• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Saray Düğünlerinde Yağma Geleneği Yrd. Doç. Dr. Mehmet Aslan

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Osmanlı Saray Düğünlerinde Yağma Geleneği Yrd. Doç. Dr. Mehmet Aslan"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

OSMANLI SARAY DÜĞÜNLERİNDE

YAĞMA GELENEĞİ

Yard. Doç. Dr. Mehmet ASLAN

Eski toplum larda bolluk, güçlülük duy­ gusu, eli açıklık, savurganlık, m eydan oku­ m a, rak ib i küçük düşürm e fonksiyonları ta ­ şıyan b ir gelenek olarak görülen «Yağma Geleneği», bazı örnekleriyle günüm üzde ya­ şadığı gibi, O sm anlı dönemi düğün ve şen­ liklerinde de görülm ektedir.

Eski T ürklerde «Potlaç», K aşgarh M ah m u d ’a göre «Kençliyü», Iranlılarda ve daha sonra bizde «Hân-ı Y ağma» olarak isim lendirilen; A nadolu halkı arasında «Çanak Yağması», «Çorba K apm a», «Ta­ vuk K apm a» vb. adlarıyla geleneğini de­ vam ettiren «Y ağm alar», T ürklerin dışında başka m illetlerde de görülen bir hususiyet­ tir. M esela bu geleneğin K uzey A m erika yerlilerinde de görüldüğü tesbit edilm iştir. K uzey B atı A m erika yerlilerinden N utka, Tlingit, A leut H ayda, K uakutil kabilelerin­ de yağm alar, köyün ateşe verilmesi, kayık­ ların parçalanm ası şeklinde aşırı bir heye­ cana da ulaşm aktadır.

Eski T ürklerde «Potlaç» olarak bili­ nen yağm alar, davetlilere bir çeşit m eydan okum a, davet sahibinin cöm ertliğini ve zen­ ginliğini gösterm e özelliği taşım aktaydı. Çok büyük eb atta h azırlanan sofralar ve bu n ­ ların yağm a edilm esi, ayrıca aşırı yiyecek sunm a, bak ır kapların, giyeceklerin, yatak­ lık pöstekilerin konuklarca alınıp götürül­ mesi eski Türklerdeki yağm anın özellikle- rindendir. Bu şekildeki yağm alar düğün sa­ hibinde ve davetlilerde b ir bolluk duygusu da yaratm aktadır. Y ağm a hadisesinin «Kur­ ban» olgusu ile de ilgisi olduğu düşünülebi­ lir. Z iyafetlere davet edilenlerin kendilerine ziyafet sırası geldiğinde daha öncekilerden cöm ert olm aları gerekm ektedir. E ğer böy­ le olm azsa o kişilerin saygınlığının azala­ cağına inanılırdı.

K öklerinin ta rih in karanlıklarından ge­ len «Potlaç» olduğu tahm in edilen yağma olayı için k urulan sofraya D ivânü Liigatit - T ü rk ’te «Kençliyü» olarak ad verilm iş ve şöyle a ç ık la n m ıştır: «Bayram larda ve ha-

54

---kanların düğünlerinde yağm a edilmek üzere otuz arşın yüksekliğinde m inare gibi yapıl­ mış b ir sofradır.»1 Dem ek ki XI. Yüzyılda «Yağma Sofrası» ya da «Çanak Yağması» geleneği görülm ektedir. T ürk K ültürünün ölmez eserlerinden Dede K o rk u t’da da «Ka- zan ’m Evini Yağmalatması» ve «İç Oğuz’a Dış Oğuz Asi Olup Beyrek Öldüğü Boyu» bölüm lerinde yağm alarla ilgili bazı özellik­ lerin yaşadığı görülm ektedir.2

G ünüm üzde de A nadolu’da bu gelenek yaşam aktadır. D üğünler sırasında gelinin başından serpilen para, çerez gibi şeylerin kapışıılm ası A nadolu’n u n hem en h er ye­ rinde geçerli b ir gelenektir. Bu genel ge­ leneğin dışında A nadolu’nun bazı yerlerin­ de başka tü rlü yağm alar da görüyoruz. M e­ sela Zile’de düğün evinde eşyalar yağma edilir. Ev sahibi karşı koyam az. Y ağma d a­ vetlilerin hakkıdır, geri alınamaz. O nun için ev sahibi kolayca götürülebilecek eşyayı d a­ ha önce ortadan kaldırır. D avetlilerden is­ teyenler ortada buldukları eşyayı, h atta sandalye gibi taşım ası güç öteberiyi pen­ cereden sarkıtm ak suretiyle kaçırırlar. Bu kaçırm a işi olaya b ir çeşit yağma, kapışm a rengi de verir. Bu iş daha çok gençler ta ra ­ fından yapılır. Yine Ç um ra’da tavuk k ap ­ m a, pilav kapm a, çorba kapm a; A nkara civarında hediye edilen m akram ayı kapm a; M anisa yöresinde çeyiz eşyasını kapm a yağ­ m a geleneğinin kendine has özellikler ta ­ şıyan yöresel yansım alarıdır.3

■Bu kadar köklü bir geleneği olan «Yağ- m alar»m O smanlı düğün ve şenliklerine de aksetmem esi düşünülemez. Osmanlı döne­ m inde yeniçerilere m aaşları verilirken ya da başka sevinçli günlerde saray bahçesinde ve­ rilen ziyafette çanaklar kapışılırdı. Buna b a­ zı T arih kitaplarında «Çorba Kapm ak» de­ niliyor. Ç orbayı kapm am ak asker arasında b ir baş kaldırm aya işaret sayıldığından m e­ rak uyandırır, istekleri sorulurdu. Çorba kapışılınca da padişaha m üjde gider, k u r­ b an lar kesilirdi. Silahdar Tarihindeki şu not,

(2)

askere çorba kaptırm am ak suretiyle b ir do­ lap çevirmeyi gö sterm ek ted ir: Yeniçeri Ağası Çalık A hm et P aşa S adrazam olmak ister (1703). E dirne vakasından sonra yeni padişah İstan b u l’a gelince A hm et P aşa sa­ ğa sola kafa tutm aya başlıyor, sadaret m ü h ­ rü n ü beklerken yeniçeriyi ayaklandırm ayı düşünüyor. Silahdar M ehm et A ğa b u konu­ da şöyle y a z ıy o r: «Ve U lufe divanında ye­ niçerileri ta h rik edüp çorbayı kaptırm am ak ve m ühr-i şerif kendüye gelm edükçe def’-i cem ’iyyet etm em ek fikr-i fâsidinde olduğu sem ’-i hüm âyûn-ı pâdişâhiye ilka olunm a­ ğ ın ...» diyor ki burada çorbayı k ap tırm a­ m ak askerin ayaklanm aya hazır olduğu an­ lam ını taşıyor. U lufe dağıtılırken asker, M atbah-ı Â m ire’de hazırlan an çorba, pilav ve zerdeden ibaret yemeği B âbu’s-Sa’ade önünden koşarak kap arlar ve avluda yeme­ ye başlarlardı. A sker çorbayı kapm azsa ve yemeği yemezse bir isteği vardır, olm azsa ayaklanacaktır, demektir. Y eniçeriler yalmz çorba kapm ıyorlar, m aaşları verilirken or­ taya k onan p ara keselerini de verilen işa­ re t üzerine alıp götürm eleri de b ir çeşit yağm a sayılm aktadır.4

Y ağm a geleneği bazı eserlerde m inya­ tü rlere de k o n u olm uştur. M esela Seyyid L okm an’ın «H ünernam e» adlı eserinin II. cildinde, 1530 yılında K a n u n i’nin şehzade­ leri için yapılan sünnet düğününün anlatıl­ dığı bölüm de «Çanak Y ağm alan» da a n ­ latılm ış ve m inyatürler halinde gözler önü­ ne serilm iştir. Bu çanak yağm ası m inyatü­ rü n d e padişah yanında şehzadeleriyle sa­ ra y penceresinden olayı seyretm ektedir. A şağıda yere konmuş yem ek çanaklarını ulem a efendiler ve m edrese öğrencileri k a ­ p ışm aktadırlar. D em ek k i çanak yağması m edrese öğrencileri ve ulem a tarafın d an b i­ le bırakılam az b ir gelenektir. Bu m inyatü­ rü n üzerinde «Sultan Süleym an ile Sünnet O lan Şehzadeleri D üğününde U lem a Z iya­ fetinde Ç anak Yağması ve S air Teferrüçler- di'ır» yazısı okunm aktadır.s

B elirttiğim iz gibi «Yağma Geleneği», O sm anlı saraylarında y apılan düğün ve şen­ liklere de kendine has özellikler taşıyarak aksetm iştir. Bu düğün ve şenlikleri anlatan ve «Sûrnâme» ismi verilen eserlerde b u yan­ sım anın en güzel bir şekilde anlatım ım

gör-Millî Folklor

---inekteyiz.6 Sûrnâm eler’de ayrıntılarıyla an­ latılan ve özellikleri verilen «Çanak vc Y e­ m ek Y ağm aları»nm dışında yine düğün ve şenliklerde padişahın ihsanı olarak nitelen­ direbileceğim iz «Altın ve G üm üş Y ağm a­ ları» nin ilginç anlatım ını da bulm aktayız. A yrıca şekerden yapılan hayvan suretleri ve şekerden bahçelerin de yağm alandığını yine bu tü r eserlerden anlıyoruz.

D üğün ve şenliklerde yağm alar, ziya­ fetler sırasında padişahın em ir ve ferm anı üzere ve yine padişahın ru h atı alındıktan sonra yapılıyordu. B u eserlerde anlatıldı­ ğına göre yağm alar bile — b ir tü r oyun ol­ m asına rağm en— padişah izin vermeden yapılam ıyordu. Y ağm alar genellikle asker­ ler ve özellikle de yeniçeri sınıfı tarafın ­ dan gerçekleştiriliyordu. A bdî Sum am esi, yağm aların yeniçeriler tarafından ve padi­ şahın izniyle yapıldığını aşağıdaki şekilde anlatıyor :

«Yeniçeri neferi içün yağm aya on on- beş bin k a d a r toprak tab ak lar ve çanaklar ile e t’ime-i bîpâyân ve birkaç b in bütün koyun büryanları yeniçeri gâzîleri dahi m u ’tâd-ı kadîm leri üzere segirdişüp dem-i vâhidde yağm a ve gâret eylediler.»

«Ve taşra m eydâna yağm aya b irk aç bin to p rak sahanlar ile ta ’âm döşenüp yağm a­ ya izin oldukda yeniçeri şahbazları yağma id ü p ...» 7

 lî Sıırnam esi de bu yağm aların yine padişahın emriyle yapıldığını ve yağm ala­ n an yemeğin daha lezzetli olduğunu, ye­ m ek yağm alarından sonra artan kem iklerin b ir dağ gibi yığıldığım şu beyitlerle anla­ tıyor :

İllâ ki olunsa nehb ü gâret Lezzatlü gelür garibe ni’met

Yağmaladılar muhassal anı Kûh oldı o ni’m et üstühâm8

Y ağm aların izin verilm ek suretiyle ya­ pıldığı «Telhâü’l-Beyân adlı bir eserde de şu şekilde zikredilm ektedir :

«Ba’dehu dîvân olan otağa geldükde ârâste olan ta ’âm ı dergâh-ı âlî yeniçerileri­ ne izin verilüp kapışıldukdan so n ra ...» 0

H azin Sıırnam esi de düğünlerdeki zi­ yafetler sırasında yeniçerilerin yağm asından bahsederek, bunların yağm aladıkları ara- --- 5 5

(3)

sında pilav, zerde, koyun, kebap ve - bazı yemek tablaları olduğunu ifade ediyor :

«Bu esnada ıyd-i şerîf-i dîvânî gibi yeniçeri içün pîşgâh-ı otag-ı hüm âyûnda m üheyyâ olan pilav ve zerdeye segirdüp yağma ve gâret eylediler.»

«H acı Bektaş köçekleri bendden b o ­ şanm ış arslan gibi karşudan seğirdim salup aç k u rd koyuna girer gibi deryâ-veş çal- kanup yatan n i’met-i uzm âya kendilerin urup sağa bakup kapdılar, sola bakup kap- dılar. B a’dehu yeniçeriler kim i birer koyun ve kim i büryân, kim i tabla kapup taraf ta ra f tagılup...» 10

Bu tü r yağm aların eski b ir gelenek ol­ duğu, b ir tören m ahiyetinde ve b ir usule gö­ re yine izinle yapıldığı A bdî Surnam esinde şu cüm lelerle a n la tılıy o r:

«Ve dîvân tertîb i üzere taşra m eydâna şorba ve ta ’âm döşenüp yeniçeriyâna yağ­ maya ru h sat olunduğunda resm-i kadîm üzere segirdişüp yağm a eylediler.»11

Z iyafetlerde yağm alanan kaselerin sa­ yısı b ir hayli fazladır. Ali, eserinde h er gün yağm alanan kase sayısının üç bin k a d a r ol­ duğunu da belirtiyor :

G ün olmazdı ki üç bin kâse ni’met Olunmaya cenâb-ı şehde gâret12

Y ağm alardan m aksat b ir oyundur, y ok­ sa açlıktan dolayı yağm a yapılm ıyordu. Bir çeşit kederi, üzüntüyü ortadan kaldırm ak ga­ yesi güdülüyordu :

Oldı kimine bu bezm-i yağma N i’met revişinde turfe derya

Bundan garaz in’idâm-ı gamdur Hem def’-i kasavet ü elemdür13

Y ağm alar sırasında ziyafet sofrası bir savaş alanm a dönüyor, yağm acıların üstü başı parçalanıyor, yağm acılar balık, yem ek­ ler ise b ir deniz m anzarası arzediyordu :

Her cins ni’am birer sefine Başdan başa lezzet-i define Mâhîlere döndi ehl-i gâret

Ol bahrde eyledi s e b â h a t M

Arsa-i sûr dolup ni’metle Geldiler üstine cem’iyyetle Kalmadı seyr idecek pây-ı sebât İtdi yağma o ta’âmı neferât15

Y em ek ve çanak yağm alarından b a ş­ ka, gösteriler için h azırlanan hayvan su re­ tinde, bahçe şeklinde ve diğer suretlerde

5 6

sanatlı ve m ahirane bir şekilde yapılm ış şe­ kerden tasvirler halka seyrettirildikten son­ ra yine padişahın ferm anıyla yağm alanı­ yordu. Böyle bir şeker yağmasını A bdî ve N âb î Sum am elerinde g ö rü y o ru z : .

«Şeker bagçeleri ve şeker sandıkları ve hayvanât sûretlerinde şeker işleri rikâb-ı h üm âyûna gelüp yağma olunm ak ferm ân olunm agla meyve ağaçları ve sandıklar ha- rem -i hüm âyûna virilüp şâir hayvanât s u ­ retleri ile kuşlar yağm a olunm ak üzere fer- m ân-ı hüm âyûn olunm ağın cümle seyre nâ- zır olup dâire-i sûrda m evcûd bulunan a ’lâ vü ednâ birbirini pâm âl iderek segirdişüp dem -i vâhidde yağm a eylediler.»16

0 şekerden yapılan hayvanât Şütr ü âhû vü fîl ü ester ü at

Olunup nâveg-i nehye âmâc Oldı sad-pâre-i dest-i târâc17

Yemek ve çanak yağm aları, şekerden tasvirlerin yağm alan dışında b ir de altın ve güm üş yağm alan yapılıyordu ki b u yağm a­ lar padişahın ihsanını ve cöm ertliğini gös­ term e arzusundan kaynaklanıyordu. P a d i­ şah, altın ve güm üşü, dinarı ve akçeyi gü­ m üş tepsiler içerisinde yine tepsiyle b era­ ber halkın üzerine saçıyor, seyirciler b ü ­ yük b ir izdiham içerisinde bunları k ap m a­ ya çalışıyordu. Â lî Sıırnam esi bu olayı ede­ bi ve sanatlı ifadelerle şöyle anlatıyor :

Sîm ü zer saçmağa hidîv-i cihân 01 gice başlamışdı fâş u nihân

Kasr-ı şehden nukûd oldı rîzân Cümle encüm döküldi sandı cihân H er gümüş tepsi düşdüğünce yere Sanur ay yere indi kim ki göre

Tepsi tepsi sîm ü zer* târâc ola Kendüler hod bir bölük muhtâc ola Yağmur misâli yagdurdı ol şeb D înâr u sîmi sultân-ı mansûr

Kar yağdı sandı germâda iller Ammâ bu ma’nî merdûd-ı cumhûr Kim işitmişdür ki hân-ı sîm fi zer Tepsilerle ola çün nukl-i şeker

Sîm i mâh altunı kurs-ı âfitâb Akçeler mânend-ı encüm b î’hisâb1»

Belirttiğimiz gibi b u yağm alar büyük b ir izdiham yaratıyor, seyirciler b u n ları k a ­ p abilm ek için birbirlerini çiğniyorlardı. Bir savaş m eydanı haline gelen altın ve güm üş y ağ m alan arasında yaralananlar olduğu gibi

(4)

can verenlerin sayısı da azım sanm ayacak kadar çoktu. Y ine A li Surnam esi bu izdi­ ham ı, y aralananları ve yağm acılardan yirmi beş kişinin can verdiğini şu beyitlerle a n la ­ tıyor :

Böyle ihsân bahri oldukça revâıı Soyunup gavvâs olup gâret-gerân

Tîz eser yeller gibi her biri cüst Hâzır olmuşlardı yağmaya dürüst Niceler hâk oldı çiğnendi ayân Akçe içün nice müflis virdi cân

Her gelen urvân u müflis nâ-bekâr Nakd-i gâretden olurdı zîr-i bâr Gâret-gerândan cân virdi ba’zı Oldı müzâhim eşhâs-ı mecbûr

Şöyle rûh-efzâ iken eyyâm-ı sûr Sim ü zer yağma iderken ehl-i zûı- Gâret ehlinden yigirmi beş garîb Yâve kılmış nakd-i cânın nâ'şekîb19

O sm anlı saray düğün ve şenliklerinde yağm a hadisesinin nasıl gerçekleştiğini ana hatlarıyla verm eye çalıştık. İncelediğim iz beş eserden20 yola çıkarak ortaya koym aya ça­ lıştığımız yağma geleneğinin düğün ve şen­ liklerde yansım alarının başka m uhtelif yön­ leri b u konularda bilgiler veren diğer eser­ ler incelendikçe o rtaya çıkacaktır, kanısın­ dayız. Aynı zam anda b u tü r eserlerin o r­ taya çıkarılm ası edebiyat ve k ü ltü r tarih i açı­ sından da önem arzetm ektedir. Ç ünkü Os­ m anlI dönem inde yapılan düğün ve şenlikle­ ri anlatan eserler, o devrin edebi anlayışı dahil, folklor, tarih, ekonom i, devlet yöne­ tim i vb. açısından zengin kaynaklar nite­ liğindedir.

1. Divânü Lügat-it-Türk Tercümesi, Be­ sim Atalay, c. III, s. 438

2. D ede Korkut Hikayeleri, Orhan Şaik Gökyay, s. 21, 237

3. Yağmalar konusunda geniş bilgi için bkz.

— M etin And, Osmanlı Şenliklerinde Türk Sanatları, s. 2

— Abdiilkadir İnan, Makaleler ve İnr celemeler, s. 645

— Ziya Gökalp, Türk Medeniyeti Ta­ rihi, c. I, s. 63, 64

— Cahit Öztelli, «Yağma Geleneği», Türk Folklor Araştırmaları Dergi­ si, sa y ı: 167, s. 3080

— Sait Açıkgöz, «Düğün ve Yağma

Geleneği», Türk Folklor Araştır­ maları Dergisi, s a y ı: 172, s. 3235

4. Cahit Öztelli, a.g.mak.

5. Seyyid Lokman, Hünemâme, Topkapı

Sarayı Müzeci Kütüphanesi, Hazine N o : 1524, c. II, v. 119b, 120a

6. Osmanlı dönemindeki düğün ve şen­

likleri anlatan manzum ve mensur ola­ rak yazılmış yirmi kadar Sûrnâme tes- bit ettik. Sumame konusunda geniş

bilgi için bkz. Mehmet Arslan,

«Divan Edebiyatı’nda Manzum Sûmâ- meler» (Doktora Tezi, Gazi Üniversi­ tesi 1990)

7. A bdî Surnamesi, Topkapı Sarayı M ü­ zesi Kütüphanesi, Hazine N o : 1573, v. 17b, 26a (Bu eser 1675 yılında IV. M ehmet’in şehzadeleri için yapılan sünnet ve kızı için yapılan evlenme düğününü anlatıyor)

8. Â lî Sûmâmesi, (Câmi’u’l-Hubûr Der-

M ecâlis-i Sûr) Nuruosmaniye Kütüp­ hanesi N o : 4318 v. 70a (Bu eser 1582 yılında III Murad’ın şehzadesi III. M ehmet için yapılan muhteşem sün­ net düğününü konu ediniyor.)

9. H üseyin Hezarfen, Telhîsü’l-Beyân fi Kavânîn-i  l-i Osman, Süleymaniye Kütüphanesi, Mikrofilm N o : 117, F o ­ tokopi N o : 27 (Bu eser de 1675 şen­ liği anlatıyor.) v. 148a

10. H azin Surnamesi, Bayezit Kütüpha- si, Nureddin Paşa N o : 10267, s. 39a, 85a, 85b (Bu eser 1720 yılında yapı­ lan düğünü anlatıyor.)

11. Abdî Surnamesi, v. İ l a

12. A li Surnamesi, v. 79b, 80a 13. A li Surnamesi, v. 79b, 80a, 87b 14. A li Surnamesi, v. 87a, 71a

15. N âbî Surnamesi, İstanbul Üniversitesi Kütüpahnesi, Ty. N o : 1774, v. 51a (Bu eserde 1675 şenliğini konu edi­ niyor.)

16. Abdî Surnamesi, v. 27b

17. N âbî Surnamesi, v. 54b

18. A li Surnamesi, v. 81b, 82a, 76b, 97a, 89b

19. A li Surnamesi, v. 89b, 90a, 97a, 97b 20. İncelediğimiz beş e se r : Âli Surname­ si, N âb î Surnamesi, Abdi Surnamesi, H azin Surnamesi, Telhîsü’l-Beyân fî Kavânîn-i Âl-i Osman.

Referanslar

Benzer Belgeler

Her ülkenin göç politikasında farklı şekillerde ve farklı ağırlıkta yer işgal etmesi ile birlikte, genel olarak göç politikası, hem ülkeye giriş hareketleri ile

Bu durumda da aynen parantez dışındaki sayı ile parantez içerisindeki sayıların çarpılması gibi bileşiğin başındaki sayı da bileşikteki elementlerin sayıları

Kalamitik molekül geometrisine sahip olefinik uçlu terminal zincir içeren monomer M1 ile homopolimer P1’in mesomorfik özellikleri karşılaştırıldığında, polimerleşme

Okullarda fiziksel anlamda güvenli bir ortamın sağlanması için, gözden geçirilmesi gereken önemli bazı çevresel özellikler şöyle özetlenebilir:. • Okullarımızın

Araştırma sonucunda öğrencilerin sırasıyla değiştiren, yerleştiren, ayrıştıran ve özümseyen öğrenme stiline sahip oldukları; ayrıştıran öğrenme stiline

TÜRKİYE’DE OKUL YÖNETİCİSİ YETİŞTİRMENİN TARİHİ SÜRECİ İlk defa istenen koşullara sahip tüm öğretmenlerin eşit olarak katılabildikleri sınav sistemi, MEB’e Bağlı

a) Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç.Dr.İlhan AYDIN’ın, akademik görevli olduğu 05.03.2018 tarihindeki derslerini, 16.09.2005 tarihli

“Soruşturma” olarak dört grupta toplanmıştır Cumhuriyet Döneminde Denetim.. TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNDE DENETİMİN TARİHSEL GELİŞİMİ. 1967 yılında yayımlanan