Ziya Gfikalp
1876
-1924
F İK İR ve sanat adamı, şair. Diyarbakır'da doğdu, İstanbul’da öldü. Baytar Okulu'nun son sınıfınday ken gizli cemiyet kurmaktan tutuklandı. 9 ay ha pis yattıktan sonra Diyarbakır'a sürüldü. İkinci Meşrutiyet ilâh edilince İttihat ve Terakki Partisi nin orada şubesini açtı. Sonra Selânik'e geldi. Genç Kalemler dergisine yazılar yazdı. Meşrutiyet ten sonra partinin genel merkez kurulu üyesi oldu.
1924'te TBMM'ne girdi. Büyük bir Türkçü idi.
t -t
z „ „ . _
loji ilm inin kurucusu olarak tanınmış ve Fransız b il gin i Emile Durkheim 'in prensiplerini uygulam ak ve öğretm ekle şöhret yapmıştır. Bu, onun ilim tarafı dır. Tarihe bakısı da bu bütünleyici görüşe u ygu n dur. Türk tarihini Osman Bey'den değil, Milât önce sinden başlatan bu bütünleyici görüşte en önemli yan, bütün Türk devletlerinin aynı dil ve aynı soy daki insanlar tarafından, aynı görenek ve gelen ek lerle yaşayan toplumlar tarafından kurulduğu, baş ka toplumları yönettiği, devlet unvanındaki d eğiş menin gerçekteki bütünlüğü etkilem eyeceği inancı yatar. Tek aksayan nokta, çağdaş gerçekçiliğe aykırı olarak, artık dil farkları, lehçe farklarını da aşan, tö re ve yasaları iyice ayrılm ış bu toplumları tek bay rak altında toplayabilm ek hayalidir. «Kızıl Elma», «Yeni Turan» gibi panturanist ülküyü savunan şiir ler, bu sebeple, netice vermemiş, daha doğrusu tek acı son, Enver Paşa'nın Türkistan çöllerindeki bir ayaklanm aya katılarak öldürülmesi olmuştur.
Şair olarak Ziya Gökalp, lirizmden yoksun, dili sade ve tabiî, eğitici yanı güçlü eserler vermiştir. Halk masallarına eğilerek bunları duru bir üslûpla herkesin ve bilhassa çocukların anlayacağı şekilde yeniden şiirleştirmiştir. Bir yandan:
Vatan ne Türkiye'dir Türkleffe, ne Türkistan Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan
veya:
Atanın içtiği köpüklü kımız Arpa suyu içme dedi bir Kırgız
derken Sevres paçavrasından, Mondros ve Lausan- ne'dan sonra, o yolun çıkar yol olm adığını anlamış ve Türk Medeniyeti Tarihi'ni yazm ağa koyulm uştu.
Aslında politika adamı olmayan Ziya Gökalp, sa dece İttihat ve Terakki Partisi'ne erişilmesi uzak bir ideal göstermiş, partinin fikriyatını, ideolojisini yap mıştı. Bu ideoloji iflâs edince gerçekleri görmekte gecikm edi.
Ziya Gökalp, D iyarbakır’a sürgün edildiği za man son derece üzgün ve karamsardı. Memleketin hali ona ürküntü veriyordu Hayatta hiçbir gayesi ve düzenli bir eğitim geçmişi yoktu. Bunun üzeri ne, kendi de yazmıştır, tabancayla intihara teşebbüs
etti. Mermi, alnını sıyırıp geçtiği için ölm eyen Ziya, bunda Rahmani bir işaret gördü ve kendini Hak yo luna adadı. Darülfünun'da öğrencisi olmuş bazı y a zarlar ise Ziya Bey'in alnında hiçbir mermi izi bulun m adığını söylem işlerdir.
Ünlü m ütefekkir, 1923 yılında, Maarif V ekâle ti Telif ve Tercüme Dairesi reisliğine atanarak A n kara'ya gitti. Ertesi yıl, Türkiye Büyük Millet Mec- lisi'nin ikinci seçim devresinde, Diyarbakır mebusu seçildi. Fakat, 48 yaşına rağmen, çok yorgun ve hastaydı. M ebusluk görevi pek az sürdü. Rahatsız lıkları arttı ve tedavi için İstanbul'a geldi. Fransız Hastanesi'ne yatırılan Ziya Gökalp, hekim lerin bü tün ihtimamına rağmen, o yıl, yani 1924'te hayata gözlerini yum du. Çemberlitaş'ta, Sultanmahmut Türbesi etrafındaki kabristanda toprağa verildi. D i yarbakır'da oturduğu ev ise, kendi adına bir müze haline getirildi. Şimdi bu müze Diyarbakır'ı ziyaret edenlerin mutlaka uğradıkları bir fikir ve kültür yuvasıdır. '
Ziya Gökalp, bilimsel çalışm alarıyle mem leket te az da olsa uyanık bir kuşağın yetişmesine ve kendisinden sonra üniversite eğitim ini yürütmesine yol açmıştır. Yeni Mecmua, Türk Yurdu gibi d ergi lerde yazdığı yazılar onun bir sisteme varma çağa* sini gösterir. Dilde, ekonomide, güzel sanatlarda, ah lâkta, siyaset ve felsefede Türkü ve- Türkçeyi esas alarak kurtuluş yollarını gösterdi. Tesiri, on yıl için de büyük' bir sadeleşmeye yönelen dilde görüldü. Sanattâ ve pdebiyatta görüldü: m illî m üzik, m illî sa nat akımları gelişti. Öm er Seyfettin, Hafide Edip, Re şat Nuri gibi yazarlar, Yahya Kemal gibi şairler gü ç lerini onun «Türkçülüğün Esasları»ndan almışlardır. Ziya Gökalp, tombul, ablakça yüzlü, düşük b ı yıklı, badem gözlü bir adamdı. Uygur m inyatürleri ne benzerdi. Konuşması yavaş ve sakindi. Düşüne düşüne söyler, ama karşısındakileri mutlaka tesir a l tına alırdı. Çünkü her söylediği akıl ve mantığa o l duğu kadar bilimsel gerçeklere de uygun görünür dü. V erdiği dersler, herkese açık olur, büyük ilgiyle takip edilirdi. Ziya Gökalp, bunlardan bilhassa «Türk M edeniyet Tarihi»ne büyük önem veriyor ve bu ese ri, mutlaka bitirmek istiyordu. Fakat tamamlayama- dan aramızdan ayrıldı...
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi