• Sonuç bulunamadı

YAŞLILIĞA FİZYOLOJİK VE ENTELLEKTÜEL BAKIŞ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "YAŞLILIĞA FİZYOLOJİK VE ENTELLEKTÜEL BAKIŞ"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YAŞLILIĞA FiZYOLOJiK VE

ENTELLEKTÜEL BAKIŞ

Prof. Dr. Recep ASLAN

Afyon Kocatepe Üniversitesi, Veteriner Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı

Selinay BORAZAN

Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğrencisi

ÖZET: Yaşlılık ve yaşlanma birbirlerinin yerine kulla-nılsalar da anlam farkı içerirler. Yaşlılık bir fizyolojik olguyu ve belirli bir yaşın üzerinde olmayı tanımlarken, yaşlanma ise doğuştan başlayan yaş alma sürecini anlatır. Doğum, büyüme, gelişim, değişim ve yaşlılık, canlı organizmalar için birer doğal süreçtir. Bu süreçlerin özgün fizyolojik ve psikolojik özellikleri vardır. Her canlıya özgü yaşlılık süreç-leri olmakla birlikte genel yaşlılık çerçevesi ve göstergele-ri benzerdir. Yaşlılığı genetik program başlatsa da bunun mekanizması henüz tam olarak bilinmiyor. Genetik yaşlılık sürecinin başlamasıyla hormon seviyeleri azalır, serbest ra-dikal nitelikli ürünlerin tahrip ediciliği artar, yenilenme faa-liyetleri yavaşlar. Organ ve dokularda yetmezlikler görülme-ye başlar. Genital faaligörülme-yetler geriler. Kemik doku gözenekli hale gelerek zayıflayıp bozulur ve osteoporoz süreci başlar. Kalp, akciğer ve böbrek fonksiyonları azalma seyrine girer, damar sorunları gelişir. Termoregülasyon (sıcaklık ayar) me-kanizmaları bozulur, çevresel sıcaklık değişimlerine adap-tasyon ve direnç azalır. Savunma sistemi zayıflar. Yangısal cevapta gecikme ve yavaşlama ile iyileşme güçlükleri dik-kat çeker. Vücudun kendi hücrelerine karşı geliştirdiği oto-immun cevaba bağlı alerjik hastalıklarda artış olur. Mesa-fe ayarlama, odaklama kabiliyeti zayıflar. Uyaranlara karşı mental ve fiziksel cevaplarda yavaşlama gözlenir. Bu ma-kale, önceden hazırlık yanı sıra özel bir beslenme ve hayat tarzı gerektiren bu hassas dönem hakkında farkındalık ve bilinç oluşturmayı amaçlamaktadır.

ANAHTAR KELIMELER: Yaşlılık, fizyoloji, yaşlı, bes-lenme, antioksidanlar, yaşam tarzı

ABSTRACT: Although aging and “get old” are used interchangeably, they include meaning difference. While old age (aging) defines a physiological phenomenon and being above a certain age, “to get old” refers to age taking and describes the innate process. Birth, growth, develop-ment, change and aging are processes for living organis-ms. These processes have different physiological, psycho-logical characteristics. Although there are aging processes that are specific to each living, the general framework is similar. The genetics program starts aging, but it is still un-der investigation. With the genetic aging process, hormo-ne levels decrease, free radical products increase, synthesis and regeneration activities are slowed down. Deficiencies in organs and tissues begin to appear. Genital activities regress, the bone tissue becomes weakened by weakening and osteoporosis process begins. Heart, lung and kidney functions go into a decreasing course, vascular problems develop. The thermoregulation mechanisms deteriorate and adaptation and resistance to environmental tempera-ture changes are reduced. The defense system is weak. The lag and deceleration in the inflammatory response and the difficulties of recovery are noteworthy. Allergic diseases re-lated to the autoimmune response developed by the body against its own cells increase. Adjusting the distance, poor focusing ability. Mental and physical responses to stimuli are observed to slow down. This paper aims to raise aware-ness about this sensitive period that requires a special diet and lifestyle.

KEY WORDS: Aging, old, physiology, nutrition, anti-oxidants, lifestyle

(2)

GİRİŞ

Günümüzde, enfeksiyon hasta-lıklarının kontrolü, sağlık hizmetlerinin gelişmesi ve bu imkanlardan yarar-lanan kitlelerin artmış olması, bebek ölümlerinin azalması, artmış refah düzeyi, gıda hijyeni, besin maddele-rine ulaşım seviyesi, eğitim imkânları, küresel savaşların olmaması ve daha demokratik ortamlar nedeniyle bek-lenen yaşama süresi artmıştır (1). Son 50 yıla gelinceye kadar, yaşlılık üzerine yapılan bilimsel çalışmalar, daha çok yaşa bağlı kayıplar üzerinde odaklanır, yaşlılıkta ortaya çıkan hastalık, sorun ve yetmezliklerin giderilmesi hedefle-nirdi. Günümüzde bunun değiştiğini, yaşlılık dönemi ve yaşlılık belirtileri başlamadan korunmaya yönelik araş-tırmaların arttığını görmekteyiz. Bes-lenme, fiziksel aktivite, postür ve nefes teknikleri, turizm, yaşlılık semptomla-rını önleyici terapotik etkinlikler, ba-ğımlılık oluşturan zararlı alışkanlıklar-dan uzak yaşantı, zihinsel performansı artırıcı düşünsel egzersizler, bireyin hem kendisi hem de çevresiyle barışık yaşaması ve duygu durum sağlığı da dediğimiz sağlıklı psikoloji oluşturmak öne çıkan başlıca konulardır. Yaşlılığın hayat gelişiminde bir durak oluşunu kabul, yaşlılık sürecine hazırlanmada ve yaşlılığı yaşamada önemlidir. Her tür hastalığa hassaslaşmış bir organiz-ma, dış faktörlere verilen cevabın za-yıflaması sonucu gelişen mortalite ar-tışı ile de tanımlanan yaşlılık fizyolojik bir evredir, ancak bilimsel bulgular ve laboratuvar imkânları, yaşlılık neden-lerini tam olarak ortaya koyacak bir noktaya gelmiş değildir. Semptomlar moleküler düzeyde başlar, organizma-da gözlenebilir hale gelir. Buna rağmen yaşlılık göstergeleri için panel olabile-cek, kolay ölçülebilir bir biyokimyasal paket hala tam olarak mevcut değildir. Bunun temel sebebi, yaşlılık mekaniz-masını tam olarak açıklayabilen bir te-orinin hala geliştirilememiş olmasıdır (2-6). Çok yönlü çalışmalar somut ta-nımlar geliştirdikçe yeni teoriler oluş-turulabilecektir. Bu çalışmanın hedefi,

yaşlılık odaklı kavramları ele almak ve başarılı bir yaşlılık evresi nasıl başlatılır, yaşlılık dönemi daha zinde, daha sağ-lıklı nasıl yaşanır sorularına yönelik bi-limsel verileri paylaşmaktır.

YAŞLILIK NEDİR, NASIL OLUŞUR? Dünya Sağlık Örgütü insan için yaşlılık tanımına kronolojik bir sınır getirmiştir; bu sınır 65 yaştır. Bu kap-samda; 65-74 yaş aralığı “genç yaşlı-lık”, 75-84 yaş aralığı “ileri yaşlıyaşlı-lık”, 85 yaş ve üzeri ise “çok ileri yaşlılık” olarak kabul edilmiştir. Doğumla başlayıp ölümle sonuçlanan döngünün bir ev-resi olarak yaşlılık fizyolojik, biyolojik, kronolojik, psikolojik ve sosyal boyut-lara sahip bir fenomendir. Organizma-nın moleküler yapı taşlarından, hücre, doku, organ ve sistemlerine kadar, tüm kesitlerinde, zamanla birlikte or-taya çıkan, geri dönüşsüz anatomik ve fizyolojik değişikliklerin tümü ile tanımlanır. Günümüzde, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin desteklediği gıda hijyeni, etkili tedavi süreçleri, do-ğum oranlarının göreceli düşüşü gibi faktörler yaşlı popülasyonunu artır-maktadır (7). Latince “senex” yaşlı yaş demektir. Yaşlılıkta organizmanın bi-yolojik işlemleri ve aralarındaki orga-nizasyon zamanla bozulur. Bu, genel-likle strese cevap yoksunluğu, artmış

homeostatik dengesizlik ve yaşlılığa bağlı hastalıkların sıklığı ve bunlarda-ki artış risbunlarda-ki ile kendini gösterir. Yaşlılık hususunda da ilk akla gelen faktör kuş-kusuz genetik yapıdır. DNA’daki biyo-lojik bilgiyi destekleyen iç ve dış diğer faktörlerle başlayan, yapısal ve fonksi-yonel olarak izlenebilen yaşlılık evresi hakkında hala tatmin edici bilimsel veriler yeterli değildir (3). Yaşlılık genel olarak ikiye ayılır; hücresel yaşlılık, or-ganizmal yaşlılık. Ancak öncelikle hüc-resel yaşlılık üzerinde durulur. Hücre-sel yaşlılık, normal diploit diferansiye hücrelerin bölünme özelliklerini geri dönüşsüz kaybetmesi, hücresel

(3)

dön-günün durması, apoptozise direnç, gen ekspresyon ve fonksiyonlarında değişikliklerle karakterizedir. Normal koşullarda, in vitro ortamda yaklaşık 50 bölünmeden sonra bazı hücrelerin yaşlandığı, hücrelerde DNA çift zinciri kırıkları meydana geldiği, toksinlerin hücreye etki düzeyinin arttığı biliniyor. Oluşan DNA hasarının tamir olmaması durumunda hücrede apoptoz şekille-niyor veya bu durum hücresel yaşlılık ile sonuçlanıyor. Organizmal yaşlılık, hücresel yaşlılığın dokulara hâkim ol-ması tablosudur. Yaşlı organizmalarda “Gompertz-Makeham Mortalite Yasa-sı” çalışmaya başlar: Mortalite oranı yaşla birlikte hızla artar (4). Fizyolojik kapasite kaybı ve diğer stresler, canlı-da hastalıklara hassasiyeti ve yatkınlı-ğı arttırır. Bu da ölüm riskinin artması demektir. Yaşanan zamanla göreceli oluşan yaşlılık böyle tanımlanıyor ol-makla birlikte, hala biyolojik yaşlılığı-nın tanımı tam olarak yapılamamakta-dır. Biyolojik yaşlılığı tam anlatabilecek kelime, büyüme anlamındaki Latince “senescence” sözcüğüdür. Bu kavram, ölüme kadarki tüm süreyi içerir. Bilim-sel olarak ise, ölümle birlikte sonlanan hücresel düzeydeki büyüme kapasite-sini anlatır (5). Biyolojik yaşlılık meka-nizması, olgunluk döneminden sonra yaşlandıkça artmış bir mortalite, yaşa bağlı olarak doku biyokimyasında meydana gelen yoksunluklar, litik

en-zimlerde artış, ilerleyen yaşla birlikte fizyolojik yetenekler, döngüler ve sü-reçlerde azalmışlık ve hastalıklara yat-kınlıkla kendini gösterir. Bu bağlamda yaşlılığın karakteristik özellikleri şöyle sıralanabilir:

1. Organlar ve sistemlerinin kapasi-telerinde azalma, özellikle stres sü-reçlerinde belirginleşme.

2. Homeostatik dengenin korunma-sında zorluk: Söz gelimi, termore-gülasyon işlevinde bozulma, baro-reseptörlerde duyarlılık azalması. 3. Çevresel faktörlere uyumda

azal-ma. Örneğin, pozisyon değişikli-ğiyle ortaya çıkan ortostatik hi-potansiyon, değişen sıcaklıklara adaptasyonda zayıflık.

4. Hipertemi ve anemilerde olduğu gibi strese cevap kapasitesinde azalma..

Bir hastalığa bağlı olarak değil de yaşlılıkla ortaya çıkan ve giderek artan bu yitimler, kişiyi hastalıklara ve travmalara karşı daha zayıf hale getirir (13).

YAŞLILIK SEBEPLERİ VE TEORİLERİ

Yaşlılığın biyolojik mekaniz-maları hakkındaki tüm bilgiler henüz teori seviyesinde olup, yaşlılığı tüm yönleriyle açıklamaya yetmemektedir. Yine de bu teoriler, yaşlılık sürecini an-lamayı ve yeni hipotezler öne sürmeyi kolaylaştırmaları açısından önemlidir. Başlıca yaşlılık teorileri: Yıpranma Te-orisi, Planlı Eskime TeTe-orisi, Yaşam Hızı/ Enerjisi Teorisi, Immünolojik Yaşlılık Te-orisi, Otoimmun Yaşlılık TeTe-orisi, Glikoz Temelli Yaşlılık Teorisi, Serbest Radikal-ler Teorisi, Çapraz Bağlanma/Kollajen Teorisi ve Genetik Yaşlanma Teori’sidir. Yaşlılık teorileri oldukça fazla olmasına rağmen, bu teoriler hakkında yapı-lan araştırmalar, yaşlılığın bütünüyle bunlardan biri ile açıklanamayacağını göstermektedir. Çünkü yaşlılık gene-tik, biyolojik, psikolojik, sosyal ve çev-re faktörlerinden biriyle açıklanama-yacak kadar çok boyutlu bir süreçtir.

Biyolojik yaşlılık teorileri başta olmak üzere popüler olarak dış etkenlere da-yanana teoriler yaşlılığı; proteinlerin değişikliğe uğraması, radikaller ve ok-sidatif stres (mitokondriyal DNA) etki-si, somatik mutasyon ve DNA tamir sü-reci, ölümcül hata gelişimi ile; kalıtım ve biyolojik gelişimi önceleyen teoriler ise edinilmiş yaşlılık sendromları, hüc-resel yaşlılık (senescence) yaklaşımı, hücre ölümü (apoptozis), immünolo-jik faktörler, nöroendokrin döngü ve uzun yaşam genleri gibi yaklaşımlara dayandırmaktadırlar. Alman biyolog August Weismann tarafından öne sürülen aşınma ve yıpranma teorisi, canlıları makineler gibi tasvir ederek, uzun yıllar çalışan bedenin aşınma ve yıpranmaya başladığını, aşınma hüc-relerin kendini yenileyemediği boyuta ulaştığında yaşlılık sürecinin başladığı-nı kabul eder (7). Yaşlılıkla sonuçlanan yaşlanma süreci dört aşamada ele alı-nabilir: Gelişme, büyüme, duraklama, gerileme süreci başlangıcı ve gerile-me. Metabolizma hücrelerdeki lipitleri ve proteinleri okside ederek toksik bir etki de gösterir, böylelikle toksinler üretilir. Bu toksik maddeler hücreler-de tutunabilirlerse proteinleri hasara uğratarak nihayet hücrelerin tahrip ol-masına yol açarlar. Bu toksinler genel-likle asidik yapıda olduklarından, alkali beslenme ve desteklerle bu asit karak-terli metabolitler etkisizleştirilemezse, yaşlılıkta sağlık sorunlarının görülmesi hızlanmaktadır (8).

“ANTİ-AGİNG” KAVRAMI

Bir dönem popüler “anti-a-ging” yani “yaşlılık karşıtlığı” her ne kadar bir hekim tarafından gündeme getirilmiş olsa da bilimsel olmaktan uzaktır. Yaşlılığı fizyolojik olarak dur-durmak mümkün olmadığı için, bu kavram bu yüzden kısa sürede “yaşlılık semptomlarını azaltma” uygulamala-rına dönüşmüştür. Ikinci Dünya Sava-şı sonrası dünyadaki yaş sınırı ve yaşlı birey sayısı artmıştır. Bu yaşlı nüfusun ihtiyaçlarının doğru olarak tespit edi-lip giderilmesi, üniversitelere, yerel

(4)

yönetimlere ve sivil toplum kuruluş-larına yeni görevler yüklemiş, “yaşlılık” konusu bir bilim alanı haline gelmiş, yönetimlerin ajandasında bir gündem ve sivil toplum için önemli bir aktivite alanı olmuştur. Çünkü yaşlılıkla birlikte obezite, diyabet, hipertansiyon, alz-heimer, parkinson, bunama ve kanser gibi sorunlar artmaya başlamaktadır. Sağlık sorunlarının yaşlılıkta sık gö-rülür hale gelmesi de yaşlılık sürecini detaylı olarak ele almayı zorunlu kıl-mıştır. Bütün bunların “anti-aging” söz-cüğü ile yeterince ve doğru anlatılma-sı mümkün değildir, bilimsel ve algısal bir yanlışı da beraberinde getirmekte-dir. “Anti-aging” 1990’lı yıllar boyunca, “yaşlılık” kapsamında ilk akla gelen kavram olmasına rağmen bilimsel tıp-tan uzak oluşu ve yaşlılıkla ilgili “kötü-dür” algısı oluşturuşu fark edilmiş ve kullanımından vazgeçilmiştir. Insanlar “anti-aging” uygulamaları ile yaşlılığın durdurulabileceğine, hatta gençleşe-bileceklerine inanmaya başlamışlardır ki bu bilimsel bir beklenti ve algı de-ğildir. Bu sebeple “anti-aging” kavramı 2000’li yıllarla birlikte kullanımdan ta-mamen kalkmıştır denilebilir. Fizyolo-jik olarak yaşlılık durdurulamaz bir sü-reç olduğundan, bu bakışı temel kabul eden Geriatri ve Gerontoloji çalışma-ları, bu sürecin nasıl iyi yönetilebilece-ğine ilişkin veri üretmeyi ve süreci ka-bullenmeyi, sevmeyi ve iyi yönetmeyi hedeflemektedir ki doğru olan da bu-dur (3-6).

İYİ YAŞLILIK: SAĞLIKLI, ZİNDE YAŞLILIK

Yaşlılık olgusunu incelerken akla gelmesi gereken ilk soru normal bir yaşlılığın ne olduğu, her bireyde değişen bir başlangıç çizgisi olması se-bebiyle ne zaman başladığı ve sağlıklı bir yaşlılık için neler yapılabileceğidir? Bu kapsamda, yaşlılığa bağlı deği-şimler ile hastalıklardan veya yaşama tarzından kaynaklanan bulguların bir-birinden iyi ayırt edilmesi gerekir. Bir hastalık nedeniyle oluşan yetmezlik, düzensizlik ve performans kayıpları yaşa bağlı fizyolojik değişim ve

davra-nışlardan ayrıldığı zaman yaşlılık gös-tergelerine ulaşılabilir (3).

Iyi yaşlılık anti-aging manasını içermez, ona alternatif olarak üretil-miş bir kavram da değildir. Iyi yaşlılık beden, hücreler ve fizyolojik süreçlerin o yaş için en uygun formda olması ka-dar, psikolojik bir kavramdır ve aslında o bilgeliktir. Bu nedenle, yaşlılık ifadesi “ihtiyarlık” kelimesinin tüm manalarını kapsamaz (12). Hayat dersinde edini-len tecrübe doğrultusunda, daha doğ-ru düşünebilen, daha isabetli karar alabilen, daha hoşgörülü, olayları daha objektif değerlendirebilen akil/bilge kişiye ihtiyar denir ki, bu hem yaşlan-mışlığı hem de bakış açısı tekamülünü içerir. Ihtiyar kelimesine uygun bir yaş-lı çevresi için bir yük olmaktan öte, bir huzur ve mutluluk kaynağıdır, hayatın içerisinde aranan bir kişidir. Bu tanıma uygun bir yaşlılık için bedeni ve zih-ni iyi tutmak gerekir. Bunun yolu ise, doğru bir hayat tarzı ve akıllı beslenme yani “akıl için beslenme” alışkanlığın-dan geçmektedir. Aklı olumsuz etkile-yebilecek bir beslenme düzeni, insanın kendine yapabileceği en büyük yanlış-lardandır. Gençlikte ve yaşlılıkta bilge bir kişi olmanın ilk adımlarından birisi, akıl sağlığını önemseyen bir beslenme anlayışıdır ki, bu tarz insanlığı evrensel sevgi ve barışa götürme yolunda da önemli bir role sahiptir. Beyin, hayatın evrensel sevgi ve barışa olan ihtiyacı-nı karşılamak için verilmiş mükemmel organdır, aslında beyin/zihin bunun için vardır. Beyni ve zihni, dedikodular, haksızlık ve kandırmalar için kullanan bir kişi, iyi bir yaşlı olma yönünde çok bir yeteneğini kaybediyor, boşa harcı-yor demektir. Böyle bakıldığında, aklı ve mekân tuttuğu beyni korumak, özelliklerinin yüksek yeteneklerini genlerle yeni nesillere taşımak insanın hem evrensel sorumluluğudur hem de iyi yaşlılığa, bilgeliğe, ihtiyarlığa gi-den yolculukta önemli bir kazanımdır (9). Aklını kullanabilen bir yaşlı, bilge ve zarafetle hayatını sürdüren bir de-ğer olup onun için ömrün uzunluğu kısalığı gibi kaygılar veya yaşlılığın

ge-nel psikolojik sorunları önemini yitirir. Bunu fark edemeyen insanoğlu uzun yaşamak istiyor. Oysa öncelik hiç bir zaman uzun yaşamak olmamalıdır; iyi yani bilge kişi olarak yaşamak, kaza-nılmış olumlu bir değişimle yaşamak olmalıdır. Yaşlanırken de hayatın bir amacı olmalı ve bu sürecin hayata ka-tacağı çıktılar, ürünler olmalıdır. Bunun için ise amaçlı yaşamak şarttır. Kişinin psikolojik yaşı, kendini hissettiği yaşı, bir de repütasyonel yaşı vardır. Re-pütasyonel yaş, kişinin ne kadar süre akıllarda kaldığı, ne kadar zaman anıl-dığını gösteren yaşıdır. Belki de Hazre-ti Nuh’un 950 yıllık ömrü, biyolojik bir süre olmayıp böyle bir yaşama zama-nıdır. Insanlığa huzur, öngörü, onur ve barış kaynakları olan Rasul ve Nebiler, Gazali, Celaleddin Rumi, Yunus Emre gibi sayısız irfan adamı, yıllardır ara-mızda öğretileriyle bu yaşla yaşamak-tadır (6, 9).

Zinde ve sağlıklı bir yaşlılık ev-resi için beslenme ilk olmazsa olmaz-lardandır. Burada dikkat edilecek çizgi, beslenirken doğalı ve doğayı müm-kün olduğunca bozmamaktır, besin maddelerini en doğal haliyle değer-lendirmektir. Örneğin, bir sebzeyi çok haşlamadan, aşırı kızartmadan, çok pişirmeden, çok kesmeden kullanabil-mek önemsenmelidir. Çünkü yenilen-ler ne kadar çiğ ve ne kadar canlıysa, fizyolojik yararlanım o kadar yüksek olacaktır. Elbette et, sebze ve gıdaları, çiğ kullanılabilenler hariç, çiğ yemek önerilmiyor (6). Pişirme işlemi protein sindirimini kolaylaştırması açısından da önemlidir. Her aşamasına çok dik-kat edilen bir beslenmenin iyi ve zin-de yaşlılık için rolü yadsınamaz, ancak beslenme deyince sadece fiziksel ve bedensel beslenme ile sınırlı düşün-mek de yaşlılıkta hedeflenen iyilik ve zindelik için yeterli olmayacaktır. Idra-kı, bilinci, aklı, zihni toksik olmayan bir veri tabanı ile beslemek önemsenme-lidir. Evrensel genel doğrulara uygun duygu, düşünce, fikir, öngörü ve ka-rarların üzerine inşa edilecek bir hayat tarzı yaşlılıkta da bilgelik için zorunlu

(5)

bir donanımdır (9). Algısını, benliğini doğru gıdalarla destekleyen kişilerin bedenleri açlığa daha fazla dayanır. El-bette, beslenme gereksinimleri bütün yönleriyle karşılanmalı ancak bunu ha-reketli bir yaşantı ve hava, su, toprak, ses, ışık gibi göstergelerce temiz bir çevre desteklemelidir (6).

YAŞLANMA HIZINIZI FARK ETMEK İÇİN

Insan kendi yaşlanma hızını, yaşama tarzına ait bazı veriler kullana-rak öngörebilir. Bu sorulara verilecek “asla”, “nadiren”, “sık sık” veya “daima” cevapları, kişinin metabolizması, hüc-re sağlığı, biyolojik yaşı ve iyi/zinde yaşlılığı hakkında öngörü oluşturabil-mesine yardım edecektir (6, 7, 9, 10, 11, 12)

1. Günde 1,5-2 litre su içiyor musu-nuz, artık daha çok sıvı gıda ile bes-lenmeye başladınız mı?

2. Öfke kontrolü yapıyor musunuz? 3. Günlük olarak, yürüme veya diğer

egzersiz tiplerini içeren programı-nız var mı?

4. Yemek davranışını, gençlikteki gibi yeme alışkanlığını değiştirebiliyor musunuz?

5. His ve duygularınızda kendinizi ol-duğunuz gibi ifade edebiliyor mu-sunuz?

6. Stresle başa çıkabilmekten çok onu yok edebilmek gibi bir hede-finiz var mı?

7. Kendinizi, diğer insanları ve tüm varlığı olduğu gibi sevebiliyor mu-sunuz?

8. Diyetiniz akıl için beslenme kriter-lerine uygun mu?

9. Zeytinyağı öncelikli ve tereyağı destekli yağ kullanımını tercih edi-yor musunuz?

10. Bitkisel antioksidan katkılar kulla-nıyor musunuz?

11. Çinko, Magnezyum gibi mineral ve elementlerinizi destekliyor musu-nuz?

12. B vitaminleri, folik asit, kondroitin gibi gereksinimlerinizi önemsiyor musunuz?

13. Periyodik olarak biyokimyasal ve fizyolojik parametrelerinizi takip ediyor musunuz?

14. Tozlu ve gürültülü ortamlardan uzak durmaya çalışıyor musunuz? 15. Uykunuzu geç saatlere kadar

erte-lemeyip 11.00-03.00 arası verimli uyuyor musunuz?

16. Sevinç, heyecan, kaygı ve korku gibi duygularınızı bilimsel temelle-re oturtuyor musunuz?

17. Karar verirken, fikir oluştururken empatik ve çok zarif olmaya çalışı-yor musunuz?

18. Omurlarınızın anatomik yapıda (S formunda) durup durmadığını kontrol ediyor musunuz?

19. Nefes tekniklerini kullanıp derin ve rahat nefes almaya çalışıyor musu-nuz?

20. Beyninizi fikir üretmeye, karar ver-meye, düşünver-meye, sorun çözmeye zorluyor musunuz?

ÜLKEMİZDEKİ TABLO, SONUÇ VE ÖNERİLER

Yaşlılık bütün canlılarında olu-şan ve türe özgü olarak değişen süre-ler sonunda ölümle sonuçlanan nor-mal fizyolojik bir süreçtir. Yaşlılık çok ender bazı hastalıklar hariç aniden başlamaz. Biriken ve ağırlaşan tedrici bir süreçle, yavaş yavaş kendini göste-rir. Pek çok faktöre dayalı bu süreçte, zamana bağlı olarak fizyolojik kayıp-lar ortaya çıkmakta, bu kayıpkayıp-ların hızı bireylere, duygu durumuna, sosyal ve ekonomik koşullara, inanca ve yaşama tarzına göre değişim gösterir (8). Yaş-lılık insana yönelik bir kavram gibidir ama hayvan ve bitkiler için de geçer-lidir. Ancak hayvan ve bitki yaşlılıkları ile ilgili bir süreç yönetimi henüz gün-dem oluşturmamaktadır. Insan beden değildir, bedenden ibaret de değildir. Bu yüzden, asıl bedeni kullanan insa-nın idrakı, birikimi, zihinsel gelişmişli-ği, kemalatı, tecrübe ve kazanımlarıyla edindiği değişim, bakış açısı ve yaşan-tı, biyolojik yaşlılığın önüne geçirilme-lidir ve önemsenmegeçirilme-lidir. Tıbbi açıdan, yaşlılık, yaşam sürecinde kayıpların ve çöküşün sıklıkla görüldüğü bir dönem olarak kabul edilir. Fizyolojik olarak yaşlılığın durdurulamaz bir süreç

(6)

olması üzerine bina edilen Geriatri ve Gerontoloji alanındaki bilimsel çalış-malar bu sürece ilişkin veri üretmeyi, süreci psikolojik bir sorun görmeden kabullenip sevmeyi ve iyi yönetmeyi hedeflemektedir. Bu kapsamda, yaşlı-lığa bilimsel yaklaşım esas alınmakta, beraberinde getirdiği hastalanma yat-kınlığı, yetenek kayıpları, hastalıklar, duygu durum sorunları, ekonomik, sosyal ve çevresel adaptasyon, yaşlı hürriyeti ve onuru, kuşaklar arası ileti-şimin sağlıklı zemine yerleşmesi, sür-dürülebilir sağlıklı ve zinde bir yaşlılık, son yıllarda üzerinde önemli çalışma-lar yapılan konuçalışma-lardır. Bu projeler yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşla-rının da paydaş olarak yer aldığı uygu-lamalara döndükçe, yaşlı kendini bir yük gibi hissetmeyecek, yaşlılık top-lumun zenginliği ve üretmeye devam edilen bir dönemi haline gelecektir. Bu alanda ülkemizde yürütülmekte olan programların temel kulvarları şöyle özetlenebilir:

Yaşlılara yönelik geliştirici, yeni-likçi ve sürdürülebilir politikalar uygu-lanması amacıyla sivil toplum kuruluş-ları, yerel yönetimler, merkezi yönetim ve üniversitelerin birlikte çalışması, bu kapsamdaki projelere öncelik verilme-si sağlanarak, devlet tarafından proje-lerin finansmanı üstlenilmektedir.

Yaşlılara yönelik sosyal hiz-metlerde istihdam edilen personelin gönüllülük esasına göre yetiştirilmesi, nitelik ve nicelik bakımından seviyenin yükseltilmesi amacıyla eğitim semi-nerleri, yaşam boyu eğitim ve sertifi-ka programları organize edilmektedir. Üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, merkezi ve yerel yönetimlerin daha “aktif” bir yaşlılık için farkındalık proje-leri üretmeproje-leri amaçlı projeproje-leri ve prog-ramları teşvik edilmektedir. Üniver-sitelerin yaşlılık araştırmalarına, yaşlı hizmetlerine yönelik önlisans, lisans hatta lisansüstü programlar açmaları desteklenmektedir. Oluşturulan far-kındalık ve öncelik sıralaması ile yerel yönetimlerin yaşlı hizmetlerinde daha

etkin, daha organik ve daha sürdürü-lebilir roller almaları amacıyla, yerel yönetimler mevzuatında güncelleme-ler yapılmıştır. Ülkemizin tüm bölgele-ri ve yerleşim yerlebölgele-rinde yaşlı bireyler arasındaki fırsat eşitsizliğini giderecek süreçler çalıştırılarak, ekonomi, eğitim, sağlık, ulaşım, barınma, korunma, ba-kım gibi temel parametrelerle ölçüle-bilir şekilde yaşam kalitesini yükselte-cek destek projeleri sosyal sorumluluk kapsamında önemsenmekte ve finan-se edilmektedir. Yaşlıların toplumsal ve kültürel programlarda yer almaları amacıyla yerel yönetimlere ait meclis-ler organize edimeclis-lerek, yaşlılara pozitif ayrımcılık uygulamaları başlatılmıştır. Yaşlının hayata ulaşılabilirliğini ve top-luma katılımını sürdürülebilir kılmak amacıyla Ikinci Bahar, Yaş Dostu Şehir Projesi gibi birçok proje hayata kazan-dırılmaktadır. Genç yaşlı köprüsünü sağlam ve sıcak tutabilmek amacıyla öğrencilerin, çocukların ve gençlerin yaşlılara yönelik gönüllü kuruluşlara katılımı, üniversitelerde öğrenci ku-lüpleri kurmaları teşvik edilmektedir. Büyükşehirlerin tamamında ve diğer birçok kentte 65 yaş üstü bireyler için kent için ulaşımın ücretsiz olduğu programlar ve tarifeler oluşturulmuş-tur. Yaşlıların toplumsal karar verme süreçlerine etkin katılımı amacıyla siyasi partilerde, gençler ve kadınlar için sağlanan imkânlar yaşlılar için de oluşturulmuştur. Günlük hayatın hu-zur kapısı ve akil insanları, barış köprü-leri, kamalat sahibi fikir üreten, öneren ve yaşatanları olarak mahallemizin ve hayatın vazgeçilmezi yaşlılarla ilgili al-gının mutlaka düzeltilmesi gerekmek-tedir. Bütün bunlar için gerekli kültürel birikime ve teşvik edici bilgiye, pratiğe sahip bir inanış sistemimiz ve toplum-sal dokumuz olması, atılacak adımlar için önemli bir altlıktır.

KAYNAKLAR

1. Öğüt S, Atay E. (2012) Yaşlılık ve Oksidatif Stres. SDÜ Tıp Fak Derg. 19(2): 68-74.

2. Nalbant S. (2006) Yaşlanmanın

Bi-yolojisi. Türk Fiz Tıp Rehab Derg. 52(Özel Ek A): A12-A17.

3. Cankurtaran M. (2005) Yaşlılık, yaş-lılık mekanizmaları, antiaging ve yaşam tarzı değişiklikleri. 7. Iç Has-talıkları Kongresi. 16-20 Eylül 2005 Antalya. Konuşma Metinler ve Ser-best Bildiler Kitapçığı.

4. Seymen O (2011) Yaşlılık Fizyo-lojisi Ders Notları. https://www. y u m p u . c o m / t r / d o c u m e n t / view/15779897/yaslanma-fizyolo-jisi

5. Armandola E. (2005) Time and the Biology of Aging. Medscape Gene-ral Medicine. 7(1): 1-4.

6. Müftüoğlu O. (2010) Anti Aging Dosyası. http://www.hurriyet.com. tr/anti-aging-dosyasi-14849020 7. Yahyaoğlu R. (2013) Yaşlılık ve

Za-man Algısı. Arel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji Ana Bi-lim Dalı, Yüksek Lisans Tezi. Istan-bul

8. Oğuz T. (2007) Yaşlılarda Görülen Biyolojik Ve Sosyal Değişimler. AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Antropo-loji Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi. Ankara

9. Dündar Y. (2016) Mutluluk Yöneti-mi. ISBN: 978-605-87210-9-8 An-kara.

10. Dündar Y. (2001) Fitokimyasallar ve Sağlıklı Yaşam. Kocatepe Tıp Dergi-si 2: 131-138.

11. Aslan R. (2018) Şehir Tozları. Ayrıntı Dergisi. 5(60): 43-48.

12. Aslan R. (2012) Yaşlanmak ama nasıl? Afyon Kocatepe Üniversi-tesi, Yaşlılar Haftası, Konferans sunumu. https://www.haberler. com/aku-den-yaslanmak-ama-na-sil-konferansi-4103345-haberi/ 13. Clark GS, Siebens HC. (2005)

Ge-riatric Rehabilitation. In Physical Medicine and Rehabilitation. Phi-ladelphia: Lippincott Williams Wil-kins.

Referanslar

Benzer Belgeler

2 Radikal karşılaşırsa, kovalan bağ oluşturmak üzere çiftleşmemiş e _ larını birleştirebilirler.. Ancak serbest radikal, bir nonradikalle.. reaksiyonagirerse yeni bir

Endoplazmik retikulum membran sistemi çeşitli ksenobiyotikleri oksitleme görevi yapan karışık.. fonksiyonlu oksidaz enzim

Alabalık (O.mykiss) ve yılan balıklarının (A.anguilla) hayat dönemleri boyunca protein gereksinimleri. Alabalıklar

Fiziksel gereksinimlerini karşılayan aile ortamı, çocuk için vazgeçilmez olan güvenlik ve sevgi gereksinimlerini de karşılayarak çocuğun suça yönelmesini engeller..

 Rekreasyona katılma motivasyonları onların yaşam tarzları, talep ettikleri hizmetler ve gerekli kaynakları belirlemede önem arzeder.... REKREASYON PLANLAMA

• Türev proteinler, ilk iki protein grubunda yer alan proteinlerin belirli etkilerle değişmeleri sonucu oluşan proteinlerdir; primer türev proteinler ve sekonder türev

Yaşlı hastaların tedavisinde ilaç yan etkileri olmaksı- zın ve yaşam kalitesini değiştirmeden nöbetsiz bırak- ma hedeflenmedir. Yaşlılarda kusursuz antiepileptik ilaç,

Ona göre insanlar, sezgi yoluyla ödevlerin ahlaken doğru olup olmadığını bilebilirler (Cevizci, 2002, 338-339)...  Etiği sonuççu olmayan bir yaklaşımla ele alan Ross, görev