• Sonuç bulunamadı

Tebdil gezenler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tebdil gezenler"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

s

| TARİHTEN

SAHİFELER j

1

'

T

7

ebdil

gezenler

Yazan: Halûk Y,

Şehsiivaroğlu

Osmanlı Padişahları eskidenberi halkın derdlerini öğrenmek, hal­ lerini kontrol etmek üzere kıya­ fetlerini değiştirerek gündüzleri ve geceleri bilinmeyen saatlerde şehir içinde dolaşırlardı.

Tarihimizin muhtelif devirlerinde ki bu gezintiler bazan acı ve bazan da tatlı hatıralar bırakmıştır. II. Osman, IV. Murad gibi şiddetli hükümdarlar tebdil dolaşmaları esnasında bir takım yasaklara ri­ ayet etmeyen kimseleri hemen idam ettirmek suretile şehir hal­ kını korku iie sindirmişlerdi.

Tebdil dolaşmaları esnasında hal­ kın şikâyetleri ve derdleri de öğ­ renilir ve bunlara çareler düşünü­ lürdü. Hoca, derviş, humbaracı ve saire kıyafetlerinde dolaşan bir çok hükümdarlar, rastladıkları fa­ kirlere altınlar ihsan etmişler ve bir çok kimseleri Hızıra raf 1 : ş olmak hulyasile sevindirmişlerdir.

Tebdil gezmek âdeti Tanzimata kadar devam etmiş ve bu suretle son tebdil gezen hükümdar da II. Malımud olmuştur.

Padişahlar kendilerine birer teb­ dil kıyafeti seçerler ve yanlam a aldıkları adamlarile şehrin muhte­ lif ve ücra köşelerine kadar bazan tehlikeli dolaşmaları da göze alır­ lardı. III. Mustafa suyolcu, I. A b- dülhamid softa, III. Selim levend, humbaracı kıyafetine girerlerdi.

Devlet idaresinde ıslahat taraf­ tarı olan ve halkın an’anesine kar­ şı büyük bir cesaretle karşı koy­ maya kalkan II. Osman sevilmiyor ve icraatına büyük bir infial bes­ leniyordu. Kendisi hakkında ma­ lûmat verirken tarafsızlığını mu­ hafaza edemiyen muasırı bulunan bir yabancı genç padişahın hare­ ketlerinden ve şehir içindeki teb­ dil gezintilerinden şöyle bahset­ mektedirler: (Bu hükümdar her suretle nefrete duçar olmuştur. Askerlerin nazarında hakirdir. Ve­ zirler kendisine küskündür. Ule­ ma hareketlerini tel'in eder. Ka­ nunları ve âdetleri değiştiriyor, kaldırıyor, daima evhama ve ha­ yale bağlıdır. Devleti ve ecdadını

1

küçük görmektedir.

Türlü kıyafetlere girerek, mey­ haneleri, fena mahalleri dolaşarak polis vazifesini görmesinden do­ layı kendisini adî ve hürmete şa- van olmıvan bir adam hükmüne koymuştur) (1).

Tebdil dolaşmalarile, yasaklara karşı gelen kimseleri dehşete dü­

şüren hükümdar IV. Muraddı. Kuvvetli, azimkâr ve çok sert ya­ radılışlı olan bu padişah gezinti­ lerinde rastladığı ayyaşlan, tütün içerilen hiç bir şefaat kabul et­ meden, olduklan yerde öldürtü- yordu.

Fakat bir defa İstanbulun meş­ hur as’yaşı (Bekri' Mustafa) yı af­ fetmesi, Bekrinin nedimleri ara­ sına girmesi ve ıV. Muradın da şaraba alışmasile neticelendi.

Sultan Murad, şarab kullanıl­ masını meneden iradesini yenile­ dikten bir müddet sonra bir gece şehirde tebdil olarak dolaşmaya başlamıştı. Bu gezintide, Bekri Mustafa isminde birine tesadüf et­ ti. Mustafa, sarhoş bir haldeydi. Karşısına çıkan TV. Muradı tanı­ mıyordu. Kendisine İstanbulu ve Cariyeoğlunu (2) satın almak tek­ lifinde bulundu.

Padişahların girdikleri kıya­ fetlerden levend kıyafeti IV. Murad bu neşeli ve serazâd adamdan horlanmıştı Ertesi gün kendisini huzuruna getirtti ve gece yaptığı teklifi hatırlattı. (Bekri, pervasızca koynundan bir şişe şa­ rab çıkararak bir dilenciyi cihan­ gir ve en bivaye bir şahsı Zülkar- nevn yapan bu altın renkli m a- yiin, cihanın bütün hâzinelerine üstün olduğunu temin etti. IV. Mu­ rad sarhoşun şetaretli sözlerine şaşmakla beraber şarab şişe­ sini sonuna kadar içti. Bekri Mus­ tafa bundan sonra padişahın birin­ ci işret arkadaşlarmdan birisi ol­ muştu) (3).

18. asrın ikinci varışında Osman­

lI padişahları ıslahat teşebbüsleri-

le daha hareketli bir hale gelmiş bulunan payitaht halkının düşün­ celerini ve temayüllerini kontrol edebilmek üzere tebdil dolaşmala­ rına pek ehemmiyet vermişlerdir.

Bir çok miiesseselerin garplılaş­ masına ciddî surette çalışanlardan III. Mustafa, şehri suyolcu kıya­ fetinde dolaşırdı. İlk zamanlarda padişahın yamnda musahibi Nakşı bulunurdu.

Böyle bir tebdil gezintisinde bir aşk sahnesine nasıl karıştığını ve padişaha ne haber getirdiğini nakletmektedir: (Sultan Mustafa,

bir gün musahibi Nakşı ile tebdil

gezerken uzaktan bir askerin bir kadım öpmekte olduğunu görmüş, derhal keyfiyeti anlaması için Nakşıyı göndermiş. Nakşı, hakika­ ten askerin kadını öpmekte oldu­ ğunu görerek padişaha gelip Zc.rif bir yalan söylemiş, efendim bun­ lar kardeş imiş ve çok zamandan- beri birbirlerine hasret imişler. Şimdi orada ansızırf tesadüf et­ mişler, sabredemeyip öpüşüyorlar demiş. -Nakşının bu sözleri padişa­ hın hoşuna gitmiş, gülerek Nakşı hövle değil amma, iyi yaptın ce­ vabını vermiş.) (4).

Sık tebdil gezintilerüe İstanbul halkının derdlerini öğrenen, asa­ yişin yerinde olup olmadığını kon­ trol eden hükümdarlardan birisi de III. Selimdir. Padişah levend ve humbaracı kıyafetlerine girer, gün­ düzleri, hattâ cumaları ve gecele­ ri İstanbul içinde, Üsküdarda hal­ kın kalabalık olduğu yerlerde do­ laşırdı.

Serkâtibi Ahmed Efendi, pıadi • şahın günlük hayatına dair tuttu­ ğu defterde bu gezintilerden de

bahsetmektedir. Defterde (levend kıyafetile şehir tebdiline teşrif buyurulup) diye başlıyan tarihler vardır.

Padişah, bu tebdil gezilerinde gördüğü mühim şeyleri Sadrazama bildirir ve yolsuzlukların düzeltil­ mesini isterdi. Bir defasında bir fırın önünde rastladığı manzara kendisini müteessir etmiş ve Sad­ razamına şu hattı hümayunu gön­ dermişti. (Benim vezirim. Bugün tebdilen geçerken Divanyolunda fırın önünde kalabalık gördüm. Herifin biri dahi yiyecek ekmek bulamıyoruz diye feryad eyledi. Alimallah mükedder oldum. Şunun bir çaresine bakasun. Zira, Rama­ zanı Şerifte ibadullah zahmet çek­ mek lâyık değildir..) (5).

Son tebdil gezen Osmanlı pa­ dişahı II. Mahmudun bu gezinti­ lere aid hatıralar ve fıkralar pek çoktur. İstanbulu, sanatı ve musi­ kiyi seven hükümdar, tebdil ola­ rak ve gönlünün arzusuna göıe gezintiler yapmaktan hoşlanıyor­ du..

Bir gün yamnda musahibi Said Efendi olarak şehirde tebdil dola­ şırken Güloaşa külhanının olduğu sokağa sapmıştı. O sırada külhan­ dan davudi bir ses geliyordu. Pa­ dişah, musahibinin reyini almadan hemen külhanın yolunu tuttu.

Külhanda bir kütüğün üstüne o - turdu. Yüzünü görmedikleri şahıs gayet güzel bir sesle şarkısına de­ vam ediyordu. Külhancıdan, şar­ kıyı soyliyenin külhanbeylerinin en aklı başında olanlarından Top- kapılı Mehmed olduğunu öğrendi­ ler.

Bu sırada Topkapılı Mehmed, Dede Efendinin II. Mahmuda tariz yollu bestelediği (Çihar attım, şeş oynadım, gene felek yendi beni) şarkısına başlamıştı.

Külhanbeyi Mehmed, bu şarkıyı gür ve davudi sesile o kadar te­ sirli bir surette okumuştu ki pa­ dişah fevkalâde müteheyyiç olmuş ve gözlerinden bir kaç damla yaş dökülmüştü. Giderken külhancıya Mehmede verilmek üzere ihsan bıraktırdı ve sonra da kendisini müezzinleri arasına aldı.

Bir başka gün derviş kıyafetin­ de şehri dolaşan II. Malımud bir dükkânın camekânma asılmış bir resmi seyreden iki çocuğa rastla­ mıştı. Çocuklardan biri ince bir dal üstüne konmuş bir çaylağı tasvir eden resmi tenkid edip yürümüş­ tü...- ■

Bu hareket II. Mahmuduıi dik­ katini çekmiş ve çocukları durdu­ rup resmi neden beğenmedik- rini sormuştu. Resmi beğenmeyen çocuk nasıl beğenelim, koca kuş ince bir dalın üstüne konmuş da dal dimdik duruyor, biraz eğil­ mesi lâzım gelmez miydi, demiş.

Bu dikkati beğenen padişah, ço­ cuklara bir kaç mecidiye vermiş, fakat babamız yasak etti, alama­ yız demişler. II. Mahmud da baba­ nıza söyleyin biz, padişaha rastgel- dik, o verdi, deyin cevabım ver­ mişti.

Bu cevaba karşı resmi beğenmi­ yen çocuk Sultan Mahmudun yü ­ züne biraz alayla bakarak; derviş baba, sen delimisin, eğer, biz pa­ dişaha rastgelmiş olsaydık, o da bi­ ze ihsan vermek isteseydi, çekleri­ miz altınlarla dolardı, demişti.

(1) Hammer tarihi.

(2) Padişahı kasdetmektedir. (3) Hammer tarihi.

(4) Prof. İsmail riakkı Uzunçar şılı. Vakayii Nakşı, Tarih Encüme­ ni Mecmuası.

(5) Enver Ziya Karal. III. Seli­ min hatları.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Harpten sonraki ilk vazife geçen son altı yılda düşman akınlarından tamamen yıkılmış olan 200.000 evi telâfi etmek ve ciddî bir surette hasara uğramış 250.000 evi de tamir

Darbeyi yapanlar toplumu susturmak için ilk kurbanlar ını vermek için zemin hazırlıyordu.. Erdal Eren daha

 - İnsanlar arasındaki toplumsal ilişkilerin yapısını, grup olarak insan davranışlarını inceleyen bilim dalıdır.  - Toplumun içinde yaşayan

Bu tez çalıĢmasında, bir Schiff bazı olan HMPD olarak kısaltılan (Z)-2-(2- (hidroksiimino)-2-(3-metil-3-fenilsiklobütil)etil)-3a,7a-dihidro-1H-isoindol-1,3(2H) dion

Eğer eğrilik tensörü R, sıradaki (3.3.1) eşitliğini sağlıyorsa hemen hemen kosimplektik bir manifolda genelleştirilmiş tekrarlayan manifold denir.. Böylece ispat

Naim 'Evet herkes öyle tanır’ demiş, ama ünlü şair ‘Ben herkesin böyle tanıdığını nerden bileyim’ yanıtını verince yargıç ner- deyse Behçet’in

Ve nihayet, Abdülmecit Efendi Sultan Hamid’in saltanat yıllan esnasında bir iki tanesi ecnebi hocalardan dersler aldığına ve yazlarını geçirdiği Çamlıca’da

Araştırmada, ısı stresi uygulanan bıldırcınlarda, kontrol grubuna göre 300 ve 600 ppm Mg ilave edilen gruplarda tespit edilen heterofil ile H/L ora- nında