• Sonuç bulunamadı

Çağdaş Sanat Sorunları Dersi; Amaç, İçerik, Yöntem Ve Uygulamalarına İlişkin Öğrenci Ve Öğretim Üyesi Görüşleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çağdaş Sanat Sorunları Dersi; Amaç, İçerik, Yöntem Ve Uygulamalarına İlişkin Öğrenci Ve Öğretim Üyesi Görüşleri"

Copied!
122
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÇAĞDAŞ SANAT SORUNLARI DERSİ; AMAÇ, İÇERİK, YÖNTEM VE

UYGULAMALARINA İLİŞKİN ÖĞRENCİ VE ÖĞRETİM ÜYESİ

GÖRÜŞLERİ

TUĞRUL ALPASLAN DAMGACI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

UYGULAMALI SANAT EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(2)

TELİF HAKKI VE TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren...(….) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : TUĞRUL ALPASLAN Soyadı : DAMGACI

Bölümü : UYGULAMALI SANATLAR İmza :

Teslim tarihi :

TEZİN

Türkçe Adı :ÇAĞDAŞ SANAT SORUNLARI DERSİ; AMAÇ, İÇERİK, YÖNTEM VE UYGULAMALARINA İLİŞKİN ÖĞRENCİ VE ÖĞRETİM ÜYESİ GÖRÜŞLERİ İngilizce Adı : PROBLEMS OF CONTEMPORARY ART COURSES; PURPOSE,

CONTENT, METHODS AND APPLICATIONS FOR THE STUDENTS AND FACULTY MEMBER COMMENTS

(3)

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı: TUĞRUL ALPASLAN DAMGACI İmza: ………..

(4)

JÜRİ ONAY SAYFASI

Tuğrul Alpaslan DAMGACI tarafından hazırlanan ÇAĞDAŞ SANAT SORUNLARI DERSİ; AMAÇ, İÇERİK, YÖNTEM VE UYGULAMALARINA İLİŞKİN ÖĞRENCİ VE ÖĞRETİM ÜYESİ GÖRÜŞLERİ” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği /oy çokluğu ile Gazi Üniversitesi ………...

Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans / Doktora tezi olarak kabul edilmiştir.

Danışman: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ……… Başkan: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ……… Üye: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ……… Üye: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ……… Üye: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ……… Tez Savunma Tarihi: …../…../……….

Bu tezin ………Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans/ Doktora tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum. Unvan Ad Soyad

(5)

TEŞEKKÜR

Araştırmamın her aşamasında, maddi manevi desteğini esirgemeyen çok kıymetli Aileme ve tezimin her aşamasında bana yardımcı olan değerli hocam Doç. Dr. Kafiye Özlem ALP’ e şükranlarımı sunmayı bir borç bilirim.

(6)

ÇAĞDAŞ SANAT SORUNLARI DERSİ; AMAÇ, İÇERİK, YÖNTEM

VE UYGULAMALARINA İLİŞKİN ÖĞRENCİ VE ÖĞRETİM ÜYESİ

GÖRÜŞLERİ

Tuğrul Alpaslan DAMGACI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Şubat 2016

ÖZET

Çağdaş Sanatlar dünyada ve ülkemizde kendini sürekli güncelleyen ve geliştiren, geliştirmeye de devam eden kavramlardır. Bugün çağdaş sanat denilince, yalnızca bir sanat kavramı değil, eğitimi ve öğretimi de kapsayan geniş bir anlam bütünlüğü de akla gelmektedir. Birçok disiplini de içinde barındıran hatta birleştiren çağdaş sanatlar günümüz de Çağdaş Sanat Sorunları dersi içeriğinde ele alınmaktadır. Çağdaş sanat sorunları dersi, çağdaş sanatın ana sorunlarını ele alarak modernizimden postmodernizme geçiş sürecinde sanat, sanatçı, yapıt ve sanat ortamı ilişkilerini yeni estetik değerler bazında ele alıp analiz etmek amacındadır. Böylesine önemli kuramsal bir dersin yüksek lisans düzeyindeki etkililiği ve aynı zamanda öğrencilerin uygulamalarıyla olan ilişkiselliği araştırmaya değer bir konudur. Özellikle ders içerik, amaç, yöntem ve teknikleri tüm diğer eğitim alanlarında olduğu gibi sanat eğitiminde de etkililiğin ana bileşenlerini oluşturmaktadır. Çağdaş sanat sorunları derisi; öğrencilerin sanata bakış açılarını genişletirken, sanata yorum katma ve eleştirebilme yetisi kazandırmak, hayal gücünü geliştirmek, kendi tarz ve üslupları ile sanata yaklaşımlarını sağlamak, geçmiş ve gelecek arasında bir köprü oluşturmak, ileriye dönük araştırma teknikleri öğretmek dersin hedeflerindendir. Çağdaş sanatlar teknolojinin

(7)

ilerlemesi ile farklı anlamlar ve yollar ile kendini yenilemektedir. Bununla birlikte teknolojinin gelişmesiyle de bazı sorunları da beraberinde getirmiştir. Yapılan bu çalışmada Çağdaş Sanat Sorunları dersine ülkemizde öğrenciler ve öğretim elemanlarının bakış açısına, Çağdaş sanat sorunlarının anlaşılması ya da genel sorunların nasıl algılandığı, yapılan öğrenci anketi ve dersin öğretim elemanı ile diğer öğretim elemanlarının görüşleri ile tespit edilmeye çalışmıştır.

Anahtar Kelimeler : Çağdaş Sanat Sorunları Sayfa Adedi : 107

(8)

PROBLEMS OF CONTEMPORARY ART COURSES; PURPOSE,

CONTENT, METHODS AND APPLICATIONS FOR THE STUDENTS

AND FACULTY MEMBER COMMENTS

Tuğrul Alpaslan DAMGACI

MASTER'S THESIS

GAZI UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES

February 2016

ABSTRACT

Contemporary Arts, in the world and in our country continuous self-updating and renewing, concepts that continue to develop. Today, contemporary art is mentioned, not only an artistic concept, including education and training, it refers to a broad sense of integrity. Many disciplines within hosting, combining contemporary arts, today Contemporary Art Issues course go about. Contemporary art problems lesson, it discusses the main issues of contemporary art, the transition from modernism to postmodernism in the arts, artists, art works and media relations, in some aesthetic values and it aims to analyze. An important theoretical lessons, effectiveness in the master's level and at the same time, students practice interrelations is an issue worth investigating. Specifically, this course content, objectives, methods and techniques, as in all other education branch constitute the main component of the effectiveness of arts education. Contemporary art problems lessons; Students expand their vision of art to gain the ability to add art review and criticize, develop imagination, provide approaches and styles of art with their own style, to build a bridge between past and future, teach prospective research techniques, In lesson of the target.Contemporary arts advancement of technology with it renews itself through different means and ways. With the

(9)

development of technology some issues have been brought up. Made in this study, Problems of Contemporary Art course students and lecturers of our country perspective, An understanding of the problems of contemporary art or the perception of the general problem, The student survey done and the course instructor with It has tried to determine the opinions of the other instructors.

Key Words : Problems Of Contemporary Art. Page Number : 107

(10)

İÇİNDEKİLER

TELİF HAKKI VE TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU ... i

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI ... ii

JÜRİ ONAY SAYFASI ... iii

TEŞEKKÜR ... iv

ÖZET ... v

ABSTRACT ... vi

TABLOLAR LİSTESİ ... xiii

BÖLÜM I ... 1

GİRİŞ ... 1 1.1. Problem ... 2 1.2. Araştırmanın Amacı ... 4 1.3. Araştırmanın Önemi ... 4 1.4. Sayıltılar/Varsayımlar ... 5 1.5. Sınırlılıklar ... 5

BÖLÜM II ... 6

KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 6

(11)

2.1.1. Modern Çağın Sanat Görüşü ... 6

2.1.2. Kavramsal Sanat ... 7

2.1.3. Gelenekselci Sanat anlayışı ... 7

2.1.4. Modernite ve Modernist Sanat Anlayışı ... 8

2.1.5. Gelenekselci Ekol ve Modernizm Karşılaştırması ... 9

2.2. Modern Teknoloji ve Sanat İlişkisi ... 9

2.2.1. 20. Yüzyılda Teknolojinin Modern Sanat Dallarına Etkileri ... 10

2.2.2. Mekanik Sanat ... 11 2.2.3. Fotoğraf Sanatı ... 13 2.2.4. Film Sanatı ... 13 2.2.5. Resim Sanatı ... 14 2.2.6. Heykel Sanatı ... 16 2.2.7. Mimari ... 17 2.2.8. Performans Sanatı ... 17 2.2.9. Elektronik Sanat ... 18 2.2.10. Video Art ... 19 2.2.11. Bilgisayar Sanatı ... 21 2.2.12. Dijital Sanat ... 23 2.2.13. Net Sanatı ... 27

2.3. Çağdaş Sanatın Getirdiği Sorunlar ... 28

2.3.1. Yabancılaşma ... 30

2.3.2. Kültürel Yabancılaşma ... 31

2.3.4. Kültürel Değişim ... 32

2.3.5. Çağdaş Sanatta Meşruiyet Sorunu ... 34

(12)

2.4.1. Modernizm Kavramı ... 35

2.4.2. Avangard ... 38

2.4.3. Modernizm ve Avangard ... 39

2.5. 1960 Sonrası Sanat Kavramı ve Yeni Avangard... 41

2.5.1. Yerleşik ve Geleneksel Düzenden Kopma ... 45

2.5.2. Avangard Akımlar, Avangard’ ın Ülkeleri ve Sanatçıları ... 46

2.6. Sanat, Sanatçı, Sanat Yapıtı Bağlamında Çağdaş Sanat Arayış Süreci ve Geleneksel Sanatçı Yaklaşımı ... 48

2.6.1. Sanat, Sanat Yapıtı Ve Sanatçı Arasındaki Üslup İlişkisi ... 50

2.6.2. Taklit, Kopya, Alıntı, Esinlenme ... 53

2.6.3. Çağdaş Sanata Gelenekselci Sanatçı Yaklaşımı ... 54

BÖLÜM III ... 59

YÖNTEM ... 59 3.1. Araştırma Modeli ... 59 3.2. Evren ve Örneklem ... 59 3.3. Ölçme Araçları ... 60 3.4. Ölçüm Güvenirliği ... 60

3.5. Ölçüm Yorumlarının ve Kullanımlarının Geçerliliği ... 60

3.6. Verilerin Toplanması ... 60

3.7. Çalışma Grubu ... 61

3.8. Veri Toplama Aracının Geliştirilmesi ... 61

3.9. Verilerin Çözümlenmesi ve Yorumlanması ... 63

BÖLÜM IV ... 64

BULGULAR VE YORUMLAR ... 64

4.1. Çağdaş Sanat Sorunları Dersi; Amaç, İçerik, Yöntem ve Uygulamalarına İlişkin Öğrenci Görüşleri ... 64

(13)

4.2. Çağdaş Sanat Sorunları Dersi; Amaç, İçerik, Yöntem ve Uygulamalarına

İlişkin Öğretim Üyesi Görüşleri ... 79

BÖLÜM V ... 88

SONUÇ VE TARTIŞMA ... 88

5.1. Çağdaş Sanat Sorunları Dersi; Amaç, İçerik, Yöntem ve Uygulamalarına ilişkin Öğrenci Görüşlerine Ait Sonuçlar ... 90

5.2. Çağdaş Sanat Sorunları Dersi; Amaç, İçerik, Yöntem ve Uygulamalarına ilişkin Öğretim Üyesi Görüşlerine Ait Sonuçlar ... 91

BÖLÜM VI ... 94

İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ... 94

KAYNAKÇA ... 96

(14)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Öğrencilerin Yaşlarına Göre Dağılımları ... 64 Tablo 2. Öğrencilerin Cinsiyetlerine Göre Dağılımları ... 65 Tablo 3. Derste lisans döneminde kazanılan birikim, uygulama ve projeler, lisansüstü

dönemde daha somut verilere dönüşür sorusuna verdikleri cevapların dağılımları ... 65 Tablo 4. Derste sanatsal niteliğin boyutları lisansüstü düzeyde tartışılır sorusuna verdikleri cevapların dağılımları ... 66 Tablo 5. Dersin öğrenme – öğretme süreci eleştirel düşünme süreç ve becerileri

geliştirmektedir sorusuna verdikleri cevap dağılımları ... 66 Tablo 6. Dersin içeriğinde güncel sanat dinamikleri ve bu alanda yapılan tartışmalar

incelenir ve okumalar yapılır sorusuna verdikleri cevap dağılımları ... 67 Tablo 7. Derste kullanılan öğretim stratejileri, yöntem ve teknikleri dersin hedefleri için uygundur sorusuna verdikleri cevapların dağılımları ... 68 Tablo 8. Derste plastik sanatların içerdiği uygulamalar anlaşılır, bunları proje ve sunum hazırlamada etkin bir şekilde kullanır sorusuna verdikleri cevapların dağılımları ... 68 Tablo 9. Derste çağdaş sanat eserlerinin farklı analiz biçimleri ile yorum yapma becerisi kazandırılır sorusuna verdikleri cevapların dağılımları ... 69 Tablo 10. Derste sanatçı ve sanat eserini anlama yetisi kazanması sağlanır soru verdikleri cevapların dağılımları ... 70 Tablo 11. Ders özgür düşünme, çalışma ve yaratma becerisi kazandırır sorusuna verdikleri cevapların dağılımları ... 70 Tablo 12. Derste sanatta biçimlendirmenin tarihsel kökleriyle, günümüz sanatındaki görsel yapılanmalarının ilişkileri kavranır sorusuna verdikleri cevapların dağılımları ... 71

(15)

Tablo 13. Dersin kazandırdığı bilgi ve beceriler başka derslerde de kullanılmaktadır

sorusuna verdikleri cevapların dağılımları... 72 Tablo 14. Derste yapılan çalışmalarda zamanı, araç – gereci verimli ve doğru kullanma alışkanlığı kazanılmasını sağlar sorusuna verdikleri cevapların dağılımları ... 72 Tablo 15. Derste sanattaki değişimler ve bunların Gazi Üniversitesi Güzel sanatlar

Enstitüsü Yüksek Lisans ortamına yansımaları anlaşılır sorusuna verdikleri cevapların

dağılımları ... 73 Tablo 16. Derste çağdaş sanat ve sorunları üzerinde yoğunlaşarak yaratıcılığa acılımı

sağlar sorusuna verdikleri cevapların dağılımları ... 74 Tablo 17. Derste öğrenilen bilgiler ile yaşayan, değişen ve gelişen bir çağdaş dünya sanatı bilinci oluşması sağlanır sorusuna verdikleri cevapların dağılımları ... 74 Tablo 18. Derste sanat yapıtlarını karşılaştırma ve yapıtlar üzerinde tartışabilme yetisi

kazanabilmesi sağlanır sorusuna verdikleri cevapların dağılımları ... 75 Tablo 19. Derste düşünsel, duyuşsal ve kavramsal gelişmeler üzerinde durulur ve yeni

öneriler sunulmaktadır sorusuna verdikleri cevapların dağılımları... 76 Tablo 20. Dersin öğretim elemanı derse ön hazırlık yapıp gelmektedir sorusuna verdikleri cevapların dağılımları ... 76 Tablo 21. Dersin işlendiği fiziki koşullar dersin amaçlarına hizmet etmektedir soru

verdikleri cevapların dağılımları ... 77 Tablo 22. Dersin öğretim elemanı ölçme değerlendirme sürecinde objektiftir soru verdikleri cevapların dağılımları ... 78 Tablo 23. Öğrencilerin Yaş ve Cinsiyet Dağılımları ... 78

(16)

BÖLÜM I

GİRİŞ

Sanat eğitimi, okul öncesinden başlayarak yükseköğretime kadar, bireylerin sadece sanatın bir yönü ile değil, birçok yönü ile eğitilmesini önermekte ve önemsemektedir. Bu çok yönlülük, farklı sanat eğitimi yöntemlerini ya da modellerini barındırmakta olup, yeni arayışlara da yol açmaktadır.

Sanat eğitiminde, estetik, sanat tarihi, sanat eleştirisi ve sanat üretimi dört temel bileşkeyi oluşturur.(Keser, 2009, s. 97) Bu dört disiplin görsel sanatlar eğitiminin temel alt yapısını oluşturmaktadır. Bu disiplinlere ait teorik ve uygulamalı dersler genel olarak sanat eğitimi veren kurumların lisans ve yüksek lisans programlarında pek çok farklı ders adı altında okutulmaktadır.

Sanatçı yetiştirmek üzere verilen sanat eğitiminde, kuramsal ve uygulamalı derslerin eşgüdüm içinde deneyimlenmesi günümüz sanat eğitimi paradigmalarının temelini oluşturmaktadır. Öte yandan özellikle 1970 sonrası sanatın yeni estetik arayışları ve yeni yönelimleri çağdaş sanat olarak adlandırılan (Yılmaz, 2006, s.12) günümüz sanatını belirlemektedir. Günümüzde çağdaş sanatın, karmaşık ve Disiplinlerarası yapısı felsefi, sosyal, estetik pek çok alana ilişkin geniş bir birikimi gerekli kılmaktadır. Bu açıdan çağdaş sanatın içerik, biçim, kurgu ve anlam sorunları çağdaş sanat eğitiminin de gündemini meşgul etmektedir. Sanatın bu dönüşümü, sanat eğitimi veren kurumların da bu dönüşüme eğitim programlarında yer vermelerini kaçınılmaz kılmıştır. Bu bakımdan son yıllarda özellikle güzel sanatlar fakülteleri yüksek lisans programlarında çağdaş sanat uygulamalarının yanı sıra çağdaş sanat sorunlarına ilişkin kuramsal dersler yer almaktadır.

(17)

Sanatçı yetiştirmek üzere kurumsallaşan ve uzmanlaşmaya dönük bir eğitimi amaçlayan yüksek lisans düzeyindeki sanat eğitimi, öğrencilerin sadece sanat üretmesi değil aynı zamanda sanatı anlama, yorumlama ve eleştiri yetisi kazanmalarını amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda ele alınabilecek derslerden birisi de Çağdaş Sanat Sorunları dersidir. Sanat sorunları çok geniş bir çerçevede sanatın ana bileşenlerini sorgulamaktadır. İnci San’ın da belirttiği gibi bu sorunlar, sanat, sanatçı, sanat eseri, konu, biçim, içerik, teknik, sanat kuramları, sanat ve toplum ilişkileri gibi pek çok bileşeni içermektedir. (San, 2004, s.37) Aynı zamanda günümüz çağdaş sanat eğitiminde sanat sorunları, sanat bilimi diye adlandırılan (Akdeniz, 2006, s.39) sanat eleştirisi, sanat tarihi, sanat kuramları gibi pek çok farklı disiplini Disiplinlerarası bir eşgüdümle harmanlama altında ele alınmaktadır. Bu sorunlar sabit sorunlar olmayıp sanatın değişim ve dönüşümü ile birlikte yepyeni boyutlar kazanmaktadır.

Günümüz sanatının temsil olanakları, kullandığı malzeme, felsefesi ve araçları çok yönlü ve karmaşık bir yapı ortaya koymaktadır. Sanat öğrencisinin bu yapıyı kavrama ve bu karmaşık yapının farklı sunum olanaklarını eğitim süreci içerisinde ne ölçüde kazandığı önemli bir sorudur. (Atakan 2008, s.11) 1980’li yıllardan itibaren üniversitelerde lisansüstü eğitimlerini tamamlayan genç sanatçıların yeni bir sanatçı profili sunduğunu belirtmektedir. Özellikle 1990’lı yıllardan günümüze Türkiye’de çağdaş sanat uygulamaları (Çalıkoğlu, 2008) batı sanatı ile büyük bir paralellik göstermektedir. Günümüz sanatının eğitimli ve kuramsal alt yapı ile donanmış sanatçı profili kuşkusuz sanat eğitimi kurumlarının da sanatçı yetiştirme de öncelikli amacını oluşturmaktadır. Bu bölümde “Çağdaş Sanat Sorunları” dersinin verimlilik düzeyinin öğrenci ve öğretim üyesi görüşleri açısından, araştırma önerisinin problem, amaç ve önemine, sayıltı ve sınırlılıklara yer verilmektedir.

1.1. Problem

Ülkemizde geleneksel akademi modelli sanat eğitiminde uygulama kuramdan oldukça bağımsız bir şekilde ele alınmakta, öğrenci kısıtlı imkânlar ile öncelikle uygulama temelli bir eğitimle tanışmaktadır. Ancak son yıllarda çağdaş sanatın ulaştığı boyut sanat eğitiminin de yeniden yapılanmasını zorunlu kılmaktadır. Günümüzde çağdaş sanat unsurları tanımlanamayacak denli geniş bir uygulama ve kuramsal alana yayılmıştır.

(18)

1970’li yıllardan başlayarak tuval resminin dışına taşan kavramsal sanat, beden sanatı, enstalasyon, eylem sanatı, zaman-mekân etkileşimli sanat uygulamaları, sanatın ticari, kültürel ve reklam boyutu (Giderer, 2003) gibi pek çok bileşen çağdaş sanatın karmaşık yapısını ortaya koymaktadır. Tüm bu bileşenler çağdaş sanatın ana dinamiklerini anlama, yorumlama ve çözümleme gibi sanat eğitimi süreçlerini de zorunlu kılmaktadır.

Bugün batıda olduğu gibi ülkemizde de yeni sanatçı profili eğitimli ve profesyonel bir nitelik sergilemektedir. Bu bakımdan güzel sanatlar fakülteleri bu sanatçı profilini yakalamak görevini üstlenen kurumlardan birisidir. Özellikle sanat eğitiminde yüksek lisans eğitimi, öğrencilerin sanat donanımlarını daha etkili bir düzeye çıkarmayı amaçlar. Yüksek lisans eğitiminin amacı, öğrencinin bilimsel araştırma yaparak bilgilere erişme, bilgiyi değerlendirme ve yorumlama yeteneğini kazanmasını sağlamaktır. Lisans düzeyinde edinilen bilgilerin daha detaylı incelenmesi ve irdelenmesi yüksek lisans eğitiminin gerekliliklerinden biridir. Bu bağlamda yenilenen programlar ölçeğinde kuramsal ve uygulamalı pek çok ders çağdaş sanatın karmaşık yapısını çözümlemeye dayalıdır. Bu derslerden birisi olan çağdaş sanat sorunları dersi, çağdaş sanatın ana sorunsallarını ele alarak modernizimden postmodernizme geçiş sürecinde sanat, sanatçı, yapıt ve sanat ortamı ilişkilerini yeni estetik değerler bazında ele alıp analiz etmek amacındadır. Böylesine önemli kuramsal bir dersin yüksek lisans düzeyindeki etkililiği ve aynı zamanda öğrencilerin uygulamalarıyla olan ilişkiselliği araştırmaya değer bir konudur. Özellikle ders içerik, amaç, yöntem ve teknikleri tüm diğer eğitim alanlarında olduğu gibi sanat eğitiminde de etkililiğin ana bileşenlerini oluşturmaktadır.

‘‘Görsel sanatlar eğitiminde monolog tipi bir eğitim anlayışının yeri yoktur. Görsel sanatlar eğitiminde görmeye, hissetmeye, uygulamaya ve dokunmaya dayalı ihtiyaçlar göz önüne alındığında farklı öğretim yöntem ve ortamların kullanılması gerekir.’’(Buyurgan, Mercin, 2005, s.9)

Ülkemizde çağdaş sanat eğitiminde tartışılmaya başlayan sorunlar; geleneksel sanat eğitiminin sınırlı modellerini dönüştürmek ve öğrencilere çok boyutlu bir perspektiften bakma olanağı sağlaması açısından önemli bir fırsattır.

Bu araştırma, güncel sanatın karmaşık ve çok tartışmalı yapısını anlamaya, araştırmaya ve eleştirmeye dönük Çağdaş Sanat Sorunları dersinin yüksek lisans düzeyindeki öğrencilere getirdiği kazanımları ve etkililik durumunu ve aynı zamanda öğrencilerin çağdaş sanat pratiklerine dersin etkisini hem öğrenci, hem de öğretim üyeleri görüşleri açısından

(19)

belirlemeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda, Çağdaş Sanat Sorunları dersinin, dersin amaçlarına ilişkin kazanımları, ortaya çıkan sorunları öğrenci ve öğretim üyesi görüşleri açısından incelenerek öneriler geliştirilecektir.

1.2. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın genel amacı, Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Resim, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Resim - İş Öğretmenliği, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim, Necmettin Erbakan Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Resim - İş Öğretmeliği yüksek lisans programların da yer alan Çağdaş Sanat Sorunları dersinin, öğrencilerin düşünsel, duyuşsal, kavramsal gelişimleri ve dersin öğrenci kazanımları açısından verimliliğini öğrenci ve öğretim üyeleri görüşleri üzerinden değerlendirmek ve yeni öneriler sunmaktır. Bu amaç doğrultusun da aşağıdaki (alt amaçlara) sorulara yanıt aranacaktır.

1. Çağdaş Sanat Sorunları dersinin işlenme yöntem ve tekniklerine ilişkin öğrenci ve öğretim üyesi görüşleri nelerdir?

2. Çağdaş Sanat Sorunları dersinin ders amaç, içerik ve öğrenci çıktılarına ilişkin öğrenci ve öğretim üyesi görüşleri nelerdir?

3. Çağdaş Sanat Sorunları dersinin diğer temel derslerle entegresine ilişkin öğrenci ve öğretim üyesi görüşleri nelerdir?

4. Çağdaş Sanat Sorunları dersine ilişkin, amaç, yöntem, içerik ve disiplin temelli sanat eğitimi amaçlarına uygun yeni öneriler neler olabilir?

1.3. Araştırmanın Önemi

Bu araştırma, günümüz sanat eğitiminin önemli bir yapı taşı olan çağdaş sanat sorunları dersinin, yüksek lisans düzeyinde öğrencilere ne düzeyde bir katkı sağladığını ortaya koymak açısından önem taşımaktadır. Öte yandan, Çağdaş Sanat Sorunları dersinin işlenme yöntem ve teknikleri, amaç içerik ve öğrenci çıktılarına ilişkin öğrenci ve öğretim üyesi görüşlerinin, bu alanda çalışanlara katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Ayrıca bu araştırmanın, geniş ölçekte okutulan Çağdaş sanat sorunları dersi ile ilgili yeni yapılacak araştırmalara bir basamak olacağı düşünülmektedir.

(20)

Çağdaş Sanat Sorunları dersinin öğrenci ve öğretim üyesi açısından verimliliğinin değerlendirilmesi, ilgili sorunların saptanması ve yeni önerilerin geliştirilmesi açısından da önem taşımaktadır.

1.4. Sayıltılar/Varsayımlar

1. Araştırmanın verileri toplanırken, Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Resim, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Resim - İş Öğretmenliği, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim, Necmettin Erbakan Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Resim - İş Öğretmeliği, öğretim üyesi ve öğrenci görüşlerinin gerçeği yansıttığı varsayılmaktadır.

2. Veri toplama aracı olarak kullanılan görüşme formlarının uzman görüşlerine dayalı hazırlanıp, geçerli ve güvenilir olduğu varsayılmaktadır.

1.5. Sınırlılıklar

Bu araştırma, 2014- 2016 öğretim yılları arasında Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Resim, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Resim - İş Öğretmenliği, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim, Necmettin Erbakan Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Resim - İş Öğretmeliği, yüksek lisans öğrencileri ve ilgili dersin öğretim üyeleriningörüşleri ile sınırlıdır.

(21)

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Çağdaş Sanat Sorunları Ders İçeriği 2.1.1. Modern Çağın Sanat Görüşü

Sanat, insanın varoluşunun gereğidir. Toplumsal yaşamın en önemli unsurlarından olan "sanat" kavramı insanlık tarihi kadar eskidir. Bu olguya her dönemde farklı anlamlar yüklenmiştir, fakat genel bir tanım vermek gerekirse: Bazı düşüncelerin, amaçların, durumların, duyguların ya da olayların deneyimlerden yararlanılarak beceri ve düş gücü kullanılarak anlatılmasına ya da başkalarına iletilmesine yönelik yaratıcı etkinlikledir. (Demircan, 2009,s.23)

Sanat kavramı, insanlık ile aynı doğrultuda ve oranda sürekli kendini yenilemiş ve gelişme göstermiştir. Günümüz sanat anlayışına ulaşıncaya kadar çeşitli sanat akımları, sanat kavramlarını etkilemiş ve her dönemde farklı ürünler oluşmasına olanak sağlamıştır. Çünkü sanat her dönemin üslubunu ve gelişimini benimsemiş yeni sanat kavramlarının ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.

İzlenimcilikten önceki bütün sanat anlayışlarına geleneksel deniliyor; İzlenimcilik ve daha sonra çıkanlar da modern başlığı altında inceleniyordu. Ancak devran döndükçe, modern denen bazı akım ya da eğilimlerin, aslında modernist teorilerin sınırlarını zorladıkları, hatta dışına düştükleri anlaşılmıştır; ki bu da olgu ve kavramlara yeni baştan bakmayı zorunlu hale getirmiştir.(Yılmaz, 2006, s.434)

(22)

2.1.2. Kavramsal Sanat

Kavramsal sanat akımı nesnenin değil, düşüncenin önemli olduğunu savunur ve bu amaç doğrultusunda fikirler üretmek yerine geleneksel gereçlerin ve biçimlerin ötesinde düşünüp, fikirleri uygun malzemeler ile ifade etmeye yönelir.

Özellikle minimalizmin kişisellikten uzak tavrına tepki gösteren kavramsal sanat 1960‟lı yıllarda sanatın ticarileşmesine ve savaş sonrası sanatın biçimci yaklaşımına tepki olarak doğmuştur. Geleneksel sanat yapıtları alınıp satılmaya elverişli olduklarından sanat yapıtını sanatsal yaratı ve beğeninin dışında tutan kavramsal sanat, geleneksel sanat nesnelerine hiç benzemeyen türde yapıtlar üreten sanatçıları bir araya getirmiştir. (Aydemir, 2014, s.154)

Kavramsal sanatın ortaya çıkmasının en büyük etkenlerinden biri de Dada hareketidir. Dada hareketinde bir anlam içermesinin önemi, olmayan ya da tesadüfen oluşan nesneler kavramsal sanat hareketinde bir mana kazanır. Nesneler şekilleri ya da biçimleri ile değil, anlatmak istedikleri ile sanatsal bir obje olarak görülür.

Kavramsal sanatta kullanılan nesneler; nasıl ya da nerde kullanılırsa kullanılsın bizlere bir düşünce ya da bir fikir sunmalıdır.

Sanatçı Sol LeWitt’ in dediği gibi; ‘‘ Kavramsal Sanat, yalnızca fikir iyi olduğu zaman iyidir (1967). Bir fikre bağlanma derecesi, o fikrin bizim için geçerli olup olmamasına ve fikirleri kabul etmede gösterdiğimiz yatkınlığa dayanır. Kavramsal Sanat geniş anlamadaki sanat fikrine, sanatın özel bir tür obje (resim, heykel vb…) ve özel bir yerle (galeri, müze) sınırlanmayacağı fikrini getirir.”

2.1.3.Gelenekselci Sanat Anlayışı

Gelenekselciler için sanat anlayışın da, “ sanat sanat içindir” gibi bir olgu hemen hemen yok sayılır. Çünkü bu olgunun sadece sanat üzerinde oluşması, insanın bu olgunun dışında bırakılması; manasız, anlamsız ve boş bir düşünceden öte değildir. Gelenekselciler için sanat insanın temel yapıtaşı ve kendini gerçekleştirmesi için bir başlangıç noktasıdır.

Geleneksel bir toplumda insanın her etkinliği ilkeye bir iştiraktir. Öyleyse zanaatlar ve sanatlar gibi bilimler de bir ritüel, ayin (Sanskritçe: rita, düzen) değeri taşımaktadır. Bu bağlamda Gelenekselci Ekol’ ün “bilim bilim içindir” anlayışına da karşı olduğunu söylenebilir. Bizatihi Güzel’i değil, bireyin kişisel hayal gücünü yansıtan ve bir tür eğlenceye indirgenmiş sanat, insanın kendini gerçekleştirmesi ve ilke ile bütünleşmesine dayanak sunmak bir yana, sadece bir engel teşkil eder. Aynı şekilde, bir yandan bir yığın kavramı üst üste koyan fakat diğer yandan bilginin ‘gerçekleşme’ imkânını göz ardı eden bir bilim anlayışı da, insanı bu imkândan

(23)

mahrum bırakmaktadır. Diğer taraftan Gelenekselcilere göre aslı olan insanın ilke ile bütünleşmesi, gerçekleşmesi ve nihayet “var olmaktır”. (Rakipoğlu, 2008, s.60)

2.1.4. Modernite veya Modernist Sanat Anlayışı

Modernite kavramının günlük dilimizdeki karşılığı daha çok, moderndir. Bu kullanım, kavramın Avrupa’daki tarihsel anlamının sadece zamansal boyutuna denk düşmektedir. Çünkü kavram Batı Avrupa’da kendine özgü siyasal, düşünsel, kültürel vs. koşulların tarihsel seyriyle ilgilidir. Bu koşullar ülkemizde yaşanmamış, sadece onların bir sonucu olan bir anlayışı toplumsal yaşamımıza girmiştir. Modernitenin, bir etkin bir anlayış olarak belirginleşmesi ve kavramsal haritasının şekillenmesi 18.yy. Aydınlanma Hareketiyle birlikte olmuştur. (Güneş, 2004, s.3)

Sanayi kapitalizminin ilk döneminden başlayarak süre gelen, toplumda aydınlanmanın eşit düzeyde olduğu ön görülen düşüncelerin, toplumda giderek artan eşitsizliklerin ve kalın çizgiler ile belirginleşen düşüncelerin çelişmesi, modern düzende görülen hoşnutsuzlukların ilk etkilerini dile getirmeye başlamasıdır.

Pek çok tarihçiye göre modernizm 19. yüzyılın sonlarındaki hızlı sanayileşme ve şehirleşmeye, yani sınırsız ilerleme inancı ve artan anomi duygusu gibi paradoksal aşırılıklar doğurmuş derin bir toplumsal parçalanmaya karşı sanatsal bir tepkiydi. (Demircan, 2009, s.14)

Modern sanat teriminin kapsadığı tarihsel dönemin sınırlarını belirlemek söz konusu olduğunda ise farklı yaklaşımlar karsımıza çıkar. Lynton, 19. yüzyılın sonlarından günümüze kadarki sanatı tüm bir modern sanat başlığı altında incelerken, Tunalı’nın, kavramsal bir temele dayandırarak çizdiği çerçeve daha dardır. O’na göre modern sanat, “kübizm” ve ondan türeyen “süprematizm ve neo-plastisizm” gibi akımlarla son bulmuş ya da en saf haline ulaşmıştır. Buna göre, “fütürizm”, “gerçeküstücülük” gibi akımlar bu kapsamın dışında kalmaktadır. Shiner de, modernizmi; resimde soyutlama, edebiyatta deneycilik ve müzikte atonalitenin eşzamanlı olarak ortaya çıktığı, 1890-1930 arası dönemle ilişkilendirir. (Şen, 2006, s.17)

Sanat 15. yüzyılın sonlarına kadar, lonca atölyeleri içinde sürdürülen, ortaklaşmacı bir niteliğe sahipti. Rönesans’ın ilk günlerinde sanat, henüz bağımsız bireylerin kendilerini ifade etme aracı haline gelmemiştir. Bireysellik önemsenmez ve sanatçı kendisini dışarıdan gelen etkilerden soyutlamazdı.

Bir roman karakteri olan Kröger tiplemesinden yola çıkarak “Tonio Kröger Sorunu” adını verdiği durum; “Sanatçının yasamı kurgusal düzlemde yeniden yaratmak için, kendisini yasamdan soyutlamaya karar verdiği noktada içine düştüğü çıkmazı ifade ediyor” Sanatçının toplumsal yasam ve her türlü insani iletişim biçiminden uzak durarak, toplumsal değerler ve

(24)

etkinliğe karsı durmak zorunda olduğu tezi, 19. Yüzyıl romantizminin sanatçı kavramının izleyicilerince dillendirilmekte olup, belirli bir tarihsel döneme ait, belirli bir toplumsal ilişkiler ağı içerisinde üretilmiştir. (Şen, 2006, s.21)

2.1.5. Gelenekselci Ekol ve Modernizm Karşılaştırması

Modernist sanat, bir anlamda sanatın özerk hale getirilme çabasıdır. Sivil olmayanın yani, politikanın, devletin, ideolojinin, piyasanın araçsallaştıramayacağı bir direniş alanı olmaktır. Modernist sanatın asıl hedefi, normatif algıları yıkmaktır. Bu çelişkinin zamanla din ya da manevi duyguları yeniden canlandırması, hatta köktendinciler (Radikaller) üretmesini sağlamaktır. Her geçen gün daha çok ihtiyaç duyulan manevi açlık ve aşkınlık ihtiyacı, insanı sanata yönlendirmektedir. Sanat bir anlamda dinin yerine geçmeye başlamaktadır. Sanatın özerkliği tehlikeli görülmektedir. Modernlik artık kendisiyle kavga edecektir. Her düşünce belli aralıklarla kendisini tekrar eden felsefesinden hareketle, geleneksele yeniden dönüş ortaya çıkmaya başlayacaktır.

Ülkemizde gelenek dendiği zaman genellikle soyut ve flu bir oluşumdan söz edilir. Gelenekle, geçmişin tozlu sayfaları arasında kalmış, bizden uzaklaşmış ve bir şekilde haberdar olduğumuz veya içimizde yaşayan bir “öz” kastedilir. Sanki geleneğin hiçbir toplumsal taşıyıcısı, ekonomik temeli, çıkar ilişkisi vs. yokmuşçasına ele alınması ciddi bir zihin sakatlanmasına yol açmakta ve gelenekten asıl devşirilecek faydaların kendi elimizle bir kenara atılması sonucunu doğurmaktadır. Oysa gelenek her zaman birilerinin geleneği olmuştur. Birilerinin ve onların sosyal ilişki ve çıkarlarının üzerinde tutunmuş ve yükselmiştir.

2.2. Modern Teknoloji ve Sanat İlişkisi

Sanat tarihi boyunca teknoloji, sanat ve sanatçılar üzerinde etkili olmuş, derin izler bırakmıştır. Sanat akımlarının oluşumunda, teknolojinin gelişimi ile gelen farklı ve yeni bakış açıları da bir hayli etkili olmuştur. Dönemlerin sanatçıları bulunduğu dönemdeki teknolojilerden yararlanılmış ve ürünler verilmiştir.

Rönesans, Reforma hareketleri ile ve daha sonra endüstri devriminin toplulukları etkisi altına almaya başlamasıyla birlikte sanat-teknoloji-küreselleşme ilişkileri de değişmeye başlamıştır. Her dönemde olduğu gibi, bu olgularda, coğrafi keşifler, Haçlı Seferleri ile Doğu’nun zenginliklerinin keşfi, bilimsel alandaki ilerlemeler ile büyük bir gelişme göstermiş ve bunlar da sosyal, toplumsal alanlarda büyük değişimlere neden olmuştur. Özellikle kilise eski gücünü

(25)

yitirmiştir. Bu değişiklikler sanatsal yaşamda da pek farklı olmamıştır. Dolayısı ile Rönesans ve Reformlar ile birlikte insan merkeze alan bir anlayış ortaya konmuştur. Böylelikle sanatta insani değerleri yansıtma kaygısı baskın duruma geçmiştir. Bu yüzden de sanatçı yeni arayışlar içine girmiştir. Nitekim Leonardo Da Vinci, Michelangelo, Brunelleschi gibi sanatçılar aynı zamanda bilimle de uğraşmaktaydılar. Çünkü yeniçağ da bakış insanın görüş açısıdır ve bu bir noktadan bakış, optik görüntüyü zorlayan perspektife gereksinme duymuştur. Böylelikle doğa görüntüsü biçimlenerek, nesnelleşmiştir. Özetle Rönesans bu yenidünya görüşüne paralel olarak, bilimsel perspektif ortaya konmuştur. Örneğin, tanrıyı yücelten Ortaçağ’ın dikey Gotik biçimi yerine, yatay biçim benimsenmiştir. Sonsuzluk yerine ölçü, çok parçalılık yerine sakin ve dünyevi yapı tarzı ortaya çıkmıştır. İşte bu çağda mimar, heykeltıraş Brunelleschi ilk kez bilimsel olarak tek bakış noktasına göre perspektif bilimini ortaya koymuştur. (Turani, 1992, s.346)

Sanat, üretme veya yeni bir şeyi ortaya koyma kapasitesidir. Bu süreçte bilgiden yararlanır. Bilim ve teknoloji ile sanat arasındaki bağ bu paralellikte önemlidir. Dolayısı ile insanlık tarihinden beri bu durum değişmemiştir. Teknolojinin sanat üzerindeki etkisini belirli dönemlerde, belirli aralıklarla görmek çok normal bir hal almıştır. Ancak günümüzde etkilenmenin ötesinde, teknolojik sanat kavramları ortaya çıkmış, teknolojinin kendisi bir sanat haline gelmiştir.

Teknolojinin sanat üzerinde ki etkisi 20. yüzyılın sonlarında başlayan ve 21. Yüzyıl da devam eden tüm sanatsal dönemlerde olduğu gibi bugünde etkilerini belirgin bir şekilde göstermektedir. Empresyonizm ile başlayıp günümüz çağdaş sanat dönemine kadarki her sanat biçiminde yeni bir felsefe yeni bir malzeme ve yeni bir bakış açısı olarak karşımıza çıkmıştır.(Öznülüer, 2014, s.1)

2.2.1. 20. Yüzyılda Teknolojinin Modern Sanat Dallarına Etkileri

Bilim ve teknolojinin hızlı bir şekilde ilerleyip gelişmesi, insanlığı hayal edemeyeceği bir konuma getirmiştir. Bilimden beslenen teknolojinin sürekliliği hemen hemen her yüzyılda farklı gelişmelere sahne olmuştur. Gelişen teknoloji; gelişen toplum, gelişen ekonomi ve kültür anlamına gelmektedir. Toplumları bu denli etkileyen teknoloji sanatı da etkilemiş, sanatçılara önemli katkılarda bulunmuştur. 19. yüzyılda hemen hemen her sanat akımında teknolojinin izlerine rastlamak oldukça mümkündür. Öyle ki teknoloji, 20.yüzyılda sanatı sadece etkilememiş bir sanat biçimi haline gelmiştir. 20. yüzyıl çok yeni teknolojik gelişmelerin ortaya çıkmasıyla tamamlandı. Bu gelişmeler elektronik dünyanın bütün algı, muhakeme ve zihin yapımızı kökten değiştirecek bazı yenilikler getirmesiyle ilgilidir.

(26)

Nasıl 20. yüzyıl mekanikleri Modernizmin temellerini meydana getiriyor ise, 20. yüzyıl sonunda başlayan, gelişmesini hala heyecanla izlediğimiz 1980 sonrası mekaniklerde aynı şekilde postmodern dünyanın temellerini atmaktadır.

Teknoloji bilimsel gerçeklerden ve bilgiden yararlanır. Bu durum daha hızlı gelişmesini doğaya ve evrene üstün gelmesini sağlar. Gelişimi için bazen sadece bilgi yeterli olmayabilir. Böyle durumlarda bilimsel yöntemlerden ve sanatın kendisinden, sanatsal becerilerden de beslenir. “Sanat bir yaratma kapasitesidir ve bu yaratma kapasitesinin eyleme dönüşmesinde bilgiden yararlanır. İşte bu bakış açısı ile sanat ve bilim birbirlerinden hiçbir zaman koparılamayacak iki olgudur, çünkü sanat her zaman bilinen şeylere yani, sistematik bir şekilde ortaya çıkarılan bilgilere başvurur. (Öznülüer, 2014, s.6)

Teknolojik gelişmeleri, 20. yy sanatı ile birbirinden ayrı düşünmek olanaksızdır. Sanat, felsefe, teknoloji ve bilim her zaman birbirini itmiş, birbirleri için itici ve çekici güç olmuşlardır. Bunlar hayatın biçimsel, sezgisel, düşünsel öncüsü gibidir. Sanki sanatçı sezer, düşünür, yaratır ve bilim adamı, felsefeci aynı dünyayı bilimin felsefenin kurallarıyla temellendirir. Ya da tam tersi bir oluşum ile bilim bunu gerçekleştirir, sanata yön verir, sanatçı buna direnir ve yine bunları içinde barındırarak, her zaman kendini yenileyecek, arınacak bir çıkış noktası bulmuştur.

20.yy bilim, geleneksellik, farklı kültürler, felsefe, buluşların birbirleri ile etkileşimi insanlık tarihinde hiç görülmediği kadar farklı bir dinamikte ilerliyordu. Gittikçe küreselleşen dünyada sanki insanın belleği tek bir ağa bağlanırken, küçük parçalara bölünüyordu. Nejat Bozkurt’ a göre, “Primitif sanatçıların insanlığın ilkçağlarına dek uzanan bilinçaltının ürünleri kendilerine uzun geçmişin anımsamaları olarak görünmüşlerdir.” bu anımsa, günümüz sanatçısı tarafında yorumlanıyor ya da yeni anlatım yolları bulabilecek bir mirasa dönüşüyordu. 20. yy’ da endüstri kentleri içinde birey yalnızlaştıkça başa çıkması gereken sorunlar artıyor, bilim ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak, sanatına konu aldığı her şey farklılık gösteriyordu. Sanatçı yüzünü doğuya dönüyor, renk bunalımlarına giriyor. Hayatta tuvale teknolojinin malzemelerini sokuyor, heykellerinde teknolojinin artıklarını kullanıyordu. (Aydemir, 2014, s.24)

2.2.2. Mekanik Sanat

Mekanik Sanat kavramı, üretim malzemesinin veya biçiminin mekanik olarak gerçekleştirildiği süreci de ifade etmektedir. Aynı zamanda bu teknolojinin yarattığı yeni bir sanat döneminin başlangıcıdır. Düşünüldüğü zaman insanoğlunun aslında ilk günden beri mekanik kavramı ile iç içe yaşadığı görülmektedir. Mekanik kavramı temelde insanın yaratılış özellikleri olan hareket ve kuvvet teorilerini kapsamaktadır. Bu alanda ortaya çıkan gelişmeler kendisini 19. yüzyılda göstermeye başlamıştır. Bizim örnek alacağımız

(27)

çalışmalar ise 20. yüzyılda ve sonrasında üretilmeye başlanmış ve Mek Sanat olarak anılmıştır. Mekanik Sanat (Mek Sanat) terimi ilk kez 1964’te, Fransız deney sanatçısı, Alain George, Frank Jacquet (1939) tarafından ‘Çayırda Kahvaltı’ adlı yapıtı için kullanmıştır. Ardından Beguier, Gianni Bertini, Pol Bury, Nikos Kessanis ve Mimmo Rotella’nın 1965’te J Galerisin de, (Paris) fotoğrafçı Nicephore Niepce anısına sergi açmışlardır. Ertesi yıl Brüksel de açılan sergide Mek Sanat adıyla anılmıştır. Mek Sanat genelde imgeleri, mekanik teknikler aracılığıyla mekanik yöntemlerle üretmek anlamına gelmektedir. 1962 de Warhol, elek baskı tekniğine benzer bir yöntemle fotoğrafik imgeleri tuvale aktarmış, Rauschenberg ise karışık resimlerinde benzer bir teknikten yararlanmıştır. Avrupalı sanatçılarsa fotoğrafik teknikleri yeni ve sentetik bir imge yaratmak için kullanmışlardır.

Örneğin Bertini, Taşist resimlerinde uyguladığı kolajların fotoğraflarını çekerek imgeler arasındaki doku ve yüzey farklılığını yok etmeye çalışmıştır. Nikos ise bir perde arkasındaki insanları farklı ışık değerleriyle resimlemiş ve birbirini üstüne binen siluetlerle karşıtlık oluşturan bir dizi gölge elde etmiştir. Benzer deneysel ürünler 1967 Paris Bienalin de etkileyici bir düzende sergilemiştir. Mekanik üretim insanoğlunun özünde bulunmaktadır. Çünkü insanoğlunun en önemli enstrümanı olan vücudu da bir mekanizmadan oluşmaktadır. İnsanoğlunun bu en önemli varlığı belki de ortaya çıkarılabilecek en zor ve en değerli mekanizmadır. Bu mekanizma öyle karmaşık ve bir o kadar da kusursuz bir yapıya sahiptir ki, belki de kopyalanması en zor olan varlıklardan biri olarak varsayılmaktadır. İşte bu nedenle, mekanik bilimi insanoğluna hiç de yabancı bir bilim değildir ve bu bilimi insanoğlu yaşamının tüm alanlarında kullanabilmekte, kullanım alanları bulabilmektedir. Bu kullanım alanlarından biri de sanat olarak ortaya çıkmaktadır. Mekanik bilim, geliştikçe gelişen bilimin yetkin örnekleri ve diğer tüm kavramlarda olduğu gibi sanat kavramı içinde de yerini almaktadır.

Sonuç itibariyle bir sanat yapıtının Mekanik Sanat olup olmadığı konusunda iki önemli durum bulunmaktadır. Bunlardan ilki sanat yapıtının oluşum aşamasında sanatçının üretim sürecine etkisidir. Diğeri ise kullanılan sanat malzemesinin sanat eseri haline dönüşmesinde gerçekleştirilen değişimin fiziksel nedenleridir. Bu iki süreç birbiriyle ilişkilidir. Bu ilişki ise sanat yapıtının oluşum aşamalarını etkilemektedir. Bu süreç mekanik sanat kavramının ortaya çıkmasında önemlidir. Kullanılan sanat malzemesi, kullanılan yöntemler ve fiziksel süreç sanatçıyı ve sanat eserini doğrudan mekanik bir üretim sistemi içine sokmaktadır. (Öznülüer, 2014, s.24)

(28)

2.2.3. Fotoğraf Sanatı

Günümüzde büyük bir sanat dalına dönüşen ve şirketler bazında milyar dolar sermaye ile ifade edilen fotoğraf, asırlar önce çeşitli bilim adamlarının çalışmalarıyla başlayan, uzun bir serüvenin sonunda ortaya çıkan ve 19. yüzyılın en dikkat çeken buluşlarından biridir. Bu çalışmalarda yer alan ilk bilim adamlarının çoğu, hiçbir zaman fotoğrafı bulmak için yola çıkmamışlardır. Bazen kendi çalışmalarının bir bölümünde, bazen de tesadüfler sonucunda bu buluşun bir parçasına hizmet etmişlerdir.

Fotoğraf 19 Ağustos 1839'da Fransız Bilimler Akademisinden Arago tarafından resmen tüm dünyaya duyurulmuştur. Daguerre buluşuna yardımcı olduğu fotoğrafı tanıtırken ondan, zenginlerin eğlenebileceği bir oyuncak olarak söz etmiştir. İnsanlar herhangi bir resim çizme becerisine sahip olmadan bile, konağının ya da köşkünün resmini çekebilecelerdir.

Fotoğraf kavramı üzerine çalışmalar yapan ve yeni bir bakış açısı geliştiren Walter Benjamin, Fotoğraf makinesinin mekanik aksamından dolayı sanatla zanaatın birlikte yer tuttuklarına inanmıştır. Walter Benjamin bu konu hakkında şunları söylemektedir: “Fotoğrafla birlikte insan eli, resmin yeniden üretim süreci içerisinde ilk kez önemli sanatsal yükümlülükten kurtuldu; bu yükümlülükler artık yalnızca objektife bakan göz tarafından üstlenildi. Gözün algılaması, elin çizmesinden çok daha az zaman aldığından, resim aracılığıyla yeniden üretme süreci, konuşmayla at başı gidebilecek hıza erişti. Fotoğraf günümüze kadar gelen süreçte her insanın kullanabileceği bir teknik alet olmuştur. Böylelikle bir makineye sahip olan bir kişi kendi fotoğrafına da sahiptir artık. (Öznülüer, 2014, s.25)

2.2.4. Film Sanatı

Gelişen teknolojinin insanlığa sunduğu önemli yeniliklerden biride film makinesidir. Film makinesi kimyasal ve fiziksel çalışma yöntemleri ile fotoğraf makinesine çok benzemektedir. Filmin bir sanat ortamı haline gelme süreci aynen fotoğrafta olduğu gibidir. Nitekim film makinesi bulunduğunda hemen sanat yapmak için kullanılmamış, hatta ilk başlarda bir oyuncak olarak düşünülmüştür.

Filmin bulunmasında en önemli isimlerden biri şüphesiz Thomas Edison’dur. Bu anlamda yoğun bir çalışma içine giren Edison görüntüde eşzamanlılığı kullanmış, onları art arda göstererek hareketli görüntüler yaratmış ve izleme kutusunu keşfetmiştir. Bu çalışmalar

(29)

zamanla film makinesini geliştirmiş ve bu süreç içerisinde film sanatı ortaya çıkmıştır. Louis Lumierre de film sistemini ilk kez kullanan kişidir.

Filmin gelişiminde birçok isim kendi alanında katkıda bulunmuş ve çeşitli yenilikler getirmiştir. Hareketli görüntü üretmede kullanılan filmin bir sanat kavramı haline gelmesinde; Sergei Eisenstein, David Griffith ve Charlie Chaplin farklı konularda katkıları bulunmuştur.

Film makinesinin keşfinden önce fotoğraf ve resim yüzeyleri durağandı. Film makinesi sayesinde sanatçılar görüntünün hareket ettirilmesi olanağını yakalamış oldular. Aslında film makinesinin teknik alt yapısı fotoğrafınkine çok benzemektedir. Fakat fotoğraftan farklı olarak durağan görüntüleri ardışık sıralayarak hareket etmesini sağlar. İçerdiği kimyasal ve fiziksel ayrıcalıklar filmi resimden ve fotoğraftan ayırmaktadır. Kendinden önce gelen fotoğrafın teknik alt yapısından ne kadar faydalansa da içerdiği özellikler onu özel bir yere koymaktadır. Nitekim bu durumun sanat eserleri üzerinde önemli etkileri olmuştur.

Film sanatı geçirdiği evrelerle ilerleyerek günümüze kadar gelmiştir. Özellikle son yıllarda bilim kurgu teknolojisinde ki gelişmeler sayesinde olağanüstü görsellikler elde edilmektedir. Birçok filmde olduğu James Cameron’ un yazıp, yönettiği Avatar filminde bu teknolojiler üst seviyeye çıkmıştır. Filmde gerçek bir kişinin bilgisayarda ki eşleştirilen kişiyi harekete geçirdiği bir durumdan yararlanılmıştır. Asıl oyuncu sahnede filmdeki karakter gibi hareket etmekte, filmdeki karakterde asıl oyuncuyu bize göstermektedir.

Yine son yıllarda geliştirilen Slow motion tekniği ile de film sanatı farklı görsel alanlara ulaşmaya çalışmaktadır. 24 karenin bir saniyede geçişi ile elde edilen harekete artık yeni boyutlar eklenmiştir. Son derece donanımlı ve üst seviyede üretilen kameralarla saniye de binden fazla görüntü karesi kaydedilmekte, sonra bu görüntüler normal akışı ile oynatılarak bir merminin namludan çıkışından hedefe varışına kadar olan süreç kaydedilmektedir. Slow motion tekniğinin kullanıldığı bir başyapıt film “İmmortals” olmuştur. Filmde Tanrı figürlerinin dövüş sahnesinin çekimi Slow motion olarak yapılmış ve diğer görüntülerle anda oynatılarak biri aşırı hızlı ve net algılanan, bir diğeri daha yavaş hareket eden iki farklı figür hızı elde edilmiştir. (Öznülüer, 2014, s.27)

2.2.5. Resim Sanatı

19 ve 20. yüzyılda bilimsel gelişmelerin artması ve teknolojinin hızla gelişip toplumsal hayatta giderek öneminin artması sanatı da önemli ölçüde etkilemiştir. Resim sanatı

(30)

teknolojiden bilgi ve teknik anlamda etkilemiş, sanat eserleri duygusal ve düşünsel bağlamda değişiklikler yaşamıştır. Sanattaki bu değişimler toplumun kültürel, sosyolojik, ekonomik, bilimsel ve teknolojik olarak gelişmesiyle gerçekleşmiştir. Sanatı ve sanatçıyı ebedileştiren de bu gelişmeleri yakından takip eden sanatçının, çağın gereklerine göre sanatını geliştirmesinden kaynaklanmaktadır.

Resim sanatı, her çağda teknoloji ile birlikte ilerlemiştir. Şüphesiz teknolojik gelişmeler de resim sanatında karşılık bulmuştur. Resim bilinen en eski en köklü sanat dalıdır. Öyle ki insanoğlu yazı yazmayı akıl etmeden önce resim çizmeyi akıl etmiş ve kendini bu şekilde ifade etmeye çalışmıştır. İlk resimler o dönemin yaşam şartlarına bağlı olarak mağara duvarlarına yapılmış ve bazıları bugüne kadar ulaşmıştır. O günün şartlarına ve teknik imkânlarına bağlı olarak kullanılan malzemeler de değişmektedir. Günümüze kadar yaşanan her dönemde, her çağda, her bölgenin teknolojik gelişmelerinin sanata çeşitli katkıları ve etkileri olmuştur.

Günümüzde ise özellikle bilgisayarın yaygınlaşmasıyla sanatçılar resimlerini bilgisayar ortamlarında çizip boyama şansına sahip olmuşlardır. Ressamlar yapmak istedikleri resmin tasarım veya eskizlerini gerçekleştirip kolayca alternatifler yaratmaktadırlar. Daha sonra beğenilen bir resim tuvale aktarılıp boyanmaktadır. Alternatiflerin çoğalması veya bu sürecin daha basit bir hal alması doğal olarak sanatsal üretimde çeşitliliği artırmaktadır. Tüm bu süreçte teknolojiyi ilerleten çok sayıda bilimsel gelişmeler olmuş, ilk çağdan modern döneme kadar bilim ve sanat hep iç içe gelişmiştir. Örneğin Euclides Geometrisi, Newton Fizik ve Optik Yasaları gibi buluşlar sanatçılar üzerinde önemli etkiler bırakmıştır. Ayrıca üzerine yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen renk kuramları da sanatçıları etkileyen önemli buluşlar arasındadır. Newton, renk kuramlarından en önemlilerinden birisini geliştirmiştir. Dönemimiz, modern renk ve ışık anlayışının kökeni Newton’un Renk Kuramına dayanır. Newton, 1672’de bir dizi araştırma yapmıştır. Prizmadan beyaz ışığı göndererek yedi rengi bulmuştur (Kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi ve mor).

Kuşkusuz 20. yüzyılın bilim ve sanatı buluşturan en önemli adımı Bauhaus Okulu olmuştur. Sanatla zanaatı faklı tanımlar getirip birbirinden ayıran Rönesans’tan yaklaşık beş yüz yıl sonra, sanat ve zanaat Bauhaus okuluyla tekrar bir araya gelmiş, sanatçılarla zanaatçılar Bauhaus okulunda birlikte çalışmaya başlamışlardır. Bauhaus okulu teknoloji, bilim, sanat ve zanaatın bir arada kullanılarak insanlar için faydalı işlevsel kavramlar üzerinde ortak çalışmalar yapılan önemli bir okuldur.

(31)

20. yy başından iç içe geçmiş birçok modern sanat akımının ortaya çıkışında teknoloji her zaman bir etken olmuştur. Çünkü çağ bilim ve teknoloji çağıdır. En önemli gelişmelerin ard arda sıralandığı bu dönemde teknoloji, ortaya çıkan bütün akımlara dolaylı ya da doğrudan olumlu veya olumsuz bir şekilde nüfuz etmiş, yeni kavramlar yeni biçimler yaratmıştır. (Öznülüer, 2014, s.28)

20. yüzyılın sonlarına Kübizm, Fütürizm, Pop Art, Foto-Gerçekçilik gibi akımların dışında Video Art, Ses Sanatı, Performans Sanatı, Bilgisayar, Enstalasyon, Dijital Art gibi sanat dalları da türemiştir.

2.2.6. Heykel Sanatı

Endüstri Devrimi ile başlayıp 19. ve 20.yüzyıllarda hızı kesilmeden devam eden teknolojik gelişmeler sanat dünyasında izler bırakırken, heykel sanatının bu çizginin dışında kalması elbette beklenemezdi. Nitekim teknoloji, heykeli etki alanı içine almış, bilgi ve teknik anlamında evrimlere yol açmıştır. İnsan yaşamının mucizesi olan aklın en büyük eserlerinden biri olan teknolojik devrimler heykeltıraşların dikkatinden kaçmamış ve çağın gereklerine uyumlu sanat eserleri ortaya çıkarmışlardır.

Endüstriyel malzeme başlangıçta heykel sanatçıları tarafından dışlanan bir materyaldi. Bu düşünceden zamanla uzaklaşan sanatçılar teknolojiyle bir uzlaşma içine girmişler ve endüstriyel malzemeyi eserlerinde kullanmaya başlamışlardır. Nitekim bu süreç içerisinde teknolojinin kendisi bir sanat ortamı haline gelmiştir. Öyle ki bu yeniçağda malzemelerin sanat alanına girmeye başlaması, sanatçı teknoloji etkileşiminin bir sonucudur. Bu yüzyıl yeni malzemelerin, düşünsel, biçimsel ve sanatsal gelişmelerin yanında, yeni plastik fikirlerin çağrıştırdığı, heykel sanatında yüzyıllarca süren gerçek mekân içinde, kütlenin parçalanıp hafifleyerek, espas modülatörlerine dönüştüğü bir dönem olmuştur.

Heykeltıraşların en çok iş ürettikleri akımlardan olan Konstrüktivizm akımı, özellikle Rus sanatçıların klasik heykele karşı çıkışlarına sahne olmuştur. Lynton’ a göre Picasso’nun metal kaynakla ürettiği işler bu akıma öncülük yapmıştı.

Teknoloji ve sanatı ayrı kavramlar gibi düşünmek ve birbirinden soyutlamak mümkün değildir. İki kavramda insanlık için çok önemlidir ve karşılıklı etkileşim halindedirler. Bu etkileşim sürecinde birbirlerini geliştirip yeni teknoloji ve yeni sanat biçimleri olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Teknoloji, sanatçılar için uzun ve zahmetli işlerini kolaylaştırmakta, sanata yeni biçimler, yeni kavramlar, yeni malzemeler, yeni felsefeler katmaktadır. Bu etkileşimler modern heykel sanatının doğup gelişmesini sağlamıştır. Teknoloji hızlı gelişmesini

(32)

sürdürürken heykel sanatına buna paralel olarak gelişmiş ve yeni biçimler kazanmıştır. (Öznülüer, 2014, s.67-68)

2.2.7. Mimari

Tarihin her döneminde olduğu gibi, günümüzde de önemini yitirmeden gelişen mimari, teknolojinin en çok etkilediği sanat dallarından biridir. Öyle ki modern mimarinin oluşumu ve gelişimi tamamen teknolojinin nimetlerine borçludur. Eskinin mimari sanatı tamamen insan gücüne ve doğanın dolaylı yardımlarıyla gerçekleştiriliyordu, fakat bu durum çeşitli araçların bulunup geliştirilmesi, mimari malzemelerde çeşitliliğin artması ve en önemlisi bilgisayarın keşfedilmesi ile değişmiştir.

Şüphesiz mimari anlayış en eski dönemlerden bugüne dek büyük bir evrim yaşamıştır. Fakat bu eski dönemlerde teknoloji yoktu ve hiçbir etkisi olmadığı anlamına gelmemektedir. Tabii ki o dönem de teknoloji hissedilir bir şekilde vardı ve kendini teknik anlamda hissettiriyordu. Yalnız bu teknoloji o günün koşullarına uygun bir şekilde biçim kazanıyordu.

Zaman geçtikte araç-gereç ve kullanılan teknikler değişti ve yerlerine daha kolay kullanılabilen, zamandan tasarruf eden, insan gücüne gerek duymayan araç ve gereçler geldi. Bu araçlardan biride şüphesiz bilgisayar teknolojisiydi öyle ki sağladığı kolaylık sadece mimaride değil hayatın her yerinde kullanılmaya başlandı. İnsanların yaşadığı gerçek yaşam bilgisayar ve sonrasında internetin keşfi ile sanal yaratımlara kaymaya başladı. Öyle ki kitaplar, kütüphaneler, hastaneler, kamu kurumları, alışveriş merkezleri, müzeler, bankalar ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz etkinlik merkezi bilgisayarların dijital dünyasını keşfetmiş ve bütün işlerine ortak etmişlerdir. Hal böyle iken mimari mesleği de bilgisayarları her anlamda kullanmaya başlamış ve sonrasında bilgisayar mimarlığı adı altında bir kavram yaratmıştır. (Öznülüer, 2014, s.67-68)

2.2.8. Performans Sanatı

Performans sanatı modern sanat tarihinin Avangard ifade biçimlerinden biridir. 20. yüzyılın ikinci yarısından beri performans sanatçıları teknolojiyi sık sık kullandıkları görülmektedir. Teknoloji her sanat dalına olduğu gibi performans sanatına da büyük bir kaynak sağlamıştır. Elektriğin icadı ile gelişen elektronik kavramlar performanslara görsel alternatifler sunmuştur. Sanatsal üretimde çeşitlilik sanatçıya kendini ifade etme konusunda kolaylıklar sağlamıştır. Performans sanatçıları çalışmalarından yoğunlukla

(33)

Video Art, ışık, ses, projeksiyon, bilgisayar ve LED gibi elektronik kaynaklardan sık sık faydalanmış ve teknolojiyi bir anlatım dili olarak kullanmışlardır.

Teknoloji çağının gereklerine uygun olarak Performans sanatının da malzeme ve tekniklerinde değişiklikler görülmüştür. Kamera ve yazılım, sensor, lazer, video, Projeksiyonlar, çeşitli elektronik alet ve aksamlar, ışık ve ses gibi teknolojik kavramlar performans sanatının uygulama alanına girmiştir. Bu tür çalışmalara öncü olan “Ars Electronica Futurelab” toplumların ve teknolojinin aralarındaki bağın geleceği için sanat yaptıklarına inanmaktadırlar. Dolayısıyla çalışmalarının konseptlerini bu algı ve anlayış çerçevesinde geliştirmişlerdir.

Örneğin, Bernini’nin 1638’ de sahnelenen L’ Inondazione’ si oldukça çarpıcı bir gösteriymiş. Roma’ da sahnelenen bu sel manzarasında, Bernini, yenilikçi ışık ve ses etkilerinin yanı sıra gerçekten gürül gürül akan suları da devreye sokmuştu. Öyle ki, yanılsama ve gerçeğin iç içe geçtiği bu gösteride bir ev gerçekten çökmüştü.(Yılmaz, 2006, s.256)

2.2.9. Elektronik Sanat

Bilim ve teknolojinin durdurulamaz ilerleyişi her adımda insanlık tarihine yenilikler sunarken, sanatçılarda boş durmamış kuramsal çalışmalarına devam etmişlerdir. Mekaniğin bir sanat ortamı haline gelmesinden sonra elektrik keşfedilmiş, mekanik anlayış yerini elektriğin büyülü dünyasına bırakmıştır. Elektronik sanat kavramının görünür kılınmasında ki en önemli faktör de bir bakıma elektriğin keşfidir. Çünkü elektrik yaşantımızın her yönünü etkilediği gibi sanatı da etkilemiştir. Elektrik, iki cismin birbirine sürtünmesiyle, sıkıştırma gibi herhangi bir mekanik etki sırasında veya ısının bazı kristaller üzerindeki etkisi ile meydana gelen ve etkisini çekme, itme, veya mekanik kimyasal, ısıl olaylar gösteren bir enerji çeşidi olarak tanımlanmaktadır.

Elektronik sanat kavramının ilk hareketli sanat eserleri doğal olarak sanatı hareketi kılma fikrini ortaya atan Alexander Calder’ in yapıtlarıdır. İlk hareketli işlerini Newyork ve Paris’ te 1930’ların başında sergilemiştir. Yaptığı işler sanat camiasın büyük yankı getirmiş ve elektronik öğelerin sanatta kullanımı hızla yayılmaya başlamıştır. Le Mouvement, 1940’lı ve 1950’li yıllarda hareket, süre ve ışığın sanatsal sınırlarını ele alan eserlerin yaratılmasını ve sunulmasını üstlenmiş sanatçılar, küratörler ve kurumlar arasında dünya çapında kurulan ağın bir örneğidir.

(34)

Elektrik ışığının sanatsal bir araç olarak giderek kabul görmesi, yakın dönemin sanat tarihini inceleyerek takip edilebilir. Neo Konstrüktivizm ve yeni eğilimden Arte Povera, Postminimalizm ve Kavramsal Sanat’a kadar sanatçılar, Las Vegas şehrinin göz alıcı parlaklığını sergilerken bir dil olarak neona başvurmuşlardır. Bilim ve mühendislikteki gelişmeler, elektronikte kavramlarda ki potansiyeli keşfeden sanatçılar eserlerini derinden etkilemişti. Sanatçılar kinetiği ve ışığı, elektronik teknoloji ile doğal enerjik fenomenler arasında ki paralellikleri keşfetmek ve yaratmak ile imha etmek arasındaki ilişkiyi irdelemek üzere kullanmışlardır.

2.2.10. Video Art

Teknolojik gelişim zamanla yönünü toplumsal gereksinimlere çevirmiştir. Yani var olan bir teknoloji insanların kullanım alanlarına veya ilgilerine göre biçim kazanmıştır. Çünkü yeni bir gelişme mutlaka bir önceki gelişmenin yeni bir versiyonudur ve onun teknolojisinden faydalanmıştır.

Videonun sanat ortamlarına girmesi de şüphesiz içerdiği özelliklerden ve toplumda yarattığı algıdan kaynaklanıyordu. Videonun sanat ortamlarında kullanımı önceleri sadece yapılan bir çalışma veya performansı kayıt etme gereksinimi ile başlamaktadır. Bu nedenle video sanat ortamlarında direk kullanımından önce bir belgeleme aygıtı olarak düşünülmüş ve kullanılmıştır. Çünkü videodan önceki dönemlerde yapılan çalışmalar anlık başlar ve biterdi. Tekrar aynısı izleme şansı mümkün değildi. Örneğin anlık gerçekleştirilen Happeningler, videonun bulunmasından sonra daha sıkça rastlanmaya başlandı. Çünkü sanatçı eserini kayıt edebiliyordu. Bu durum ise, videoyu özellikleriyle görüntü üretme teknolojisini bir sanat kavramı haline getirdiğini gösteriyordu. İlerleyen zaman içerisinde sanatçılar videoya özgü yeni olanakları keşfetmişler ve video sanatı ortaya çıkmıştır. Teknolojinin 20. yüzyılda bir sanat olarak kurumsallaştığı ilk sanat kavramı video sanatı olmuştur. (Winston, 1990, s.50)

Bir sanat biçimi olarak video sanatının ortaya çıkması dönemin psikolojik, sosyal, sanatsal, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin yoğun yaşandığı bir döneme denk gelmektedir. Özellikle sanatsal ve bilimsel olarak böyle yoğun bir dönemde ortaya çıkması sanatçıları video sanatını değişik açılardan incelemeye itmiştir. Çünkü yaşanan dönem bu tür incelemelere, araştırma ve geliştirmelere müsaittir.

Video sanatının ortaya çıkmasını tek bir sebebe bağlamak doğru değildir. Video sanatının bir kavram olarak gelişip, tanınmasının altında yatan nedenler, dönemin teknolojik gelişmeleri ve sanatçıların teknolojiyi sanat kavramlarında benimsemiş olmasından kaynaklanmaktadır.

(35)

“Video sanatı da, diğer elektronik teknolojisine dayanan diğer sanat akımları ve dalları gibi toplumun görüntülere birer tüketim malzemesi olarak bakmasından ortaya çıkan bir sanat dalıdır. Toplumda ortaya çıkan görüntü tüketme geleneğinin, sanat eserlerinin görüntülerini de kapsayacak bir şekle dönüşmesi ve sanat görüntüsü ile diğer görüntüler arasında tüketim değeri olarak farklılıkların ortadan kalkması, video sanatının dayandığı temel oluşumdur. Video sanatı, bir yandan bir kitle iletişim aracı olarak televizyon tarafından kurulmuş algısal yapıları kullanarak, televizyonun genel mantığına karşı çıkarken, diğer yandan ise bu algısal yapıların değişimi için mücadele veren bir sanat dalıdır.” (Jameson, 1994, s.109)

“Ernie Kovacs’ın 1952 yılında video sinyallerini bozarak yaptığı deneysel çalışma ise video sanatının ilk deneysel uygulaması olarak kabul edilir. Kovacs’ın gerçekleştirdiği bu çalışma, ilk kez bir görsel elektronik teknolojisinin bir sanatçının yaratım süreci içerisinde yer alması açısından oldukça önemlidir. Kovacs’ın gerçekleştirdiği denemelerle bir sanatçı, sanatsal sezgilerini ortaya koymak ve kendini ifade etmek amacıyla ilk kez elektronik teknolojiyi kullanmayı tercih etmektedir. Elektronik teknolojisinin ses boyutu dikkate alındığında ise bir avangard müzisyen olan John Cage’in çalışmaları bu konudaki ilk denemeler olarak kabul edilmektedir.” (Altunay, 2004, s.157)

Video sanatı denince akla ilk gelen isim hiç şüphesiz Nam June Paik’dir. Paik yaptığı işlerle video sanatının ve kavram sanatının en önemli isimlerinden biri olmuştur. Video kavramının içine giren her malzemeden yararlanmış, hareketli görüntüler, ses ve müzik efektleri, monitörler gibi elektronik araçların hemen hemen hepsini kullanmıştır. 1967 yılında Nam June Paik’in Charlotte Moorman ile birlikte gerçekleştirdikleri seri çalışmalar, ilk video happening gösterileri olarak kabul edilebileceği gibi videonun ilk belgeci kullanımlarına da örnek oluşturabilmektedir.

Böyle bir ortamda, sistemin sorgulanmasından başlanabilecek en ideal nokta, bu yapının simgeleyicileri olan monitörlerdir. Paik gibi diğer sanatçılar da öncelikle eserlerinde video monitörlerini kullanarak sistemi sorgulamaya çalışmışlardır. Monitörlerin simgesel dili sayesinde, genel olarak televizyon yayın sistemi içinde görülmeye aşina olunan monitörlere farklı işlevler vererek kapitalist sistemin özüne eleştirel bir bakışla yaklaşmışlardır.

Martha Rosler, Paik’ in sanat eserlerinde monitörü bir araç olarak kullandığı çalışmaları betimlerken oldukça ilginç bir saptamada bulunmuştur; “Paik, televizyonu bozmuş, kirletmiş, fetiş haline dönüştürmüş, onu iki katına çıkarmış, içini pislikle doldurarak simgesel olarak dışkı boşaltmış, Buda biçiminde, sonsuz akla olan yakınlığını ortaya koyarak, televizyonun zaman sınırlılığını ve görüşsüzlüğünü kendisiyle yüzleştirmiş, içine büyüyen bitkiler koyarak doğal zamanı ortaya koymuş ve aygıtın mimarlıkla, iç dekorasyonla olan yakınlığını ise televizyonu

Şekil

Tablo  2’  de  görüldüğü  üzere  öğrencilerin  %  52’sini    bayan  öğrenciler  ve  %  48’ini    ise  erkek öğrenciler oluşturmaktadır

Referanslar

Benzer Belgeler

İlköğretim öğretmenlerinin matematik dersinde alternatif değerlendirme tekniklerinden biri olan “ürün seçki dosyası (portfolyo)” hakkında görüşleri

Evrimi yararlı bulma düzeyi ile genel not ortalaması, evrim bilgi düzeyi ve biyolojiye yönelik tutum arasında manidar bir ilişkinin bulunmaması, aynı şekilde evrimi

Provalı gelinlik üretimi yapan firmalar 1.prova esnasında müşterinin vücut ölçülerine ve kararlaştırılan modele göre hazırladığı baz bedenin müşterinin

Enstitümüzde yürütülmekte olan lisansüstü eğitimin kalitesinin artırılmasına yönelik kısa vadeli hedeflerimiz içinde yer alan program eğitim amaçları ve

Enstitümüzde yürütülmekte olan lisansüstü eğitimin kalitesinin artırılmasına yönelik kısa vadeli hedeflerimiz içinde yer alan program eğitim amaçları ve

Enstitümüzde yürütülmekte olan lisansüstü eğitimin kalitesinin artırılmasına yönelik kısa vadeli hedeflerimiz içinde yer alan program eğitim amaçları ve

Enstitünün Çevre Bilimleri, İleri Teknolojiler ve Kazaların Çevresel ve Teknik Araştırılması anabilim dallarında kadrolu 14 öğretim üyesi bulunmaktadır, diğer

Enstitünün Çevre Bilimleri, İleri Teknolojiler ve Kazaların Çevresel ve Teknik Araştırılması anabilim dallarında kadrolu 14 öğretim üyesi bulunmaktadır, diğer