• Sonuç bulunamadı

Hakkâri/Yüksekova 75.Yıl Yatılı İlköğretim Bölge Okulu ilköğretim 7.sınıf düzeyinde öğrenim gören öğrencilerin deyim, atasözü ve bilmece dağarcıklarının belirlenmesi ve bunların öğretilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hakkâri/Yüksekova 75.Yıl Yatılı İlköğretim Bölge Okulu ilköğretim 7.sınıf düzeyinde öğrenim gören öğrencilerin deyim, atasözü ve bilmece dağarcıklarının belirlenmesi ve bunların öğretilmesi"

Copied!
103
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKÇE EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI

TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

HAKKÂRİ /YÜKSEKOVA 75.YIL YATILI

İLKÖĞRETİM BÖLGE OKULU İLKÖĞRETİM 7. SINIF

DÜZEYİNDE ÖĞRENİM GÖREN ÖĞRENCİLERİN

DEYİM, ATASÖZÜ VE BİLMECE DAĞARCIKLARININ

BELİRLENMESİ VE BUNLARIN ÖĞRETİLMESİ

GÖKÇE ÇİÇEK KAYHAN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

PROF. DR. ALİ BERAT ALPTEKİN

(2)

 

 

 

 

 

 

 

(3)
(4)

İÇİNDEKİLER Sayfa No

Bilimsel Etik Sayfası ... ii

Tez Kabul Formu ... iii

Önsöz ... vii

Özet ...ix

Summary...x

Giriş ...1

BİRİNCİ BÖLÜM EYİM, ATASÖZÜ, BİLMECE 1. 1. Deyim ...5

1. 1. 1. Deyim tanımları ...6

1.1.1.1. Deyimlerin Özellikleri ...6

1. 1. 2. Deyimlerin Diğer Söz ve Söz Gruplarıyla İlişkisi ve Sınırları ...7

1. 1. 2. 1. Deyim ve Atasözü ...7 1. 1. 2. 2. Deyim ve Terim ...8 1. 1. 2. 3. Deyim ve Birleşik Sözcük ...8 1. 1. 2. 4. Deyimler ve Argo ...8 1. 2. Deyimlerden Örnekler...9 1. 3. Atasözü...10 1. 3. 1. Atasözü Tanımları...11 1. 3. 2. Atasözlerinin Özellikleri ...12 1. 3. 3. Asıl Atasözleri ...14

1. 3. 4. Atalar sözü Değerinde Deyimler ...15

(5)

1. 4. 1. Atasözü ve Deyim İlişkisi...16

1. 4. 2. Atasözü ve Bilmece İlişkisi ...17

1. 5. Atasözlerinin üslûp bakımından incelenmesi ...18

1. 6. Atasözlerinden örnekler...18

1. 7. Bilmece ...20

1. 8. Bilmecelerin tanımları ...20

1. 9. Bilmecelerin sınıflanması ...21

1. 10. Bilmece sorma geleneği...22

1. 11. Bilmecelerden örnekler...23

1. 12. Bilmecelerin çocuk eğitimi bakımından değerlendirilmesi ...27

İKİNCİ BÖLÜM VERİ SETİ VE YÖNTEM 2. 1. Problem...29 2.2. Araştırmanın Amacı...30 2.3. Araştırmanın Önemi ...30 2.4. Sayıtlılar...31 2.5. Sınırlılıklar ...32 2.6. Araştırma Modeli...32 2.7. Çalışma Grubu ...32

2.8. Veri Toplama Araçları ...33

2.8.1. Anket Formu ...33

(6)

3. SONUÇ ...35

3.1. Sonuçların genel değerlendirilmesi ...35

3. 1. 1. Atasözü Dağarcığı ve Bunların Kullanımına Yönelik Sonuçlar...38

3. 1. 2. Deyim Dağarcığı ve Bunların Kullanımına Yönelik Sonuçlar ...39

3. 1. 3. Bilmece Dağarcığı ve Bunların Kullanımına Yönelik Sonuçlar ...41

4. ÖNERİLER ...44

4. 1. Öğretmenlere Yönelik Öneriler ...44

4. 2. Aileye Yönelik Öneriler...48

4. 3. Öğrenciye Yönelik Öneriler...49

Kaynakça ...51

Ekler...54

EK. 1. Atasözleri...54

EK. 2. Deyimler ...69

EK. 3. Bilmeceler...81

EK. 4. Anket formu...92

(7)

ÖN SÖZ

Toplum hem eğitimi etkilemiş hem de eğitimden etkilenmiştir. Eğitimin her kademesinin oluşturulmasında belirleyici rol oynayan unsurlar, toplumu oluşturan bireylerin yaşam felsefeleridir. Geçmişten geleceğe güven teşkil edecek unsurları eğitim ortamına taşıyarak, beklenti düzeyini yüksek tutan yöneticiler; yeni yetişen nesillere hangi değerlerin öncelikli olarak kazandırılması gerektiğinin de eğitim ortamlarında olmasına karar verenlerdir. Deyimler, atasözleri ve bilmeceler ise; toplumun felsefesini yansıtan özlü sözler olarak bize o nesillerin eğitime bakış açısı hakkında ipucu verebilirler. Zengin bir geçmişe sahip olan Türk milleti, eğitim ortamında çocuklarımıza kazandırılacak kültürel bağlılık sayesinde geçmişiyle gurur duyan ve geleceğe güvenle bakan gençler yetiştirecektir.

Yeni yetişen nesil, okullarda kültürüne ait eserlerle karşılaşırsa, geçmişini daha iyi tanıyacaktır. Atasözü, deyim ve bilmece dağarcıkları gelişen öğrenciler, etkili iletişim kurmada becerilerle donanacak ve ülkemizin geleceğine yön vermede kültürüne bağlı kalarak en iyiye ulaşma arzusunu taşıyacaktır. Bu nedenle ilköğretim düzeyindeki öğrencilere atasözü, deyim ve bilmece öğretiminin önemi düşünülerek, bu araştırma gerçekleştirilmiştir.

I. Bölüm’de deyim, atasözü ve bilmecenin açıklaması yapılarak örneklere yer verilmiştir.

II. Bölüm’de veri seti ve yönteme dair bilgiler yer almaktadır. Araştırmaya kaynaklık eden problem cümlesi açıklanmış ve çalışmanın konusu, önemi, kapsamı, amacı açıklanarak araştırmanın çalışma grubu tanıtılmıştır.

III. Bölüm’de ilköğretim 7. Sınıfa devam eden öğrencilerin atasözü, deyim ve bilmece dağarcıklarının belirlenmesine yönelik yapılan bu çalışmanın sonuçları ve sonuçlarına dair yorumlar yer almaktadır.

IV. Bölüm’de araştırma sonuçlarına dayalı olarak aile, öğretmen ve öğrenciye yönelik öneriler yer almaktadır. Çalışmada faydalanılan eserler, kaynakça bölümünde verilmiştir.

(8)

Çalışmama sevgiyle, sabırla, yardım etme arzusuyla destek veren aileme ve danışman hocam Prof. Dr. Ali Berat ALPTEKİN’e teşekkürlerimi sunarım.

Konya 2009 Gökçe Çiçek KAYHAN

(9)

HAKKÂRİ /YÜKSEKOVA 75.YIL YATILI İLKÖĞRETİM BÖLGE OKULU İLKÖĞRETİM 7.SINIF DÜZEYİNDE ÖĞRENİM GÖREN ÖĞRENCİLERİN

DEYİM, ATASÖZÜ VE BİLMECE DAĞARCIKLARININ BELİRLENMESİ VE BUNLARIN ÖĞRETİLMESİ

Gökçe Çiçek KAYHAN

Yüksek Lisans Tezi, 2009, Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Ali Berat ALPTEKİN

ÖZET

Bu araştırmada ilköğretim okullarının 7. Sınıf düzeyinde öğrenim gören öğrencilerin deyim, atasözü ve bilmece kullanımının aile-okul-öğretmen ve çevre faktörlerine göre değişip değişmediğine yönelikte tespitlerde bulunma amaçlanmıştır.

Araştırma Hakkâri İli Yüksekova İlçesi merkezinde bulunan 75. Yıl Yatılı İlköğretim Bölge Okulu İlköğretim 7. Sınıf düzeyinde öğrenim gören öğrencilerin deyim, atasözü ve bilmece dağarcıklarının belirlenmesi ve bunların öğretilmesi amacıyla 100 öğrenci ile gerçekleştirilmiştir.

Araştırmaya ilişkin hazırlanan anket formunda öğrencilerin deyim, atasözü ve bilmece deyince ne anladıkları ve dağarcıklarında yer alan deyim, atasözü, bilmeceler belirlenmiştir.

Araştırma sonucunda öğrencilerin deyim ve atasözünü karıştırdıkları belirlenmiştir. Deyimlerin ortak kullanımda sayıca en fazla olduğu atasözlerinin ise en az sayıda olduğu görülmüştür. Özellikle deyim kullanımında ve bilmece sormada, kelimelerde değişiklik yaparak aslına uygun kullanımdan uzaklaştıkları görülmüştür. Atasözlerinde kelimelerin daha doğru kullanıldığı görülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Deyim, Atasözü, Bilmece, İlköğretim Programı, Yatılı Okul

(10)

HAKKÂRİ/YÜKSEKOVA 75.YIL YATILI İLKÖĞRETİM BÖLGE OKULU 7 th GRADE STUDENTS KNOWLEDGE OF PROVERBS, IDIOMS AND

RIDDELS AND THE DEFINITION OF THIS KNOWLEDGE AND TEACHING IF THESE.

Gökçe Çiçek KAYHAN

Master Thesis, 2009, Turkish Education Main Science Branch

Supervisor: Prof. Dr. Ali Berat ALPTEKİN

SUMMARY

In this study we have aimed fort he knowledge of 7 th grade students use of idioms, proverbs, riddels within the context of family, school, teacher and environment and whether these are effected by the factors listed above.

This study was conducted at Hakkari Yüksekova 75. Yıl Yatılı İlköğretim Bölge Okulu on a hundred 7 th grade students.

At this study conducted I aimed to find out throught a questionnaire the understanding and knowledge of the students when they are told idioms, proverbs, riddels was found out that students confused idioms and proverbs. It was seen that they changed the words and thus moving away from the orijinale meaning.

As a resullt of the ques conducted it was seen that proverbs were used more correctly.

Key Words: Proverb, Idiom, Riddle, Primary Education Curriculum, Boarding School.

(11)

GİRİŞ

Türk halkı kültürel zenginliğini oluşturan unsurlardan deyimleri, atasözlerini, bilmeceleri, mânileri, fıkraları, türküleri, destanları kulaktan kulağa, kuşaktan kuşağa taşıyarak Türkçeyi dolu ve canlı tutmayı başarmıştır. Bu önem toplumsal yaşayışın en özgün düşünme ve en özgün söyleme yolunun halk edebiyatı ürünleriyle gerçekleşebileceğini desteklemektedir. Ancak değişen dünyada toplumsal değerler de yavaş yavaş değişmektedir. Bu gelişmeler, kültürler arası ilişkileri, etkilenmeleri daha da hızlandıracaktır. Güçlü kültürün zayıf kültürü yok etmeye hazır olduğu bu dönemde, birlik ve beraberliğimizi sağlayacak toplumsal değerlerimiz daha da önem kazanmaktadır. Bu yüzden eğitim-öğretim ortamında bireylere, kendi kültürlerini tanımaları sağlanarak, kültür birikimlerine sahip çıkmada sorumlulukları olduğu bilinci aşılanmalıdır. Edebî eserlerin geleceğe aktarılması ise; ancak aslını koruyarak mümkün olacaktır.

Bireyin etrafında büyük bir hızla meydana gelen değişimde, kendini toplumsal bir varlık olarak kabul etmesine ve sosyal yaşamın bir üyesi olarak yerini almasına yardımcı etkenler vardır. Eğitim ve öğretim bu anlamda büyük bir önem arz etmektedir. Küçükahmet, eğitim ve öğretim kavramlarını şu şekilde tanımlamaktadır:

“Bireyin yaşam boyunca süren eğitiminin bir kısmı okulda, ya da sınıf ortamın da planlı ve programlı bir biçimde yürütülmektedir. Bu kesite‘‘öğretim’’ denmektedir. Eğitim yalnızca sınıf ortamında yapılan öğretime göre daha geniş kapsamlıdır. Zira eğitim, öğrenmenin oluştuğu her durum için söz konusudur. Eğitimde bilgi dahil her türlü tecrübe üzerinde durulur. Bu tecrübeler eğitsel olabilir ya da olmayabilir. Öğretim ise; güdümlüdür, planlıdır, programlı ve desteklidir” (Küçükahmet, 1997: 2).

Bireyin eğitim ortamında o ana kadar kazanmış oldukları ve iletişim becerileri de önemlidir. Öyle ki insan, doğası gereği sosyal bir varlıktır. Çağımızda, bilgiye ulaşmanın, onu kullanma ve paylaşmanın iletişim becerileri ile yakından ilişkilendirilmesi; eğitim ve öğretim sürecinde öğrenen ve öğretici arasındaki iletişim boyutunu akla getirmektedir. İletişimin tanımlarına baktığımızda iletişim:

(12)

‘‘ Duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme, komünikasyon” (TDK, 2005: 954).

“Davranış değişikliği meydana getirmek üzere, duygu, düşünce, tutum, beceri ve bilgilerin paylaşılması sürecidir” (Yangın, 2001: 1).

İletişimin bir paylaşım, aktarım süreci olduğunu düşünürsek duygu, düşünce ve becerilerin paylaşılmasında hangi tür iletişimin kurulduğu da önemlidir. Çünkü iletişim kurmak için seçilen yol, doğru aktarım için bireyin kendisini en yeterli hissettiği yoldur. Bu nedenle etkili iletişim becerilerinde, dil becerileri ve bireyin bu becerileri ne kadar kullanabildiği son derece önemlidir. Eğitim; dil becerilerini bireye kazandırmada en etkili ortamdır. Aile eğitiminin, okul eğitiminin en temel becerileri kazandırmada ve toplumun amaçladığı insanı yetiştirmede rolleri vardır.

Dilimize dil inkılâbıyla girmiş bulunan ‘‘eğitim’’ sözcüğü; eski dildeki terbiye anlamında kullanılan bir kavramdır. Çeşitli kaynaklarda farklı biçimde tanımlanmış olan eğitim kavramının en bilinen tanımları şunlardır:

‘‘Eğitim henüz toplumsal hayata hazırlanmayan, üzerinde yetişkin kuşakların uyguladığı bir faaliyettir’’ (Aktaran: Tezcan, 1991: 6–7).

‘‘Bireyin davranışında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir’’ (Ertürk, 1998: 12).

“Belli bir bilim dalı veya sanat kolunda yetiştirme, geliştirme ve eğitme işi olarak tanımlanmıştır” (TDK, 2005: 605).

Tanımlardaki ortak paydalar; eğitilecek bir birey ve onu eğitmekle sorumlu olan bir toplumun varlığıdır. Toplum yeni neslin yetiştirilmesinde eğitimde belirlenecek unsurlara dikkat etmelidir. Hemen hemen var olan bütün eğitim süreçleri köklerini toplumdan almaktadır. Bu noktada toplumun eğitim ile ilgili görüşleri önem kazanır.

(13)

Toplumun dünya görüşü, yaşama bakış açısı yani felsefesi eğitimin nasıl ve ne şekilde olacağının belirlenmesinde etkili olmaktadır. Her toplum, üyelerini kendi beklentileri doğrultusunda yetiştirmektedir. Bu yetişme ve yetiştirme süreci, doğumla birlikte ailede başlamakta, mahallede, okulda, iş yaşamında devam etmekte, bireyin tüm yaşamını kuşatmaktadır. Buna göre; bireyin içerisinde var olduğu toplumun değerlerinden bağımsız olarak düşünülmesi imkânsızdır. Eğitimin bir görevinin de bireyi sosyalleştirmek ve topluma uyumunu sağlamak olduğu düşünüldüğünde; eğitim sürecinde toplumun değer yargılarının istemli veya istem dışı bir şekilde bireye aşılandığını fark etmemiz gerekir. Birey, yaşadığı toplumun kültürel değerlerinden etkilenmekte bu nedenle de kültürel değerlerin bireye nasıl aşılandığı önem kazanmaktadır.

Çocuğun aile ortamında dinlediği ninniler, sonraki dönemlerde kendisine anlatılan masallar; çocuk oyunlarından tekerlemelere; bilmecelerden efsanelere; destanlarımızdan kahramanlık hikâyelerine; atasözlerinden deyimlere; bilmecelerden fıkralara; mânilerden türkülere; dualardan ağıtlara; halk edebiyatının türleri içinde yer alır.

Özellikle çocuklar için hazırlanan eserler; genel hatlarıyla çocuğun dünyasında güzellikler anımsatan, onun ruhunda güzele ve iyiye karşı olumlu davranışlar geliştirmesini sağlayıcı, hayal dünyasını zenginleştirerek ana dilinin eşsizliğini hissettiren ve ana dilinin inceliklerini kazandırmayı amaçlamalıdır. Eğitim sürecinin her aşamasında iletişimin önemli bir etkisi vardır. İletişim olmadan bilgi alış verişinden söz etmek olanaklı değildir. İletişimde kullanılan en önemli ve en yaygın kanal, dildir. Ana dilimiz Türkçe, ister sözcük dağarcığı ister anlam çeşitliliği bakımından oldukça zengin bir dildir. Bu nedenle iletişim esnasında kullanılan kavramların ya da sözcüklerin bireylere ana dilinde yer aldığı anlam çerçevesinde öğretilmesi esastır. Halk edebiyatı ürünlerinden deyimleri, atasözlerini ve bilmeceleri çocukların nasıl öğrendiği ve kullanımları, anlama, kavrama ve kültürel miraslarına sahip çıkma becerileri açısından önemlidir.

Deyimler ve atasözleri toplumların dil hazinelerinde önemli bir yere sahiptirler. Toplum tarafından kabul edilen duygu ve düşünceleri dile getirirler. Atasözleri kısa

(14)

ve özlüdürler. Bazen öğüt vermek bazen örnek göstermek veya düşüncelerimizi kısa yoldan anlatmak için başvurduğumuz atasözleri, hayatın hemen her alanında sıkça kullanılmaktadır. Deyimlerin kullanımına yönelik ise; ilköğretim 8. sınıfa devam eden öğrencilerin yazılı anlatımda deyim kullanımlarına yönelik yapılan bir araştırmada ‘‘Kendilerine masal anlatılarak büyüyen çocukların daha fazla oranda yazılı anlatımda deyim kullandığı sonucu, sözlü halk edebiyatı ürünlerinin dinleme yolu ile kazanılmasında ailenin önemini göstermektedir’’ (Nalcı, 2007: 104).

(15)

I. BÖLÜM

DEYİM, ATASÖZÜ, BİLMECE 1.1. Deyim

Dilimizde deyimlerin önemli bir yeri vardır. Bir dili iyi konuşup yazabilmek için deyimlerin yerli yerinde ve anlamına uygun kullanılması gereklidir. Özellikle ana dili öğretiminde, soyut düşünme becerilerinin kazandırılmasında deyimlerin toplumu oluşturan insanların geçmişini yansıtması ve geleneklerini konu alması açısından değeri büyüktür. Dilin inceliklerinin doğru kullanımla yerleşebileceğinden öncelikle ana dil eğitimine önem verilmelidir. Özellikle söyleyiş olarak günlük konuşma dilinde deyimler önemli bir yere sahiptir.

1. 1. 1. Deyim tanımları

En az iki kelimeden oluşan, gerçek anlamı dışında bir anlam taşıyan kısa ve özlü sözlere deyim denir. Deyimlerle alakalı çeşitli tanımlara rastlamak mümkündür. Bunlardan bazıları şöyledir:

‘‘Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, ilgi çekici bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği, tabir’’ (TDK, 2005: 516).

‘‘ Çoğu öz anlamından az çok ayrı düşünce ve anlam taşıyan, en az iki sözcükten oluşan söz topluluğuna deyim denir’’ (Par, 1993: 7–10).

‘‘Bir kavramı, bir durumu, ya çekici bir anlatımla ya da özel bir yapı içinde belirten ve çoğunun gerçek anlamlarından ayrı bir anlamı bulunan kalıplaşmış sözcük topluluğu ya da tümce’’ (Aksoy, 1988: 52).

‘‘Asıl anlamlarından uzaklaşarak yeni kavramlar meydana getiren kalıplaşmış sözler’’ (Elçin, 2004: 642).

‘‘Gerçek anlamından farklı bir anlam taşıyan ve çekici bir anlatım özelliğine sahip olan kelime öbeği’’ (Korkmaz, 1992: 43).

(16)

‘‘Anlatıma akıcılık çekicilik katan çoğunun gerçek anlamından ayrı bir anlamı bulunan genelliklede birden çok sözcüklü dil öğesi, kalıplaşmış sözcük topluluğu’’ (Püsküllüoğlu, 1995: 7).

‘‘En az iki sözcükten kurulan, konuşmada ve yazıda anlatım gücünü artıran, anlam yönünden yer yer mantık dışına taşan bölümleri olabilen, yapısındaki kimi sözcükler anlam değişmesine uğrayan, kalıplaşmış söz öbeklerine deyim denir’’ (Çotuksöken, 1998: 7).

1.1.1.1. Deyimlerin Özellikleri

Günlük konuşmalarda ve yazılı anlatımlarda anlatımı güzelleştiren, anlatılmak istenenin daha etkili ve kalıcı bir şekilde aktarımını sağlayan deyimler dilimizin en milli öğesi durumundadır. Türkçeyi kullanabilme gücünün bir göstergesi olarak deyim kullanımını da göz önünde bulundurmak gerekir.

Deyimler kısa ve özlü bir ifade taşırlar. Bir araya gelirken, çoğunlukla kendi gerçek anlamlarından ayrı bir anlamı belirterek, kalıplaşmış sözler olarak karşımıza çıkarlar. Deyimlerdeki sözcüklerin yerlerini değiştiremeyiz. Herhangi bir kelimeyi çıkarıp, aynı anlama gelen başka bir kelimeyi koyamayız. Örneğin ‘‘ baş kaldırmak’’ deyimini, ‘‘kafa kaldırmak’’ biçiminde değiştirip söyleyemeyiz.

Deyimler en az iki kelimeden oluşurlar ve genellikle mastar hâldedirler. Deyimlerin birçoğu benzetme ve söz sanatları ile süslüdür. Anlatıma güzellik, canlılık, çekicilik katarlar. Bu bakımdan özel kural niteliği taşırlar.

Deyimler, küçük yaştan itibaren bireylerin düşünme ve yorum yapma yeteneğinin gelişmesine yardımcı olur. Özellikle deyimlerin kelimelerin üretilmesi açısından değeri düşünüldüğünde; çocuklarımıza daha küçük yaşta edebî eserler içinde deyimlerin verilmesi, onların anlama ve yorum yapma becerilerini geliştirir.

(17)

1. 1. 2. Deyimlerin Diğer Söz ve Söz Gruplarıyla İlişkisi ve Sınırları

Deyimlerin uzun geçmişe dayalı olmaları, diğer söz gruplarıyla karıştırılmalarına neden olabilmektedir. Çalışmanın bu bölümünde deyimlerin, atasözü, terim, birleşik sözcük, argo sözcükler ile benzerlikleri ve farklılıkları incelenmiştir.

1. 1. 2. 1. Deyim ve Atasözü

Atasözleri ile deyimler arasında kalıplaşmış ve uzun bir geçmişe sahip olmaları açısından benzerlikler vardır.

‘‘ Atasözleri ile deyimler arasında şekil yönünden benzerlik olmakla beraber, kavram yönünden ayrılıklar mevcuttur. Deyim, bir kavramı belirtmek için bulunmuş özel bir anlatım kalıbıdır; cümlenin, tamamlanmasına yardımcı olurlar, tek başlarına bir hüküm bildirmezler’’ (Köksal, 2002: 204).

Atasözleri bir takım yaşanmış gerçekleri ve tecrübeleri kısa ve öz bir şekilde anlatan söz topluluklarıdır. Genellikle değişmeceli bir anlatım yolu izlenir. ‘‘Atasözlerinin gerçek anlamlarını, uyarmalarını amaçlarını ancak doğru düşünebilen, sezinleyebilen olgun bir zekâ kavrayabilir’’ (Emir, 1983: 25–26). Deyimler de atasözleri de kalıplaşmışlardır. Ancak deyimlerin hem sayıları hem de kullanım alanları atasözlerinden daha fazladır. Deyimler bir cümle içinde kullanılarak söz arasında yer alırlar. Atasözleri fiil almasalar da bir hüküm ifade ederler.

Deyimler ve atasözlerinin birbirinden ayırt edici özelikleri de mevcuttur. Deyim, bir kavramı belirtmek için bulunmuş özel bir anlatım kalıbıdır. Deyimlerin amacı; bir kavramı özel kalıp içinde veya çekici, hoş bir anlatımla belirtmektir. Atasözlerinin amacı ise; yol göstermek, ders ve öğüt vermek, ibret almamız için gerçekleri bildirmektir. Mecaz ifade atasözlerinde çok karşımıza çıkmasa da, deyimlerde mecaz şarttır. Çünkü bunların deyim sayılabilmeleri, gerçek anlamlarından ayrı bir anlama gelmelerine bağlıdır. Şekil bakımından atasözleri ve deyimler arasındaki benzerlik, kavram ayrılığına dikkat edilirse ortadan kalkar. Örneğin, “ Damlaya damlaya göl olur”, “Sakla samanı gelir zamanı” cümleleri

(18)

atasözüdür. Cümlelere baktığımızda her bir cümlenin genel bir kural niteliği taşıdığını görmekteyiz. “Taş yürekli”, “Alnı açık” sözleri ise deyimdir. Çünkü bunların her birini genel kural niteliğinde söyleyemeyiz.

1. 1. 2. 2. Deyim ve Terim

‘Terim, sanat ve meslek sözüdür ya da bunlar dışında, anlamı daraltılmış sözdür ve bir tanımın özetidir. Örneğin dişli sözcüğü ‘‘ kendisinden sakınılan, istediğini yaptıran kişi’ anlamıyla kullanıldığı zaman deyim, ‘‘dişleri bulunan çark’’anlamıyla kullanıldığı zaman ise terimdir. Gerçek anlamıyla, yani ‘‘dişi bulunan hayvan’’ anlamıyla kullanıldığı zaman ise ne deyim, ne terimdir; düz sözdür’’ (Aksoy, 1988: 51).

1. 1. 2. 3. Deyim ve Birleşik Sözcük

Deyimler kalıplaşmış yapılardır, deyimi oluşturan sözler değiştirilemez. Ancak ağız özelliklerinden etkilenen deyimlerde bazı sözler değişebilir. Birleşik sözcükler de deyimlerle karıştırılabilmektedir. Birleşik sözcükler ise; en az iki sözcüğün tek bir anlam verecek şekilde kaynaşıp birleşmesiyle oluşan sözcüklerdir. Aralarına bir ek veya başka bir sözcük girmez. Tek sözcük gibi görev yaparlar ve bitişik yazılırlar.

“Birleşik sözcüğü meydana getiren sözcükler, aralarına çekim ve yapım eki giremeyecek kadar kaynaşmıştırlar. Anlam kayması (hanımeli, ateşböceği), sözcük çeşidi kayması (vurdumduymaz, dedikodu, ses kaynaşması ve düşmesi (cumartesi, kahvaltı)yoluyla kurulurlar. Deyimi meydana getiren sözcükler ise aralarına çekim eki almayacak kadar kaynaşmış değillerdir. Bu sözcüklerin kimisi isim ve fiil çekim eklerine girmiştir. Eli açık, baldırı çıplak… gibi iyelik ekiyle kurulan; göz koymak, el atmak… gibi fiilleri çekimlenebilen söz kümeleri deyimler arasına girer ve sözcükleri ayrı ayrı yazılır” (Aksoy, 1988: 49–50).

1. 1. 2. 4. Deyimler ve Argo

Argo denildiğinde zihinde oluşan anlamla deyimin karıştırılması ilişkisini incelemek için öncelikle ‘‘argo’’ sözcüğünün anlamını belirtmek gereklidir.

(19)

Argo ‘‘Toplumda belli bir kesimce, genellikle de bir meslek grubunca kullanılan, ortak dilden hem başka sözcükler kullanma hem de ortak dilin sözcüklerine kendine özgü anlamlar yükleme açılarından farklılaşan, böylece herkesçe anlaşılamayan, nükteli anlatımların bolluğu ile dikkat çeken dildir’’ (Hengirmen, 1999: 35). Argo sözcük kullanımının, toplumsal yaşamda kendini olduğundan farklı göstermek isteyen bireylerce tercih edildiğini söylemek mümkündür. “Deyim niteliğindeki argo sözcüklere ‘‘argo deyim’’ adını vermenin mümkün olduğu ve argo sözcükleri ‘‘külhanbeylerin özel anlamda kullandıkları kaba sözler veya başkaları anlamsın diye aralarında kararlaştırdıkları anlamla kullandıkları sözler’’ olarak tanımlanmıştır (Aksoy, 1988: 51). Bu nedenle argo sözcük kullanan bireyler, anlama ortaklığı yaratmak amacıyla bu kaba sözlere başvurmaktadır.

1. 2. Deyimlerden Örnekler

Araştırma sonucunda Hakkâri ili Yüksekova ilçesinde bulunan yatılı ilköğretim bölge okulunda öğrenim gören 7. Sınıf öğrencilerinin dağarcığında yer alan deyimlerden örnekler aşağıda belirtilmiştir:

Ayakları yere değmemek Abayı yakmak

Aynı telden çalmak Aynı ağzı kullanmak Ana baba günü Alnı açık Acele etmek Alın teri

Baltayı taşa vurmak Bıçak kemiğe dayanmak Başına devlet kuşu konmak Burun kıvırmak

Canı yanmak Cadı kazanı Canı tez

(20)

Canı tatlı

Etekleri zil çalmak Etekleri tutuşmak Göz boyamak Gönül düşürmek Göz gezdirmek Gözü yüksekte İşi yokuşa sürmek Kafa tutmak Küplere binmek Kalp kırmak Kulak vermek Mesut olmak Mutluluktan uçmak Taş kalpli Telli duvaklı

Yükte hafif pahada ağır Yatağa düşmek

Yan gelip yatmak Yerinde saymak

Öğrencilerin dağarcığında bulunan deyimlerin genellikle ders kitapları metinlerinde yer alan deyimler olduğu görülmüştür. Bu nedenle özellikle deyimler ve atasözleri okul ders kitapları ve öğrenciler için hazırlanan seviyeye uygun kitaplarda yer alırsa doğru ve anlamına uygun kullanımlarının artacağı düşünülebilir.

1. 3. Atasözü

Her birey öncelikle ihtiyaçlarını ifade etmede ve bu ihtiyaçlarının giderilmesinde dili, iletişim amaçlı kullanır. Zamanla zenginleşen ifade biçimiyle iletişim farklı yollarla sağlanır. Yazılı iletişim, sözlü iletişim gibi. Çocukluktan itibaren özellikle sözlü iletişim becerilerinin gelişiminde içinde yaşanılan çevrenin

(21)

etkisi büyüktür. Çünkü sözlü edebi ürünlerin etkili olarak kazanıldığı ortam, çevredir. Bu nedenle; ifade becerilerini geliştirmek ve ana dili bilincini oluşturmakta sözlü edebi eserlerin öğretilmesi büyük önem taşır.

Ayrıca bireyin kendini ifade etme gücü, ana dilinin inceliklerini kavrama ve bu incelikleri konuşma, yazma, okuma, dinleme becerilerine yansıtması ile ilişkilidir. Nesilden nesile, günümüze kadar aktarılan deyimler ve atasözleri, yaşam şartları ve geleneklerimiz hakkında önemli bir mirastır.

Atasözleri millî düşüncenin süzgecinden geçip yüzyıllar boyu kendini koruyarak aktarıldığından, tecrübe ve gözlemleri paylaşma yararı sağlar. Atasözlerinde verilmek istenen öğüt; bireye farklı bakış açısı kazandırır, sorgulama ve yorum yapma becerisini geliştirir.

Çok geniş bir alanda kullanılan atasözlerine, günlük hayatımız ve konuşmalarımız sırasında sık sık yer veririz. Anlatıma akıcılık ve çekicilik kazandıran, öğüt verme, düşüncelerimizi destekleme amacıyla kullanılan atasözleri hazinemiz ne kadar zengin olursa, anlatım gücümüzde o kadar yüksek olur. Aynı zamanda iletişim kurmada, aynı toplumda yaşayan bireylerin ortak kültür yönünün atasözleri sayesinde de geliştiği göz ardı edilemez.

‘‘Bir milletin her türlü toplum ve birey sorunlarına bakışı atasözlerinde görülür. Ne var ki, hemen bütün milletlerde benzer anlamlara gelen atasözleri de vardır. Bu durum kavimler ve soylar arasında eski ve bilinmeyen manevi ilişkileri göstermektedir. Hangi milletten olursa olsun insanların düşünce yapısının çok defa aynı noktalarda birleştiği de şüphesizdi’’ (Kabaklı, 1994: 80).

1. 3. 1. Atasözü Tanımları

Atasözleri, atalarımızın sosyal yaşantılarını uzun gözlemlere, denemelere dayalı olarak eleştiri, öğüt, genel kural biçiminde yorumlayan özlü sözlerdir.

‘‘İlk söyleyicilerini tesbit edemediğimiz dil mahsullerdir’’ der. Ardından ‘‘hayat prensibi olacak fikir ve düşünceleri, din, ahlâk, hukuk, iktisad, terbiye,

(22)

gelenek ve görenek ile tabiat hâdiselerinden, teknikten vb. çıkacak kâideleri müşahhastan mücerrede giden yolla, bâzen bir fıkra kılığında söz ve yazı ile nesillerden nesillere intikal ettiren hikmetli cümlelerdir’’ (Elçin, 2004: 625).

‘‘Halkın, doğal ve toplumsal olaylarla ilgili kanıtlarını belirleyen özlü, kısa, geleneksel halk anlatımı (Bu anlatım genellikle uyaklı, benzer, karşıt anlamlı, eş sesli sözcüklerle sözcük oyunlarından oluşmaktadır)’’ (Acıpayamlı, 1978: 283).

‘‘Kuşaktan kuşağa halk ağzından dolaşan, kimin söylediği bilinmeyen, bir takım gerçekleri kısa ve öz bir şekilde ifade eden sözlerdir’’ (Emir, 1983: 25). ‘‘Milli Destanlarımız ve Türk Halk Edebiyatı’’ adlı kitabında atasözünü ‘‘ Milletin meydana getirdiği ve binlerce yıldan beri benimseyerek hayat düsturu edindiği hikmetli, özlü ve veciz sözlere atasözü denir’’ (Köksal, 2002: 200).

‘‘Atalarımızın, uzun denemelere dayanan yargılarını genel kural, bilgece düşünce veya öğüt olarak düsturlaştıran ve kalıplaşmış şekilleri bulunan öz sözler’’ (Aksoy, 1988: 140).

‘‘Uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş ve halka mal olmuş, öğüt verici nitelikte söz’’ (TDK, 2005: 140).

‘‘Nesilden nesile geçerek bugüne ulaşan ve atalarımızın hayat tecrübelerini, düşünce ve anlayışlarını öğüt hâlinde anlatan ve milletin ortak malı olan yalın sözlere (mesel, darb-ı mesel) atasözü denir’’ (Gözler, 1994: 171).

1. 3. 2. Atasözlerinin Özellikleri

Atasözleri fikir yüklüdürler. Geniş tecrübelerin, denemelerin sonucu ortaya çıkmışlardır. Az kelime ile çok şey ifade ederler. Hemen hemen hepsinin asıl anlamının altında değişmeceli bir anlam vardır; asıl olan da bu anlamdır. Atasözleri kalıplaşmış sözler olduğu için söyleniş şekilleri isteğe bağlı olarak değiştirilemez. Atasözlerinin ezberlemesi, hafızada tutulması kolaydır. Her bir atasözü bizleri, doğruya iyiye ve güzele götürür.

(23)

Atasözleri geniş halk kitlelerinin yüzyıllardan beri geçirdiği denemelerden ve bu denemelerden oluşan düşüncelerden doğmuştur. Denenmiş oldukları için doğruluğu herkes tarafından kabul edilir. Ve halkın hayat görüşünü, düşüncesini yansıtır. Ulusaldır, inandırıcıdır, kesin tavırlıdır. Bir veya iki cümleden meydana gelirler.

‘‘Atasözlerinin en başta gelen özellikleri arasında, anlatıma kıvraklık katarak uzun ve karmaşık anlatımların kolayca anlaşılmalarını sağlamalarıdır. Atasözlerinin bir diğer özelliği de, ilk defa kim tarafından ne zaman ortaya atıldıkları bilinmeyen, toplumların asırlar boyunca karşılaştıkları olaylardan ve tecrübelerden ilham alarak ortaya çıkardığı ve gelecek kuşaklara devrettikleri öğütler olmalarıdır. Bu yönüyle de anonim özellik taşımaktadırlar. Konuşma sırasında yeri geldikçe söylenmesi tercih edilen atasözleri, insanların günlük hayatlarında karşılaşabilecekleri olayları göz önünde bulundurarak çeşitli durumlarda öğüt verme, akıl verme, yol gösterme tarzında gelişmiş ve yayılmış tümcelerdir’’ (Şahin, 2006: 155).

İletişim becerilerinde etkili konuşma ve karşıdaki dinleyici açısından anlaşılır bir dil kullanmak önemlidir. Bu beceriler ise; erken yaşlardan itibaren ana dili kurallarına bağlı bir dil kullanmak ve sözlü iletişimde kelime anlamlarına gereken önemi vermekle mümkün olur. Konuşma sırasında anlaşılırlığı arttıran en büyük husus kelimeleri yerinde ve ifade etmek istediğimiz düşünceye uygun kullanmaktır. Bu nedenle deyimler ve atasözleri çoğu kez anlaşılırlığı kısa, özlü olarak anlatmakta başvurduğumuz kalıplaşmış sözlerdir.

‘‘Her ulusun kendi atalarının düşüncelerine, denemelerine, gelenek ve görgülerine dayanan ulusal atasözleri vardır ve bu çeşit atasözlerinden de o ulusun düşünce, duygu yolları ve türleri az çok öğrenilmiş olur. Bununla birlikte her ulusta atasözlerine rastlanılması, insanların daima geçmiş kuşakların düşünce ve denemelerinden yararlanmak istediklerini, ihtiyaç karşısında atalarının akıllarına, öğütlerine başvurduklarını açıkça göstermektedir’’ (Hatipoğlu, 1972: 182).

Atasözlerinin çoğu, kolay hatıra gelmesi bakımından iç kafiyeli söylenmiştir. Kafiyeli kelimeden ayırıp iki mısra halinde yazdığımızda, beyit özelliği arz eder:

(24)

‘‘Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az’’ ‘‘Eski düşman dost olmaz, it derisi post olmaz’’

‘‘Katrandan olmaz şekeri olsa da cinsine çeker’’

‘‘Keçiye can kaygısı, kasaba yağ kaygısı’’ (Köksal, 2002: 201–202).

Atasözlerinin kavram özellikleri incelendiğinde her birinin genel bir kural içinde olduğu görülmektedir. Sosyal olayların nasıl olageldiklerini, uzun bir gözlem ve deneme sonucu olarak, tarafsızca bildiren atasözleri vardır.

‘‘Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür Minareyi çalan kılıfını hazırlar

Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek içer’’ (Aksoy, 1988: 134–136).

1. 3. 3. Asıl Atasözleri

Asıl atasözlerine bir öğüt, bir davranış kuralı ya da bilgelik bir yargı yüklenmiştir. Bu tür atasözlerinin ilk bölümü bir yargıyı anlatan veya bir gözlemi dile getiren halk edebiyatı ürünü olarak karşımıza çıkar: ‘‘Kanı kan ile yumazlar, kanı su ile yurlar’’, ‘‘Taşıma su ile değirmen dönmez’’ (Boratav, 1969: 130–131). Asıl atasözlerinin bazılarında ise; öğüt, akıl verme ve yasaklama anlatıldığını görüyoruz: ‘‘Gözün ile gördüğünü elin ile ört’’ (Sinan, 2001: 137).

Atasözlerinin kafiyeli ve ölçülü oluşu bir şiirden kopmuş izlenimi verirken, birçoğunda eski Türk şiirinin nazım özellikleri olan iç ve başkafiye bulunmaktadır:

‘‘İvecek kansız, gözsüz incik doğurur’’, Yaz var kış var, ivecek ne iş var’’, ‘‘ Baş olan boş olmaz’’, ‘‘Baz bazla kaz kazla, kel tavuk topal horozla’’ (Boratav, 1969: 132).

‘‘Asıl atasözleri sınıflamasında yer alan doğrudan doğruya bir öğüt, bir emir, yasak belirten atasözlerindeki fiiller olumlu veya olumsuz, daima emir kipindedirler. Bir yargı, bir gözlem görünümündeki atasözleri; bir ders veya davranış kuralı

(25)

öğretenler; bir ahlak kuralına sahip bir gözlemi anlatanlar veya günlük olayların, tabiat olaylarının gözleminden doğan hükümleri anlatanlar da asıl atasözü olarak yer alırlar’’ (Artun, 2004: 229).

1. 3. 4. Atalar sözü Değerinde Deyimler

‘‘Deyimler günlük konuşma dilinde kullanılmakta olan hazır söz kalıpları durumundaki beylik deyimler ve atasözü değerinde deyimler olarak sınıflandırılabilir’’ (Boratav, 1969: 132–133). Boratav atasözlerinden bazılarının deyimlerden kaynaklandığına bağlı olarak atalar sözü değerindeki deyimler diye belirtmiştir. ‘‘Diş göstermek’’ deyimini ‘‘Isıracak it dişini göstermez’’ atasözünde ‘‘et tırnaktan ayrılmak’’ deyimini ‘‘Et ile tırnak arasına girilmez’’ atasözünde, etek öpmek, el öpmek deyimini ‘‘Etek öpmekle ağız aşınmaz’’ atasözünde işlevini anlam genişlemesiyle sürdürmektedir. Ektiğini biçmek deyimi ‘‘Ne ekersen onu biçersin’’ atasözünden kısalmadır. ‘‘Gözden ırak olmak’’ deyimi ‘‘Gözden ırak olan gönülden de ırak olur’’ atasözünde yaşamaktadır. Hastaya karpuz sormak deyimi ‘‘Hastaya karpuz sorulmaz, sorulur mu? Ve ya ‘‘Hastaya döşek (yatak) sorulmaz’’ biçiminde atasözü olarak kullanılmaktadır. Kalıp kıyafet yerinde olmak deyimi ‘‘Kalıp kıyafetle adam adam olmaz’’ (Kürk ile börk ile adam olunmaz) atasözü ile ilgilidir. Buradaki atasözü ve deyim yapı bakımından incelendiğinde atasözünün eski biçiminde kürk ile börk kelimelerinin daha sonraki dönemlerde kalıp kıyafet ile yer değiştirmiş olduğu görülmektedir. Ayrıca adam olunmaz ifadesi de yüklem olarak olumsuz yargı anlatıyor. Atasözündeki ‘‘ile’’ bağlacının ekleşerek kullanılması da bunu doğruluyor. Anlam olarak dış görünüşün vurgulandığı bu atasözündeki kalıp kıyafet ifadesi de bir deyimin kaynağını oluşturuyor. Kılıç kuşanmak deyimi ‘‘At binenin kılıç kuşananındır’’ atasözünde yaşamaktadır. ‘‘Kafasını ezmek deyimi’’ ‘‘Yılanın başı küçükken ezilir’’ atasözünden gelmektedir. ‘‘Ayağını yorganına göre uzat’’ deyimi ‘‘uzat’’ emir kipiyle atasözü hükmündedir. ‘‘Papaza kızıp oruç yemek’’ deyimi çekimli olarak düşünüldüğünde ‘‘Papaza kızıp oruç yenmez’’ şeklinde yargı bildiren bir atasözüdür (Sinan, 2001: 137–138).

Türkçede yer alan deyimlerden atasözü içinde kullanılanlara şu örnekleri vermek mümkündür:

(26)

‘‘Adamın adı çıkacağına canı çıksın’’ ‘‘Akla gelmeyen başa gelir’’

‘‘Başa gelmeyince bilinmez’’ ‘‘Kör ölür badem gözlü olur’’

‘‘Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır’’

‘‘Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır’’ (Sinan, 2001: 138–140). 1. 4. Atasözleri ile diğer söz gruplarının ilişkisi

Anonim halk edebiyatında atasözü, deyim, bilmece, dua-beddua sözleri kalıplaşmış ifadeler olarak incelenmektedir. Bu bölümde atasözlerinin deyim ve bilmece ile farklılık ve benzerlikleri ele alınmıştır.

1. 4. 1. Atasözü ve Deyim İlişkisi

Atasözleri ile deyimler arasında kalıplaşmış olmaları, çoğunlukla mecaz anlam taşımaları, anonim nitelik göstermeleri yönüyle benzerlik vardır.

Atasözü: ‘‘Ataların yüzyıllar içindeki tecrübe ve gözlemlerine dayalı düşüncelerini öğüt ve yargı şeklinde nakleden anonim, kısa ve özlü söz. Türkiye Türkçesinde çoğul şekliyle atasözleri denmekle beraber, eskiye doğru gidildikçe ‘‘atalar sözü’’ bazen de ‘‘atalar sözleri’’ şeklinde geçmektedir’’ (Albayrak, 2004: 42).

Deyim: ‘‘Bir gramer şekli veya çekici bir anlatım kılığı taşıyan ve –genel kural niteliğinde olmamak üzere- çoğunun öz anlamından ayrı bir anlamı bulunan kalıplaşmış sözlerdir’’ (Aksoy, 1988: 148).

Atasözleri ile deyimler arasındaki benzerlik ve farklılıklar şu şekilde belirtilmiştir: “Atasözleri ve deyimler arasında en önemli ortaklıklar:

—Hem atasözleri hem deyimler kalıplaşmış sözler olup kısa ve özlü bir anlatım yapısına sahiptirler.

(27)

—Hem atasözlerinde, hem de deyimlerde kelimeler genelde gerçek anlamı dışında kullanılarak mecaz sanatına sıkça başvurulmuştur.

— Bazı sözler ifade ettiği anlama göre hem atasözü hem de deyimdir. — Hem atasözünün hem de deyimin hikâyeli olanları vardır.

Atasözleri ile deyimler arasındaki en önemli farklar ise:

—Atasözleri genel kural niteliğinde hüküm ifade ederler, deyimlerde genel kural niteliğinde bir hüküm bulunmaz.

—Atasözleri uzun gözlem ve deneyime dayanırlar” (Gönen, 2006: 98). 1. 4. 2. Atasözü ve Bilmece İlişkisi

‘‘Tıpkı atasözleri ve deyimler gibi halk kaynağından gelen, her biri anlambilim

açısından üzerinde durulması gereken bilmeceler, doğayla iç içe yaşayan Türk insanının bir yandan onun doğadaki nesnelerle olan sıkı ilişkisine, maddi ve manevi kültürüne ışık tutmakta, bir yandan da özgün buluşlarını, nükte, gözlemleme ve anlatım gücünü ortaya koymaktadır’’ (Aksan, 1997: 175).

“Atasözleri ile bilmeceler arasında en önemli ortaklıklar,

—Hem atasözü hem de bilmece anonim olmakla birlikte, muamma veya lügâzların yazarları belirlidir.

— Hem bilmece hem da atasözlerinin nesir şeklinde söyleneni olduğu gibi nazım şeklinde söylenenleri de vardır.

— Her iki tür de insanı ilgilendiren hayatın bütün alanlarını konu edinirler. Bu ortaklıkları yanında atasözleri ve bilmecelerin farklılıkları şu şekildedir:

Atasözleri durup dururken söylenen sözler olmayıp yeri gelince söylenir. Bilmeceler ise, bilmece sorma geleneği oluşturulmasından da anlaşılacağı gibi geleneğin ön gördüğü zamanlarda dahi sorulur.

(28)

— Bilmeceler, karşıdaki kişinin bilgisini ve düşünme hızını, vb. özelliklerini ölçerler. Buna karşın atasözlerinin hitap ettiği kitleye ders ve öğüt verme en önde gelen özelliğidir” (Gönen, 2006: 99).

1. 5. Atasözlerinin üslûp bakımından incelenmesi

‘‘Atasözlerini üslup bakımından nesir olanlar ve nazım unsuru taşıyanlar olmak üzere iki gruba ayırmak mümkündür. Nazım unsuru taşıyan atasözleri arasında tam bir mısra veya beyit görünümünde olanlar da vardır” (Artun, 2004: 229). Atasözlerinde ustaca bir üslûp, büyüleyici ve inandırıcı bir anlatım özelliği vardır. Atasözlerinde tekdüze bir anlatım yoktur. Bu ifade Türkçenin anlatım yönünden ne kadar zengin olduğunun kanıtıdır. Atasözlerinde görülen anlatım biçimleri:

“Dolaysız Anlatım: Bazı atasözlerimizde anlatım çok açıktır.

Dolaylı Anlatım: Bazı atasözlerinde bir dış bir de iç anlam vardır. Asıl amaç dış anlam yoluyla iç anlamı vurgulamadır.

Yarı Dolaylı Anlatım: Yarı dolaylı bir anlatım olan atasözleri vardır. Bu atasözlerinde bazı bölümler açık, anlaşılır; diğer bölüm ise dolaylı bir anlatım ile kurulmuştur.

Örneksemeli anlatım: Bir olayın, bir gözlemin bir yargıya kanıt olarak gösterildiği atasözleridir.

Karşılaştırmalı Anlatım: Bu anlatımda olan atasözlerinde temel yargıya karşılaştırma yapılarak ulaşılması sağlanır.

Öykülemeli Anlatım: Bu anlatımın olduğu atasözlerinde ana düşünceyi kişinin çıkarması beklenir ve bu yüzden kısaca olayın özeti verilir.

Sorulu-Cevaplı Anlatım: Bir sorunun cevabı ile birlikte aynı atasözünde verilmesidir” (Çotuksöken, 1979: 13).

1. 6. Atasözlerinden örnekler

Araştırma sonucunda ilköğretim 7. Sınıf düzeyinde öğrenim gören öğrencilerin dağarcığında bulunan atasözlerinden örnekler şu şekildedir:

(29)

Anlayana sivrisinek saz, anlamayan dal zurna az. Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür. Ağlama ölü için, ağla deli için.

Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. Bekârın yakasını bit, parasını it yer.

Bekârlık sultanlıktır.

Büyük lokma ye büyük söz konuşma. Böyle gelmiş böyle gider.

Cahile söz anlatmak deveye hendek atlatmaktan daha zordur. Çobansız koyunu kurt kapar.

Çürük tahta çivi tutmaz. Davul dengi dengine çalar.

Dost iyi günde değil, kötü günde belli olur. Dünya ahiretin tarlasıdır.

Damlaya damlaya göl olur.

El elin eşeğini türkü çağırarak arar. Evdeki hesap çarşıya uymaz. Elmayı soy ye, armudu say ye. Gün geçer kin geçmez.

Göze yasak olmaz.

Sakla samanı gelir zamanı. Sabrın sonu selamettir. Sağır duymaz uydurur. Sağ baş yastık istemez. Sakınılan göze çöp batar. Tok açın halinden anlamaz.

Tarlasını zamanında biçmeyenin, harmanda izi olmaz. Tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmaz.

(30)

Öğrencilerin deyim, atasözü ve bilmece dağarcığının daha zengin olması, anlam ve sözcük kullanımı bakımından daha kalıcı öğrenmeleri için; Türkçe ders kitaplarında yer alan metinlerde sınıf düzeyine göre yer alan atasözü, deyim ve bilmeceler sayıca fazlalaştırılmalıdır. Hatırda kalma ve anlamına uygun doğru kullanımın artması için toplumda günlük yaşamda karşılaşılan olayların bir sonuca dayalı ders çıkarma, öğüt verme amaçlı deyim ve atasözü kullanımına önem verilmesi gereklidir.

1.7. Bilmece

Bilmeceler eşya, insan, hayvan, bitki, doğa ve inanışla ilgili bilgilerin üstü kapalı olarak anlatılması ve onun ne olduğunun düşünülerek karşıdaki kişiden bulmasını isteyen, çoğu kalıplaşmış olan sözlerdir.

Bilmecelerin geçmişten günümüze kadar yetişkin –çocuk veya okuma-yazma bilmeyen-aydın çevrelerin hepsinde yaygın olması kültüre verilen değeri göstermektedir. Çünkü bilmecelerde sorunun içinde cevabı bulma, gizli mesajı kavrama ve söz oyunları vardır.

1. 8. Bilmece Tanımları

Bilmece, herhangi bir şeyin, adını vermeden üstü kapalı bir şekilde özelliklerini anlatarak o şeyin ne olduğunu bilmeyi karşısındaki kişiden isteyen üstü kapalı sözlü oyundur.

‘‘Toplantılarda, bireylerin bir eğitim, öğretim, eğlence ve ussal gelişim aracı olarak, geleneksel yöntemler uyarınca, birbirlerine sorarak yanıt istedikleri nesne, canlı ya da doğaüstü varlıklarla ilgili evrensel soru tipine verilen ad’’ (Acıpayamlı, 1978: 234).

‘‘Bireylerin bir eğitim, öğretim eğlence, oyun ve zekâ gelişim aracı olarak, doğa öğeleri ile bu öğelere bağlı olayları; insan, hayvan ve bitki gibi canlıları; eşyayı, soyut kavramlarla, dinsel konu ve motifleri vb. kapalı bir biçimde uzak-yakın ilgiler ve çağrışımlarla birbirlerine sorarak yanıt istedikleri kalıplaşmış sözlere bilmece denir’’ (Batur, 1998: 141).

(31)

‘‘Bir şeyin adını anmadan niteliklerini üstü kapalı söyleyerek o şeyin ne olduğunu bulmayı dinleyene veya okuyana bırakan oyun’’ (TDK, 2005: 272).

1. 9. Bilmecelerin sınıflanması

‘‘Anonim olan bilmecelerin yanında şairler ve yazarlar tarafından söylenen ve yazıya geçirilen, bilmece türü özellikleri gösteren örnekler de vardır. Divan şairleri ile saz şairlerinin ‘‘muamma’’ ve ‘‘lügaz’’adı verilen ürünleri bunlardandır. Bilmeceleri anonim ve söyleyeni/ yazanı bilinen ürünler olmak üzere iki ana grupta toplayabiliriz’’ (Batur, 1998: 142–143).

Bilmeceler, biçimleri ya da içerikleri dikkate alınarak çeşitli şekillerde sınıflandırılmıştır. Manzum ve mensur bilmeceler olmak üzere ikiye ayrılan bilmeceler daha çok manzum olurlar. Mensur bilmecelerin de aslının manzum olduğu düşünülebilir. Bilmecelerin manzum olmalarının nedeni; ezberleme kolaylığından ileri gelmektedir. Bunun yanı sıra hece ölçüsünün de bilmece yaratmada kolaylık sağladığı söylenebilir.

‘‘Bilmeceler biçimsel bakımdan iki veya daha çok dizeden oluşabilirler. Beyit ve kıta geleneğine bağlı olarak çok sayıda iki ve dört dizelik bilmecelere rastlanır. Dize sayısı dörtten çok olan bilmecelere az rastlanırsa da bu bilmeceler, lugaz ve muamma geleneğini yaşatıyor oluşları ve sağlam yapılarıyla dikkati çekerler. Özellikle dört dizeli ve yedi heceli bilmeceler de görülen yoğunluk ise mani nazım biçiminin bozulmadan korunmasını sağlamıştır’’ (Aktaran: Artun, 2004: 193).

Atasözleri, deyimler, destanlar, türküler vb. diğer halk ürünleri gibi dilin hazinesini oluşturan bilmeceler düşünme ve muhakeme etme yeteneğinin gelişmesinde önemli rol oynar. Bütün uluslarda görülen en eski halk edebiyatı ürünlerinden olan bilmecelerde, soruda cevabını çıkarma özelliği kişilerin zekice yorum yapma, kavrama yeteneklerini de geliştirir. Ayrıca bilmeceler, hatırda tutma ile kelime zenginliği oluşturma açısından da önemlidir.

(32)

1. 10. Bilmece sorma geleneği

Çok eski çağlardan yaşaya gelen bilmece sorma geleneği günümüzde de sürmektedir. Bilmeceler, çok eskilerde, savaşlarda karşılıklı sorularak savaşmadan bilen tarafın galip geldiği, kan dökmeden savaş kazanılan bir bilgi yarışması olarak karşımıza çıkmıştır. Çocuklara yaşamı tanıtıcı, eğlendirici amaçlı küçük yaşlarda anlatılan masallarda dev veya başka yaratıkların, bilmeceyi andıran soruları, padişahların kızlarını bilmece sorarak bilgi yarışı yapmaları, bilmecenin toplumdaki önemini göstermektedir

“Teknolojinin günümüzde olduğu kadar her yere ulaşamadığı günlerde, insanların birbiri ile zaman geçirme düzeyleri daha fazlaydı. Çünkü kitle iletişim araçları günümüzde bireylerin vaktini almakta ve kişilerarası kopukluğa yol açmaktadır. Oysaki köy kahvelerinde toplanıp sohbet odalarında zaman geçiren erkekler, evlerde, tarlalarda çalışan kadınlar birbiri ile yakından ilgilenir ve sıkı bir iletişim sergilerlerdi. Bir arada geçirilen bu zamanlarda sorulan bilmeceler ise vazgeçilmez bir eğlence aracı idi. Bir yandan iş yaparken bir yandan da bilmece sorulması insanların zamanın nasıl geçtiğini anlamadan eğlenceli vakit geçirmesini sağlardı.

Halk bilmecesi sorulmasının bir usulü ve geleneği vardır. İlk önce bilmece soran

kişi karşıdaki kişiye az veya çok bir düşünme ve çözme payı bırakır. Eğer sorulan kişi isterse, bilmeceyi sorana canlı mı?-cansız mı?; Yenir mi, yenmez mi?’’ der. Bilmece sorulan kişi halen bilemediyse pazarlık başlar. Bilmece soran, ondan bir şehir veya memleket ister, o da çoğu zaman değerli bulduğu bir yeri, mesela İstanbul’u, İzmir’i, Ankara’yı verdim, der. Bunun üzerine soran kişi bilmecenin cevabını açıklar. Bilmece sorma karşılıklı nezaket ve anlayışla devam eder” (Elçin, 2004: 616).

Bilmece sorma geleneğinde uyum çok önemlidir. Bilmeceler her ortamda, her zaman sorulabilir. Bilmece sorma için özel bir toplantı yapılmaz. Bilmeceler yaşamın içinde her şeyi konu alırlar. Bu nedenle bilmeceler yaş ve seviye uygunluğu gözetilerek her ortamda sorulabilir. İyi bilmece sorup düzenleyen kişilere, ‘‘bilmececi, laf ustası, bilmece ustası, taklitçi’’adı verilir.

(33)

1. 11. Bilmecelerden örnekler

Araştırma sonucunda ulaşılan, ilköğretim 7. Sınıf düzeyinde öğrenim gören öğrencilerin dağarcığında bulunan bilmece örneklerine yer verilmiştir:

A

Ağaç üstünde kilitli sandık. (ceviz)

Allah yapar yapısını, bıçak açar kapısını. (karpuz) Ayakları su içer üstünden gelen geçer. (köprü) Ağza tat veririm suda eririm.(şeker)

Abdest alır namaz kılmaz, cemaatten geri kalmaz. (ölü) Altı tavan, üstü tavan içinde kırmızı oğlan. (dil)

Akşam çıkar, sabah kaçar.(yıldız)

Ateşe düşer yanmaz, suya düşer ıslanmaz. (güneş) B

Buzdolabına giren sineğe ne olur? (yazık olur) Ben giderim o gider şuramda tık tık eder. (kalp) Ben giderim o gider ben dururum o durur. (gölge)

Biz biz idik otuz iki kız idik, ezildik büzüldük duvara yapıştık. (diş) Ben giderim o gider, başımda gölge eder. (şapka)

Bilmece bildirmece dil üstünde kaydırmaca. (şeker) Bir trenim var gittiği yeri dümdüz yapar. (ütü) Bilmece bildirmece el üstünde kaydırmaca. (sabun) Benim adım iki hece çalışırım gündüz gece. (saat) Bir gelinim var giden gelenin elini öper. (kapı kolu) Ben giderim o gider, üstümde gölge eder. (şemsiye) Ben yazarım o bozar, hep zararlı o çıkar. (silgi) Bilmece bildirmece resim yapar gündüz gece. (ayna) Bir kutunun içinde binlerce insan. (televizyon)

Bilmece bildirmece dil üstünde kaydırmaca. (dondurma) Bilmece bildirmece dal üstünde kaydırmaca. (elma) Baldan tatlı baltadan ağır. (uyku)

(34)

Ben giderim o gider, ayağımda tık tık eder. (ayakkabı) Bir kutuda kırk asker. (kibrit)

Ben giderim o gider kolumda tık tık eder. (saat) Ben dönerim o döner, ben dururum o durmaz. (dünya) Bir şey var her şeye lazım. (isim)

Ben giderim o kalır. (iz)

Ben giderim o gider önümde tık tık eder. (baston)

Bir kuşum var alaca, gider konar ağaca; kendine ir ev yapar ne kapı var ne baca. (ipek böceği)

Bağlarım yürür çözerim durur. (ayakkabı) Ben onu dinlerim o beni dinlemez. (radyo)

Biz biz idik yüz binlerce kız idik ezildik büzüldük sabah oldu silindik (yıldız) Bir tabaka iki tavuk biri sıcak biri soğuk. (ay, güneş)

Boynuzu var kaç değil, kanadı var kuş değil. (kelebek) Bilmece bildirmece dil üstünde kaldırmaca. (sakız) C

C iken O olur, O iken C olur. (Ay) Camı kırmadan içeri girer. (güneş)

Çarşıdan alınmaz mendile konulmaz bundan tatlı bir şey olmaz. (bebek) Çözerim durur, bağlarım gider. (ayakkabı bağı)

D

Dolu gelir boş gider ağzımı hoş eder. (kaşık) Dal üstünde kilitli sandık.(ceviz)

E-F

Eli yok ağzı yok içinde bilgi saklı. (kitap) Elimde kat kat ateşte pat pat.(mısır) Elsiz ayaksız kapı açar. (rüzgâr) En uzun hikâye nedir? (yılan hikayesi) Elle dikilir makasla biçilir. (kumaş) Elsiz ayaksız kapı açar. (anahtar) Fil en çok hangi ülkeyi sever? (Filistin)

(35)

G

Gece çıkan beyaz sakallı dede. (ay) Gece gelirler gündüz giderler. (yıldız) Gelen gidenin elini öper. (kapı kolu) Gölgesi yok izi yok. (yol)

Gece gündüz çalışır evini sırtında taşır. (kaplumbağa) Gece gündüz yatağından çıkmaz. (dere)

H

Havada durur ıslanmaz suya düşer paslanmaz. (güneş) Havada uçar kanadı yok şekere benzer tadı yok. (kar) Hırsız içerde başı dışarıda. (çivi)

Hangi yıldız hem gündüz hem gece görünür? (deniz) Hangi kuşak bele bağlanmaz? (gökkuşağı)

Her yeri kaplar ama denizi kaplamaz. (kar) Hangi top zıplamaz? (kartopu)

Hem ısıtırım hem yakarım tüm canlılara da bakarım. (güneş) Hangi şişelere su konulmaz? (dolu şişelere)

Hangi adam konuşmaz? (kardan adam) Hangi tastan su içilmez? (kafatasında) İ

İstanbul’da bir tane İzmir’de iki tane Sivrihisar’da pek çok dünyada hiç yok. (i harfi) İki arkadaş birbirini kovalar. (gece-gündüz)

İçi boş dışı boş, dayak yer saçı yok. (futbol topu) K

Küçük mezar dünyayı gezer. (ayakkabı)

Kırmızı mı kırmızı içinde var ay yıldızı. (bayrak) M

Mini mini minikler uzak yoldan gelmişler, çok oynayıp gülmüşler yere düşüp ölmüşler. (kar taneleri)

Montu yeşil, entarisi kırmızı, bilin bakalım bu kimin kızı. (karpuz) Meyveleri şefi kimdir? (şeftali)

(36)

N

Nereye gitsem o da peşimde takılı kalır. (gölge) Nar tanesi nur tanesi bütün evin bir tanesi. (gelin) Ne canı var ne kanı, beş tanedir parmağı. (eldiven) O

O pişirir ben yerim. (aşçı)

O odanın içinde oda onu içinde. (ayna) O iken C olur C iken O olur. (ay) Ö

Öyle hızlı gider ki geçtiğine akıl bile ermez. (zaman) R

Resim yapar gündüz gece. (ayna) S

Suyun içine limon katarsan ne olur? (limon suyu) Suya düşer ıslanmaz, yere düşer paslanmaz. (güneş) Sıra sıra odalar birbirini kovalar. (tren)

Sabah kalkarım yüzümü öper. (havlu) Sarı sarı sararır kızları kandırır. (altın) Ş

Şıp şıp gelir şıp şıp gider. (terlik) T

Tren hangi istasyonda durmaz? (benzin istasyonu) Tavuklar en çok hangi ülkeyi sever? (Mısır) Tarlada yeşil bakkalda siyah evde kırmızı. (çay) Toprak altında kırmızı minare. (havuç)

Telde yürür görünmez. (ışık)

Tonton dede girmez eve çek başını girsen eve. (şemsiye) Tekme atar suçu yok. (top)

U

Uzaktan baktım hiç yok yanına gittim pek çok. (karınca) Ütü bize ne zaman kızar? (ütü yaptığı zaman)

(37)

V

Vurursun vurursun gözünden yaş gelmez. (davul) Y

Yol üstünde kırmızı bohça. (domates)

Yüz yüz yüz eder otuz iki kız eder sabahları sil eder. (yıldız) Yürüyüşü aslan, duruşu sultan, sürünür esir gibi. (kedi)

1.12. Bilmecelerin çocuk eğitimi bakımından değerlendirilmesi

‘‘Ana dili, bireyleri birbirine bağlayan, bir toplumu uluslaştıran en önemli etkendir. Bu sebepledir ki her devirde toplumlar kültürlerini yaşatabilmek için ana dillerini bütün fertlerine öğretme gayreti içerisine girmişlerdir’’ (Melanlıoğlu, 2005: 4).

Bir dilin anlatım gücü, o dilde var olan sözcük sayısı kadar bu sözcükleri anlamlarına uygun kullanmak ile ilgilidir.

Türk toplumunda bilmece sorma geleneği bir oyun ve zamanı beraber değerlendirme aracı olarak sürdürülmüştür. Çocukların eğitiminde bilmeceler, önemli olduğu kadar yetişkinlerin yaşamında da büyük bir yere sahiptir. Çalışan ve birlikte zaman geçiren yetişkinler özellikle uzun kış gecelerinde toplanıp, bilmece sorarak yarışmalar düzenlerlerdi. Bilmecelerin hatırda kalması ve bunu etkili söyleyişle sormanın bir ustalık olarak görülmesi özelikle bu konuda yetişkinlerin kendilerine özgü bir üslûp geliştirmelerine neden olmaktadır. Bilmeceler çocukların somut düşünceden soyut düşünmeye geçişinde olumlu katkı sağlar. Çünkü bilmeceler günlük yaşamda ki her şeyi konu edinebilir. Birçok nesne ve kavramın soru yoluyla öğretimini sağlar.

Bilmeceler çocukta, problem çözme yeteneğini geliştirerek eleştirel düşünme becerisi kazandırır. Ayrıca halk edebiyatı ürünü olduğundan çocuğun ana dilinin inceliklerini öğrenmesinde, kelime hazinesinin gelişmesinde büyük rol oynar.

Günümüzde iletişim teknolojisinin gelişmesine bağlı olarak hemen hemen her evde bulunan televizyon, özellikle çocukların dil gelişimi konusunda seçici ve

(38)

kontrollü izlenmediğinde olumsuz etki yapabilmektedir. Örneğin; argo sözcükleri ya da kendi ana dili dışındaki kelimeleri öğrenmekte ve yaşamında yer almasına fırsat vermektedir. Çocuk ana dilinde yer alan kelimeyi öğrenemeden iletişim teknolojileri sayesinde yabancı sözcüklerin esiri olabiliyor. Bu durum ise; dinlediğini ve okuduğunu anlama düzeyinde sorunlar yaşamasına sebep olmaktadır.

Bireylerin toplumda mutlu olabilmesi eğitim değerleriyle ilişkilidir. Çocuğun yaşamında öğrendikleri üzerinde aile ve çevresel faktörler önemli yer tutar. Bu nedenle etkileşim kurmayı sağlayan bilmecelere çocukların eğitiminde yer verilmelidir. Bilmecelerin içeriğinde yer alan kelimeler öz kültürümüzü yansıtan niteliktedir. Nesilden nesile aktarılan halk edebiyatı ürünleri olduklarından milli değerleri kazandırmada etkilidir. Geçmişten geleceğe aktarılan milli değerler milletin varlığının devamını sağlamlığını sağlar.

Bilmecelerin çocukların konuşma becerisi kazandırma açısından da olumlu katkısı vardır. Çünkü bilmece sorma geleneğinde etkileşim sırasında, çocuğun kendine güven duygusu gelişir.

“Konuşma becerisi, öğrencilerin çevreleriyle iletişim kurmaları iş birliği yapmaları, ortak karar vermeleri ve karşılaştıkları sorunları çözmeleri açısından önemlidir” (Özbay, 2006: 7).

Bilmece sorulurken, dinleme, anlama ve konuşma becerisini etkili kullanan çocuk bu alanda gelişim gösterecektir.

‘‘Bilmeceleri yalnızca bir mantık oyunu olarak düşünemeyiz. Karşılıklı bilmece soranlar soru-cevap ilişkisine dayalı bir iletişim içindedirler. Bilmecelerdeki anlatım şiire özgü çağrışımlarla bezenir. Bilmecelerin şiirsel yapıları onların unutulmasını önleyip kuşaktan kuşağa geçmelerini sağlamıştır’’ (Karadağ, 1995: 376).

(39)

II. BÖLÜM

VERİ SETİ VE YÖNTEM

2.1. Problem

Toplum, geçmişten geleceğe güven teşkil edecek unsurları eğitim ortamına taşıyarak gelecekten beklenti düzeyini olumlu hale getirir. Deyimler, atasözleri ve bilmeceler ise; toplumun felsefesini yansıtan özlü sözler olarak bize o toplumun eğitime bakış açısı hakkında ipucu verebilirler. Zengin bir geçmişe sahip olan Türk milleti, eğitim ortamında çocuklarımıza kazandırılması gerekenleri, kültürel bağlılığı, sözlü halk edebiyatı eserlerindeki öğütler çerçevesinde etkiyle işleyebilir. Yeni yetişen nesil, okullarda kendi kültürüne ait eserlerle karşılaşırsa benlik gelişiminin zirvesine ilerleme yönünde olumlu tutum geliştirecektir. Deyim, atasözü ve bilmece dağarcıkları gelişen bireyler geçmişten ders alacak ve kendine doğruyu bulma yönünde güven duyacaktır. Deyimler, atasözleri ve bilmeceler, bir dilin anlatım yollarını ve o dili konuşan toplumun geçmişini, yaşam biçimini, geleneklerini ve çeşitli özelliklerini yansıtır. Anlatımda akıcılık sağlar. Sözlü halk edebiyatı ürünlerinin öğretimi bu anlamda çok önemlidir. ‘‘Deyimler Türk halkının en önemli serveti olarak yüzyıllardır yaşamını sürdürmekte ve dile, güzellik, canlılık, çekicilik ve kıvraklık kazandırmaya devam etmektedir’’ (Hamidov, 2002: 55).

Anonim halk edebiyatı, halkın ortak malı olan ve kim tarafından söylendiği belli olmayan edebiyattır. Bu ürünler milli bir karaktere sahiptir. En belirgin özelliği ise; sözlü olmasıdır. Bu nedenle halk edebiyatı eserlerinin, anlatım gücü üzerindeki etkisi büyüktür. Okuma, anlama ve ifade becerilerin gelişiminde deyimler, atasözleri ve bilmeceler zenginlik sağlamaktadır. Özellikle ilköğretim düzeyindeki öğrencilerin deyim, atasözü ve bilmece dağarcıklarının zenginleştirilmesi için öncelikle halk edebiyatı eserlerinin öğretimi üzerinde durulmalıdır.

Yapılan araştırmaya, halk edebiyatı eserlerinin öğretimi ve öğrencilerin deyim, atasözü ve bilmece dağarcıklarına ilişkili tespitlerde bulunabilme amacı çıkış noktası oluşturmuştur. Araştırma başlığı ‘‘İlköğretim 7. Sınıf düzeyinde öğrenim gören

(40)

öğrencilerin deyim, atasözü ve bilmece dağarcıklarının belirlenmesi ve bunların öğretilmesi’’ şeklinde belirlenmiştir.

2.2. Araştırmanın Amacı

Bu araştırma Hakkâri ili Yüksekova ilçesi merkezinde bulunan 75. Yıl Yatılı İlköğretim Bölge Okulu ilköğretim 7. Sınıf düzeyinde öğrenim gören öğrencilerin deyim, atasözü ve bilmece dağarcıklarının belirlenmesi ve bunların öğretilmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir.

Deyim, atasözü ve bilmecelerin öğrenciler tarafından doğru kullanılıp kullanılmadığına ilişkin hazırlanan anket formu ile deyim, atasözü ve bilmece deyince ne anladıkları ve dağarcıklarında yer alan deyim, atasözü ve bilmecelerin belirlenmesi amaçlanmıştır.

Araştırma, ilköğretim 7. Sınıf öğrencilerinin bu araştırma ile sözlü ve yazılı anlatımda deyimleri, atasözlerini ve bilmeceleri kullanma becerilerini belirlenmesi ve bunların öğretilmesi arasındaki ilişki göz önünde bulundurularak yapılmıştır.

Öğrencilerin deyim, atasözü ve bilmece kullanımının aile-okul-öğretmen ve çevre faktörlerine göre değişip değişmediğine yönelikte tespitlerde bulunma amacında, öğrencilerin sözlü halk edebiyatı ürünlerini kitaplardan öğrenmesinin yanında, ailenin, öğretmenin bu konudaki rolünün önemi düşünülmüş ve bu araştırma ile öğrencilere deyim, atasözü ve bilmece öğretilmesinde uygulanan eğitim programı, aile ve öğretmen açısından ilişkilendirmeler yapılmıştır.

2.3. Araştırmanın Önemi

‘‘Toplumlar tarih sahnesinde var oldukları andan itibaren edebi ürünler ortaya koymuşlardır. Sözlü ve anonim olarak ortaya çıkıp, zaman içinde gelişen ürünlerden edebi değer taşıyanlar ‘‘ halk edebiyatı’’ adı altında incelenmiştir. Sözlü edebiyat aynı zamanda insanların hangi durumda ne tutum takınacağının, neler yapmaları gerektiğinin örneklerini sunar. Sözlü edebiyatın bu tam anlamıyla eğitici işlevi atasözleri, özdeyişler, bilmeceler ve masallarla ortaya çıkar. Sözlü edebiyat, topluluğun ortak ruhudur. Halk edebiyatı tarihsel ve toplumsal ortaklıklardan

(41)

beslenen diliyle, içeriğiyle, zorlama etkenlerin olmadığı, en önemlisi de, Türk halkının ulusal özünü taşıyan edebiyattır’’ ( Artun, 2004: 1).

Yaşamımızda, sözlü ve yazılı anlatımlarımızda, anlatımımızı güzelleştiren, anlatılmak istenenin daha etkili ve kalıcı bir şekilde aktarımını sağlayan deyimler, atasözleri ve bilmeceler dilimizin en önemli öğesi durumundadır. Çağımızın gelişen teknolojiye bağlı olarak bireylerin yazılı anlatım becerilerinde ana dili etkili kullanma ve kurallarına bağlı kalarak inceliklerini sezme durumundan uzaklaştıkları görülmektedir. Halk edebiyatı ürünlerinden deyimleri, atasözlerini ve bilmeceleri çocukların nasıl öğrendiği ve kullanımları, anlama, kavrama ve kültürel miraslarına sahip çıkma becerileri açısından önemlidir. İletişim konusunda sürekli gelişmelerin meydana geldiğini düşündüğümüzde, bireyin kendini anlatmasında duygu ve düşüncelerini ifade etmesinde, sözlü ifadelere ihtiyaç duyulacak olması kaçınılmaz görünmektedir. Bireyler kendilerini ve isteklerini doğru ifade edebilmek için dilimizin anlatımı güçlendiren unsurlarına daha fazla ihtiyaç duymaya başlamıştır. Bu nedenle çocuklara deyim, atasözü kullanımı ve bilmece dağarcığına sahip olma becerisi kazandırılmalıdır. Deyim, atasözü ve bilmece kavramlarının bilincinde olunması yazılı ve sözlü anlatımlar için büyük önem taşımaktadır. Bununla birlikte deyim, atasözü ve bilmece kullanımının ne ölçüde geliştiği ve deyimlerin anlatım gücünden yararlanmayı etkileyen etmenlerin tespit edilmesi de önem kazanmaktadır. Sözlü halk edebiyatı ürünlerini kullanmayı alışkanlık hâline getirebilmek için ailede ve okulda kullanımlarına dikkat edilmelidir. Bu bağlamda; okul-aile-öğrenci ve sosyal çevre dörtlüsünde neler yapılabileceği tespit edilmeli ve gerekli uygulamalar için çalışmalar yapılmalıdır.

2.4. Sayıltılar

Öğrenciler, çalışma sırasında dağarcıklarında yer alan atasözü, deyim ve bilmeceleri belirtmişlerdir.

(42)

2.5. Sınırlılıklar

— Bu araştırma Hakkâri ili Yüksekova ilçe merkezindeki 75. Yıl Yatılı İlköğretim Bölge Okulu, ilköğretim 7. Sınıf düzeyinde öğrenim gören öğrenciler (toplam 100 öğrenci) ile sınırlıdır.

2.6. Araştırma Modeli

Araştırma verileri araştırmacı tarafından hazırlanan anket formu kullanılarak toplanmıştır. Örnekleme alınan ilköğretim 7. Sınıf öğrencilerinin deyim, atasözü ve bilmece dağarcıklarının belirlenmesi ve bunların öğretilmesini incelemek amacıyla altı (6) soruluk bir anket formu geliştirilmiştir. Anket altı sorudan oluşmuştur ve öğrencilerin kendilerine en uygun cevabı yazmaları istenmiştir.

‘‘Anketler, sosyal bilimlerde gözlemleri standartlaştırmak üzere başvurulan araçlardan biridir. Anketler kaynak kişilerin doğrudan okuyup cevaplayacakları bir soru cetveli kullanarak gözlemde bulunma araçlarıdır’’ (Balcı, 1997: 169).

Uygulama, 2007–2008 eğitim-öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Hakkâri ili Yüksekova ilçe merkezinde bulunan 75. Yıl Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nun 7. Sınıf düzeyinde öğrenim gören öğrencilerin deyim, atasözü ve bilmece dağarcıklarının belirlenmesi ve bunların öğretilmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Öğrencilerin dağarcıklarında bulunan atasözü, deyim ve bilmeceleri belirlemek için anketteki cevapları incelenmiş, kullandıkları aynı deyim, atasözü ve bilmeceler gruplanarak sıklıkları yüzde olarak ifade edilmiştir. Gruplanan deyim, atasözü ve bilmecelerin örneklemdeki kaç öğrenci tarafından kullanıldığı yüzde olarak sonuçlara yansıtılmıştır.

2. 7. Çalışma Grubu

Araştırmanın çalışma grubu 2007–2008 eğitim-öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Hakkâri ili Yüksekova ilçe merkezinde bulunan 75. Yıl Yatılı

Referanslar

Benzer Belgeler

traditional shops Choi et al. Most questions were presented on nominal and interval scales. In the structured questionnaire, there were sixty-five questions in four sections.

Finansal oran hesaplamaları ve örnek olay incelemesi çerçevesinde yapılan analiz sonucunda, satın alan ve hedef bankaların karlılık, faaliyet etkinliği ve

Figure 8.24 Log of total number of transmissions required for successful transport of data packets to100 nodes under different channel error rates and NACK interval lengths

Çalışmamızda öğrencilerin yaş gruplarına göre bilgisayara yönelik tutumları karşılaştırıldığında 12 yaş ile 14 yaş grubu arasında anlamlı fark olduğu (p=0,01),

Kırklareli University, Faculty of Arts and Sciences, Department of Turkish Language and Literature, Kayalı Campus-Kırklareli/TURKEY e-mail: editor@rumelide.com.. hem dil hem de

En az oranda (%1,93) kullanılan sözcük türü ünlemdir. Kullanım sıklıklarına göre sıralama; ad, sıfat, zarf, fiil, bağlaç, zamir, edat, ünlem şeklindedir.

Atasözleri kitabında derleyicinin bazı uyarıları dikkate alarak son say- fada (s. 148), iki kaynak kişinin adını (anne ve babası) yazması ve “Ayran- cı, Karapınar,

Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde sosyo-kültürel dil unsurları olan atasözleri ve deyimlerin öğretimi büyük önem taşımaktadır.. Öğrencinin mecaz anlamlı