• Sonuç bulunamadı

Son sesler son ustalar:"Benim çektiğimi merkep çekmez!"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Son sesler son ustalar:"Benim çektiğimi merkep çekmez!""

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

11 AĞUSTOS 1983

22 yıllık

yoğurdun

yükü

,

askılı

yoğurtçu

M ustafendi'nir

omuzlarında...

«Benim çektiğimi

merkep çekmez!»

• Yana döner ipek saten yorganlara bir şeyler oluyor. Bir

düğün, bir doğum olacak da, müşteri çalacak kapısını

Necip ustanın

O El baskısı yazma yapan Mehmet Paslıer de dertli. Allı

yeşilli güzelim yazmalar da makinenin saltanatına

geçiyor artık

askılar çarşıda bir depoya, kendi de otobüs kuyruğuna, yıllardır yanında kaldığı bir akrabanın evine: “ Günde dört bilat gidiyor. 120 lira. Napalun.’’

M u stafen di üç ay çalışıp, tutuyor memleketin yolunu. "B ir iki ekiyor, üç beş suluyonız orada. Buğday işte. Bizim oralar hep kır bayır ya, ekime pek gelmez.” Biraz memleket havası, sonra gene İstanbul’a yoğurda. K ilosu 150 liradan 4 tepsi satabilse, keyfine diyecek yok. 3 kız 2 oğlan babası Mustafendi. Oğlanları da koyar mı yoğurda acep?

— “ Birini B eyoflu ’nda mar­ ket gibi bir yere verdim. Haftada 2 bin lira. Adam olsun. Oğlan yapar mı bu işi! Gençler fabri­ kaya filan giriyorlar artık.” Gü­ lüyor. “ Hanım da acıya halimize. Zayıfsın diyo, bak şu suratına diyo. Zamanında temelli bir işe giremedim işte.” Kıpırdanıyor, dönüş yoluna düşecek besbelli.

— “ O tobü sler tım a tıhlım . Kaçayım ben. Yol uzun, hem geç kalırsak gücenir enişte... Sen şimdi ne çok şey yazdın. Cıhacak mı bunlar? Bizim buralarda çok hemşeri var, bi okudular mı... He he diyecekler, ne olmuşsun sen...”

İki kısa bir uzun Yo-ğuuurt- çu Mustafendi temelli giderse bir gün, bilin ki bizim mahalle sesini yitirecek.

dayanmıyor, gözüm almıyor. E s­ kisi gibi iş yok. Ezici zenaat, ağır zenaat. Bir iki sene daha ya yaparım, ya yapmam.”

Yük bindikçe

yorgunluğa

35-40 kilo taşıyormuş sırtın­ da. “ Taşıdıkça, yük bindikçe yorgunluğa, oluyor 45-50 kilo” diyor. Bunun içinde yoğurdun gerçek payı, bir tepside 6 kilo hesabıyla 12 kil ocuk. Gerisi askı, tepsiler, kapaklar, bez, kürek, o siyah bir kiloluk, yarım kiloluk ölçüler, terazi ve de askının saatler ilerledikçe gömülüşü...

— “ Ne kadar dolaşıyorsun günde, Mustafendi?”

— “ A y aman, aman, onu hiç sorma. Dokuzda çıkıyorsun ya da onda, ikiye kadar. Sonra yemek. Uç-üç buçuktan, gene, sekize kadar. Yoğurt bitsin yeter k i...M a h a lle li b ir hanım dedi geçende, ‘Yoğurtçu, sende hiç hastalık yoktur. Maaşallah yük sırtında böyle geziyorsun...’ de­ d i...” Burada susup, gülüyor. “ Ben de dedim ki, ‘Ben otur­ dum mu, bir öğünde bir ekmek yerim’ dedim.” Sonra hüzün­ leniyor. “ Satış yok, güceniyor adam. Yük sırtta... Benim çekti­ ğimi merkep çekmez valla.”

Bu konuşmamızı sonradan Mustafendi’nin müşterilerinden arkadaşım Oya’ya naklettiğimde bana şöyle dedi: “ Bazen babam­ la aşağiki çay bahçesinde bu­ lu ştuğum uz olurdu. M ustafa Efendi’nin oraya geldiğini çok .gördüm. Onca gürültü patırtı, ses arasında başını masaya da­ yar, ve inanmazsın dayar daya­

maz uyurdu.”

' Artık sekiz mi olur dokuz mu, Mustafendi yoğurdu kürekleye sata, tepsilerin dibi göründü mü.

U A U taşırım eşeğim • y ö n ü m d e /D e lı e ş e ğ im

deh/Bin kişinin canına can katar günde/Deh eşeğim deh /”

Orhan Veli “ Sucunun Tür­ küsü” ne b ö y le ba şlıyor. Y o , bizim mahallenin sucusu Nuri E fen di’ ninki değil bu . Onun öyküsü, türküsü başka... Biz Nuri Efendi’yi ararken, duyduk ki ölmüş katın... Nuri Efendi de toz, silinmiş mahalle sahnesin­ den... Dedik ki, biz yetişemeden onun öykü sü n e, paydos dedi Nuri Efendi... Sonra, çok sonra, Boğaz caddelerinde bir sabah, parlak damacanalarım şıngırda­ tarak yeni bir atla rüzgâr olup uçuşunu gördüm. Bir küheylandı altındaki, yorulmamış, tüken­ memiş bir taze. El etti Nuri Efendi “ Ben hâlâ varım gibiler­ den...” Ama biz küheylana yeti­ şemedik.

Hazır bizim mahalleden söz

açılm ışken, yoğurtçu Mustafa

Efendi’yi yakalayalım. Hani şu giderek pek seyrelen, hani şu sabah akşam "Y o -ğ u u u r t-ç u ” diye iki kısa bir uzun çekerek, dön babam dönelenlerden. Mem­ leket Kastamonu. Küre kazası. 15 yaşında gelmiş İstanbul’a. 4-5 sene manav çıraklığı. Çıraklık deyince, babamı hatırlıyor yü­ zünde kocaman bir gülüş. “ Arif Abi alış-veriş ederdi bizden. Eve taşırdım. Bahşiş verirdi, hey g i d i . . . ” Bilm em mi, M u s­ tafendi yoğurda çıktıktan sonra da sürdü dostluktan, 22 senedir hâlâ sürüyor.

—“ Nasd, iyi sattın mı bu­ gün?”

— “ H ava serindi, 3 tepsi g it t i... G öçtü k yav u . V ü cut

(2)

'TT-^oWñ*)

RÖPORTAJ

“Yük sırtta. Güceniyo adam. Hanım da acıya halimize. Zayıfsın divo. su haline bak diyo. Zamanında temelli bir işe giremidik işte." (Fotoğraf: SEMİH

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Sevgili dostlar, pazar sabah ı ''Cargill'' ile ilgili bir yazı yazmak için bilgisayarımın başına geçtiğimde, Milliyet'in internet bask ısında Melih Aşık''ın ''Cargill

Dersim son yılların en büyük orman yangınlarına tanıklık ederken, 10 gün içerinde 20 ayrı bölgede çıkan orman yang ınlarında bin dönümlük meşe ormanı kül

Baraj gölündeki su miktarı, geçen aralık ayındaki en düşük seviyesi olan 25 milyon metreküpten 83 milyon metreküpe ula şarak doluluk oranı yüzde 22.16'ya çıktı.. Kurak

Eskiden sanayi ürünleri, daha doğru bir deyişle ileri teknoloji ürünü sanayi malları, yüksek getiri ve tekel imkânı sağladığı için gelişmiş ülkeler genellikle bu

Nötr gün bitkilerinde kol oluşumu uzun gün koşullarında ve ılıman sıcaklık derecelerinde en yüksek seviyededir ancak kısa gün bitkilerine göre daha

• Öğrencilerinizden uzun ve kısa ses sürelerini fark etmeleri için evde kullanılan araç ve aletlerin çıkardığı sesleri örnek vererek taklit etmelerini isteyin.. • Ev

% F/K PD/DD FD/FAVÖK FD/SATIŞLAR VERİMİ Dönemi ORT... GÖRE

Bu nedenle nötr gün b tk ler , uzun gün ve kısa gün b tk ler nden daha avantajlıdır.. Pamuk, tütün ve ayç çeğ nötr gün b tk ler ne örnek olarak ver leb