• Sonuç bulunamadı

Adli kontrol

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Adli kontrol"

Copied!
114
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

Selçuk Universitesi

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Hukuk Fakultesi

Kamu Hukuku Bölümü

Yüksek Lisans Tezi ADLİ KONTROL

Danışman

Doç.Dr. Berrin AKBULUT

HAZIRLAYAN Ganbar JAFARLI

144234001025

(2)
(3)
(4)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Ganbar JAFARLI

Numarası 144234001025

Ana Bilim / Bilim

Dalı Kamu Hukuku

Programı Tezli Yüksek Lisans Tez Danışmanı Berrin AKBULUT

Tezin Adı ADLİ KONTROL

ÖZET

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile hukuk sistemimize girmiş olan adli kontrolün köklü bir geçmişi bulunmamaktadır. Bununla birlikte adli kontrol kavramı birçok tanımla açıklanmaya çalışılmıştır. Bunlardan biri; tutuklanmayan veya hukuki engel nedeniyle tutuklama kararı verilmemiş olan kişinin savcılık veya mahkemenin denetimi altında tutulmasıdır. Tutuklama tedbirlerie alternatif olan adli kontrol tedbirlerindeki asıl amaç tutuklamanın insanlar üzerindeki telafi edilmeyecek olan ağır sonuçların ortadan kaldırılmasıdır. Ölçülülük ilkesince tutuklamadan önce adli kontrol tedbirlerinin uygulanması gerekmektedir. Yani tutuklama kişi hak ve özgürlüklerine ağır bir şekilde kısıtlama getirdiği için ulaşılmak istenen amaca adli kontrol tedbirleriyle ulaşılmaya çalışılmıştır.

Çalışmamızda yeni kurum olma özelliği gösteren adli kontrolün tanımı, amacı ve özellikleriyle giriş yapılıp daha ssonraki bölümlerde şartları, infazı ve sona ermesi üzerinde durularak adli kontrol tedbirlerini açıklanmıştır.

Anahtar kelimeler: Adli kontrol, tutuklama, ölçülülük ilkesi, alternatif tedbir.

(5)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Ganbar JAFARLI

Numarası 144234001025

Ana Bilim / Bilim

Dalı Kamu Hukuku

Programı Tezli Yüksek Lisans Tez Danışmanı Berrin AKBULUT

Tezin İngilizce Adı JUDİCİAL CONTROL

SUMMARY

No. 5271 Criminal Procedure Law which entered our legal system has a long history of judicial control. However, many have tried to define and explain the concept of judicial control. One of them; not seized due to restrictions or legal prosecution or arrest of the person who is not given to the decision of the court is kept under control. The main purpose of the alternative measures to the arrest of the arrest, judicial control measures, which would not be compensated for the Elimination of severe consequences on the people. Judicial control measures must be applied before arresting. So, an arrest of the person severely to restrict the rights and freedoms that are desired to be achieved by the purpose of judicial control measures was tried.

In our study, the definition of being a new institution of judicial control, and the subsequent sections an introduction to the features and the purpose, terms, execution, and end with an emphasis on judicial control measures are described.

Key words: judicial control, the arrest, and alternative measures of the principle of proportionality.

(6)

İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR ... ix

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM ADLİ KONTROL TANIMI, HUKUKİ NİTELİĞİ, AMACI, ÖZELLİKLERİ VE MUKAYESELİ HUKUK 1.1. ADLİ KONTROL KAVRAMI ... 4

1.2. ADLİ KONTROLÜN HUKUKİ NİTELİĞİ ... 6

1.3. ADLİ KONTROLÜN AMACI VE ÖNEMİ ... 11

1.4. ADLİ KONTROLÜN ÖZELLİKLERİ ... 13

1.4.1. Adli Kontrolün Özellikleri ... 13

1.4.1.1. Kanunla Düzenlenmiş Olma ... 13

1.4.1.2. Araç Olma ... 14

1.4.1.3. Geçici Olma ... 14

1.4.1.4. Gecikmede Sakınca Bulunması ... 16

1.4.1.5. Görünüşte Haklılık ... 17

1.4.1.6. Orantılılık (Ölçülülük) İlkesi ... 18

1.5. TUTUKLAMA KORUMA TEDBİRİNDEN FARKI ... 21

1.6. TÜRK HUKUKUNDA ADLİ KONTROL ... 22

1.7. MUKAYESELİ HUKUKTA ADLİ KONTROL ... 27

1.7.1. Genel Olarak... 27

1.7.2. Fransız Hukukunda Adli Kontrol ... 29

1.7.3. Alman Hukukunda Adli Kontrol ... 31

(7)

1.7.5. Avusturya Hukukunda Adli Kontrol ... 34

II. BÖLÜM ADLİ KONTROLÜN ŞARTLARI VE ADLİ KONTROL KARARI 2.1. ADLİ KONTROLÜN ŞARTLARI ... 36

2.1.1. Genel Olarak... 36

2.1.2. Tutuklama Şartlarının Bulunması ... 37

2.1.2.1. Somut Delillere Dayalı Kuvvetli Suç Şüphesi ... 38

2.1.2.2. Bir Tutuklama Nedeninin Bulunması ... 39

2.1.2.2.1. Şüpheli veya Sanığın Kaçma, Saklanma Şüphesi ... 40

2.1.2.2.2. Şüpheli veya Sanığın Delilleri Karartma Şüphesi ... 42

2.1.2.2.3. Tutuklama Nedeni Var Sayılabilen Katalog Suçlar ... 43

2.1.2.3. Ölçülülük İlkesinin Gerçekleşmesi ... 46

2.1.3. Tutuklama Yasağı Bulunan Hallerde Adli Kontrol Kararı Verilebilmesi ... 48

2.1.4. Tutukluluk Sürelerinin Dolması Nedeniyle Salıverilenler Hakkında Adli Kontrol Kararının Verilebilimesi ... 50

2.1.5. Çocuk Koruma Kanunu Açısından Adli Kontrolün Şartları ... 52

2.2. ADLİ KONTROL KARARI ... 54

2.2.1. Adli Kontrol Kararını Talep Etmeye Yetkili Kişiler ... 54

2.2.2. Cumhuriyet Savcısı ... 54

2.2.3. Şüpheli ... 56

2.2.4. Sanık ... 57

2.2.5. Diğerleri ... 57

2.3. Adli Kontrol Kararını Almaya Yetkili Merciler ... 58

2.3.1. Soruşturma evresi ... 58

(8)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ADLİ KONTROL YÜKÜMLÜLÜKLERİNİN İNFAZI VE SONA ERMESİ

3.1. ADLİ KONTROL KARARLARININ İNFAZI ... 62

3.1.1. Genel Olarak ... 62

3.1.2. Yurt Dışına Çıkamama ... 67

3.1.3. Belirlenen Yerlere Belirtilen Süreler İçerisinde Başvurma ... 69

3.1.4. Çağrılara ve Kontrol Tedbirlerine Uyma ... 70

3.1.5. Taşıtları Kullanamama ve Sürücü Belgesini Teslim Etme ... 71

3.1.6. Tedavi veya Muayene Tedbirlerine Uyma ... 73

3.1.7. Silah Bulunduramama veya Taşıyamama ... 74

3.1.8. Konutunu Terk Etmemek ... 75

3.1.9. Belirli Bir Yerleşim Bölgesini Terk Etmemek ... 76

3.1.10. Belirlenen Yer veya Bölgelere Gitmemek ... 77

3.1.11. Güvence Yükümlülükleri ... 78

3.1.11.1. Cumhuriyet Savcısının İstemi Üzerine, Mahkemece Belirlenen Genel Güvence Yükümlülüğü ... 78

3.1.11.2. Suç Mağdurunun Haklarının Güvence Altına Alınması... 80

3.1.11.3. Aile Yükümlülüklerinin Yerine Getirilmesine ve Nafakanın Ödenmesine Dair Güvence ... 82

3.1.11.4. Güvencenin Geri Verilmesi ... 83

3.1.12. Çocuk Koruma Kanunu'nda Öngörülen Yükümlülüklerin İnfazı ... 84

3.2. ADLİ KONTROLÜN SÜRESİ, İZLENMESİ VE MAHSUP ... 87

3.3. ADLİ KONTROLÜN KALDIRILMASI VE SONA ERMESİ ... 89

3.3.1. Adli Kontrolün Kaldırılması ... 89

3.3.2. Tedbirlere Uymama ... 90

3.3.3. Adli Kontrol Tedbirlerinin Haksız Uygulanmasından Doğan Zararın Tazmini... 91

(9)

SONUÇ ... 95 KAYNAKLAR ... 98

(10)

KISALTMALAR

AD : Adalet Dergisi

AİHS : Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

AİHM : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

Any. : Anayasa

AÜEHFD :Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi

AÜHFD : Ankara Üniversitesi Hukuk Fakultesi Dergisi

bkz. : Bakınız

bs. :Baskı

C. : Cilt

CD : Ceza Dairesi

CHD : Ceza Hukuk Dergisi

CMUK : Ceza Muhakamesi Kanunu

CMK : Ceza Muhakemesi Kanunu

DSHY : Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği

DSYYMKKY : Denetimi Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliği

DSYMKKK : Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu

ETCK : Eski Türk Ceza Kanunu

EÜHDF : Ege Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi

(11)

m. : Madde S : Sayı s. : Sayfa vs. : Vesaire vd. : Ve devamı vb. :Ve benzeri No: : Numara TCK : Türk Ceza Kanunu

TBB : Türkiye Barolar Birliği

TMK : Türk Medeni Kanunu

hpd : Hukuki perspektifler dergis

v.d. : ve diğerleri

Y : Yagıtay

(12)

GİRİŞ

Koruma tedbirlerinden biri olan adli kontrol ilk defa 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile hukukumuzda yer bulmuştur. Adli kontrol, 5271 sayılı CMK’nın “Koruma Tedbirleri” başlıklı dördüncü kısmının üçüncü bölümünde “Adli Kontrol” başlığı altında 109-115 maddeleri arasında düzenlenmektedir. Çocuklar içinse ÇKK’nın 20. maddesinde aynı başlık altında hükme bağlanmıştır.

Adli kontrol ilk olarak Fransa hukukunda ortaya çıkmış ve Ceza Muhakemesi hukukumuzda yer alan adli kontrol kurumundaki düzenleme de Fransa hukukundan esinlenerek yapılmıştır. Bunun yanında Avusturya, İtalyan ve Alman hukukundan da faydalanılmıştır.

Adli kontrol bir koruma tedbiri olarak ceza muhakemesi hukukunun araçlarından biridir. Ceza muhakemesi hukukunun asıl amacı bir suç şüphesi ile başlayıp verilen hükmün kesinleşmesi ile son bulan ceza yargılamasının sağlıklı ve düzenli olarak işlemesini sağlamaktır. Bu ceza yargılamasının sekteye uğramaması için Ceza Muhakemesi Kanununda çeşitli koruma tedbirleri ihdas edilmiştir. Şüpheli veya sanığın kaçmasının, delillerin karartılmasının ve mağdur, tanık veya diğer kişilere baskı yapılmasının önlenmesi amacıyla tutuklama koruma tedbiri düzenlenmiştir.

Tutuklama koruma tedbiri doğrudan kişiyi özgürlüğünden alıkoyduğundan temel hak ve özgürlükler bakımından çok ağır bir koruma tedbiridir. Tutuklama koruma tedbirinin telafisi mümkün olmayan zararlara sebebiyet vermemesi amacıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna paralel Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ile uluslararası çağdaş hukuk sistemlerinin yöneldiği araçların da etkisiyle suç şüphesi altında bulunan kişiye daha az zarar verecek mahiyette koruma tedbirlerine yönelme olmuştur. Bu kapsamda, Anayasa’nın 13. maddesinde 03.10.2001 tarihinde yapılan değişiklikle temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasının ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı açık bir şekilde ifade edilmiştir. Aynı şekilde tutuklama tedbirini düzenleyen 5271 sayılı CMK’nın 100/1 maddesinde; “…işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü

(13)

olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez” denilerek ölçülülük ilkesi açıkça düzenlenmiştir. Anayasanın 13. maddesinde 2001 yılında yapılan değişiklikle temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasının sınırı olarak kabul edilen ve artık anayasal bir ilke haline gelen ölçülülük ilkesinin CMK’da açıkça kabul edilmesi, kişi hak ve özgürlüklerine etkin bir güvence sağlaması açısından oldukça önemli bir gelişme olmuştur. Bunun sonucunda tutuklama koruma tedbirinin amaçlarını taşıyan tutuklama tedbirine göre daha hafif nitelikte olan ve somut olaya göre daha ölçülü olabilecek olan adli kontrol tedbirleri hukukumuzda kabul görmüştür.

Adli kontrol tutuklamadan bağımsız olarak işlev gören bir koruma tedbiridir. Ayrıca tutuklamaya alternatif tedbir olması nedeniyle uygulayıcılar tarafından benimsenmesi oldukça önem teşkil etmektedir. Tutuklama kurumu eskiden beri tartışma konusu olmuştur. Çünkü tutuklama ile şüpeli veya sanığın hürriyetine çok ağır müdaheleler yapılmaktadır. Bu yüzden de kişi hürriyetlerine daha az müdahelede bulunulan alternatif çözümler geliştirilmiştir. Bunlardan biri de adli kontrol tedbiridir. Çünkü tutuklama kişinin hak ve hürriyetlerine çok fazla müdahelede bulunmaktadır. Bu durumdan ötürü de tutuklama kararı verilmeden önce adli kontrole başvurulmalıdır. Eğer adli kontrol ile amaca ulaşılmış ise artık tutuklama tedbirine başvurulmayacaktır.

Bu çalışmamızda kurumu bütün yönleriyle ele alarak kaynaklardan edindiğimiz bilgiler işığında kurumun nasıl gelişeceği konusunda katkıda bulunmaya çalıştık. Çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölümde; adli kontrolün tanımı, hukuki niteliği, amacı, önemi ve özellikleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Bununla beraber adli kontrolün tutuklama koruma tedbirlerinden farkı belirtilecek ve mukayeseli hukukta adli kontrol açıklanmaya çalışılacaktır.

İkinci bölümde; adli kontrol kararının verilmesi için gerekli şartları, adli kontrolün uygulanma şekli, adli kontrol kararını talep etmeye yetkili kişiler ve adli kontrol kararını almaya yetkili merciler detaylı olarak incelenecektir.

(14)

infazlarının nasıl olduğu açıklanacak ve ÇKK’ da öngörülen yükümlülüklere ve infazına da değinilecektir. Bunun yanında adli kontrol yükümlülüklerinin süresi ve değiştirilmesi ile adli kontrolün kaldırılması ve sona ermesi incelenecektir.

(15)

BİRİNCİ BÖLÜM

ADLİ KONTROL TANIMI, HUKUKİ NİTELİĞİ, AMACI,

ÖZELLİKLERİ VE MUKAYESELİ HUKUK

1.1. ADLİ KONTROL KAVRAMI

Adli kontrol ceza muhakemesi sistemimizde köklü geçmişi olan bir kurum değildir. Ceza muhakemesi sistemimize 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile girmiştir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun tanımlar başlıklı 2. maddesinde ve diğer mevzuatımızda adli kontrolün tanımı yapılmamıştır.

Doktrinde adli kontrolün çeşitli tanımları yapılmış, kavram açıklanmaya çalışılmıştır.

Bir tanıma göre adli kontrol; hem soruşturma hem de kovuşturma evrelerinde başvurulabilen, tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, işlendiği iddia olunan bir suçtan dolayı şüpheli veya sanığın muhakeme işlemleri ve infaz aşamasında hazır bulunmasını, muhakeme giderlerinin onun tarafından karşılanmasını sağlamak amacıyla, belirli yükümlülükler altına alınarak adli makam ve mercilerin denetimi ve kontrolü altına sokulmasıdır.1

Bir başka tanıma göre adli kontrol; ‘‘şüpheli veya sanığı özgürlüğünden yoksun kılmamakla birlikte, gözlemeye ve denetlemeye imkan veren tedbirlere tabi kılmaktır”.2

Bir başka tanıma göre adli kontrol; "tutuklanmayan veya hukuki engel nedeniyle tutuklama kararı verilmeyen bireyin savcılık ve mahkemenin denetimi altına alınması olarak tanımlanmıştır’’.3

Oldukça ayrıntılı olarak yapılan başka bir tanıma göre adli kontrol; "tutuklama sebeplerinin (kaçma ve delilleri karartma şüphesinin) varlığına bağlı olarak işlediği bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma evresinde, şüpheli veya

1 Özbek, Veli Özer/Kanbur, Mehmet Nihat/Doğan, Koray/Bacaksız, Pınar/Tepe, İlker, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, 7. Baskı, Ankara 2015, s. 340.

2 Bıçak, Vahit, Suç Muhakemesi Hukuku, Polis Akademisi Yayınları, 3. Baskı, Ankara 2013, s. 653. 3 Soyaslan, Doğan, Ceza Muhakemesi Hukuku, Yetkin Yayınları, 5. Baskı, Ankara 2014, s. 329.

(16)

sanığın, bütün usul işlemlerinde, hükmün infazında veya altına alınabileceği yükümlülükleri yerine getirmek üzere hazır bulunmasını, katılanın zarar ve masraflarının ve muhakeme masraflarının giderilmesini sağlamak amacıyla belli yükümlülükler altına alınarak adli makam ve merciilerin denetimi veya kontrolü altına sokulmasıdır"4.

Doktrinde yapılan tanımlardan hareket ederek adli kontrolü; soruşturma veya kovuşturma evrelerinde şüpheli veya sanığın muhakeme işlemleri ve infaz aşamasında hazır bulunmasını sağlamak amacıyla belli yükümlülükler altına alınarak, adli makam ve mercilerin denetimi ve gözetimi altına sokulması şeklinde tanımlayabiliriz.

Adli kontrol tanımlarına bakıldığında tutuklama kavramının sık kullanıldığını görmekteyiz. Adli kontrolün anlamının ortaya konulabilmesi için tutuklama kavramının da açıklanması önem arz etmektedir. Mevzuatta tutuklamanın da tanımı yapılmamıştır. Kavram, doktrin tarafından açıklanmıştır.

Tutuklama, suç işlediği yönünde kuvvetli şüphenin varlığını gösteren olguların varlığı halinde, şüpheli veya sanığın, kaçmasını veya delilleri karartmasını engellemek amacı ile, kişi özgürlüğünün kesin hükümden önce, hakim kararı ile kısıtlanmasıdır.5

Yalnız başına tutuklama; hakimi, şüpheli veya sanık hakkında ya bütünüyle hürriyetten yoksunluğa ya da tam serbest bırakmaya mecbur kılan bir önlemdir. Tutuklama koruma tedbirinde, şüpheli veya sanık bir yere kapatılmakta veya tam serbest kalmaktadır. Bu iki aşırı uç arasında yer alan adli kontrol kurumu ile şüpheli veya sanığı özgürlüğünden yoksun kılmamakla birlikte, gözlemeye ve denetlemeye imkan veren tedbirlerle kişinin kaçma riski azaltılırken hürriyetten tümü ile yoksun kılmanın zararlarını da önlemiş olmaktadır.6

4 Hacıoğlu, Burhan Caner, ‘‘5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Tutuklama Koruma Tedbirine Seçenek Olarak Düzenlenen Adli Kontrol Koruma Tedbiri Üzerine Bir İnceleme’’, AÜEHFD, C. IX, S. l-2, Erzincan 2005, s. 171.

5 Yenisey, Feridun/Nuhoğlu, Ayşe, Ceza Muhakemesi Hukuku, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2014, s. 418.

(17)

Tutuklama, adli kontrole göre kişi hak ve hürriyetlerine daha fazla müdahaleyi gerektirmektedir. Bu müdahale hüküm verilmeden önce hakim kararı ile yapılmaktadır. Kesin bir hükümle mahkum olmadan kişinin hürriyeti kaldırılmaktadır.7 Tutuklama, kişi hürriyetini en ağır biçimde sınırlandıran bir koruma

tedbiri olması nedeniyle Anayasa'da ve 5271 sayılı CMK'da oldukça sıkı koşullara tabi tutulmuşdur. Adli kontrol ise; yukarıda ifade ettiğimiz üzere tutuklamaya göre daha hafif tedbirlerden oluşan bir demettir.8 Adli kontrol tedbiri, tutuklama tedbiri yerine kabul edilen, tutuklamadan daha az özgürlük kısıtlayıcı nitelikde bir tedbirdir.9

1.2. ADLİ KONTROLÜN HUKUKİ NİTELİĞİ

Adli kontrol kurumunun hukuki niteliğini açıklayabilmek için öncelikle koruma tedbirleri kavramını irdelemek ve açıklamak faydalı olacaktır.

Ceza muhakemesinin yapılmasını veya yapılan muhakemenin sonunda verilecek kararların kağıt üzerinde kalmamasını ve muhakeme masraflarının karşılanmasını sağlamak amacıyla, kural olarak, ceza muhakemesinde karar verme yetkisini haiz olan yetkililer tarafından, gecikmede sakınca bulunan durumlarda, geçici olarak başvurulan; hükümden önce bazı temel hak ve hürriyetlere müdahaleyi gerektiren kanuni çarelere koruma tedbirleri denir.10

Türk doktrinin de koruma tedbirleri terimi hakkında birlik bulunmamaktadır. İhtiyati tedbir, usul tedbirleri, zorlayıcı önlem, ceza yargılaması önlemi gibi terimler kullanılsa da 5271 sayılı CMK açıkça koruma tedbirleri başlığını kullanmıştır.11 Biz

de çalışmamızda kurumu daha iyi ifade etmesi bakımından koruma tedbirleri terimini kullanacağız. Ceza Muhakemesi Kanunda çeşitli koruma tedbirlerine yer verilmişdir.

7 Ünver, Yener/Hakeri, Hakan, Ceza Muhakemesi Hukuku, Adalet Yayınevi, l0. Baskı, Ankara 2015, s. 352.

8 Yenisey/Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 445.

9 Donay, Süheyl/Altunkaş, Aysun/Olgun, Eser, Ceza Hukuku ve Ceza Yargılamasında Son Gelişmeler Semineri, Seçkin Yayınları, 1. Baskı, Ankara 2013, s. 102.

10Öztürk, Bahri/Tezcan, Durmuş/Erdem, Mustafa Ruhan/Sırma, Özge/Kırıt, Yasemin F. Saygılar/Özaydın, Özdem/Akcan, Esra Alan/Erden, Efser, Nazari ve Uygulamalı Ceza

Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, 8. Baskı, Ankara 2014, s. 319. 11 Öztürk/Eker Kazanc/Soyer Güleç, 2013, s. 19.

(18)

Bunlar; yakalama, tutuklama, zorla getirme, el koyma, arama, adli kontrol gibi tedbirlerdir.

Koruma tedbirlerinin amacı, ceza muhakemesini yapılabilir kılmak ve muhakeme sonucunda verilecek hükmün yerine getirilebilirliğini güvence altına almaktır. Delillere ulaşmak ve delillerin karartılmasını önlemek, şüpheli veya sanığın muhakeme sırasında veya hükmün infazı için hazır bulundurulmasını sağlamak üzere bu tedbirlere başvurulabilir.12

Koruma tedbirleri temel hak ve hürriyetlere, hüküm verilmeden önce müdahaleyi gerektirmektedir. Hüküm verilmeden önce özel hayatın gizliliği, vücut bütünlüğü, mülkiyet hakkı, kişi hürriyeti gibi çeşitli temel hak ve hürriyetler bu yolla sınırlandırılabilmektedir.

Temel hak ve hürriyetler önemleri gereği anayasalarda yer almaktadır. Koruma tedbirlerinin temel hak ve hürriyetleri sınırlandırmasının esasları Anayasa'nın 19 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Temel hak ve hürriyetler nedeniyle ceza muhakemesi gibi koruma tedbirleri de Anayasa ve buna ilişkin hukuk kurallarıyla yakından ilgilidir.13

Yukarıda yapılan tanım dikkate alındığında koruma tedbirlerinin ortak özellikleri şu şekilde sıralanabilir;

-Kanun ile düzenlenmiş olma,

-Şüphelerin belli bir yoğunlukta olması,

-Hüküm verilmeden daha önce temel hak ve hürriyeti sınırlandırması, -Geçici olma,

-Muhakemenin yapılabilmesini sağlamak, verilecek kararın kağıt üzerinde kalmasını önlemek, delil temin etmek ya da delilleri muhafaza etmek amaçlarının bulunması,

-Gecikmede sakınca bulunması,

12 Cumhur, Şahin, Ceza Muhakemesi Hukuku I, Seçkin Yayınevi, 5. Baskı, Ankara 2014, s. 267. 13 Yurtcan, Erdener, Ceza Yargılaması Hukuku, Beta Basım Yayın, 12. Baskı, 2007, s. 314.

(19)

-Hakim, gecikemez hallerde, savcı kararı bulunması, -Oranlılık (ölçülük) ilkesi bulunması.14

Adli kontrolün yukarıda ifade ettiğimiz özelliklere sahip olması nedeniyle bir koruma tedbiri niteliği olduğunu söyleyebiliriz. Henüz hüküm verilmeden kanuna dayanarak temel bir hakkı sınırlamaktadır ve bu durum genellikle tedbire maruz kalan kimse tarafından bir zorlama olarak algılanır. Diğer koruma tedbirleri gibi geçici nitelik arz eden bir yaptırım değildir, amaca ulaşıldığında sona verilir. Böylece muhakemenin yapılması imkan bulacak ve verilecek kararın uygulanması sağlanabilecektir. Son olarak bir araç niteliği taşımaktadır; hüküm vermenin bir aracı niteliğindedir.15

Adli kontrol bağımsız nitelikte bir koruma tedbiridir. Yani uygulanması başka bir koruma tedbirine bağlı değildir.16 Adli kontrolün uygulanması için arama,

yakalama, tutuklama ya da bir başka koruma tedbirinin öncelikle uygulanması şart değildir. Bir başka koruma tedbirine bağlı olmaksızın adli kontrol uygulanabilir. Bu yönüyle 1412 sayılı CMUK'ta yer alan teminatla salıvermeden farklıdır. Çünkü; teminatla salıverme kararı verilebilmesi için öncelikle tutuklama kararı verilmesi gerekmekte idi. Teminatla salıverme koruma tedbiri ile tutuklama askıya alınmaktaydı.17

Adli kontrolün bir diğer işlevi ise tutuklamaya alternatif bir koruma tedbiri olmasıdır. Tutuklama nedenlerinin gerçekleştiği hallerde, hakim tutuklama kararı vermeyebilecek fakat sanığın adli kontrol altına alınmasına karar verebilecektir.18 6352 sayılı Kanun ile 5271 sayılı CMK m. l09'da yapılan değişiklik ile adli kontrol için daha önce öngörülen üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren bir suç soruşturmasının bulunması koşulu kaldırılmıştır. Bu oldukça yerinde bir düzenleme olmuştur. Ceza sınırının ortadan kaldırılması ile birlikte gerçek anlamda

14 Öztürk/Tezcan/Erdem/Sırma/Kırıt/Özaydın/Akcan/Erden, s. 440-443.

15 Veli Özbek, Özer/Kanbur, Mehmet Nihat/Doğan, Koray/Bacaksız, Pınar/Tepe, İlker, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, 7. Baskı, Ankara 2015, s. 284.

16 Karakurt, Ahu, Adli Kontrol Korama Tedbiri.http://www.turkhukuksitesi.com/makale_374.htm.e.t 27/10/2016

17 Öztürk, Bahri/Erdem, Mustafa Ruhan/Özbek, Veli Özer, Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, S. Baskı, 2004, s. 617.

(20)

tutuklamaya alternatif bir koruma tedbiri niteliği kazanmaktadır.19

"Adli kontrol sadece tutuklama yerine değil, tutuklamayı takiben de uygulanabilecektir. Bu durumda kişinin fiilen tutuklandığı bütün suçlarda, tutuklamadan sonra başvurulabilen, tutuklamayı tamamlayan bir tedbir olmaktadır".20

5271 sayılı CMK m. 109'a 2006 yılında 5560 sayılı Kanun m. 19 ile eklenen ek fıkra uyarınca Kanun olarak öngörülmüş azami tutukluluk sürelerinin dolması sebebiyle salıverilenler hakkında adli kontrole ilişkin hükümler uygulanılabilir.

Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek en fazla üç yıl daha uzatılabilecektir. CMK m. 102'deki süreler dolduğunda CMK m. 109 /7 uyarınca ilgili kişi hakkında adli kontrol uygulanabilecektir. Bu halde ilgili kişinin mutlaka adli kontrol altına alınması şart olmamakla birlikte, olayın özellikleri hakkında hakim daha önce tutukluluk kararı verilen kişiyi dikkate alarak, kontrol kararı verip vermemek konusunda serbest olacaktır.21 Bu durumda adli kontrol tutuklamanın alternatifi değil, devamı niteliğinde, tutuklamayı tamamlayan bir tedbir niteliği taşımaktadır.

Adli kontrol hükümlerini isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilir (CMK m. 112). Burada kişinin tutuklanabilmesi için, fiilin tutuklama kapsamında olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle, tutuklama yasağı olan hallerde dahi, adli kontrol tedbirlerine isteyerek uymayan kişi tutuklanabilecektir.22

Adli kontrol, tutuklamadan sonra gelmek üzere, 5271 sayılı CMK'nın 109 ve 115. maddeleri arası Koruma tedbirleri başlık altındaki kısmının dördüncü kısım üçüncü bölümünde düzenlenmiştir. Kişi hakkında öncelikle adli kontrol uygulanacak, bunun mümkün olmaması halinde ancak tutuklanmasına karar

19 Yenisey /Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 446. 20 Şahin, s. 308.

21 Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, s. 336.

(21)

verilebilecektir.23 Bir görüşe göre; Adli kontrol tedbirlerinin düzenlenmesiyle, tutuklama istisnai hale getirilmek istenildiğinden ve adli kontrol uygulamasının öncelikli olarak dikkate alınması gerektiğinden, kurumun tutuklama tedbirinden önce düzenlenmesi daha isabetli olabilirdi.24 Adli kontrol kurumunun hem özgürlükçü,

hem de kamu düzenini koruyucu nitelikte olduğu, bundan sonra tutukluluk uygulamasının istisnai hale geleceği söylenebilir. Kurum, şüpheliyi hürriyetten yoksun hale getirmemekle beraber, aynı amacın elde edilebileceği hallerde adli kontrole hükmetmek gerekecektir.25

Adli kontrol, niteliği itibariyle bir koruma tedbiri olmasına rağmen, 5271 sayılı CMK m. 109'da yer alan, uyuşturucu, uyarıcı ve alkol bağımlılığından arınmak nedeniyle, muayene tedbirleri ve hastaneye yatmaya tabi olmak ve bunları kabul etmek, aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adli kararlar gereğince ödemeye mahkum edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek gibi yükümlülükler koruma tedbirlerinin amacı ve niteliği ile bağdaşmamaktadır. Bu yükümlülükler daha çok yeni suç işlenmesi önleyici niteliktedir. Bu yükümlülükler daha çok insanların eğitim ve ıslahına hizmet etmektedir. Bu yükümlülükler belirlenirken, bunların da birer koruma tedbiri olduğu ve dolayısıyla koruma tedbirlerine ait özelliklerin ve ön koşulların bunlar için de aranacağı hususlarına dikkat edilmemiştir.26

Adli kontrole ilişkin kararlara itiraz edilebilir (CMK m. 111/2). Kararın hangi merciden verildiği önem taşımaz. Soruşturma evresinde sulh ceza hakimince, kovuşturma evresinde mahkemece verilen adli kontrole ilişkin tüm kararlara karşı itiraz yasa yolu açıktır.27

23 Şahin, s. 268.

24 Özgüven, A. Duygu, Ceza Muhakemesi Kanunu Çerçevesinde Adli Kontrol, TBB Dergisi, S. 81, Ankara 2009, s. 315.

25 Yerdelen, Erdal, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Koruma Tedbirleri, http://www.ceza- bb.adalet.gov.tr/makale/191.doc, e.t.07.11.2016

26 Koca, Mahmut, Tutuklamada Oranlılık İlkesi Çerçevesinde 2002 CMUK Tasarısının Adli Kontrol Tedbirinin Değerlendirilmesi, DEÜHFD, S. 2, C. V, İzmir 2003, s. 133.

(22)

1.3. ADLİ KONTROLÜN AMACI VE ÖNEMİ

Hukuk devletinin var olma nedeni ve temel görevi insan haklarına dayalı adil ve güvenli toplumsal bir düzen kurup ve bu düzeni kesintisiz olarak sürdürmektir. Bunun için de bazı araçlara gereksinim duyulmaktadır. Bu araçlardan birisi de Ceza Muhakemesi Kanunu'dur.28

Ceza muhakemesi hukukunun amacı; muhakeme işlemlerinin sağlıklı şekilde yürütülüp maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, böylece hem toplumun hem de suçtan zarar görenlerin tatmin edilmesini sağlamaktır.

Ceza muhakemesinde medeni muhakemeden farklı olarak şekli gerçekle yetinilmeyip maddi gerçek araştırılır. Maddi gerçek araştırılırken bazı araçlar kullanılmaktadır. Bu araçlardan bazıları da koruma tedbirleridir. Adli kontrolün amacı da öncelikle maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla gerçekleştirilen işlemlerin sağlıklı ve insan haklarına uygun olarak yürütülmesine yardımcı olmalıdır.29

Adli kontrolün amacını genel olarak; şüpheli veya sanığın kaçmasını veya delilleri karartmasını önleyerek muhakemenin sağlıklı bir şekilde yapılmasını veya muhakeme sonunda verilecek hükmün yerine getirilmesini sağlamak olarak tanımlayabiliriz.30 Buna ek olarak, özelde, tutuklamanın ortaya çıkardığı ağır

sonuçları ortadan kaldırmak olduğunu ifade edebiliriz.31

Bunun yanında adli kontrol tedbiri ile şüpheli veya sanığın tekrar suç işlemesini veya suç mağduru olmasını engellemek, mağdurun zararlarını tazmin etmek, muhakeme masraflarını ödetmek, tutukevinin kötü şartlarından ve işsizlik gibi olumsuz etkilerinden şüpheli ve sanığı koruma gibi amaçlar güttüğü de aşikardır. Başka bir ifadeyle adli kontrol tedbirlerinin bir kısmının tutuklama ile aynı amacı

28 Yılmaz, Zekeriya, Adli Kontrol, Ankara Barosu Dergisi, S. 2006-1, Ankara 2006, s. 33. 29 Coşkun, Neslihan, Adli Kontrol HPD, S. 3, Nisan 2005, s. 86.

30 Coşkun, Neslihan, s. 86.

31Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 340, Şahin, Ceza Muhakemesi Hukuku I, s. 308.

(23)

gerçekleştirme ile ilgisi yoktur.32

Adli kontrol kurumu ile tutuklama istisnai hale getirilmek istenmektedir. Kurum, kamu düzeni ile kişi özgürlüğü arasında denge kurarak, aynı fonksiyona sahip tutuklama tedbirinin büyük oranda yerini almak amacıyla getirilmiştir.33 Kişi

özgürlüğüne en az müdahele ile tutuklamanın amacına ulaşılmaya çalışılmakta, böylece tutuklama istisnai bir tedbir haline getirilmek istenilmektedir. Amaç tutuklamayı en son çare konumuna getirmektir.34

Bilindiği üzere, hakkında yapılan muhakemenin kati surette neticelenmesi sonucunda hapis cezasına mahkum olanlar, şartlı salıverme ve erteleme gibi infaz usullerine başvurarark serbest bırakılabilinmektedirler.35

Adli kontrol kurumunun yaygınlaşması ve bu kurumun tedbirlerinin uygulanmasının devlete, şüpheli veya sanığa, topluma birçok fayda sağlayacağı kesindir. Tutuklamanın yerine adli kontrol yükümlülüklerine karar verildiğinde aşırı kalabalıklaşma hapishanelerde giderilecek sanık ve şüpheliye yapılan harcamalarda azalma sağlanılacaktır.36 Tutuklama kararı verildiği durumlarda şüpheli veya sanık

işine ya da okuluna devam edemediği için, hayatı telafi edilemeyecek tedbir şeklinde kesintiye uğramaktadır.37

Tutuklamanın, kişi özgürlüğü bakımından yarattığı sıkıntılara, ağır sonuçlara rağmen uygulamada sıkça uygulanan bir tedbir olduğunu görüyoruz. Tutuklu sayısının, hükümlü sayısına yaklaşması, burada işlerin iyi gitmediğine karine oluşturmaktadır. Önlem olarak sınırlı bir işlevi olan tutuklama, iddianın kışkırtması ve hakimin otonom ve aşkın tutumuyla peşin cezaya dönüşmektedir.38 Şüpheli veya

sanık hükümle tanışmadan onun yarattığı etki ve sonuçla daha önceki aşamada

32 Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, s. 334, Yurtcan, Erdener, Cumhuriyet Savcısının ve Ceza Yargıcının Başvuru Kitabı, Beta Basım Yayım, 6. Baskı, İstanbul 2008, s. 267.

33 Özgüven, A. Duygu, Ceza Muhakemesi Kanunu Çerçevesinde Adli Kontrol, TBB Dergisi, S. 81, Ankara 2009, s. 315.

34 Mahmutoğlu, Fatih Selami, Prof. Dr. Nurullah Kunter'e Armağan, İnsan Hakları Açısından Tutuklama ve Türk Hukuku, Beta Yayım, İstanbul 1998, s. 179.

35 Mahmutoğlu, Fatih Selami, s. 179.

36 Nursal, Necati/Ataç, Seken, Denetimli Serbestlik ve Yardım Sistemi (probation) Yetkin Yayınevi, Ankara 2006, s. 359.

37 Özgüven, s. 319.

(24)

yüzleşmek zorunda bırakılmaktadır. Bu durum ise bireyin temel hak ve hürriyetlerine doğrudan müdahale teşkil etmektedir.

1.4. ADLİ KONTROLÜN ÖZELLİKLERİ 1.4.1. Adli Kontrolün Özellikleri

Adli kontrol, hukuki özelliğinden ötürü koruma tedbiri olarak belirtilmiştir. Bu nedenle koruma tedbirlerinin tüm özelliklerine sahiptir. Kişinin suçluluğu kesinleşmeden önce bazı haklarının kısıtlanması sonucu ortaya çıkan tedbirlere koruma tedbirleri denir. Bu kısıtlamanın esası kanunla yapılıyor olması, muhakeme hukuku bakımından amaç olmasıdır.39 Adli kontrolün üç özelliği vardır. Bunlar,

kanunla düzenlenmiş olma, araç olma ve geçici olmadır.

1.4.1.1. Kanunla Düzenlenmiş Olma

Kural olarak adli kontrol tedbirine diğer koruma tedbirleri gibi hüküm verilmeden, yani sanığın suçu işleyip işlemediği henüz anlaşılmış olmadan önce, özellikle delillerin toplandığı asıl yer olan soruşturma evresinde başvurulmaktadır. Adli kontrol kural olarak kişinin temel hak ve hürriyetini henüz daha hüküm verilmeden önce sınırlandırmaktadır. Temel haklara müdahalenin sınırlarının kanun ile düzenlenmesi esastır.40

Tedbirin uygulanabilmesi için gerekli olan tek şart tutuklamanın koşullarının gerçekleşmiş olmasıdır. Tutuklama yerine doğrudan doğruya adli kontrol tedbirine başvurulabileceği gibi; CMK m. 102’de gösterilen yasal tutukluluk süreleri dolduğu için salıverilenler hakkında da adli kontrol uygulanabilir (CMK m. 109/7). Birinci halde tutuklamanın koşulları gerçekleşmiş, ikinci halde ise tutuklamanın koşulları devam ediyor olmalıdır.41

39 Centel/Zafer, s. 320.

40 Centel/Zafer, s. 320. 41 Centel/Zafer, s. 393.

(25)

Yasa’da tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adli kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir (CMK m.109/7). Sadece adli para cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama yasağı söz konusudur (CMK m. 100/4).

1.4.1.2. Araç Olma

Adli kontrol hukuki niteliği itibariyle bir koruma tedbiri olması sebebiyle, adli kontrolün de diğer koruma tedbirleri gibi amacı, maddi gerçeği bulmak ve sonuçta verilecek kararların uygulanabilmesini sağlamak ise de, bu tedbir başlı başına bir amaç olmayıp, ceza muhakemesinin hizmetinde olan araçtır.42 Adli kontrol

verilecek kararın yerine gitilebilirliğini sağlamak için kullanılan bir vasıtadır.43 Araç

olduğu için istenen amaca ulaşıldığında derhal tedbire son verilmeli veya bu yolla amaca ulaşmak zaten mümkün değilse, adli kontrol tedbirine başvurulmamalıdır.

Koruma tedbirlerinin vasıta olma durumu bazen doğrudan doğruya olurken bazen de dolayısı ile olmaktadır. Bu tedbirlerin birbirlerine araçlık etme özelliği de bulunmaktadır. Örneğin yakalama tedbirinden sonra tutuklama tedbiri gerçekleştiğinde, yakalama tutuklamanın aracı olmaktadır.44

Doktrinde adli kontrolün aynı zamanda eğitim, ıslah ve topluma yeniden kazandırma aracı olarak da kullanılabileceği ifade edilmişitir. Örneğin uyuşturucu bağımlısı şüphelinin bu konuda tedavi görmesi ya da eğitim kurumuna devam etmesi sağlanması bu niteliktedir.45 İyileştirilmek suretiyle savunmasını yapabilir durumu da

getirilmesi söylenebilir.

1.4.1.3. Geçici Olma

Adli kontrolun bir diğer özelliği de geçici olmasıdır. Diğer koruma tedbirleri

42 Ünver/Hakeri, s. 315.

43 Yenisey/Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 383. 44 Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, s. 316.

45 Çolak, Haluk/Taşkın, Mustafa, Ceza Muhakemesi Kanunu Şerhi, Seçkin Yayınevi, Ankara 2007, s. 483.

(26)

gibi ceza muhakemesinin ve tedbire başvurulmasının amacına uygun olduğu durumda uygulanabilecektir. Amaca ulaşıldığında yani adli kontrole ihtiyaç duyulmadığında kaldırılacaktır. Adli kontrole ihtiyaç duyulduğunda başvurulacak, amaca ulaşıldığında kaldırılacaktır. Adli kontrol, nitelik olarak geçici olduğundan dolayı nihayet hüküm kesinleşinceye kadar sürebilir.46 Amaç gerçekleştikten sonra

adli kontrol uygulamasının sürdürülmesi, adli kontrol uygulamasını hukuka aykırı duruma getirecektir. Amaca ulaşılınca adli kontrol hemen sona erer veya erdirilir.47 Suçun soruşturma olanağı kalmadığında, muhakeme bir hükümle sona erdiğinde de bu tedbirin sonlandırılması gerekmektedir.

Adli kontrol uygulaması açısından 5271 sayılı CMK'da bir üst sınır ve kontrol düzenlemesi bulunmamaktadır. Tutuklamada olduğu gibi belli süreler halinde adli kontrolün gözden geçirilmesi durumu CMK'da düzenlenmemiştir. Ancak tutuklamada olduğu gibi adli kontrolde de belli süreler halinde kontrol edilerek devamının gerekip gerekmediği konusunda denetlenmesi gerekmektedir. CMK'da düzenlemenin olmaması bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Adli kontrol koruma tedbiri, tutuklama nedenlerinin bulunması durumunda, tutuklama yerine uygulanabilecek bir tedbir olması nedeniyle soruşturma aşamasında, 5271 sayılı CMK m. 108'de yer alan tutukluluğun incelenmesine ilişkin hükmün karşılaştırma yoluyla uygulanmasının yerinde olacağı düşüncesindeyiz. Kovuşturma aşamasında ise engel bir düzenlenme 5271 sayılı CMK'da bulunmadığından adli kontrolün devamına ilişkin inceleme her oturumda veya oturum arasında resen veya talep halinde uygulanabilecektir.48

Adli kontrol tedbirinde üst sınırın 5271 sayılı CMK'da yer almaması adli kontrolün geçici mahiyette olmasına engel oluşturmaz. Geçicilik, bir tedbiri haklı gösteren sebebin kalmaması halinde o tedbirin nihayet bulmasını da ifade eder.49

Tedbirin geçici olduğunun onaylanması için, tedbir süresinin kanunda açık olarak gösterilmiş olması zorunlu değildir. Bir tedbiri haklı gösteren sebeplerin ortadan

46 Centel/Zafer, s. 320.

47 Öztürk/Tezcan/Erdem/Sırma/Kırıt/Özaydın/Akcan/Erden, s. 442.

48 Hacıoğlu, Burhan Caner, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Tutuklama Koruma Tedbirine Seçenek Olarak Düzenlenen Adli Kontrol Koruma Tedbiri Üzerine Bir İnceleme, AÜEHFD, C. IX, S. l-2, Erzincan 2005, s. 442.

(27)

kalkması durumunda, tedbir de son bulacaktır.50 Adli kontrol tedbiri ile ilgili olarak

kanunda üst sınır olmadığı için nihayet hüküm kesinleşinceye kadar bu tedbir sürebilir. CMK m. 110 / 2 ve m. 111 gereğince Cumhuriyet savcısının ve şüpheli veya sanığın talebi üzerine de adli kontrol kaldırılabilecek ya da değiştirilebilecektir.

1.4.1.4. Gecikmede Sakınca Bulunması

Adli kontrol koruma tedbirine başvurulmasında mecburiyet bulunmalı, yani tedbire başvurmada gecikme, tehlikeye sebep olmalıdır. Tehlike, tedbirden beklenilen faydanın elde edilemeyecek; ceza muhakemesinin gerektiği gibi ve amacına uygun olarak yapılamayacak olması durumudur.51 Gecikmede tehlike,

tedbirin hemen alınması gereğini izaheder. Esasında bir ivedilik vardır. İş ivedi değilse koruma tedbirine ihtiyaç yoktur. Kesin bir hüküm bulunmadan ilgilinin hak alanına girmeyi haklı gösteren sebep sadece ivediliktir. Şüphelinin örneğin kaçması ya da delilleri bozması olasılığına karşı ivedi davranmak mecburiyetindedir. Gecikmeden tehlike doğacağı aşikardır, ya da büyük ihtimal olarak görünmektedir.52 Adli kontrol koruma tedbirine başvurulmadığı dururmunda ceza muhakemesi bundan dolayı zarar görecek olmalıdır. Bu zarar ise ceza muhakemesinde maddi gerçeğe ulaşılamaması, verilecek kararın gerçekleştirilmemesi olabilir.53

Eğer gecikmede tehlike bulunmuyorsa adli kontrol koruma tedbirine başvurulmamalıdır. Gecikmede tehlike yoksa ve ilgili kişi hakkında adli kontrol koruma tedbirine başvurularak temel hak ve hürriyetlere müdahale edilmişse uygulanan bu tedbir hukuka aykırı olacaktır.

Gecikemesinde sakınca bulunan hal adli kontrol koruma tedbirine karar verecek makam aracılığıyla somut olayın özellikleri araştırılarak özenle değerlendirilmelidir. Somut olayda adli kontrole müracat edilmediğinde veya geç müracat edildiğinde, yargılama yapılamaz, hüküm infaz edilemez ve muhakeme

50 Toroslu, Nevzat/Feyzioğlu, Metin, Ceza Muhakemesi Hukuku, Savaş Yayınları, 11. Baskı, Ankara 2013, s. 217.

51 Centel/Zafer, s. 321.

52 Yüce, Turhan Tufan, ‘‘Zorlayıcı Önlem Teorisi’’, EÜHFD, S. 1, 1981, s. 72. 53 Ünver/Hakeri, s. 318.

(28)

masrafları karşılanamaz duruma girecekse gecikmede tehlike vardır denir.54

1.4.1.5. Görünüşte Haklılık

Adli kontrol koruma tedbirine müracat etmek için gereken şartlardan biri de görünüşte haklılıktır. En baştan itibaren hukuka uygunluk bulunmuyorsa tedbire başvurulamayacağı gibi, tedbire başvurmak için mutlak bir haklılık da aranmayacaktır. Koruma tedbirine başvurmanın haklı olup olmadığı, tam anlamıyla yargılama sonunda belli olur. Ancak bazen yargılamanın hemen başında bir tedbire başvurmak gerekebilir. Bu durumda mutlak bir hukuka uygunluk aranmaz, bir olasılıktan hareketle görünüşte haklılık ile yetinme zorunluluğu bulunur.55 Zira kesin

haklılık sadece muhakemenin sona erdiğinde anlaşılır. Bu nedenle adli kontrol koruma tedbirine müracat etmek için görünüşte haklılık ile yetinilir.

Görünüşte haklılık için bir hakkın gerçekten var olduğu konusunda kuvvetli bir olasılığın bulunması gerekir. Kesinlik aranmadığı içindir ki, ilk bakıştaki haklılıkla yetinilir.56 Eğer kesin haklılık aransaydı muhakeme sona ermeden önce adli

kontrole ve diğer koruma tedbirlerine başvurmak mümkün olmayacaktır.

Koruma tedbirine başvurulduğunda, bunun uygulanmasının o olayda haklı olup olmadığının yorumlanması her zaman kolay değildir. Çünkü koruma tedbirleri soruşturma evresinde, çoğu zaman da soruşturmanın hemen başında uygulanmaktadır. Bu nedenle koruma tedbirine başvurulduğunda, bunun dış görünüşü ile haklı olması, haklılığı mevzusunda bir kanaatin oluşması aranır.

Görünüşte haklılık ön şartı bakımından henüz iş sonlanmadan bir sonuca varmak gerektiğinden, bu tamamen eldeki imkanlara göre yapılan bir değerlendirmedir.57

Görünüşte haklılıkla yetinilmesinin mecburi olması, koruma tedbirindeki

54 Şahin, Ceza Muhakemesi Hukuku I, s. 272. 55 Şahin, Ceza Muhakemesi Hukuku I, s. 272.

56 Özbek/Kanbur/Doğan/Bacaksız/Tepe, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 286. 57 Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, s. 316.

(29)

yakın tehlikenin gecikmeye imkan vermemesidir. İlk başta adli kontrolü haklı ve gerekli gösteren ipucu ve delillerin sonradan haklı olmadığının ortaya çıkması durumunda adli kontrol tedbirinin hemen sonlandırılması gerekmektedir. Bu halde adli kontrolün uygulanmasına devam edilmesi tedbiri, hukuka aykırı duruma getirecektir.

1.4.1.6. Orantılılık (Ölçülülük) İlkesi

Bütün koruma tedbirleri gibi adli kontrol de kişilerin temel hak ve hürriyetlerine müdahale edilebilmekte, temel hak ve hürriyetleri kısıtlanmaktadır.

Ceza muhakemesinde temel hak ve hürriyetler Anayasa m. 19/2 gereğince kısıtlanabilir. Bu kısıtlama Anayasa m. 13'te ifade edilen ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. Ölçülülük ilkesinin anlamı, aracın amaçtan daha önemli olmamasını, daha az önemli bir araçla amaca ulaşmak olanağı varsa onun seçilmesi, amaca ulaşmak için gerekli olandan daha önemli araç kullanılmamasını anlatır.

Muhakeme hukuku koruma tedbirlerinde amaç, yakın tehlikenin yol açacağı zarar olasılığından yani riskten muhakemeyi korumaktır. Araç ise koruma tedbiri ve dolayısıyla hak ve hürriyetlerde yapılması zorunlu olan kısıtlamalardır. Bunların orantılı olması, yani aralarında bir uygunluk ve dengenin olması gerekir.58 Bu

nedenle koruma tedbirlerine başvurma şartları CMK'da belirtilmiştir. Koruma tedbirine muhatap olanın uğrayacağı zararla tedbirden elde edilecek yarar arasında bir denge bulunması gerekmektedir. Müdahale, amaca ulaşmak için elverişli ve gerekli olmalıdır. İlgili bireye çok fazla yük getirmemeli ve sonuç olarak birey üzerinde oluşturduğu etki mantıklı olmalıdır.59

Orantılılık ilkesi ile ifade edilmek istenen failin eyleminin ağırlığı ile başvurulacak koruma tedbirinin ağırlığı arasında olması gereken dengedir. Bu sebeple ne kadar ağır bir suç söz konusu olursa, o derecede de ağır koruma tedbirine

58 Yenisey/Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 385. 59 Centel/Zafer, s. 322.

(30)

başvurulabilecektir.60 Somut olayda daha hafif bir koruma tedbiri ile amaca

ulaşılabilecek ise bu hafif koruma tedbiri ile yetinilmeli, daha ağır koruma tedbirlerine başvurulmamalıdır. Koruma tedbirine başvurulurken beklenen yarardan çok zarar bekleniyorsa o koruma tedbirine başvurulması gerekmemektedir. Oranlılık, araçla amacın, yöntemle hedefin istikrarlı olması durumudur.61

"Gereklilik ilkesi", güdülen amaca, aynı ölçüde elverişli birden çok araç açısından kişi hak ve hürriyetlerine en az müdahale sonucunu yaratan araçla ulaşmaktır. "Orantılılık (dar anlamda ölçülülük) ilkesi" ise, ulaşılmak istenen amaç bakımından tedbirden istenilen fayda ile bu tedbirin uygulanması amacıyla hak ve hürriyetlerine müdahale edilen kişiye, verilmesi olası zarar arasında ölçülü bir oran bulunmasını ifade eder.62

Ölçülülük ilkesi; ceza muhakemesi açısından, tedbirin güdülen amaca ulaşması için kesinlikle elverişli, gerekli ve orantılı olmasını mecbur kılar. Başka bir ifadeyle, güdülen amaca ulaşmak için bir tedbirden araç olarak faydalanırken, kişiye daha az yükümlülük getiren, kişi hak ve hürriyetlerine daha az müdahalede bulunan başka bir aracın almaması gerekir.63

Ölçülülük ilkesi 18.11.1992 tarihli 3842 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile CMUK m. 104'te yapılan değişiklik sonucu ceza muhakemesi sistemimize girmiştir. CMUK m. 104'ün son fıkrasında bu değişiklikten sonra yer alan; "soruşturma konusu fiilin önemi veya uygulanabilecek ceza veya emniyet tedbiri göz önüne alındığında tutuklama haksızlığa neden olabilecekse veya tutuklama yerine bir başka yargılama önlemi ile amaca ulaşılabilecek ise tutuklamaya karar verilemez" şeklindeki hüküm, tutuklama yerine başka bir koruma tedbiri ile amaca ulaşılabilecek durumlarda tutuklama kararı alınamayacağını belirtiyordu.

3842 sayılı Kanun ile CMUK m. 104'te yapılan değişiklikle ölçülülük ilkesi benimsenmiş olsa da, tutuklamanın yerine uygulanabilecek başka tedbirler Kanun'da

60 Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, s. 318. 61 Şahin, Ceza Muhakemesi Hukuku I, s. 273.

62 Yılmaz, Zekeriya, 5560 Sayılı Kanun Değişiklikleriyle Ceza Muhakemesi Kanununun Getirdiği Yenilikler ve Yargılama Sistemi, Seçkin Yayınevi, 2. Baskı, Ankara 2007, s. 144.

(31)

yer verilmemiştir. Kanun'da yer alan "teminatla (kefaletle)" salıverme ise, bağımsız bir koruma tedbiri olarak değil, tutuklama kararının ertesinde verilen ve tedbirin infazını geri bırakan bir kurum olarak yer alıyordu.64

3842 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, m. 104'ün son fıkrasında tutuklamada "ölçülülük ilkesi" kabul görmüş ise de, kişi hürriyetini kısıtlaması nedeni ile koruma tedbir içerisinde kişinin hak ve hürriyetlerine en ağır müdahale yapan tutuklama “en son çare” olarak uygulanması tutuklamanın amacını gerçekleştirmeye diğer tedbirlere yer ayrılmaması, bu ilkenin uygulanmasını büyük ölçüde olanaksızlaştırmış ve bu da ölçülülük ilkesinin ihlaline sebep olmuştur.65

CMUK 2002 Tasarısında adli kontrol kurumuna yer verilmiş, şüphelinin Cumhuriyet savcısının talebi üzerine, tutuklanmak yerine, sulh ceza hakimi tarafından adli kontrol altında tutabileceği ve bu kişiye bir veya birden fazla yükümlülük getirilebileceği bu tasarıda düzenlenmişti. Tasarı adli kontrolü, tutuklama kararının infazını geri bıraktıran bir kurum olarak değil, kendi başına tutuklama yerine karar verilebilecek bağımsız bir kurum olarak düzenlemekteydi.66

5271 sayılı CMK'da ölçülülük ilkesi ise m. 100/l'de "işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile dengeli olmaması durumunda, tutuklama kararı verilemez" denilmek suretiyle de çok açık bir şekilde düzenlenmiştir. Anayasal bir ilke haline gelen ölçülük ilkesinin CMK'da açıkça kabul görmesi, kişi hak ve hürriyetlerine etkin bir güvence sağlaması açısından oldukça önemli bir gelişmedir.67 İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiriyle ölçülü

olmama konusu, tutuklama yasağından farklı ve genel bir nitelik taşımaktadır; her somut olayda, olayın özelliklerine göre takdir edilecektir.68

64 Özbek, Veli Özer, Yeni Ceza Muhakemesi Kanununun Anlamı, İzmir Şerhi, Seçkin Yayınevi, Ankara 2005, s. 373.

65 Centel, Nur, "3842 Sayılı Yasa Hükümleri Karşısında Tutuklama ve Yakalama", Yargı Reformu 2000 Sempozyumu, İzmir Barosu, İzmir 2000, s. 608.

66 Özbek, Veli Özer, Yeni Ceza Muhakemesi Kanununun Anlamı, İzmir Şerhi, Seçkin Yayınevi, Ankara 2005, s. 374.

67 Yılmaz, Zekeriya, 5560 Sayılı Kanun Değişiklikleriyle Ceza Muhakemesi Kanununun Getirdiği Yenilikler ve Yargılama Sistemi, Seçkin Yayınevi, 2. Baskı, Ankara 2007, s. 146.

68 Karagülmez, Ali, ‘‘Tutuklama Nedenleri ve Tutuklama İsteminin Reddi Kararma İtiraz Konusunda 5271 sayılı CMK'nin İncelenmesi’’, TBB Dergisi, S. 58, 2005, s. 127.

(32)

Bu hüküm uyarınca, ilk önce adli kontrolün tutuklamanın işlevini yerine getirip getirmediğine bakılacak, eğer adli kontrol tutuklamanın işlevini yerine getiremeyecekse o zaman tutuklama kararı verilebilecektir.69

1.5. TUTUKLAMA KORUMA TEDBİRİNDEN FARKI

Koruma tedbirlerine ceza muhakemesinin sağlıklı bir şekilde yapılmasını veya muhakeme sonucunda verilecek kararların uygulanmasını sağlamak amacıyla, geçici olarak başvurulmaktadır. Koruma tedbirleri, bireyin Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve hürriyetlerine müdahale edilmesini mümkün kılmaktadır.70

Ceza Muhakamesindeki en ağır koruma tedbiri tutuklamadır. Tutuklamayla birlikte kişinin özgürlüğü ortadan kalkmaktadır.71 Tutuklama en ağır koruma tedbiri olduğu

için en son çare olarak başvurulur. Bu yüzden alternatif tedbirler geliştirilmiştir. Bu alternatif tedbirlerde CMK’da adli kontrol adını almıştır.72

Adli kontrol, tutuklamada olduğu türde, gözlemeyi ve denetlemeyi olanaklı kılan tedbirdir. Adli kontrol daha hafif tedbirlerden oluşan bir demettir. Tutuklama yapmadan eğer daha hafif tedbirlerle amaca ulaşılıyorsa bunun Anayasal bir ilke olan ölçülülük ilkesi gereğince uygulanması zorunludur. Yani hakim bir somut olayda öncelikle adli kontrole başvuracak, adli kontrol yetersiz olduğunda tutuklama kararı verebilecektir. Burada önemli olan hakim adli kontrol uygulamasının yetersiz kaldığını farkettiğinde CMK m. 101/1 gereğince bunun hukuki ve fiili nedenlerini mutlaka gerekçesinde göstermelidir.73 Ancak uygulamada hakim ve mahkeme

kararlarında yeterli ve yasal gerekçenin bulunmadığı görülmektedir. Ayrıca tutuklama koruma tedbirlerinin kötü uygulamalarından dolayı ülkemizin itibarı zedelenmiş ve AİHM tarafından ülkemize tazminat uygulanmıştır.74

Tutuklama ile adli kontrolun amacları aynı olup her iki koruma tedbirinde

69 Feyzioğlu, Metin/Ergün, Güneş Okuyucu, Türk Hukukunda Tutuklulukta Azami Süre, AÜHFD, C. 59, S. l, 2010, s. 35.

70 Hacıoğlu, s. 167. 71 Ünver/Hakeri, s. 352. 72 Centel/Zafer, s. 381.

73 Yenisey/Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 445. 74 Hacıoğlu, s. 167.

(33)

de şüpheli ya da sanığın kaçmasını önlemek, delilleri yok etmesini engellemek ve bu sayede muhakemenin doğru bir biçimde uygulanmasını sağlamak, muhakeme bitiminde verilecek olan kararın yürütümünü sağlamak esastır.75 Maddi gerçek

araştırılırken adli kontrol ve tutuklama araçları kullanılmaktadır. Bu iki tedbirde yani adli kontrol ve tutuklamanın amaçları aynı olsa bile tutuklama en son çare olarak kullanılmak istenmektedir. Çünkü tutuklama kişi hürriyetine çok fazla müdahele etmekte ve bu yüzden de adli kontrol tedbiri ile amaca ulaşılıyorsa bu tedbir kullanılmaktadır. Yalnız başına tutuklama; hakimi, şüpheli veya sanık hakkında ya bütünüyle hürriyetten yoksunluğa ya da tam serbest bırakmaya mecbur kılan bir tedbirdir; adı geçenler ya bir yere kapatılacaklar veya tam serbest kalacaklardır. Bu iki aşırı uç arasında adli kontrol kurumu yer almıştır. Adli kontrol sanığın gözlemlenmesini ve denetlenmesini olanaklı kılmaktadır. Yani hürriyetinden yoksun bırakmamaktadır. Bunlar yapıldığında da sanığın kaçması engellemekte ve de özgürlüğünden yoksun bırakılanın zararları ortadan kaldırılmaktadır.76

Adli kontrolün uygulanması başka bir koruma tedbirine bağlı olmayıp bağımsız bir koruma tedbiri niteliği göstermektedir.77 Adli kontrolün uygulanabilmesi

için tutuklama ya da bir başka koruma tedbirinin öncelikle uygulanması gerekli değildir. Bir başka koruma tedbirine bağlı olmaksızın adli kontrol uygulanabilir. Hakim, somut olayda koşullarının oluştuğuna kanaat getirdiğinde, tutuklama koruma tedbirinden bağımsız olarak şüpheli ya da sanık hakkında adli kontrolü uygulayabilecektir. Nitekim CMK m. 109/2 gereğince tutuklama yasağının öngörüldüğü hallerde, adli kontrole ilişkin hükümler uygulanabilecektir.

1.6. TÜRK HUKUKUNDA ADLİ KONTROL

Koruma tedbiri kavramı, 04/4/1929 tarihli Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile hukukumuza girmiştir. 1879 tarihli Osmanlı ceza usulünde el koyma ve arama görevleri savcılara verilmiş iken CMUK ile hakim güvencesi getirilmiştir.

75 Şahin, Ceza Muhakemesi Hukuku I, s. 308. 76 Bıçak, s. 653.

77 Karakurt, Adli Kontrol Korama Tedbiri.http://www.turkhukuksitesi.com/makale_374.htm. e.t 07/11/2016

(34)

Ayrıca ayrıntılı düzenlemeler ile elkoyma, arama koşulları yeniden belirlenmiştir. Yakalama ve tutuklamaya ilişkin hükümler yeniden düzenlenerek ilkelere bağlanmış, tutuklama nedenleri sayılmıştır. Tutuklamanın hangi hallerde yapılacağı, tutuklanan kişinin hangi hallerde serbest bırakılacağı ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

İnsan hakları kavramının gelişmesi, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme süreci nedeniyle kaydettiği ilerlemelerin de etkisiyle CMUK’ta değişiklik yapılmak suretiyle tutuklama yapılacak haller ve nedenler sınırlandırılmış, tutuklama süreleri kısaltılmıştır. 3842 sayılı kanun ile tutuklama nedenleri ve tutuklamanın sınırları daraltılmıştır. Kabahatler nedeni ile tutuklama değiştirilmiş, tutuklama mecburiyeti olarak anlaşılan hüküm kaldırılmıştır (CMUK m. 104/3). Tutuklamalarda süre şartı getirilerek 6 ay ve 2 yıl olarak süreler öngörülmüştür. Tutuklamada 7 yıl ölçütü kabul edilmiş ancak bu durum kişi özgürlüğü bakımından daha tehlikeli bir durum yaratmış, doktrinde de bu durum eleştirilerek suçların niteliğine göre katalog yapılması gerektiği ileri sürülmüştür78.

1412 sayılı CMUK’un 104 son fıkrasında, soruşturma konusu fiilin önemi veya uygulanabilecek ceza veya emniyet tedbiri dikkate alındığında tutuklama haksızlığa sebep olabilecekse veya tutuklama yerine bir başka yargılama önlemi ile amaca ulaşılabilecekse tutuklamaya karar verilemeyeceği belirtilmiştir. Ancak tutuklama yerine uygulanabilecek tedbirlere kanunda yer verilmiş değildi. CMUK m. 117’de düzenlenen teminatla salıverme, bağımsız bir koruma tedbiri olarak değil, tutuklama kararından sonra verilen ve tedbirin infazını geri bırakan bir kurum olarak yer almaktaydı. Öte yandan yurt dışına çıkarmama tedbiri, tutuklama yerine uygulanabilecek bir tedbir olarak Pasaport Kanununda yer almaktaydı. 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un (CİK) 4. maddesinde hürriyeti bağlayıcı ceza yerine bazı tedbirlerin uygulanmasına yer verildiği halde, özgürlüğü bağlayan bir durum olan tutuklamada bu yönde düzenlemeye gidilmemiş olması bir eksiklik olarak dile getirilmiştir.79

78 Zeki Hafızoğulları, Ceza Muhakemeleri Kanununda Yapılan Değişiklikler Üzerine, AÜHFD, 1993, C. 43, S. 1-4, s. 35.

79 Fatih Selami Mahmutoğlu, İnsan Hakları Açısından Tutuklama ve Türk Hukuku, Prof. Dr. Nurullah Kunter’e Armağan, İstanbul 1998, s. 179.

(35)

Tasarıda yer almayan yurt dışına çıkma yasağının, bir adli kontrol çeşidi olarak maddeye eklenmiş olmasıdır. Bu ilave Alt Komisyonda yapılmıştı ve yerinde idi. Ancak Adalet Komisyonunda yapılan müdahele sonucu, yurt dışına çıkma yasağı bakımından şöle bir durum ortaya çıkmakta idi: Üç yıldan fazla hapsi gerektiren suçlarda bu madde hükmüne göre yut dışına çıkmama tedbirine hükmetmek mümkün değildir. Üç yıl kısıtlaması, bütün olarak adli kontrol kurumunun amacı ile bağdaşmadığı gibi, yurt dışına çıkma yasağını Ceza Muhakemesi Kanununda bir koruma tedbiri olarak açıkça düzenleme çabası ile de bağdaşmamakda idi. Nitekim bu gerçeğin anlaşılması üzerine, 5353 sayılı Kanuna esas teşkil eden değişiklik teklifi üzerine, 109. maddenin birinci fıkrasındaki üç yıllık sürenin, yurt dışına çıkma yasağı bakımından geçerli olmayacağı şeklinde bir öneri kabul edilerek kanunlaşmıştır.80

Kişi hak ve özgürlüklerinde ve ceza muhakemesi hukukundaki gelişmelerle beraber CMUK hükümlerinin yetersiz kaldığı anlaşılmış ve 01/6/2005 tarihinde yeni CMK yürürlüğe konulmuştur. CMUK’ta 3842 sayılı kanun ile yapılan bazı değişiklikler varlığını korumakla birlikte koruma tedbirleri yenilenmiş, tutuklama tedbiri daha özgürlükçü bir rejime tabi tutulmuş, tutuklamaya alternatif düzenlemeler getirilmiştir.

Adli kontrol ceza muhakemesi hukukumuzda yeni düzenlenmiş bir kurumdur. Adli Kontrol ile ilgili ilk çalışmalardan biri Prof. Dr. Durmuş Tezcan’ın bu konuda “Türk Hukukunda Haksız Yakalama ve Tutuklama (Önleyici ve Giderici Tedbirler)” adlı 1989 tarihli eseridir. Adli kontrol, Fransa’da geliştirilmiş bir kurum olup doktrindeki çalışmaların esin kaynağı Fransız Ceza Muhakemesi Kanunu olmuştur. Adli kontrol tedbiri, ilgili çalışmalarda “adli denetim” olarak tercüme edilmiştir.81

Adli kontrol ile ilgili yakın zamanda yapılan çalışmalardan biri de 1999 yılında Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer’in başkanlığını yaptığı komisyon tarafından hazırlanan CMUK tasarısıdır. Tasarıda sanık ve şüpheli hakları çerçevesinde

80 Şahin Cumhur, Ceza Muhakemesi Kanunu Gazi Şerhi, Seçkin Yayınevi, Ankara 2005, s. 315. 81 Tunç, s. 89.

(36)

birtakım yeni düzenlemeler yapılmış, bu düzenlemede adli kontrol kurumuna da yer verilmiştir. CMUK tasarısında öngörülen adli kontrol düzenlemesinin Fransız Ceza Usul Kanunu’nun 137-143. maddelerinde 16 bent halinde düzenlenen adli denetim kurumunun aynısı olduğu ifade edilmiştir.82 Bu tasarıda şüphelinin, Cumhuriyet

savcısının istemi üzerine tutuklanmak yerine sulh ceza hakimi tarafından adli kontrol altına alınabileceği ve bu kişiye bir veya birden fazla kısıtlama getirilebileceği düzenlenmiştir. Söz konusu tasarıdaki kısıtlamalar; hakimin belirleyeceği alanın sınırları dışına çıkmamak, saptanan yerleşim yeri veya konuttan ancak hakimin belirleyeceği neden ve koşullarla ayrılabilmek, hakim tarafından belirlenen bazı yerlere gidememek veya ancak bazı yerlere gidebilmek, belirlenen sınırlar dışına her çıkışta Cumhuriyet savcısı veya hakime haber vermek, hakim tarafından belirlenen servis veya mercilere belirtilen süreler içerisinde düzenli olarak başvurmak, hakimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına veya gerektiğinde mesleki uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam hususlarındaki adli kontrol tedbirlerine uymak, Cumhuriyet savcılığı kalemine veya kolluğa kimliğini teslim etmek, her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanmamak ve gerektiğinde kaleme araç kullanma ehliyetini vermek, Cumhuriyet savcısınca belirtilen ve hakimce onaylanan emre göre bazı kişileri kabul veya onları ziyaret etmekten, onlarla her ne surette olursa olsun ilişki kurmaktan kaçınmak, özellikle uyuşturucu maddeden arınmak amacıyla hastanede yatmak dahil, tıbbi özen, tedavi veya muayene tedbirlerine tabi olmak ve bunları kabul etmek, şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak miktarı bir defada veya birden fazla taksite bölünerek hakimce belirlenecek kefalet miktarını yatırmak, suç, mesleki veya sosyal nitelikteki uğraşlar nedeniyle veya bunların vesilesiyle işlendiğinde veya bir suç işlenmesinden kuşku duyulduğunda, bu uğraşları yapmamak, karşılığı bloke edilmişler dışında çek keşide etmemek ve gerektiğinde kullanılması yasaklanan çek karnelerini kaleme vermek, silah bulundurmamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silahları kaleme teslim etmek, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hakim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı, suç mağdurunu ayni veya şahsi güvenceye veya kefalete bağlamak, aile yükümlülüklerini yerine getirdiğine ve adli kararlar üzerine

82 Koca, s. 353.

(37)

ödemeye mahkum edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek şeklinde yer almıştır.83

Tasarıda yükümlülüklerden hangilerine hangi tutuklama nedeninin karşılığı olarak karar verileceği belirtilmemiştir. Çünkü tasarı, her ne kadar adli kontrol altına almayı sanığın tutuklanması yerine geçen tedbirler olarak öngörmüşse de bu kurumu tutuklama kararının infazını geri bıraktıran bir düzenleme olarak değil başlı başına tutuklama yerine verilebilecek bağımsız bir kurum olarak düzenlemiştir. Ancak sayılan bu yükümlülüklerden hangisine ya da hangilerine karar verileceği belirlenirken yine tasarının 115. maddesine göre tutuklama sebeplerinin göz önünde tutulması gerekmekteydi. Buna göre sanık, hangi nedenle tutuklanacaksa bu sebebi ortadan kaldırması muhtemel bir veya birkaç adli kontrol yükümlülüğüne tabi tutulması gerekiyordu.84

Tasarıda koruma tedbirlerinin düzenlendiği dördüncü kısmın üçüncü bölümünde adli kontrol, tutuklamadan önceki bölümde düzenlenmiştir. Kanunun sistematiği açısından tutuklama tedbirine gidilmeden önce adli kontrol tedbirinin uygulanması izlenimini vermektedir. Ancak, bu sistematik düzenlemenin mantığını destekleyecek biçimde tutuklamanın neden ve koşullarını gösteren tasarının 115. maddesinde, hakimin tutuklamaya karar verebilmesi için sanık hakkında adli kontrol uygulamasına gidilmemiş olması gerekir, şeklindeki düzenlemeyle tutuklamanın istisnai bir tedbir olduğu ifade edilmek istenmiştir. Bu nedenle adli kontrol, tutuklamaya göre kural haline gelmiş olacaktır.85

5271 sayılı CMK’da adli kontrol tedbiri, 07/3/2003 tarihli TBMM’ye sunulan tasarıda birtakım değişiklikler yapılarak düzenlenmiştir. 2002 tarihli CMUK tasarısında adli kontrol (m. 112), tutuklama kararı verilebilecek bütün suçlarda tutuklamaya seçenek bir tedbir olarak yer almaktayken CMK’da yalnızca üst sınırı 3 yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda uygulanabilecek bir tedbir olarak düzenlenmiştir, ancak yeni düzenlemeler göre her hangi bir süre sınırlaması olmadan Adli kontrol tedbirine başvurulabilinmektedir. Dolayısıyla bu hükümle adli kontrolün

83 Koca, s. 354

84 Özbek, CMK İzmir Şerhi, s. 374. 85 Parlar ve Hatipoğlu, s. 457.

Referanslar

Benzer Belgeler

Araûtırma sonucunda, epilepsili hastaların epilepsi konusunda bilgi düzeylerinin yeterli olduøu; 41-50 yaû grubunda, yüksekokul mezunu, memur, hastalık ilk fark edildiøinde doktora

Ahmet Kâzım ÜRÜN (Selçuk

Çocukluk Döneminde Üçüncü Ventrikül Kolloid Kiste Bağlı Gelişen Akut Hidrosefali.. Acute Hydrocephalus Due To Childhood Colloid Cyst of The

Bu çalışmada kliniğimizde künt travmaya bağlı gelişen pankreas yaralanmalı olgularımızın tedavi ve takip sonuçlarını irdelemeyi amaçladık.. Pankreas

Bu nedenle; tutuklama tedbiri yerine adlî kontrol tedbirinin uygulanması, kısa süreli hapis cezası yerine eğitim kurumuna devam veya parkta ve yaĢlı bakımevlerinde

 DENETİMLİ SERBESTLİK; KAPSAMI KANUNLARCA BELİRLENEN, ŞÜPHELİ, SANIK VE HÜKÜMLÜLER HAKKINDA MAHKEMELERCE VERİLEN ALTERNATİF CEZA VE TEDBİRLERİNİN UYGULANMASI,..

Yine gökte kuyruklu yıldızlar çarpışıyormuş gibi, koca koca parıltılar, pırıltılar; çeriz gibi yağan dolular.... — Maynalar bu kere de

Öğretmen adaylarının, %64.5’i özel eğitime gereksinimi olan öğrencilerin ailelerine, çocuklarının sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimlerini desteklemeleri