan bir araştırmaya göre, yüz yıllık bir ağaç kesildiği zaman, bu ağacın satışından elde edilen kazancın, ağacın yüz yıl boyunca topluma sağlayacağı yararların toplamının sadece 1/2000’i kadar olduğu hesaplanmıştır.64

1950 yılında yerkürenin dörtte biri verimli ormanlarla kaplı bulunmaktaydı. Bu oran 1975 yılında beşte birine düşmüştür. Nüfusun hızla artması ve başta tropikal bölgelerde yaşanan orman kayıpları göz önünde bulundurulduğunda 2020 yılında bu oranın yedide bire düşeceği hesaplanmıştır. Bu zaman aralığında ne yazık ki ormanların en az %40’nın, türlerinse, %20’sinin kaybedileceği tahmin edilmektedir.65

Tropikal yağmur ormanlarında meydana gelen bu aşırı tahribat sonucu, yağmurlar ve suyolları toprağın yüzeyini sürüklemekte, kuraklık ve seller daha da

60 Günay, a.g.k., ss. 36–37. 61 Palabıyık, A.g.k, s. 251. 62

Keleş, Hamamcı, a.g.k., s. 134.

63

“Dünyada ve Ülkemizde Orman Varlığı”, www.cevreorman.gov.tr/or_03.htm , (03.03.2005)

64

A.g.k., s. 37.

65

(27)

artmaktadır. 1998 yılında Orta Amerika’da, büyük zarar veren kasırgaların yol açtığı seller ormanların yok edilmesi sonucu daha da kötüleşmiş, daha çok tahribata yol açmıştır.66

Şuan dünya üzerinde tropik ormanlar, hızla yok edilmekte, kesilen arazilerin bir bölümü tarım için kullanılmaktadır. Ormanlar, kullanıldıktan sonra terk edilen bölgelerde “ikincil orman” olarak adlandırılan yeni bir bitki örtüsü meydana gelmektedir. Günümüzde birçok ülkede yaşlı ormanlardan daha fazla ikincil orman alanı bulunmaktadır. Biyolojik çeşitliliği geleceğe taşıması bakımından ikincil ormanlar oldukça önemlidir. Ancak Science Dergisi’nin Şubat 2005 tarihinde yayımladığı Uzay Sezen tarafından yapılan bir araştırma, ikincil ormanlardaki genetik çeşitliliğin, yaşlı ormanlara göre oldukça düşük düzeyde olduğunu göstermektedir.67 Dünya ekosistemleri arasında en zengin ecza maddeleri tropik ormanlarda bulunmaktadır, ayrıca bu ormanlar dünyanın yağmur dengesini düzenleyerek, oksijen kaynağı olarak işlev göstermektedirler. Dünya iklimi üzerinde de önemli etkileri bulunmaktadır.68

1.2.4. Küresel Đklim Değişimi

Fosil yakıtların yoğun olarak kullanımı, orman arazilerinin ve bitki örtüsünün yok edilmesi, yaşanan hızlı ve çarpık kentleşme sonucu dünya atmosferi daha fazla ısınmakta ve buna bağlı olarak iklim değişimleri yaşanmaktadır.

Eski dönemlerle ilgili iklime ait veriler hakkında yeterli bilgilere sahip olunmaması ve yapılan ölçümlerin çok uzun dönemleri kapsaması nedenleriyle iklim değişimlerinin belirlenmesi ve bir sorun olarak gündeme gelmesi uzun zaman almıştır. Bu değerlendirmelere göre çevreyle ilgili konular içinde, iklim değişimlerinin birtakım belirsizlikleri olduğunu söyleyebiliriz:69

a) Đlk olarak teknolojik gelişmelerin ve alınacak siyasi kararların, salınım düzeylerini ne oranda etkileyeceği kuşkuludur.

b) Isı değişiminin belirlenmesiyle ilgili meteorolojik modeller karmaşık bir yapıdadır, bununla birlikte karşılıklı olarak birbiriyle bağlantılı çok sayıda değişken mevcuttur sonucunda iklim değişiyle ilgili bilimsel bulgular kesinlik göstermemekte ve geçerli tahminler yapmaya elverişli olmamaktadır.

66

Handelman, a.g.k., s. 481.

67

“Đkincil Ormanlar”, http://www.kesfetmekicinbak.com/atlasdan/yervegok/01487/ , (23.05.2005)

68

Kışlalıoğlu, Berkes, a.g.k., s. 71.

69

(28)

c) Küresel ısınmanın etkilerinin neler olacağı tam olarak bilinmemektedir. Bu belirsizlikler, iklim değişiminin bir sorun olarak gündeme gelmesini güçleştirmiştir.70

1.2.5. Nükleer Kirlenmeler

Atomun parçalanmasının bulunmasının ardından, iki temel alanda yenilikler yaşanmıştır. Bunlardan ilki, silahlanma (atom bombası) alanında, diğeri ise enerji alanında ( nükleer güç santralleri) gerçekleştirilmiştir. 1960’lı ve 1970’li yıllar, nükleer teknolojinin dünyaya yayıldığı tarihler olmuştur. 71

Nükleer güç, gelecek kuşaklara ihtiyaç duyacakları tüm enerjiyi yakıt sorunlarına bağlı olarak ortaya çıkacak fiyat artışlarından etkilenmeksizin sağlayabilecek kolaylıklara sahiptir.72 Ancak, 1980’li yıllarda ortaya çıkan atıkların ne şekilde halledileceği sorunu bir türlü çözümlenememiştir. Nükleer atıkları, düşük dereceli ve yüksek dereceli atıklar olmak üzere iki gruba ayırabiliriz. Düşük dereceli atıkların yarı ömürleri 30 yıldır ve çimentodan yapılmış tanklar içersinde, yeraltında 100 yıla kadar depolamak uygun bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Sorun yüksek dereceli atıkların depolanması konusunda ortaya çıkmaktadır, çünkü bu maddelerin yarı ömürleri yüzyıllar sürmekte ve herhangi bir kaza sonucu çevreye yayılmaları durumunda ölümcül sonuçlara neden olur ve yayıldıkları çevreyi de binlerce yıl yaşanmaz kılmaktadırlar.73

Teorik hesaplamalara göre, nükleer kaza ihtimali çok yüksek olmasa da, tarihte uygulamada ciddi tehlikeler yaşanmıştır. Dünya nüfusunun tamamı, 1945–1985 yılları arasında, atmosferde meydana gelen 458 nükleer patlamaya maruz kalmıştır. Patlamalar sonucunda, ne kadar insanın kansere yakalandığı, genetik bozukluklarda ne oranda bir artış yaşandığı ise tam olarak bilinmemektedir. Nükleer güç, kazalarının en korkuncu ise, 1986 yılında Ukrayna’da Çernobil felaketiyle yaşanmıştır. Sırf kazanın yaşandığı Sovyetler Birliği’ndeki en az yüz bin insanın sağlığı bu felaketten çok ciddi biçimde etkilenmiştir.74

70

Duru, a.g.k., s .304.

71

Tezcan E. Abay; S. Uludağ; “Yeni Bir Felaket Eşiğinde Eski Bir Đhanet: Enerji Politikaları ve Nükleer

Santraller”, Küreselleşmenin Ekolojik Sonuçları, Ed: Göksel, N.Demirer-Tezcan, E. Abay, Özgür

Üniversite Kitaplığı: 28, Maki Basın Yayın, Ankara, 2000, s. 68.

72

Bernard L. Cohen, Çok Geç Olmadan, Çev. Miyase Göktepeli, TÜBĐTAK Yayınları, Ankara, 1998, s. 6.

73

Abay; Uludağ; a.g.k, s. 70.

74

(29)

Cohen, nükleer güç konusunda toplumun yanıtlığını ve nükleer güçle ilgili konuların fazlasıyla abartıldığını, enerjiyle ilgili çalışan bilim adamlarının %95’nin nükleer enerjiden yana olduğunu belirtmektedir. Cohen’e göre, dünyada ki hiçbir şey mükemmel derecede güvenli değildir. Yalnız, elektrik üretmek için kullanılabilecek diğer yöntemlerle ya da elektrik dışındaki diğer risklerle karşılaştırma yapıldığında, nükleer gücün tehlikeleri çok azdır. Nükleer atıkların yok edilmesi konusunda ise, atıkları kaya kütlelerine dönüştürüp, toprağın altına gömülmesinin oldukça güvenli olduğunu belirtmektedir.75

Nükleer güç karşıtı görüşlere göre ise, dünyanın ısısının artmasına paralel olarak, nükleer tehditte büyümüştür. Int. Herald Tribune, The Gurardian ve Le Monde gazetelerinde, Ekim 1995 yılında arka arkaya yayımlanan makalelerin ortak görüşlerine göre; Doğu-Batı arasında farklı bir güç mücadelesi bulunmakta ve Eski Doğu bloğu ülkelerinde bulunan nükleer santraller potansiyel bir tehdit oluşturmaktadır. British Medical Journal’a göre nükleer atıklar ile kanser hastalığı arasında doğrusal bir bağlantı bulunmaktadır. Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ahmet Yüksel Özemre; Radyoaktif atıkların çevreden izole etmek için ABD’nin 3 milyar dolar harcama yaptığını belirtmiştir.76

1.3. ÇEVRE KĐRLĐLĐĞĐ

Đnsan faaliyetleri sonucunda, bir çeşit ilişkiler bütünü olan çevrede, kendine özgü nicelik ve niteliklerinde meydana gelen değişimler sonucunda bir takım sorunlar meydana gelmektedir. Sorun, doğanın ilişkiler ve dengeler sisteminin zorlanması sonucu ortaya çıkmaktadır. Dengeler sistemi, karşılaştığı yeni sorunları kaldıramaz düzeye geldiği zaman, yani doğa kendini yenileyebilme özelliğini yitirmeye başladığı anda kirlenme diye adlandırılan dengesizlikler oluşmaktadır. Bu durumda, insanın doğa üzerindeki sonsuz beklentileri sonucunda doğal kaynaklar ya tahrip olmakta ya da hızla tükenmektedir.77

Kirlilik insan yaşamını, ekolojik sistemdeki dengeleri, yaşam koşullarını ve kültürel değerleri zarara uğratan, hava, su ve topraktaki fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerde istenmeyecek şekilde meydana gelen değişikliklerdir. Kirliliğin sürekli arış

75 Cohen, a.g.k., ss. 268–300. 76 Demirer, a.g.k., ss .40–41. 77

(30)

göstermesindeki en önemli etken ise, insan nüfusunda ve tüketimde meydana gelen artıştır.78

Doğada insan faaliyetleri sonucu ortaya çıkan tahribat, antropojenik çevre kirlenmesi olarak tanımlanmaktadır.79 Çevre kirliliği, modern insanın ekosistemi, ekolojik yönden kabul edilmeyecek şekilde zorlaması sonucunda ortaya çıkmaktadır.80

1.4. KĐRLĐLĐK ÇEŞĐTLERĐ 1.4.1. Hava Kirliliği

Hava, dünyayı çepeçevre çevreleyen bir gaz tabakasıdır. Büyük bir kısmı nitrojen (% 78) ve oksijen (% 20) gazlarında meydana gelmekte, geri kalan kısmı da çeşitli gazlardan oluşmaktadır.

Sanayi devrimi sonucunda, enerjinin ve özellikle fosil yakıtların, yoğun olarak kullanılmaya başlaması hava kirliğine yol açmıştır. Hava kirliliğinin ortaya çıkmasında en önemli iki etken, kentleşme ve sanayileşmedir. Artan enerji gereksinimini karşılamak için kullanılan fosil yakıtlar teknik yanmayla birlikte hava kirliliğine sebep olmuştur. Hava kirliliğinin küresel etkileri, atmosferdeki karbondioksit gazının yoğun olarak birikmesi sonucu, dünyanın giderek ısınması yani sera etkisi ve ozon tabakasının incelmesidir.81

Hava kirliliğinin artış göstermesindeki en önemli etken, insan nüfusunda son yüz yılda meydana gelen yaklaşık dört kat civarındaki artıştır. Nüfus artışına paralel olarak, ısınma, ulaşım, endüstriyel ve tarımsal üretim taleplerinin artış göstermesi ve kentsel mekânlarda gerekli ve yeterli önlemlerin alınmaması sonucu endüstriyel ve tarımsal alanlarda hava kirliliği ciddi boyutlara ulaşmıştır.82

Hava kirliliği ayrıca bir ülke yada bir bölge ile sınırlı kalmamaktadır. Hava akımları aracılığı ile kirlilik ülkeden ülkeye yada bölgeden bölgeye taşınabilmektedir.

78

Marın, a.g.k., s. 50.

79

Hüseyin Özdilek, “Hava, Su ve Toprak Kirliliği”, Çevre Sorunlarına Çağdaş Yaklaşımlar Ekolojik,

Ekonomik, Politik ve Yönetsel Perspektifler, Ed: Mehmet C. Marın, Uğur Yıldırım, Beta Basım A.Ş.,

Đstanbul, 2004, s. 75.

80

Ediz Hun, “Canlı Çevrenin Dünü Bugünü ve Yarını”, Đnsan Çevre Toplum, Ed. Ruşen Keleş, Đmge Kitapevi, Ankara, 1992, s. 25.

81

Keleş, Hamamcı, a.g.e., s.105.

82

(31)

Đstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Tayfun Kındap’ın yapmış olduğu bir araştırmaya göre, ülkemizde özellikle kuzeybatı ve batı bölgelerde yaşanan hava kirliliğinin % 50’sini Avrupa üzerinden rüzgâr yoluyla taşınan partikül maddeler oluşturmaktadır. Araştırmaya göre, Avrupa ülkelerindeki emisyon miktarı % 50 arttığı zaman, Đstanbul’daki hava kirliliği de %50 oranında artış göstermektedir. Soğuk ya da sıcak hava aracılığıyla havayla birlikte partikül maddelerde taşınmaktadır. Örneğin, Bulgaristan’da oluşan kirliliğin, altı saat sonra Đstanbul’a ulaştığı tespit edilmiştir.83

Dünya Sağlık Örgütü tarafından, 2000 yılı Ekim ayında yayımlanan rapora göre, her yıl üç milyon insan hava kirliliği nedeniyle yaşamını kaybetmektedir. Bu sayı dünya üzerinde meydana gelen yıllık ölümlerin, % 5’ini oluşturmaktadır. Ayrıca kapalı mekânlardaki hava kirliliği nedeniyle de yaklaşık, elli milyon kişi solunum yolu hastalıklarına yakalanmaktadır. Yapılan istatistiklere göre, kapalı mekânlardaki hava kirliliği nedeniyle ölen kişilerin % 67’si gelişmekte olan ülkelerde, % 1’i ise gelişmiş ülkelerin kırsal kesimlerinde yaşamaktadır.84

ABD’de hava kirliliği nedeni ile her yıl 64 bin kişi hayatını kaybetmektedir. Ulusal Kaynakları Koruma Konseyi’ne göre, hava kirliliği özellikle kalp ve akciğer hastalarına zarar vermektedir. Đstatistiklere göre, en fazla ölümler Los Angeles, New York, New Jersey ve Chicago şehirlerinde görülmektedir.85

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Avrupa’daki hava kirliliği nedeniyle Avrupa şehirlerinde yaşayan Avrupalıların yaşam sürelerinin bir yıl kısaldığı uyarısında bulunmuştur. Özellikle dizel araç kullanımının yaygınlaşması, hava kirliliğini artırmıştır. Dizel araçlar, normal araçlara oranla, 100 kat daha fazla parçacık yayarak hava kirliliğini artırmaktadır.86

1.4.1.1. Asit Yağmurları

Sülfür dioksitin temel kaynaklarını, fosil yakıtlar ve sülfit demir cevherlerinin eritilmesi oluşturmaktadır. Buna ek olarak fosil yakıt kullanımı sonucunda nitrojen, oksijenle birleşerek nitrojenoksiti meydana getirmektedir. Bu oksitlerin atmosfere

83

Oya Ayman, “Partikül Madde Göçü”, National Geographic, Ağustos–2005, s. 32.

84

Ramazan Özey; Günümüz Dünya Sorunları, Aktif Kitapevi, Đstanbul, 2004, ss. 177–178.

85

Demirer, a.g.k., s. 45.

86

(32)

ulaşması ve bir dizi işlemden geçerek yağışları doğal olmayan bir biçimde asitli hale getirmesi sonucu sülfürik ve nitrik asitli asit yağmurları oluşmaktadır.87

Asit yağmurları çeşitli kaynaklardan ve özellikle fosil yakıt kullanımından kaynaklanan bazı gazların atmosferdeki nemle birleşerek aside dönüşmesi ve bunun kar, yağmur gibi çeşitli doğa olaylarıyla yeryüzüne ulaşması sonucu meydana gelmektedir. Asit yağmurları insan sağlığına özellikle solunum sistemini tahriş ederek etki etmektedir. Yağmurlar su ortamındaki asit dengesini bozarak sudaki canlı yaşamın yok olmasına yol açmakta, bununla birlikte toprakta bulunan bazı maddelere de zarar vererek, toprağın doğal yapısını bozarak burada yaşayan canlıları yok etmekte, aynı zamanda, doğal ve kültürel yapıların yıpranmasını ve tahribini hızlandırmaktadırlar.88

Günümüzde çoğu ülkede özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika başta olmak üzere sülfürik asit ve nitrik asit ihtiva eden yağmurların yağdığı görülmektedir. Son yıllarda Türkiye’de de görülen asit yağmurları, kimyasal atıklar ve sanayi üretimi ile ilgili olarak büyük oranda Avrupa kaynaklı olmasına rağmen soruna sebep olmayan pek çok gelişmekte olan ülkeyi etkiler duruma gelmiştir.89 Sülfür dioksit üretiminin 1860 yılındaki küresel üretim düzeyi on milyon ton iken, bu miktar 1970’li yıllarda yüz elli milyon tonun üzerine çıkmıştır. Bu emisyonların yarısı Ekonomik Đşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’na (OECD), üye yirmi dört ülkeden kaynaklanmaktadır. OECD ülkelerinin daha temiz teknolojileri kullanması sonucu 1970’lerden sonra sülfür dioksit emisyonlarında önemli bir azalma olmasına karşın, Doğu Avrupa, Çin, Eski Sovyetler Birliği ülkeleri ve gelişmekte olan ülkelerde emisyon miktarı halen artmaktadır.90 Dünya üzerinde kirlilik düzeyi en yüksek olan ülke, Çin’dir. Hava kirliliği nedeni ile ülkenin üçte birlik kısmı asit yağmurlarına maruz kalmaktadır.91

Asit yağmurları başlangıçta, fabrika bacalarının kısa oluşu nedeniyle, sanayi merkezleri çevresinde görülen yerel nitelikli bir olaydı. Daha sonra fabrika bacalarının yükseltilmesiyle kükürt dioksit atmosferin üst tabakalarına kadar taşınmıştır. Sonucunda

87 Ponting, a.g.k, s. 320. 88 Yıldız vd., a.g.k., s. 12. 89 Görmez, a.g.k., s. 50. 90 Ponting, a.g.k., s. 321. 91 Özey, a.g.k.,. s. 178.

(33)

ise sorunlar, yerel ölçekten, bölgesel ölçeğe taşınmış, yüzlerce kilometre uzaklıktaki mesafelerde coğrafi sınır tanımayan asit yağmurları oluşmuştur.92

1.4.2. Su Kirliliği

Su ortamındaki doğal dengenin bozulması sonucu kirlilik meydana gelmektedir. Yaşama kalitesinin artması ve buna bağlı olarak teknolojide meydana gelen gelişmeler sonucu birçok kirletici suya karışmakta bunun sonucunda da su kaynağının belli bir amaç için kullanımı azalmakta veya kullanılamaz hale gelmektedir.93

Su kirliliğine neden olan kaynakları dolaylı ve dolaysız (direk) kirleticiler olmak üzere iki kategoride sınıflandırabiliriz. Direk kirleticiler, fabrika atıkları, rafineriler gibi endüstriyel atıklar ve kentsel faaliyetler sonucu ortaya çıkan kirleticilerin su kaynaklarına karışması ve suyun yapısını değiştirmesidir. Amerika’da ve diğer ülkelerde fabrikaların faaliyetlerinin denetim altına alınabilmesine karşın yinede kirleticilerin sulara karışması engellenememektedir. Tarımsal faaliyetlerde kullanılan maddeler, atmosferdeki kirleticiler, yağmur sularıyla yeraltı sularına karışmaktadırlar bunlar dolaylı kirleticiler olarak adlandırılmaktadırlar. Atmosferdeki kirleticiler insan faaliyetleri (egzoz gazları, fabrika faaliyetleri gibi) sonucu meydana gelmektedir. Kirleticiler, organik, inorganik, radyoaktif, asidik olmak üzere geniş olarak sınıflandırılabilirler.94

Suyun yapısının bozulması sonucu, sucul ekosistemlerdeki dengeler bozulmakta ve giderek doğadaki tüm suların sahip oldukları kendi kendilerini temizleme kapasitelerini azaltmakta ya da yok olmasına neden olmaktadır.95 BM Asya Pasifik Ekonomik ve Sosyal Komisyonu’nun 22 Mart 1997 “Dünya Su Günü”nde açıkladığı rapora göre güneyde, su kirliliği nedeniyle 25 milyon insan yaşamını yitirmektedir. Dünya nüfusunun üçte ikisinin 30 yıl içinde ciddi boyutlarda su sıkıntısı çekeceği raporda altı çizilen bir başka önemli noktadır. Kronik su kıtlığı dünya nüfusunun % 40’nın yaşadığı 80 ülkede etkilidir.96 Gelecekte ülkeler arasında su savaşları yaşanmasının muhtemel olduğu bilim adamlarınca belirtilmektedir.

92

Nur Sözen, “Yeşil Saygısının Evrensel Kuralları”, Đnsan Çevre Toplum, Ed. Ruşen Keleş, Đmge Kitapevi, Ankara, 1992, s .97.

93

A.g.k., s. 111.

94

Ken Rubin, “What Are The Sources of Water Pollution?”,

http://www.soest.hawaii.edu/GG/ASK/waterpol3.html, (13.04.2005)

95

Özdemir, a.g.k., s. 111.

96

Şekil

Tablo 1: Bazı Temel Çevre Sorunları ile Bunlara Đlişkin Etki Şekilleri ve Çözüm Yolları
Şekil  1:  1958  –  1990  Yılları  Arası  Atmosferdeki  Karbondioksit  Emisyon  Miktarı
Tablo  3:    1989  –  1995  Yılları  Arası  Küresel  Isınmaya  Bağlı  Olarak  Meydana  Gelen  Afetlerin Sayısal Değerleri
Tablo 4: Rio Hedeflerinin Ulusal Ölçekte Uygulanmasına Đlişkin Değerlendirme (%)
+5

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu bağlamda denebilir ki modern dünyada iki çeşit insan vardır: modern insanla yani modernizmin nesnesi olduğu kadar öznesi de olmak çabasından vazgeçmeyen

Türkiye, iklim değişikliğinden en çok etkilenen alanlardan biri olan Akdeniz Havzası’nda bulunan bir ülke olarak, Bir- leşmiş Milletler çatısı altında devam eden

Gelişmekte olan ülkelerin de sera gazı salımlarında 2020 yılına kadar yüzde 15-30 arasında azaltım yapmaları gerekiyor.. Bunun mümkün olmas ı için gelişmiş

Kriter olabilecek bir eğilimi ortaya çıkarmak için elde yeterli veri yok ancak önümüzdeki yüzyılda deniz seviyesinin yarım metre kadar artacağını gösteren rakamlar

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin doğal afet kapsamına alınması, olumlu ama yeterli değil.. Uygulamada neler yap ılacağını

Demek ki belirli bir sera gazı konsantrasyonuna tekabül eden kararl ı ortalama sıcaklığını gözleyebilmek için yaklaşık 50 sene, buna bağlı diğer iklim

Munzur Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi ,Yıl:7, Cilt:7, Sayı:13, Güz 2018, e-ISSN: 2636-7815. GENERAL VIEW OF UNETHICAL BEHAVIORS AND APPLICATIONS IN PUBLIC HEALTH INSTITUTIONS

Küresel Eylem Grubu, iklim değişikliğine karşı, Türkiye'nin Kyoto Protokolü'nü imzalaması, nükleer enerji.. planlar ından vazgeçmesi ve yenilenebilir enerji