• Sonuç bulunamadı

Konya Ereğli Müzesi cam eserleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Konya Ereğli Müzesi cam eserleri"

Copied!
203
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ARKEOLOJİ ANA BİLİM DALI

KLASİK ARKEOLOJİ BİLİM DALI

KONYA EREĞLİ MÜZESİ CAM ESERLERİ

ONUR ŞAHİN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

DOÇ. DR. MEHMET TEKOCAK

Bu çalışma BAP tarafından 18203010 Nolu YL/Doktora tez projesi olarak desteklenmiştir.

(2)

I

(3)

II

(4)

III ÖNSÖZ

Cam, bulunuşu itibariyle oldukça eski bir madde olmasına rağmen ilk cam eserler çok sonraki dönemlerde görülmeye başlanır. Mezopotamya topraklarında keşfedildiği bilinen camın, geniş coğrafyalara yayılması Roma Dönemi’nde gerçekleşecektir. Yunan dünyasında, Arkaik, Klasik ve Hellenistik dönemlerde örnekleri oldukça az olmasına rağmen çok kaliteli eserler üretilmiştir. Anadolu’nun bazı yerleri, özellikle Geç Roma Bizans dönemlerinde, cam üretim merkezleri haline gelmiş ve üretimde söz sahibi olmaya başlamıştır.

Ülkemizde cam çalışmaları her geçen yıl giderek artmaktadır. Bu sayede henüz keşfedilmeyi bekleyen müze koleksiyonları da arkeoloji dünyasına tanıtılmaya başlanmıştır. Ereğli Müzesi’nde yaptığımız çalışmanın ana amacı da şüphesiz bu husustur. Henüz kapsamlı bir çalışma yapılmayan bu konunun aydınlatılması Ereğli Müzesi gibi zengin bir cam koleksiyonuna sahip olan müzenin tanıtılmasına da katkı sağlayacaktır. Müze koleksiyonunda sayı olarak oldukça fazla olan cam eserler, form ve biçim olarak da oldukça zengindir. M.Ö. 6. yüzyıldan başlayarak örneklerini gördüğümüz cam eserler, M.S. 13. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Bu eserleri incelerken dönem içerisinde geçirdikleri değişim ile beraber farklı kültürlerin yansımalarını da görme fırsatı bulduk.

Öncelikli olarak Ereğli Müzesi gibi bünyesinde önemli miktarda cam eser barındıran bir müzede çalışmam hususunda tez konumun belirlenmesinde yardımcı olan danışman hocam Doç. Dr. Mehmet TEKOCAK’ a, uzun bir süre bizleri müzelerine kabul edip çalışmamıza izin veren Ereğli Müze Müdürlüğü ve değerli çalışanlarına sonuz teşekkür ederim. Yine tezimin hazrlanması sırasında yardımlarını esirgemeyen kıymetli arkadaşlarımın her birine teşekkür ederim.

(5)

IV T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı Onur ŞAHİN

Numarası 154203011002

Ana Bilim / Bilim Dalı Arkeoloji/Klasik Arkeoloji

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Doç. Dr. Mehmet Tekocak

Tezin Adı Konya Ereğli Müzesi Cam Eserleri ÖZET

Yurt dışında ve ülkemizde birçok müzede yer alan pişmiş toprak, taş ve metal eserler gibi tıpkı cam eserler de oldukça önemli arkeolojik buluntulardan biridir. Bu eserler kimi zaman cam kap olarak çeşitli amaçlarda kullanırken kimi zaman da süs eşyası olarak kullanılmışlardır. İlk olarak kimlerin bulduğu ve ne zaman kullanılmaya başlandığı tam olarak bilinmeyen camın hikayesi M.Ö. 2. bine dayanmaktadır. İlk örneklerinin Mezopotamya’da bulunması sebebiyle camın bu topraklarda ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Çeşitli uygarlıklar ve coğrafyalarda kullanılmaya başlanan cam, esas etkisini Roma Dönemi’nde göstermiştir. M.Ö. 1. yüzyılda serbest üfleme tekniğinin bulunması ile beraber cam eserlerin gerek sayısında gerekse de üretim merkezlerinde olağanüstü bir artış olmuştur. Bazı süreçlerde kesintiye uğrasa da cam, uzunca bir süre insanoğluna hizmet etmiş ve etmeye de devam etmektedir.

Ereğli Müzesi’nde toplam 101 adet cam eser yer almaktadır. Bu eserlerden 66’sı cam kap olarak değerlendirilmiş 35 tanesi ise takı ve diğer cam eserler grubuna dahil edilmiştir. Bu cam eserler içerisinde alabastron, amphoriskos, şişe, sürahi, tabak, bardak, unguentarium, merhem kabı gibi camlar yer alırken bilezik, pendant gibi objeler takı olarak değerlendirilmiştir. Son olarak düğme ve ağırlık müzedeki diğer cam eserler olarak ele alınmıştır.

Eserlerimiz üzerine yaptığımız çalışma neticesinde bu 101 adet cam eserin formu, işlevi, tarihi ve kökenini saptamaya çalıştık. Elde ettiğimiz veriler bu çalışma sonucunca bilim dünyasına tanıtılacaktır.

(6)

V T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı Onur ŞAHİN

Numarası 154203011002

Ana Bilim / Bilim Dalı Arkeoloji/Klasik Arkeoloji

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Doç. Dr. Mehmet TEKOCAK

Tezin İngilizce Adı The Glass Artefacts From Konya Eregli Museum SUMMARY

Glass artifacts, such as terracotta, stone and metal artifacts, which are found in many museums abroad and in our country, are also one of the most important archaeological finds. These artifacts were sometimes used as glass containers for various purposes while others were used as ornaments. The story of the glass, which was first discovered and unknown, by whom it was found and when it began to be used, It is based on the second millenium B.C. It is accepted that the glass emerged in these lands because of the first examples being found in Mesopotamia. The glass, which started to be used in various civilizations and geographies, showed its main effect in the Roman period. With the discovery of the free blowing technique in the 1st century B.C. there was an extraordinary increase in the number of glass works, as well as in the production centers. In some processes, the glass has been in service for a long time and has continued to do so.

Eregli Museum has a total of 101 pieces of glass works. 66 of these works were evaluated as glass vessels and 35 of them were included in jewelry and other glass works. Glass objects such as alabastron, amphoriskos, bottles, jugs, plates, cups, unguentarium, ointment shells were considered as jewelry, such as bracelets and pendants. Finally, the button and weight are treated as other glass objects in the museum.

We tried to determine the form, function, history and origins of these 101 glass works on the basis of our work on our works. The data we obtain will be introduced to the world of science as a result of this study.

(7)

VI

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ... I TEZ KABUL FORMU... II ÖNSÖZ ... III ÖZET ... IV SUMMARY... V İÇİNDEKİLER ... VI Tez İçerisinde Kullanılan Kısaltmalar ... IX Grafikler Dizini ... X Çizimler Dizini ... XI Resimler Dizini ... XII

1. GİRİŞ... 1

1.1. AMAÇ ... 1

1.2. KAPSAM ... 1

1. 3. YÖNTEM ... 2

2. CAMIN TANIMI VE YAPIM TEKNİKLERİ ... 3

2.1. İç Kalıp Tekniği ... 3

2.2. Döküm ve Kalıp Tekniği ... 5

2.3. Üfleme Tekniği ... 6

2.3.1. Serbest Üfleme Tekniği ... 7

2.3.2. Kalıba Üfleme Tekniği ... 8

2.3.3. Tüp- Üfleme Tekniği ... 9

2.4. Mozaik Cam Tekniği ... 10

2.4.1. Binçiçek Tekniği ... 10

2.4.2. Recitelli ... 11

2.4.3. Şerit Mozaik Cam ... 11

2.4.4. Altın Bantlı Cam ... 12

2.4.5. Kayıp Balmumu Tekniği ... 12

2.5. Ezme Yöntemi ... 13

(8)

VII 3.1. Tunç Çağı ... 14 3.2. Demir Çağı ... 15 3.3. Klasik Dönem ... 16 3.4. Hellenistik Dönem ... 17 3.5. Roma Dönemi ... 18 3.6. Bizans Dönemi ... 21 3.7. İslami Dönem ... 22

4. KONYA EREĞLİ MÜZESİ ... 24

4.1. Konya Ereğli Müzesi Cam Eserleri ... 24

4.1.1. Cam Kaplar ... 25 4.1.1.1. Alabastron ... 26 4.1.1.2. Amphoriskos ... 29 4.1.1.3. Bardak ... 31 4.1.1.4. Tabak ... 33 4.1.1.5. Şişe ... 34

4.1.1.5.1. Tip I Prizmal Gövdeli Şişe ... 34

4.1.1.5.1.1. Tip Ia Yüksek Prizmal Gövdeli Şişe ... 34

4.1.1.5.1.2. Tip Ib Alçak Prizmal Gövdeli Şişe ... 35

4.1.1.5.2. Tip II Küresel Gövdeli Şişe ... 36

4.1.1.5.2.1. Tip IIa Düz Ağızlı Küresel Gövdeli Şişeler ... 37

4.1.1.5.2.2. Tip IIb Kesik Ağızlı Küresel Gövdeli Şişeler... 39

4.1.1.5.2.3. Tip IIc Huni Ağızlı Küresel Gövdeli Şişe ... 40

4.1.1.6. Sürahi ... 41

4.1.1.6.1. Tip I Tek Kulplu Sürahi ... 42

4.1.1.6.1.1. Tip Ia Küresel Gövdeli Tek Kulplu Sürahi ... 42

4.1.1.6.1.2. Tip Ib Basık Küresel Gövdeli Tek Kulplu Sürahi ... 43

4.1.1.6.1.3. Tip Ic Huni Ağızlı Tek Kulplu Sürahi ... 44

4.1.1.6.2. Tip II Huni Ağızlı Sürahi ... 44

4.1.1.6.3. Tip III Çökertme Bezemeli Sürahi ... 47

4.1.1.7. Unguentarium ... 47

4.1.1.7.1. Tip I Tüp Biçimli Unguentarium ... 48

4.1.1.7.2. Tip II İğ Gövdeli Unguentarium ... 50

4.1.1.7.3. Tip III Şamdan Biçimli Unguentarium ... 51

(9)

VIII

4.1.1.7.5. Tip V Bulbous Formlu Unguentarium ... 56

4.1.1.7.6. Tip VI Makara Biçimli Unguentarium ... 57

4.1.1.7.7. Tip VII Çökertme Bezemeli Unguentarium ... 58

4.1.1.8. Merhem Kabı ... 59

4.1.1.8.1. Tip I Küresel Gövdeli Merhem Kabı ... 59

4.1.1.8.2. Tip II Sarkık Gövdeli Merhem Kabı ... 60

4.1.2. Takılar ... 60

4.1.2.1. Bilezikler ... 60

4.1.2.1.1. Süslemesiz Bilezikler ... 62

4.1.2.1.1.1. Tip I Daire Kesitli Bilezikler ... 63

4.1.2.1.1.2. Tip II Yarım Daire Kesitli Bilezikler ... 64

4.1.2.1.1.3. Tip III Dikdörtgen Kesitli Bilezikler ... 64

4.1.2.1.2. Süslemeli Bilezikler ... 65

4.1.2.1.2.1. Tip IV Dikey Kaburgalı Bilezikler ... 65

4.1.2.1.2.2. Tip V Yatay Kaburgalı Bilezikler ... 66

4.1.2.1.2.3. TİP VI Spiral Kıvrımlı Bilezikler ... 67

4.1.2.2. Pendant ... 68

4.1.2.2.1. Tip I İnsan Başı Biçimli Pendant ... 69

4.1.2.2.2. Tip II Disk Biçimli Pendant ... 69

4.1.3. Diğer Cam Eserler ... 71

4.1.3.1. Düğme ... 71

4.1.3.2. Ağırlık ... 71

5. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ ... 72

KATALOG ... 75

(10)

IX

Tez İçerisinde Kullanılan Kısaltmalar

A.Ç. : Ağız Çağı

AJA : American Journal of Archaeology

CM. : Santimetre Çev. : Çeviren Çiz. : Çizim Ed. : Editör Fig. : Figür Foto : Fotoğraf Gen. : Genişlik K.Ç. : Kaide Çapı

Kat. No. : Katalog Numarası

M.Ö. ; Milattan Önce M.S. : Milattan Sonra No. : Numara PP. : Paper Pl. : Plate Res. : Resim S. : Sayfa

T.Ş.C.F.A.Ş. : Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları Anonim Şirketi

Vol. : Volume

(11)

X

Grafikler Dizini

Grafik 1 : Ereğli Müzesi cam eserlerinin türlerine göre dağılımı Grafik 2 : Müzedeki cam eserlerin kap formlarına göre dağılımı Grafik 3 : Ereğli Müzesi’ndeki şişelerin tiplere göre dağılımı

Grafik 4 : Ereğli Müzesi’ndeki küresel gövdeli şişelerin alt tiplere göre dağılımı Grafik 5 : Ereğli Müzesi’ndeki sürahilerin tiplere göre dağılımı

Grafik 6 : Ereğli Müzesi’ndeki unguentariumların tiplere göre dağılımı Grafik 7 : Ereğli Müzesi’ndeki unguentariumların tarihsel dağılımı Grafik 8 : Ereğli Müzesi’ndeki bileziklerin dağılımı

Grafik 9 : Süslemesiz bileziklerin tiplere göre dağılımı Grafik 10 : Süslemeli bileziklerin tiplere göre dağılımı Grafik 11 : Pendantların tiplere göre dağılımı

(12)

XI

Çizimler Dizini Çizim 1 : İç kalıp tekniği

Çizim 2 : Kalıp tekniği

Çizim 3 : Serbest üfleme tekniği

Çizim 4 : Kalıba üfleme tekniği

Çizim 5 : Tüp üfleme tekniği

(13)

XII

Resimler Dizini

Resim 1 : İç kalıp tekniği 3D modellemesi

Resim 2 : Döküm ve kalıp tekniği 3D modellemesi

Resim 3 : Serbest üfleme tekniği tekniği 3D modellemesi

Resim 4 : Kalıba üfleme tekniği 3D modellemesi

Resim 5 : Tüp üfleme tekniği 3D modellemesi

Resim 6 : Binçiçek tekniği 3D modellemesi

Resim 7 : Şerit mozaik tekniği 3D modellemesi

(14)

1 1. GİRİŞ

Günümüzde yaşamın birçok alanında karşılaştığımız camın kullanım alanı, her geçen zaman daha da genişlemektedir. Cam yalnız günümüzde değil Antik Çağ’da da oldukça popülerdir. O dönemlere baktığımızda camın, sofralarda sıvı koymak, kozmetik ürünlerini saklamak, ölen kişiye mezar armağanı olarak hediye etmek ve yapıların mimarisinde pencere boşluklarını kapatmak gibi çok yönlü olarak kullanıldığını biliyoruz. Bu kadar kullanım alanı geniş olan objelerin çeşitli müze koleksiyonlarında da zengin repertuarlarının olması şaşırtıcı değildir. Ereğli Müzesi de bu müzelerden biridir. Müze içerisinde neredeyse tamamı satın alma yolu ile müzeye kazandırılan onlarca cam eser bulunmaktadır. Tezimiz kapsamına dahil ettiğimiz 101 adet cam eserin yalnız bir tanesi müzenin geçmiş yıllarda yapmış olduğu kurtarma kazılarında ortaya çıkarılmıştır. Geri kalan 100 eserin tamamı satın alma yolu ile müzeye kazandırılmıştır. Bu eserleri tez çalışmamız neticesinde mümkün olduğunca tarihlemeye çalışırken kökenlerine ilişkin veriler sunup çıkarımlarda bulunmaya çalıştık.

1.1. AMAÇ

Ülkemizin birçok yerinde her yıl onlarca kazı çalışması yürütülmektedir. Bu kazılarda çeşitli buluntular ele geçirilmekte ve arkeoloji dünyasına tanıtılmaktadır. Cam eserler son yıllara kadar üzerinde pek fazla durulmayan arkeolojik buluntulardan biri olmuştur. Bunun da sebebi yapısı gereği sağlam şekilde bulunmaları oldukça güç olan cam eserlerin, elle tutulur veriler vermesinin zor olması ve kazılarda pek fazla önemsenmemesindendir. Ancak son yıllarda cam konulu yayınların arttığını görmekteyiz. İlk örneklerini yurtdışı müzelerinde gördüğümüz bir çeşit katalog çalışmalarının, artık ülkemizdeki birçok müzede de yapılmaya başlanıp eserlerin bilim alemine tanıtılması son derece faydalıdır. Bu sayede bizlerde benzer örneklerine karşılaştığımız eserleri kıyaslayabileceğimiz somut bilgilere ulaşmakta kolaylık sağlıyoruz.

Ereğli Müze Koleksiyonu’nda yer alan cam eserler henüz bilim dünyasına tanıtılmamış eserlerdendir. Buluntu yerleri bilinmeyen bu eserler üzerine yaptığımız çalışmada asıl amacımız henüz değeri bilinmeyen bu zengin koleksiyonu bilim dünyasına sunmak ve gerekli ilgili görmesini sağlamaktır.

1.2. KAPSAM

Ereğli Müzesi’nde yer alan toplam 101 adet cam eser içerisinde Klasik Dönem’ den başlayarak M.S. 13. yüzyıla kadar uzunca bir süre kullanılagelen çeşitli formlar bulunmaktadır. Bu eserler Ereğli çevresi, Karaman, Ankara, Konya ve Merzifon gibi birbirinden bağımsız yerlerden satın alma yolu ile müzeye kazandırılmıştır. Dolayısıyla

(15)

2

buluntu yerlerine göre herhangi bir veri sunamayacağımız bu eserler üzerine ancak benzer örneklerinden yola çıkarak bir takım çıkarımlarda bulunabiliriz.

Eserlerimizi öncelikli olarak kullanım işlevlerine göre cam kap ve takı olarak iki ana başlığa ayırdık. Daha sonra bu eserler form ve biçimlerine göre çeşitli alt başlıklar halinde incelenmiştir.

1. 3. YÖNTEM

“Konya Ereğli Müzesi Cam Eserleri” konu başlıklı tezimiz üç ana bölümde ele alınmıştır. Birinci bölümde camın tanımı ve yapım teknikleri üzerine detaylı bilgiler verilmiştir. Cam teknikleri hem tanımlarla ifade edilmiş hem de görsel şekillerle ifade edilmeye çalışılmıştır. İkinci bölümde camın bulunuşundan, günümüze kadar geçirdiği evreler dönemsel başlıklar halinde ele alınmıştır. Bu sayede camın uzun soluklu serüveni hakkında kapsamlı bilgiler elde edilmiştir. Üçüncü bölümde ise Ereğli Müzesi’nde bulunan cam eserler tanıtılmıştır. Bu tanıtma öncelikli olarak eserler hakkında kapsamlı bilgiler vermekle başlayıp daha sonra katalog çalışması ile sonlanmaktadır.

Tezimiz kapsamında ilk olarak Ereğli Müzesi’nde bir müze çalışması yapılmıştır. Bu çalışma kapsamında tüm eserler tek tek fotoğraflanmış ve el çizimleri yapılmıştır. Daha sonra literatür çalışması yürütülmüş ve müzedeki eserlerimize en yakın benzer camlar üzerine kapsamlı taramalar yapılmıştır. Bu hususta bir diğer aşama el çizimi yapılan cam eserlerimizin bilgisayar ortamında dijital çizimlerinin yapılmasıdır. Bu sayede eserlerin form ve biçimleri daha belirgin bir hal almaktadır.

Çalışmamız sonucunda Ereğli Müzesi’ndeki cam eserlerin katalog işlemi yapılmış analoji yöntemi ile benzer örnekleri saptanmıştır. Burada en önemli işlemlerden birisi de bu kapların buluntu yeri belli olmasa da kökenleri hakkında bilgilere ulaşmaktır. Çalışma kapsamında yaptığımız analoji yöntemi aracılığı ile bu konuda bazı veriler elde etmiş olduk.

(16)

3

2. CAMIN TANIMI VE YAPIM TEKNİKLERİ

Cam bünyesinde silis, potas, soda ve kireç gibi bir takım katkı maddelerinin olduğu ve bu maddelerin yüksek derecedeki bir sıcaklıkta eritilmesi ile elde edilen moleküllü yapıya sahip homojen bir materyaldir1.Bununla beraber sodyum, potasyum oksit ve kalsiyum gibi elementler ilave edilerek camın oluşturulduğunu söyleyebiliriz2. TDK’ye göre ise cam; soda veya potas katılmış silisli kumun ateşte eritilmesiyle yapılan sert, saydam ve çabuk kırılır cisim olarak tanımlanmıştır. Kumdan silisyum dioksit (Si 02), kireçtaşından kalsiyum karbonat (CaCO3) ve sodadan sodyum karbonat (Na2CO3) gibi bileşenler doğada doğal halde bulunur ve cam üretiminde kullanılır. Bu bileşenlerin oranları dönemsel olarak ve üretim yerlerine göre değişkenlikler göstermekle beraber günümüzde ve Roma Dönemi’nde %72 silisyum dioksit, %15 sodyum karbonat ve %13 kalsiyum karbonat şeklinde oluşmaktadır.3 Tüm elementler ve bileşenler 900 - 1000 °C ye kadar çıkan fırınlarda eritilerek cam üretim işlemi yapılabilmektedir4.

Kumun içerisinde bulunan maddeler renklenmeyi önleyici bir özellik sergilediklerinden dolayı yukarıda bahsettiğimiz karışıma manganez oksit ve nikel oksit gibi elementler ilave edilir5.Ayrıca bazı elementler bu karışımlara eklenerek farklı renklerde cam elde edilmektedir. Örneğin bakır oksit ve kobalt oksit ilave edilmesi ile mavi, demir oksit ilave dilmesi ile yeşil, manganez oksit ilave edilmesi ile mor, eflatun renkleri, gümüş ilave edilmesi ile sarı, altın ilave edilmesi ile pembe ve kırmızı, antimon ilave edilmesi ile opak, çinko ve kalay ilave edilmesi ile beyaz renk elde edilebilmektedir6.

2.1. İç Kalıp Tekniği

Serbest üfleme tekniğinin geliştirilmesinden önce en çok kullanılan cam üretim tekniğidir7. Üretimin ana merkezi Geç Bronz Çağ’da Mezopotamya ve Mısır olurken Mısır

örneklerinin Levant, Ege, Kıbrıs ve daha batıya kadar gittiğini yani Mezopotamya örneklerinden daha geniş sınırlara ulaştığını göstermektedir8. Bilinen en eski iç kalıp teknik

kullanımı ile elde edilen cam kap Tell Açana’da ele geçirilmiş ve M.Ö. 16. yüzyıla tarihlendirilmiştir9. Bunun dışında M.Ö. 15. yüzyılda Ur ve Tell Al- Rimah kazılarında cam

1 Harden 1987, 303. 2 Özet 1987, 587. 3 Özgümüş 2000, 3; Yağcı 1993, 12. 4 Rehren 2000, 15. 5 Öztürk 2012b, 15. 6 Yağcı 1993, 15. 7 Barag 1985, 31. 8 Harden 1981, 31. 9 Grossman 2002, 7.

(17)

4

buluntularına rastlanılmıştır10. Eskiden kalıp malzemesinin kum olmasından dolayı kum-kalıp

tekniği olarak isimlendirilse de bu terimden vazgeçilmiş ve iç kalıp tekniği denmeye başlanmıştır11. Tekniğin uygulama aşaması ise şu şekildedir; metal bir çubuk üzerine kum

veya kilden oluşturulmuş bir kalıp cama batırılır, cidar kalınlığı belirlenip düz bir zemin üzerinde şekline verilmek istenen şekle göre hareket ettirilir12. Pota denen alet ile akışkan

durumdaki cama verilen hareket bu sayede daha homojen bir şekilde dağılmış olmaktadır13. Kulp, kaide ve ağız kısımları ise soğuduktan sonra ilave edilmektedir14. Bu tekniğin bir çeşidi

olan çubuk kalıp tekniği olarak isimlendirilen bir terim ortaya çıkmıştır ki bunun özellikle ince uzun kaplar için kullanıldığını söyleyebiliriz. Süslemelerde ise renkli cam iplikleri tercih edilmektedir15. Bu teknik geniş ve açık kap formlarının yapımında çok tercih edilmemiş ve 10-20 cm.’lik kaplar için kullanılsa da uzun yıllar boyunca hizmet vermeye devam etmiştir16.

Çizim 1: İç Kalıp Tekniği Çizimi (Grossman 2002, Çizim 3)

Resim 1: İç Kalıp Tekniğinin 3D Modellemesi ( Eker – Eker 2016, Şekil 2)

10 Atik 1990, 16. 11 Özgümüş 2000, 5. 12 Grose 1989, 31. 13 Schuler 1962, 33. 14 Yağcı 1993, 23. 15 Israeli nd 1. 16 Yağcı 1993, 25.

(18)

5

İç kalıp tekniği her ne kadar erken dönemlerde ortaya çıksa da asıl olarak M.Ö. 6. yüzyılda cam endüstrisinin canlanması ile çeşitli formlarda tekrar karşımıza çıkmaktadır. İç kalıp tekniğinin kronolojisi ve tipolojisi birçok araştırmacı tarafından yapılmıştır. Bunlardan D. B. Harden şu şekilde bir kronoloji oluşturmuştur17;

I. Mezopotamya Grubu: M.Ö.7. yüzyıl- Erken 6. yüzyıl II. 1. Akdeniz Grubu: M.Ö. 6. yüzyıl ortası ile Erken 4. yüzyıl III. 2. Akdeniz Grubu: M.Ö. 4. yüzyıl ile Erken 3. yüzyıl IV. 3. Akdeniz Grubu: M.Ö. 3. yüzyıl ile Geç 1. yüzyıl V. İtalya Grubu: M.Ö. Geç 7. yüzyıl ile Erken 4. yüzyıl

İç kalıp tekniğinde yapılan bir başka tipolojik kronoloji ise D. F. Grose tarafından yapılmıştır. Bu tipoloji ise şu şekildedir18;

I. Akdeniz Grubu: M.Ö. Geç 6. yüzyıl ile Erken 4. yüzyıl II. Akdeniz Grubu: M.Ö. 4. yüzyıl ile Geç 3. yüzyıl III. Akdeniz Grubu: M.Ö. 2. yüzyıl- M.S. 1. yüzyıl

Bu teknik kronolojik verilerden de görüldüğü üzere en erken M.Ö 7. yüzyıldan M.S. 1. yüzyıla kadar uzunca bir süre kullanılagelmiştir. Alabastron, amphoriskos, oinochoe ve aryballos gibi kapalı ve derinliği fazla olmayan kaplar bu teknikle yapılmış olup Doğu Akdeniz, Kıta Yunanistan ve İtalya gibi bölgelerde yaygın olarak kullanılmıştır19.

2.2. Döküm ve Kalıp Tekniği

En erken kullanılan cam üretim tekniğidir20. M.Ö. 3. binde özellikle Mısır’da

kullanıldığı bilinmektedir. Ancak bu teknikte asıl gelişim dönemi ise M.Ö.1. binin 2. yarısında meydana gelmiştir.21 Taş, seramik ve metalden yapılan kalıpların içerisine eriyik

vaziyetteki camın dökülmesi işlemi sonucu meydana gelmektedir. Daha sonra kalıptan çıkarılan cam malzeme üzerinde rötuşlama yapılır22. Bu teknik diğer tekniklere kıyasla daha

farklı biçim yelpazesi sunması açısından oldukça kullanışlıdır23.

Kalıba basma tekniğinde ise potada eritilmiş vaziyetteki camın bir dış kalıp içerisinde koyulması ve sert bir cisim yardımıyla sıkıştırılması sonucu oluşmaktadır. Burada da kalıptan çıkarılan cam üzerinde bir takım işlemler benzer şekilde yapılır24.

17 Harden 1981, 1951. 18 Grose 1989, 131. 19 Baybo 2003,19. 20 Öztürk 2012b, 22. 21 Gürler 2000, 7. 22 Özgümüş 2000, 7. 23 Grose 1989,31. 24 Karpuz 2014, 20.

(19)

6

Bu teknik ile çok parçalı monokrom cam kâselerin yapımında kullanılırken, polykrom cam vazoların üretiminde iki parçalı bir kalıba ihtiyaç duyulmaktadır25.

Çizim 2: Kalıp Tekniği Çizimi (Grossman 2002, Çizim 6a, 6b)

Resim 2: Döküm ve Kalıp Tekniği 3D Modellemesi (Eker –Eker 2016, Şekil 10-14)

2.3. Üfleme Tekniği

Üfleme tekniğinin nerede ve kimler tarafından bulunduğu konusunda belirsizlik hakim olsa da yapılan kazılar neticesinde M.Ö.1 yüzyılın ortalarında Suriye-Filistin bölgelerinde bulunduğu tahmin edilmektedir26. Cladius- Nero döneminde İç kalıp tekniği terkedilmiş ve

üfleme tekniği ile beraber doğudan ustalar gelerek İtalya’da ve Roma İmparatorluğu’nun batı şehirlerinde üretimi canlandırmışlardır27. Bu teknik genel itibariyle metal bir pota ucuna

alınan camın döndürülüp üflenmesi esasına dayanmaktadır28. Bu tekniğin farklı uygulamaları

mevcuttur. Üfleme tekniğinde en eski buluntu Lut Gölü yakınlarındaki Ein Gedi kaya mezarındaki M.Ö. 1. yüzyıla tarihlendirilen cam şişedir29.

25 Yağcı 1993, 26-27. 26 Lightfoot 1989, 69. 27 Barag 1985, 91. 28 Özgümüş 2000, 9. 29 Yağcı 1993, 45.

(20)

7 2.3.1. Serbest Üfleme Tekniği

Bu teknik camın ortaya çıkışından itibaren keşfedilen en önemli buluş olarak nitelendirilmektedir. Herhangi bir kalıp kullanılmamaktadır. Isıtılan pota önce suda soğutulur ki böylelikle cama yapışması önlenir daha sonra üfleme işlemine geçirilir. Burada noble adı verilen bir çubuk, her iki taraftan tutturulan camın düşme olasılığını ortadan kaldırmaya yaramaktadır30. Üretilen kap tekrar ısıtılarak şekillendirilir. Bu esnada çeşitli aletler yardımı

ile cam kabın üzerinde farklı şekiller verilebilir31. Son aşamada ise kabın üzerinde desenler

verilir ve perdahlama işlemi yapılır32.

Serbest üfleme tekniğinin bulunuşunun en önemli noktası cam üretiminde artık seri üretime geçilmiş olmasıdır. Bu teknikle yapılan ilk kaplar Toscania’da bulunan Etrüsk mezarlarında M.Ö. 1. yüzyıla tarihlendirilen kaplardır33. Bunun dışında İsrail’in Jewish

Quarterda kazılarında ortaya çıkarılan bir grup vazo da erken örneklerdendir. Roma Dönemi’nde özellikle Agustus Dönemi’nden hemen sonra Mısır’dan Akdeniz’ e ve İtalya’ya kadar birçok coğrafyada kullanılması bu durumu özetlemektedir34.

Çizim 3: Serbest Üfleme Tekniği Çizim (Eker 2010, Çizim 6)

30 Öztürk 2012b, 24. 31 Demir 1998, 18. 32 Grose 1989, 33. 33 Isıngs 1957, 2 34 Öztürk 2012b, 24.

(21)

8

Resim 3: Serbest Üfleme Tekniği 3D Modellemesi (Eker – Eker 2016, Şekil 18)

2.3.2. Kalıba Üfleme Tekniği

Genel itibariyle serbest üfleme tekniğine benzemekle beraber pişmiş toprak, taş veya tahtadan yapılan kalıpların kullanılması bakımından ilk teknikten ayrılmaktadır. Üfleme işlemi süresince pota ucunda kalan cam genişleyip tüm kalıbın kapladığı hacme ulaşıncaya dek şişirilir. Bu esnada camın sıcaklığı 1000 °C’ye ulaşabilmektedir. Bu işlemler yapılırken bir veya birden fazla kalıp aynı anda kullanılabilmektedir35. Kalıplara daha önceden verilen

desenler cam objenin üzerine aksettirilmiş olurdu. Kalıba üfleme tekniği, serbest üfleme tekniğinin gelişmesinin de bir sonucu olarak M.S. 1. yüzyılın ikinci çeyreğinde ortaya çıkmıştır36.

Çizim 4: Kalba Üfleme Tekniği Çizim (Eker 2010, Çizim 8)

35 Yağcı 1993, 29.

(22)

9

Resim 4: Kalıba Üfleme Tekniği3D Modellemesi ( Eker – Eker 2016, Şekil 21)

2.3.3. Tüp- Üfleme Tekniği

Bu teknikte pipo/pota yerine cam tüp kullanılmaktadır. Tüpün bir ucunu sıkıştırıp kapatarak diğer uçtan üfleyip kapalı tarafın şişirilmesi sonuç oluşmaktadır. Tüpün bu işlem sonucunda kalan artık kısmı kırılır37. Bu tekniğin daha erken dönemlerde kullanıldığı

bilinmektedir38.

Çizim 5: Tüp Üfleme Tekniği Çizimi (Özgümüş 2000, Çizim 9)

Resim 5: Tüp Üfleme Tekniği 3D Modellemesi ( Eker – Eker 2016, Şekil 20)

37 Özgümüş 2000, 9.

(23)

10 2.4. Mozaik Cam Tekniği

Kökeni yine Mezopotamya’ya M.Ö. 15. yüzyıla uzanan bir cam yapım tekniği olan mozaik cam tekniğine ilk kez Tell el- Rimah, ve Aqar Quf kazılarında ortaya çıkarılan cam buluntularında rastlanılmıştır39 İlk örneklerine baktığımız zaman tek renkli çubuk parçalarının

farklı desenler ortaya çıkaracak biçimde elden geçirilmesi sonucunda yapılırken daha sonraları çok renkli çubuklar bu tekniğin kullanımına dahil olmuştur40. Cam ustası monokrom

çubukları bir araya getirerek ısıtır ve sonucunda çok renkli çubuklar meydana getirir. Oluşan yeni çubuklar kesilir. Kesilen camlar birbirleri ile temas sağlayıp tutunmaları amacıyla ikinci bir kalıba konur ve tekrar ısıtılmak üzere fırınlanır41. Bu teknik farklı alt kategorilerle

kullanılmıştır. Bu ayrım genellikle tekniğin yapımında kullanılan çubukların dizilişine göre bir takım farklılıklar göstermektedir.

2.4.1. Binçiçek Tekniği

Bilim dünyasında “millefiori” olarak da bilinen bu tekniğin kökeni M.Ö. 15. yüzyıla uzanmaktadır. Aslında mozaik cam tekniği kısmında yaptığımız açıklama kısmı binçiçek tekniği içinde geçerlidir. Ancak bazı araştırmacılar binçiçek tekniğini cam mozaik tekniğinin bir alt kategorisine dahil etmişlerdir. Camdan yapılan renkli çubuklar yapılmak istenen camın biçiminde bir kalıp içine sıralanır ve bağlanır. Diğer yüzde de bir destek oluşturulur. Bu destek camın ısı müdahalesine maruz kaldığı esnada dağılmasını engellemektedir. Bu teknik neticesinde cam çubukların ve renkli parçaların farklı kalıplar sayesinde çeşitli şekiller oluşturulması ve parlak canlı sonuçlar elde edilmesi amaçlanmıştır. Ancak bunun yanında camlaşan karışımın kalıba yapılması ve pürüzlenme sorunu doğmaktadır. Bu nedenden dolayı camın perdahlanması da gerekmektedir. Tüm bunların yanında özellikle süs eşyalarında oldukça fazla kullanılagelen bir teknik olarak karışımıza çıkmaktadır42.

39 Goldstein 1979, 29.

40 Barag 1985, 31.

41 Grose 1989, 32-33; Özgümüş 2000, 6.

(24)

11

Resim 6: Binçiçek Teknik 3D Modellemesi (Eker – Eker 2016, Şekil 6)

2.4.2. Recitelli

Genellikle kase yapımında kullanılan bu teknik iki şekilde karşımıza çıkmaktadır. Birinci şekliyle, tek parça sıcak cam çubuk sarılarak kaba istenen şekil verilir. Bir diğer şekilde ise kubbe şeklindeki kalıbın üzerine sarılması ile yapılmaktadır43. Ağ görüntüsü alan

kap, cam çubuklarla beraber sarılmış opak beyaz ve renkli ipliklerden oluşmaktadır44.

2.4.3. Şerit Mozaik Cam

Yan yana çubukların dizilmesi şeklinde gerçekleştirilen bu teknikte renkli şeritler kabın yüzeyine paralel olarak uzanmaktadır45. Burada paralel olarak dizilen çubukların dikine

kesen ve kaseyi dört parçaya bölecek renkli çubuklar bulunur. Ayrıca bu teknikle farklı renlerdeki cam çubukların damarlı yapıya meyil vermesi de sağlanabilir46.

Resim 7: Şerit Mozaik Teknik 3D Modellemesi ( Eker – Eker 2016, Şekil 8)

43 Eker 2014, 88.

44 Atik 1990, 69.

45 Özgümüş 2000, 7.

(25)

12 2.4.4. Altın Bantlı Cam

Teknik, genel itibari ile şerit mozaik cam tekniğine benzemekle beraber bir takım farklılıklar içermektedir. Bu fark ise; şeritlerden en az birinin iki renksiz tabaka arasına yerleştirilmiş altın varaktan oluşmasıdır. Kabın şekillendirilmesi sırasında sözünü ettiğimiz altın varak dağılır ve artık ışık saçarak göz alıcı bir etkiye sahip olur47.

2.4.5. Kayıp Balmumu Tekniği

“Cire perdue” olarak da bilinen ve kalıba döküm tekniğinin daha gelişmiş bir şekli olan bu teknikte kalıba döküm tekniğine nazaran daha zengin çeşitli formlar elde edilmiştir48.

Alçı veya kumdan kubbeyi andıran bir şekil verilerek kurutulur. Kuruyan kalıbın üzerine kaburga görüntüsü verecek şekilde sıcak haldeki mum dökülür. Cam parçalarının konulmasına olanak sağlaması amacıyla tepesine bir miktar mum konur ve alçı ile kaplanır49.

İki parçalı kalıp ısıtılınca içindeki balmumu akar ve kaburgalar boşalır. Kalıbın içine atılan cam parçaları yüksek sıcaklıkta eriyerek kalıbın şeklini alır50.

Çizim 6:Kayıp Balmumu Tekniği Çizimi (Kurup 2015, Çizim 5)

Resim 8: Kayıp Balmumu Tekniği 3D Modellemesi (Eker – Eker 2016, Şekil 12) 47 Özgümüş 2000,7; Atik 1990, 70; Demir 2013, 33. 48 Yağcı 1993, 28. 49 Küçükerman 1978, 63; Eker 2014, 89; Özgümüş 2013, 11. 50 Özgümüş 2000, 7; Yağcı 1993, 28.

(26)

13 2.5. Ezme Yöntemi

Camın icadından günümüze kadar kullanılagelen oldukça basit bir yöntemdir. Eriyik durumdaki camın uygun bir yüzey üzerinde veya kalıp içerisinde ezilerek sıkılaşması şekline dayanmaktadır. Sonucunda basit sonuçlar çıkmaktadır. Bu teknikte fazla süsleme yapılmayı kısıtlamaktadır. Zaman içerisinde gelişmeler gösteren bu teknik üzerine fazla bir ilerleme kat edilememekle beraber özellikle Akdeniz coğrafyasında kullanıldığı bilinmektedir51.

(27)

14 3. CAMIN TARİHSEL GELİŞİMİ 3.1. Tunç Çağı

Elimizdeki arkeolojik veriler cam yapımının Mezopotamya’da M.Ö. 3. binde keşfedildiğini ortaya koymaktadır52. Erken dönemlerde cam, değerli taşlara bir alternatif

oluşturması amacıyla üretildiklerinden dolayı şeffaf olmayıp oldukça parlak renklerdedirler. Bu camlar en çok boncuk üretiminde kullanılırken bunun dışında mühür, çubuk gibi küçük objelerin kullanımında da tercih edilmiştir. Eridu’da Amar-Sin Dönemi’ne ait olduğu tahmin edilen ve kazılarda ortaya çıkarılan mavi renkli cam topağı, ilk buluntular arasında yer alır ve M.Ö. 21. yüzyıla tarihlendirilir53. Camdan yapılmış en erken kaplara M.Ö. 16. yüzyıl

sonlarında Tell Acana yerleşiminde rastlanıldığı bilinse de ilk üretim kuzey Mezopotamya’da Hurri- Mitanni Krallığı sınırlarında yapılmış olup bunlar iç kalıp tekniğinin ilk kullanımına ait küçük şişe, bardak ve kadeh gibi objelerdir.54 Bu dönemlerde cam yapımı için Suriye ve

Filistin bölgelerine bir bağlılığın olduğu bilinirken Asur’da Sargon II döneminde cam üretiminin yapıldığı bilinmektedir55. İç kalıp tekniğinin Mısır’da III. Tutmozis (1504-145) ile

görülmeye başlanması ile birlikte cam üretiminde önemli adımlar atılmaya başlanış ve bu durum 14. yüzyıla kadar devam etmiştir56. Bu yüzyıla gelindiğinde cam endüstrisi firavun III.

Amenhotep himayesinde önemli ilerlemeler sarf etmiş; büyük küçük kaplar, amphoriskoslar, krateriskoslar ve kozmetik ürünleri için çeşitli büyüklükteki kaplar üretilmeye başlanmıştır57.

Bu kaplar koyu mavi, turkuaz ve sarı renklerde üretilmişlerdir58. Mısır’da bu dönem cam

yapımı büyük teknik ve sanatsal aşamaları bir bütün olarak ilerlemiştir59. Mısır kaplarının

karakteristik özelliği 19. Hanedan ve Amarna Dönemi’nde oluşturulmuş, bu dönem Mısır’ın tamamında cam üretilirken üretilen camların Çin’e ihraç edildikleri bilinmektedir60. Bu

dönemlerde Yunan coğrafyasında Miken Geç Helladik olarak isimlendiren dönemlerde özellikle mercimek formlu şişe gibi büyük ölçekli kapların üretildiği bilinmektedir61.

Geç Tunç Çağı’na gelindiğinde en önemli buluntulardan birisi Kaş- Uluburun batığıdır. Birçok kıymetli eşya ile birlikte yaklaşık 175 cam ingotun bu batık içerisinde

52 Grossmann 2002, 6,

53 Barag 1985, 111; Grose 1989, 45.

54 Goldstein 1979, 34; Lightfoot- Arslan 1992, 14; Barag 1985, 36-40; Grose 1989, 46.

55 Brill 1963, 123. 56 Luckner 1994, 8. 57 Lightfoot- Arslan 1992, 14 58 Von Saldern 1966, 6. 59 Folk-Hoops 1982, 455-466. 60 Barag 2003, 35. 61 Grose 1989, 56.

(28)

15

bulunduğu bilinmektedir62. Rotası konusunda kesin bir bilgi bulunmayan geminin kabul gören

inanışa göre Suriye’den Ege’ye oradan da Hitit topraklarına kargo ulaştırmak amacıyla yola çıktığı varsayılmaktadır. Dolayısıyla söz konusu batık aslında Anadolu’ ya camın gelişi ve gelişimi açısından oldukça önemli bir buluntudur63. Ayrıca bir diğer husus; bu dönemde cam

üretiminin deniz aşırı ticarette de artık adından söz edilir bir duruma geldiğini göstermektedir. Anadolu’da cam Tunç Çağı’nda bilinse de çok az üretilmiştir. Bunlardan en erken tarihli olanı Boğazköy- Büyükkale IV. tabakada ortaya çıkarılan ve M.Ö. 1700’lere tarihlenen taş boncuktur64. Bunun dışında M.Ö. 14. yüzyıla kadar farklı yerlerde üretilmiş pendant, rozet ve boncuk gibi cam objeler kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Avrupa’da Tunç Çağı başları M.Ö. 13-12. yüzyıllara denk gelirken burada camın varlığı bilinse de üretim ile ilgili bilgiler oldukça kısıtlıdır65.

3.2. Demir Çağı

M.Ö. 12. yüzyıldan sonra Mezopotamya’da önemli devletlerin yıkılması ve sonrasında başlayan karanlık dönem, her alanda olduğu gibi cam endüstrini de etkilemiştir. Elimizde bu dönemde cam ile ilgili somut veriler bulunmamakla beraber bu dönem yaklaşık olarak 4 yüzyıl kadar sürmüştür. Cam üretimi ile ilgili bilgilerimiz bu karanlık dönem sonrasında M.Ö. 1. binde tekrar belirmeye başlar. Demir Çağı’na ait kapları Bronz Çağı kaplarından görünüş ve teknik bakımından ayrılmaktadır. Burada kalıplama yöntemi ile yapılmış ve dekoratif unsurların değiştiği kaplar karşımıza çıkmaktadır66. Bu kaplar iç kalıp tekniğinin kullanıldığı

kaplara nispeten daha pahalıdır. Bu döneme ait en eski buluntulardan biri İran’da bulunan Hasanlı’ya ait bardak parçasıdır67. Bu yüzyılda hem döküm hem de iç kalıp tekniği sevilerek

kullanılmış, özellikle iç kalıp tekniğinde armudi veya oval oval şişeler ve alabastronların üretildiği görülmektedir68.

Camın büyük ölçekte ilk kullanımı Fenike’de M.Ö. 1. binde fildişinden yapılmış eşyaların üzerindeki detayları verebilmesi açısından kakma tekniğinin kullanılması sonucu meydana gelmiştir69. M.Ö. 8.yüzyılda Fenikelilerin cam üretimi yeniden canlandırdığına ve

62 Monroe 2008, 26-29. 63 Rehren 2006, 540-542. 64 Eker 2014, 28. 65 Henderson 1988, 435. 66 Öztürk 2012b, 18. 67 Barag 1985, 18. 68 Özgümüş 2013, 32. 69 Lightfoot- Arslan 1992, 15.

(29)

16

Mısır ürünlerini Ege adalarına taşıdıklarına tanık oluyoruz70. M.Ö. 7. yüzyıla kadar geçen bir

yüzyıl boyunca cam yapımı konusunda Doğu Akdeniz’de canlılık görülmektedir. Bu dönemde üretilen kaplar aynı coğrafyada üretilen eski örneklerden farklı olarak Greek vazolarına çağdaş figürlerin kullanıldığı, ayrıca günlük yaşamda sıradan insanlarında kullanabildiği ürünler üretilmeye başlanmıştır71. Bu dönem cam üretimine ilişkin yazıtlı

tabletlerdir. Asur kralı Assurbanipal (M.Ö. 668-627)’ in kütüphanesinde bulunan tablette cam yapımına ilişkin ifadelerin geçtiği bilinmektedir72. Nimrud ve Irak sınırlarında üretilen çeşitli

lüks kapların yakın doğuya ihraç edildikleri bilinmektedir73. M.Ö. 8-7. yüzyıllarda Van

Toprak Kale ve Iğdır’ da Urartu mezarlarında ortaya çıkarılan cam boncuklar Anadolu’da camın bu dönemdeki önemli buluntu yerleri arasındadır. Bu kazılarda kırmızı opak cam ve fildişi kakma tekniğinde yapılmış süslü kurşun figürin öne çıkmaktadır74. Bu tarihlerde iç

kalıp camların yapımı önem kazanmaya devam ederken döküm tekniğinde cam kapların yapımı da yapılmaya başlanmıştır. Buna en iyi örneklerden biri Gordion bulunan ve M.Ö. 8. yüzyıla tarihlendirilen tabaktır75. Açık yeşil renkteki tabak Mezopotamya etkileri taşımakla

beraber aynı tümülüste ortaya çıkarılan kase, alabastron gibi kaplar daha geç bir döneme tarihlendirilmektedir76.

Demir Çağı’na ait verdiğimiz örneklerin aslında kesin üretim yerleri hususunda ortak bir kanı bulunmamaktadır. Ancak bu kapları Fenikeli ustaların yapmış olmaları gerekmektedir. Fenikeli cam ustaları maliyetli ve son derece kaliteli eserler vererek Demir Çağı’ boyunca cam sanatı üzerine önemli katkıda bulunmuşlardır77.

3.3. Klasik Dönem

M.Ö. 6. yüzyılda Suriye, Filistin, Rodos, Kıbrıs, Mısır, Yunanistan ve Mısır gibi merkezler cam üretim yerleridir78. Ancak Orientalizan Dönem sonunda doğudan alından

unsurların harmanlanıp Yunan sanatında kullanılması ile birlikte cam sanatında da Yunan dünyası doğuyu örnek almış ve üretimde hareketlilik kazandırmışlardır. Yunan seramik sanatında üretilen kapların cama uyarlanması ile birlikte form ve çeşitlilik artmış ve yeni formlar kazandırılmıştır. Bu süreçte aryballos, oinochoe amphoriskos ve alabastronlar 70 Karpuz 2014, 32. 71 Luckner 1994, 80. 72 Grose 1989, 74. 73 Von Saldern 1968, 7. 74 Eker 2014, 33. 75 Özgümüş 2000, 12-13. 76 Von Saldern 1959, 23-49. 77 Lightfoot- Arslan 1992, 15-16 78 Baybo 2003, 4.

(30)

17

üretilmeye başlanmıştır79. M.Ö. 6. yüzyıldan itibaren üretilen kapların büyük çoğunluğu iç

kalıplama yöntemi ile üretilirken bu teknikte merhem, koku ve kozmetik ürünü koymak adına yapılmış şişeler üretilmiştir80. M.Ö. 1. binin cam sanatında Akhamenid eserler önemli bir

grup oluştururken bunlar Nippur üretimi ile bağlantılı olup döküm tekniğinde yapılmış ve Pers İmparatorluğu’nun hakim olduğu hemen hemen her yerde etkisin göstermiştir. Bunlar arasında; Mezopotamya’da Nippur, Anadolu’da Efes, Kaunos, Filistin’de Atlit ve Gezer gibi yukarıda bahsettiğimiz merkezler bulunur81. Akhamenid tesirinin görüldüğü cam kaplar genel

itibariyle metal kapların taklidi niteliğinde olup renksiz, açık yeşil veya sarı renklerde yapılmış phiale, bardak rhyton, skyphos gibi lüks sofra kaplarından ibarettir82. Pers

Dönemi’ne ait tarihlendirilen cam kaplar büyük oranda Persepolis’deki sarayda ele geçmiştir. Ancak diğer buluntular ile olan uzaklık nedeniyle bunların nerede üretildikleri hususunda belirsizlik hakimdir83. Klasik Dönem’de Anadolu’da Sardes cam üretimi konusunda oldukça öne çıkmaktadır. Özellikle geometrik şekillerin süslediği yeşilimsi ve mavi renklerde kaseler karşımıza çıkmaktadır84.

3.4. Hellenistik Dönem

Büyük İskender’in doğu seferi ile birlikte Hellenistik Dönem’in zengin, gösterişli ihtişamı yalnız altın, gümüş, fildişi gibi kıymetli eşyalar üzerinde değil camın kullanımını da olumlu yönde etkilemiştir. Üfleme tekniğinin geliştirilmesi ile birlikte farklı ve çeşitli kapların yapımının da yolu açılmıştır85. Erken Hellenistik Dönem’de Canosa Grubu(Canasium

Nekropolü) buluntuları olarak isimlendiren kalıp yapımı monokrom kase, tabak, skyphosların üretimi görülürken Orta Hellenistik Dönem’de döküm mozaik döküm tekniğinde benzer formlarda kaplar üretilmiştir. Yine bu süreçte Suriye ve Filistin etkili yivli kaselerin üretildikleri görülmektedir. Bununla berabere düz, sade kesik formlu içecek kapları oldukça fazla miktarlarda üretilmişlerdir86. Geç Hellenistik Dönem’de ise artık çok renkli kapların üretimi ağırlık kazanmıştır87. Dönemin bir diğer önemli buluntu grubunu Antikthera Batığı

79 Özgümüş 2000, 13. 80 Lightfoot- Arslan 1992, 16. 81 Yağcı 1993, 41. 82 Eker 2014, 35. 83 Lightfoot- Arslan 1992, 16. 84 Von Saldern 1962, 66. 85 Luckner 1994, 80-81. 86 Lightfoot 1990, 7. 87 Grose 1989, 177-197.

(31)

18

buluntuları oluşturmaktadır. Özellikle mozaik cam teknikte yapılmış kaliteli işçiliğe sahip bu eserler M.Ö. 87’ye tarihlendirilmektedir88.

Hellenistik Dönem’de cam üretiminin başını çeken iki merkez bulunmaktadır. Bunlar Suriye ve civarındaki Fenike, diğeri ise İskenderiye’dir89. Bu merkezlerden İskenderiye’de

üretilenlerin daha gelişmiş bir teknikle üretildikleri ve daha zarif bir görüntü sergiledikleri görülürken Suriye bölümünde daha çok iç kalıp yöntemi ile birlikte yapılmış merhem şişelerine ağırlık verilmiştir. İskenderiye ve Suriye’de cam üretimine etkisini antik yazarların da dile getirdiğini biliyoruz. Strabon’ a göre bu dönemde Sidon ve İskenderiye cam üretimi konusunda en önemli merkezlerdi ve bunun da geçmişten gelen bir gelenek olduğuna işaret etmektedir90. Bunun dışında M.Ö. 3-2. yüzyıllara tarihlendirilen ve dönemin önemli ticaret ve sanat merkezi olan Rodos’taki cam atölyeleri yine cam üretiminde önemli bir konumdadır. Çok sayıda monokrom- polykrom boncuk, döküm tekniğinde yapılmış kaplar Rodos atölyelerinden çıkıp pazara sunulmuştur91. Anadolu’ya baktığımızda Hellenistik Dönem’de

önceki yıllarda olduğu gibi Gordion önemli üretim yeri olarak karışımıza çıkmaktadır. Bu camlar Asur ve Pers etkisi görülürken Erken Hellenistik Dönem’e tarihlendirilmektedir92.

Hellenistik Dönem’in önemli cam üretim merkezleri olan ve ayrıca bu camları İtalya ve Anadolu’ya ihraç eden Suriye ve İskenderiyeli ustaların eserleri tıpkı Klasik Dönem’deki Akhamenid camları gibi metal taklidi olup oldukça yüksek maliyetliydiler. Satın alım gücü yoksun olan yerlerde kullanılamayan bu camlar Hellenistik Dönem’in zengin aileleri ve krallık mensupları kişilerin tekelinde varlığını sürdürmek durumunda kalmıştır. M.Ö. 50 yıllarında doğudaki cam ustaların İtalya’ya gelip yeni üretim teknikleri geliştirmesi ve burada camı üretmeye başlaması ile birlikte pazarın merkezi artık değişmeye başlayacaktır. Bu gelişme Roma camcılığının doğmasına zemin hazırlayacaktır93.

3.5. Roma Dönemi

Roma İmparatorluğu’nun kurulması cam sanatı üzerine büyük bir tesir yapmış, imparatorluğunun hemen hemen tüm sınırlarına yayılan bu etki Roma camcılığının kendi karakteristik özelliğini de beraberinde getirmiştir94. Bu gelişimin en önemli nedenlerinden biri

M.Ö. 1. yüzyılda üfleme tekniğinin bulunuşu olmuştur. Burada özellikle demir kamışlar 88 Eker 2014, 39. 89 Lightfoot- Arslan 1992, 17. 90 Strabon XVI, 2, 25. 91 Yağcı 1993, 44. 92 Von Saldern 1959, 34-35. 93 Canav 1985, 19. 94 Buechner 1952, 219.

(32)

19

kullanılarak yapılan üfleme ile üretim geniş sınırlara ulaşmıştır95. Bu gelişim ile birlikte cam

kapların karakteristik özellikleri değişmeye başlamıştır. Ennion, Ariston, Neikon ve Artas gibi doğulu ustalar Roma’ya gelerek üfleme tekniğinin en güzel örneklerini batıya taşımışlardır96.

İnce cidarlı kapların yerini daha ağır formlar almış, günlük hayatta daha fazla kullanılmaya müsait formlar üretilmiş ve belki de en önemlisi artık sadece zengin ailelerin değil aynı zamanda herkesin evine girebilecek maliyette kaplar üretilmeye başlanılmıştır97. Ancak Romalılar beraberinde eski gelenekleri de sürdürmeye devam etmiştir. Metal taklidi kaplar ki bunlar sofra eşyaları ve yivli kaseler başta olmak üzere bir çok lüks kap üretmeye devam etmişlerdir98. Cameolar o dönemin lüks üretimlerinin başında gelirken bunları, sofra takımları

ve son olarak depolama, servis amaçlı kaplar ile kozmetik ve içecek saklama amaçlı şişeler takip etmektedir99. Romalılar camı yalnız gündelik kullanım amacıyla değil aynı zamanda pencere, mozaik amaçlı olarak da kullanmışlardır100. Camın Roma’da hemen hemen her

alanda kullanıldığı bilinmektedir. Küçük çocuklar cam oyunlar ile oynar, genç yaştaki kişiler satranç veya dama oyununa benzer oyunları oynar, yetişkin kişiler cam objeler ile akrobatik gösteriler sunarak yeteneklerini sergilerler ayrıca siyasi alanda ve çeşitli seremonilerde yine camın kullanıldığı bilinen bir durumdur101.

Roma’da cam konusu üzerine antik yazarlar da bizlere bilgi vermektedir. Bunlardan Plinius, Naturalis Historia’sında Fenike’de Belus ırmağının kaynak olarak kullanıldığını, Hindistan’da ve Sidon’da yine cam üretiminin oldukça yaygın olduğunu belirtir. Bunun dışında İtalya’da ve Galya’da cam için gerekli kaynakların bulunabildiğinden bahsetmektedir102. Bir diğer antik yazar Strabon, Geographika’sında Ace ve Tyre bölgelerinde cam için kullanılabilecek kumun varlığına işaret ederken, Sidon ve İskenderiye’li ustaların cam ürettiklerinden bahsetmektedir103. Petronius, Satyricon’ un da imparator

Tiberius ile ilgili bir hikayeden bahseder. Bu hikayede; bir cam ustası imparatora kırılmaz cam hediye eder, Tiberius ise camın kırılıp kırılmayacağını test etmek için objeyi yere atar ve

95 Israeli 2003, 96. 96 Özgümüş 2000, 36. 97 Brill 1963, 123. 98 Slough 2005, 37. 99 Lightfoot-Arslan 1992, 18-19. 100 Goldstein 1979, 244-250. 101 Smith 1949, 50. 102 Plinius XXXVI, 194. 103 Strabon XVI, 2, 25.

(33)

20

camın gerçekten kırılmadığını görür. Bunun üzerine Tiberius camın o çağda altını geride bırakmasından endişelenir ve cam ustasını öldürttüğünden bahsedilir104.

Roma İmparatorluğu’ndan kalma yerleşimlerin nerdeyse tamamında cam materyale rastlanılmaktadır. Bu kalıntılar imparatorluğun özellikle batı bölgelerinde daha sık karşımıza çıkmaktadır. Tarihi süreç içerisinde bu sınırların M.S. 1. yüzyılda Britanya’ ya kadar uzandığı bilinmektedir105. Yine bu dönemlerde Roma topraklarında üretilen cam kaplar ve objeler İskandinavya ve uzak doğuya ihraç edilmiştir106.

M.S. 1. yüzyılda üfleme tekniğinin bulunmuş ve oldukça fazla miktarlarda üretilmeye başlanmıştır. Bunun yanı sıra kalıp tekniği bu yüzyılda en çok kullanılan bir diğer teknik olmuştur. Bu kaplar doğuda Dura Europos’da ve Akdeniz’in batısında İtalya’da önemli miktarlarda üretilmiştir107. Kalıp yapımı camları üzerine araba yarışı, gladyatör dövüşleri, mitolojik figürler, hayvan- bitki bezekler ile mimari ve geometrik süslemeleri içeren kabartmalar yapılmıştır108. Bu husus M.S. 2. yüzyılda da benzer şekilde devam ederken M.S.

3. yüzyılda bazı yeni tipler kullanılmaya başlarken yüzyılın sonlarına doğru bir takım barbar istilaları Roma’yı olumsuz yönde etkilemiş bu durum cam üretimine de doğrudan tesir etmiştir109. M.S. 4. yüzyılda başta masa gereçleri olmak üzere damarlı ve kabarcıklı yeşilimsi

renkte oldukça kaliteli camlar üretilirken bir yandan da cam yapımında büyük bir düşüşün meydana geldiği bilinmektedir110.

Anadolu’da Anazarbus, Anemurium, Metropolis, Porsuk Höyük111, Alişar Höyük,

Sardes112, Tralles, Antiocheia ve Konstantinopolis113 Roma Dönemi’nde cam üretilen

merkezler olarak karşımıza çıkmaktadır114.

Roma İmparatorluğu’nda kaliteli işçiliğe sahip camlar yerleşik fabrikalarda üretilirken doğudan gelen geçici üretim yapan ustaların eserleri ile oldukça benzer nitelik taşımaktadırlar. Bu iki unsur arasındaki farklar bölgesel farklılıkları ortaya koyarken özellikle lüks üretim kapların kalıpları birer marka niteliği taşımaktadır115. Bununla beraber Roma’da üretilen

104 Petronius 51. 105 Jackson-Cool-Wager 1998, 55-61. 106 Whitehouse 1997, 79. 107 Isings 1957, 14-96. 108 Özgümüş 2000, 37. 109 Isings 1957, 112. 110 Isings 1957, 126. 111 Lightfoot 1989, 14. 112 Von Saldern 1980, 94. 113 Gençler 2000, 263. 114 Eker 2014, 44. 115 Lightfoot-Arslan 1992, 18-19.

(34)

21

kaplar arasındaki yakın bağ üretimlerinin sürekliliğine ve birbiri ile olan ilişkileriyle açıklanabilir.

3.6. Bizans Dönemi

M.Ö. 4. yüzyıl sonlarında Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması ve Doğu Roma olarak bilinen Bizans İmparatorluğu’nda Constantin, kendi adını vererek Constantinepolis’i imparatorluğun başkenti ilan etmiştir116. Roma İmparatorluğu’nun sonra erdiği bu yüzyılda

cam üretimi olumsuz etkilenmiş ancak Bizans İmparatorluğu ile beraber yeniden canlanma meydana gelmiştir. Bunda en büyük pay Constantine’nin M.S. 337’de yayınladığı kararname ile tüm sanatkârları vergiden muaf etmiş olmasıdır. Bu gelişim II. Theodisius ve III. Valentianus’un M.S. 438 yılında camcılardan ve kuyumlardan vergi alınmayacağını ilan etmesi ile beraber devam etmiştir117.

Bizans Dönemi’nde Anadolu’da İznik, Sardes, Anamur, Amorium, Elaiussa Sebaste ve Demre’de önemli cam üretim merkezleri olurken Yunanistan, Korinth, Kıbrıs, İtalya, Mısır ve İsrail’de yine cam üretimi yaygın olarak yapılmaktadır118.

Camcılığın 5. yüzyılda gerilemesinin ardından tekrar üretimin artması sürecinde artistik ve dekoratif sanat gerilerken mozaikli duvar bezemeleri ve pencere üretimi oldukça fazla kullanılmaya başlanır. Bu sayede de Sur ve Sayda’da ki üretim merkezleri ile yakın ilişki kurulmuş ve Suriye, Filistin ve Mısır camları örnek alınarak üretimler yapılmaya başlanmıştır119. Yüzeyleri yassı veya iç bükey kavisli, farklı çaplarda dairesel formlu, saydam

ve kendiliğinden renklendirilmiş pencereler M.S. 6. yüzyılda sıklıkla görülmeye başlanır. Ayasofya, Saraçhane, Zeyrek ve Kariye Camileri Anadolu’daki en önemli örneklerdendir120.

Bu hususta Bizans’ta her ne kadar Hristiyanlık sanatının karakteristik özellikleri yansıtılsa da doğudan etkilenmelerin de devam ettiği görülmektedir121. Üretilen formlara baktığımızda huni

ağız, küresel ya da armudi gövdeli şişeler Roma İmparatorluğu’ndan itibaren Bizans’ın erken dönemlerinde de sıklıkla kullanılmıştır. Bunun yanı sıra dini amaçlı olarak kiliselerde cam kandillerin kullanıldığı da bilinmektedir122. Kadeh, kenarları bombeli baskı tekniğinde

yapılmış para ağırlıklar, uzun boyunlu şişeler ve bardaklar bu dönemde görülen bir diğer cam üretimi objelerdir. Bilezik, kolye, küpe gibi takılar yine sıklıkla üretilmiştir. Üretim ve 116 Schreiner 2002, 2. 117 Köroğlu 2004, 38-39. 118 Çakmakçı 2008, 43-47; Özgümüş 2013, 39. 119 Canav 1985, 19. 120 Bakırer 1990, 70-71; Eyice 1990, 51-52. 121 Philippe 1990, 40-41. 122 Gençler Güray 2010, 217-218.

(35)

22

şekillendirmede ise genellikle serbest üfleme, kalıba üfleme, cam ipliği, aplike, yaldızlama ve kesme gibi teknikler kullanılmıştır123. M.S. 7-8. yüzyıllarda Arap istilaları Bizans cam

sanatını etkilemiş ve buralarda Sasani etkili geometrik kesimli camlar üretilmeye başlanmıştır124.

Bizans Dönemi camcılığı ile ilgili en önemli verilerden birisi Serçe Limanı batığıdır. M.S. 11. yüzyıla tarihlendirilen bu batık yaklaşık olarak 3 ton kadar cam materyal bulundururken bünyesinde 200 farklı tipe ait çeşitli formlarda cam buluntuları taşımaktadır125.

Bu enkaz gerek Bizans gerekse de İslami Dönem cam sanatı için oldukça önemlidir. 3.7. İslami Dönem

M.S. 7. yüzyılda İslam dininin ortaya çıkması Hz. Muhammed’in peygamber olması ve ölümünden sonra dört halife dönemi başlar. Dördüncü halife olan Hz. Ali’nin ölümü ile birlikte günümüz Suriye bölgesinde Emevi Devleti kurulmuş ve sonrasında doğuya seferler düzenlenmiştir. Bizans ve Sasanilerin güçsüz kalmasından da yararlanarak Mısır, Suriye ve İran gibi bölgeleri etkisi altına alan Emeviler, Roma ve Sasani sanatı etkisinde kalsa da bir takım yenilikler getirerek cam üretmişlerdir126. Abbasiler, cam üretiminde Emevi etkisini

sürdürmüş sonrasında 10-12. yüzyıllar arasında Fatimiler hakimiyeti ele almışlardır. Bu dönemde Damascus ve Aleppo stillerinin yanında minelenmiş ve yaldızlı, alım gücü daha düşük olan kaplar üretilmiştir. Geç dönemlerde ise baskı ve kısıtlamalar ile beraber sanat geriye gitmiş geometrik desenler veya tekli motiflerin kullanıldığı camlar görülmektedir127.

Mozaik cam, üfleme, kalıp ve döküm tekniklerinin kullanıldığı İslami Dönem kaplarında kazıma, mineleme ve yaldız teknikte detaylar verilmiştir128. Bu dönem içerisinde yeni

formların görülmeye başlandığından bahsetmiştik. İslami Dönem cam sanatında fincan, küresel ve oval gövdeli şişeler, kandil, imbik ve mürekkeblik gibi objelerin kullanıldığı bilinmektedir129. İslami Dönem cam sanatının genel karakteristik özelliği, özellikle seramik sanatından esinlenilerek parıltılı, minelenmiş teknikte kaliteli kapların dekorasyon unsuru olarak kullanılmasıdır. Dekorasyon olarak Arap etkili hat sanatı, bitkisel ve hayvani motifler, geometrik şekiller ile geleneksel Arap motifleri kullanılmıştır130.

123 Özgümüş 2013, 38. 124 Eker 2014, 48. 125 Van Doorninck 1990, 58-60. 126 Carboni 2001, 3. 127 Lamm 1941, 33-16. 128 Gudenrath 2001, 41-49. 129 Whitehouse 2001, 71-81. 130 Brosh 2003, 319.

(36)

23

Karahanlı Devleti’ne ait şehirlerde yürütülen kazılarda cam buluntular ile birlikte cam atölyeleri de bulunmuş ve bu topraklarda camın üretildiği kanıtlanmıştır131.

1071 yılında Anadolu Selçuklu Devleti hakimiyeti başlamıştır. Bu dönem içerisinde özellikle Kubad- Abad ve Samsat kazılarında ele geçirilen buluntular bizlere fikir vermektedir. Kubad- Abad kazılarında koyu mavi, yeşil, mor, sarı filgözü camlardan çok sayıda ele geçirilirken lif sarma ve halka çevirme teknikte cam bileziklerde de önemli buluntular arasındadır132. Samsat kazılarında ise üzerlerinde aplike, yaldızlama ve mineleme

teknikte süslemelerin olduğu geniş ağızlı dibe doğru daralan Suriye kökenli bardaklar karşımıza çıkmaktadır133.

Osmanlı döneminde cam kullanımı ile ilgili Masraf Defteri, Es’ar-ı Şişeciyan, narh defterlerinde ve tereke defterlerinde bilgilere rastlanılır134. Bu kayıtlarda camların türleri ve

fiyatları hakkında bilgiler içermektedir. Osmanlı’da cam üretiminin merkezi İstanbul’dur135.

Osmanlı İmparatorluğu’nda Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılan Rodos kuşatmasında camdan yapılmış humbaralar kullanılmıştır. III. Murat zamanında Şehzade Mehmet’in sünnet düğününü anlatan Surname-i Hümayun minyatürü sanatın geldiği düzeyi en iyi gösteren eserdir. III. Selim Dönemi’nde batıya açılma politikası etkisini cam sanatında da göstermiştir. Bunun sonucunda batılı ülkelerden cam yapımı hususunda bilgiler kazanmış kişiler Beykoz’da cam atölyesi kurar. Bu fabrikada maydanozlu tür denilen maydanoz motifli yaldızlı kaplar, rengi kobalt mavisi, menekşe ve koyu renklerde cam kaplar üretilmiştir136.

Bunun dışında cam, birçok camii ve çeşitli yapılarda aydınlanma amaçlı olarak ustalıkla kullanılmıştır137. Osmanlı cam işçiliği ile alakalı bilgilerimiz, Saul Modiano isimli bir Musevi

tarafından 1899 yılında Paşabahçe’de kurulan Fabrica Vetrami di Modiano adlı fabrikanın kapanması ile son bulmuştur. Cumhuriyet Dönemi’ne gelindiğinde Beykoz Türkiye İş Bankası aracılığı ile Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş. kurulmuş ve seri üretime geçilmiştir138. Bunun dışında ülkemizin yine farklı noktalarında fabrikalar varlığını

sürdürmektedir. 131 Karpuz 2014, 41. 132 Uysal 2010, 45. 133 Özgümüş 2000, 67-68. 134 Atasoy 1990, 88-91. 135 Eker 2014, 50. 136 Özgümüş 2000, 78-79. 137 Eyice 1990, 53-54. 138 Ormancı1990, 95-99.

(37)

24 4. KONYA EREĞLİ MÜZESİ

Konya ilinin, Ereğli ilçesinde bulunan müze, 1968 yılında ziyarete açılmıştır. 1977 yılına kadar Konya Müzesi’ne bağlı iken,1978 yılında bağımsız müdürlük haline getirilmiştir. Bina 1980 yılında onarım geçirmiştir. Ereğli Müzesi, Neolitik Çağ’dan Cumhuriyet Dönemi’ne kadar kesintisiz sergi sunan küçük ölçekli müzelerden biridir. Müzede eserler kapalı, açık ve yarı kapalı teşhir olmak üzere üç şekilde sergilenmektedir139.

Tek katlı olan müzede arkeoloji ve etnografya olmak üzere iki ana salon bulunmaktadır. Arkeoloji salonu I numaralı vitrinde, Ereğli ve yakın çevresinde Neolitik Dönem’den Geç Hitit’e kadar tarihli olan eserler, II numaralı vitrinde Göztepe Tümülüsü kazılarında bulunan çeşitli buluntular, III numaralı vitrinde Oymalı Yer Altı Şehri kazılarında bulunan eserler sergilenmektedir. IV numaralı vitrin ise sikke vitrini olarak kullanılmaktadır. Etnografya salonunda iki vitrin yer alır140. Ayrıca müzenin bahçesi de yine açık teşhir yolu ile

ziyaretçilere açıktır. Burada mezar stelleri, sütun parçaları gibi çeşitli mimari elemanlar yer almaktadır.

4.1. Konya Ereğli Müzesi Cam Eserleri

Müze koleksiyonunda M.Ö. 6. yüzyıldan başlayıp İslami dönemlere kadar uzunca bir süreyi kapsayan süreç boyunca kesintisiz olarak cam esere rastlayabiliriz. Tezimiz kapsamına 101 adet cam eseri dahil ettik. Bu eserleri en anlaşılır biçimde incelemek adına çeşitli başlıklara ve alt başlıklara ayırdık. Öncelikli olarak cam kaplar ve takılar olarak iki ana başlıkta ele aldığımız eserler kullanım amaçlarına ve formlarına göre çeşitli alt başlıklara ayrılmıştır. Bu eserlerden toplam 66’sı cam eser, 33’ü takı ve 2 tanesi diğer cam eserler başlığı altında ele alınmıştır. İlk olarak cam kapları ele aldığımız tezimizde, eserler kap formlarına göre ayrılara incelenmiş bunlarda kendi aralarında çeşitli özelliklerine göre alt tiplere ayrılmıştır. Takı olarak isimlendirdiğimiz eserlerin büyük bir çoğunluğu bilezikler oluşturmaktadır. Pendantlar, bilezik haricinde kalan diğer takı olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm bunlar dışında iki adet eseri diğer cam eserler başlığı altında ele aldık. Bu eserler bir düğme ve ağırlığa aittir. Sözünü ettiğimiz durumu daha iyi ifade edebilmek adına çeşitli grafik ve tablolardan yararlandık. Bu sayede müzedeki eserlerin istatistiki verileri ışığında bir inceleme yapma olanağı da elde etmiş olmaktayız.

139 https,//www.muze.gov.tr/tr/muzeler/konya-eregli-muzesi.

(38)

25

Grafik 1: Cam eserlerin türlerine göre dağılımı 4.1.1. Cam Kaplar

Ereğli Müzesi koleksiyonunda yer alan cam eserler oldukça farklı formlar göstermektedir. Bu da müzenin zengin bir koleksiyona sahip olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda öncelikli olarak tüm eserleri formlarına göre ayrı ayrı ele aldık. Daha sonrasında aynı forma ait farklı tipteki eserleri alt gruplara ayırarak hem aralarındaki farklılıkları göz önüne serme fırsatı bulduk hem de eserlerin tanımlandırılmasını kolaylaştırdık. Müze koleksiyonunda yer alan 66 adet cam kap içerisinde, alabastron, amphora, bardak, tabak, şişe, sürahi, unguentarium, merhem kabı gibi formlar yer almaktadır.

Grafik 2: Müzedeki cam eserlerin kap formlarına göre dağılımını

cam kaplar; 66 takılar; 33 diğer cam eserler; 2 0 5 10 15 20 25 30 35 40

(39)

26 4.1.1.1. Alabastron

Antik Dönem’de parfüm, yağ ve merhem gibi maddelerin konulduğu uzun, dar boyunlu, kulpsuz ya da kulaklı kulplu, küresel veya sivri dipli kaplardır141. İlk örnekleri alabaster mermerinden yapıldığı için bu isimle anılmıştır. Cam alabastronlar genellikle koyu renk üzerine açık renklerdeki cam ipliği bezeme üslubuna göre yapılmışlardır142. M.Ö. 6.

yüzyıldan itibaren örneklerini görmeye başladığımız cam alabastronların Akdeniz kökenli olup ileriki dönemlerde cenaze törenlerinde ve mezar armağanı olarak kullanıldığı bilinmektedir. Hellenistik Dönem’den sonra ise cam alabastronlar ortadan kalkar ve artık kullanılmaz143.

Antik yazarlardan elde ettiğimiz kaynaklarda cam alabastron ile ilgili veriler elde etmekteyiz. Bunlardan biri Plinius’a aittir. Plinius, Naturalis Historia’sında o dönemlerde alabaster mermerinden yapılmış alabastronların varlığından bahseder144. Bu hususta bizlere

bilgi veren bir başka antik yazar Heredotos’dur. Heredotos, yine alabaster mermerinin kullanılmış olduğunu görür ki bu kapları, içerisinde koku konan mermer kap olarak nitelendirmiştir145.

İlk örneklerine Akdeniz coğrafyasında rastlanıldığından bahsettiğimiz cam alabastronlar üzerine bazı araştırmacılar bu kapları form ve gruplara ayırarak ele almıştır. Genel itibariyle M.Ö. 6 ve 4. yüzyıllar arasına verilen alabastronların kısa boyunlu, gövdeye doğru hafif genişleyen biçimde oldukları görülürken koyu zemin üzerine açık renkli zig-zag ve spirallerin süsleme üslubu olarak kullanıldığını görüyoruz. Bu yüzyıldan sonra boyun biraz uzarken zig-zag süslemeleri birbirine daha sık yapılmaya başlanır. Hellenistik Dönem’e gelindiğinde ise bu dönemin plastik sanatında da oldukça sık görülen incelik uzamalar kendini alabastronlarda da göstermektedir. Bu dönem alabastronlarında boyun oldukça uzar, kulplar küçülür ve süsleme kaideden boyna kadar sürer146.

Ereğli Müzesi’nde iki adet cam alabastron yer alır. Bunlar tezimiz dahilinde yer verdiğimiz cam eserler içerisinde en erken tarihli olanlardır. Her iki alabastronda silindirik gövdeli olduğu için literatürde “Silindirik Gövdeli Alabastron” olarak isimlendirilmektedir.

141 Er 2006, 19. 142 Eker 2014, 114. 143 Dal 2009, 41. 144 Plinius 13. 2, s. 3. 145 Heredotos III, 20. 146 Taştemür 2007, 53-54.

Şekil

Grafik 1  :  Ereğli Müzesi cam eserlerinin türlerine göre dağılımı  Grafik 2  :  Müzedeki cam eserlerin kap formlarına göre dağılımı  Grafik 3  :  Ereğli Müzesi’ndeki şişelerin tiplere göre dağılımı
Grafik 1: Cam eserlerin türlerine göre dağılımı  4.1.1. Cam Kaplar
Grafik 3: Ereğli Müzesi’ndeki şişelerin tiplere göre dağılımı  4.1.1.5.1.  Tip I Prizmal Gövdeli Şişe
Grafik 4: Ereğli Müzesi’ndeki küresel gövdeli şişelerin alt tiplere göre dağılımı  4.1.1.5.2.1
+6

Referanslar

Benzer Belgeler

Taşkışla’nın beş yıldızlı otel yapılması için çok tar­ tışıldı, çok baskı yapıldı, hatta aklı evvelin biri buranın otel yapılmasına karşı çıkanın

İbrahim Paşattm güzel sanatlara olan meyli ve Türk mermer yon­ tuculuk sanatının bilhassa meyva, nar, lâle gibi çiçeklerle süsleme işlerinde de hayli

Ayr›ca Günefl rüzgar›n›n h›z›n›, yo¤unlu¤unu, s›cak- l›¤›n› ve bileflimini ölçecek bir iyon monitörü, ayn› ölçümleri elektronlar için yapacak bir elektron

Roma ordusundaki Türkler: Türk öncülerine hadlerini bildir­ mek için arka arkaya iki general kumandasında gönderilen kuvvet­ ler, generallerden birinin

Sait Faik, konuşulan dile daha çok önem verdiğinden, o günkü duru­ mu ile bile olsa yeni sözcüklere gene de fazlaca yer vermiş değildir.. Ama, dil devrimine aykırı

The aims of this study (1) to identify alterations of chromosome 8 in primary colorectal carcinomas from Turkish patients and (2) to determine which alterations of chromosome 8

Zemin anakaya tanımlamalarında kayma dalgası hızı (Vs) kullanılır. Bu çalışmada, İzmir iç körfezi doğusunda yeralan Bornova ovasında 2-B zemin, mühendislik ve

For this purpose an electroless plating bath had prepared by using environmentally friendly chemicals (EMIC & DCA) for copper plating process on ABS plastic.. On