• Sonuç bulunamadı

Sesi gülen Ruhi Su ile Huma Kuşu türkülerde kanat çırpar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sesi gülen Ruhi Su ile Huma Kuşu türkülerde kanat çırpar"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

B A Ş K E N T G Ü N L E R İ Müşerref Hekimoğlu

Sesi gülen

Ruhi Su ile

Ruhi Su’nun eşi Sıdıka Su (solda), Müşerref Hekimoğlu ile "sesi hâlâ gülen” Ruhi Su’nun fotoğrafı önünde: Bir "Ruhi Su Arşivi" düzenlemesine katkıda bulunan Sıdıka Su, sanatçının taşlamalarını içeren ve yakında yayımlanacak olan yeni bir kaset de hazırladı. Kasetin adı, “ Huma Kuşu ve Taşlamalar” olacak...

H

er zaman yazarım, 1940’lı yıllarda Anka­ ra’nın başka bir havası var. Uygar bir baş­ kent. Atatürk’ün çağdaş Batı uygarlığını amaçlayan politikasını günlerinde, gecelerinde hisseden bir başkent. Devletin bütçesi dar, ama açısı geniş, konservatuvar kuruluyor, yabancı ül­ kelere öğrenci yollanıyor, konserler veriliyor, operalar oynanıyor. Devlet Operası’nın ilk sa­ natçılarını bir sanat dalının öncüleri olarak se­ lamlıyor başkentliler. O öncülerden biri, Rulıi

Su. Opera sahnesinde kalsaydı çizgisi nasıl ge­

lişir, yıldızı nasıl parlardı kimbilir!.. Ülkemize sığmaz, dünyaya seslenirdi belki de. Scala’da,

Bolşoy’da, Metropoliten’de söylerdi...

Bir türkü geceleri

geleneğimiz vardı...

Ruhi Su opera sahnesinde kalmadı, ama dün­ yaya, insanlara, tüm güzelliklere seslenen bir sa­ natçı oldu yaşamı boyu. Ben de onu 1940’lı yıl­ larda tanıdım Ankara’da. Önce operada, sonra

Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ndeki konser­

lerde. Aydınlık yüzü, sıcak gülüşüyle ilk bakış­ ta sevdiğim, saygı ve hayranlıkla dinlediğim bir sanatçı. O sanatçı yakın bir dostum oldu son­ ra. Sadeliği, içtenliğiyle beni çok etkiledi. Çok değişik koşullarda hiç değişmeyen kişiliğine, ya­ şama gücüne, özverisine, direnişine hayran ol­ dum, sevgim de, saygım da derinleşti giderek. Sık görüşmedik; yoğun yaşadık dostluğumuzu. Bu dostluktan onur ve mutluluk duyarım her zaman.

Onlar İstanbul’da, ben Ankara’daydım; ama güzel bir geleneğimiz vardı: Ankara’ya gelince bir Ruhi Su gecesi yaşardık bizim evde...

Tüm dostları çağırırım; 27 Mayısçılar, kimi CHPTiler, diplomatlar, sanatçılar Ruhi’yi selam­ lar, sonra onun selamını kutlar. Ruhi türküler­ le selamlar bizi. Yeni uzunçalarıyla, Karacaoğ-

lan’dan, Pir Sultan’dan, Yunus’tan, Dadaloğ-

lu’ndan türkülerle, Nâzım’ın bir şiiriyle, elka- pılarına giden emekçilerin sitemi ve dikeniyle.

Çankaya tepeleri, Ruhi Su’nun sesiyle çınlar sa­

atlerce. Kimi zaman biz de ona katılırız, bir türküyü birlikte söylemenin coşkusunu duyarız. Kimi zaman Ruhi bir taşlama söyler, öfkemizi, tepkimizi dile getirmenin rahatlığını duyarız, halkımızın soluğuyla genişler yüreğimiz.

1960’h yıllarda güzel anılarımız var; Ruhi Su için yasaklar kırılıyor, türkülerini, taşlamaları­ nı rahat söylüyor. Bir “27 Mayıs Geccsi”nin coş­

kusunu hâlâ duyarım. Eniştem Selahattin Öz­

gür sordu bir gün:

— 27 Mayıs Gecesi’ne Ruhi Su’nun katılma­ sını çok istiyoruz. İstanbul’a gidip çağıracağız; gelir mi acaba?

Hiç düşünmedim.

— Elbet gelir.

Ve geldi Ruhi Su. O gece güzel bir olay. 1961 Anayasası’nın getirdiği ortamda buluşan aydın­ ların sevinciyle kutlandı 27 Mayıs Gecesi. Ko­ mutanlar, bilim adamları, sanatçılar, Anayasa Mahkemesi üyeleri ve üst düzey bürokratlar...

Geçen akşam Sudiş Savcı’nm güzel sofrasın­ da buluştuk, Selahattin Özgür, Sıdıka Su, Bahri

Savcı ile o geceyi anımsadık; kulaklarımızda da

Ruhi Su’nun güzel sesi çınladı.

Solan bir sevincin ardından

Ören’e gelirken, Ruhi’ye kavuşmak sevinciy­

le çarpardı kalbim. Kaç yıldır o sevinç soldu; ama hâlâ yaşıyoruz onu. Sıdıka Su’nun olağa­ nüstü çabalarıyla Ruhi Su nun türküleri de sü­ rüyor. Yalnız balkon geleneğimiz değişti, Ruhi’- nin evinde, çalıştığı odada buluşuyoruz şimdi. Vaktiyle balkon konserlerimiz vardı. Ruhi Su söyler, Ören kıyıları türkülerle çınlardı, Kazda- ğı’nın doruğuna, tahtacı köylerine, Sarıkız’a ya da Assos’a kadar uzanırdı o türküler.

Karacaoğlan’ın uzunçalarını hazırlarken bir

gecemiz var. Ruhi uzunçalarda yer alacak tür­ küleri önce bize dinletiyor, seçimi birlikte yapı­ yoruz. O gece Behice Boran da vardı. “Dursun

Bebeğe Ninni”yi de söyledik hep birlikte. Son­

ra Karacaoğlan’ın “ Üç Güzeli”ni öğretti hepi­ mize. 1940’lı yıllarda Dil ve Tarih Coğrafya Fa­ kültesinde kurulan koroyu yönettiği gibi.. Be­ hice Boran’ın çok güzel türkü söylediğini bili­ yor musunuz? Aziz Nesin iyi bir türkücü değil; ama balkon korosunun iyi bir üyesiydi. Kara- caoğlan’a dönük anıları da kahkahalarla çınlattı geceyi. Yan komşumuz Mustafa Göksu da eski tüfeklerin sesini duyuyordu balkon korosunda.

Şimdi Sıdıka Su’nun yayma hazırladığı kaset­ leri dinliyoruz Ören’de. Yaz gelince özel bir bu­ luşmamız var: Bir sabah ya da akşam Sıdıka1 ya giderim, bana ayrı geçen ayların öyküsünü anlatır. Amt-mezardaki buğdayları konuşuruz, giderek saydamlaşan bir damla suyu, yayma ha­ zırlanan kaseti, Ruhi’ye dönük çalışmaları, araş­ tırmaları. Acı bir olay, TV’de Ruhi Su ile ilgili bir program yer almadı henüz; Cem Duna da vakit bulamadan gitti. Türküleri söyleniyor da

yıldönümü için (20 Eylül) hazırlandı. Müşerref Hekimoğlu (solda) ve Sıdıka Su: Huma Kuşu kaseti, Ruhi Su'nun

adı anılmıyor nedense! Oysa bizde de bir Ruhi Su olayını gerektiren olaylar yaşandı Batı’da. Ölümünden sonra Fransızlardan büyük bir ödül aldı değerli sanatçımız. Paris’te bir anma töre­ ni düzenlendi. Alman ve HollandalI müzikolog­ lar araştırmalar yapıyor, arşivlerinden yararlan­ mak istiyorlar. Bizim TRT’miz, konservatuva- rımız, müzikoloji fakültelerimiz gereken ilgiyi göstermiyor hâlâ. Acı ve düşündürücü bir du­ rum. Ruhi Su’nun yıllarca tek başına, ama bir kurum, bir enstitü gibi büyük özverilerle çalı­ şarak oluşturduğu o zengin arşive, belgelere, no­ talara yabancıların sahip olmak isteğine seyirci kalmak, büyük ayıp doğrusu. Oysa toplumda bir beklenti var. Belki de arabesk müzikte yoz­ laşan ortama karşın bir Ruhi Su özlemi gelişiyor. Sıdıka Su’nun çabalarıyla bir de “Rıılıi Su

Arşivi” hazırlanıyor. Uzun süredir üzerinde ça­

lışılan geniş bir arşiv. Ruhi Su’nun yakın dost­ larının anıları, görüşleri, video kasetlerle sap­ tanıyor. Sonunda, çok ilginç bir belgesel oluşa­ bilir. Paris’te Abidin Dino, Pertev Naili Bora-

tav, Avni Arbaş, Hıfzı Topuz, tanınmış besteci­

miz Adnan Saygun, profesör Bahri Savcı, Talip

Apaydın, Asım Bezirci, Sunar sitesindeki kimi

komşular da bu anılar dizisine katılıyorlar. Sosyal-psikoloji profesörü Fatma Başaran’ın da ilginç anıları var. 1940’lı yıllardan tanıyor Ruhi Su’yu. Dil-Tarilı Korosu’nda öğrendiği türküle­ ri de hâlâ çok güzel söylüyor.

Belki de korktum...

Dizide ben de varım; ama çok başarılı deği­ lim. Geçenlerde bir akşam Sıdıka Su, bir genç kız ve delikanlıyla bizim balkonda buluştuk. Ka­ meranın lambalarında, kalbim duracak sandım. TV kurulduğu dönemde Suna Kan, Sevda Ay­

dan, Meriç Siimen ile röportajlar yaptım, bun­

ca yıldır yüzümde flaşlar parlıyor; ama böyle bir çarpıntı duymadım hiç. Sesim titredi, göz­ lerim yaşardı, ne söyleyeceğimi şaşırdım. Ruhi için hazırlanan bir programda yanlış yapmak­ tan korktum belki de. Ruhi Su’nun anılaşması çok acı geldi bana.

İki gece sonra, Sıdıka Su ile geleneksel bu­ luşmayı yaşarken, o acı dindi. Ruhi Su’yu en gü­ zel sesiyle, diri diri hissettim türkülerinde. Yeni kaset yakında yayımlanıyor: HUMA KUŞU VE TAŞLAMALAR!.. O taşlamalar için Ruhi Su mahkemelere verildi, hepsinden aklandı biliyor­ sunuz. Halkımızın sesini yargılamak acı bir olay; ama Ruhi Su bu acıları çok yaşadı. Ben de o acı günleri anımsayarak gözlerimde yaşlarla din­ ledim o taşlamaları.

Duvardaki çerçevede gülümseyerek bizi izle­ yen Sevgili Ruhi’den özür diledim sonra. Hak etmediği şeyler yaşadı; ama şimdi hak ettiği sev­ giyi yaşıyor. Yıllar boyunca onu susturmak için gösterilen çabalara, yasaklara karşın sesi gülü­ yor hâlâ. Mezarındaki buğdaylar gibi türküleri de yeşeriyor, bizim gönlümüzde solan şeyleri de yeşertiyor.

Huma kuşu gördünüz mü hiç? Görmediniz- se duyacaksımz, Ruhi’nin sesinde kanat çırpı­ yor!.. Sıdıka Su vaktiyle bir dost evinde söyle­ nen türkülerden derliyor ‘Huma Kuşu’ kaseti­ ni. Çabasına büyük saygı duyuyorum. Bir sa­ natçının eşine, seven, inanan bir kadına yaraşır bir üretkenliği var. Giderek boyutlanıyor. 20 ey­ lüllerde güzel bir ürünle uzanıyor kocasına...

Bu güzel ürünlerle ölümü de aşıyor belki... □

10

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Mustafa Kemal Paşa ve Heyeti Temsiliye Sivas’tan Ankara’ya kar yağışı altında üstü açık, üç hurda oto­ mobille giderler ve AnkaralIlar onlara görkemli bir

Beykoz, Hereke, Bakırköy fabrikaları gibi Fesaneyi de faaliyet çenberi içine alan Sanayi ve Maadin Bankasının meşkûr himmeti ve şirketin idare he­ yetinin

change in cases diagnosed as having LC is macrocytosis (6) and it is determined in a study performed by Maruyama et all that macrocytosis is the most

Lateral medüller sendromun seyri sırasında %12-36 oranında görülebilen bir semptom olan hıçkırık, diafragmanın ve eksternal (inspiratuar) interkostal kasların

Thus, existence of association between development to be of nephrotic syndrome and hypersensitivity can be considered, because it is reported that minimal change nephrotic

Kişiliğinin bütün olgunluğuna rağmen büyük şair ha­ yatı ve gerçekleri tam anlamı ile kavrayamamış; olayların aldığı bi­ çimler karşısında ya

Çünkü aynı yazı­ da, «Ahmet Vefik Paşa’nın dilini o zaman bizlere öğret­ mek söz konusu olduğunda Edebi Heyet’tekl, zamanın bü­ yük edipleri de

[r]