• Sonuç bulunamadı

İnkılapçı Türkün tarih telakkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İnkılapçı Türkün tarih telakkisi"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İnkılâpçı Türkün

Tarih Telâkkisi:

İ

NKILAP Türkiyesinin tarih telâkkisi, hare­

ket noktası olarak Türk milletinin tarih

sahnesine çıkışını, mihver ve varış noktası

olarak ta büyük milletin insanlık tarihinde

oynadığı ve oynamakta olduğu medeniyet

rolünü almıştır.

Yeni tarih telâkkimiz, bizi milletimizin öz

kaynaklarına götüren ve onun cihan içinde­

ki seyrini anlatan ışıklı bir kavrayıştır.

Bize, Türk tarihile insanlık tarihinin

biribir-lerile olan karşılıklı ve içli dışlı münasebetle­

rini bir bütünlük halinde verir.

Osmanlı tarihi, İslâm tarihi, araplılık tarihi

v. s., v. s. Türk tarihinin içine ancak

dolayı-sile alınmış birtakım fasıllardır.

Yeni Türk tarihi, bizi bize Avrupalıların

istedikleri ve işlerine geldiği gibi değil, tari­

hî hakikatin gösterdiği gibi anlatmaktadır.

Yani Türk tarihinin en büyük vasfı herşeyden

önce “İlmî,, oluşutur.

Bu Yeni telâkki, Türk milletinin başta ge­

len mevkiini geriye doğru olduğu gibi ileriye

doğru da gösteren bir esastır.

Yeni telâkkiye göre, Türk milleti on binlerce

senelik bir medeniyet ve

tarih devresi­

nin mirasçısı oluyor. Ve bütün bu devir için­

de göstermiş ve insanlık tarihine hediye et­

miş olduğu eserleri tevsik için büyük bir tarihî

tetkik davasının karşısına getirilmiş oluyor.

Büyük Gazinin eseri olan yeni tarih telâk­

kisi, tıpkı dil davası gibi, manen ve maddeten

milletçe bir seferbirliğin manzarasını almış

ve ardı gelmiyen arkeoloji ve tarih

tetkika-tmın anahtarı olmuştur.

Bu davanın bir güzel tarafı da, kendisine

muvazi olarak ilerliyen dil işine doğrudan

doğruya bağlı olması ve Türk milletinin tarih

içinde yeniden uyanışını ve kendi benliğine

kavuşmasını müjdelemesidir.

Bir Türk arkeolojisile, bir Türk filolojisinin

bu kadar özlü ve köklü bir surette ortaya

konuşu, bu iki harekete yeni bir Türk

röne-sansımn kıymet ve şümulünü vermiştir.

(2)

^ \manLi

O

SM A N LI sadece bir dişi idi.cem iy etind e kadın, Kadına yalnız fiziyolojik bir rol verildiği için, onun cem iyet içinde başka türlü kıym etler ed in m esin e cevaz yoktu.

Kara bir taassup, onu evin in içine tıkamıştı.

Ve kadının cahil, görgüsüz kal­ ması, İslâm ah lâkın ın tutunabilm esi için şarttı.

Basit bir çadır ve çöl hayatının insanların ahlâkını gem altında tu­ tabilm ek için lüzum lu görd üğü İçtimaî tedbirler, sarsılm az naslar halinde in kılâba kadar sürüp g elm iş ve cem iyeti kadından ayırarak k u v ­ vetini yarı yarıya düşürm üştü. O sm an lı cem iy etinin ahlâk m efh u ­ mu, bizzat ahlâka karşı itim atsız­ lıktan b aşk a bir şey değildi.

Cemiyetinde

K

A

(3)

Foto Cemal

H A Y A T

V E

İŞ

İ N K I Û P T

u

RH İ/EÎINDE K

a

DIN

İ

N K IL Â P T ü rk iy esin d e kadın erkeğ in dengi tan ın m ış tam h u k u k lu bir insandır. Bizim kadınlık davamız, Avrupadaki fem inizm in sem tin e bile uğram am ıştır. Bazı en m edenî Avrupa m em leketlerind e bile hâlâ tah ak k u k u için uğraşılan kadın haklarını, Türk kadını toptan elde etmiştir. B izd eki kadınlık davası, Avrupa fem inizm in den şu itibarla daha derin ve şü m u llü d ü r ki, oradaki kadın b ir­ takım siyasî fırkaların intihabat dalaverelerine alet te­ lâkk i olunm u ş, bizde ise kadının ku rtu luşu b ir in sa n ­ lık ve bir millet davası olarak tah akk u k ettirilmiştir. İslâm cem iyetinde, cin sî ahlâk, peçe, çarşaf, kafes, harem , selâm lık gibi birtakım ihtiyat tedbirlerine ha­ vale ed ilm işken , Y eni Türk C em iyetinde kadınla e r k e ­ ğ in şuurlarından gelen faziletlerine bırakılm ıştır.

B u itibarla bizde kadının azatlığı doğrudan d oğruya ahlâk m efh u m u n u n azatlığını ifade eder.

K A D I N

“ A naların bugünkü e v lâ tla ­

rına v ereceğ i te rb iy e e sk i de­ virlerdeki g ib i b a sit değildir. Bugünün anaları için e v s a fı lâ - zim eyi haiz e v lâ t y e tiştir m e k , evlâtların ı bugünkü h a y a t için fa a l b r uzuv haline k o y m a k p e k ço k y ü k s e k e v sa fın hâm ili o lm a ğ a m ü te v a k k ıftır . B inaen ­ a ley h k a d ın la r ım ız ; h a tta er­ k eklerim izd en çok m ü nevver, daha ço k fe y iz li, daha fa z la bil­ gili o lm a ğ a m ecburdurlar ; eğ er h a k ik a te n m illetin anası o lm a k

istiyo rla rsa ...

Gazi

A R K A D A Ş I M I Z D I R !

39

(4)

Müstemleke

İktisadiyatından..

/ '"O SM A N L I İm paratorluğu sözde m üstakil

bir yarı m ü stem lek e idi. D üyu nu U m u ­ miye, kapitülasyonlar, O sm an lı Bankası, ecnebi şirketlere verilen im tiyazlar gibi kanallarla millet ve m em leketin bütün em ek kazançları dışarıya akıp gidiyordu.

Bu yüzden T ü rkiyed e bir m illî serm aye te­ raküm ü olam ıyordu. O sm an lı İm paratorluğu ­ nun m illî iktisat siyaseti yoktu. Bütün iktisat m akinesi, ecnebi devletlerin ve ecnebi serm a­ yedarların menfaati h esabın a işliyordu.

Osmanlı bütçesi:

O sm an lı İm paratorluğu na bütçe m efhum u, 1 8 5 2 Islahat Ferm an ınd an sonra girdi. Bu d ev ­ rin bütçesi h ak k ın d a bir fikir vereb ilm ek için 1 8 6 0 senesi bü tçesin e bir göz atalım.

VARİDAT SA RFİYAT AÇIK

12. 2 11 .8 40 13. 9 34 .0 70 1 . 7 2 2 .2 3 0

Masarifat faslının % 2 4 ü haricî borçların itfasına ve faizine % 14 ü de saray masraflarına harcanıyordu.

Varidat ve masarifat fasılları arasındaki a ç ık ­ lar daim a ya esh am ihracı, yani dahilî istik­ razlar, yahut ta haricî istikrazlarla kapatılırdı. M eşrutiyet devrind e de m ü zm in bütçe açık ­ ları gittikçe b ü y ü y erek devam etti. Borçlar m iktarı gittikçe arttı. Ve bü tçen in masarifat faslında borçların itfası ve faizlerile saray ma- sarifatı % 5 0 ye kadar yükseldi.

O sm an lı İm paratorluğunun tarihte nisbeten u yanık bir devri temsil eden M eşrutiyet h ü ­ kümetleri indinde bile, nafıa ve iktisat işleri hiçbir vakit esaslı bir devlet işi telâkki o lu n ­ madı. B unlar ecnebi serm ay elerin e verilen imtiyazlarla başarılm ak istenildi.

M eşrutiyet bütçelerinde nafıa ve iktisat işleri hissesi masarifat faslının % 3 ilâ 5 ini g eçm e­ miştir.

Osmanlı İmparatorluğu bütçelerinin ayırt edici vasıfları:

1 — Açık bütçe . 2 tstikrazlı bütçe.

3 — Memleket ve millet menfaatleri aleyhine bütçe.

A

çıkpazar gümrüğü :

O sm anlı İm paratorluğu, g ü m rü k kapılarına sahip değildi. Ç ü n kü bundan, kapitülasyonlarla m enedilm işti. Bu itibarla ecnebi m em leketlerin mamulâtı Türk diyarlarına serbestçe akarlardı. Türk m enfaatlerine u yg un bir g ü m rü k siy a­ seti g ü tm en in im kân ı yoktu. O kadar ki, bir ziraat m em leketi olan T ü rk iy e yiyeceği bu ğd a­ yı bile yabancı m em leketlerden ithal ederdi. Devlet varidatı bakım ın d an terhin ed ilm iş olan gü m rü k varidatı, istihsalâtı k oru m ak bakım ından da işte böyle m eflûç bir vazi­ yette idi.

(5)

Müstakil millet

iktisadiyatına!

İ

N K IL A P T ü rkiyesi, kayıtsız ve şartsız m ü s ­takil bir m em lekettir. Siy asî hayatın her

cep hesin de olduğu gibi, İktisadî hayatta da yalnız millet ve m em leket menfaatlerinden ku vvet ve istikam et alan m illî bir siyaset hâkimdir.

İktisat davası, yeni T ü rkiyen in baş dava­ larından biri olmuştur.

Millî kurtuluş hareketim izin askerî ve siyasî zaferile denk m üstakil millet iktisadiyatı y a ­ ratmak en b ü y ü k ülküm üzdür.

Cümhuriyet bütçesi:

Cumhuriyetin bütçe prensipleri:

1 — Mütevazm bütçe. 2Istikrazsız bütçe.

3Memleket ve millet menfaatlerini gözeten bütçe.

Tü rkiyed e m ütevazin bütçe m efhu m u [Cüm­ huriyet rejim in d e tah akk u k etmiştir. Devlet bütçem iz, en sıkıntılı buhran senelerinde bile mütevazin olm ak vasfını kaybetm em iştir. M üte­ vazin bütçe, C ü m huriyet m âliyesin in e h e m ­ m iyetle takip ettiği bir ana prensiptir.

Bütçe açıklarını kapatmak v eya m em leket varidat kay n aklarını yabancılara terhin ederek istikrazlar aktetm ek usu lü ne C ü m hu riyet rejim i h içbir vakit yanaşm am ıştır.

C ü m huriyet hük ü m etlerin in bütçeleri b ü n ­ yeleri itibarile de O sm an lı İm paratorluk bü tçe­ lerinden tam am en ayrılır.

İm paratorluk rejim in in bir angarya telâkki ettiği m illî müdafaa, nafıa, maarif, iktisat işleri C ü m hu riyet rejim in d e baş safa geçm iştir.

O sm an lı İm paratorluğunun h ü k ü m et m e ­ kanizm ası içinde bir ik in ci h ü k ü m et rolü oynayan « D ü y u n u U m u m iy e İdaresi » tasfiye edilmiştir.

Bu suretle O sm an lı İm paratorluğu için bir hayal olan devletin malî h ü k ü m ran isi kayıtsız ve şartsız teessüs etm iş bulunm aktadır.

C ü m hu riyet m âliyesi, m em leketin bütün varidat k ay n ak ların a bilfiil sahiptir.

E sk i rejim de ecnebi m aliye gruplarına ve­ rilen imtiyazlara karşılık olarak gösterilen tü ­ tün, gü m rü k, tuz, ipek, saydiye v. s. varidatları şimdi hep m illî devletin m illî bütçesine akar.

M illî İktisat Çfümrüğü:

C ü m hu riyet T ü rk iy esin d e gü m rü k , m illet iktisadiyatının bir müdafaa vasıtası ve ticaret m u vazen em izin nâzımıdır.

G ü m rü k varidatımız, D evlet varidatının b a ş­ lıca kay n aklarınd an biridir.

T ü rkiyey i, y iy eceğ i buğd ayı dışardan getirt­ m ek garabetinden C ü m h u riy et rejim i kurtardı. G ü m rü k istiklâlini kazanan T ü rkiye, artık diğer m em leketlerle aktettiği ticaret m u k a v e le ­ n am elerinde de onlara m ü sav i ve onlar kadar m ü stakil olm ak h ak k ın ı istirdat etti.

G ü m rü k istiklâli sayesinde, m ü stakil bir iktisat siyasetin in de tem eli atılmıştır.

(6)

Sanayisiz

Osmanlı İmparatorluğu!

Osmanlı imparatorluğu bir ziraat ve ham madde memleketi idi. Bu vasıfta olan bir mem­

leket, en iyi ham ve ziraat maddelerini istihsal etse bile, yine müstemleke olmak vasfından

kurtulamaz. Halbuki imparatorluk, geri bir ziraat ve ham madde memleketi idi. İstihsal, kredi,

mübadele ve maliye

bakımından garp istis­

marının pençesine düş­

mesindeki sebep işte

budur.

Osmanlı

İmparator­

luğunun yükseliş dev­

rinde, memleketimizde

Avrupadakine

denk

gelen bir el ve ev sa­

nayii vardı.

Fakat Avrupada ma­

kine, bthar ve elek­

triğin sanayie tatbiki

ve teknik seviyenin

yükselmesile kütlevî is­

tihsale geçmiş memle­

ketler, Osmanlı İmpa­

ratorluğunun o zaman

ki gümrük kapılarını

kapitülasyonlarla açmağa muvaffak olduktan sonra el ve ev sanayiini rekabet edemez bir hale

getirdiler. Ve bütün Osmanlı İmparatorluğun kendi fabrikalarının müşterisi yaptılar.

Engelhart, Türkiye ve Tanzimat adlı eserinde diyor k i:

“19 uncu asrın ortasın a k a d a r Türkiyeden g e re k tran sit, g erek ih ra ca t

sure-tile çıkarılan em tianın m iktarı A vrupanm Türkiyeye yaptığı ith alâtın çok

fevkinde idi.

Türk ihracatının mühim bir kısmını da yerli m am ulâtm dan çuha kumaş,

iplik şeklindeki sınaî m am ulât teşkil ediyordu.

1850 senelerinde Türkiyenin ih racatı ith alâtın a m üsavi bir d e re ce y e düştü.

60 sene sonra yani 1910 senelerinde ise ih racat, ith alâtın a n ca k ü çte birine

varabiliyordu.

İh ra ca t m addelerinde ise sınaî m am ulâtın yerini ziraî m ahsulât tuttu.,,

Bu sözler, Osmanlı imparatorluğunun |müstemlekeleşmesi seyrinin veciz bir ifadesidir.

(7)

Sanayileşen T ü rk iye!

T N K 1 L A P Türkiyesi, memleketimizin si- yası kurtuluşu gibi iktisadi kurtuluşu­ nu da dava bilmiştir.

“Siyasî, askerî muzafferiyetler neka- dar büyük olursa olsunlar, İktisadî muzafferiyetlerle tetviç edilmezlerse

payidar olmazlar.» Gazi

İktisadî istiklâl siyasetinin başlıca şart­ larından biri de millî sanayi siyasetidir. Gümrük istiklâli, himayeli gümrük ta­ rifesi, sanayie mükemmel ham madde yetiştiren ve bunu satıp elde ettiği kârla sanayiin müşterisi olan, hayat seviyesi yük­ selmiş bir köylülük, millî kredi cihazı, bu siyasetin ana esaslarıdır.

Cümhuriyec rejimi bu esasların bazıla- rını çoktan tahakkuk ettirmiş bazılarının tahakkuku için de lâzımgelen tedbirlere başvurmuştur.

İlk adımda ham maddesive piyasası m em ­ lekette mevcut sanayi şubelerinin kurulma­ sına doğru geniş adımlarla ilerliyoruz.

Yurdumuzda açılan-fabrika ve sergilerden..

43

(8)

OsmanlI İmparatorluğunda münakalât

Osmanlı

İmparatorluğunda münakalât şebekel iri

tamamile ecnebi sermayeler hesabına çalışmıştır.

Demiryolları, imtiyazlı olarak limanlardan, ziraat ve

ham madde mıntakalarına doğru tesis edilirdi.

Kâr getirmjyen

kısımları için ecnebi sermayesine

Devlet hâzinesinden kilometre garantileri ödenirdi.

Sahiller arasında bütün vapurculuk yabancı kumpan­

yaların elinde idi. Osmanlı İmparatorluğunun kabotaj

hakkı bile yoktu.

Bütün bu münakalât nevilerinde cari olan tarifeler

de bu imtiyazlı şirketlerin kâr hesaplarına göre tanzim

olunurdu. Devletin hiçbir müdahale ve murakabe sa­

lâhiyeti yoktu. Fakat bundan başka, Osmanlı İmpara­

torluğunda demiryolları emperyalist devletlerin istis­

mar ve tahakküm siyasetlerine mevzu teşkil ederdi.

Meselâ, Bağdat Hattı, Alaman emperyalizminin, bir

taraftan Musul petrollarma el atabilmesi, bir taraftan

da Hint Denizine inmesi için bir silâhtı.

Ve yine meselâ, Osmanlı imparatorluğu, Şark vilâ­

yetlerine demiryolu yapmaktan

Rusya tarafından

menedilmişti.

Osmanlı İmparatorluğunun bir kredi siyaseti yoktu.

Çünkü sermaye teraküm ettiremiyen, bütün istih­

salin kârlarını harice kaptıran ve tutunabilmek için ne

şartlar bahasına oluı^sa olsun istikrazlar yapmak mec­

buriyetinde olan bir bitik varlıktı.

İlk zamanlarda Galata sarraflarının tuzağına düş­

müştü. Sonralar Avrupada malî sermayenin gelişmesi

ve yayılmasile doğan büyük ikraz müesseselerinin ve

bunların Türkiyedeki şubelerinin boyunduruğuna girdi.

Tamamen ecnebi bankaların elinde bulunan ticaret

kredisi yabancı ve gayrı Türk unsurların Türkiyedeki

İktisadî hakimiyetini kuvvetlendirirdi.

Ziraat

kredisi

ise

ucu yabancı ticaret kredisine

bağlı bir murabahacılıktan ibaretti.

44

Saltanattan

60 yılda yapılan

3.357 kilometre

demiryolu kaldı,

ve

Bunların hepsi

yabancı şirket­

lerin elinde idi.

(9)

iş Bankası

Cümhuriyet Türkiyesinde

m ünakalât:

Ziraat Bankası

Cümhuriyet Merkez Bankası

Cümhuriyet Türkiyesinde münakalât siyaseti tamamile millî menfaatleri­ mizin gerek askerî, gerekse iktisadı bakımdan bir müdafaa ve bir inkişa vasıtasıdır.

Her sene muhtelif istikametlerde uzanmakta olan demiryolları memleketin her tarafını her tarafına bağlamak suretile millî birliğimizin ve

iktisadı bütünlüğümüzün belkemiğini teşkil ediyor. Buna ilâve edil­ miş olan kabotaj hakkı ile denizyollarımız da tamamile kendi elimize geçmiş oluyor. Bu esaslar dahilinde, millî istihsal ve alelûmum millî iktisat davamıza göre bir münakalât siyaseti tayin etmemiz artık sadece bir teknik mesele halini almış bulunuyor.

Memlekette millî tarife ve millî bir münakalât siyasetinin selâmeti namına yabancı şirketler elinde bulunan birçok demiryolları da devletleştirilmiştir.

Millî kredinin müstahsili inkılâp

nn » i t •

ı

urkıyesı:

İnkılâp Türkiyesinde kredinin millileşmesi tahakkuk ettirilmiştir.

Türkiyede millî bankacılık bu rejim in eserlerindendir. Devletin kuvvetli ve şuurlu him ayesi sayesinde, Devlet serm ayesi ve hususî serm aye­ ler vasıtasile kurulan millî bankalar m em leketin kredi ihtiyacını muhtelif sahalarda temin edecek vaziyettedir.

Cümhuriyet Devleti 10 yılda

2.000 kilometre demiryolu yaptı!

(10)

İM

M

M

p

Ankara böyle kuruluyor!

O sm an lı İm paratorluğunda şehircilik yoktu. C üm huriyet rejim i Tür- k iy ey e plânlı şeh ir m efh u m u n u da getirmiştir.

Ankara, bu hareketin m ihv erini teşkil etm ektedir. D iğer bellibaşlı şe h ir­ lerim iz de plânlarını yaptırıyor. Ve beledî faaliyetlerini ona göre tanzim ediyorlar. En k ü çü k kazalarım ızdaki belediyelerim izin bile başlıca faali­ yetleri su, elektrik, kanalizasyon, yol işleri üzerinde m erkezleşm iştir. T ü rk iy e rahat yaşanır, temiz, güzel bir yurt olm ak yolunda hızla ilerliyor.

Gazi Orman Çiftliği: Burası bir bozkırdı !

ŞEHİRCİLİK

(11)

ı T T i S T s a

» ' «r". i»

p m

‘ *

ı

_:

Ankarada Numune Hastanesi

O sm a n lı İm paratorluğunda halk sağlığı d ü şü n ü lm ez­ di. C üm huriyet rejim i, halk sağlığıyle u ğraşm ak üzere yep yen i bir vekâlet bile k u r d u : Sıhhat ve Muaveneti İçtim aiye Vekâleti.

İnkılâp T ü rkiyesin de, halkın sağlığı, milletin v arlığı sayılır.

Frengi, verem , sıtma, tra­ hom gibi sari hastalıklara karşı am an sız bir m üca­ dele açılmıştır.

Sıhhiye Vekâleti

Enstitü

SAĞLAM IHESİl!

(12)

Saltanat Türkiyesine Yabancılar

«HA

5

TA ADAM.

D erlerdi!

Bütün mazlûm milletlerin kâbesi : A n k c tT c l Foto:Cemal

HİTLERİN SÖZLERİ:

“Alamanya ve Türkiye ayni zamanda ve ayni derecede çökmüşlerdi. Türkiye mukad­ des bir hamle ile kurtuldu. Bu netice, Alamanyanın kur­ tuluşu için başladığımız millî hareketin mes’ut netice vere­ ceği hakkında bize derin bir kanaat vermiştir. Filhakika Türkiyede doğan ve parlıyan Yıldız bize yolu gösteriyordu.

Gazı öyle bir şahsiyettir ki : Ebediyen asrımızın en büyük a-

damlarının en ön safında buluna-

çaktır. Bu mevki, tarihin ona ver­ diği bir haktır

48

Bir Hint liderinin sözleri:

Gazi Mustafa Kemal Hz. nin rehberliklerile Türk milletinin yap­ tığı inkılâp ve fedakârlıklar, yalnız Türkiyeyi değil, bütün mazlûm milletleri kurtarmıştır. Bu inkılâ­ bın iyi ve mes’ut neticeleri istik­ balde görülecektir.

HERRİOT’nun sözleri:

Zaten ihtilâlinizi yakından takip etmiştim. Eyice biliyordum. Esasen Türkiyeye, nereye geldiğimi bilerek, geldim.

Fakat gözlerimle gördükten sonra hayran oldum.

Ankaranın maddî görünüşü üze­ rimde en eyi tesirleri bırakmıştır. Fa­

kat fikre ve cemiyete taallûk eden eserler bunun kat kat üstündedir.

Bir Adam, bir Şet milleti ile an­ laşarak harikulade bir eser meydana getirmesini bilmiştir.

Gazinin ve arkadaşlarının kur­ dukları bina ne tarafından bakılsa mükemmeldir.

Bilhassa Türklüğün geçmişine ait olarak yapılan araştırmalar milleti büyük mazisine bağlamak bakımından ne mükemmel şeylerdir !

Ben, 1909 yılında, Mahmut Şevket Paşa zamanında da Türkiyeye gel­ miştim. O zamanki Türkiye ile bu zamanki Türkiyenin farkı gece ile gündüzün farkı gibidir.

Şayet genç olsaydım gelir mem­ leketinizde çalışırdım. Her fırsatta heryerde sizi ve davanızı anlatacağım.

(13)
(14)

Cumhuriyet

her gün

sadece gazete

verir.

Baskı: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu/İstanbul Tel: (0 212) 512 05 05

(15)

B A S T I R A N :

M A A R İ F V E K Â L E T İ .

H A Z I R L A Y A N L A R

DR. V E D A T N E D İ M . B U R H A N ASAF.

(16)

Referanslar

Benzer Belgeler

Sözgelimi, İÖ 10 binli yıllarda Danimarka'da ve Orkney Adaları'nda kabilelerin büyük mutfaklarda yemek hazırlayarak topluca yemek yediklerine ilişkin bulgular var bugün

Mese- la Haydar Taşkendi Tekkesi, Özbekler Tekkesi ve Emir Buhari tekkeleri "uzak Türk diyarianndan göçmen olarak gelen kimselerin gurbette kendi evleri gibi

Onun Ebû Hanîfe’nin görüşlerini derlediği küçük akidesi, Hanefîliği, bölgede zaten hakim zihniyet biçimi olan hadisçi ve gelenekçi yaklaşıma yaklaştıran bir metin

Selçuklu İmparatorluğu (1040-1157) Türklerin kurmuş olduğu yüze yakın siyasi teşekkül arasında yer alan dört büyük imparatorluk (Hun, Göktürk, Selçuklu,

 Tarih insanların geçmişini inceleyen ve onların sosyal kapsamlı Tarih insanların geçmişini inceleyen ve onların sosyal kapsamlı eylemlerinin bir tablosunu takdim eden

• Her ne kadar hikayeci tarih tarzı uzun asırlar benimsenip Her ne kadar hikayeci tarih tarzı uzun asırlar benimsenip mevcudiyetini de-vam ettirmişse de, daha Herodotos'un

Fetvalarında Hilafeti destekleyen, Gladstone’a karşı İslam cemaatini harekete geçirmeye çalışan Abdullah Quilliam hakkında daha sonraki yıllarda Londra’dan

Mehmet Azim, Çocuk Bahçesi Dergilerinin Ġncelenmesi; Nihat Bayat, Eski Harfli Çocuk Dergilerinin (Çocuk Bahçesi, Çocuk Dünyası) Çocuk Eğitimindeki ĠĢlevleri;