• Sonuç bulunamadı

Rıza Tevfik

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Rıza Tevfik"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

RIZA TEVFİK

SSL,

M ünir Sü leym an Ç A P A N O Ğ L U

Rıza T e v fik de F ikret gibi, A k it gibi içim izde, öld ük­ ten sonra yaşam aya başlıyanlardan biridir. Şuna inancım ve im anım vâr: F ikretin yü ksek ve necip payesini, sarsıl­ maz karakterini, M ehm et A k if’in dünyalar kadar sağlam iman ve irşadım haklarındaki n eşriyat ve tezahüratı gör­

dükten sonra k a v n ya n la r, haksız bir talihin sitem i­

ne uğradığı, çekm ediği eziyet, m eşakkat, bin türlü zah­ met kalm adığı halde bir gün talihinden şikâyet etm eyen R ıza T evfiğin pırlanta kalbini, yü k sek ruhunu, fik ir ve

sanat cephelerindeki olgunluğunu da bu gibi yay ın la rla

tanıyacaklardır.

Rıza T evfiğ in hâtırası an Umalı, tâzim ve te v k ir ed il­ meli, sanatı övülm eüdir. Bugünün gençlerine ve gelecek nesillere onun ne iyi, ne halis bir gönül taşıdığını, sanat ve irfana ne riyasız, saf bir m uhabbetle âşık olduğunu anlatm ak, üstün bir fik ir ve kü ltür adamı, tem iz v e ce­ fak âr bir insan örneği gösterm ektir.

Bu gibi aziz insanlar için ağızlarını açam ıyan, hâ­

tıralarına saygı gösterm eyen m illetler va rlık la rı için de dilsiz ve sağır olurlar. San atları için de nankör olurlar. B ü y ü k ölülerim izin içim izde gezecek h ayaletleri için nan­ kör ve kıskanç olmayalım.

(2)

— 22 —

N azifi, Cenab Şahabettini ve bu kırattaki büyüklerim izi kim h atırlıy a ca k ? H âtıraların ı kim taziz ve tekrim ede­ cek? Sanat kıym etlerin i kim b elirtecek? Her /aman M us­ tafa R agıb gibi kadirşinas ve san atsever bir dost, olgun bir insan m eydana çıkar mı?

Bizim neden bir (panteon) umuz yok? V arsın F ran - sadaki g ib : öyle m uhteşem, kubbesi 80 m etre y ü k se k liğ in ­

de olmasın. Büyült h eykeltraşların eserleriyle, büyük

m im arların am tlarivle süslenm esin; ne olur? F akat ü ze­ rinde şu satırlar tatlı bir alev gibi gözlerim ize çarpsın, r u ­ hum uzu ısıtsın: « M illetin b ü y ü k ö lü le rin e v a ta n ın şü k ­

ran borcu!»

İşte o zaman bu m ütevazı kabristan, kubbesinde, d u ­ varlarında, taşlarında kadir bilir bir m illetin sonsuz m u ­ habbetlerini. m innetlerini, güzel hislerini aksettiren bir m âbet gibi inşam çeker, kendine bağlar ve insan, b üyük

ruh ların m ânevi ve u lvî huzurunda dualarla bu m illet

ve sanat ulularım ıaziz ve tekrim etm ek ihtiyacın ı m uhak­ kak ki daha iyi duyar.

R ıza T e v fık felsefe ile uğraştı; buna rağm en felsefe semasında büvük bir yıld ız değildi. F akat oralara tırm a­ nanların elleri daima ellerinde idi. Y aln ız şiirde şah ika­ lara ulaştı, bu salında bir h arika oldu. Hele âşık tarzında, o, bu tarzı ortaya atıncaya kadar, kim se bu yolda yürü- memiştir. B izde ilk folklor tetkikçisi odur. Bu itibarla R ıza T evfiğ in hayatı, m em leketim izde sosyoloji ile, fe lse ­ fe ile. folklorla, filoloji ile uğraşanlar - ve gelecekte u ğ­ raşacaklar - bu tetkiklerden m illetim izin feyzine, ikbaline nur arayan lar için de geniş bir tetebbu sahası teşkil eder. Bize düşen vazife de bu h ayatı her türlü ihtirastan, haset - ten, garezkârlıktan , tezvirden, dedikodudan uzak kalarak tanım ayan lara tanıtm ak, bu yolda düşündüklerim izi sa f­ fetle, sam im iyetle ve cesaretle söylem ektir.

(3)

R ıza T ev fiğ in en k u vv e tli tarafı vatan severliği id'. Her sevd iği gibi, hattâ her sevdiğinden ziyade vatanını saf bir aşkla severdi; vatan m uhabbeti onda bütün sev­ gilerin üstünde idi.

Bundan ötürüdür ki vatana ait m eseleler kon uşuldu­ ğu zaman ruhunun ince telleri vatan hissi, vatan aşkı ai- tirada birdenbire ihtizaza gelirdi. Çoğu defa bu hallerde ağladığını gördüm.

Onun vatanım sevm ediğini iddia etm ek, d alkavu kluk • değilse m uhakkak ki garezkârlık ve aşağılıktır. S iyasî gö-- rüşleri ve hataları vatana ihanet ve h ıyan et şeklinde gös­

term ek bayağılığının hâkim olduğu bir d e v i r d e ,

onun tem iz alnına b öyle bir dam ga vurm ağa y e lte ­

nenler oldu. Hattâ öldükten sonra da bu im ansızlığı y a ­ panlar görüldü. Bu hususta tarih elbette hükm ünü v e re ­

cektir. V e fikrim izce bu hüküm hiç bir zaman üstadın

aleyhinde olm ıyacaktır.

Rıza T e v fik hakkında böyle bir hükm e varan lar h â ­ diselerin cahili oldukları kadar, yam an b ir dalkavuktan başka bir şey değillerdi. Bunlar, vicdanlarının sesine d e­ ğil. devrin icaplarına uym uşlar, kalem lerini bu yolda y ü ­ rütm üşlerdir. F akat şurası pek acıdır: Bu d alkavu k kü~ ruhunun eteklerini öptükleri şahsiyetler, insanlar, siyasî sim alar arasında siyasî görüş hatalarına düşenler olmadı mı? T ü rk m illetini yabancı bir m illetin him ayesi - o gü n ­ lerin tâb iriyle mandası - altına sokm aya çalışanları gö r­

m edik m i? B un lar hâlâ aram ızda yaşıyor. V e bunların

böyle bir kurtuluş yoluna baş vurm ağı istedikleri günle­ rin arifesinde birer kahram an ve vatan perver kesilerek nasıl bir hat ve hareket takip ettiklerin i hepim iz biliriz.

R ızâ T e v fiğ in gönlü, içi vatan aşkivle yanm asaydı. paraya, hana ve apartım ana kıym et ve ehem m iyet versey ­ di, kendisine iyi şartlar sağlıyan bir m em leketten a n a yu

(4)

ı-— 24

da dönmez, verilen aylığı alır, orada otururdu. Onun bu vatan aşkına m ukabil, biz, m em leket dışında yaşam ak is­ teyen, y a b a n c ı. m em leketlerde öm ür sürm ek için bin bu ahlâksızlık, hırsızlık, irtikâp eden bir çok va ta n p erver­ ler (!) biliyoruz. H attâ bunun daha fecii m alûm um uzdur: M em leket d âvaları bahis m evzuu olurken bu uğurda ç a ­ lışanlardan birinin «Ya m u vaffak olam azsam ? A vrupay« kaçtığım zaman orada Re yiyeceğim ? Bunun için bana kaç para vereceksiniz?» dediğini de biliriz.

B ö yle h areket edenler ihan etle itham edilm edi de, Rıza T e v fik gibi, zararın neresinden dönersek kârdır, ku vvetli bir devletle anlaşıp vatanı felâketten kurtaralım , fikrinde olanlar vatan haini oldu. F akat ne denir? S iyaset bu, bu işte ahlâk olmaz. Siyasette, tn büyük ahlâk, ahlâksızlıktır.

R ıza T e v fiğ ir düşmanı çoktu. F akat onun düşman

olduğu kim se ve .ona göre dünyada «Fena» adam yoktu; herkes «İyi» idi. H ayatının aziz yılla rın ı ana vatanın dı­ şında hasret ve ızdırapla geçm esini sa ğ lıy a n la n bile m a­ zur görürdü. K albi, herkese açık bir insaniyet hazinesiy-

di. D ünyanın ve insanın çam urdan yaratıld ığım bilm e-

m ezliğe gelirdi.

R ıza T e v fiğ i tanım ayan lar ve m eclisinde b u lu n m ayan ­ lar talihsiz kim selerdir. O ne şuh, ne şen, ne şakrak, ne neşeli, ne nüktedan, ne zarif v e ne sohbet ehli bir insan­

dı, ne artist adamdı. G özlerinde fatin ve zeki bir ışık,

dudaklarında ince bir tebessüm, şevkle, heyecanla sö y ­ ler, düşündürür, güler ve güldürürdü.

Rıza T evfik, büyük babam Çapanoğlu gözlüklü A li B e ­ yin dosi uydu. Ç o k seviştiklerin i babam söylerdi. Rum eli H i­ sarındaki yalım ızda, m utlakiyet devrin de toplanırlar, is ­ tibdat ve padişah aleyhin de konuşurlar, İttih at ve T e ra k k i­ nin neşriyatım yayarlarm ış. A bdurrahm an A dil Eren, B a l­ kan savaşı sıralarında çıkard ığı (Azim ) gazetesine

(5)

yazdi-ğı bir m akalede bu toplantılardan bahsederken şöyle d i' yor: «İttihat ve T erakkin in îstan buldaki faa liyetleri etra­ fındaki kararlar Rum eli Hisarında Ş û rayı Devlet, tanzi- ınat dairesi Reisi Çapanoğlu gözlüklü A li B eyin y alısın ­ da verilirdi. Bu toplantılarda Rıza T e v fik B ey de b u lu ­ nurdu. Ben de o toplantılarda bulunanlardan biriyim >

Ben, bu devirleri bilm iyorum . Ç.ok küçüktüm . F akat se­ nelerden sonra R ıza T e v fiğ i ilk defa K a rtald a k i köşküm üz­ de gördüm. K ırk küsur vıl evvel. O gün, M anyasi zade R e ­ fik B ey de m isafir gelm işti. R ıza T e v fik de vardı. Ahm et Rasim de bizde idi. Babam ın bir çok dostları da vardı. A r k a ­

daşça bir orta oyunu tertiplediler. P işekâra R efik B ey,

K a vu k lu y a K a d ık ö ylü m onolog R efik B ey çıkm ıştı. B o ­

razan T evfik, m eşhur nüktedanlarım ızdan Muhsin, En-

derunlu A y ı R aşit Sadaret M ektubî kalem i hulefasından Asım , Ressam M uazzez ve şimdi isim lerini hatırlıyam adı- ğım babam ın dostlarından bir kaç kişi de taklit ve zenne rollerine çıkm ıştı. Rıza T evfik, m uhacir taklid i yaptı. Y a ­

şımın küçüklüğünden orta oyununun inceliğini, esp ri­

lerini anlam adığım halde Rıza T evfiğin taklidi beni kırıp

geçirm işti. G ülm ekten katılm ıştım . B ilindiği gibi R efik

B ey, pjşekâr rolünü m ükem m el bir surette başarırdı. Bir «Harika» idi bu rolde.

M eşrutiyetin ilânı günlerinde R ıza T evfiği, Selim

S ırrı ile at üstünde İstanbul sokaklarında dolaşırken, n u ­ tuklar verirken gördüm. K on feran sların ı dinledim. Daha sonraları m atbaalarda, fırkalard a gördüm . Ne zaman gö r­ se; bütün unutkanlığına rağm en «Gel bakalım , eski dostu- • mun torunu!» der, iltifa t ederdi.

Rıza T e v fik gibi bir adamın ölüm ü m em leketim iz için m uhakkak ki b ü yü k bir kayıptır. V e bunun için aram ızda bıraktığı boşluğu hiç dolm ıyacak gibi büyük görüyorum .

(6)

HAZİN BİR YILDÖNÜMÜ

Zehra C E L Â S U N

Üstaci filozof R ıza’nın ölümü üzerinden bir y ıl geçti. B ir yıl ki, içersinde onun pek sevdiği baharı, hazanı, ç iğ ­ demi, çiçeği, bülbülü hepsi de var. Cenazesi kar fırtm a*

lariyle savaşır gibi güçlükle yol aldı. H ava hırçın, onu

teşyi edenler meşbu: K a b re gü çlü kle sokuldu. H erkes ağ­ lıyordu. Niçin ağlıyorlard ı? Öm rü tabiisini doldurmuş, to ­ runlarım sevm iş, hayatta geçilecek her m erhaleyi geçm iş­ ti. O halde niçin? Onun acıklı, ıstıraplı geçen öm rünün son yılları, onu tan ıyan lar için hakikaten bir ıstırap ve göz yaşı olmuştu. «Talihin kah rı var her hevesinde...»

Mısraı, kendi ömrünün acıklı bir ifadesi ve bir ter'a- nesivdi.

R ıza T e v fik ’i şiirlerinden, yazılarından tanım ak, onu tanım ak için kâfi değildir. Ve onun h ü viyetin i belirtm ek, ancak onunla konuşm ak ve yakın dan tanım akla olurdu. Hiç bir insan, hiç bir şair, hoca, din adamı, hiç bir kimse böyle konuşamazdı. İşte onu doya doya dinlem iş olanlar, onu az çok tanım ışlardır. Üstadı okum aktan ziyade dinle­ mek başka bir haz, başka bir şeydi. M amafih, onu okum ak da, tanım ak da, onunla konuşm ak da ancak engin bir âlem e açılm ış bir pencereden seyran, o âlemi ne kadar tem aşa­ ya yararsa, üstada yakın lığım ız da bu pencere kadar o

T a h a T o ros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Vücudun iç sıcaklığı yüksek olduğu için, mantıken ısı kaybı ile ilgili me- kanizmaların çalışmaya başlaması veya ısı üretici mekanizmaların durdurulması

Da­ mat Halil Paşazade Mahmut Paşa ile evlenmiş, iki oğlu dünyaya gel­ miştir.. Devrinin en alafranga ha­ nımlarından

BACKGROUND AND PURPOSE: To evaluate clinical variables for diagnosing childhood acute pyelonephritis (APN) when technetium-99m dimercaptosuccinic acid (DMSA) scintigraphy is

Bu nakillerde bir vericiden alınan kök hücreler alıcının kendi kök hücrelerinin yerine konuyor, ancak önce alıcının kendi kök hücrelerinin radyasyonla ya da ilaçla

Çün­ kü Türkçe, fakat pek acemi ve bo­ zuk bir Türkçe ile söylemmiş bir­ çok değersiz lâflarla dolu müntehi- Uat kitapları okudum ki adları be­

Merhum Albay Hasarı Rıza Bey’in kızı, merhum Yarbay Asım Bey’in eşi, merhume Ahsen Hanım’ın kardeşi, merhum General Necip Zobu, şehit Cevdet Rıza,

O halde bü yük vapurlardaki kumaşlı yerler lüks m u’ Birçok zaman yolcuların haklı isyanlarını mucip olan bu nokta da ehemmiyetle dikkate alınmalıdır.

Bu karşılamaya varsanız , hemen diyim ki size,b iz çok - tan bıraktık bıyık altından gül­ m eyi, 142 dişim izle birden gü­ lüyoruz.. Bu da ancak zekamızı