• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI"

Copied!
148
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türki)e Cumhuri)et Mettez Bankası

YILLIK

RAPOD

1980

(2)

TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

ANONİM ŞİRKETİ

30 Nisan 1981 tarihli

HİSSEDARLAR GENEL K U R U LU N A

sunulan

1 9 8 0

Kırkdokuzuncu Hesap Y îlı Hakkında

B A N K A MECLİSİNCE H A Z IR LA N A N Y IL L IK F A A L İY E T RAPORU DENETLEME KURULU RAPORU BİLANÇO, K Â R VE ZARAR HESABI

A N K A R A

1 9 8 1

(3)

31.12.1980 T A R İH İN D E

TÜRKİYE CUM H UR İYET MERKEZ BANKASI B A N K A MECLİSİ

B A Ş K A N İS M A İL H A K K I A Y D IN O Ğ L U

ÜYELER İS M A İL H A K K I A K D O Ğ A N T U R G U T A L T U N K A Y A N A S U H N A Z İF A R S L A N EKREM B A R LA S

R A H M İ ÖNEN T U R A N Ş A H İN

DENETLEME K U R U L U

ÜYELERİ H İL M İ OKÇU SABRİ K E S K İN M. A R İF A T A L A Y N E C A T İ G Ü VE N

Y Ö N E T İM KOMİTESİ

B A Ş K A N İS M A İL H A K K I A Y D IN O Ğ L U

B A Ş K A N

YAR D IM C ILA R I N A C İ TİB E T V U R A L G Ü N A L T A N JU P O L A T K A N

(4)

G Ü N D E M

Banka M eclisi ve Denetleme Kurulu’nun 1980 hesap yılına ait raporlarının okunması ve görüşülmesi; Bilanço ve Kâr ve Zarar hesabının onaylanması.

K âr’ın teklif gereğince dağıtılmasının karara bağlanması.

Banka Meclisi ve Denetleme Kurulu’nun aklanması.

Banka M eclisi’ndeki görev süreleri 30 Nisan 1981 tarihinde sona erecek iki üyeliğe, 3 yıl süre 'için iki üye seçilmesi.

Denetleme Kurulu’nda görev süreleri 30 Nisan 1981 tarihinde sona erecek iki üyelik için, (B-C) Sınıfı Hisse­

darlarınca bir, (D ) Sınıfı Hissedarlarınca bir üye seçilmesi.

(5)

İ Ç İ N D E K İ L E R

B İ R İ N C İ B Ö L Ü M DIŞ E K O N O M İK GELİŞMELER

I. G ENEL D U R U M ... ... 14

İL D Ü N Y A T İC A R E T İ VE C A R İ DENGELERDEKİ GELİŞM ELER ... ... 18

İH. U L U S L A R A R A S I P A R A SİSTEM İ ... ... 20

IV. K A M B İY O P İY A S A L A R IN D A K İ GELİŞMELER ... ... 25

İ K İ N C İ B Ö L Ü M İÇ EKO NO M İD E Kİ GELİŞMELER VE T O P L U M S A L Y A P I I. GENEL D U R U M ... ... ... 30

II. G ENEL DENGE, M İL L İ GELİR VE Ü R E TİM D E K İ G ELİŞM ELER ... 35

A . GENEL DENGE ... ... ... ... 35

1. Kamu Yatırım ları ... ... ... ... ... 36

2. Ö zel Kesim Y a tırım la rı... ... ... ... 37

B. M İL L İ G ELİR V E Ü R E TİM D E K İ GELİŞM ELER ... 37

1. M illi G elir ... ... ... ... ... 37

2. Üretim ... ... ... ... ... 38

C. S O S Y A L K ESİM D EK İ GELİŞMELER ... ... ... 41

III. DİŞ E K O N O M İK İL İŞ K İLE R D E K İ GELİŞM ELER ... ... 42

A. ÖDEM ELER DENG ESİNDEKİ GELİŞM ELER ... ... 42

1. Genel Durum ... ... 42

2. İh ra c a t... ... ... ... 43

3. İthalat ... ... ... ,... ... ... 44

4. Görünmeyen İşlem ler ... ... 47

5. Sermaye H areketleri ... ... ... ... 47

B. DIŞ T İC A R E T VE K A M B İY O REJİM İNDEKİ GE LİŞM E LE R ... ... 50

1. Dış Ticaret Rejim i ... ... 50

2. Kam biyo Rejim i ... ... 54

Ü Ç Ü N C Ü B Ö L Ü M P A R A VE KREDİ GELİŞM ELERİ I. M A L İ K E S İM ... ... ... ... 62

A. GENEL G Ö R Ü N Ü M ,...„... ... ... 62

B. P A R A S A L Y E T K İ K U R U M L A R I ... ... 65 Sayfa No.

(6)

Sayfa No.

C. M EVD U AT B A N K A L A R I ... ... bb

D. P A R A S A L A N A L İZ ... ... 67

E. DİĞER M A L İ K U R U LU Ş LA R ... 68

IL PA R A VE KREDİ G E L İŞ M E L E R İ... ... 69

A. P A R A S A L Y E TK İ K U R U M L A R I ... 69

1. Genel ... ... ... ... ... ... 69

2. Merkez Bankası K r e d ile r i... ,... ... ... 71

3. Merkez Bankası’ ndaki M evduat ... ... ... 74

B. M EVD U AT B A N K A L A R I ... ... 75

1. Bilanço ... ... ... 75

2. Mevduat ... ... 76

3. Krediler ... ... . ... ... ... 77

C. DİĞER M A L İ K U R U L U Ş L A R ... 79

m . SERM AYE P İY A S A S I ... ... ... ... 80

IV. K A M U M Â L İY E S İ ... ... ... ... 81

V. F İY A T L A R ... ... ... ... 83

A. T O P T A N E Ş Y A F İY A T L A R I ENDEKSİ ... ...84

B. GEÇİNME ENDEKSLERİ ... ... 85

C. DESTEKLEME A L IM F İY A T L A R I ... 87

D. BAZI TEM EL M A L VE H İZ M E T F İY A T L A R I ... 87

E. A L T IN F İY A T L A R I... ... ,... ... ...88

F. T A K S İT L İ S A T IŞ L A R ... ... ...89

G. ÜCRETLER ...90

D Ö R D Ü N C Ü B Ö L Ü M İD A R Î İŞLER I. YÖ N E TİM ... ... ... ...9i

II. KADRO D URUM U VE PERSONEL P O L İT İK A S I ... ... 92

B E Ş İ N C İ B Ö L Ü M M ERKEZ B A N K A S I B İLA N Ç O SU I. B İLA N Ç O N U N A Ç IK L A N M A S I... ... ... 97

II. 1980 Y IL I K Â R I VE D A Ğ IL IM I ... ... . 106

(7)

İS T A T İS T İK T A B L O L A R I

Tablo No. Sayfa No.

1. Ekonominin Genel Dengesi (cari fiyatlarla) ... 117

2. Sabit Sermaye Yatırım ları (cari fiy a tla rla )... ...118

3. Sabit Sermaye Yatırım ları (1980 fiyatlarıyla) ...118

4. Üretim Faaliyet Kollarına Göre Gayrisafi M illi Hasıla (cari faktör fiyatlarıyla) ... ...119

5. Üretim Faaliyet Kollarına Göre Gayrisafi Milli Hasıla (1968 faktör fiyatlarıyla) ... ... ...119

6. Üretimin Sektörel Dağılımı (1980 fiyatlarıyla) ...120

7. Seçilmiş Tarım Ürünleri ... ...121

8. Seçilmiş Sınai Mamuller Ü retim i... 122-123 9. Belediyelerce Verilen Ruhsatnamelere Göre Yeni İnşaat ... ...124

10. Belediyelerce Verilen Yapı Kullanma İzin Belgelerine Göre Y en i İlâve V eya Kısmen Biten Yapılar ... ...124

11. Ulaştırma H iz m e tle ri... ... ...125

12. Haberleşme H izm etleri ... ...126

13. îş İsteyenler ve A çık İşsizler ... ... ...127

14. Sigortalı Ortalama Ücretlerin Gelişimi ... ...127

15. Dış Ülkelere Gönderilen İşçiler ... ... ... ...128

16. Toplu İş Sözleşmeleri ... ... ... ... ... ...129

17. Grevler ve L o k a v tla r ... ... ...129

18. Ödemeler Dengesi ... ... ... ...130

19. Dış Ticaret ... ... ...131

20. Dış Ticaret Endeksleri ... ... ...

.

... ...131

21. İhracatın Sektörel D a ğ ılım ı... ... ...132

22. İthalatın Sektörel Dağılım ı ... ... ...133

23. Ülke Gruplarına Göre İhracat ve İthalat ... „... ...134

24. Yatırım , Tüketim ve Hammadde İthalatı ... ...134

25. Kaynakların Çeşidine Göre ithalat ... ...135

26. Dış Borçlar ... ... ... ... ...135

(8)

27. Parasal Yetki Kurumlan ... ... 136

28. Merkez Bankası Kredileri ...137

29. Merkez Bankası’ndaki Mevduat ... ... ...138

30. Uluslararası Rezervler ... ...138

31. Mevduat Bankaları ... ...139

32. Mevduat Bankaları Kredileri ... ...140

33. Mevduat Bankalarındaki Mevduat ... ... ...141

34. Diğer Mali Kuruluşlar (Kalkınma ve Yatırım Bankaları) . .. 142

35. Kalkınma ve Yatırım Bankaları Kredileri ... ...143

36. Kredi Stoku ... ... ,... ... ...143

37. İhraç Edilen Menkul Değerler ... ... ... 144

38. Konsolide Bütçe Ödenekleri, Harcamaları ve Gelirleri ... 144

39. Bütçe Dengesi ve Finansmanı (M ali Y ıl) ... ... ... 145

40. Kamu Borçları (İç Borçlar) ... ... 145

41. Fiyat E n d eksleri... ... ... ... 146

42. Altın F iy a tla rı... ... ,... ... ... ... ... 146

43. Fiyat Endeksleri (A y lık ) ... ... 147

44. Altın F iy a tla rı... ... ... ... .... ... ... 147

45. Destekleme Fiyatları ... ... ... 148

Tablo No. Sayfa No.

(9)

1 9 8 0

K I R K D O K U Z U N C U H E S A P Y I L I BANKA MECLİSİNCE HAZIRLANAN

FAALİYET RAPORU

(10)

Saygı değer ortaklar,

Bankamızın işlemlerini incelemeye başlamadan önce dünyada ve ülkemizde 1980 yılında oluşan ekonomik gelişmeleri gözden geçirmekte yarar görüyoruz. Bu nedenle Raporda, uluslararası ekonomik gelişmelerde genel durumun kısa bir özeti yapıldıktan sonra dünya ticareti, uluslar­

arası para sistemi, uluslararası kambiyo piyasalarındaki gelişmeler ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Daha sonra yurtiçi ekonomik gelişmelerin genel bir değerlendirmesi yapılmış, ekonominin genel dengesi, milli gelir, üretim ve ödem eler dengesindeki gelişmeler ile ekonominin mali kesiminde meydana gelen gelişm eler ayrıntılı ve geçen yıllarla karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.

Bankamızın kırkdokuzuncu hesap yılıyla ilgili işlemlerinin sonuçların' gösteren 1980 yılı Bilançosu ile Kâr ve Zarar Hesabını inceleme ve ona­

yınıza sunar, yüksek kurulunuzu saygıyla selamlarız.

13

(11)

B İ R İ N C İ B Ö L Ü M DIŞ EKO NO M İK GELİŞMELER

I. GENEL DURUM

1960 1ı yılların sonunda ve 1970 1i yılların başında sanayileşmiş batılı

¡ilkelerde yaşanan enflasyonla birlikte ekonomik durgunluk eğilimleri, 1974 yılında, dünya petrol fiyatlarının dört kata yakın yükselmesinin etkisi ile, derinleşen bir bunalıma dönüşerek hem sanayileşmiş ülkelerde hem geliş­

mekte olan ülkeler ekonomilerinde önemli ölçüde üretim düşüşleri ve enflasyona yol açmıştı.

1974-1975 bunalımına karşı sanayileşmiş ülkeler genelde deflasyonist gelişmelerden sakınmak amacıyla enflasyonist politika izlemişlerdir. Ancak bu ülkelerde serbest piyasa mekanizmalarının işlerliğini büyük ölçüde kaybetmiş olması, uygulanan enflasyonist politikaların üretim ve istihdam artışı sağlamasını engellemiştir; yatırım ve kapasite kullanımlarının faiz esnekliği ve artan talebe olan duyarlılığı yetersiz kalmıştır. Böylece, sanayileşmiş ülkeler, bu yapısal sorunlar nedeniyle, OPEC ülkelerinde biriken fonların bu ülkelere reel kaynak transferi yoluyla yeniden dolaşıma sokulmasında güçlüklerle karşılaşmışlardır. Buna rağmen sanayileşmiş ül­

keler ekonomilerinde 1976-79 yıllarında göreli bir iyileşm e sağlanabilmiş ancak 1979 yılının ikinci yarısında yeniden yükselen petrol fiyatlarıyla birlikte yeni bir bunalım dönemine girilmiştir. 1979 yılı sonlarında patlak veren İran olayları ve 1980 yılında başlayan Irak-îran savaşının dünya petrol arzını sınırlayıcı etkisiyle petrol fiyatlarındaki artış eğilim i süreklilik kazanmıştır. Dünya petrol fiyatları 1978-80 döneminde, y ıl sonları itiba­

riyle, yüzde 162 oranında artarken, sanayileşmiş ülkelerin OPEC ülke­

lerine yaptıkları ihracata konu olan malların fiyatları aynı d’önemde yüzde 128 oranında artmıştır. Böylece sanayileşmiş ülkelerle OPEC ülkeleri arasındaki ticaret hadlerinde, OPEC ülkeleri lehine yüzde 105 oranında bir düzelme meydana gelmiştir. Bu durum sanayileşmiş ülkelerin ve petrol üretmeyen gelişmekte olan ülkelerin cari açıklarında önemli artışlara neden olurken OPEC ülkelerinde 1980 yılında 100 milyar doları aşan bir fon birikimine neden olmuştur.

OPEC Ülkelerinin Dış Ticaret Hadleri

P etrol İthalat

1974=100 Dış T ica ret

F iya tla rı Fiya tla rı H adleri

1974 100 100 100

1975 98 111 88

1976 106 107 99

1977 114 117 97

1978 (A ra lık ) 117 144 81

1979 (A ra lık ) 255 164 155

1980 (A r a lık ) 306 184 166

1981 (Tahm in) 360 195 184

14

(12)

Batılı sanayileşmiş ülkeler 1980 baharından bu yana yeniden bir kon- jonktürel gerileme içine girmişlerdir. Genellikle tüm ülkelerde üretim g e ­ rilemiş, kapasite kullanımı ve istihdam düşmüştür. Konjonktürdeki za­

yıflam ada, diğerleri yanmda, asıl etken petrol fiyatlarındaki artışın özel tüketimde yarattığı gerilem e ile uygulanan istikrara yönelik ekonomi politikasının daraltıcı sonuçlarıdır.

Petrol fiyatlarındaki artışın petrol ithalatçısı ülkelerin ekonomileri üzerinde iki türlü etkisi olmaktadır :

1. M illi gelirin artan bir bölümünün petrol alımında kullanılmasıyla ortaya çıkan deflasyonist etki,

2. M aliyet artışları yoluyla ekonomiye yansıyan enflasyonist etki.

Sanayileşmiş Ülkelerde Sanayi Üretimi (1975 = 100 e n d e k s le r in d e y ü z d e d e ğ iş m e le r )

1977 1978 1979 1980 ( i )

A B D 5,9 5,7 4,4 — 2,5 (2 )

Japonya 4,1 7,9 8,2 4,6

A lm an ya 3,0 2,2 0,9 1,6

İn g iltere 1,9 5,7 3,6 — 8,9

Fransa 0,9 2,7 4,4 2,6

İta lya 0,0 0,3 6,8 — 2,9

(1 ) Ekim 1980 itib a riyle 12 a y lık değişm e.

(2 ) Kasım 1980 itib a riy le 12 aylık değişm e.

“ Birinci petrol şoku” na karşı sanayileşmiş ülkeler enflasyonist politika izlemişler, “ ikinci petrol şoku” ndan sonra, özellikle 1980 yılında, tüm sanayileşmiş ülkelerde bu defa enflasyonist gelişmelere meydan verme­

mek için deflasyonist politikalar izlemede bir kararlılık gözlenmiştir.

Çoğu ülkelerde enflasyonla mücadele ekonomi politikalarının temel amacı olmuştur. Deflasyonist politikalarla ulaşılmak istenen diğer bir amaç da yükselecek olan faiz oranları yoluyla cari açıkları küçültmektir.

Bu ülkelerde 1980 yılında uygulanan anti-enflasyonist politikalar petrol fiyatlarındaki artışın deflasyonist etkisiyle de birleşince, bu ülkelerin tü­

münde önemli ölçüde üretim gerilemesi ve işsizlik artışları olmuş, ancak 1979 yılında yemden hızlanmış olan fiyat artışlarının kontrol altına alın­

masında başarılı olunamamıştır.

Sanayileşmiş Ülkelerde Enflasyon (1 975 = 100 e n d e k s le r in d e k i y ü z d e d e ğ iş m e le r )

1977 1978 1979 1960(1)

A B D 6,4 7,6 11,4 12,7

Japonya 8,1 4,2 3,7 8,0

A lm an ya 3,7 2,7 4,1 5,3

In g ilte re 16,0 9,0 13,3 15,7

Fransa 9,4 9,1 10,7 13,5

İta ly a 19,3 12,4 15,7 21,5

(1 ) K asım 1980 itib a riy le 12 aylık değişm e.

(13)

Enflasyon, petrol fiyatlarındaki hızlı artış nedeniyle yılın ilk yarısında tüm sanayileşmiş ülkelerde hızlanmıştır. Y ılın ikinci yarısındaki yavaş­

lamaya rağmen enflasyon oranı yüksek kalmıştır.

Petrol fiyatlarındaki artışın etkileriyle mücadele etm eyi uygun gören sanayileşmiş ülkelerde, önceki yılların aksine, petrole dayalı enerji tüke­

timinde gözle görülür bir tasarruf sağlandığı görülmektedir.

Sanayileşmiş Ülkelerde Petrol Tüketimi (B ir ö n c e k i y ıla g ö r e y ü z d e d e ğ iş m e le r )

1979 1 9 8 0 (1 )

AB D — 1,8 — 8 ,9 (2 )

Japonya 1,0 — 7 ,0 (3 )

Fransa — 0,7 — 8,4

B. A lm anya 2,9 — 8 ,0 (2 )

İtalya 1,4 2,6

İn giltere 0,1 — 13,6

Hollanda 2,5 — 6,4

Belçika 1,3 — 12,5

Danim arka 0,4 — 17,9

(1 ) Ocak-Ağustos.

(2 ) Ocak-Eylül.

(3 ) Ocak-Tem m uz.

Sanayileşmiş ülkeler arasında ekonomik gerilemenin en belirgin o l­

duğu ülke, ekonomi politikasına verilen yeni yön doğrultusunda son derece kısıtlayıcı önlemlerin alındığı İngiltere’dir. Kısıtlayıcı ekonomik politika­

ların uygulandığı İtalya ve Federal Alm anya’da da ekonomik yavaşlama yönündeki gelişm eler hakim olmuştur. Konjonktür yavaşlamasının en az olduğu ülkeler Japonya ve Fransa’dır.

İngiltere’de 1979 yılında uygulanmasına başlanan deflasyonist p oliti­

kalar 1980 yılında da ısrarla sürdürülmüştür. Ancak, kısıtlayıcı para ve maliye politikalarıyla, her türlü kambiyo denetiminin kaldırılması esasına dayanan bu politika, iki yıllık uygulamaya rağmen enflasyonun kontrol altına alınmasında başarılı olamamıştır. Bir yandan enflasyon hızı artarken öte yandan yüksek oranda üretim gerilem esi ve işsizlik oranında önemli artışlar gözlenmiştir. 1980 yılında İngiltere’de GSMH yüzde 3 oranında azalmış, işsizlik oranı yüzde 10’a yaklaşmış, sterlinin, artan fa iz oranlan nedeniyle, yüzde 15 dolayında değer kazanmış olması İn giliz sanayiinin uluslararası piyasalardaki rekabet gücünün daha da kötüleşmesine yol açmıştır.

1979 yılında yüzde 2 oranında büyüme göstermiş olan ABD ekonomisi

¡980 yılında yüzde 1,5 oranında gerilemiştir. Enflasyonist eğilimlerin h ız­

lanması karşısında anti-enflasyonist politikaların dozu 1980 yılının baş­

larında artırılmıştır. Alınan önlemler maliye politikasının sıkılaştınlması, kredi genişlemesinin önlenmesi ve ithal edilen petrole yeni bir vergi uygu­

lamasından oluşmuştur. Uygulanan bu politika 1980 yılının ortalarında

(14)

tasarruf artışı ve buna bağlı olarak özel tüketimde düşme sonucunu ver­

miştir. Ö zel tüketimin azalması yatırımları etkilemiş, sınai yatırımlar gerilem iştir. Ayrıca uygulanan yüksek faiz politikası konut inşaatım önemli ölçüde yavaşlatmıştır. Uygulanan bu politikaların yıl ortalarında ciddi bir resesyon tehlikesi yaratması üzerine, ağustos ayından başlayarak, seçim kampanyasının da etkisiyle, deflasyonist politika uygulamasından vazge­

çilerek tüketim harcamalarında hızlı bir artış başlatılmıştır. Böylece 1980 yılının son üç ayında ABD ekonomisinde bir canlanma görülmüş, ancak bu k ez de enflasyon tehlikesi ön plana çıkmıştır.

1979 yılında yüzde 4,5 lik bir büyüme göstermiş olan Alman ekonomisi 1980 yılında artan petrol fiyatları, turizm giderleri ve yabancı işçi trans­

ferleri nedeniyle ortaya çıkan dış açığın deflasyonist etkisi ile ancak yüzde 1,8 oranında büyüyebilmiştir. Ekonomik durgunluk ve artan işsizlik eğili­

mine rağmen artarak süren enflasyonla mücadele ve dış açığın azaltılması ga yretleri 1980 yılında uygulanan politikaların temelini oluşturmuştur.

Bundesbank 1980 ilkbaharında aldığı kendi denetimindeki para arzını kısma kararıyla bir yandan kredi talebini azaltmak ve uzun dönemli p o rtfö y yatırımlarını teşvik etmek suretiyle enflasyonu kontrol altına alm ayı amaçlarken, öte yandan, yüksek faiz oranlan aracılığı ile sermaye girişini sağlayarak dış açığı kapamayı amaçlamıştır. 1980 yılı sonunda cari açık 30 milyar D M ’a yükselirken, enflasyon hızı yüzde 6’yı, işsiz sayısı

1 milyonu aşmıştır.

P etrol fiyatlarındaki artışın etkisiyle, 1980 yılının ilk yarısında Japon­

y a ’da iç talepte bir gerileme olmuş, buna karşılık özel işletmelerin yatı­

rımlarındaki artışın devam etmesi ve ihracatın yıl ortasına kadar oldukça hızlı artması nedeniyle ekonomik büyümedeki yavaşlama küçük oranlı olmuştur. İç talepteki daralma yanında yen’ in değer kazanmasının da etkisiyle enflasyon kontrol altında tutulabilmiştir. Yılın ikinci yarısında, yen ’in değer kazanması nedeniyle ödemeler dengesi sorunlarının hafiflemesi ve iç talepteki daralmanın devam etmesi karşısında reeskont oranının düşürülmesi ve munzam karşılıkların azaltılması yoluyla genişletici bir politika benimsenmiştir. Böylece, bir yandan artacak olan ithalat talebinin Japon ihraç mallarına uygulanan tarife dışı engelleri hafifletmesi, öte yandan yen ’in istenmeyen oranda değer kazanmasının önlenmesi amaç­

lanmıştır.

1980 yılında, sanayileşmiş ülkelerin “ ikinci petrol şoku” na karşı def­

lasyonist politikalara ağırlık verm eleri petrol üretmeyen gelişmekte olan ülkelerin, düşük gelir düzeyleri nedeniyle daha büyük boyutlarda ortaya çıkan sorunlarını bir kat daha artırmıştır. Birçok petrol üretmeyen geliş­

mekte olan ülkenin “ birinci petrol şoku” nun etkilerini başarılı bir şekilde karşılamış olmalarına rağmen “ ikinci petrol şoku” sonrasında bu ülkeler açısından oldukça elverişsiz bir ortam doğmuş bulunmaktadır. İki dönem arasındaki belli başlı farklar şu şekilde özetlenebilir :

(15)

1. 1974-79 dönem inde dünya p etro l fiya tla rın ın reel olarak yü zde 20 d olayın da gerilem iş olm asına karşılık 1979 sonrasında bu tür bir eğilim gözlen m em ek te, aksine p e tro l fiy a tla rı artışını d evam e t­

tirecek birçok etken bulunm aktadır.

2. 1974 bunalım ı sonrasında sanayileşm iş ülkelerin, A B D ’ nin öncü­

lüğünde, en flasyon ist de olsa b üyü m eye ö n ce lik vererek g e liş ­ m ekte olan ülkelerin ihraç m alların a olan ta leb i can lı tutmalarına karşılık, 1979 bunalımı sonrasında sanayileşm iş ülkelerde uygula­

nan ekon om ik p olitik a lar sonucu o rta ya çıkan durgunluk v e A B D ’ nin dünya ekon om isin deki etkinliğin in azalm ası, gelişm ekte olan ü lkelerin ihracatları v e tica ret h adleri yönünden son derece elve riş siz koşullar yaratm ıştır.

3. 1974 bunalımı sonrasında b azı gelişm ek te olan ülkeler başarılı bir uyarlam a yapmış, b a zıla rı da sanayileşm iş ülkelerdeki talep artışından yararlanarak ihracatlarını artırm ışlardır. 1979 sonrası dönem de ise, birçok gelişm ek te olan ülke, henüz ilk şoka uyarlama sürecini tamamlamadan ikinci bunalım ile karşılaşmışlardır.

4. 1974 sonrası dönemde uluslararası bankacılık sistem i büyük ölçüde artmış olan fonlarını, risk faktörünü gözönüne almadan, gelişm ekte olan ülkelere borç olarak aktarabilm işken, 1979 sonrası dönemde faiz oranlarının yükselm iş olması, risk faktörünün ön plana g e ç ­ mesi v e uluslararası bankacılık sisteminde biriken fon lara başka ülke gruplarının taleplerinin de artması gibi nedenlerle, gelişm ekte olan ülkeler borç alma konusunda da darboğazlarla karşılaşm ış­

lardır. Uluslararası bankaların gelişm ekte olan ülkelere 1980 yılında verd ik leri kredilerin ortalam a fa iz oranı yü zde 9 olmuştur.

5. 1974 sonrası dönemde IM F aracılığı ile sağlanan petrol k olaylığı (O il F a cility) imkanı ve Fon ’ un parasal olanakları gelişm ekte olan ülkelerin dış finansman sorunlarım h afifletm ek te etken olurken,

1979 sonrası dönemde p etro l k ola ylığı hesabından yapılan kulla­

nımların durdurulmuş olm ası ve Fon’un parasal olanaklarının sı­

nırlı kalması gibi nedenler, bu ülkelere aynı olanakların sağlanma­

sını engellem iştir.

1980 yılında gelişm ekte olan ülkeler, yoğunlaşan ödem eler dengesi sorunlarının etkisi ile, önemli oranlarda üretim gerilem esi ve enflasyondan kaynaklanan sorunlarla karşılaşmışlardır.

II. D Ü N Y A TİCARETİ VE CARİ DENGELERDEKİ GELİŞM ELER

Sanayileşmiş ülkelerin dünya ticaretindeki ağırlıklarının devam etmesi, petrol üretmeyen gelişm ekte olan ülkelerin paylarının giderek azalması ve 1973 yılından sonra petrol ihracatçısı ülkelerin önemli bir paya sahip olmaları, dünya ticaretindeki uzun dönemli gelişmelerin ana özellikleridir.

(16)

Dünya ithalat ve ihracatı değer olarak 1950‘lerde iki kat, 1960’larda üç kat artarken, 1970-1979 yılları arasında yaklaşık altı kat artmıştır. 1970’

Ierdeki bu aşırı artış, büyük ölçüde, petrol fiyatları yanında diğer mal fiyat­

larındaki artışlardan kaynaklanmıştır. Nitekim sabit fiyatlarla ifade edil­

diğinde dünya ticaretinin 1960-1969 ve 1970-1979 dönemleri arasında önemli bir artış göstermediği görülmektedir.

1970’li yıllarda sanayileşmiş ülkelerin ihracatları değer olarak yılda ortalama yüzde 19,4, ithalatları ise yüzde 20,3 oranlarında artarken, aynı dönemde petrol ihracatçısı ülkelerin ihracat ve ithalatları sırasıyla yüzde 39,3 ve yüzde 31,4 artmıştır. Petrol üretmeyen gelişmekte olan ülkelerin 1970’ li yıllarda ihracatları yılda ortalama yüzde 21,4, ithalatları ise yüzde 21,5 oranında artmış bulunmaktadır.

Dünya ticaretinde dikkati çeken diğer bir gelişme ise sanayileşmiş ülkelerin petrol üretmeyen gelişm ekte olan ülkelerden yaptıkları ithalatın giderek azalması ile birlikte, petrol ihracatçısı ülkelerden yaptıkları ithala­

tın artmasıdır. Nitekim sanayileşmiş ülkeler toplam ithalatlarının 1950-54 döneminde yüzde 28,6’sını petrol üretmeyen gelişmekte olan ülkelerden yaptıkları halde, bu oran 1960-1964 döneminde yüzde 19,6’ya, 1970-1974 döneminde yüzde 14,5’e, 1975-1979 döneminde ise 14,4’e inmiştir. Buna karşılık petrol üretmeyen gelişm ekte olan ülkelerin sanayileşmiş ülkeler­

den yaptıkları ithalatın, ihracatlarına oranla, arttığı gözlenmektedir.

Birinci bölümde sözü edilen sanayileşmiş ülkelerdeki ekonomik ge­

lişmelerin sonucunda 1980 yılında dünya ticaretinde hacim olarak bir ya­

vaşlama görülmekle birlikte, değer olarak artış devam etmiştir.

1979 yılında hacim olarak yüzde 7 oranında artmış olan dünya tica­

retinin 1980 yılında yaklaşık yüzde 3 oranında arttığı tahmin edilmektedir.

Birim değer olarak 1979 yılında yüzde 18,5 oranında artmış olan dünya ticaretinde 1980 yılında yüzde 22,5 oranında bir artış beklenmektedir.

1979 yılında yüzde 6,5 oranında artmış olan sanayileşmiş ülkelerin ihracat hacimlerinin 1980 yılında yüzde 6 oranında artacağı, 1979 yılında yüzde 2,5 oranında artmış olan petrol ihracatçısı ülkelerin ihracat hacim­

lerinin 1980 yılında yüzde 10 oranında azalacağı, petrol üretmeyen geliş­

mekte olan ülkelerin ihracat hacimlerindeki artışın ise, 1980 yılında yüzde 9,5’dan yüzde 5,5’e ineceği tahmin edilmektedir.

1979 yılında yüzde 8,5 oranında gerçekleşen sanayileşmiş ülkelerin ithalat hacimlerindeki artışın 1980 yılında yüzde l ’e ineceği beklenmekte­

dir. Petrol ihracatçısı ülkelerin ithalat hacimleri 1979 yılında yüzde 11 oranımda azalmışken 1980 yılında yüzde 19,5 yükselmiştir. Petrol üret­

meyen gelişm ekte olan ülkelerin ithalatındaki artışta ise 1980 yılında yüzde 7 oranında bir yavaşlam a olduğu tahmin edilmektedir.

Dünya ticaretine konu olan belli başlı mal guruplarının fiyatlarındaki gelişm elere bakıldığında, 1980 yılında sanayi malları ile petrol dışı birincil mal fiyatlarının artış hızındaki yavaşlamanın yanısıra, petrol fiyatlarında

(17)

önemli artışlar olduğu görülmektedir. Nitekim 1979 yılında sırasıyla yüzde 14,5 ve yüzde 16 oranlarında artmış olan sanayi ve birincil mal fiyatları 1980 yılında sırasıyla yüzde 12,5 ve yüzde 10,5 oranlarında artarken, petrol fiyatlarındaki artış hızı 1979 yılında yüzde 40’dan 1980 yılında yüzde 63,5’e yükselmiştir. Bu gelişmelerin etkisi ile 1980 yılında dünya dış ticaret had­

leri sanayileşmiş ve petrol üretmeyen gelişm ekte olan ülkelerin zararına, petrol ihracatçısı ülkelerin ise yararına bir gelişm e göstermiştir.

1979 yılında yüzde 2,5 oranında gerçekleşen, sanayileşmiş ülkelerin dış ticaret hadlerindeki kötüleşme, 1980 yılında yüzde 7,5’e yükselirken, petrol üretmeyen gelişmekte olan ülkelerin dış ticaret hadlerindeki yüzde 2’lik kötüleşme 1980 yılında da sürmüştür. Petrol ihracatçısı ülkelerin dış ticaret hadlerinde ise 1980 yılında yüzde 41 oranında bir iyileşme gö z­

lenmiştir.

1980 yılında sanayileşmiş ve petrol üretmeyen gelişm ekte olan ülke­

lerin zararına gelişen dış ticaret hadleri, bu ülkelerin cari işlemler denge­

lerinde de aynı yönde değişmelere yol açmıştır.

• Sanayileşmiş ülkeler gurubunun (O E CD ) cari işlemler açığı 1979 yılında 35,5 milyar dolardan 1980 yılında 73,5 milyar dolara yükselmiştir, ABD ’nin 1979 yılındaki 8 milyar dolayındaki cari açığı 1980 yılında, özel­

likle görünmeyen kalemlerdeki gelişm e nedeniyle, 4 m ilyar dolayında bir fazlaya dönüşürken, Japonya ve Alm anya’nın cari açıklarının önemli ölçüde arttığı gözlenmiştir. B. Alm anya’nın 1980 yılında 17 milyar doları aştığı tahmin edilen bir cari açık vermesinde, artan turizm harcamaları ve ülkede çalışan yabancı işçilerin yurtdışına yaptıkları transferler başlıca etkenleri oluşturmuştur. Japonya’da ise, cari açık artan petrol v e hammadde har­

camalarının etkisiyle 1979 yılında 8,8 m ilyar dolardan 1980 yılında 13,2 milyar dolara yükselmiştir.

Petrol üretmeyen gelişmekte olan ülkelerin cari açıkları 1979 yılında 36 milyar dolardan 1980 yılında 51 milyar dolara yükselmiştir. Bu ülkelerin cari açıklarında 1980 yılında görülen 15 m ilyar dolayındaki bu kötüleşme, ticaret açığının yüzde 34, görünmeyen işlemler açığının ise yüzde 42 ora­

nında artması sonucu ortaya çıkmıştır.

Petrol ihraç eden ülkeler gurubunun cari işlemler fazlası 1979 yılında 68 milyar dolar iken, 1980 yılında yüzde 70 oranında artarak 116 milyar dolara ulaşmıştır.

III. ULU SLAR AR ASI PAR A SİSTEMİ

1980 yılında uluslararası parasal sorunlar, “ ikinci petrol şoku” ve yaygın enflasyon yanında ikinci planda kalmışlardır. Petrol ödemeleri, petrol ithalatçısı, özellikle gelişmekte olan petrol ithalatçısı ülkeleri, olum­

suz yönde etkilemiştir. Bu dengesizlik bütün ülkeleri uyarlama mekaniz­

maları ve ödemeler dengesi finansmanı ile ilgili güçlüklere itmiştir. Petrol fazlası fonların yeniden dağıtımındaki önemli rolü ise uluslararası sermaye piyasaları almıştır.

(18)

1980 yılında uluslararası para sisteminde temel bir değişiklik olmamış­

tır. Ancak, Uluslararası Para Fonu sistemin bazı politika araçlarında deği­

şiklik yapmıştır.

Uluslararası Para Fon’ unun üyelerine ilave yardımlarda bulunabil­

m ek için çıkarttığı Ek Finansman Kolaylığı 23 Şubat 1979’da yürürlüğe girmiştir. Hesabın finansmanı, Fon’un 13 üye ülkesinden veya onların resmi finansman kurumlarından ve İsviçre’den aldığı borçlardan oluşmak­

tadır. Bu kolaylık, kotalarına oranla ödemeler dengelerinde büyük denge­

sizliklerle karşılaşan üyelere Fon’un diğer olanaklarına ek bir finansman kaynağı yaratabilmek için çıkarılmıştı. Üyelerin bu fondan aldıkları para­

lara ödemeleri gereken faiz oranı, ilk üç buçuk yıl için Fon’un bu paraya ödediği faize yüzde 0,2 marj eklenmesiyle bulunacak oran olacak, daha sonraki yıllarda ise marj yüzde 0,325’e çıkacaktır. Fon’un aldığı paralara ödediği faiz ise 5 yıl vadeli ABD devlet tahvilinin altı aylık ortalamasıdır.

30 Haziran 1980 tarihinde sona eren devrede bu oran yüzde 11,575 idi.

Fon, ödünç olarak sağladığı kaynakların, özellikle düşük gelirli üye leri için yüksek m aliyetli olduğunu düşünmektedir. Bu nedenle ek finans­

man kolaylığının maliyetini azaltmak üzere bir faiz destekleme hesabı oluşturulmasına karar verilm iştir. Sözkonusu hesabın kaynaklarından bir kısm ı Güven Fonu’na yapılacak geri ödemelerden oluşacaktır. Diğer bir bölümünün de bazı üye ülkelerin gönüllü olarak sağlayacakları ayrıca:

lık lı şartları taşıyan fonlarla karşılanacağı umulmaktadır. Bu konuda bazı üye ülkelerle şimdiden anlaşmaya varılmıştır.

Hesaba yapılacak hibelerin, 1 milyar ÖÇH düzeyinde oluşacağı bek­

lenmektedir. Güven Fonu’na yapılacak geri ödemelerden 750 milyon ÖÇH gelecektir. Ek kaynaklar olarak da Fon’un bu hesap için yapacağı borçlan­

malar, hesaptaki paraların yatırımından elde edilecek gelirler ve özel da­

ğıtım hesabından yapılacak transferler sözkonusudur.

Fon’un Ek Finansman Kolaylığından yararlanmakta olan ve kişi başına düşen gelir açısından yapılacak sıralamada en alt düzeylerde yer alan Fon üyesi 69 gelişmekte olan ülke, ödeyecekleri yıllık faizin yüzde üçünü geç­

m eyecek bir desteklemeden yararlanacaktır. Sözkonusu guruptakilerden daha yüksek kişi başına gelire sahip olmakla birlikte, yine de düşük gelir grubuna giren 14 gelişm ekte olan üye ise desteklemeden daha düşük oran­

larda yararlanacaklardır.

Destekleme Hesabından yapılacak ödemeler, hak kazanmış ülkelere, Fon’un mali yıl bitimi olan 30 Nisan’dan sonra en uygun zamanda yapıla­

caktır. Ödenecek miktar, üyenin Ek Finansman Kolaylığından aldığı bor­

cun kullanmadığı miktarı üzerinden günlük bakiyeye göre hesaplanacaktır.

Desteklem e ödemelerine rağmen, Ek Finansman Kolaylığı yine de Fon’un Genişletilmiş Kredi K olaylığı ve Stand-by kullanımlarından daha ucuz hale gelmiş olmayacaktır.

(19)

Güven Fonu (Trust Fund) 1976 yılında gelişmekte olan ülkelere öde­

meler dengesizliklerinde ayrıcalıklı şartlarla yardım yapabilmek için kurul­

muş ve finansmanı, Uluslararası Para Fonu’nun altın satışlarından elde ettiği kârlarla karşılanmıştı. Haziran 1976 ile Mayıs 1980 arasındaki dört yıllık devrede Para Fonu açık arttırmayla 25 milyon ons altın satmış, elde ettiği 4,0 milyar dolar kârı Güven Fonu’na yatırmıştır. Son borç dağıtımını

1981 Mart’ında yapacak olan Güven Fonu’na geri ödemeler 1982 Tem- muz’unda başlayacaktır. Geri ödemelerdeki bu gecikme Uluslararası Para Fonu’nun Deslekteleme Hesabının ilk uygulamalarında kullanmak amacıyla hibelere ek olarak vekil sıfatıyla borç alma planı yapmasına neden ol­

muştur. Bu borçların faizi, Uluslararası Para Fonu ile borç veren tarafından belirlenecektir. Destekleme işlemlerinin tamamlanmasından sonra Destek­

leme Hesabı kaldırılacaktır. Hesabın kapatılması ve borçların ödenme­

sinden sonra kalan para Özel Dağıtım Hesabına yatırılacak ve hibe edenlere verilecektir.

Uluslararası Para Fonu 25 Nisan 1980 tarihli toplantısında aldığı ka­

rara göre Güven Fonu’nu 30 Nisan 1981’de veya daha erken olursa, borç dağıtımı sona erdiğinde kapatacaktır. Kapanışından sonra borçlara uygu­

lanan faiz ve diğer şartlar değişmeyecektir.

Uluslararası Para Fonu Geçici Kom itesi’nin bu yılk i çalışmalarında da üzerinde ısrarla durduğu İkame Hesabı ilk defa 20’ler Komitesi tarafın­

dan 1973-1974’de ortaya atılmıştı. Bu hesap ile bütün rezerv paraların, hatta altının bile ÖÇH ile ikamesi düşünülüyordu. Hesap 1978’de H.J. W itteveen tarafından tekrar ortaya atıldığında, birinci amaç ÖÇH dağıtımında ortaya çıkan tıkanıklığı kaldırmak idi. İkame Hesabıyla ilgili olarak 1980’deki atılımda başlıca amaçlar ÖÇH’m ana rezerv varlığı yapma yolundaki ça­

balara katkıda bulunmak, rezerv para olarak dolara olan bağımlılığı azalt­

mak ve sonuç olarak kur istikrarının sağlanmasına yardımcı olmaktı. Bu hesap İkinci Değişiklikte (Second Amendment) Fon bünyesine konulma­

mıştı. Bunun için de hesap Fon bünyesinde değil, Fon tarafından organize edilecek şekilde düşünülmüştü. İkame Hesabı bu yıl da kabul edilmemiş, hesapla ilgili çalışmaların sürdürülmesi karar altına alınmıştır.

Uluslararası Para Fonu’nun 1980 yılı toplantısında aldığı karara göre Fon, ödemeler dengesizliği ve finansman güçlüklerinin aşılması için gerçekten çaba gösteren üye ülkelere kotalarının yıllık yüzde 200’ü, üç yılda ise yüzde 600’ü kadar kredi verebilecektir. Bu ödemeler üyelerin Telafi Edici Finansman K olaylığı veya Tampon Stokları Finansmanından aldığı kredileri etkilemiyecektir.

Uluslararası Para Fonu’nun borçlanmayla ilgili politikasında bu yıl önemli bir gelişme olmuştur. Fonun yıllık toplantısında aldığı bir karara göre, Fon, kaynaklarını yeterince arttırabilmek için gerekirse özel piya­

salardan borç alabilecek, fakat üyelerden aldığı üyelik ödeneklerine öncelik verecektir.

(20)

1978 yılında kotaların yedinci kez arttırılması ile ilgili Fon Guvernörler Kurulu kararı ile ilgili gelişmeler 1980 yılı içinde sonuçlanma aşamasına

"ulaşmış bulunmaktadır. Bilindiği gibi kota artışı, Fon’un kaynaklarını geliş­

tirm ek ve Fon’un, acil ödemeler dengesi sorunları olan üyelerine yardım sağlayabilm ek amacına dönüktür.

Fon Guvernörler Kurulu’nun 11 Aralık 1978 tarihli karar taslağına göre, kotalardaki artış 1 Kasım 1978 tarihi itibariyle kotaların dörtte üçünü oluşturacak sayıdaki üyenin onayının sağlanması ile geçerli olacaktı. Söz- konusu tarihteki toplam kotaların yüzde 76,63’ünü oluşturan 130 üye ülke­

nin onayını bildirmesi ile bu koşul sağlanmış olmaktadır. Ancak herhangi bir üyenin kotasındaki artış, üyenin onayını bildirmesinden ve artışın tü­

münü ödemesinden sonra gerçekleşmiş olacaktır. Üye ülkeler artışın yüzde 25’ini ÖÇH ile, geri kalanını da ulusal paralarıyla ödeyeceklerdir.

Tüm üye ülkelerin kota artışını onaylamaları halinde toplam Fon k otaları 39.766,5 milyon ÖÇH ’dan 60.025,6 milyon ÖÇH’ya yükselecektir.

K otasını arttıran ülkeler arasında Türkiye de yer almaktadır.

24 A ra lık 1980 tarihli bir kararla Türkiye kotasının 200 milyon ÖÇH’dan 300 m ilyon ÖÇH’ya çıkarılmasını onaylamış bulunmaktadır.

1980 Y ılı içerisinde Fon Guvernörler Kurulu Geçici Komitesinin Ö Ç H ’nın değerinin hesaplanmasının basitleştirilmesi önerisi, Fon Yürütme Kurulu Kararı ile uygulanmaya konmuştur. 1 Ocak 1981’den geçerli olmak üzere Ö Ç H ’nın ve bunların faizlerinin hesaplanmasında kullanılan para sepeti beş ulusal para birimine indirilmiştir. Bu paralar, 1975 ve 1979 yılla rı arasında dünya ticaretinde en fazla paya sahip olan üye ülkelerin paralarıdır. Daha önce de ÖÇH faizlerinin hesaplanmasında kullanılan bu paralar AB D doları, Alman markı, Fransız frangı, Japon yeni ve İngiliz sterlinidir.

Y en i hesaplamada temel alınacak sepet içinde ABD doları yüzde 42, A lm an markı yüzde 19, Fransız frangı, yen ve sterlin de yüzde 13’er ağırlık taşıyacaklardır. Ağırlıklar 1975-1979 döneminde sözkonusu paraların dünya ticareti ve toplam ödemelerdeki göreli önemini yansıtmaktadır. Göreli önem göstergesi olarak bu ülkelerin mal ve hizmet ihraçlarının değeri ve söz­

konusu ülke paralarının Fon üyeleri tarafından resmi rezerv olarak tutulan m iktarları alınmıştır.

Ö ÇH değerinin hesaplanmasında, belirlenen beş paranın ÖÇH cinsin­

den değerlerinin son üç aylık ortalamaları alınır ve o paralara verilen ağırlıklarla çarpılarak sepetteki ’ ’para miktarları” bulunur. Her para için hesaplanan “ para miktarları,” her bir paranın o günkü Londra borsasındaki dolar cinsinden (saat 12’deki alım satım ortalaması) değerleri ile çarpılır.

Bu şekilde hesaba dahil beş ülke parası için bulunan değerler toplanarak (hesaplam a dolar değeri cinsinden yapıldığı için) ÖÇH’nın o günkü dolar d eğeri bulunur. Buna göre sepetteki her hangi bir paranın diğerlerine göre d eğer kazanması o paranın ÖÇH içindeki payını artıracaktır.

(21)

ÖÇH değerlendirme sepetini oluşturan bu beş paranın dünya mal ve hizmet d o la şım ın d a k i ağırlığı ve rezerv olarak tutulmadaki göreli önemi her beş yılda bir gözden geçirilecek ve söz konusu paraların göreli rolle­

rinde ortaya çıkacak değişmelere göre ağırlıkların değiştirilmesi ya da sepet­

len bazı paraların çıkarılıp yenilerinin eklenmesi yoluna gidilecektir.

ÖÇH değerinin, uluslararası mal ve hizmet akımlarını fiyatlandıran ve rezerv olarak tutulan paralarla hesaplanması, ÖÇH’yı daha istikrarlı bir sepet haline getirecektir. Bu nokta rezerv olarak tutulma durumunda olan bir değerde aranacak en önemli özelliktir. A yrıca ÖÇH değerinim hesap­

lanmasının 16 paralık bir sepet yerine 5 paradan oluşan bir sepete dayan­

dırılması ve bu açıdan sağlanan basitlik, Ö ÇH ’nm hesap birimi olarak kul­

lanılmasını da 'kolaylaştıracaktır.

ÖÇH faizinin hesaplanması ise, yine yılda dört defa bileşik faiz oran­

ları göz önüne alınarak gerçekleştirilecektir. Bu oran ise sepetteki beş para için belli kısa vadeli borçlanmalara ödenen faiz oranlarının ağırlıklı ortala­

ması olacaktır.

24’ler gurubu 1980 yılında da yeni yaratılacak ÖÇH ile resmi kalkın­

ma yardımları arasında doğrudan ilişki kurulması için (link) çalışmalarına devam etmiştir. Ancak bu konu 1980’de de gelişm ekte olan ülkeler için bir amaç olmaktan ileri gidememiştir.

IM F 1980 yılında üyeleriyle toplam 7,2 m ilyar ÖÇH tutarında Stand-by ve Genişletilmiş Kredi K olaylığı anlaşması yapmıştır. Bu rakam 1979’da 2,2 milyar 1978’de 1,9 milyar 1977’de ise 5,2 m ilyar ÖÇH olmuştu. 1980 yılı sonunda toplam 8,5 milyar ÖÇH’yı bulan bu anlaşmalar 34 tane idi ve hepsi de petrol üretmeyen gelişm e yolundaki ülkelerle yapılmıştı. Anlaş­

maya varılan 8,5 milyar ÖÇH’nın 6,3 m ilyar ÖÇH’si yıl sonunda henüz çekilmemiştir. Kalan kısım ülkelerin özel programlara uyuşlarına v e belli şartlan yerine getirebilmelerine bağlı olarak, belirlenen zamanlarda dağıtı­

lacaktır.

Stand-by ve Genişletilmiş Kredi K olaylığı dışında kalan (örneğin Birinci Kredi Dilimi, T ela fi Edici Finansman K olaylığı v e Tampon Stoklan) hesap­

lardan 1980 yılında 1 milyar ÖÇH tutarında çekim yapılmıştır. Bu rakam 1979 ve 1978 yıllarında 0,7 milyar ÖÇH, 1977’de 0,3 milyar ÖÇH, 1976’ da ise 4,6 milyar ÖÇH idi. 1980 yılındaki çekimi sadece petrol üretmeyen geliş­

mekte olan ülkeler yapmıştır. Güven Fonundan kullanımlar ise 1979’daki 0,5 milyar ÖÇH seviyesinden 1980’de 1,3 m ilyar Ö ÇH ’ya ulaşmıştır. Bu hesap sadece gelişmekte olan ülkelerce kullanılabilmektedir.

IM F nin bir ila üç yılda ödemeyi kapsayan anlaşmaları ve ödemeler dengesi yardımları ile ilgili diğer programları toplanınca kurumun geniş anlamda bu yılki (bir yıldan fazla dönemi kapsayan programlar için aynı zamanda önümüzdeki yıllardaki) yardım miktan 9,5 m ilyar ÖÇH olarak ortaya çıkıyor. Bu rakam daha önce en yüksek seviyesine 1977’de 5,7 milyar ÖÇH ile ulaşmıştı ve 1979 da 3,4 milyar ÖÇH idi.

(22)

Uluslararası Para Fonu “ birinci petrol şoku” ndan sonra üyelerine verdiği 'kaynakların büyük bir kısmını yumuşak şartlara bağlamıştı, “ ikinci petrol şoku ndan sonra ise, her ne kadar ülkelerin gelişmelerine yardımcı olabilmek için yumuşak şart gerekliliği üzerinde duruyorsa da, fonlarının en az üçte birini sert şartlara bağlamaktadır. Dolayısıyla borç alan ülke­

lerin ciddi bir uyarlama sürecinden geçmesi gerekmektedir.

Ülkelerin toplam rezervlerinde 1980 yılında belli bir artış sağlanmıştır.

An cak bu artış “ ikinci petrol şoku” nun ortaya çıktığı, enflasyon ve öde­

m eler dengesi sorunlarının arttığı dönemde yetersiz kalmıştır.

1979 sonunda 302.901 m ilyon ÖÇH olan toplam ülke rezervleri 1980 Kasım sonunda 349.367 m ilyon Ö ÇH ’ya ulaşmıştır. Rezerv artışlarındaki dağılım ş ö y le d ir: Ülkelerin rezervlerindeki altın 1979 sonundaki 929,97 m ilyon onsluk durumundan, 1980 Kasım ayı sonunda 396,70 milyon ons’a; ülkelerin altın hariç toplam rezervleri 1979 sonundaki 270.352 mil­

yon ÖÇH düzeyinden 1980 Kasım ayı sonunda 316.582 milyon ÖÇH’ya; ülke­

lerin dövizleri 1979 sonundaki 246.114 milyon ÖÇH düzeyinden 1980 Kasım sonunda 287.624 m ilyon Ö Ç H ’ya: Uluslararası kuruluşlar dahil top­

lam ÖÇH ise 1979 sonunda 13.348 milyondan 1980 yılı sonunda 17.381’e çıkmıştır.

1973 sonu ile 1980’in üçüncü çeyreğinin sonu arasında petrol ihraç eden ülkelerin altın dışı rezervleri 6,5, endüstriyel ülkelerinki 2,25, petrol üretmeyen gelişm ekte olan ülkelerinki ise 2,33 kat artmıştır. Fazla veren ülkelerin ve petrol ihraç eden ülkelerin Avrupa para piyasalarında dolara yatırım yapmaları sonuncunda bu artışın büyük bir bölümünü dolar almış.

ancak diğer paralara da yatırım yapılmıştır. Uluslararası Para Fonunun borçlanmalarının ve kotalarının artışı da Fonda ÖÇH yoğunluklu rezerv­

lerde bir artış yaratmıştır.

IV. K A M B İY O P İY A S A L A R IN D A K İ G ELİŞM ELER

Belli başlı sanayileşmiş ülkelerin paraları 1978 yılında büyük dalgalan­

malar gösterdikten sonra 1979 y ılı ve 1980 yılının ilk çeyreğinde göreli olarak durgunlaşmış, ancak daha sonra tekrar önemli değişiklikler göster­

miştir. Ö zellikle Am erikan dolarının değeri 1980 yılı boyunca istikrarsız bir durum arzetmiş, ayrıca Alm an markı devamlı değer kaybederken, ster­

lin ve yen kuvvetli para özelliklerini korumuşlardır. Alman markındaki bu değer azalışına rağmen Avru pa Para Sistemi içinde döviz kurları genellikle istikrarlı bir görünüm arzetaiişlerdir.

Para ve mali piyasaların çok geliştiği batı ülkelerinde 1980 yılında gözlenen d öviz kurlarındaki dalgalanmalara politik gelişmelerin yanısıra ülkelerarası faiz ve enflasyon oranları ve cari işlemler dengelerindeki fark­

lılıklar neden olmuştur. Sanayileşmiş ülkelerin cari işlemler açıklarını daha cok sermaye hareketleri ile kapamak istemeleri ve bunun için faiz politika­

sına başvurmaları d ö v iz kurlarının oluşumunda bu politikanın etkinliğini

(23)

artırmış, buna karşılık doğrudan piyasaya müdahaleleri ve resmi d öviz kuru ayarlamaları daha az önemli olmuştur.

1979 yılının sonlarında hızla artan petrol fiyatlarına rağmen A B D ’nin cari işlemler dengesinin iyileşm e göstermesi bu dönemde doların değer kazanmasında etkili olmuştur. 1980 martına kadar devam eden bu geliş­

mede, AB D ’deki faiz oranlarının diğer gelişmiş ülkelere göre daha yüksek olmasının ve dolayısıyla sermaye girişlerindeki artışların ve kısıtlayıcı para politikasının da katkıları olmuştur. Dış dengedeki bu iyileşm eye karşı, bu dönemde iç piyasada görülen hızlı enflasyon nedeni ile ABD yetkilileri 14 mart tarihinde daraltıcı mali politika ve geçici kredi kontrollerini içeren bir önlemler paketini uygulamaya koymuşlardır. Bu yeni uygulamadan kısa bir süre sonra gerileyen kısa vadeli faiz oranlarına paralel olarak ABD dolarının değeri de düşmeye başlamıştır. Bu durum mart ayının ortasında olumlu yönde değişmişse de daha sonra tekrar dolar değer kaybetmiştir.

A B D ’deki ekonomik durgunluk ve artan işsizlik oranı bu son gelişmede etken olmuştur. Ağustos ayından itibaren dolar, yen ve sterlin dışındaki paralara karşı değer kazanmaya başlamış ve bu durum yıl sonuna kadar devam etmiştir. Y ılın ikinci yarısındaki bu olumlu gelişmede A B D ’deki göreli yüksek faiz oranları ve cari dengedeki fazlalık etken olmuştur.

Buna karşılık Kara Avrupası ülkelerinin geçen yıla göre artan cari denge açıkları, paralarının dolara karşı değerinin azalmasına nedien olmuştur. Bu durum özellikle Alm an markının değer kaybedişinde kendini göstermiştir.

1979 ve 1980 yıllarında önemli dalgalanmalar gösteren paralardan biri Japon yen’ idir. 1979 yılı ve 1980 yılının ilk çeyreğinde, Japonya’nın cari dengesinin sürekli açık vermesi, yen’in değer kaybetmesine neden olmuştur. Yen üzerindeki değer düşürücü baskıları önlemek için Japonya para otoriteleri piyasaya müdahale etmiş, reesknot oranını artırmış, ser­

maye girişini teşvik etmiş ve sermaye çıkışını caydırıcı para politikaları uygulamışlardır. Bu önlemler sonucu yen 1980 martında istikrara kavuş­

muş ve nisan ayından bu yana sürekli değer kazanmaya başlamıştır. Japon­

ya cari işlemler dengesi ve genel dengesinin sürekli açıklar vermesine rağ­

men nisan ayından itibaren yen’in değer kazanması, Japon ekonomisi konu­

sundaki olumlu bekleyişlere bağlanmaktadır. Y a z sonunda petrol üreten Ortadoğu ülkelerinin ödemeler dengesi fazlalarını uzun dönemli kâr amacıyla Japon menkul değerlerine yatırmaları, serm aye girişini h ız­

landırmış v e yen ’ in daha da kuvvetlenmesine neden olmuştur. 1980 yılı sonunda reel olarak yüzde 20 oranında değer kazanan yen’deki bu gelişme

1981 yılı başında da devam etmektedir.

Japon yen ’ i gibi devamlı değer kazanan paralardan biri de İngiliz sterlinidir. İn giltere kendine yeterli petrol üretebildiği için artan petrol fiyatları, diğer gelişmiş ülkelerin aksine, ödemeler dengesini zorlamamakta, hatta bu durum sterlin’in değer kazanmasında rol oynamaktadır. Son iki yılda sterlin’ in reel olarak yüzde 45 oranında değer kazanmasına, İngiliz hükümetinin sıkı para politikası yanında, yüksek enflasyon oranına paralel gelişme gösteren yüksek faiz oranlarının neden olduğu sermaye girişleri

(24)

etken olmuştur. Sterlindeki değer artışının sonucunda İngiltere’nin reka­

bet gücünün göreli olarak azalmasına rağmen cari işlemler dengesinin mayıs ayından itibaren fazla vererek yıl sonunda fazlanın 5 milyar dolara ulaşması, İngiltere’deki ekonomik durgunluğun yol açtığı ithalat talebi kısıtlanmasına bağlanmaktadır.

Yüksek enflasyon oranlan ile birlikte kuvvetli para deneyimi, 1930 ekonom ik buhranından beri yerleşmiş olan döviz piyasalarındaki temel kuralı yıkmıştır. “ Düşük enflasyon oranı kuvvetli parayı garantiler” biçi­

minde özetleyebileceğim iz bu kuralın yıkılışını Avrupa Para Sistemine (A P S ) bağlı paralar içinde devamlı değer kaybeden Alman markında g ö z­

lem ek mümkündür.

1979 yılının son çeyreğinde alınan önlemlerle değer kazanan Alman markındaki bu gelişme 1980 yılının ilk aylarında da devam etmiştir.

Alm an markının rezerv para olarak kullanılması isteminden kaynakla­

nan bu değer artışını, Alm anya’ nın cari işlemler dengesinin sürekli artan bir şekilde açık vermesi ters yönde etkilemiştir.

1980 yılının ilk çeyreğinden sonra Almanya dahil tüm Avrupa bir ekonomik durgunluğa girmiştir. Petrol fiyatlarındaki yüksek artış ve buna bağlı olarak tüketici harcamalarındaki düşüş ile enflasyonla mücadele için başvurulan kısıtlayıcı para ve maliye politikaları sözkonusu durgunluğun başlıca nedenlerini teşkil etmektedir. Ekonomik durgunluğun kaçınılmaz sonucu faıiz oranlarının düşmesidir. Avrupa faiz oranlarının özellikle ABD - dekiîere göre düşmesi Avrupa paralarının Amerikan dolarına karşı değer kaybetmesine neden olmuştur. Avrupa Para Sistemi içinde bu durumdan en çök etkilenen Alm an markı olmuş ve 1980 yılının ilk çeyreğinde hızla değer yitirmiştir. Göreli olarak düşük enflasyon oranına rağmen markın devam lı değer 'kaybedişi yukarıda belirtilen kuvvetli para-düşük enflasyon kuralının geçersizliğini göstermektedir. Mark’taki bu olumsuz gelişmeye rağmen Alman yetkilileri devalüasyona gitmeyeceklerini, buna karşılık faiz oranlarını artırarak dış dengeyi sağlayacaklarını açıklamışlardır. Dolar cin­

simden kısa vadeli mevduata uygulanan yüzde on’luk primin kaldırılması Alm an markının nisan ayının başında ABD dolarına karşı değer kazanma­

sına y o l açmıştır. Bu durum Alm anya’dan sermaye çıkışım durdurmuşsa da cari dengedeki açık gittikçe artarak devam etmiş ve yıl sonunda 17 m ilyar doları aşmıştır. Bunun sonucunda, mark temmuz ayının ortasından itibaren değer kaybetmiş v e böylece 1980 yılında markın değerinde reel olarak toplam yüzde 9’luk bir azalış olmuştur. Büyük miktardaki cari açık v e markın devamlı değer kaybedişi Alm anya’nın 1980 yılının ilk dokuz ayında döviz rezervlerinde 1,25 milyar dolara ulaşan büyüklükte azalmaya neden olmuştur.

İngiltere hariç tüm Avrupa Ekonomik Topluluğu üyelerince kurulan ve 13 M art 1979 tarihinde uygulamaya konulan Avrupa Para Sisteminin ana amaçları üye ülkeler arasında parasal istikran sağlamak ve döviz kurlarına düzenlilik getirmektir. Üye ülkelerdeki farklı enflasyon oran­

(25)

larına ve düşük büyüme hızlarına karşın, geçen süre içinde sözkonusu amaçlara oldukça yaklaşıldığı gözlenmektedir.

Sisteme bağlı paralardaki dalgalanmaları ölçm ek için topluluk para­

larının ağırlıklı ortalamasını oluşturan Avrupa Para Birimi baz olarak alınmaktadır. 13 Mart 1979 tarihinde üye ülkelerin paralarının Avrupa Para Birimi (A P B ) cinsinden değerleri hesaplanmış v e bunlara “ merkezi değer” (central rate) denilmiştir. Bu m erkezi değerler, bir seri ikili kam­

biyo kurlarının (bilateral central rates) hesaplanmasında kullanılmaktadır.

Belirlenen ikili kambiyo kurlarının yüzde 2,25’lik (İtalyan lireti için yüzde G) bir marj içinde dalgalanmaları öngörülmüştür. Sözkonusu dalgalanma sınırına gelinmesi durumunda iki paranın ait olduğu ülkeler, ya doğrudan piyasaya müdahale ederek veya diğer bazı ekonom ik önlemlerle kurları düzenlemek yoluna gideceklerdir. Ancak bu dalgalanma sınırına gelin­

meden her bir üye ülkenin tek taraflı olarak piyasaya müdahalesi söz­

konusu olabilir. Şöyle ki; bir paranın günlük APB değerinin merkezi değe­

rinden sapması yüzde 75 ile sınırlıdır. Sapma göstergesi (divergence indi­

cator) olarak bilinen bu ölçü üye ülkelerin ne zaman kambiyo piyasalarına müdahale edeceklerini göstermektedir. Yapılacak müdahaleleri finanse ede­

bilmek için 45 gün içinde geri ödenmesi gereken sınırsız kredi olanağı sisteme üye ülkelerin merkez bankalarının Avrupa Parasal İşbirliği Fo­

nundaki (European Monetary Cooperation Fund) rezervlerinden kulla­

nılabilir.

Avrupa Para Sisteminin uygulanmaya başlamasından beri merkezi değerlerden sapmalar, uygulamanın başlamasından önceki yıllara göre da­

ha küçük ölçekteki dalgalanmalar şeklinde olmuştur. Örneğin, son onsekiz ay içersinde merkezi değerlerde yalnızca iki kez ayarlama yapılmıştır.

Bunlardan biri, Alman Markının 1979 eylülünde Danimarka kronuna karşı yüzde 5, diğer paralara karşı yüzde 2 revalüe edilmesidir. Diğeri ise, 1979 kasımında Danimarka kronunun Alm an markı hariç tüm paralara karşı yüzde 4,86 oranında devalüe edilmesidir. Esasen Danimarka kronu Belçika frankı ile birlikte sistem içindeki en za y ıf paralardır. Danimarka kronunun değeri devalüasyonlarla düzeltilirken, Belçika frankındaki dalgalanmalar faiz politikası ile giderilmeye çalışılmıştır.

1979’un sonbaharına kadar, daha çok doların zayıflığının etkisi ile Alman markı sistem içinde kuvvetli para görünümündeydi. Ancak, sonra yukarıda anlatılan nedenlerle Alman markı giderek zayıflamıştır. Aynı şekilde İtalyan lireti sistemin uygulamaya konulduğu ilk aylarda değerini koıumuş, 1979 un sonundan itibaren ise değer kaybetm eye başlamıştır.

Mart 1979 - Eylül 1980 arasında dolara karşı yüzde 5 değer kaybeden liret gene de dalgalanma sınırının içinde kalmayı başarmıştır. İtalyan lire­

tindeki değer kaybı İtalya nın azalan rekabet gücüne ve giderek bozulan cari işlemler dengesine bağlanmaktadır. Ancak, İtalyan para otoriteleri faiz oranlarını artırarak ve piyasaya müdahale ederek lirete olan güven­

sizliği azaltmayı başarmışlardır.

(26)

Sistem içinde İrlanda paund’u ve Hollanda gulden’i istikrarlı bir durum arzederken Fransız frankı, geçen yaz hariç, devamlı kuvvetli para statü­

süne sahip olmuştur. Bunun başlıca nedeni Fransız ödemeler dengesinin g ö re li olarak daha iyi bir durumda olmasıdır.

Avrupa Para Sistemine dahil paraların genellikle gösterdiği bu istik­

rarlı durumun yanısıra Avrupa Para Birimi de Amerikan dolarına ve Özel Çekm e Hakkı’na karşı değer kazanmıştır. Sistemdeki bu başarılar, iiye ülkelerin, kurların olumsuz gelişmelerin hemen başlangıcında piyasaya müdahaleleri ve parasal önlemleri uygulamaya koymalarıyla gerçekleş­

tirilmiştir.

Avrupa Para Sistemine dahil ülkelerin merkez bankaları altın ve d ö v iz rezervlerinin yüzde 20’sini Avrupa Parasal İşbirliği Fonuna yatır­

mışlar v e bunun karşılığında 26 milyar A P B ’ye eşit bir rezerv yaratmış­

lardır. Ancak sistemin bir kuralı olarak altın değerindeki ve dolar kurun­

daki değişmelere göre yeniden değerlendirilen sözkonusu rezervler 45 m ilyar 500 milyon A P B ’ye eşdeğer bir düzeye yükselmiştir. Bu rezervlere, Avru pa Ekonomik Topluluğu ülkelerinin reeskont oranlarının ağırlıklı ortalamasına eşdeğer bir faiz uygulanmaktadır. Sözkonusu rezervlerden bu zamana kadar yalnızca 2 milyar 200 milyon APB ’ye eşdeğer bir kısmı çok kısa vadeli finansman kredisi olarak kullanılmıştır. Belçika frankını v e Danimarka kronunu desteklemek için kullanılan bu krediler 1980 martında tamamiyle geri ödenmiş ve o zamandan beri de kredi kullanımı olmamıştır.

(27)

İ K İ N C İ B Ö L Ü M

İÇ E KO NO M İD EKİ GELİŞM ELER VE T O PLU M S A L Y A P I

I. GENEL DU R UM

Dünya ekonomisi birinci petrol şokunun 1974 ve sonrası yıllarda ken­

disini gösteren etkilerinden henüz tam anlamıyla kurtulmadan, 1980 yılı ile birlikte ikinci petrol şokunun olumsuz etkilerine maruz kalmıştır. Bi­

rinci petrol şoku 1974-1975 yıllarında özellikle gelişmiş batılı ülkelerde enflasyonla birlikte üretimde gerilem elere yol açarken, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu bazı gelişm ekte olan ülkeler, petrol şokunun yarattığı sorunları daha uzun bir zaman aralığı içinde çözm eyi denemişlerdir.

Bu süreç içinde, Türkiye, petrol şokunun doğurduğu dış ödeme açığını rezerv hareketleri ve kısa vadeli borçlanma ile finanse ederek, petrol şoku­

nun gerektirdiği uyarlama mekanizmasının işletilmesini 1978 yılma kadar erteleyebilmiştir. Ancak, aradan geçen zaman kısa vadeli dış borç yükünü büyük ölçüde artırırken, ihracatın yapısında gerekli olan değişiklik sağla­

namadığından, ihracatta önemli bir atılım gerçekleştirilememiştir. Böylece, Türkiye ekonomisini değişen dünya ekonomik konjonktürüne ve petrol şokunun yarattığı sorunlara uyarlamak amacıyla 1978 yılından itibaren ekonomik istikrar önlemleri uygulanmaya başlamıştır. Ancak, ihracatta önemli bir artış sağlanamadığı ve dış kaynak bulma olanakları daraldığı için, bu uyarlama mekanizması, dış ödeme açığının ithalatın kısılması y o ­ luyla azaltılması yönünde işlemiştir. İthalatın kısılması ise bir yandan sa­

nayide kapasite kullanım oranını düşürerek sanayi üretiminin gerilemesine, diğer yandan da ithal yoluyla sağlanan yatırım malları temin edilemediğin­

den yatırımların düşmesine ve işsizliğin artmasına yol açmıştır.

Türkiye ekonomisi birinci petrol şokuna karşı gecikmiş bir uyarlanma süreci içindeyken, 1980 yılında ikinci petrol şokunun olumsuz etkileri ile karşılaşmıştır. İkinci petrol şoku ile birlikte ekonomik sorunlara daha farklı bir yaklaşımla bakan yeni bir istikrar programı 1980 yılının ilk ay­

larında uygulamaya konmuştur.

“ 24-25 Ocak Kararları” olarak adlandırılan yeni ekonomik istikrar programı getirdiği önlemler itibariyle aşağıdaki hususları temel sorun olarak belirlemiştir :

1. Ekonomik politika kararlarının alınmasında ve uygulanmasında hatalar, eksiklikler ve gecikmeler;

2. Enflasyon;

30

(28)

3. Petrol ve enerji yetersizliği, ulaşım darboğazı, ithal girdilerinin yokluğu ve finansman sıkıntısının neden olduğu düşük kapasite kullanımı;

4. İhracatın giderek durgunlaşması;

5. Yu rtiçi tasarruflardaki azalma;

6. Dış borçlar ve özellikle kısa vadeli dış borç yükünün ağırlaşması;

7. İşsizliğin artması;

8. V ergi yükünde adaletsizliğin artması.

24-25 Ocak önlemlerinin oluşturduğu yeni istikrar programının ana ilkeleri ise şöyle sıralanabilir :

1. Ekonominin yönetiminde karar bütünlüğü, tutarlılık ve uyum sağ­

lanmalıdır. Bunun için mikro düzeyde müdahaleler yerine, makro düzeyde tutarlı kararlar alınmalıdır. Bunun yanısıra, imalat sanayiinde ve ihracatta özel sektörün potansiyelinden ve dinamizminden azami ölçüde yarar­

lanılmalıdır.

2. Enflasyonun kontrol altına alınması birinci öncelikli sorundur. Eko­

nominin tekrar sağlıklı bir şekilde büyümesi, enflasyonun kontrol altına alınmasından sonra düşünülmelidir. Enflasyonun kontrol altına alınabilmesi için para ve kredi politikası titizlikle izlenmeli, kamu sektörünün finans­

man açığı zamanla tamamen ortadan kaldırılmalı ve Hazine’nin Merkez Bankası’ndan borçlanması yakından izlenmelidir.

3. M evcut atıl kapasitenin tam olarak kullanılması, yeni yatırımlara göre öncelik taşımalıdır.

4. İhracatın hızla artırılması gereklidir. Bunun için, diğer önlemler yanında, gerçekçi v e esnek bir kur politikası uygulanmalıdır.

5. Tasarrufların artırılması ve mali kurumlar aracılığı ile yönlendiril­

mesi önem taşımaktadır. Bunun için de gerçekçi bir faiz politikası uy­

gulanmalıdır.

6. Finansman açığının kapatılması ve yatırımların istihdam artırıcı şekilde yeniden hızlandırılması bakımından özel yabancı sermayenin teşvik edilmesi gerekir.

1980 yılının ilk aylarında uygulamaya konulan yeni istikrar progra­

mının içerdiği önlemler şöyle özetlenebilir :

1. Ekonomide karar bütünlüğü ve işlem sürati sağlamak için alınan önlem ler :

a. Koordinasyon Kurulu kurulmuştur. Bu kurul her türlü kuruluşlar arası meselede üst düzeyde koordinasyon sağlamak ve aynı doğrultuda, istikrarlı ve anında karar almayı kolaylaştırmak amacıyla kurulmuştur.

Referanslar

Benzer Belgeler

• 500 gr %20’lik NaCl çözeltisi hazırlayabilmek için kaç gr NaCl

Fatih: War and Peace in The Frontier: Otoman Rule in The Uyvar Province, 1663-1685, Master Tezi, Bilkent Üniversitesi Tarih Bölümü, Ankara, 2009 (Budin Paşalarının Macar

Trafik, kirli sokaklar ve gürültü… Her ne kadar büyük şehirlerde yaşamak stresli olsa da, birçok insan daha iyi para kazanabilme ve daha iyi koşullarda yaşama hayali ile

Kullanılması zorunlu biyoyak ıtın yok olma tehlikesi altındaki yağmur ormanları, vahşi yaşam ya da Endonezya'nın yeşil alanları gibi korunmas ı gereken yerlerden

veriyor.Yaz ı seçim öncesi dönemde istatiksel verileri okurken dikkatli olmamız gerektiğini gösterirken, kimin hangi veriyi nas ıl kullandığını düşündürmesi açısından

Ankara’da ya şayan dört kişilik bir ailenin “gıda için” yapması gereken asgari harcama tutarı bir önceki aya göre yüzde 0.48 oran ında geriledi.. Son dört yıl

Yüzdelik biçimde verilmiş sayıyı ondalık kesir şeklinde yazmak için, yüzde oranı olarak verilen sayının ondalık virgülünü sola doğru iki basamak kaydırırız.. Örnek

mesi için lüzumlu Islâhat ve tevsi uta j.;iriaildiği malûmdun Bu çalışmaîlar neticesinde Karabük teyislerine 1952 yı'imda oûü bin ton kapasiteli yeni bir kok