• Sonuç bulunamadı

TÜRK HUKUKUNDA ADLİ KONTROL

Belgede Adli kontrol (sayfa 33-38)

Koruma tedbiri kavramı, 04/4/1929 tarihli Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile hukukumuza girmiştir. 1879 tarihli Osmanlı ceza usulünde el koyma ve arama görevleri savcılara verilmiş iken CMUK ile hakim güvencesi getirilmiştir.

75 Şahin, Ceza Muhakemesi Hukuku I, s. 308. 76 Bıçak, s. 653.

77 Karakurt, Adli Kontrol Korama Tedbiri.http://www.turkhukuksitesi.com/makale_374.htm. e.t 07/11/2016

Ayrıca ayrıntılı düzenlemeler ile elkoyma, arama koşulları yeniden belirlenmiştir. Yakalama ve tutuklamaya ilişkin hükümler yeniden düzenlenerek ilkelere bağlanmış, tutuklama nedenleri sayılmıştır. Tutuklamanın hangi hallerde yapılacağı, tutuklanan kişinin hangi hallerde serbest bırakılacağı ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

İnsan hakları kavramının gelişmesi, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme süreci nedeniyle kaydettiği ilerlemelerin de etkisiyle CMUK’ta değişiklik yapılmak suretiyle tutuklama yapılacak haller ve nedenler sınırlandırılmış, tutuklama süreleri kısaltılmıştır. 3842 sayılı kanun ile tutuklama nedenleri ve tutuklamanın sınırları daraltılmıştır. Kabahatler nedeni ile tutuklama değiştirilmiş, tutuklama mecburiyeti olarak anlaşılan hüküm kaldırılmıştır (CMUK m. 104/3). Tutuklamalarda süre şartı getirilerek 6 ay ve 2 yıl olarak süreler öngörülmüştür. Tutuklamada 7 yıl ölçütü kabul edilmiş ancak bu durum kişi özgürlüğü bakımından daha tehlikeli bir durum yaratmış, doktrinde de bu durum eleştirilerek suçların niteliğine göre katalog yapılması gerektiği ileri sürülmüştür78.

1412 sayılı CMUK’un 104 son fıkrasında, soruşturma konusu fiilin önemi veya uygulanabilecek ceza veya emniyet tedbiri dikkate alındığında tutuklama haksızlığa sebep olabilecekse veya tutuklama yerine bir başka yargılama önlemi ile amaca ulaşılabilecekse tutuklamaya karar verilemeyeceği belirtilmiştir. Ancak tutuklama yerine uygulanabilecek tedbirlere kanunda yer verilmiş değildi. CMUK m. 117’de düzenlenen teminatla salıverme, bağımsız bir koruma tedbiri olarak değil, tutuklama kararından sonra verilen ve tedbirin infazını geri bırakan bir kurum olarak yer almaktaydı. Öte yandan yurt dışına çıkarmama tedbiri, tutuklama yerine uygulanabilecek bir tedbir olarak Pasaport Kanununda yer almaktaydı. 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un (CİK) 4. maddesinde hürriyeti bağlayıcı ceza yerine bazı tedbirlerin uygulanmasına yer verildiği halde, özgürlüğü bağlayan bir durum olan tutuklamada bu yönde düzenlemeye gidilmemiş olması bir eksiklik olarak dile getirilmiştir.79

78 Zeki Hafızoğulları, Ceza Muhakemeleri Kanununda Yapılan Değişiklikler Üzerine, AÜHFD, 1993, C. 43, S. 1-4, s. 35.

79 Fatih Selami Mahmutoğlu, İnsan Hakları Açısından Tutuklama ve Türk Hukuku, Prof. Dr. Nurullah Kunter’e Armağan, İstanbul 1998, s. 179.

Tasarıda yer almayan yurt dışına çıkma yasağının, bir adli kontrol çeşidi olarak maddeye eklenmiş olmasıdır. Bu ilave Alt Komisyonda yapılmıştı ve yerinde idi. Ancak Adalet Komisyonunda yapılan müdahele sonucu, yurt dışına çıkma yasağı bakımından şöle bir durum ortaya çıkmakta idi: Üç yıldan fazla hapsi gerektiren suçlarda bu madde hükmüne göre yut dışına çıkmama tedbirine hükmetmek mümkün değildir. Üç yıl kısıtlaması, bütün olarak adli kontrol kurumunun amacı ile bağdaşmadığı gibi, yurt dışına çıkma yasağını Ceza Muhakemesi Kanununda bir koruma tedbiri olarak açıkça düzenleme çabası ile de bağdaşmamakda idi. Nitekim bu gerçeğin anlaşılması üzerine, 5353 sayılı Kanuna esas teşkil eden değişiklik teklifi üzerine, 109. maddenin birinci fıkrasındaki üç yıllık sürenin, yurt dışına çıkma yasağı bakımından geçerli olmayacağı şeklinde bir öneri kabul edilerek kanunlaşmıştır.80

Kişi hak ve özgürlüklerinde ve ceza muhakemesi hukukundaki gelişmelerle beraber CMUK hükümlerinin yetersiz kaldığı anlaşılmış ve 01/6/2005 tarihinde yeni CMK yürürlüğe konulmuştur. CMUK’ta 3842 sayılı kanun ile yapılan bazı değişiklikler varlığını korumakla birlikte koruma tedbirleri yenilenmiş, tutuklama tedbiri daha özgürlükçü bir rejime tabi tutulmuş, tutuklamaya alternatif düzenlemeler getirilmiştir.

Adli kontrol ceza muhakemesi hukukumuzda yeni düzenlenmiş bir kurumdur. Adli Kontrol ile ilgili ilk çalışmalardan biri Prof. Dr. Durmuş Tezcan’ın bu konuda “Türk Hukukunda Haksız Yakalama ve Tutuklama (Önleyici ve Giderici Tedbirler)” adlı 1989 tarihli eseridir. Adli kontrol, Fransa’da geliştirilmiş bir kurum olup doktrindeki çalışmaların esin kaynağı Fransız Ceza Muhakemesi Kanunu olmuştur. Adli kontrol tedbiri, ilgili çalışmalarda “adli denetim” olarak tercüme edilmiştir.81

Adli kontrol ile ilgili yakın zamanda yapılan çalışmalardan biri de 1999 yılında Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer’in başkanlığını yaptığı komisyon tarafından hazırlanan CMUK tasarısıdır. Tasarıda sanık ve şüpheli hakları çerçevesinde

80 Şahin Cumhur, Ceza Muhakemesi Kanunu Gazi Şerhi, Seçkin Yayınevi, Ankara 2005, s. 315. 81 Tunç, s. 89.

birtakım yeni düzenlemeler yapılmış, bu düzenlemede adli kontrol kurumuna da yer verilmiştir. CMUK tasarısında öngörülen adli kontrol düzenlemesinin Fransız Ceza Usul Kanunu’nun 137-143. maddelerinde 16 bent halinde düzenlenen adli denetim kurumunun aynısı olduğu ifade edilmiştir.82 Bu tasarıda şüphelinin, Cumhuriyet

savcısının istemi üzerine tutuklanmak yerine sulh ceza hakimi tarafından adli kontrol altına alınabileceği ve bu kişiye bir veya birden fazla kısıtlama getirilebileceği düzenlenmiştir. Söz konusu tasarıdaki kısıtlamalar; hakimin belirleyeceği alanın sınırları dışına çıkmamak, saptanan yerleşim yeri veya konuttan ancak hakimin belirleyeceği neden ve koşullarla ayrılabilmek, hakim tarafından belirlenen bazı yerlere gidememek veya ancak bazı yerlere gidebilmek, belirlenen sınırlar dışına her çıkışta Cumhuriyet savcısı veya hakime haber vermek, hakim tarafından belirlenen servis veya mercilere belirtilen süreler içerisinde düzenli olarak başvurmak, hakimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına veya gerektiğinde mesleki uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam hususlarındaki adli kontrol tedbirlerine uymak, Cumhuriyet savcılığı kalemine veya kolluğa kimliğini teslim etmek, her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanmamak ve gerektiğinde kaleme araç kullanma ehliyetini vermek, Cumhuriyet savcısınca belirtilen ve hakimce onaylanan emre göre bazı kişileri kabul veya onları ziyaret etmekten, onlarla her ne surette olursa olsun ilişki kurmaktan kaçınmak, özellikle uyuşturucu maddeden arınmak amacıyla hastanede yatmak dahil, tıbbi özen, tedavi veya muayene tedbirlerine tabi olmak ve bunları kabul etmek, şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak miktarı bir defada veya birden fazla taksite bölünerek hakimce belirlenecek kefalet miktarını yatırmak, suç, mesleki veya sosyal nitelikteki uğraşlar nedeniyle veya bunların vesilesiyle işlendiğinde veya bir suç işlenmesinden kuşku duyulduğunda, bu uğraşları yapmamak, karşılığı bloke edilmişler dışında çek keşide etmemek ve gerektiğinde kullanılması yasaklanan çek karnelerini kaleme vermek, silah bulundurmamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silahları kaleme teslim etmek, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hakim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı, suç mağdurunu ayni veya şahsi güvenceye veya kefalete bağlamak, aile yükümlülüklerini yerine getirdiğine ve adli kararlar üzerine

82 Koca, s. 353.

ödemeye mahkum edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek şeklinde yer almıştır.83

Tasarıda yükümlülüklerden hangilerine hangi tutuklama nedeninin karşılığı olarak karar verileceği belirtilmemiştir. Çünkü tasarı, her ne kadar adli kontrol altına almayı sanığın tutuklanması yerine geçen tedbirler olarak öngörmüşse de bu kurumu tutuklama kararının infazını geri bıraktıran bir düzenleme olarak değil başlı başına tutuklama yerine verilebilecek bağımsız bir kurum olarak düzenlemiştir. Ancak sayılan bu yükümlülüklerden hangisine ya da hangilerine karar verileceği belirlenirken yine tasarının 115. maddesine göre tutuklama sebeplerinin göz önünde tutulması gerekmekteydi. Buna göre sanık, hangi nedenle tutuklanacaksa bu sebebi ortadan kaldırması muhtemel bir veya birkaç adli kontrol yükümlülüğüne tabi tutulması gerekiyordu.84

Tasarıda koruma tedbirlerinin düzenlendiği dördüncü kısmın üçüncü bölümünde adli kontrol, tutuklamadan önceki bölümde düzenlenmiştir. Kanunun sistematiği açısından tutuklama tedbirine gidilmeden önce adli kontrol tedbirinin uygulanması izlenimini vermektedir. Ancak, bu sistematik düzenlemenin mantığını destekleyecek biçimde tutuklamanın neden ve koşullarını gösteren tasarının 115. maddesinde, hakimin tutuklamaya karar verebilmesi için sanık hakkında adli kontrol uygulamasına gidilmemiş olması gerekir, şeklindeki düzenlemeyle tutuklamanın istisnai bir tedbir olduğu ifade edilmek istenmiştir. Bu nedenle adli kontrol, tutuklamaya göre kural haline gelmiş olacaktır.85

5271 sayılı CMK’da adli kontrol tedbiri, 07/3/2003 tarihli TBMM’ye sunulan tasarıda birtakım değişiklikler yapılarak düzenlenmiştir. 2002 tarihli CMUK tasarısında adli kontrol (m. 112), tutuklama kararı verilebilecek bütün suçlarda tutuklamaya seçenek bir tedbir olarak yer almaktayken CMK’da yalnızca üst sınırı 3 yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda uygulanabilecek bir tedbir olarak düzenlenmiştir, ancak yeni düzenlemeler göre her hangi bir süre sınırlaması olmadan Adli kontrol tedbirine başvurulabilinmektedir. Dolayısıyla bu hükümle adli kontrolün

83 Koca, s. 354

84 Özbek, CMK İzmir Şerhi, s. 374. 85 Parlar ve Hatipoğlu, s. 457.

uygulama alanı genişletilmiştir. Diğer taraftan 2002 CMUK Hükümet Tasarısında 16 adet yükümlülük yer alırken mecliste bunlarda sadece 9 tanesi kabul edilmiştir.86

Adalet komisyonunda, Türk Ceza Muhakemesi sisteminde yeni bir tedbir olması dolayısıyla, kapsamının ve türlerinin sınırlandırılması anlayışı kabul görmüştür. Bu bağlamda maddenin Tasarıdan ayrıldığı ilk nokta, tutukamaya konu olabilecek bütün suçlar yerine, sadece, üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda uygulanabilir olmasıdır. 100. maddeye göre bir yıldan az hapsi gerektiren suçlarda zaten tutuklama kararı verilmeyeceğine göre, adli kontrol, ancak bir-üç yıl arasında hapis cezası gerektiren suçlar bakımından tutuklamaya seçenek bir tedbire dönüşmüştür.87

Kanunun Tasarıdan ayrıldığı ikinci nokta, maddeye eklenen ikinci fıkra ile ortaya çıkmıştır. Bu fıkra ile, Tasarıda tamamen tutuklamaya bağlı bir tedbir olan adli kontrolün tutuklama ile irtibatı belli ölçüde kesilmiştir. Ayrıca, tutuklamaya seçenek olduğunda, adli kontrole hükmedebilmek için, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması gerektiği açıktır; buna karşılık, tutuklamanın mümkün olmadığı suçlarda da aynı şartların aranması gerekip gerekmediği hususu belirsiz kalmaktadır.88

1.7. MUKAYESELİ HUKUKTA ADLİ KONTROL

Belgede Adli kontrol (sayfa 33-38)

Benzer Belgeler