• Sonuç bulunamadı

İstanbul tarihinden birkaç yaprak:Yeniçeri kahvehaneleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İstanbul tarihinden birkaç yaprak:Yeniçeri kahvehaneleri"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yeniçeri ocağı na zabtı rabh bo zuiup da hemen biitün İstanbul esnafı ocağa yoldaş yanlılıktan sonra, kah­ veciler de, kahvehanelerinin kapısı üs- tüne mensup oldukları yeniçeri orta­ sının nişanını asmağa başlamışlardı; Her ortanın yoldaşları da kendi nişan­ larını taşıyan kahvehanelere çıkar ol­ muşlardı.

Üçüncü Selim ve dördüncü Mustafa devirleriyle ikine. Mahmudun ilk salta nat yılları, yeniçeri ocağı, kelimenin en yerinde ve kuvvetli mânasiyle bir ha­ şarat yatağı olmuştu. Öyle ki, İstan­ bul civarında, meselâ Galata, Topha- ne, iki yakalı Boğaziçi köyleri ve bil­ hassa Üsküdarda ıra vt namus sahip­ leri, fevkalâde bir lüzum görmedikçe evlât ve ayalini sokağa çıkaramazdı. Kes ve kadın şöyle dursun, dört-kaşlı delikanlılar bile yeniçeri ârazhğm şe­ ni’ sarkıntılıklarsın uğrardı. Devrin bir vakanüvisi, bu haşaratı şöyle ..tasvir e- der:

‘ Yeniçerilik adı ile çolağa çocuğa tecavüz eden manav, hamal, börekçi ve kaymçı maku.esinden ve köşebaşı kabadayılarından olup paskalya ve domuz kıranında, sokaklarda abalarını yayarak geçen hıristiyanlardan birer ikişer para almağa tenezzül eden utan mazlar hangi ortaya mensup ise kolu­ na o ortanın nişanım nakşettirir, gûya görenler korksun diye de kolları sıvalı gezerler. Başlama bir endazeden uzun acayip bir sarık sarıp sokak ve pazar­ larda itlikten kinaye baldırı çıp '

ak dolaşırlar..,,,

Yeniçeri kahveleri yukarıdaki satır­ larda canlandırman baldırı çıplak kül- hanîlerm sabahtan akşama kadar saz ve söz ve hattâ işn nus ■»f-nn v

s

an

ui ier h

nden bir kag

yaprak:

Yeniçeri

k&&*ehan£.teri

Y a z a n : E c ş a t i t e r c m K O $ U

esrar ile keyif çatıp eğlendikleri yer - lenfi. Hemen hepsi gayet biiyük ve feyaklâde süslü olan bu kahvehane­ ler, umumiyetle istanbulun manzarası en güzel yerlerine, bilhassa denize na­ zır sur bedenleri üstüne yapılır,yahut,Jc niz üstüne kazıklarla atılmış salaşlar­ da kurulurdu. Her kahvehanenin mah­ cup köçekleri, sazendeleri, kassa havanları, eli ayağ, düzgün şabı emred uşakları bulunurdu.

Peykeler kilim ve seccadeler, kuzu pastekiien ile döşeuir, duvarlara bek - taşı levhaları asılır, yerlere fırdolayı hasır doşenirdi. Tavandan peykelerin hizasına kadar inen camlar önü çiçek saksıları, bilhassa fesleğenlerle dona­ tılırdı. Kahvehanenin ortasında daima, etrafı saksılarla süslü bit havuz ve fıskiye bulunurdu. Kahve ocakları ise bir gelin köşesi gibi süslenirdi. Ka­ paklı ve açık boy boy cezveler, dolap dolap fincanlar, en az birkaç ianesi gümüş ve altın başlıklı billur şişeli o l­ mak üzere nargileler, kehribar ağızlık­ tı çubuklar, çiçekli oymalı levhalar bir servet teşkil ederdi. Ocak başında da, umumiyetle, kahvehane sahibinin ev­ lât niyetine büyûttığü bir delikanlı bu lunurdu.

Bahsettiğimiz deviıde, İstanbulun

bu tabakadan olan gençleri arasında Cezayir giyimi esvap modası yayılmış ta: yazın beyaz «iyimden, kışın da beyaz yünlüden aizırt bir karış üstünde kısa diz çağşm, belde kırmızı şal ku­ şak, nar çiçeği aıcef taşından düğme' leri daima çöziik mintanın kolları sı­ valı ve sağ kolun bazusuuda orta nişa­ nı görünecek.. Başta Cezayir fesi üs­ tüne oyalı grep,. Baldır bacak çıplak. Kış ise diz kapağma kadar çıkan be­ yaz üstüne kn-ınırı çiçekli yün çorap.. Ayakta Kayserinin, san sahtiyanından yemeni, file... Işu işret âlemlerinde nam almış kiiüıar.i civanlar, başlarına bir de çiçek iliştirirler..

Her yeniçeri kahvehane yaptırıp a- çamazdı, kahvehane sahiplerinin he­ men hepsi,, en namlı yeniçeri zorbala­ rı idi. Ocağın son yıllarında kahveha­ ne sahibi olan yeniçeri zorbalarının en namlıları Kuledibi kahvehanesinin sa­ hibi kalyoncu burunsuz Mustafa, Hen­ dek kahvehanesinin sahibi Tersane başçavuşu Darıcab İbrahim çavuş, Çardak iskelesi kahvehanesinin sahibi 56 Iı yoldaşlarından Galatalı Hüseyin ağa. Toygar tepesi kahvehanesinin sa hibi Tiflifli Ali, Balaban iskelesi kah vehanesinin sahibi Kız Mustafa, Esir pazarı kahvehanesinin sahibi Babadağ lı, Haşan paşa I.anı kahvehane sinir

i A '

sahibi Sarhoş Ifcstafa, ırgat pazarı kahvehanesinin s?kibi Tornacı Ömer. Yeni yapılan bir yeniçeri kahvehanesi döşenip dayandıktan sonra, kapismm üstüne asılacak olan orta nişanı için parlak bir alay tertip edilerek açılırdı, Orta nişanı, umumiyetle şimşir, nadi­ ren de abanoz ¡u.rine kabartma ola­ rak işlenir, müuosip boyalarla boya­ nır ve tezhip edilirdi, Kahvehaneleri!, nişan alayı, Süîeymaniyedeki Ağa ka­ pısından başlardı Nişan levhasını baş karakullukçu baş.mu üstünde tutardı. Kırk elli ve hattâ daha fazla delikan Islar» altın ve gümüş kmlı hançerler, keşmir şamları, Cezayir kesimi esvap- lariyle levhanın önü ve ardı sıra yü­ rürlerdi.

Alayın en önünde de elleri teberii. bektaşi babalan bulnnnrdu. Soytarı­ lar, çengiler, köçekler envai maskara­ lık yapıp oyun oynarlar, atlı alay ça­ vuşları, nişanın geçeceği yallardaki halkı kubaç ve kamçı ile dağıtarak: “ Savulun bire savulun... Nişan geli­ y o r !.,, diye bağımlardı.

Çardak kahvehanesinin sahibi Gala- taiı Hüseyin ağa, devrinin usta bir destan şairiydi.. Hayatı kendi destan- lariyle oldukça aydınlanan bu adam, himaye edip evlât niyetine büyüttük! Osman adındaki bir gence açtığı bir kahvehaneden şöyle bahsediyor:

Tophanede kahvehane açayım İçine tim ile zer saçayım

F ağlar i fincan bilim bardak alayın Tavanından alim lopa sallayan Osman bey de benim çırağım olsa:

Vehvehanesi güzelinle dolsun

Referanslar

Benzer Belgeler

- Beni anlıyordu. Kimsenin anlamadığı kadar. Ünlü olmak için konuşuyor diyorlar. Peki bir yıl boyunca neden gazetecilere haber vermedim? Çok güzel bir şey yaşadım ben.

Sebebi anlamakta bir güçlük çekmedim: Halk, İsmet Paşa’yı, Gürsel Paşa’dan çok daha fazla al­ kışlayacaktı?. Bir yarış olsun,

lenazesi 14 Mart Pazar günü Erenköy Galip Paşa Camii’nden öğle namazından

Bu araştırmadan elde edilen verilere göre; hemşirelik yüksekokulu öğrencilerinin sağlığı geliştirme davranışlarını düşük düzeyde uyguladıkları ve Sağlığın

Havuzun hemen üst kısmında Tevfik Fikretin bir ka­ yanın sathına kendi el yazısiyle nakşettiği bir şiiri.. İnsan gayri ihtiyarî

Sonsuz de­ ğişiklikler içinde de aynı kalan tabiatın ve asıl cevherini daima devam ettirmesi­ ni bilen hissin vücude getirdiği şiir, za­ man kaydının da

İnsan yaşamında ilk çocukluk dönemi çok önemli bir dönem kabul edilmektedir. Psikologlar tarafından incelenen ve doğrulanan bulgulara göre ilk çocukluk

İ simi arkadaşı Emekli Orgeneral Ali Fuad Cebesoy, tedavi edilmekte olduğu «Amiral Bristol» Hastanesinde dün saat 14 «ıralarında geçirdiği bir kalp krizi