• Sonuç bulunamadı

500'üncü fetih yılı için bir teklif vesilesiyle:Yahya'nın şiirinde İstanbul

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "500'üncü fetih yılı için bir teklif vesilesiyle:Yahya'nın şiirinde İstanbul"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

U )

C

j 500 üncü fetih yılı için bir teklif vesilesile |

Yahyamn şi’riıtde

Kanun! Süleyman, İkinci Selim, ve Üçüncü Murad devirlerinde ya­ şayıp hem asker, hem şair olan Taşlıcalı Yahya «Şah ü Gedâ» isimli Mesnevisinde İstanbula aid üç bahis ayırır. «Kostantmiyyenin şehr-i mamur ve câyi pürserver olduğunun beyanmdadır» başlıklı

Yazan •

«M ı

İsm a il H ahib Sevük

D

Mahfildeki hafızlar yuvalarını ı akan kalabalık saflar sanki birer bulmuş bülbüller gibi şakıyorlar, nehirdir:

birinci kısımda İstanbulun umumî ş ajr k; Ayasofya vasfına yirmi yedi i Cem olurlar oraya hâs ile âm medhiyesini yapıyor; o öyle bir

şehirvar ki bütün devranda onun eşi yok.

Ki bu fâni cihanda var bir şehr Kadr ü unvan ile ferid - üt - dchr Adı Kostantınıyyedir ânın

Tahtıdır şâh-ı âl-i Osman'ın Onu Akdeniz ve Karadeniz isim­ li iki deniz kuşatıyor sanmayın, hayır o dilber belde yıkanmak için denize girdi, fakat deniz onun di­ zinden yukarı çıkamadı, böyle üç cihetten denizle çevrilmesi kendini düşman hücumlarından esirgemek içindir:

Girdi bahr İçine o şehr anıma Dizine çıkmadı ânın derya İki bahr eylemiş o şehri penâh Biri bahr-i Sefid ü bîri Siyah

Güzeller nasıl kemer kuşanırlar­ sa bu ay çehreli şehirler dilberi de beline sûrlardan mürekkeb çepçev- re gümüşlü bir kemer takındı. Gökteki kubbenin nasıl bürcleri varsa bu kale duvarlarının bürcleri de göklere tırmanan yükseklikte­ dir:

Yâr gibi o şehr-i meh-peyker Kuşanur sûrdan gümüşlü kemer Çekilüp asumanda nîteki kad Yüce Ider bürûcu fevkalhad

«Beyit» kelimesi arabcada aynı zamanda ev manasına gelir. Artık şairimiz bu çifte manalı kelimeden renkli bir cinas yapmayı kaçıracak değil elbet. İçerisi beytler, yani evlerle süslü olan bu şehir bu se- bebden şairlerin içi parlak şiirlerle dolu, «divan» dedikleri kitaba ben­ ziyor. İstanbul o kadar mamur ki traşide şürler gibi onun binaları da hep kusursuzdur:

İçi ebyat ile müzeyyendir Sanki divân-ı nazm - rûşendir Cümle beyti musanna ü ma’mûr Bulamaz kimse bir yerinde

beyt, yani elli dört mısra ayırdı. En Sanki âdem denizidir o mekanı sonra anlatır ki İstanbulda daha Her sokaktan gelür sıgaâr ü kibar buna benzer binlerle cami var. İşi ■ Akar ol bahre sanasın enhar uzatmamak için diğerlerine geçmi- ' Hele oradan adajarın görüşünü, yor:

Mahfil üstünde hûb hâfızlar Âşiyanmda bülbüle benzer Dahi bu şehrin ey ülülebşâr Buna benzer hezâr camii var

İstanbulun vasfından da, Ayasof- yanın medhinden de daha alâka çekici olan Sultanahmed meydanı­ na aid olan kısımdır. O zaman Sultanahmed camii yok. Oraya sa­ dece «Atmeydanı» deniyor, koşu­ lar, cirid oyunları, harb gösterileri hep orada yapıldığı için bu isim verilmişti. Meydanın solurda A- yasofya ve Divanyolu, şimale rast- lıyan üst kısmında bütün ihtişa- mile gerilen İbrahim Paşa Sarayı var. Meydanın diğer kısınılan ala­ bildiğine açık olduğu için Marmara bütün endamile gözler önüne seril­ mektedir. İstanbulun en büyük ve en kalabalık gezinti yeri orası. Avam havas, fakir zengin herkes oraya toplanıyor. Orası gûya bir msan denizi ve sokaklardan oraya

'• o yüksek yerden ve uzaktan ada­ ların manzarası o kadar hoş ki onlar sanki Marmara denen oynak dilberin güzelliğini arttırmak için denizin yanağına konmuş birer bendir:

Ol yüce yerden eylersen nazarı Görünür Akdeniz Cezireleri Vermiş ol bahre ziynet ii fer

fi-l-mesel hâl-ı ârız-ı dilber Meşhur ve heybetler heybeti ta­ rihî çınar, üstünde sayısız kuşlar mesken tutup cıvıldaşırken altında kalabalık insanlar sanki bir otağın gölgesindeymişler gibi serinleni­ yorlar:

Dahi var anda nitekim Tûba Yuca âli draht-ı bi.hemtâ

Mürg-u perrâne üstü cây-i mekar Altı nice misafire çâder

Ya o koca meydanı süsleyen sü- tunlu abideler. Ejderhaların bir­ birine sarıldığı şu yılanlı sütun bir tılsımı gösteriyor. Gene anlıyoruz ki o zaman orada üstü kubbeli sü­ tunlar da varmış:

Bir tılısımla sarmaşıp meselâ Durur anda iki üç ejderhâ Tâşdan vardır anda nice sütun Durur üstünde kubbe-i gerdûn

Hulâsa İstanbul isimli bu büyük şehre revnak veren hep bu «At- meydanı» dır:

İşbu şehr-i muazzama elhak At meydânıdır veren revnak

Kütübhanemde epeyce evvel Ra- if Yelkencinin himmetile tedarik- lediğim dört asırlık yazma bir «Şah ü Gedâ» nüshasını şimdi bir vesile gelerek okurken aklımdan şimşek misali bir fikir geçti. Yak­ laşan 500 üncü fetih yılı için şim­ diye kadar gürültüden başka bir şey yapamadık. Bu gidişle yapaca­ ğımız da yok. Bâri mazimizin fe­ tihten itibaren İstanbul için yazıl­ mış manzum ve mensûr neleri var­ sa bunları meydana çıkarsak. Yal­ nız bizdekileri değil Paris, Londra, Viyana, ve hele Venedik gibi bel­ delerin müzelerini, kütübhanelerini ve arşivlerini taratmak suretile yâr-ü ağyarın İstanbul için yaz­ dıklarını da ortaya koysak. İçli w ; dışlı iki cepheden hazırlanmış böyle bir kültür hazînesi Fatih gibi en aydın kafalı bir serdarın ruhu­ nu en çok şadedecek bir himmet olur. Rastgele bir tesadüfle Yalıya- nın kitabını karıştırırken bu fikrin aklıma gelişi aynı zamanda banı kendi payıma düşen vazifenin de manevî bir işareti gibi göründüğü için şu yazı ile ilk besmeleyi çek­ miş oluyorum.

Ya hele camilerin, hamamların, sarayların kurşunkubbeleri, bun­ lar dolu rüzgârla şişerek yelken açmış heybetli kalyonları andır­ maktadır:

Kurşun örtülü kubbeler yer yer Yelken açmış gemileri benzer

Onun böyle bir teşbihle sözü kubbelere getirmesi oradan Aya­ sofya bahsine geçmek için bir ve­ sile hazırlamaktan ileri geliyor.. «Ayasofyamn tarif-1 lâtifidir» baş­ ağını taşıyan bu ikinci bahis-İstan­ bulun medhine afd oıı a İt: bey itlik

evvelki bahsin hemen iki misline yakın olup beyitlerinin sayısı yirmi yedidir. Gökün kubbesi gibi yük­ sek bir heybette olan bu mabed eşsiz bir mübareklik makamı: Sehr içinde slpîhr gibi bülend Vardüriir bir mekam-ı bi-mânend Âyesofyâdır âna nâm-ı şerif Olmaz ânun gibi mekam-ı lâtif

Müellif eserini yazdığı zaman Ayasofya henüz iki minareli imiş. Malûmya cenub-doğu, yani denize ve Sultanahmed camiine bakan tuğlalı minare Fatih tarafından yap tınldığı için dört minarenin en es­ kisi odur. Topkapı sarayma bakan diğer ince minare ikinci Selim za­ manında yapıldı. Tramvay cadde­ sine bakan kaim endamlı iki mi­ nare ise Üçüncü Murad devrinde büyük Sinan tarafından yapılmış iki hârikadır. O minarelere ver­ diği kaimlik Ayasofyamn gövde­ sine çok uygun olduğu gibi mina­ relerin kaideleri de içeriden o tarz­ da yapılmıştır ki onlar sonradan eklenme olmaktan çıkıp Ayasofya- nın esas unsurları oldular. Sair Yahya ihtiyarlık zamanında onları gördü, fakat «Şah ü Gedâ» yı yaz­ dığı sırada onlar henüz yapılmadığı için:

Oldu iki minaresi meselâ Hadd-i zatında iki dest-i dua

Dedi. Son iki minare yapıldıktan sonra da şüphesiz eserinde ikiyi dörde çevirmek gibi bir düzeltme yapmağa lüzum görmemiştir. Çün­ kü dört el olamıyacağı için mina­ releri dua yapmak üzere göke kal­ dırılmış ellere benzetmek uygun olamazdı. Meğer Ayasofyamn ka­ pıları da sekiz tane imiş. Cennet bahçesi de sekiz kapılı olduğuna göre şair bunu da Ayasofyanm ke­ rametli mazhariyetlerine ilâve ede­ rek türkçe «var» kelimesine farsça gibi manasma gelen «vâr» kelime­ sini kafiye düşürmek suıetile lâfzî bir cinas da yakalamış oluyor: Ne acebdir ki bâğ-ı cennet vâr O mekanım sekiz kapûsû var

Hele geceleri binlerle zeytinyağ­ lı kandilin titrek ziyaları içinde camii kaplıyan esrarlı heybetin güzelliği. Şairin o kandiller için bulduğu teşbih sahiden güzel: Anda kandilleri yanar yer yer Sarı lâleyle nergise benzer

Ya somaki sütunların giranba- halığı, Müze Müdürü dostum Mu­ zaffer Ramazanoğlundan işitmiş- tim. Gerek mozaiklar, gerek tezlıib işleri için tonlarla altın ve tonlarla gümüş sarfedilmiş. Alman jeolog­ ları vaktile Ayasofyayı tepeden tır­ nağa eski lıalile yeniden yapmak için iki milyar altın harcamak lâ­ zım geldiğini hesablamışlar. Onun için bizim şairin somaki sütunlara ağırlıklarınca altın Kıymeti biçme­ sini fazla mübalâğalı sanmamalı: Hele dalgalı beyaz mermerler. On­ ların deniz hâreleri gibi dalgalanışı insanı hayret denizine garketmek- tedir:

Vardır anda ııice somaki sütun Kıymeti oldu âğın ahun

Mermeri mevcinc bakınca heınan Gark olur balu-i hayrete insan k

Referanslar

Benzer Belgeler

■ Her şey sizin kontrolünüz altında olmalı, değil mi.. Vücudunuzun içindeki izleyemediğiniz süreçler, başka insanların yakası, bağn, raflardaki kitaplar,

Bu itibarla “ Cihan Harbi’nin felâketli neticesinin ilk günlerinden başlıyarak hiç sarsılmayan bir iman ile ortaya atılmış olan bu pek kıy­ metli

Amerika kıtasını gerçeğe en yakın ölçüleriyle gösteren en eski coğraf­ ya çizelgesi, Pirî Reis haritasıyla ilgili 60 dakikalık bir belgesel ha­

KOAH tanımı GOLD (Global initiative for chronic obstructive lung disease) kriterlerine göre yapıldı; Solunum fonksiyon tesati (SFT) ile FEV1/FVC oranının %70’in altında oluşu

Düflük DLCO, TLC, RV, FRC, PEF de¤erleri ve normal FEF 25-75 de- ¤erleri de restriktif tipte solunum fonksiyon bozuklu¤u kriteri olarak kabul edildi (4)..

Pulmoner TB formu daha yayg›n olarak görülmesine karfl›n ekstrapulmoner tüberküloz (EPT) halen önemli bir klinik problem- dir.. Bu çal›flmada EPT tespit edilen

Güzin birinci cihan savaşının ortalarında,kapısı aydın Türk kızlarına ilk defa açılan(înas Sanayici Nefise Mektebi)ne girdi.Ünlü ressam MİHRİ Hanımın

Bu çalışmanın amacı, uçucu kül ve silis dumanının farklı oranlarda mineral katkı olarak kullanıldığı kendiliğinden yerleşen harçların mekanik ve