S elçu k E r in ç , Ş ü k ran .O r h a n îa lb a y , A n k a ra T em silcisi: M u sta fa B a lb a y A ta tü rk B u lv a rı N o: 125, K a t:4 , B a k a n lık la r-A n k a ra T el: 4 1 9 5 0 2 0 (7 h a t), F ak s: 4 1 9 5 0 2 7 9 İz m ir T e m silc isi: S e r d a r K ız ık , H. Z iy a B lv . 1352 S. 2/3 Tel: 4411220, Faks: 4 419117 • A d an a T em silcisi: Ç e ti n Y iğ e n o ğ lu , İn ö n ü C d . 1 1 9 S . N o : l K a t : l ,T e l : 363 12 11, F ak s: 363 12 15 M ü e ss e se M ü d ü rü : Ü stü n A k m e n • K o o rd in a tö r: A h m e t K o r u l s a n 9 M u h a seb e: B ü le n t Y e n e r 9 İdare: H ü sey in G ü rer 9 S a tış: F a z ile t K u z a M E D Y A C : • Y ö n e tim K u ru lu B a ş k a n ı - G e n e l M ü d ü r: G ü l b i n E r d u r a n # K o o r d i n a t ö r Reha I ş ıtm a n + G e n e l M ü d ü rY a rd ım cısı: S e v d a Ç o b a n T e l: 5 1 4 0 7 5 3 - 513 95 8 0 -5 1 3 8 4 6 0 -6 1 , Faks: 5138463
>00 İmsak: 3 .2 7 G üneş: 5 .28 Ö ğle: 13.15 İkindi: 17.13 A kşam : 2 0 .4 7 Yatsı: 2 2 .4 0
ŞÖYLE§[
ATTİLÂ İLHAN
‘Kadro Hareketi...’
D
üşünüyorum da, ‘bunlar’ hepi topu, bir avuçaydın; ‘bunlar’ dediğim, ‘Sosyalist Sol’; üs
telik, bu bir avucun, yansı ‘hain’ addediliyor; en
oturaklısı da, Şevket Süreyya bey! Kadro’nun ya yınlanandan haberim bile olamazdı, çocuktum; olayı, aklımda yanlış kalmadıysa, ‘Tornacı’ Ömer
(Karaman)’den, eski İzm ir Cezaevi’nin 2. Ferâ-
n e si’ndeki, ‘gece dersleri'mizin birinde öğren
miştim; lâfını sakınmıyor, düpedüz ‘hain’ diyordu;
sonra da, ‘San’ Mustafa (Börkiüce)’yı tanıdığım güne kadar, hep öyle dediler; Mustafa’nın ona,
‘hain’ dediğini hiç işitmedim; adıyla, Şevket di
yerek, söz ederdi; besbelli dosttular, ‘akıllı ve di- râyetli’ olduğunda ısrar ediyor; ona kalırsa ‘Sos yalist Sol’u, 'ancak Şevket derleyip toplayabilirmiş,
yâni gerçek bir lider.
Aklımın alamadığı, bu nasıl bir ‘hain’? Musta fa Türkeş, açık ve hayli kapsamlı kitabında, şöy
le bir ‘tespit’te bulunmuştur:
“...Aydemir, (Şevket Süreyya) sosyo/ekono- mik gelişmelerin temel ilkelerini tarihse! materya lizm ’e göre açıklamakta ve üretim araçlanndaki ilişkinin, b ir toplumsal yapıdan diğerine geçişi ifâ de ettiğini de vurgulamaktadır. Aydem ir’e göre, iki temel faktör; sosyal dönüşümlerde belirleyici rol oynamaktadır; insanların doğaya hâkim olma isteğinden kaynaklanan, üretim araçlanndaki ge lişme ve üretici güçler; yâni insanlar arasındaki iliş ki...” (s. 143)
Bu nasıl bir ‘hainlik’?
Ş
imdi, bir dakika! ‘Aydınlık’ devrindeki ŞevketSüreyya’yı değil; ‘Kadro’ devrindeki Şevket Süreyya’yı irdeliyoruz; yâni, adı ‘hain’e çıkarılmış
olanını; bu nasıl bir ‘hain 'dir ki, metoduna a’dan
z’ye sâdık kaldığını beyân ediyor; hele şu ‘m eto d u ’ beş ana noktada özetleyişini, -onun kadar us
talıkla- 68 Kuşağı’nın ‘hızlılarindan, acaba han
gisi becerebilirdi?
“...Marks ’ın diyalektiği şu esaslarda hülâsa edi lebilir: 1/ Her şey değişir, her şey inkişâf eder; hâdise bir madde hareketinden ibârettir. 2 / ‘Kemmr terâküm, ‘keyfi’ değişiklikleri dâvet eder. 31 Bir ‘keyfiyetten diğerine intikâl, âni sıç ramalarla müterâfıkbr. 4 / İnkişaf, tezat kuvvet lerin çarpışmasıyla vücut bulur. 5 / Kanûniyet demek, sebeblerin birbirine zincirlenmesi de mektir; her hâdiseyi, sebeblerin mütekâbil mü nâsebeti içinde tefrik etmek lâzımdır. Bu esas lara göre tezat, gerek tabiat gerek cemiyette inkişâfın anasıdır.” (‘Kadro’, Temmuz, 1933,
s. 10)
O korkunç sorunun, sırası geldi: bir aydının sa dâkati, dünya görüşünün temel metoduna, sada katiyle mi ölçülür; yoksa, o metodu zaten eğip bü ken, herhangi bir siyasi kliğe intisap derecesiyle mi? Eğer önceki doğruysa,- ki öyledir-; Şevket Sü
reyya’ya nasıl ‘hain’ diyebiliriz: Şevket Süreyya ve Kadrocular: ‘Kadro Hareketi’ni, a’dan z’ye, diyalektik materyalist bir platforma oturtmuş; OsmanlI’daki ‘intisap müessesesi’nin mantı ğa bağlı, Stalin’in dogmatizmi’ne itiraz ve onu inkâr ediyorlar; daha açıkçası, Marksizm ’in suiistimali’ne!
‘San’ Mustafa (Börklüce) bunu anladığından
mı, ona ‘hain’ demezdi; sanmıyorum, doktrine hâ
kimiyeti, yetmezdi buna; onun davranışı, ağırlıklı olarak, ‘öeşeri’ydi sanırım, epeyce duygusal: iki si de, o ve Şevket Süreyya bey, Sultan Gaiiyef
/ Mustafa Suphi çizgisine gönül vermişlerdi. Evet, ‘Kadro Hareketi’nin Müdafaa-i Hukuk Doktri- ni’ni, ulusal ve özgün bir çerçevede M ark sizm’e oturtulmak istendiği, o istikam ette bir sentez teşebbüsü olduğu, elbette doğrudur;
ama bu teşebbüsün, Şevket Süreyya bey’in KUTV’a kadar uzanan, TKP ilişkileri ve çeliş kileriyle bağlantılı olduğu da doğrudur.
Mustafa Türkeş çalışmasında, bu konuda bi
raz mütereddit mi dersiniz?
‘Temel çelişki de 'mutabakat'!..
O evket Süreyya bey, daha başlarken şu ‘te-
O mel çelişki’ tespitini yapıyor ki, acaba bunu Sul tan Galiyef’in ‘temel çelişki’ tespitinden ayırmak
mümkün müdür?
"... ‘müstemleke’ ve ‘makine’, Emperyalizm'in, ilk ve genç çağının öyle iki unsurudur ki, bu iki un sur, doğduktan günden beri, içinde yaşadığımız cihânı: 1- M aki nalı m em leket ve müstemleken memleket; 2 - Makinadan mahmm m emleket ve müstemleke m em leket diye iki aşın ve zıt karar gâha ayırmıştır... 1- Makinalan, yâni Büyük Sa nayii elinde toplayan karargâh; 2- Makinalardan, yâni büyük sanayi’den mahrum olan, yahut müs temleke karargâh! Bu iki karargâh, tabii bu iki ka rargâh bâki kaldığı müddetçe, birbirine zıt ve bir birinden ayndır; müstemleke istismân bâki kaldık ça m ücâdele asildir..."
"... işte Emperyalizm, sermâye, sanâyi ve müstemleke hâkimiyetini elinde tutan, mah dut memleketlerin; sermâyeden ve sanâyi den mahrum geri memleketlerin üzerinde tesis et tikleri ve hâlâ da yaşatmak istedikleri teâdi (karşıtlık) ve istismar nizâmının adıdır...”
“...buna karşı isyan, müstemleke kayıtlannın tasfiyesini, sanâyiin bütün cihâna dağılışını, hü lâsa cihânın yeniden tanzimini hedef tutan m ü câdele nizâmının da, şim di b ir adı var: M illî Kur tuluş Nizâmı!..” (‘K a dro’, Nisan 1933)
Acaba Galiyef’in ‘Mazlumlar Entemasyona- li’nin üzerine kurduğu, Mazlumlar/Zâlimler temel çelişkisinden çok mu uzaklardayız? Şevket Sü
reyya’nın -Kadro’nun- farkı, sorunu koyarken,
30’lu yıllarda Kemalizm’in içinde bulunduğu ‘ko şullardan’, dışarıya çıkamayışından doğmuyor
mu? Meselâ Gaiiyef, kurtuluşu en başta Türk- ler/Müslümanlar için talep eder; aynı talep, hiç de sosyalist sayılamayacak bir muhtevâyla, Enver Pa-
şa’nın, ‘Cihan Islâm İhtilâli’ projesinde mevcut
tur; oysa Kemalizm, ulusal demokratik bir dev rim, dolayısıyla lâik; ona Marksist bir taban oluş turmaya çalışacaklann, Islâmiyetten söz etmeye cekleri belli; belli de, acaba bu, ‘ta h lilin mana ve ehemmiyetini değiştirir mi, yoksa, pekiştirir mi?
Üstelik Şevket Süreyya’nın Sovyet Ihtilâli’yle
‘ülfeti’, handiyse, Sultan Galiyef’in kaderiyle ‘pa ralel’; kilit tarih, ikisi için de, 1925; yâni V. Komin tern Kongresi’nin toplandığı yıl; bilindiği gibi, -bir
adı ‘bolşevikleştirme, yâni Ruslaştırma’ kongresi
olan- bu Kongre; ‘tek ülkede Sosyalizm’ fikrine yatmış; Ingiliz/Sovyet Anlaşması gereğince,
Mazlum M illetler’e olan Sovyet desteğini çök meye yönelmiştir. Bu, Kemalist Türkiye’ye des teğin de çekilmesi anlamını taşıyordu. Şevket Süreyya, -Dr. Şefik Hüsnü’nün tersine,- buna
karşı çıkmıştır. Rusya’daki bir başka ‘devrim ci’ de
aynı çıkışı yapar ki, onun için sonun başlangıcı dır; o ‘devrim ci’nin adı Mirseyit Sultan Galiyefti.
‘Olayın’ taşıdığı ağır ‘dram ı’, o devrin ‘konjonk türünü’ irdelediğimiz zaman, daha iyi göreceğiz. Meraklısı için n o t kitabın künyesi şudur Mus
tafa Türkeş, ‘Kadro Hareketi’/'Ulusçu Sol Bir
Akım ’, İmge Kitabevi yayınları, 1999, Ankara,
Tlf: 0. 312/419 4610.
http://www. prizma. net.tr/Al LH AN http://www.bilgiyaymevi.com.tr/ailhan Faks: 0-212/26019 88