Selçuk Üniuersitesi/Seljuk Uniuersity
Fen-Edebiyat Fakültesi/Faculty of Aris and Sciences Edebiyat Derglsi/Joumal of Social Sciences
Yıl/ Year: 2008, Sayı/Number: 19, 215-241
MEŞRUTİYET'TEN CUMHURİYET'E
HASAN
FEHMİ'NİN YAŞADIKLARIÖzet
Yrd. Doç. Dr. Necmi UYANIK
Selçuk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Faküftesi Tarih Bölümü
nuyanik@selcuk.edu.tr
Bu çalışmada, İkinci Meşrutiyet Devri son Osmanlı ulemalarından olan Hasan Fehmi'nin (Başoğlu) yaşadıkları, Türk yenileşme tarihi ekseninde incelenmeye çalışılmıştır. Bir medrese hocası/rektörü olarak Mütareke Devrindeki kunımlarla olan ilişkisi, İstiklal Mahkemelerindeki yargılanışı ve 1950'lerde Diyanet İşleri Başkanlığındaki faaliyetleri değerlendirilmiştir. Bu şekilde Milli Mücadele, İnkılap hareketleri ve 1950'1er Türkiye'sinin yapısal değişimi içinde Hasan Fehmi'nin temsil etmiş olduğu kuşağın reflekslerindeki fikri değişim, din-siyaset ilişkisi ekseninde gözler önüne serilmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Hasan Fehmi, ulema, diyanet, İstiklal Mahkemesi, siyasi değişim
THE EXPERIENCE
-
OF HASAN
FE'HMİFROM THE CONTITUTIONAL
PERIOD TO THE REPUBLICAN PERIOD
Abstract
in this study the experiences of Hasan Fehmi (Başoğlu), one of the latest Muslim ·theologians of the Ottoman of The Second Constitutional Era were examined through the direction of historical period of Turkish Modernizafion. The activities of him regarding the relations between the institutions during the Annistice Years asa lecturer anda rector (head) of a madrasah (Moslem theological school }, the trial process at the lndependence Courts and the perfoımance of him at the Department of Religious Affairs have been studied. So the ideological adjustment observed in the generation of Hasan Fehmi was examined on the basis of religion-politics during the period of The National Struggle, Turkish Revolulion and lhe new structure of the Turkey's in 1950.
Key Words: Hasan Fehmi, theologician scholar, religious, lndependence Court, political adjustment
216 Necmi UYANIK
GİRİŞ
Osmanlı Devletinin son dönemleri içerisinde yaşayan Türk yönetici ve aydınları devleti nasıl kurtarabiliriz sorusuna farklı siyasi yaklaşımlarla cevap bulmaya çalışırken1, emperyalist devletlere karşı vermiş olduğu mücadele
sonucunda bağımsızlığını kazanmış olan Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetici, aydın, asker vb. kadroları bu sefer, devleti nasıl sağlam esaslar çerçevesinde güçlü
kılabiliriz, sorusuna anlamlı cevaplar bulmaya çalışmışlardır. Yeni Türk devletinin bu çabaları ise, şüphesiz Türk çağdaşlaşması ekseninde ve bir devrim/inkılap
aşamasında şekillendirilmeye çalışılmıştır.
Türk devlet geleneği içerisinde önemli bir yeri olan ulema ve askerin2 yanına, Tanzimat sürecinde bürokrasinin (Kalemiyye) etkin şekilde devlet merkeziyetçiliğine paralel olarak sistemde yer almasıyla, modernleşme algısı, yeni
Türk devletini özellikle asker ve aydın kesim tarafından tarihte geleceğe dönük mecrasına sokmuştur. B. Lewis'e göre Osmanlı Devletinde yaşanan çöküntü, bürokratik ve dini kurumları etkilemiş XVI. yüzyılın yeterli, titiz bürokratının yerine, bozulan bir bürokrasi ortaya çıkmıştır3• Bu bağlamda diğer dönemlerde olduğu gibi, Türk yenileşme tarihi (Batılılaşma) açısından, problem alanı oluşturan
konulardan birisi de din ve siyaset ilişkisi olmuştur. İslam'ın Hristiyanlıktan farklı olarak siyasi alana el atması ve Osmanlı Devletinde dinin temsilcisi olan ulemanın ve medreselerin
XVII-XVIII.
yüzyıllardan itibaren gelişmelere ayak uyduramaması siyasi alanı iyice sorunlu hale getirmiştir. Türk töresi, coğrafya ve İslam unsuruTürk devlet yapısını biçimlendirirken, ortaya çıkan bu örgü, Batılı değerlerin.
benimsenmesinde, bir anlamda Modernleşme sürecinde Türkiye'nin önündeki en büyük meselelerden birisi olmuştur. Özellikle Türk siyasi ve fikir tarihi açısından kurumsal alanda yaşanan gelişmeler il. Meşrutiyet Devri'ni, Cumhuriyet
Türkiye'sinin kozası haline getirmiştir.
Bu makalede ele alınan konu ve zaman aralığı, Türk Modernleşme sürecinin özellikle Cumhuriyet devrinde, eski ile yeninin çatışması ya da yeni değerlerin devlet ve toplum hayatına yedeştirilmesi dönemini kapsamaktadır. Dolayısıyla genç Türkiye'hin yaşamış olduğu "devrim" süreci, onu doğuran ortam dikkate alınmadığı· takdirde, İstiklal Mahkemelerinin kurumsal değeri, siyasi, sosyal, iktisadi vs. değişikliklerle birlikte tarihten gelen insan unsurunun bu tablo
1 Burada verilmeye çalışılan cevaplar genel mahiyette düşünüldüğü zaman şüphesiz yenileşme konusuyla bağlantılıdır. Elçilerin seyahatname ve risalelerinin yanı sıra aydınların birçoğu hataları
sıralarken, bir kısmı da Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük ve Batıcılık gibi fikir akımları ekseninde projelerini ortaya koymuşlardır. Bu eserlerden bazıları şu şekildedir: Tüccarzade İbrahim Hilmi, Aurupalıla§mak Felôketlerimizin Esbabı, Kitabhane-i İslam ue Askeri, 1332/1914; Prens Sabahattin, Türkiye Nasıl Kurtarılabilir ue İzahlar, Ayraç Yay., Ankara 1999; Celal Nuri (İleri}, Tarih-i Tedenniyôt-ı
Osmaniye, Matbaa-i İctihad, İstanbul 1913; Haşim Nahit (Erbil}, Türkiye için Necat ve İ'tila Yolları, Şems Matbaası, İstanbul 1916. Son eserin Latin harflerine çevrilmiş şekli için bk., Haşim Nahit (Erbil), Türkiye İçin Necat ue l'tila Yolları (Türkiye'nln Kurtuluş ue Yükselme Yolları), (Yay. Haz. N. Uyanık-F. Ata), Tablet K.evi, Konya 2006.
2 Aydın TANERİ, Türk Devlet Geleneği Dün-Bugün, MEB Yay., İstanbul 1993, s. 187-285.
Meşrutiyet'ten Cumhurlyet'e Hasan Fehmi'nin Yaşadıkları _ _ __ __ _ _ _ _ _ _ -=2-=l 7
içerisinde nerede olduğu ya da olması gerektiği gibi konular bilimsel tarih
yaklaşımından uzak olacaktır. Bu nedenle mukayeseli tarihsel bir perspektif konunun daha iyi anlaşılmasına olanak sağlamış olacaktır.
XX. yüzyılın başında yaşanan Türk İnkılap hareketine gelene kadar XIX. yüzyıl, Avrupa tarihi açısından bir "güç yüzyılıdır". Öncesi itibarıyla İngiliz, Amerikan ve Fransız devrimleri, Sanayi İnkılabı'yla birlikte Rus İhtilali değişimin ana saikleri ya da görüntüleridirler. Bu devrimler çağında şüphesiz bazı özellikler dikkat çekicidir. Avrupa'da "devrim" ve "karşı devrim" hareketleri paralelinde görülen "şiddet", devrimlerin ortak özelliğidir. Fransız Devrimi, on binlerce can
alırken, bazen devrimin yönetim kadrosu açısından da Robes Pierre ve Danton
örneğinde görüldüğü üzere "kendi çocuğunu yiyecektir". Danton'un giyotine giderken söylediği "ikametgahım hiçlik, ancak tarihin panteonunda yaşayacağım" sözü ve "cumhuriyetin cehennemfl safları içerisinde Vendee Köylü isyanlarını
(1793-94) bastıran Danton'un komutanlarından General Westermann'ın, Vendee
artık yok onu yaktım ... Çocuklarını atlarımızın ayakları altında çiğnedim ... Onların hepsini yok ettim" ifadeleri\ herhalde bu şiddeti açık şekilde ortaya koymuş olsa gerektir.
Cumhuriyet Türkiye'sine uzanan yolda, doğu-batı, ilerici-gerici, medreseli
-mektepli gibi ikili gerginlik alanlarının yanı sıra, siyasi olarak milliyetçilik ya da din kavramı üzerinden İttihatçı ve İtilafçı gibi kurumsal ayrımlar birçok gelişmede belirleyici unsurlar olmuşlardır. II. Abdülhamit döneminde eğitim alanında yoğunlaşan reform çabalarının genel ->!arak başarısız olması, askeri okullarda·-yetişen talebelerin muhalefet hareketinde yer almalarına neden olurken5, aynı
zamanda İttihat Terakki'nin Meşrutiyet sistemini geri getiren bir kurum olarak ün salmasına sebebiyet vermiştir6• Etkin bir İttihatçılık döneminden sonra, Feroz Abmad'm başlığıyla "İttihatçılıktan Kemalizme"7 giden bu yol, her ne kadar demokratik olarak görülmese de8, savaşın, isyanların içerisinde çok büyük önem taşıyan ·bir bağımsızlık hareketinin sonucunda, cumhuriyet reJımının
benimsetilmesi temeline dayanmıştır. Cumhuriyet modeli belki Fransız jakoben modelini benimsemek zorul}da kalmıştı, ancak hedef muasır medeniyetlerin seviyesi idi. Bu şekilde yukarıdan aşağıya bir yenileşme modelinin benimsenmesinde tarihi arka plan ve sömürgeci güçlerin sistematik çalışmaları hiç
şüphesiz göz ardı edilmemelidir. Dünyada zaptedilemeyen devrim ideolojisi, 4 Nonnan DAVİES, Avrupa Tarihi, Doğu'dan Batıya Buz Çağından Soğuk Savaşa Urallardan Cebeli Tarık'a Aurupa'nın Panoraması, (Çev. Ed. Mehmet Ali Kılıçbay), İmge K.evi Yay., Ankara 2006,s. 751-760; 807 -808.
5 Şerif MARDİN, "Yenileşme Dinamiğinin Temelleri ve Atatürk", Çağdaş Düşünce Açısından Atatürk, Eczabışı Vakfı Yay., İstanbul 1983, s. 33-37.
6 Sina AKŞİN, 100 Soruda Jön Türkler ue İttihat ue Terakki, Gerçek Yay., İstanbul 1980, s. 16-19. 7 Niuwe Rotterdamsche Courant gazetesinin Balkan muhabiri Van Cruyf, 5 ş·ubat 1921 tarihli
yazısında erken bir tarihte "Kemalistan" tabirini kullanmıştı. Yazı için bk., Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk (1916-1922), T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yay., Ankara 2003, s. 194
-195.
Kemalist "Tek Adam"ın9 Türkiye'sinde, "Türk Ocaklıları"10 ve Türk devriminin ideolojisini sistemleştirmeyi amaç edinen "Kadrocular"11 gibi bazı grupların çalışmaları ekseninde, TBMM'nin kurumsal varlığı ve etkinliği içerisinde dış ve iç gelişmelerin belirleyici faktörleriyle şekillenmiştir.
Türk siyaseti, Cumhuriyet Halk Fırkasının, Tek Parti olarak Türkiye'yi biçimlendirmesiyle birlikte, özellikle İnönü döneminde Türkiye' de "dinin baskı altına alındığı" gibi bir anlayıştan beslenen Demokrat Partinin 10 yıllık iktidarını görecektir. Bundan sonraki süreçte, temel olarak ülkenin laikleştirilmesi konusunda ciddi problemler yaşanacak ve rejimin koruyuculuğu görevini üstelenen Türk ordusu, sürekli olarak rejimin muhafazası için görevinin başında olacaktır. Halifeliğin kaldırılmasından hemen sonra belirgin bir şekilde Türkiye' de filizlenen tepki, görünürde din eksenli olmakla birlikte, 1925'de yaşanan ayrılıkçı Kürtçülük hareketi örneğinde olduğu gibi farklı görüntülerde ortaya çıkacaktır. Merkezi otoritenin varlığından uğrayacağı zararı düşünen feodal unsurlar Doğu'da, dini alandan hareket ederek Şeyh Sait İsyanı'nı sahneye koymuşlardır. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ise, İsmet İnönü'nün Başbakanlığında "Takrir-i Sükun Kanunu"nu çıkararak, (Fransa örneğinde görüldüğü gibi) İstiklal Mahkemeleri ve ordusuyla bu önemli meseleyi çözmüştür. Bu ortamda, her türlü muhalif kurum, kişi veya yayın organı, "inkılapların yerleştirilmesi" açısından pasifize edilmiştir12.
İşte bu süreçte dikkat çeken şahıslardan birisi de Cemiyet-i Müderrisin ve_ Teali İslam Cemiyetinin kurucuları arasında bulunan Hasan Fehmi (Başoğlu) olacaktır. Bir medrese -profesörü, bir rektör olarak, İskilipli Atıf Efendi ile Ankara_ İstiklal Mahkemesi'nde yargılanacak, 3 yıllık sürgünden sonra, CHP'nin son yılıyla birlikte Demokratik Parti döneminde Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Müşavere Kurulu Azası olarak 10 yıl görev yapacak ve 1960 Darbesiyle tekrar sivil hayata geri dönecektir. Genelden özele ya da özelden genele olacak şekilde, tarihi bağlamında H. Fehmi konusunun incelenmesi, Türk tarihinin karakteristik özelliklerinin tespit edilmesine imkan tanımış olacaktır.
1.
HASAN
FEHMİ'NİNHA YATI VE
ESERLERİAnnesinin adı Rahime, Babasının adı Hasan olup 129213 (1876) yılında 1.
Meşrutiyetin ilanı sıralarında Seydişehir'in Mahremkolu (Şu an Beyşehir'e bağlı
9 Şevket Süreyya AYDEMİR, Tek Adam Mustafa Kemal C. 1-1!, Remzi K.evi, İstanbul 1998. s. 14-560; 9-563.
ıo Yusuf SARINAY, Türk Milliyetçiliğinin Tarihi Gelişimi ve Türk Ocakları 1912-1931, Ötüken Neş., İstanbul 1994, s. 137-336.
11 Temuçin faik ERTAN, Kadrocular ve Kadro Hareketi, Kültür Bôk Yay., Ankara 1994, s. 257.
12 Ergün AYBARS, İstiklôl Mahkemeleri C. 1-II, İleri K.evi, İzmir 1995, s. 261-327.
13 Ankara İstiklal Mahkemesinde yapılan sorgulama sırasında doğum tarihi "1298" olarak kayıtlara geçmiş olduğu görülmektedir. Zabıtların aslını görme şansımız olmadığından, 1298 tarihinin H. Fehmi tarafından sehven veya bilerek söylenmiş olacağı ihtimalinin yanı sıra, yanlış okunma ihtimalini de
ortaya koymaktadır. Bk., Ankara İstik/dl Mahkemesi Zabıtları 1926, (Haz. Ahmed Nedim), İşaret Yay., İstanbul 1993, s. 103.
Meşrutiyet'ten Cumhurlyet'e Hasan Fehmi'nin Yaşadıkfarı _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ __ _ 219
Kayabaşı) Köyü 19 numaralı evde dünyaya gelmiştir14. Kişisel dosyasındaki künye bilgilerine göre Orta boylu, ela gözlü ve vücudunda herhangi bir eksiklik olmayan H. Fehmi, II. Abdülhamit devrinin eğitim kurumlarında yetişecek olan bir Osmanlı
uleması olarak, çeşitli görevlerde bulunacak ve aşağıda da ele alınacağı üzere yaşadığı fırtınalı bir devrin ardından 28 Mayıs 1964'te15 vefat edecektir16.
Öğrenim hayatına sekiz yaşında İzmir' e giderek orada ilk mektebe başlayan H. Fehmi, ilk mektep döneminde "hıfz-ı Kur'anı Kerimi muvaffak olduktan sonra", İstanbul'a gelerek Fatih Dersiamlarından Abdüllatif Efendi'nin derslerine devam etmiştir. 1322 (1906)'de icazetname almış17 ve derse devam ettiği sırada imtihanla Mekteb-i Nüvvab'a girerek 3 Eylül 1323/16 Eylül 1907 tarihinde dördüncü sınıftan şehadetname alarak yüksek tahsilini tamamlamıştır18. Arapça'yı iyi derecede okuyup yazabilmektedir19. Buna göre H. Fehmi, il. Abdülhamit devrinin eğitim 'açısından ilköğretimde benimsediği "İslamcılık" ve orta öğretimde benimsediği "Osmanlıcılık"20 siyasetinin dünyasında yetişmiştir. Eğitim açısından reform çalışmalarının yaşandığı bu dönem, hemen ardından Türk toplumunun değişim yaşamaya başladığı siyasi kimlik travmalarının yaşandığı bir devir olacaktır. Bu nedenle H. Fehmi, faaliyetlerinden ve Diyanet İşleri Başkanlığı kurumundaki bilgilerinden de anlaşılacağı üzere21, en azından II. Meşrutiyet devri
\ 14 H. Fehmi'nin resmi için bk.,-EK-1.· •
15 Sadık ALBAYRAK, İrtica'ın Tarihçesi/2 Meşrutiyet İslamcı/ıfiı ve Siyonizm, Araştırma Yay., İstanbul 1990, s. 157'de ölüm tarihini 1965 olarak verir. .
16 Diyanet İşleri Başkanlığı Hasan Fehmi Başoğlu'na ait 23. 1032 Numaralı Şahsi Dosya. Eşinin adı Ayşe İkbal Başoğlu (1300/ Ö. 12 Temmuz 1957} ve bu eşinden Nuriye (Akçakanad} adlı kızı vardır. Seyc;lişehir 1322 doğumlu olan Nuriye Hanım, 22 Aralık 1927'de evlenmiştir. Isparta Yayka Mah. 118 numarada oturmaktadır (20 Haziran 1964 tarihi itibarıyla). Nuriye Hanım'ın eşi Mehmet Salih Akçakanat (Ö. 26.02.1981) olup, Hatice Ferihan (1928 doğumlu}, Ayşe Fehime (1932 d.) adlı 2 kızıyla,-Hasan Sedat (1934 d.) ve Fehmi Gürül (1937 d.} isminde 2 erkek (toplam 4) çocukları vardır. Eşi M. Salih'in 1981'de ölümüyle Nuriye Hanım, babası üzerinden yetim aylığı talebinde bulunmuş ve 01.03.1981'de yetim aylığı bağlanmıştır. Bu yazıdaki ikamet adresi, Çatal Sk. No: 6/5 Ankara olarak görülmektedir. Ölüm tarihi 31 Ağustos 1992'dir. Isparta doğumlu olan Zekiye Başoğlu (H. Fehmi'nin 2. hanımı 1317 d.} Emekli sandığına verilen 15.3.1950 tarihli beyannamede sicil numarası 1461 ve adresi Isparta merkez olarak verilmektedir. H. Fehmi'nin ölümünden sonra 19 Mayıs 1964 tarihli dilekçeden anlaşıldığına göre, dul maaşı bağlanan Zekiye Hanım'ın ikamet adresi 272. Sokak No. 14 Asansörüstü fzmir'dir. Bu nedenle' maaşının Küçükyalı iş Bankası Şubesine havalesi istenmiştir . Buna göre 1 Haziran 1964'ten itibaren 590 lira 62 kuruş Zekiye Hanım'a maaş olarak bağlanmıştır. Zekiye
Hanım bu maaşı ölüm tarihi olan 27 Ocak 1980 tarihine kadar almıştır. Bk Emekli Sandığı Arşivi,
Hasan Fehmi B3§oğlu'na ait Mf. 59457 No'lu Şahsi Dosya.
17 Milli Eğitim Bakanlığından Diyanet İşleri Başkanlığına gönderilen yazıda, 1322/1907 göç yılında Müderris Abdüllatif'ten aldığı icazetnameye göre, "eski ilmiye mesleğine hazırlayıcı mertebelerden geçerek, bu yolda yüksek öğrenimini tamamlamış" sayıldığı beliıiilmektedir. İcazetnamenin yazıya
iliştirildiği belirtilmekte olmasınn roğmen lceızetncıme yazının ekinde buluneımamıştır. ESA. Heısan
Fehmi Başoğlu'na ait Şahsi Dosya.
18 Mezuniyet ilmuhaberi 1324/1908 tarihlidir. 19 DİB. Şahsi Dosya.
20 Bayram KODAMAN, Abdülhamit Devri Eğitim Sistemi, ITK., Ankara 1999, s. 164. 21 Diyanet İşleri Başkanlığı Biyografik Teşkl/at Albümü 1924-1989, Ankara 1989.
açısından bir anlamda Kemal Karpat'ın tasnifi içerisinde "mukaddesatçı" bir !<imlik içerisinde değerlendirilebilir22•
Özgürlük adına çeşitli arayışların, kavgaların dönemi olan
il.
Meşrutiyet devrinde, siyasetin hudutlarının Babıalı'nin duvarlarından taşarak mahalle kahvehanelerinde bile huzur bırakmadığı bir ortamda23, Halide Edip'inSeviye
Talip
romanında da işlediği gibi, Fahri'nin şahsında, "Şimdi fırka kavgaları,temizlenmeyen eski kirli unsurun çevreye
yayılanfitneleri,
manevi yıkıntılarıylamemleket bir
çatışmasahnesi
havasında... ahali
azgın; olağanüstübir
şeyyapmak
istidam gösteriyor"
ifadelerinde karanlık bir ortama mı sürükleniyordu24. I. DünyaSavaşı gerçekten bunaltıcı karanlık atmosferi yaratmada geç kalmamıştı.
Karanlığın, sıkıntıların uzantısı olarak 1925'de Doğu'da yaşanan olaylar ve inkılaplardan Şapka Kanununa muhalif hareketjerden dolayı yargılanan (bir zihniyetin ürünü olan) İskilipli Atıf Hoca'yla birlikte daha önceden de Teali İslam Cemiyetiyle olan organik bağları nedeniyle H. Fehmi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara İstiklal Mahkemesi tarafından yargılanacak ve 20.04.1926 tarih/1067/9057 tezkere kararınca 3 sene müddetle Isparta'ya sürgün edilecektir. 19 Ksani 1928 tarih 458/2 divan-ı muhasebat tezkeresi ile de dersiamlık maaşını tekrar almaya
başlamıştır25. Dosyasındaki bir belgeden kolaylıkla anlaşılacağı üzere "ulema"
olmasının gereği askerliğini yapmadığı görülecektir26 •
31 Temmuz 1941 tarihli Isparta nüfus idaresinden verilen nüfuz .. cüzdanı örneğinde de görüldüğü gibi mesleği avukatlık olan H. Fehmi, lsparta'nın Tabaklar Köyünde bir silre· ikamet etmiştir27. .
Bulunduğu Memuriyetler ise sırasıyla şu şekildedir28:
1.
Fatih Dersiamlığı {30 Ağustos 1323/12 Eylül 1907-30 Ağustos 1325-30 Eylül 1909). (kadro aylığı 100-400 krş. arası)29.22 Kemal H. KARPAT, Türk Demokrasi Tarihi- Sosyal Ekonomik ve Kültürel Temeller, İstanbul 1967, s. V.
23 Ali BİRİNCİ, "Fanizade Ali İlmi Bey", Tarihin Gölgesinde Me§eıhir-i Meçhuleden Birkaç Zôt, Dergah
Yay., İstanbul 2001, s. 326.
24 Osman GÜNDÜZ, Me;;rutiyet Romanında Yapı ve Tema il, Düşünce Eserleri Dizisi, MEB. Yay., İstanbul 1997, s. 726.
25 DiB. Şahsi Dosya.
26 Diyanet İşleri Başkanlığından Emekli Sandığı Gımel Müdürlüğüne yazılan 8 Ekim 1978 tarihli belge.
Bk., ESA. Hasan Fehmi Başoğlu'na ait Şahsi Dosya.
27 ESA. Hasan Fehmi Başoğlu'na ait Şahsi Dosya; H. Fehmi'nin ölümünden sonra 20 Haziran 1964 tarihli Isparta Nüfus Müdürlüğü'nden verilen kayda göre, H. Fehmi'nin 14 Temmuz 1941 tarihinde Beyşehir Kazası Manastır Nahiyesi Mahrem Kolu Köyünden Isparta'ya nüft.ısunu aktardtğı belirtilmektedir.
28 DİB. ve ESA. Hasan Fehmi Başoğlu'na ait Şahsi Dosyalar. (Diyanet İşleri Başkanlığı Sicil Karnesinde Sicil No'su: 1461 olarak görülmektedir.).
29 19 Mayıs 1906'da yapılan Ruus imtihanının ardından ehliyetini ispat ederek tedrisine izin verildikten
Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Hasan Fehmi'nin Yaşadık/arı _ _ _ _ __ _ _ _ _ _ _ 2_21
2. Mülga Fetvahane-i
Ali
Fetva Odası ikinci sınıf müsewitliği ve dersiamlık (1 Eylül 1325/14 Eylül 1909-14 T.Ewel 1330/27 Ekim 1914). (1200-1500 krş. arası).3. Fetvahane Telif Heyeti Azalığı ve Dersiamlık (15 T.Evvel/28 Ekim-20 T.Ewel 1330/02 Kasım 1914). (1700 krş.)30.
4. Heyeti Telifiye Azalığı ve Darülhilafetü'I- Aliye Medresesi (Medresetül Kuzat Mus.) Hila.fiyatı Dersi Müderrisliği- (21 T.eweV03 Kasım- 26 K.evvel 1330/05 Ocak 1915). (1750.krş.).
5. Heyeti Telifiye Azalığı ve Medresetülkuzat (Hukuk Fakültesi) Smıf-ı
Mahsus Nikah Dersi Muallimliği ve Dersiamlık- (27 K.ewel 1330/ 09 Ocak 1915-4 T.sani 1331/17 Kasım 1915). (2150-2350 krş.). ·
6. Heyeti Telifiye Azabğı ve Medresetülkuzat Kısm-ı
Ali
Sınıf I. Usulü FıkıhMüderrisliği ve Dersiamlık-(5 Kasım 1331/ 18 Kasım 1915-17 Mart 1333/17 Mart 1917). {2350-2700 krş.).
7. Heyeti Telifiye Azalığı- (18 Mart 1333/ 18 Mart 1917-31 Mayıs 1336). (1500-1750 krş.), {15 Mart 1333 tarihli kanun gereğince dersiamlık ve müderrislik maaşı ücrete kalp olunmuştur.).
8. Fetvahane Cevabı Şifahi Memurluğu- (1 Haziran 1336/1920- 1 T.Sani 1338/1922). (2000 krş.).
•
1 Eylül 1337/1921 tarihine kadar Saman Medresesi Ahval-ı Fıkıh
Müderrisliğinden hariç kalmış ise de, ders vekaletinin işarı ile fetavayı iktiran eden 10 T.ewel 1337/1921 tarihinden itibaren adı geçen medresede ikinci şube Kelam
müderrisliği dersiamlık maaşıyla, 1 Ağustos 1338/1922 tarihinde mecburen mezuniyete sevk olunmuştur. TBMM Hükümetinin İstanbul'da tesisi üzerine dairelerin kaldırılmasından dolayı 1 T.ani 1338 tarihinde memuriyetten ayrı kalmış
ve İstanbul'da ihdas edilen müftilik müsewidliğine beliritilen tarih itibarıyla Umur-ı Şer'iye ve Evkaf Vekaleti Celilesince 2500 guruş maaşla tahsis buyurulmuştur.
9. İstanbul Müfti MüsewetliğH2 T.sani 1338/31 Aralık 1925). {2500 krş.). 10. Dersiamlık 1 K.sani 1926-1 Nisan 1941'de (1200 krş.). tekrar başlamış görünüyor31
, 28.5.1945-27.12.1945 arası (1500-2000 krş,) .
1 l. Dersiamlık (27 Aralık 1945-20 Ocak 1950).
12. Diyanet İşleri Başkanlığı Müşavere Kurulu Azalığı32 (21 Ocak 1950-8 Temmuz 1960).
30 28 Ekim 1914'de azalığına tayin edildiği Fetvahane-i Ali Heyet-i Telifiyesince oluşturula·n "İslam
Ceza Hukuku" komisyonunun çalışmalarına katılmıştır. DİB. Biyografik Teşkilat Albümü 1924-1989.
31 1 Eylül 1325'ten 30 Aralık 1341 tarihine kadar devam eden 16 sene 4 aydan ibaret bulunan
memuriyetinden talebi üzerine 65 yaşını doldurduğu 13.7.1941 tarihinde 1683 sayılı kanunun 26. maddesi gereğince 1200 lira ikramiye verilmek suretiyle tasfiye edilmiştir. Divanın tescil numarası 15 Ocak 1943 tarih ve 59457 sayılıdır. ESA Hasan Fehmi Başoğlu'na ait Şahsi Dosya.
Isparta Müftülüğüne yazdığı 3 aylık "tebdil-i havaya ihtiyaç" zarureti dilekçesinden anlaşıldığı üzere 17 Temmuz 1933 tarihi itibarıyla Isparta' da görev yaptığı bilinmektedir33. 1926 İstiklal Mahkemesi kararıyla 3 yıl sürgün ve her türlü görevden men edilen H. Fehmi'ye Dersiam maaşı ödendiği halde vaaz etme talebi reddedilmiştir. Bunun üzerine lsparta'da bulunan H. Fehmi, 9 Ocak 1943'te İstanbul Müftü Müsewidi olarak memuriyetten emekli olmuştur34.
13. Diyanet İşleri Başkanlığı Müşavere Kurulu Azalığı (21 Ocak 1950/9000 krş.)35•
Diyanet İşleri Başkanlığınca Devlet Bakanlığı yüksek makamına yazılan 5 Temmuz 1960 tarihli metne göre Diyanet İşleri Başkanlığı Müşavere ve Dini Eserler İnceleme Kurulu Üyesi H. Fehmi'nin 30 yılı aşkın bir süre hizmet vermiş olarak 1250 lira kadro aylığı üzerinden emekliliğinin uygun olduğu yazılmıştır36.
Bu dönem içerisinde almış olduğu mükafatları ise, Ruus- 25 C.ula 1328/4 Haziran 1910- Baiptidai Hariç İstanbul Müderrisliği ile taltif edilmi~tir. Ruus-19 Zilhicce 1332- Musıla-i Sahn derecesiyle taltif olunmuştur. Muhatap-9 Şubat
1331- Huzur ders muhataplığına tayin edilmiştir. Görev süresi içerisinde Vekaleten, Diyanet İşleri Başkan yardımcısı Hüsnü Lostar'ın yerine 19.09.1950'den itibaren 1 ay vekalet ebniştir37• Diyanet İşleri Başkanı Eyüp Sabri
Hayırlıoğlu döneminde İstanbul Müftülüğünde yapılacak olan "mushafları tedkik başkanlığı ve üyeliği imtihanını yapacak mümeyyiz ve komisyon azası olarak" 24 Kasım 1952 tarihinde _ve. y~ne Ankara'?aki birçok müftü sınav komisyonunda bulunmuştur38.
32 Başbakanlık makamına 19.12.1949'da yazılan dilekçede, Yusuf Ziya Yörükhan'ın İlahiyat Fakültesi profesörlüğüne tayini üzerine "Fatih Dersiamlarından ve Mektebi Nüwab mezunlarından olup ewelce Darülhilafe ve Sahn Medreseleri ve Medresetül Kuzat Müderrislik ve muallimliklerinde, telif heyeti üyeliğinde bulunmuş olan Hasan Fehmi Başoğlu'nun üstün ilmi kudret ue ehliyetine binaen tayinine" müsaadeleri Diyanet İşleri Başkanınca (Ahmet Hamdi Akseki-1947-1951) yaztlmıştır. Ahmet Hamdi Aksekl'nin 9 Ocak 19Sl'de vefatıyla, E. Sabri Hayırlıoğu 10 Haziran 1960'a kadar bu görevde kalacaktır.
33 DİB. Şahsi Dosya.
34 DİB. Biyografik Teşkilat Albümü 1924-1989; ESA. Hasan Fehmi Başoğlu'm:ı ait Şcıhsi Dosya MT. No: 59457.
35 DİB. Biyografik Teşk!lat Albümü'nde 3 Ocak 1950/5 Temmuzl960 tarihleri verilmektedir.
36 ESA. Hasan Fehmi Başoğlu'na ait Şahsi Dosya. 5434 sayılı kanunun 39. maddesinin b fıl<rası
gereğince. Ancak Hasan Fehmi'nin bu emeklilik işleminin kanun maddesiyle ilgili bir itirazı vardır. 14 Temmuz 1960 tarihli dilekçesinde daha önce Heyeti Telifiye Azalığında bulunduğundan 3656 numaralı kanunun geçici 9. maddesinin 2. fıkrası gereğince müktesep hakkı olan 1250 lira aylık üzerinden emeklilik işlemini istemiştir. Hasan Fehmi, bu tarihlerde Dikmen Yukarı Övec Bağları 99 numaralı evde ikamet etmiştir. Ayrıca, mahkumiyeti dolayısıyla İstanbul Müftülüğü Tahriralı 4.5.1936 tarihli olup, 6 Şubat 1950'de Dersiamlık maaşı 25 liraya çıkarılmıştır. 1933'de bir aylık (7 Ağustos/5 Eylül), 1950'de 15 gün (21 Eylül-3 Ekim), 1951'de ise 1 ay izin kullanmıştır.
37 DİB. Şahsi Dosya.
38 DİB. Şahsi Dosya. Komisyonda görev alan diğer azaların isimleri şu şekildedir: İstanbul Müftüsü Ömer Nasuhi Bilmen, Kadıköy Müftüsü Zekeriya, Sultan Selim Camii Şerifi Birinci İmam Reisi Kurra Ahmet Hamdi (Akseki), Yer altı Camii Şerifi İmam ve hatibi Hafız Ali, Sultan Selim Camii Şerifi İkinci İmamı Enderunlu Hafız İsmail'dir.
Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Hasan Fehml'nin Yaşadıkları _ _ _ _ _ _ _ _ _ __ _ _ 2 ___ 23
Emeklilik. işlemleri ise, bu tarihlerde Türkiye' deki bürokratik işlemlerin görülmesi açısından burada verilecektir ve işlemler yaşanan olaylar ekseninde şu şekildedir: 65 yaşını doldurduğundan, 13.07.1941 tarihi öncesi itibarıyla memuriyette geçen 16 sene 4 aydan ibaret bulunan hizmeti, kaldırılmış olan 1683 sayılı kanunun 26. maddesi gereğince 1200 lira ikramiye verilmek suretiyle 15.01.1943 tarihinde tasviye edilmişfü.39• 3 Ekim 1942 tarihinde 65 yaşını
doldurmuş olması nedeniyle Diyanet İşleri Yüksek Kurulunda bulunan 6/256 tercümei hal dosyasından da anlaşılacağı üzere, kaldırılmış olan fetvahane-i ali ve İstanbul Müftiliği Müsewitliğinde geçirmiş olduğu 20 seneyi aşkın memuriyetinden
dolayı40 1683 sayılı tekaüd kanununun 26. maddesine tevfiken "sun maaşı olan
25 liranın" emsalindan doğan ikramiyenin Isparta maliyesine gönderilmesini
istemiştir41. Şerafettin Yaltkaya'nın da imzasının bulunduğu, 22 Aralık 1942 tarihli
belgede "memuriyetten dolayı tekaüdün icrası" yüksek reislik makamına arz
olunmuştur ibaresi vardır42.
Emekli sandığıyla yapılan yazışmalardan anlaşıldığına göre 9. l .194343 tarihinde kendi isteğiyle memuriyetten emekliye ayrılmıştır. 5 Temmuz 1960'da ise Emekliye sevk edilmiştir44.
H. Fehmi'nin emekliye sevk edilmesinde (1960) kendisi hakkında yapılan ve konusunun ne olduğu bilinmeyen şikayet etkili olmuştur. H. Fehmi, Devlet Bakanlığı Yüksek Makamına ve İsmet İnönü'ye hitaben yazdığı dilekçelerinde,
"İstanbul Ruus imtihanında muvaffak olarak oniki sene tedris ile Çanakkale
.
- ~ Harbinde ikiyüze yakın-yedek subay sıfaliyle şehit olanlar da dahil beşyüze yakın talip yetiştirmiş ve milletimin irfanına bu suretle hizmet etmiş bulunuyorum ... onbir senelik memuriyetimde siyasetten dri İslami alimlerle meşgul bulunarak ilimnoktasından Diyanet Riyasetinin adeta yegane mümessili bulunmuşken; mazharı takdiriniz olacağım yerde, herhangi bir sui istinatla adaletin tatbik edilmekte olduğu bu zamanda emekliye sevk edilmek/iğim beşeriyetim iktizası beni rencide edeceğine yüksek vicdanınızın da kani bulunacağına inanıyorum hakkımda kötü isnadın kaldırılıp, keyfiyetin tashih buyurulmasını" istemişse de bir sonuç alamamıştır45• Daha önce (1926) İstiklal Mahkemesi kararıyla 3 yıl sürgün ve her türlü görevden men edilen H. Fehmi'ye dersiam maaşı ödendiği halde vaaz etme
39 DİB. Şahsi
Dosya.
40 Diyanet İşleri Başkanlığının 1 Nisan 1960 tarihli yazısına göre, 16 sene 9 ay 17 günlük hizmeti en
son görevindeki hizmet süresiyle birleştirilmiştir. Bk, ESA. Hasan Fehmi Başoğlu'na ait Şahsi Dosya
41 ESA. Hasan Fehmi Başoğlu'na ait Şahsi Dosya.
42 ESA. Hasan Fehmi Başoğlu'na ait Şahsi Dosya.
43 Emekli Sandığında bulunan Hasan Fehmi'nin de imzasını havi bordroda 8 Ağustos 1943 tarihi vardır. ESA. Hasan Fehmi Başoğlu'na ait Şahsi Dosya.
44 DİB. Şahsi Dosya; ESA. Hasan Fehmi Başoğlu'na ait Şahsi Dosya. 26 Ekim 1960 tarihli aylık makbuzundaki bilgilere göre, 8 Temmuz 1960'da resen emekliye sevk edilmiştir. ilk aylığının başlangıç tarihi 1 Ağustos 1960 ve maaşı 875 liradır. Toplam hizmet süresi ise 52 yıl 10 ay 18 gün olarak gösterilmektedir. Bk. ESA. Hasan Fehmi Başoğlu'na ait Şahsi Dosya. Ayrıca emeklilik belgesi için bk., EK-2.
talebi reddedilmiştir. Bunun üzerine 9 Ocak 1943'de memuriyetten emekli olmuştur46• M. Şerafettin Yaltkaya'nın Diyanet İşleri Başkanlığı Döneminde
15.1.1943 tarih ve 59457 tescil numi:lralı istihkak varakasına göre Emekliliğine ait
istihkakı olan 1200 lira 12 Şubat 1943 tarihinde ödenmiştir47.
Dergi ve gazetelerde yazılarına rastlayamadığımız H. Fehmi'nin İslamiyetde
Cenaze
(İngilizceye de çevirisi yapılmıştır)48 veHidayet Yolu
ismiyle iki eseri vardır49. İslamiyetdeCenaze
isimli eserinde toplu yapılan ibadet, selamlaşmanırı önemi, sağlık ve hastalık konularıyla birlikte, cenaze ili ilgili işlemler üzerinde durmuştur'°.Hidayet Yolu
(1963) isimli eserinde ise, Fransa'dan gelmişdini zayıflamış maddeci-felsefeyle (madde, kuwet, Buchner, Gustave Le Bon'la) uğraşmış bir Türk genciyle (Fahri Öztürk?) soru cevap şeklinde konuşur. Maddileşen Garp alemine dikkat çeken H. Fehmi, Tanzimat sonrası Avrupa'ya giden Türk gençlerinde bozulma olduğu konusuna vurguda bulunarak, son 25 yıl
içerisinde (1938-1963), "gençlerimize hiç din bilgisi verilmemesi sebep/erile
memleketimizde de din
düşmanlığı çoğalmışve adeta maddilik
illetigençlerimizde
sdribir
hastalıkhalinde umumile§ecek dereceye
ge/miştir"51 diyerek, kendi bakış açısını, dolayısıyla yazımızın başında dikkat çektiğimiz "mukaddesatçı" yapısıyla birlikte kendisini (1960'da)' zorunlu emekli eden CHP'ne olan kızgınlığını göstenniş olsa gerektir52. İlerleyen sayfalarda gençle devam eden konuşmalarındaAvrupa' daki maddeci felsefeyi, mezhep taassubuna dayalı anlayışı eleştirerek,
İslam dininin iman esaslarını açıklamaya çalışır.
Yukarıda verilen ·eserlerindeki düşüncelerinin yanı sıra H. Fehmi ism4, IL-Meşrutiyet devrinde şu iki gelişmeyle dikkat çeker. İlkinde Said Nursi'nin,
İstanbul'a gelerek 1907'de, 11Hallatü'l-Müşkilat=Soruları Çözen", "Siz her şeyi
sorabilirsiniz ben size hiç bir şey sonnayacağım" tavrı, İstanbul ulemasının çok ağırına gitmiştir. Bunun üzerine arkadaşları yeni icazet almış kendi ifadesiyle "cıva gibi delikanlı" olan H. Fehmi'ye, 'Hasan ümidimiz sende, bu Kürdoğlunu bir yere ser de nasıl serersen ser" demişlerdir. Arkadaşlarının anlatımıyla Kur'an okumakta mahir ve Cezeri'yi (85 yaşında dahi) iyi bildiği söylenen ve "Mevakıftan akla hayale gelmedik konularda,, bir ay hazırlık yapan H. Fehmi, Said Nursi'nin yanına giderek, ona sorular sormuş ve "talebelere ders okutuyonnuşçasına" sorularına
46 DİB. Biyografik Teşkilat Albümü 1924-1989.
47 ESA. Hasan Fehmi Başoğlu'na ait Şahsi Dosya. Emekli Sandığı tarafından yapılan ödeme 11 Şubat
1937 tarih ve 66664/12/2752/130 sayılı umumi tahrirata göre yapılmıştır.
48 Hasan Fehmi BAŞOGLU, İslômiyetde Cenaze, Diyanet İşleri Reisliği Yay., Ankara 1958, { 2ls.}:
Funeral Rites and Ceremonies in Islam, A Depertament of Religious Affairs Publication, Ankara 1959. (21 s.).
49 Hasan Fehmi BAŞOGLU, Hidayet Yolu A/lah'ını, Peygamberini Kaybetmiş Bir Genç Türk ile Nasıl
Konuştum, Şark Matbaası Ankara 1963. (135 s.}.
50 BAŞOGLU, İslamiyetde Cenaze, s. 4-21; Funeral Rites and Ceremonies in Islarri, s. 4-21. 51 BAŞOGLU, Hidayet Yolu, s. 3-123.
52 1964'de Hacc'dan döndükten sonra, Rıza Çöllü Hoca'y~ "zaman fitne zamanı ölçülü konuş bedava
gidersin" demesinin albnda da darbe sürecinde işten ablmasına neden olan şikayet konusu vardır. Bk., "Rıza Çöllü Hoca'nın Dünyasından ... Vaizlik Zor Mesele", Altınoluk, Sayı: 77, Temmuz 1992, s. 20.
Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Hasan Fehmi'nin Yaşadıkları _ _ _ _ _ _
cevap almıştır. H. Fehmi, eleştiri anlamında bir şey söylemeden geri dönmüştür53. Bu olaydan yaklaşık yarım asır sonra H. Fehmi, 1951'de Said Nursi'nin bazı
eserlerinin sakıncalı olup olmadığı konusuna karar veren Müşavere Heyeti
üyelerinden birisi olarak karşımıza çıkacaktır54• H. Fehmi'nin diğer ikinci konusu
ise II. Meşrutiyet devrinin acı gerçeklerini ortaya çıkaran sözüdür. Fatih Medresesinin rektörü olarak (Ahmet Uğur'un da bir röportajında söylediği üzere) "Çanakkale 25 bin talebemi yedi" ifadesidir55. Bu yönleriyle birlikte H. Fehmi,
öğrencilerinden Rtza Çöllü'nün tespitlerine göre tasawuf konusunun istisr:nanna
karşı çıkmıştır. Bu nedenle tasawuf konusuyla ilgili bir yazıdan dolayı Asım Köksal ve Yozgat Müftüsü Hulusi Efendi'yi tenkit etmiştir. Ancak, 1964'te Hace' dan döndükten sonra tasawuf konusundaki fikirleri değişmiştir56•
Milli Mücadele dönemi ve inkılaplar sürecinde din adamlarının genel olarak iki kamp içinde olduğu görülecektir. Halife-İstanbul ve Kuva-yı Milliye
taraftarları. İstiklal Harbi içerisinde Anadolu'daki din adamlarının önemli bir kısmı
Kuva-yı Milliye hareketi içerisinde yer almıştır57• Bu nedenle H. Fehmi'nin durumu
da dönemin değişen şartları içerisinde ele alınmalıdır.
2.
İSTİKLAL MAHKEMESİNDEYARGILANMASI
H. Fehmi, İskilipli Atıf Hoca ve diğer arkadaşlarıyla birlikte, Ankara İstiklal Mahkemesi tarafından, siyasi maksat güden Cemiyet-i Müderrisin ve daha sonra
Teali İslam Cemiyetinin eski üyesi olarak Hürriyet ve itilaf Fırkasıyla da
ilişkilendirilerek şu suçlama. ile yargılarımıştır:58 "Frenk Mukallit/iği- ve Şapka -
-adındaki kitabı yazdığı ve muhtelif bölgelere göndererek halkı isyana teşvik
ettiğinden dolayı İstanbul'da 7/12/ 1341 'de (1925) tevkif edilen Fatih dersiam/arından Hoca Atıf ve arkadaşlarından ... Bakırköyü'nden Seydişehirli
Hasan Fehmi".
Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı üzere H. Fehmi, klasik Osmanlı
ulema tiplemesiyle esas olarak, İngilizlerin _teveccühünü kazanmış Teali İslam Cemiyetinin üyesi konumunda Hürriyet ve İtilaf Fırkasıyla ilişki içerisinde olarak,
Şeyhülislam Mustafa Sabri'nin damadı Zeki Bey'in girişimleriyle Kuva-yı Milliye hareketine karşı tavır ve ''20 bin civarı basılan beyannameden" dolayı yargılanmıştır. Tahir'ul Mevlevi, Kuva-yı Milliye aleyhindeki beyannamenin, hükümetim zorlamasıyla ve üyelerinin yarısının imzası olmadan "nikah-ı fuzulı" ile
53 "Rıza Çöllü Hoca'nın", s. 20.
· 54 DİB. Müşavere ve Dini Eserler Kurulu 16 Nisan 1951 tarihli kararı.
55 Mustafa SAFRAN, "Bir kahramanın Doğuşu Çanakkale Savaşları ve Sonuçları", Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. X, Sayı: 30, Kasım 1994, s. 575; H. Fehmi, 1960'da Başbakanlık makamına yazdığı dilekçede 200 öğrencisinin subay olarak şehit olduğunu belirtir. Bk, DİB Şahsi Dosya, 16 ve 18
Ağustos 1960 tarihli dilekçeleri.
56 "Rıza Çöllü Hoca'nın", s. 19-20.
57 Bu konuyla ilgili çok sayıda din adamının ismi çeşitli çalışmalarda ele alınmıştır. Birçok ismin geçtiği
bir çalışma için bk., Ali SARIKOYUNCU, Milli Mücadele'de Din Adamları I, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., Ankara 2007, s. 22-27.
yayınladığını söyler. İskilipli Atıf Efendi ve kendisinin imza atmadığını belirtirken,
H. Fehmi1
nin ne yaptığından bahsetmez59.
H. Fehmi, Hakimiyet-i Milliye'de, "İstiklô.l
Mahkemesi dün
Şehrimizdefaaliyete
başladı..
.
Her
gittiğiyerde Türkiye Cumhuriyetinin mefkure ue adaletinin
mümessili olarak halk
tarafından şevkve hararetle
karşılanan İstikleılMahkemesi
dün muhakemeta
ibtideır eylemiştir. 1'60 dediği mahkemede verrniş olduğu
ifadelerde, Meşrutiyetin ilk yıllarında İttihat ve Terakki Fırkasına girerek partinin
Isparta Şube reisliğini yaptığını, İstanbul1a geldikten sonra tedrisatla uğraştığını,
"müderrislerin haklarını korumak1
' amacıyla Cemiyet-i Müderrrisin'in teşkilinde
bulunduğunu, amacının siyasetle uğraşmak olmadığını bu nedenle Hürriyet ve
İtilaf Fırkasına girmediğini söyleyecektir61
• Hatta tutuklandığı sırada Mahkeme
Reisi Afyon Milletvekili Ali Çetinkaya'ya hitaben, güvenine mazhar olduğundan
Cumhuriyet Halk Fırkasının Bakırköy Muhasibi olduğunu belirtecektir.62 H. Fehmi,
verrniş olduğu bu ifadesinde ilginçtir, Mustafa Sabri'nin damadı olan Zeki Bey1
in,
İngilizlerin inceledikleri dernekler içerisinde "Teali İslam Cemiyetfnin siyasetle
uğraşmayan halk nazarında iyi bir cemiyet olduğunu, bu nedenle, cemiyet adına
beyannamenin yazılarak Anadolu'ya atılması gereğinden bahsettiğini belirtir63.
Mahkemede yapılan sorgulama sırasında diğer zanlılardan Antepli Salih, H.
Fehmi'nin Teali İslam Cemiyetinin şubelerinin açılması için Uşak'a mektuplar
yazdığından bahsetmektedir64.
Teali İslam Cemiyeti, 13 Şubat 1919 tarihinde İstanbul Süleymaniye El
Maruf Mahallesinde kurulmuştu. İskilipli Atıf Hoca başkanlığını, Konyalı Atıf EfendL
ikinci başkanlığını yaparken, genel katiplik görevini Bergamalı (Mustafa Sabrrnin
damadı} Hoca Mehmet Zeki Efendi yapıyordu. Tahirülmevlevi ile birlikte
Seydişehirli Hasan Efendi de toplam 6 üyeden ikisi olarak görülüyorlardı. Tunaya'nın ifadesi ile, Mütareke döneminde "kesin olarak hilafetçidir ... Hürriyet ve İtilaf Fırkasının paralelinde, ona bağlı bir yan kuruluş gibi çalışmıştır"65. Teali
İslam Cemiyeti, her ne kadar tüzüğünde Müslümanlık, şer1i hükümler, kardeşlik,
ferdi, iktisadi ve içtimai teşebbüsleri, din bilimleri, eğitim-öğretim vs. ahlak ve
faziletten bahisle, cemiyet, "fırkacılık amaline hizmet etmeyecektir" şeklinde
ibareler bulundursa da; birinci beyannamesinde "Anadolu'nun Muhterem ve
Masum Ahalisi!"ne seslenerek, İttihatçıların "Selanik dönmeleriyle aslü nesli ve
59 Tahiru'l Mevlevi (OLGUN), Matbuat Alemindeki Hayatım ue İstiklal Mahkemeleri, Nehir Yay., İstanbul 1990, s. 67-72, 285.
60 "İstiklal Mahkemesi", No:1561, 25 T.ewel 1925, s. 1.
61
Sina Akşin, Hasan Fehmi'nin 1909'da mebus olma ihtimalinden bahseder, ancak şahsi dosyalarında böyle bir bilgiye rastlanılamamıştır. Bk., Sina AKŞİN, İstanbul Hükümet/eri ue Milli Mücadele Mutlakiyete Dönüş, C. I, Türkiye İş Banlmsı Kültür Yay., Ankara 1998, s. 319.
62 Ankara İstiklal Mahkemesi Zabıtları s. 104-108, 130,
63 H. Fehmi buradaki ifadesinde kendi yokken arkadaşları tarafından yönetim kuruluna seçilmiş olduğunu belirtir.
64 Ankara İstik/af Mahkemesi Zabıtları s. 250-251.
65 Tarık Zafer TUNAYA, Türkiye'de Siyasal Partiler-Mütareke Dönemi, C. 2, İletişim Yay., İstanbul 1999, s. 381-382.
Meşrutlyet'ten Cumhurlyet'e Hasan Fehml'nln Yaşadıkları _ __ __ __ _ __ _ _ ~2~27
mezhep ve meşrebi belirsiz ecnas-ı muhtelife" olarak halka zulmettiklerini, "kıpkızıl
cahil
ve
kanlı elleriyle" devleti savaşa soktuklarını, nitekim bu defa "Anadolu'daMustafa Kemal ve Kuva-yı Milliye maskaraları Yunan askerlerinin önünden
namerdane bir surette kaçarken, zavallı ahalinin boşu boşuna kırdırıldığını. .. Bu
yankesicilerin hilelerini" anlayamadıklarını, fitne ve fesat uğruna milyonlarca
evladın telef edildiğini, halkın, "Talat, Enver, Cemal, Mustafa Kemal ve saire gibi beş on şakinin vücudunu ortadan kaldırmak" ve memleketin selameti için çıkış
yolunu hala göremediklerini, İngilizlerin kızdırıldığı, Mustafa Kemal, Ali Fuat ve
Bekir Sami gibi "zalimlerin" kanlı elleriyle millete kötülükler yaptıkları "padişah,
halife ve Peygamber" adına ilan edilecektir66
•
Yukarıdaki beyannameden de anlaşılacağı üzere, H. Fehmi'nin üyesi bulunduğu Teali İslam Cemiyeti, nizamnamesinin dışına çıkarılarak, Damat
Ferit'in basiretsizliğiyle birlikte, Anadolu hareketine karşı, Şeyhülislam Sabri Efendi
aracılığıyla İngilizlerin propaganda aracı haline getirilmiştir. Bu şekilde, yapılan
yargılamalar sonucunda İskilipli Atıf Hoca ile Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi,
"Türkiye Cumhuriyeti'nin Teşkilat-ı Esasiye Kanununu tamamen veya kısmen
tağyir ... veya Hayı vazifeden men'ine cebren teşebbüs etmekten" dolayı idama
mahkum edilirken, H. Fehmi, üç yıllığına lsparta'ya sürgüne gönderilecektir67.
Mustafa Kemal Paşa, Anadolu'nun işgal sürecinin yaşandığı bir ortamda,
Rauf Bey ve Kazım Karabekir Paşa'ya gönderdiği bir yazıda, (21 Şubat 1920)
"Zeynelabidin, Hoca Sabri, Sait Molla gibi
zevatınmahza Kuva
-
yi Mil/iyeyi
ıskatmaksadiyle her tarafta-vücude
getirmeğe çalıştık/arıTecili
İslamCemiyeti
namı-
-altındakitertipler"in
mili teşkilata taarruza başladığından bahsederek, Kuva-yıMilliyeye indirilmek istenen yumruklara karşı hükümet nezdinde gerekli önlemlerin
alınmasını istiyordu68.
H. Fehmi ve bazı arkadaşlarının yargılamasını yapan Ankara İstiklal
Mahkemesi ve diğer İsyan Bölgesi İstiklal Mahkemesiyle birlikte Türk İnkılabına
karşr gerçekleştirilen muhalif hareketler tasfiye edilirken, "Türk Devrimi'nin gerçekleştirilmesi" için sağlam bir zemin oluşturulmuştur69• Bu yargılamalarla
hemen hemen aynı dönem içerisinde gerçekleşen Şeyh Said İsyam ise (13
Şubat-16 Nisan 1925), genç Türk devletinin ne kadar güç şartlar içerisinde kaldığını
göstermektedir. Dolayısıyla böyle bir ortamda, zamanın olağanüstü gelişmelerini
göz ardı ederek, demokrasi yokluğundan bahsetmek büyük safdillik olacaktır.
İstanbul'daki Osmanlı ulemasının bakiyesi, gelenekselliğiyle birlikte yanlış bir
tercihle din adına Halife taraftarlığını ortaya koyarken, İngilizlerin güdümünde
olan bir hükümetin de propaganda aracı haline gelmiştir.
c,c. TUNAYA, Siyasal Partiler, s. 384-390.
67 Ankara İstiklôl Mahkemesi Zabıtları, s. 291-293. Aynca S. Albayrak, H. Fehmi'nin 15 seneye cezaya
çarptırıldığı bilgisini yanlış olarak vermiştir. Meşrutiyet İslamcılığı ve Siyonizm, s. 158.
68 Gazi Mustafa Kemal, Nutuk-Söyleu, C. I, TTK., Ankara 1989, s. 518.
İstiklal Mahkemeleri, Rus "Çeka" mahkemelerinin yaptığı gibi gizli odalarda "baştan başa kan ve tethiş" işi yapmamıştı. Bu mahkemeler Kılıç Ali'nin
söylediği gibi "adaletin timsali ve inkılabın nigehbanı" olarak yargılamalarını millet
karşısında açık bir şekilde yapmıştı70•
Din siyaset ilişkisi ekseninde 1926'da Ceza Kanunu'nun 163. maddesiyle "dini siyasa aracı olarak kullanma" eylemi yasaklanmıştır71. Din siyaset alanında
gerginliği sağlayan gelişme ise, aslında "dinsel bir liderlik olmadığı" kanıtlanan ve cumhuriyetle birlikte yararsız bir örgüte dönüşen Halifelik kurumunun
kaldırılmasıydı72• Bu şekilde yaşanan olaylar ekseninde milliyetçi, çağdaş, halkçı, laik, cumhuriyetçi bir yapı kuran Türkiye, zaman i<;erisinde; dönemi, ~ağı anlayamamış olan muhalif unsurların önemli bir kısmına inkılap bilincini verirken,
bu unsurları modern devletin kurumları içerisinde tekrar hizmete almasını bilmiştir.
İ. T ekeli'nin Modemite projesince "yurttaşlık sorumluluğu taşıyan bireyin doğuşu"
sağlanmıştır73. Bu nedenle H. Fehmi, Demokrat Parti döneminde Diyanet İşleri
Başkanlığı bünyesinde Müşavere Kurulu üyeliğine getirilecekti. Her ne kadar DP, CHP'ne karşı eski söylemleri kullanmış olsa da, çok partili hayat vadisinde
cumhuriyetin faziletlerinden faydalanarak iktidar mevkisine yükselmiştir. Bu nedenle, 1950-60 tarihleri arasında Diyanet İşleri Müşavere Kurulunda görev yapan H. Fehmi'nin de içinde bulunduğu 5 kişilik heyetin altına imza koyduğu
kararlar, bu dönem devlet açısından din algısının hangi konumda olduğu konusunda önemli bir veri tabanı oluşturacaktır.
3.
DİYANET İŞLERİ BAŞKJ\NLIGI MÜŞAVEREVE
DİNİESERLER KURULU
ÜYESİOLARAK
İMZAATTIGI BAZI KARARLAR
H. Fehmi, M. Şemseddin Günaltay döneminde (21 Ocak 1950) Diyanet
işlerinde başlamış olduğu yeni görevi olan
Diyanet
İşleri Başkanlığı Müşavereve
D{ni Eserler Kurulu Üyeliğinde yaklaşık 10 yıl (başkan hariç, beş üyeden birisi olarak74) çok çeşitli konular hakkında Kurula gelen yazılardaki sorulara, profesör olarak sahip olduğu bilgi birikimi çerçevesinde cevaplar vermiş ve imzasını atmıştır. Görev yaptığı sürenin önemli bir kısmının Demokrat Parti dönemini
kapsaması nedeniyle, bu dönem DP Türkiye'sinin dini kurumla bağlantılı olan siyasi-sosyal yönü hakkında önemli bilgiler vermektedir. 1950'ler Türkiye'si
hakkında din, değişim ve siyaset bağlamında önemli bilgiler içeren kararların
bazıları şu şekildedir:
70 Kılıç Ali, İstik/ô/ Mahkemesi Hatıraları, Sel Yay., İstanbul 1955, s. 8-9.
71 Niyazi BERKES, Türklye'de Çağdaşlaşma, (Yay. Haz. Ahmet Kuyaş), Yapı Kredi Yay., İstanbul
2002, s. 534.
72 Seçil AKGÜN, Halifeliğin Kaldırılması ue Laiklik (1924-1928), Turhan K.evi, Ankara (tarihi yok), s. 247.
73 İlhan TEKELİ, Tarih Yazımı Üzerine Düşünmek, DostK.evi, Ankara 1998, s. 107.
74 Diğer üyelerin isimleri şu şekildedir: Mehmet Şehit Oral (Kazan-1892 doğumlu, 1949-1961 tarihleri
arasında görev yaptı), Kıvameddin Burslan (Samarra-1891 doğumlu, 1945-1955 tarihleri arasında görev yaptı), Hasan Hüsnü Erdem ( Akseki 1889 doğumlu, 1944-1961 tarihleri arasında görev yaptı), Eyüp Sabri Hayırlıoğlu (Konya 1886 doğumlu, 1951-1960 tarihleri arasında görev yaptı) ise başkan
Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Hasan Fehmi'nin Yaşadıklar, _ _ _ _ _ _ _ ____ _ _ _ 2_29
-Osmaniye' den Ahmet Yılmaz isimli şahsın "Ben semanın üçüncü katına
çıktım, bana bu ilmi orada verdiler. Ben her hakikati görür bilirim" türünden
iddialarla birlikte, çocuğu olmayan kadınlara bakarak, üfürükçülük türü
faaliyetlerde bulunmasından dolayı, bu şahsın şeyhlik veya tarikatçılıkla alakasının
olamayacağı 75 •
-Manisa Akhisar Paşa Mahallesinden Kamil Bey'in yazmış olduğu
"Rehberi Necat" adlı eserde "ondüle yaptırıp saçını kıvırtan kadın delidir ya da
boya ile dudaklarını düzen kadın, tırnak boyayıp uzatan kadın çıldırmıştır"
örneğinde olduğu gibi, saçmalıklarla dolu olmasından eserin yayınlanmasının uygun olmadığı 76
•
-Kayseri Müftüsünün bazı ahlaki ve dini konuları, (iyi niyetle de olsa)
kolordu komutanlığına yazmasının, resmi vazifesinin haricinde idari bir iş olduğu77.
-Kars Valiliğinden gelen, Şiilerin camilerde ayin yapmalarına müsaade
edilip-edilmeyeceğine dair bir yazıya istinaden, 11
Hasaneyn hazaratma muhabbet
bahanesiyle" Müslüman kalplerin birleşmesi gereken camide, vatandaşlar arasında
hürmetsizlik ve husumet uyandırdıklarının anlaşılması nedeniyle ayin taleplerinin
reddedilmesine 78.
-Karaman İstasyonundan makasçı Hasan' ın bir kadına zorla tecavüz
etmesi nedeniyle, çocukları bulunan kadının suçsuz olduğu, yuvasının
dağılmaması için evlilik halinin uygun olacağı79•
-Profesör
İzmirli
İsm~il Hakkı
ta~fından
kalemealınan Garp Felesofları ile
Şark Fe/esofları Arasında
Bir Mukayese
80 adlı eserde, Müslüman felsefecilerin,Avrupalı Felsefecilere atfedilen bazı düşünceleri "zekalarının yardımlarıyla"
önceden söylediklerini ortaya koymasından dolayı, yayınlanmasının uygun
olacağına 81.
-Milli Eğitim Kurumlarında okutturulmak üzere hazırlanan, "Tarihten
Sayfalar ve Hıristiyanlığın Kurucusu İsa" başlıklı makalede, Kur'an'a da aykırı
olacak ve Hz. İsa ve Meryem hakkında hürmetsizce iftira içeren ifadeler
bulunmasından dolayı bu eserin okutturulmasının uygun olmadığı82•
-Cizre Müftülüğünden gelen bir yazıda, velisi bulunmayan 15 yaşın
altındaki çocukların dini açıdan evlendirilmesine ilişkin, müftülüklere yazı
75 DIB. MDEK., 5 Haziran 1950 tk .. Bundan sonraki dipnotlarda kurul için (DİB. MDEK.,),tarihli karar
için (tk.) kısalbnalan kullanılacaktır. ·
76 DİB. MDEK.,4 Eylül 1950 tk.
77 DİB. MDEK.,14 Eylül 1950 tk. 78 DİB. MDEK.,10 Ekim 1950 tk. 79 DİB. MDEK.,12 Ekim 1950 tk.
80 Bu eser İsmail Hakkı İzmirli tarafından 1952'de Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları (Ankara} "İslam Mütefekkirleri ile Garp Mütefekkirleri Arasında Mukayese" adıyla yayınlanmıştır.
81 DİB. MDEK., 23 Ekim 1950 tk.
gönderilmesinin, hükümet işlerine karışmak anlamını taşıdığından, bu talebin uygun olmadığı. Ayrıca, öncelikli olarak ·resmi nikah yapmak şartıyla, herkesin kendi evinde dini nikah yapmasında sakınca olmadığına83.
-Medrese hocalarından Abdullah Kazancı'nın Şafii eserlerden derlediği
"Şafii İlmihali" adlı eserin, Müslümanları mezhepsel açıdan bölünmeye
iteceğinden ve hatta çoğu Hanefi Mezhebinde olmasına rağmen, Hanefi ilmihali
adıyla bir eserin dahi bulunmamasından, ayrıca ilmihallerde genel mezhep
imamlarının görüşlerinin yansıtıldığı vaziyetinden de hareketle ilgili şahsın
ilmihalinin, yukarıda geçen şekliyle yayınlanmasının uygun olmadığınas,ı.
-(Listesi verilen) Çevirilerde kullanılmak üzere 19 adet İngilizce, Almanca ve Fransızca sözlük alımına85.
-(Milli Eğitim Bakanlığından gelen soruya karşılık): Edip Eşrefin kendi eserinden bazı kısımların alındığı müracaatı üzerine, dini konularda yazılan eserlerin kullanılarak {özellikle ilkokullarda okutulacak olan) "hikmet müminin yitik
malıdır, onu nerede bulursa alır,, kaidesince dini bilgilerin öğretilmesinin, alıntı
yapılmasının Müslümanların hayrına olduğu için kaynak gösterilmeden
yazılmasında bir mahzur olmadığına86.
-Afyon'un Bayatcık Köyü'nde Karamanoğlu Hacı Mehmet'in, öz evladının
hanımını kendisine nikahlamasının hem dinen hem de hukuken yasak olması
nedeniyle, durumun İçişleri Bakanlığına yazılarak hakkında cezai işlemin yapılması
gerektiğine87.
•
-Simav Müftüsü tarafından Şaboy adlı bir şahsın, (söylentiden hareketle) -ben Kürdüm Müslüman değilim-ifadelerini kullanmış olması nedeniyle, İslam dini haricinde tutularak bir çukura atılmasının yanlış bir uygulama olduğu88.
-Adalet Bakanlığından istenen yazı gereği, Af kanunundan faydalanarak hapisten çıkanlarla birlikte, cezaevlerinde çeşitli suçlardan yatan hükümlülere dini
konuları etkili bir şekilde anlatabilecek, onları manevi yönden etki altına alabilecek yönde, konferans verebilecek din görevlilerinin isimlerinin il ve ilçelerdeki cumhuriyet savcılıklarına bildirilmesine89.
83 DİB. MDEK.,26 Ekim 1950 tk.
84 DİB. MDEK,31 Ekim 1950 tk.
85 DİB. MDEK.,9 Kasım 1950 tk.
86 Burada kurulun başkanı olan Ahmet Hamdi Akseki'nin daha önceden okullarda kullanılmak üzere
yazdığı Köylüye Din Dersleri, Askere Din Dersleri, Çocuklarımıza Armağan, Yavrularımıza Din Dersleri
gibi eserleri örnek olarak verilmektedir. Birçok mecmuanın bu eserleri kaynak göstermeden kullandığı
da yazının son kısmında vurgulanır. Bk. DİB. MDEK., 1 Aralık 1950 tk.
87 DİB. MDEK., 6 Aralık 1950 tk.
88 DİB. MDEK., 7 Aralık 1950 tk. 89 DİB. MDEK., 7 Aralık 1950 tk.
Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Hasan Fehrni'nin Yaşadıkları _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ -=2=31
-(Kütahya'dan gelen soruya karşılık}, tütün ve afyonu satmak serbest olsa da, haram olan esrar satışının devletçe yasak olması sebebiyle, bu ürünün şahıslar
tarafından kullanımının ve alış-verişinin uygun olmadığı90•
-Şarkikaraağaç'tan Süleyman Bacaksız isimli bir şahsın annesinin sözünden dolayı heyecana gelerek hanımını "3-9 kadar boşsun evden çık"
demesinin ardından pişman olduğu ve bu durumu dini açıdan sorması üzerine,
şahsın anormal bir psikoloji içerisinde hareket etmesinden dolayı evliliklerinin sürmesinde bir sakınca olmayacağı 91•
-Milli Eğitim Bakanlığının yazısı üzerine, Cevat Rifat (Atilhan) tarafından
kaleme alınan "İslam'ı Saran Tehlike ve Siyonizm"92 adlı eserin, İslam aleyhindeki Siyonist faaliyetlerin, çeşitli maskeler altında dine verdiği zararları vesikalarıyla
birlikte gösterdiğinden, okuyucuları uyanıklığa sevk edeceğinden, satın alınmasının
uygun olacağına93.
-Camilerde mihraba mikrofon konulup konulamayacağına ilişkin İzmir
Müftülüğünden gelen yazı üzerine, mikrofunun imamı "işgal ederek" namazı fesat
etmeyeceğinden, ancak ileride "şikayet vukuunda" mesuliyet müftiye ait otmak üzere mikrofonun mihraba konulmasının uygun olduğuna94.
-Manisa merkez vaizi Emin Zeyrek'in, Manisa Müftüsü ve müsewid
hakkında şikayette bulunması üzerine, (halka yanlış fetva veren müsewidin kara cahil olduğu iddia edilirken, Müftünün bu "sefihi" vekil bırakarak sinemaya gittiği, işini yalnızca bu adamdan· rapor alartlk takip ettiği; oysa bu riıüsewidln
akrabalarından Damacı adı verilen birisini Hatuniye Camiine hatip tayin ettiği. ayrıca köy imamlarından rüşvet alarak tayin yaptığı, çalgı, dama, tavla oyunlarının
oynanmasında sakınca olmadığı ve hatta haram paranın ayakkabı alınarak veya vergi verilerek helal olduğu yönünde yanlış hareketlerde bulunduğunu belirtmiştir.) Balıkesir Müftülüğünden ehil kimselerin gizli olarak konuyu
araştırmaları kararı verilmiştir95•
, -Eline her diploma alanın Diyanet İşlerinde vaizlik ve müftülük yaptığı, bu nedenle ehil olmayan görevlilerin kursa alınması gerektiği%.
-Cumhuriyet savcılığının yazısı üzerine, ''Saidi Nursi Bediuzzaman" tarafından Afyon' da kaleme alınan ve jandarma tarafından müsadere edilmiş olan
90 DİB. MDEK., 12 Aralık 1950 tk 91 DİB. MDEK., 20 Aralık 1950 tk.
92 Cevat Rifat ATİLHAN, İslôm'ı Saran Tehlike ue Siyonizm, (Y.evi ve yeri yok). 1950, (176 s.). 93 DİB. MDEK., 14 Mart 1951 tk.; DP'nin 1952 Kongresinde alınan kararlardan bir. tanesi "Mason
locaları ve cemiyetlerin kapatılması"yla ilgiliydi. Konu için bk. Şaban SİTEMBÖLÜKBAŞI, Türkiye'de İs/am'ın Yeniden İnkişafı (1950-1960), İsam Yay., Ankara 1995, s. 32.
94 DİB. MDEK, 23 Mayıs 1951 tk.
9s DİB. MDEK., 19 Eylül 1951 tk.
eser, incelenmiş olup, manevi ve İslami cihette yazılmış olduğundan, içtimai
açıdan her hangi bir zararının ~ulunmadığına97.
-İstanbul Süleymaniye Camiinde ruhsatsız vaaz etmekten sanık Necmettin Yeşil, Cami cemaatine Kore şehitleri için Mevlit okuduktan sonra, (şehitlerin çocuklanna sahip çıkılmasını istemiş ise de), "Bu ara Kur'an ve dinden her ne kadar uzaklaştık isek" cümlesiyle başlayarak, duayı geçip vaaz boyutuna girmesi
nedeniyle, Cumhuriyet savcılığının yazısı gereğince durumun başkanlığa
bildirilmesine98•
-Gaziantep Hüseyin Paşa Camii müezzini Hayri Koçum'un ezan sesini uzaklara duyurabilmesi için minareye hoparlör koyarak ezan okumasında bir
sakınca olmadığına99•
-Zonguldak Müftülüğünden gönderilen Büyük Doğu Mecmuasında (51.
·sayı), Türk Amerikan Postası isimli mecmuadan alınarak yayınlanan yazıda Tevfik Nevzat Çağdaş tarafından İslam peygamberini hafife alıcı ve ibadet şekillerin değiştirilmesi yönündeki bilgiler incelenmiş, "Asrımızda tarihteki Batıniler ve
alelhusus bunlardan Karamita misullu zahiren kendilerini İslam camiasından sayıp
da İslam dinini içinden yıkmağa teşebbüs eden Tevfik Nevzat Çağdaş gibi İslam dininin düşmanları pek çoktur." dolayısıyla dini kendilerince yorumlayan bu gibi cahiller muhatap olarak kabul edilmemesine100
.
-Emniyet Genel Müdürlüğünden gelen yazıya istinaden Hristiyanlığın insanları refaha götüre~ek · yegane din ~duğundan hareketle, faaliyette bulunan -
-derginin(?) olumsuz Hristiyan propagandası yaptığına101.
-Beyşehir Müftüsü Ömer Tekin'in, Ramazan ayındaki vaazlarında zekat ve
fitr~lerin Türk Hava Kurumuna verilmemesini söylemesi sebebiyle THK
Başkanlığınca yapılan şikayet üzerine, Türk Hava Kurumunun aleyhinde sözlerinin
bulunmadığı, bilakis İslami hükümlere uygun olarak, vatanı ve içtimai
müesseselere yardım edilmesi yönünde teşvikte bulunduğu görülmüştür102.
-Trabzon Vakfıkebir Mankanabaz Köyünden Ali topal adlı şahsın Cumhurbaşkanına gönderdiği mektup okunmuş, adı geçen şahsın, üniversitelerin
ilgili enstitüleri ve imam hatip okullarından başka yerlerde Arapça öğretiminin men edilmiş olduğundan, yaşı uygun olmayanların Arapça öğrenimiyle ilgili
talebin karşılanması konusunda inceleme kurulunun yetkili olmadığından, konunun Cumhurbaşkanlığa iadesinin uygun olup olmadığının başkanlık
makamına sunulmasına 103 • 97 DİB. MDEK., 16 Nisan 1951 tk. 98 DİB. MDEK., 26 Nisan 1951 tk. 99 DİB. MDEK., 30 Mayıs 1951 tk. 100 DİB. MDEK., 4 Eylül 1951 tk.
ıoı DİB. MDEK., 2 Kasım 1951 tk.
102 DİB. MDEK., 8 Aralık 1951 tk.