• Sonuç bulunamadı

Manga onsuz yürüyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Manga onsuz yürüyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

D İK İ? KUYU

U

m u r

T

a l u

Internet: http://www.Planet.com.tr./Xn E mail: Umur. Talu @ Planet.com.TR

İkiyüzlüler cennetinde

cehennem azabı...

D

AHA en baştan söylemeli: "İkiyüzlüler cenneti"nde bir çoğynluk var maalesef; azap ise doğal olarak azınlığa kalıyor.

Bir tek, o azınlık çoğalıyor diye bir umuda kapılmak mümkün. Umarım öyledir.

• ••

Siyasilerin ikiyüzlülüğünden dem vurmanın pek "orijinal" bir yanı yok, biliyorum.

Neyse ki, bir köşe yazınının "çok orijinal" olması gibi bir adet de yok.

• • •

Özellikle Haşan Celal Güzel'in e-meğiyle çıkan bir dergi var: "Yeni Türkiye". Dergiden öte, hatta kitap­ tan da öte. Her sayı özel bir konu et­ rafında çıkıyor. Sayılar giderek kalın­ laşıyor. Çeşitli kesimlerden çok sayı­ da kişi yazılarıyla bu hacimli ciltlere katılıyor.

Son sayısı, daha doğrusu iki cildi "Siyasette yozlaşma"ya ayrılmış.

Siyasette yozlaşma deyince de, ilk yazıların "protokol icabı" liderlerin- ki olması pek cuk oturmuş!

Gerçek siyasi pratiklerinde hemen hemen hiçbirinin özen göstermediği birtakım tumturaklı ilkeler filan.

Çiller imzalı yazıdaki, artık yazıyı kim yazmışsa, "Biz, bir siyaset tar­ tışmasının merkezine siyasi etik' kavramını koyamıyacağımızı düşü­ nüyoruz" şeklindeki teorinin, en a- zından imza sahibine çok yakışmak gibi bir tutarlılık arzettiğini teslim e- deyim.

Bu teoriye Radikal'de Haluk Şahin dikkat çekmişti. Bu yüzden ben bir başkasına, Refah'ın "ılımlı vitrin"i Abdullah Gül'ünkine geçeyim.

Yalnız, geçerken Şevket Kazan'a uğramasam olmaz.

Kazan dergideki yazısında şu teş­ hislerde bulunuyor:

"Bugün en çok tartışılan, en çok özlenen, temiz toplum, temiz siya­ settir. Konuşuluyor da bir türlü ha­ vası yaşanmıyor. Bugün özlenen te­ miz siyaset olduğuna göre demek ki Türkiye'de yozlaşan bir siyasi yaşam var... İleriyi gören temel politikalar yerine günü kurtarmaya çalışan ko­ nuşmalar siyasetin malzemesi hali­

ne gelmiştir.

"Yine siyaset sahasındaki kişilerin milletten oy alabilmek için hiç ya­ pılmayacak vaatlerde bulunması kendilerine karşı güveni hiçe indir­ mektedir."

Şimdi, hangi biri için ne diyeyim bu tesbitlerin!

Gül'e gelince;

ABD'deki, "Siz bizim ne dediği­ mize değil, ne yaptığımıza bakın" vecizesi tarihteki şerefli yerini aldı zaten.

Dergideki yazısı da bununla aşırı uyum içinde!

Gül düşünce kirliliğini şöyle ta­ nımlıyor:

"İnsanların önemli kısmı, şartlar uygun olduğu takdirde, dün doğru bulmadığı ve karşı çıktığı tutum ve davranışları bugün yapabilecek hale gelmiştir. Yani, vicdanlarındaki meşruiyet anlayışı büyük bir eroz­ yona uğramıştır. Bir toplum açısın­ dan bu duruma gelmiş kirlilik boyu­ tu, çok olumsuz bir gelişmeyi ifade eder."

İnsanın, cümlenin başında tahrifat yapıp "insanların" yerine "RP'lile- rin" sözcüğünü koyası geliyor; çok doğru bir değerlendirme elde ede­ bilmek için.

• ••

Allahaşkına, değişik değişik parti­ lerin çatısı altında, farklı amblemler­ le, farklı gibi gözüken hedeflerle, saldırgan ya da temkinli, radikal ya da ılımlı, siz "ikiyüzlüler" bizim ka­ derimiz misiniz?

• ••

Diyelim ki, Refah iktidar ama ço­ ğunluk değil, öte yanda meşhur "yüzde 80" var... O "demokrat" 80'in çoğunluğu da, "Refah'a karşı" zihinlerine hemen üniforma giydirip askere yazılmıyor mu?

Bu cennet ikiyüzlülük cenneti! "Türbülansa sokan" siyasetçilerle "demokrasiye balans ayarı" yapan komutanların ardında hazırola ge­ çen sivillerin arasında ise, kaçınıl­ maz cehennem azabı yaşayanlar var.

"Türbü - balans" demokrasim be­ nim! Vehbi Koç, Uluslararası Ticaret OdasTnın “Dünyada Yılın İşadamı Ödülü’’nü dönemin Hindistan Başbakanı Rajiv Gandi’nin elinden aldı.

Türk iş dünyasının duayeni Vehbi

Koç ölümünün birinci yılında

anılırken, söylemleri ve öğütleri hala

yerine getirilmek üzere bekliyor

O bir üniversiteydi.. Kurtuluş Savaşı’m, cumhuriyeti, ilaçsız, aşsız, askersiz Anadolu günlerini görmüş bir üniver­ siteydi.. O bir üniver­ siteydi.. Türkiye’nin bilmem kaç yıl askeri darbelerle karşı karşıya gelişini, serbest piyasa ekonomisine girişini, eğitimdeki, sağlıktaki, nufus plan­ lamasındaki aksaklıklarını görmüştü.. O bir üniversiteydi ki “devlet özel sektöre rakip olmasın” demiş, trafik terörüyle ilgilenmiş, THY’nin reklamlarına çıkacak kadar ülkesini sevmiş, Türkiye’de liberal ekonomi ve kapitalizmin simgesi olmuştu.

Vehbi Koç’tu o üniversitenin

adı. O üniversitede okumak için can atanlar vardı. Vehbi Koç, bir yıldır aramızda yok. Ama söylem­ leri, uzak görüşleri hala sıcaklığını koruyor.

“Çok tembeliz” demişti bir kere

ve eklemişti, “son senelerde çok lükse düştük.”

Vehbi Koç, savurganlığı sevmez­

di. Bu, iş felsefesinde de görülürdü ve “iyi para vererek az adam kul­ lanın” söylemini tekrarlardı.

Kim tanıyabilirdi Ankara’yı

ondan daha iyi? Vehbi Koç, 250 yıllık AnkaralI bir aüeden geliyor­ du. Ankara’yı anlamak onun özündeydi. O nedenle değil mi ki, 1994’te Ankara’ya iki turlu seçim önermiş, merkez sağın birleşmesi­ ni, Anayol olmasını istemişti.0 zamanki adıyla AET’ye başvurmak

için “geç kaldık” diyen oydu. Ölümünden 20 gün öncesine kadar da Türkiye’nin önemli

konularından tarım ve

hayvancılıkla ilgili rapor çalışması yaptıran yine oydu. Politikacıları her ziyaret edişi onun önemli bir mesaj iletmesi anlamındaydı. Yine aynı Vehbi Koç, ölümünden dört ay önce, Ekim 1995’te, “memleketin hali beni yatağa düşürdü” diyerek bugüne kadar verdiği mesajların belki de en önemlisini veriyordu.

Uluslararası kişiliği vardı Vehbi Koç’un. 95 yıllık yaşamında

kah, Forbes dergisi tarafından dünyanın en zengin

işadamlarından biri olarak seçili­ yor, kah Uluslararası Ticaret Odası’nm “Dünyada Yılın İşadamı Ödülü”nü dönemin Hindistan Başbakanı Rajiv Gandi’nin elin­ den alıyordu. Dünya Nüfus Planlaması Ödülü’nü de Koç’a Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri

Butros Gali veriyordu.

İŞ DÜNYASINA NOTLAR

Türk iş dünyasının duayeni Vehbi Koç TÜSlAD’ı, Türk Eğitim

Vakfı’m, Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı’m ve birçok eğitim kurumunu kurup,

Türkiye’nin gönüllü kuruluşlarını çoğaltmıştı. “Ülkem varsa ben de varım" diyen Vehbi Koç’un, tüm yöneticilere yönelttiği öğütleri ise her zatnarf herkes tarafından kul­ lanılacak nitelikteydi:

■ Bir idarecinin sinirlerine

hakim olması gerekir.

■ İş arkadaşlarınızla fazla sami-Zehra

GÜNGÖR

mi olmayın.

■ Toplantılara tam saatinde

gidin, randevularınıza dikkat edin.

■ Çalışmayı olduğu

kadar dinlenmeyi ve eğlenmeyi de iyi bilin ama hiçbirinin dozunu kaçırmayın.

■ Kıskanç olmayın,

kavgayı bırakın. Bir gün öleceğinizi ve bir kenara çekileceğinizi düşünerek adam yetiştirin.

■ Toplantılarda

ayrıntılara girildiğinde çok zaman kaybedilir.

Vehbi Koç, emekten

yanaydı. Bir işte çalışanların değerinin yüzde 60, sermayenin rolünün ise yüzde 40 olduğunu düşünürdü. Vehbi Koç, ölümün­ den önce “2000 yılında dünyayla bütünleşin” mesajmı da vermişti. Onun mesajları hala gerçekleşmeyi bekliyor.

O bir üniversiteydi... Onu okuyalım...

Vehbi Koç

Sakıp SABANCI

VEHBİ Koç ticarete, ticaretten sanayie geçen ilk neslin temsilcisidir.

Türkiye’de ticaret ve

sanayileşmenin tarihini yaşayan kimsedir.

Koç Topluluğu’nda hangi

kuruluş var ise, Vehbi Bey başlatmış, geliştirmiştir.

Bizim için Vehbi Bey, ticaretin

babasıdır. Diplomasi hayatmda en eski diplomata “Duayen” derler ya, işte bizim için

Vehbi Bey ticaret aleminin

piri”dir.

Hatasıyla, sevabıyla

(hatasız kul olmaz, hepimiz hata yapıyoruz), Vehbi Bey’i Türk işadamı imajının sembolü olarak kabul ettik; tecrübesine güvendik; kendisine hürmet ettik.

Sabancı Ailesi’yle Koç Ailesi

arasında menfaat çatışması yoktur. Bizim üretim konularımız oldukça farklıdır. Biz Koç Grubu gibi ticari faaliyete ağırlık vermedik. Kamuoyuna yanlış yansıyan tek rekabet konusu olarak gösterilen sadece banka

ortaklığımız oldu. Gerçekte biz o ortaklıktan da memnunduk.

Vehbi Bey’i her fırsatta ziyaret edip, ülke

sorunlarıyla ekonomik konularda görüşlerini almaktan memnunluk duyduk.

Biz Adana’dayken, bütün Anadolu işadamları

gibi Vehbi Koç’u kendimize örnek almıştık.

Efsaneleşmiş ismiyle kendisinin takdirkarıydık.

Hele, Adana’da Amerikan üssünde görevli

Amerikalı çavuştan kullanılmış hurda bir buzdolabını Türkiye’den ayrılırken satm alabilmek arzusuyla 1957’de o günün kıymetli 10 bin lirasını cebinden çıkarıp ödemiş, altı ay sonra da buzdolabına kavuşunca kendini şanslı sayabilmiş bir kişi olarak; Türkiye’de

buzdolabını sebil eyleyen, Türk ailelerini mutfaklarında tel dolapta yemek saklamaktan, kuyuya testi sallandırmaktan kurtaran Koç’a

dua etmekten başka bir şey düşünmüyorduk.

Vehbi Bey’le çok tansiyonlu şartlar altında da ilişkilerimiz oldu. KEK - Sasa projeleri rekabeti içindeki toplantılarda devamlı gerginlik yaşandı. Ardından, gereksiz bir tansiyonlu Garanti Bankası ortaklık dönemi geçirildi.

Ancak, Vehbi Bey, ileri

görüşlü ve medeni bir insan olduğundan, işi ve dostluğu çok iyi ayırmasını bildi.

Her zaman, ona olan sonsuz

hürmet ve hayranlığımın onda da karşılığı bulunduğunu hissettim.

Zaman zaman bana uyarıcı tenkitlerini ve

tavsiyelerini mektupla yazar veya şifa olarak dikkatimi çekerdi.

Bu mektuplarında ve şifahi görüşmelerimizde

tenkit ve uyarıları yanında iltifatlarını, takdirlerini de esirgemezdi. “Benim elli yılda yürüdüğüm yolu siz yirmi - otuz yılda koştunuz...” şeklinde teşvik edici sözler söylerdi.

Vehbi Bey’i anarken!

Can KIRAÇ

GERİDE kalan bü­ yü boyunca, Vehbi Koç’un çalışma arka­ daşları ve dostları olarak, onu, anarak, aramızda ve

yanımızda hissederek yaşadık. Bu duygu onun, ilkelerini ve hayat felsefesini be­ nimsetmek için, yaşamı boyunca, bizlere, ne derece yoğun emek verdiğinin çarpıcı bir kanıtı oluyordu.

Memleket sorunlarının çeşiüendiği

ve giderek dal - budak saldığı 1996. yüm dan bu yana, iş aleminin ve toplumun, Vehbi Koç’un sağduyulu

uyarüarım özlemle beklediğini bilmek­ teyiz.

Vehbi Koç, olgunluk çağma girdiği

1960 dönemini izleyen yıllarda, toplum­ sal uzlaşmayı savunan, taraflar arasında diyalogun önemini kavrayan, iş dünyamızın kıdemli, deneyimli ve en etküi lideri konumundaydı. Vehbi

Koç, piyasa ekonomisinin bütün kural­

larıyla yerleşmesinin siyasal istikrarla gerçekleşeceğini sezmiş ve buna, katılımcı, demokratik bir sistemle ulaşacağımıza inanmıştı.

Vehbi Koç, Avrupa’yla

bütünleşmenin, Türkiye için vazgeçilmez bir hedef olması

gerektiğini belirtirken, bunun, siyasette demokrasiye, ekonomide de serbest pazar ve rekabet kurallarına yönelmek­ le mümkün olacağını biliyordu. Bunun için de, Vehbi Koç, her zeminde

Türkiye’nin aydınlık geleceğinin demokraside olduğunu ısrarla savun­ muştu.

Bugün; demokrasi, insan hakları,

temiz toplum, şeffaf yönetim özlemini düe getiren çevrelerin, Vehbi Koç gibi deneyimli bir sesin noksanlığını hisset­ tiklerini görüyoruz. Bizler de, içtenlik­ le, bu hasret duygusunu paylaşıyoruz.

Bu eksikliğin giderilmesi için,

önümüzdeki dönemde, iş dünyası lider­ lerimize ve sivil toplum örgütlerine önemli uyarı görevleri düşecektir. Çünkü Vehbi Koç’un inançla belirttiği gibi; “Devletimiz ve ülkemiz var

oldukça bizler de var olacağız!”

Hayatı boyunca, Atatürk’ün çağdaş uygarlık hedefine yönelmiş olan Vehbi

Koç’u, ölümünün birinci

yıldönümünde, engin hayranlık duygu­ larımızla ve özlemle anıyoruz.

M anga

onsuz

yürüyor

¥

ehbi Koç'un yürüyüş mangası on kişiydi. Şimdi dokuz kişi kal­ dılar. Manga nın üyelerinden Vitali Hakko, onsuzluğu dile getirdi: ‘Onsuzluğa alışamadık.. O nu çok öz­ lüyoruz.. O ndan aynlamıyoruz”

ONLAR tam tamına 10 kişiydiler.

Aralarından bir yıldız kaydı 9 kişi kaldılar. Şimdi bu dokuz kişi hiçbir gün olmuyor ki Vehbi Bey’in adım anmadan yürüsünler.. Kim mi vardı mangada? Vitali Hakko,

Ayduk Koray, Beyti Güler, Amiral Orhan Karaduman, Prof. Gürbüz Barlas, Prof. Tank Minkari, Sabri Çakın, Turhan Yavaş ve

Aydın Boysan. Kendilerine “Yürüyüş Mangası” adım vermişlerdi. Kendi aralarında yürürler, bu yürüyüşlerde Vehbi Bey’in görüşlerinden yararlanırlar, ülke sorunlarım konuşurlardı. Zaman zaman da aralarında para toplarlar, felek­ ten bir gün çalıp yemeğe giderlerdi.

Bugün ölümünün

birinci yümda manga onsuzluğa hala alışamadı. Yürüyüş mangasının en eski üyesi olan

Vitali Hakko ölüm yıldönümünde

arkadaşı Vehbi Koç için duygu­ larını şöyle dile getiriyor:

“Manga yürüyor ve biz hep

Vehbi Bey’i konuşuyoruz. Bizim aldığımız kararlar onun

dudağmdaydı hep. Biz bir işi yaparken onun vereceği cevabı bek­ lerdik.. Onsuzluğa alışamadık.. Onu çok özlüyoruz.. Ondan

ayrılanuyoruz.

Vehbi Bey bir yaşam tarzı olmuştu. Ne mutlu ki onu biz bile örnek aldık. Ailesi de örnek alınacak bir aile..

Yürüyüş mangamızda her sohbe­ timiz Vehbi Bey’dir. Onu unuta­ madık. Hep, “o olsaydı, ne yapardı” diye birbirimize sorardık. Şimdi manga yürüyor ama onsuzluktan çok zayıf kaldı”..

İstanbul Şehir Ü niversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Sevgili dostum, samimi mektubunuz beni çok mütehassıs etti ve bana yazmaya devam ederseniz, b°ni çok sevindirmiş

Hizmetimiz bu kadarla da kalmıyor, kitapseverlerin gereksinimlerini göz önüne alarak yeni yayınlar üzeri­ ne bilgi veren, ücretsiz olarak gönderilecek bir bül­ ten

Vücut geliştirme amaçlı kullanılan bitkisel içerikli ürünlerin çoğu kolestatik tipte karaciğer hasarına neden olurken, diğer bitkisel ürünlerin çoğu

In conclusion, we found that exposure to tobacco smoke, during pregnancy whether active or passive, affects cord-blood eosinophil counts and perhaps IgE levels.

[r]

O İlham ağabey, 7 yıl sonra bir akşam vakti aynı binanın tepesine çıkıp İstiklal Marşı eşliğinde kendini yakacağını söyleyecekti.. bölgeden

ferahlamaya çalışan Kıymet Hanım geçmişe dalıyor. Portakal Yokuşu na kırk yıl önce gelin gelmişti. Birkaç ahşap ev vardı o zamanlar sahilde, ağaçlığın

Yurdumuzun yalnız sosyal hizmette 7000 diş he­ kimine ihtiyacı olduğu halde, sosyal hizmetteki toplam diş hekimi kadrolanmn sayısı 500’ü geçmedi.. Günümüzde