KİTA P
T-r-
s
o
î
) 1
î
7 Aralık 1997
10 M ayıs m * , , 1929da soldan sağa
Nizamettin Nazil Tepedelenlioğlu, Nazım Hikmet, kızkardeşi Sam iye, Vâlâ Nureddin Va-Nû, Vâ-Nû'nun karısı.
MEMET FUAT'IN ÇOCUKLUK, İLKGENÇLİK,
1930larda (1933-
f e f li 1935arası) Mithatpaşa Köşkü ~ 3 bahçesinde soldan “ -mmf sağa Naci Sadullah, Nazım Hikmet, kızkardeşi Sam iye, Mahmut Yesari, Sam iye ile Şeyda'nın oğlu Hikmet, Piraye, Sam iye’nin kocası Şeyda.
anılar
Mehmet Fuat, 'Gölgede Kalan Yıllar'
adlı son kitabında "bunlar benim
gerçeklerim" dediği anılarını anlatıyor.
Şiir ve öykü ile başlayan yazı
serüvenine, denemeci-eleştirmen
olarak devam eden Mehmet Fuat bu
kitabında üvey babası Nazım
Hikmet'i, annesi Piraye'yi, dedesini,
köşkteki diğer akrabalarını, 1950'li
yıllara kadar getirdiği anılarını, kimi
zaman sizi şaşırtacak kadar büyük bir açıklıkla, kimi zamansa
hayli meraklandıracak kadar perde arkasından anlatmış. "Elveda" diye
son bulmasına rağmen, devamını ısrarla bekleyeceğiniz
kadar sizi etkileyecek bu kitap.
Memet Fuat
r . „ Anda™ yayınlar,
. . F° f °
9
ixjffar/a birinci
ven v ÇUL CU Fam-ur kâğıda iki
yn basım / İstanbul 1 9 9 /
I
Sanem
ALTAN
Babanızın aileden uzak yaşadığı dönemde, dedeniz -babanızın babası- sizinle ve abla nızla çok yakından ilgileniyor. Çok eğlence li ve sevecen bir dede figürü var kitapta. Siz, torununuzla nasıl bir ilişki kurdunuz?
Dedemi babamın yerine koymuştum ben. Babama pek yakınlık duymazdım, onu çok geç tamdım. Torunum Arda'yla yazı lara geçirdiğim bir arkadaşlığımız vardı, inanılmaz sorular sorardı bana. O sorula ra başladı mı Nermi Uygur'u anımsardım. Sonra okula başlayınca, uzaklaştık. Daha güçlü bir ilgi kaynağı edindi. Beni eskisi kadar çekid bulmuyor. Nasılsın, iyi misin demeye kalmadan kaçıp gidiyor.
Babanızın Paris'e gittiği dönemde siz yeni doğmuştunuz. Nerdeyse hiç tanımadınız babanızı, annenizle olan ilişkisini görmedi niz ama Piraye ile Vedat Örfi gerçekten bir birlerine aşık oldular mı sizce?
O zaman dünyada yoktum, bilmiyorum ama annemin yıllar sonra İzgen'e, kanma "Ben iki evliliğimde de kocalarıma aşık ol muştum" dediğini biliyorum. Bence, Pira ye aşık olmasa onalü yaşmda öyle bir evli lik yapmazdı.
Neden N azımla olan evliliği için "duygula-n "duygula-n a ye"duygula-nildi" diyorsu"duygula-nuz? Sizce Piraye ile Nazım nasıl bir aşk yaşadı?
Nazım la tanıştıklarında Piraye iki çocuk lu dul bir kadmdı. İki çocuğuyla kabul edecek, bahçesinde ebruli hanımelleri açan küçük bir evde yaşatabilecek, eli yü zü düzgün bir adamla bir mantık evliliği yapmak istiyordu. Bildiğim kadanyla, Nazım'ı beğeniyor, ama ona kapılmaktan korkuyor, uzak durmaya çalışıyordu. Na zım ise ne çocuk, ne ev, ne ebruli dinle mez, çılgın bir aşıktı. Piraye anasının, ba basının, mantığının karşı koymasına aldır madan, sonunda Nazım'a evet dediğine göre duygularına yenilmişti. Nasıl bir aşk yaşadıkları mektuplardan, şiirlerden, an lattığımız bunca anıdan anlaşılmıyor mu? Nazım'la sizin ilişkiniz nasıldı? Ona nasıl hitap ederdiniz?
Genellikle Nazım derdim. Arada babiş
dediğim de olurdu. Baba demezdim. 1950 yılından sonra ilişkiniz ne oldu?
Birbirimizi bir daha hiç görmedik. Piraye de hapishanedeki son görüşmeden sonra bir daha görmedi o zaman, öyle değil mi?
Evet, hiç karşüaşmadılar. Ayrılmaları avu katları aracılığı ile oldu.
Aileniz kalabalık bir aile. Teyzeler, yenge ler, amcalar, enişteler. Hepiniz iç içe yaşa mışsınız. Ailenizin kadınlan ve erkekleri arasında sizi en çok etkileyen ilişki hangi siydi?
Hiç kuşkusuz Nazım ile Piraye.
Nazım'm hayatınızda büyük bir önemi var, bu kitaptan da anlaşılıyor. Size, "Ben senin yerinde olsam -edebiyatçı olmaya karar ver mişsem bile- müspet ilimlerden birini ihti sas olarak seçerdim" dediğini öğreniyoruz. Bu görüşü paylaşıyor musunuz?
Nazım bunu hep söylerdi. Sanatçıların öyle düşler dünyasında yaşayan, yaşam dan kopuk insanlar olmalarını istemedi ğinden... insan olarak oluşum sürecini bi limlerle, gerçeklerle geçirmenin önemi yadsınamaz. Ben de hoşlanmam başı bu lutlarda sanatçılardan.
Nazım'm insanların sanat yeteneklerini çalı şarak ortaya çıkarabileceklerine inandığım, herkesin sanatla ilgili bir şeyler yapmayı de nemesini istediğini de öğreniyoruz kitap tan. Bu iki görüş çelişmiyor mu?
Nazım sanatla uğraşmanın insanın kişiliği üzerinde olumlu etküeri olacağına inanı yordu sanırım. Herkesin bir şeyler yap masını isterdi. Herkesi yüreklendirirdi. Ben başaramamanın getireceği düş kırık lıklarından biraz korkarım. Sanatla uğraş mak iyi de, insanlar büyük düşler kurma dan yapmalı bunu. Başarısızlığa uğramak bazen çok kötü sonuçlar veriyor.
Siz eleştirmensiniz. Büyük hayallerle üreti len eserler için bazen başarısız olduklarına karar veriyorsunuz, hiç hata veya haksızlık yaptığınızı düşündüğünüz oldu mu?
Olmadı.
Hangi kitapları eleştiri süzgecinize alacağı nıza nasıl karar veriyorsunuz?
Gönlüme göre... Ben içinden geldiği gibi davranan bir deneme yazarıyım. Eleştiri ye bulaşsam da bunu bir deneme yazan gibi yapanm.
Nazım'm şiirlerinizden çok öykülerinizi be ğendiğini söylüyorsunuz kitabınızda. Nazı-m'm bu eleştirisine katılıyor musunuz?
Evet. Şair olarak Nazım'ı, bir de okul ki taplarımdaki şairleri tanıyordum. Oysa öyküdeki örneklerim Gorki'den Heming- way'e çağdaş dünya yazarlanydı.
Siz Nazım'm şiirini Türk edebiyatında nere ye koyuyorsunuz?
En tepeye, Yunus'un yanına.
Sizce Nazım şiir gücünü nereden alıyordu? Çok güçlü olan şiir geleneğmden. Onda,
le birleşmişti.
Ne oluyordu da şiirleri unutulmaz oluyordu Nazım'm? Sizce şiiri unutulmaz yapan ne dir?
Nazım yaşamla iç içeydi. inşam soyutla madan, iyi kötü bütün yönleriyle, somut olarak anlatıyordu. Şiiri unutulmaz yapan içeriğiyle biçiminin uyumundaki denge dir. Yaratılan biçimsel güzelliğin içi boş olmamalıdır.
Nazım'm ideolojik şiirlerinin şiiri aşan bir katılığı vardı sanki, siz ne düşünüyorsunuz? Nazım'm başardı şiirlerinin yanı sıra başa rısız şiirleri de var elbette. Okuyana, yo
rumlayana göre değişir. Ama onun dü şüncelerini, ideolojisini yansıtmadığı şiiri pek yoktur. Bazen kalabalıklara söylev çe ker gibi yapmıştır bu işi, bazen sevgilisine aşkını bildirir gibi. Ama her sözcüğün ar kasında dünya görüşünün gücü sezilir. Niye Türk toplumu şiire daha yatkın?
İlkel toplumlar şiire daha yatkın olur de niyor. Ama bana bu yatkınlık Türk dilinin özelliklerinden kaynaklanıyor gibi gelir. Türkçe'de sözcükler eklerle biçim değişti riyor. Kapı, kapı-ya, kapı-dan, kapı-nın gi bi. Bunların her biri ayrı sesler taşıyan ayn sözcükler. Şiire çok yatkın bir dü Türkçe. Halk şüri, Divan şüri, çağdaş dünya
şiiriy-J
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi