• Sonuç bulunamadı

Beni tanıdınız mı?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Beni tanıdınız mı?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BENİ TANIDINIZ MI ?

BU KÖŞEDE HAYAT HİKÂYELERİNİ KISACA

ANLATAN MEŞHURLAR, SÎZLERE KİM LİKLERİNİ

BİR BAŞKA SAHİFEMİZDE AÇIKLAMAKTADIRLAR.

.y,

BU HİKÂYELERİ OKURSANIZ BİLGİNİZİ TA

ZELE-v- -> MEK İMKÂNINI BULACAĞINIZI UMMAKTAYIZ.

23 Kasım 1906 da Adapazarı’nda dünyaya geldim. Babam Mehmet

Faik Efendi kereste ve ceviz kütüğü ticaretiyle uğraş yordu.

Adapazarı o zamanlar şimdiki gibi kasaba değildi. Son kızılcık

meyvesi ağza atıldı mı yağmurlarla birlikte kış gelir, heryer bir çamur der­ yası halini alır, dar sokaklar birbirine yapışır, biir ölü aydınlık sokaklara sinerdi. Uzun kış gecelerinde tam bir sessizlik sarardı kasabayı. Baharla ha­ yat başlar, çocuklar boş arsalarda oyunlara dalardı.

Oldukça yaramaz sayılırdım. O günün geleneklerine uyularak yapılan

törenle mahalle mektebine yazıldığım zaman annemin sevinci sonsuzdu...

Zira, annem beni istikbalin yakış klı bir hariciyecisi olarak görüyordu.

Babama gelince, onun düşüncesi tamamen aksiydi. Tüccar yapmak istiyor­ du beni... Annem ve babam düşüncelerini gerçekleştirmek için beni ma­ halle mektebinden alarak Rehbeı-i Terakki okuluna verdiler. İlk öğrenimi­ mi burada tamamladıktan sonra, babam, annemin isteği üzerine işini İs­ tanbul’a nakletti ve beni de İstanbul Erkek Lisesine yazdırdı. Lise öğrenci­ si olduğum halde yaramazlığım hâlâ devam ediyordu. Onuncu sınıftayken bir gün Arapça hocası Salih Beyin minderine iğne koyduğumuz içyı kırk- bir sınıf arkadaşımla ben de Bursa Lisesine sürgün gittim, iki senede bir sı­ nıf geçerek liseyi ancak 22 yaşımda bitirebildim. İlk hikâyemi bu lisede yaz­ dım. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne yazıldımsa da iki sene sonra Fakülteden ayrılarak İktisat öğrenimi yapmak üzere Lozan’a

gittim. Lozan’da ancak 15 gün kalabildim. Oradan Fransa’nın Grenoble

şehrine gittim. Grenoble’yi çok sevdiğimden 3 yıl kalarak hayatımın tadını çıkarmağa çalıştım. 1935 yılında İstanbul’a döndükten sonra hayatım; Halı- cıoğlu Ermeni Yetim Okulu’nda Türkçe Grubu dersleri öğretmenliği, Ha­ ber Gazetesi Adliye Muhabirliği, ve bir tanıdıkla kuru fasülye ticareti dı- ş nda balıkçılar arasında, kahvehanelerde, meyhanelerde, köprü altlarında serseriler ve küçük insanlar arasında aylaklıkla geçti. Ancak bu küçük in­ sanların yaşayışlarını hikâyelerimde anlatmak erişilmesi güç bir zevk ve­ riyordu bana... 1944 yılında Örfi İdare Mahkemesince toplatılan Medar-ı Maişet adlı romanım da işte bu küçük insanların yaşayışlarını dile getiri­ yordu. 12 kitapta toplanan 171 hikâyem iki romanım 49 röportajım ve kitap

halinde yayımlanmamış çeşitli yazılarım vardır. Bütün amacım yazmak...

yazmakdı... Fakat, fazla içki sonucu 1943 de tutulduğum amansız siroz has­ talığı beni çok sevdiğim bu küçük insanlardan genç yaşta ayırdı1. Her sabah, «İstanbul’da bugün saati» nde İstanbul’un müzeleri takdim edilirken benim adımdan da bahsedilir...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bugün Kayseri’de çeşitli hayvan derilerinden yapılan teflerin duvara asılması, Eski Türklerde Şamanın kötü ruhları ve bunların neden olduğu felaketleri

Öğrenme alıştırma yada yaşantıların doğrudan sonucu olarak ortaya çıkar. doğrudan sonucu olarak

Krashen, dil edinimi için bütün şartlar mükemmel olsa dahi yeteri kadar dinleme yapmayan anlamlı mesajlara maruz kalmayan kişilerin konuşma- yacağını, dili

[r]

Babasını erkek gibi taklit eden kızlar bile özde babası gibi ihtiyaçlarını karşılayacak başka bir erkeğe teslim olur.. Ancak, bu kızlar babalarından bir şey

Bazı Ikimseler için ağaçların korun- ması pek önemsiz bir konu. Fakat tekno- lojik şartların beşerin ihtiyaçlarını çiğnet- memek hepimizin görevi olmalıdır. Zira

milyon arasında olduğu ve yakın­ da başlanarak bir buçuk sene i- çinde binanın hazır edileceği bil­ diriliyor.. Yer ise, malûm olduğu veçhile, Taksimle

Can Yücel’in düz yazılarını okuyunca dudağım uçukladı. Çünkü, yazılar yal­ nız düne tanıklık etmiyor, bugünü gös­ teriyordu, bu bir. Sonra-Necati Doğ-