Manço'nun evliliği
benden önce bitmişti
"Barış Manço kucağımda öldü"
diyerek tartışma yaratan 22
yaşındaki Sevil Demir, Ayşe
Arman'ın sorularını yanıtladı f l i l
Î
O N U 14 Y A Ş IN D A T A N ID IMBarış Bey ile ben 14 yaşınday-
- -■
ken tanıştık. İlişkimiz ise 20
yaşındayken başladı. Bir gün 'Seni
çok özledim' dedim, Moda daki
evine çağırdı. Kimse yoktu. Ben
onu öptüm, karşılık verdi.
Yaşadığımız sadece seks değildi.
İLİŞKİLERİ TAM AM EN BİTM İŞTİ
Barış Bey'in eşiyle karı-koca ilişkisi
benden önce bitmişti. 'Manço
isminin hatırına nikâhlı görünü
yoruz. Herkesin özel yaşantısı var.
Kimse kimseye karışmıyor'
diyordu. Bir yıldır, Lale
Hanım istediği için sustum.
S3
yaşam
Barış’ı da,
savaşı da kaybetti
B
öyle bir çocukluk geçiren insandan herşey beklenebilir.Korktum.
Evet, ruh sağlığı yerinde olmayabilir ya da sıkı bir mitoman olabilir.
Herşeyi kendi hayalinde yazmış ve inanıyor olabilir.
Ama söyler misiniz, bu sadece Sevil
Demir için mi geçerli?
İĞRENÇ KIZ!
Şurası sizce de açık değil mi: En kolayı onun üzerine çullanmak.
22 yaşında. Hiç parası yok.
Yapımcıyım diyor ama geçiniz, işi yok. Kimi kimsesi yok. Ayazda öylece, tek başına onu ısıtmayan uyduruk bir montla duruyor. Ona karşı esen kuvvetli rüzgarlara tek başına dayanmaya çalışıyor.
Bir hata yapmış olsa bile, bu olayda tek suçlunun o olmadığı neredeyse kesin. Ama bu olayda en fazla haşan onun almış olması da muhtemel.
Manço Ailesi, kutsal aile kavramı içinde yaşamlannı sürdürüyor.
Ama Sevil Demir, çizgi dışma itildi, çoktan "iğrenç" ve "paçoz" oluverdi.
T
op
LUMSAL REFLEKSBu toplumsal bir savunma refleksiydi.
Herkes kendince Banş Manço'ydu,
Lale Manço'ydu, Doğukan ve
Batukan'dı. Ve herkes nereden çıktığı bu belirsiz kıza, idolü savunma soruları sordu.
Köşeye sıkıştıran sorular.
Toplumsal yaşama refleksinin içinde böyle kızlara hep yer var. Çünkü bizler onlarla herşeyi yaşamak istiyoruz. Tek istemediğimiz onların sonradan çıkıp konuşmaları, anlatmalan. İstemiyoruz işte. Ama Allah'tan şöyle de bir emniyet sibobumuz var: Nasıl olsa bizden daha zayıflar. Tepelerine binveririz. Para için, şöhret için konuşuyor deriz.
İyi de bazen onların öykülerini dinlemeden yapıyoruz bunu.
Ş
ARTLAYAN SORULARBizler onun hep kötü mü, iyi mi olduğunu anlamaya çalışıyoruz.
Hep yargılamaya yönelik davranıyoruz.
- Senin Banş Manço'yla ne işin vardı?
- Neden onun yarandaydın? - Yoksa sevişiyor muydunuz? - Kollarında mı öldü?
Bunların cevapları hep daha ilginç değil mi? Yani hep açık bulmaya
çalışmak, köşeye sıkıştırmak. E ne oluyor biliyor musunuz, hasbelkader ekranda izlediğiniz o insan, karşınızda oturan kişi olmuyor. Ya da karşınıza oturan o kişinin bütün yönleri ekranda anlatılmıyor. O televizyonlar, kendi sorularıyla, kendi bakış açılarıyla bizi şartlıyor. İyi de o adamların bakış açısı bizi niye ilgilendiriyor? O adamların yargısı niye mutlaka doğru oluyor?
Â İ L E ÖZLEMİ
Unutmayın ki, bu öykünün başlangıcında 78 doğumlu bir kızın, Türk filmi gibi bir dramı var. Hepimiz şefkat arıyoruz, o da arıyor. Belki de bizden daha fazla. Manço Ailesi’ne duyduğu hayranlık boşuna değil.
Yemin ederim, konuşmaya giderken bir tekme de ben atmaya niyetliydim.
Ama onu dinleyince kafam karıştı. Bazen bir puzzle'ı çözmek için daha fazla parçaya ihtiyaç duyuluyor. Bütünün içinde yeteri kadar ilginç olmadığı için kullanılmayan bazı parçalar, olayın tamamını aydmlatmakta bizlere yardımcı olabiliyor. Belki de bu yüzden, yargılanıp kötü kadınlığa mahkum edilen Sevil Demir'i bir kez de ben dinlemeye karar verdim.
Duyduklarımı röportaj sayfasında okuyacaksınız...
Arta kalanlara yine kıyamadım.
P îY A N O FİLAN ÇALMADI Ölüm anında yarandaydınız. Göçüp giden de koskoca Barış Manço'ydu. Paniklemediniz mi, korkmadınız mı?
- İnanılmaz korktum. O gece birlikte Umberto diye bir İtalyan restoranma gittik. Sonra eve geldik. Gazetelerde yazdıkları gibi piyano filan çalmadı, yemeğe gitmeden çalmıştı. Sürekli sohbet ettiğimiz bir oda var, alt katta oraya geçtik. Aniden ayağa fırladı. "Ne oldu?" diye sordum. Eliyle bir dakika işareti yaptı, sonra ensesini tuttu. Ve yere düştü. Onu görüyorum, ama
görmüyorum; o ara yaşıyorum ama yaşamıyorum. Ben benden gittim. Onu nasıl oradan kaldıracağım diye
düşünürken, yapmam gereken şey geldi aklıma: Ambulans. Ambulans çağırmam gerekiyor. Yukarı çıkıp telefon açtım. "Hasta kim?" dediler. Barış Manço deyince, eklediler: "Dalga mı geçiyorsunuz?". Bir de Barış'm çok yakın bir arkadaşını aradım, sonra tekrar yanma indim.
Ambulans kaç dakika sonra geldi?
- Beş, altı dakika sonra. O ana kadar hala bir hırıltı vardı. Ben de "Barış, konuş benimle, beni korkutuyorsun?" diyordum. Cevap yok. Çıldırmak üzereydim. Boylu boyunca yerde yatıyor, kafası dikdik tavana bakıyor. Beliyle, boynunu aynı orana kaldırdım ki, nefes alabilsin. Sonra o hırıltı da kesildi. Dış kapıya koştum, artık umrumda değil, komşulardan filan yardım isteyeceğim. O sırada hem o yakm arkadaşı, hem de ambulans geldi. Elektro şok uygulandı. Ondan sonra da hastaneye gittik.
H
AYKIRMAK İSTEDİMLale Manço'yu aramak aklınıza gelmedi mi?
- Cep telefonum Banş’ın montunda kalmıştı. Ancak hastanede Lale Hanım'ı arayabildim. "Sen kimsin?" dedi. "Sevil ben" dedim. "Hangi hastane?" dedi. Söyledim. Yarım saat geçti geldiler.
Kendinize geldiğiniz ilk anda aklınıza gelen neydi: Böyle bir ilişkiye girdiğiniz için pişman mı oldunuz? Keşke benim yaramda ölmeseydi mi dediniz?
- Hala kendime gelmedim ki. Hep bu ne büyük bir acıdır dedim. Bazen keşke benim yaramda olmasaydı dedim. Kimi zaman da iyi ki benim yanımda olmuş dedim. Karmaşık. O gün onu hiç görmemiş olabilirdim, bu bana çok koyardı.
Barış Manço ile ilişkinizden ne bekliyordunuz? Nasıl bir sonuç?
- Hiçbir sonuç beklemiyordum. Hani vardır ya, karısından boşanacak benimle evlenecek, asla böyle bir düşüncem yoktu, zaten mümkün de değildi. Onların karşısında Türk halkı vardı.
Neden onunla bir ilişki yaşıyordunuz?
- Beni anlıyordu. Kimsenin anlamadığı kadar. Onu seviyordum. Ünlü olmak için konuşuyor diyorlar. Peki bir yıl boyunca neden gazetecilere haber vermedim? Çok güzel bir şey yaşadım ben. Ama sonunda yaşadıklarım bana ağır geldi. Beni, beynimi aştı. Ruh hastası diyebilirsiniz bana ama önce sustum sonra bunu haykırmak istedim.
röportaj
Hurrıye
C U M A R T ES İ, 5 Ş u b a t 2 0 0 0ESSi
Bir yıl sustuktan sonra ölürken Barış Manco'nun yanında olduğunu açıklayan Sevil Demir
s,
"evil Demir... Herkes gibi, ben de "Şimdi bu kız da nereden çıktı?" dedim. Herkes gibi ben de ekranlarda onu seyrederken yüzümü ekşittim. Aklımdan "Para sızdırmanın peşinde koşuyor, Barış Manço'nun adını kullanarak ünlü olmaya çalışıyor" diye geçirdim. Aslında röportaja onu parçalamaya gittim. Ama sonra, kendi beynimde onu yargılamak yerine, baştan sona öyküsünü dinlemeyi tercih ettim.Ayşe ARMAN
B
îr k em a let tİ
nTUĞCU ROMANI GİBİ
Çocukluğum mu? Savruk ve dağmık geçti. Babamla
şehirden şehire gezdim. On sene boyunca annemi hiç görmedim. Onlar, ben,
üçbuçuk yaşındayken ayrılmış. Hiç sevmezler birbirlerini. İstanbul'da doğdum. İlkokula Bursa'da başladım. Sonra Burdur. Bir süre Erzurum. Uşak, Ankara. Karışık değil mi? Babam Resul Bey'in üç kızı var. Sonra annem, Oya ile evleniyor. Ben ve abim oluyoruz. Ama bu arada, annemin de ilk evliliğinden iki kızı var. Annem beni babama veriyor çünkü parası yok; ilk evliliğinden olan kızı hasta, onunla uğraşıyor. Babam da kızıyor, 14 yaşma kadar annemle görüştürmüyor. Mektuplaşmak bile yasak. Türk filmi gibi. On sene sonra, ortaokulda karnemi alırken, müdür beni çağırıyor, "Bak kızım, annen geldi" diyor. Şimdi 22 yaşındayım, ama aslında ben ne annemi ne de babamı affedebiliyorum. Orada iki, burada üç çocuk. Pes yani. En büyük hayalim bir aile kurabilmekti. Hala başka bir şey istemem...
ale Hanım sus dedi
► Barış Manço ile ne zaman, nerede tanıştınız?
- Barış Bey ile...
► Onunla konuşurken de, "Bey" mi diyordunuz?
- Ne alakası var. Birbirimize, "Canım", "Bir tanem" demeyi tercih ediyorduk. Doğukan'ın
doğumgününde Moda'daki evde tanıştık.
► Bu ne demek? Siz Barış Manço'nun oğlu Doğukan'la arkadaş mıydınız?
- Hayır. 14 yaşındaydım. O zamanlar orta okuldaydım. Kompozisyon yarışmasmda birinci gelmiştim ve öğrenci muhabir , seçilmiştim. Bir ünlüye sorular soracaktık. Ben de "7'den 77"ye'nin Banş Mançosu'nun oğlunu
seçmiştim. Telefonlarım buldum, aradım. Doğukan'ın
doğumgünüymüş. Moda'daki eve davet ettiler. Ve ben o gün Manço ailesiyle tanıştım.
► Barış Manço'ya dair ilk hissettikleriniz?
- Hayranlık. Ve uzun süre öyle kaldı. Küçük bir kız, büyük birine ne hissederse, o işte.
► Sonra tekrar nasıl görüşülmeye başlandı?
- Arada bir İstanbul'a geldiğimde onları ziyaret ediyordum.
Bayramlarda, yılbaşlarında kart atıyordum.
İLK BEN ÖPTÜM ► Ne zaman daha sık görüşülmeye başlandı?
- Ben 19’ken. Artık
İstanbul'daydım. Geldiğimde, akrabalarım dışında bir de Manço ailesi vardı, tanıdığım. Arada telefon açıyordum, Barış Manço da
nezaketen soruyordu: "Nasılsın, iyi misin?" Çocukça bir muhabbet işte.
► Bu muhabbet bir ilişkiye ne zaman döndü?
- 20 yaşındayken. Aslında bir ilişkiye dönüşebileceğine hiç ihtimal vermiyordum. Bir gün dedim ki, "Ben seni çok özledim". Uzun süre olmuştu, telefonlar hariç hiç
görüşmemiştik. O da "Peki o zaman, gel" dedi. Bir pazar günüydü, Moda'ya randevu verdi. Hiç kimse yoktu evde, sadece ikimiz vardık. Ben artık büyümüştüm. Bir genç kız edasıyla oradaydım.
► Yani ilk seviştiğim kişi o değildi demek istiyorsunuz.
- Evet. Sohbet ettik...
► Bir kadın anlar ya, tavırlarının sadece dostane olmadığını mı hissettiniz?
- Yok onu demek istemiyorum. İlişkilerden söz açıldı. Sohbet öyle
bir ilerledi ki, birdenbire herşeye duygular hakim oldu. Gerçekten. O öyleydi, inanılmaz sıcak yaklaşımı vardı. Öyle bir elektrik oldu ki, ben onu öptüm.
► O ne yaptı?
- Hiç beklemediği bir hareket olduğu için şaşırdı. Ama sonra karşılık verdi. O günden sonra da, ilişkimiz başladı. "Ama bak, sen benden 35 yaş küçüksün" gibi şeyler hiç konuşulmadı.
► Onu öpmenizin sebebi: alKarşınızdakinin Banş Manço olması blKişiliğinden etkilenmeniz c)Ciddiye alınmak istemeniz dlŞarkılannı çok sevmeniz...
- Ben onu seviyordum. O beni dinliyor, değer veriyordu. İki gün sonra tekrar buluştuk, sordu: "Pişman mısın?" "Hayır" dedim. Önceleri haftada iki gün
görüşüyorduk. O dönem, Lale Hanım ve çocuklar yoktu. Zaten Moda'daki ev, Barış Bey'in yalnız kalmak istediğinde gittiği bir yerdi, o evde çok vakit geçiriyordu. Kardıca'da ise ailesiyle yaşıyordu.
► "Birileri aramızdaki ilişkiyi öğrenecek". "Lale Hanım kızacak" gibi hissetmediniz mi? Ya da onun, "Karımı aramam gerekiyor" dediği zamanlar hiç olmadı mı?
- Yok. Çünkü aramızdaki öyle bir ilişki değildi. Şunu söylemişti bana: "Ben karışım aldatan bir adam değilim, asla öyle düşünme". Bu rahatlığı vermişti bana.
Telefonlaşıyorduk, sonra ben Moda'ya gidiyordum. Sadece o eve değil, büroya da gidiyordum. Ama dışan yemeğe de gidiyorduk. Dostlarıyla da tanıştırmıştı beni.
► Onlar size nasıl bakıyorlardı? Sevgilisi olarak mı?
- Bilmiyorum ama arada bir ilişki olduğundan haberleri vardı. Ne önemi var ki, kimin ne
düşündüğünün.
p
L J u
nasılâ
anlatılır ki?
K
e
Dİ KIZ DİYORDU► "Ben neyim, onun metresi mi, aşığı mı?" demediniz mi hiç?
- Bunları düşünmüyordum. Sadece yaşıyordum. "En büyük destekçim sensin" diyordu bana. Doğru ya da yanlış, hoşuma gidiyordu: "Bu kasette en çok senin emeğin var. Bana moral veriyorsun, kafamı sen dağıtıyorsun". Son beş ayda iyice kenetlenmiştik.
Çoğunlukla evdeydik. Onda kalıyordum. Bana kedi kız diyordu. "Unutma, sen kedi kızsın".
Sabahları kedi gibi ürkek
oluyormuşum, bazen de tam tersi, vahşi.
► Ona hissettiğiniz neydi?
'Yasak ilişki değildi. Barışla karısının arasında bir anlaşma vardı mı diyeceğim? Kaç kişi anlar? Kaç kişi inanır?
En büyük sorunu bu yüzden yaşıyorum. Beni kimse anlamıyor.
- Beni bile aşan bir sevgi. Tutku.
► İyi de "platonik" diye anlattınız, "ilişkimiz var"
deseydiniz, insanların tepkisi farklı olurdu belki.
- Ayıp olduğu ve utandığım için değil. Ama gözlerimizle
konuştuğumuz da oluyordu.
► Yani herhangi tensel ilişkiniz yoktu.
- Olmaz mı, vardı. Ama yaşadığımız sadece seks değildi. Sadece benimle yatıp kalkmıyordu demek istiyorum. Çalışmadığı ve çocuklarıyla vakit geçirmediği her fırsatta birlikteydik. Özellikle de son zamanlarda. Kendisi hakkında konuşuyorduk. Özlemini duyduğu duygulan. Öyle diyordu.
► "Benden önce de sevgililerin var mıydı" diye soruyor
muydunuz?
- Bunlar da konuşuluyordu tabii.
Hangi ilişkide konuşulmaz ki? Daha önce yaşadığı aşkları. Şarkıların aslında kimlere ithafen yazıldığı.
► Sizin kendi yaşınızda flörtleriniz olmuyor muydu?
- Anlatıyordum. Bir ilişkim varsa...
► Varsa ne demek?
- Vardı, anlatıyordum. Şöyle devam ediyor, şöyle bitti filan. Onun içten içe bozuk çaldığını sonra anladım. Bir gün arkadaşlarımla birlikteydim telefon etti.
"Neredesin" dedi. "Arkadaşlarımla dolaşıyorum" dedi. "Hoppala bu nereden çıktı şimdi" dedi. "Bizim öyle arkadaşlarımız yok ki
dolaşalım". Sesinden anladnn biraz sitem ettiğini. Ama asla kavga etmezdi. Onunla edilmez ki.
► Sizin geleceğinizle ilgili ne kadar konuşulurdu?
- Hep şunu söylerdi: "Sana
yardımcı olmama izin ver ki, bir gün arkama dönüp baktığımda vicdan azabı çekmeyeyim". Ama ben yardımını değil, ilgisini sevgisini istedim. Çünkü aramızdaki sevgiye bir şey olacak diye korkuyordum. Bir ev problemi yaşadım bir ara, "Bir arkadaşın olarak sana ev tutamaz mıyım?" demişti, "Bankaya biraz para koyamaz mıyım? Hakkım yok mu?". "Var ama yapmam
istemiyorum". Zaten ben çalışıyordum. Marmara Televizyonu'nda. O yardımcı olmadı, işi ben buldum.
► Sizi ciddiye alır mıydı? Yoksa stara aşık bir kız muamelesi mi yapardı?
- Sanırım ciddiye alırdı, çünkü söylediğim hiçbir şeyi unutmazdı.
H A YK IR M A K İSTİYORUM ► Sizi sevdiğini söyler miydi?
- O olay olmadan az önce de, yani yere düşmeden önce de söyledi.
► Aranızdaki ilişki sonuçta "yasak bir ilişki"ydi. Açığa çıkmasmdan nasıl olur da hiç korkmadınız?
- Yaşadığımız "yasak ilişki" filan değildi. Lale Manço ve Barış Manço anlaşmışlardı. Onlar, aşmışlardı.
► İyi de komşu Melahat Hanım'm gözüyle durum öyle değil. Başkalarının öğrenmesinden korkmuyor muydunuz?
- Ben korkuyordum. O korkmuyordu.
► Öyle olsa yaşarken herkese ilan ederdi. Değil mi ama mantık öyle söylüyor. Demek ki, gizlemeyi uygun buluyordu.
- Ama benimle dışarıya yemeğe gidiyordu. Sadece toplum Manço ailesini nasıl biliyorsa, öyle bilmeye devam etsin istiyordu. Ö
çekinmiyordu, ben çekiniyordum.
► Bu durumu insanlara nasıl anlatırım diye düşündüğünüz oldu mu hiç?
- Olmaz mı? Şu anda bile zorlanıyorum. Onların gözünde Banş Manço'nun başka kimseyle ilişkisi olamaz. Olursa da, o kadın kötüdür.
► Bu yüzden mi "Ben onun sevgilisiydim" diyemediniz?
- Lale Hanım'a ve çocuklara bir zarar vermek istemedim.
► İyi de bir yıl sonra neden konuştunuz?
- Atlatmam gereken evreler vardı. Ölüm korkusundan kurtulmam gerekiyordu. Onun yokluğuna alışmam gerekiyordu.
► Neden içinizde taşımadınız, dışarıya yansıttınız, car car bağırdınız?
- Müthiş bir ağırlık taşıyordum. Ve o ölüm anımn sorumluğunu duyuyordum. Sonra sevgimi de acımı da ilan etmek istedim.
► Şimdi insanlar size düşmanca bakıyor mu?
- Evet, bakıyorlar. Ama anlamıyorlar ki o anı, her saniye yaşıyorum. Her an yere düşüşünü, gözlerinin kayışım görüyorum. Ve gün geldi kaldıramadım. Zannettim ki, altında ezildiğim şeyi haykırsam, hafifleyecek acım. İnsanlar bana hak verecek; öyle olmadı.
► Yani siz aslında ilk günden konuşmak istiyordunuz da, toplum baskısı mı engel oldu?
- Hem o, hem de Lale Hanım. "Bu böyle bilinmesin" dedim, o Viagra dedikoduları çıkınca, "Bırakm ben anlatayım". "Hayır" dedi.
► Bu Viagra meselesine neden takılıyorsunuz. Ayıp mı
kullanmak? Sizinle sevişirken Barış Manço, Viagra
kullanmıyordu, bunun mu altını çizmek istiyordunuz?
- Evet. Ama Lale Hanım, "Seni kimsenin kışkırtmasına izin verme, ben herşeyi halledeceğim" dedi.
► Bu ne demek?
- "Gerekli cevabı vereceğim" demek. "Ben medyayla başederim. Sen yeter ki sus". Yılbaşında aradım, yeni yılını kutladım. "Nasılsın, iyi misin, neler yapıyorsun?" dedi. Normal sohbet yani.
O n l a r a ş m iş l a r d i ► İyi de sizin onun kocasıyla ilişkiniz vardı.
- Ama söylüyorum, onlar bu tür şeyleri aşmışlardı. Yani benden önce karı koca ilişkileri bitmişti.
Söylüyordu Barış: "Manço isminin hatınna, o defterde nikahlı
görünüyoruz. Ama herkesin kendi özel yaşantısı var. Kimse kimseye karışmıyor". Onlar bunun kararını benden önce vermişlerdi.
► Barış Manço tüm bunları izliyor olsa üzülür müydü?
- Yok. O doğru bildiğini yapan bir insandı, beni anlardı. Zaten anlıyor. Ben onunla konuşuyorum.
► Ama sizinle olan ilişkisini açıkta yaşamıyordu. O buna dikkat ediyordu. Ve şimdi tüm o özen kayboldu. Belki de kızardı size.
- Tek bir şeye kızabilir: Etki altında kalmama. Keşke ilk günden, çıkıp açıklasaydım, "Evet ilişkimiz var" deseydim, ikimiz de kendimizi daha iyi hissederdik. Yapamadığıma pişmanım.
► Bu röportaj boyunca hiç yalan söylediniz mi?
- Yok hayır.
Taha Toros Arşivi