Fikirler
-rr-r^H 3J3
İBNÎSİNANIN YILDÖ
NÜMÜNÜN MANASI
Y a z a n : D r.
Bugünlerde büyük tabib ve filozof îbni Sinanm 900 üncü yıldönümü kutlu- lanıyor. Son yıllara kadar çok çorak ve kısır sandığımız Tünk ilim ve tefekkür tarihi içinde İbni Sina da büyük bir abi dedir. Türk ulusunun tabiatle beraber dünyaya gelmiş ve tabiat içinde büyü yüp, serpilip genişliyen bütün dünyaya dalbudak salmış olduğunu bugün artık herkes anlamış bulunuyor. Türk tarihi, tabiat tarihi içine girmiş, bu itibarla da Türk medeniyeti tarihi bakımından bu ta biat içinde de en yüksek şahikalardan bi rini İbni Sina teşkil etmiştir.
İbni Sinanm her bakımdan yüksek bir şahika olduğunu, talebesi Cuzcanlı Ebu Ubeyd Abdülvahid bin Mehmed tara
fından yazılmış olan kısa fakat özlü bi yografisi, karakterinin yüksek ve Türk ruhu ve ahlâkı bakımından karakteristik taraflarını kâfi sarahatle göstermektedir.
Uludağlara yaraşır bir heyet ve haş metle ilim ve felsefe tarihimizin sinesinde yaşamakta olan İbni Sinada da, tabiate ve anayurda doğuşundanberi Türk ru - hunun ana karakterinden hiç birşey kay betmemiş olduğunu görüyoruz ve atavik bir intikalle asırlara ve nesillere intikal etmiş olan Türk ruhu onda bir şeniyet olarak yaşıyor.
En sakin ve sessiz, hatta ıstırablı gö ründüğü zamanlarda bile azamî randı manla çalıştığını ve bu arada ancak Türk ulularına yakışır sayısız denecek kadar çok hamleler yaptığını görüyoruz.
Türk millî jenisinin bütün tabiat tarihi nin seyri içinde verdiği en yüce sembolün biz bugün gölgesinde ve dinamik tesir sa hasında yaşıyoruz. Sinirlerimizin bu yük sek frikanslı cereyana dayanabildiği ka dar seçerek ve gözlerimizin kamaşan fo- tometrik tesirinin müsaadesi nisbetinde görerek diyoruz ki:
Tabiat tarihi içindeki Türk jenisinin en yeni ve en yüksek eseri -Türk tarihi nin Everesti- olan Atatürkümüzün yanın da İbni Sinamız da bir Ararattır. Şu farkla ki:
Atatürkümüzün Türk medeniyeti, ka rakteri ve jenisi bakımından birer şaheser olan ve her sahada kendini gösterebilmek hamlelerinin küçük izlerini ve en basit şeklinde bile olsa zerrelerini İbni Sinada da görüyoruz.
Zamanına göre ona da ilimler, devir - ler ve felsefeler yetişmiyor. Herkesi yo ran ve yıpratan gündüz mesaisile yorul - muyor, geceleri de sabahlara kadar ça - lışıyor. Etrafında çevrilen fikir ve ilim halesini en koyu karanlık gecelerde nur lu bir ışıkla aydınlatıyor. Ve sonsuz bir ışık olarak karanlık gecelerin içinden Türk millî jenisinin parlak ve sonsuz ışı ğına çevresindeki ferdlerin dimağlarına süzüyor.
İbni Sinamız Ararattır, onun için ki, zamanını aydınlatan bu ışık Türk muha ceretlerinin tesiri altında yurddan yurda koşuyor. Kendine bir yurd yapamıyor. V e bunun için de bütün dünya semasında ışıldanan ancak bir yıldız oluyor. Bir gü neş olamıyor. O güneş Atatürktür.
Atatürkümüz bir Everesttir. Onun için ki:
Yok olan bir ülkeden var olan bir yurd, can çekişen bir camiadan dirilen, taşıyan, canlanan ve büyük hamlelere nazır olan bir ulus çıkarıyor.
Tarihinden siyasetine, iktisadından
as-S a im E rk a n
kerliğine, ahlâkından uzviyetine kadar her tarafından çökmüş bir harabenin or tasında kanlı canlı bir abide olarak yük seliyor ve yükseltiyor. Bununla da kalmı yor, tarihin ve geçmiş asırların uzaklığına ve karanlığına dalarak oradan Türk je nisinin ilk incilerini ve ışıklarını bulup güneşinin ışığına çıkararak kendi kurduğu abidenin temellerini Türk ve tabiat tari hinin derinliklerine dayıyor. O gelişigü - zel bir tesadüf eseri, sadece bir orijinal, bir harikulâde, bir fevkalbeşer olmadığını bununla da milletine ve bütün dünyaya ispat ediyor ki:
Tabiat tarihile beraber yaşıyan bir Türk tarihi bir Türk medeniyet ve jenisi vardır. Bu asırların ve tarihlerin ötesin - den doğmuş yaşamış, dünyaya serpilip kol salmış olan millî varlığın ilk ve son şaheseridir. Bununla da kalmıyor. Türk istikbalinin asırlar sonrasına varan ve bu ufukları aşan sahnelerini şimdiden göre rek ve yaşıyarak, kendi yaptığı ve dikti ği abidenin ve kendi kurtardığı ve yük - selttiği milletin istikbalini çiziyor ve ha - zırlıyor.
Diyorlar ki, İbni Sinaya sahib çıkan veya çıkarılmak istenen başka milletler varmış; olabilir. Elinden gelse Atatürke de bütün dünya sahib çıkacak; o bizden- dir ve o bizimdir diye tesahub etmek is- tiyecektir. Nitekim bugün bile o yalnız sizin değil, hepimizin bütün insanlığın malıdır demiyorlar mı?..
Bizce, ibni Sina Atatürkümüzün ana vasıflarından hisse almış, onun küçük bir benzeridir; demek, büyüklüğünü ve Türklüğünü göstermeğe yetişir. Ve onun da Türk medeniyet ve jenisi tarihi içinde bir şahika olduğunu ispata başka delil aranmaz.
İbni Sina yüzlerce asra varan Türk ve tabiat tarihine göre; on asır evvel doğ - muş bir şafak gibi, bize Türk jenisinin bir güneşi doğacağını haber veriyor ve bu güneş geldikten sonradır ki, o da bir şa fak olarak daha çok aydınlatıyor, yükse liyor ve manası daha iyi anlaşılıyor.
Dr. S A İM ERKUN
Sua&iye plâj ve gazi
nosunda yenilikler
Nazlı geçen bir bahardan sonra yaz a- deta baskın verdi. Hele bir haftadır mevsimin en sıcak günlerini yaşatan ha raret fazlalığı deniz kıyılarında, sayfi - yelerde yeni bir hayat uyandırdı. Ar - tık Florya, Suadiye, Ada sahilleri ve Boğaz, şehrin bütün birikmiş ateşini ve yorgunluğunu sularda yıkayan başka bir âlem oldu.
Florya plâjlan yeni tesisatile modem bir banyo ve istirahat yeri hâline gel miştir. Anadolu kıyılarına ise Suadiye plâjlan can veriyor.
Senelerdenberi o havalinin hemen he men yegâne plâjı ve eğlence yeri olan bu müessese, Avrupa su şehirlerinin o- tellerini aratmıyan oteli, güzel plâjı, kazinosu, bahçeleri, sahnesi ve bütün bunları ikmal eden muntazam servisile bütün ihtiyaçları karşılamakta, gelenle re huzur, istirahat, eğlence ve zevk te min etmektedir.
Plâjın tabiî güzelliği kadar sıhhî şe raitin hepsini de ihtiva ettiği malûmdur. Kazinoya ise mükemmel bir cazband te min olunmuş ve maruf şarkıcı kadınlar da getirilmiştir.
Suadiye plâjı her halde yazın en iyi geçirileceği bir mahal haline gelmiştir.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi T a h a T o ro s Arşivi