• Sonuç bulunamadı

Ölümün noktası

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ölümün noktası"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Olümün noktası

— ROMANCI

İÇİN. YÜZÜNCÜ

ROMANINDAN

SONRA BİLE USTA OLMANIN RAHATLIĞI YOK­

TUR. ROMANCI HER ROMANINA ÇIRAK BAŞLAR;

ROMANIN

OLUŞU

İÇİNDE

ÖNCE

KALFALIĞI,

SONRA USTALIĞI

YENİDEN ELDE

EDER. ESKİ

TECRÜBELERİ BURADA SADECE YARDIMCIDIR.

(Kemal T ıh iı, 1%1)

Rauf MUTLUAY

Bilmem yadırgar mısınız ya­ zımın başlığını? Yüzde yüz doğru olan bir çağrışımın ge­ tirdiği anlık bir buluş olduğu için. Radyo haberlerini dinle­ yemediğini bir günün ortasın­ da oğlum, Kemal Tahir'in ölü­ münü duyurduğu zaman önce derince iç çektiğimi hatırlıyo­ rum ; hemen arehndan ağzım­ dan şu sözler döküldü; «Ke­ mal Tahir son sözünü söyleme­ mişti ki... ölüm, noktasını koy­ du birdenbire..»

Ciğerlerinden önemli bir a- meliyat geçirdiğini biliyordum tabiî; ama onu dinç ve yaşam dolu olarak da görmüştüm u- zaktan. Sinema yönetmeni Atıf Yılm az’ın evindeki kırıcı ol­

mayan tartışmamızdan sonra

karşı karşıya gelmemiştik. O, İttihatçıların imparatorluğu ba tırmalarından yakmmıştı, ben ulusçuluk akımının Türkiye’yi kurtaran son talih olduğunu, vakti gelen bir yıkılış karşı­ sında başka hiçbir şey yapıla-

mıyacagım ileri sürmüştüm.

Kişisellikten o kadar uzak bir zaman yorumuydu yaptığımız. Ama önemi yok bunların; her ölüm olayının ardından çoğa­ lan yazılardaki ortak yanlışa, başkalarını saygıyla anar gibi görünürken hep kendini hatır­ lamaya yönelen bencilliğe düş­ mek istemiyorum. Büyük bir yazarımızı yitirdik, başınız sağ olsun.

Kemal Tahir’in özel yaşa­ mında belki onu koşullandıran bazı nitelikler bulunabilir. A- laydan yetişmiş deniz subayı olan babasının Yıldız Sarayın­ da Abdülhamit’e marangozluk merakında yardım edişi, bil­ mediğim bir ilişki yüzünden çerkesliğl iddia edilen soy sop zinciri; Nâzım Hikmet Dosya­ sı içinde (K em al Sülker, 2 /6 / 1967) «Tabir oğlu Kemal Be- nerci’nin, 1326 doğumlu, 15 yıl süreyle ağır hapisle cezalan­ dırmışı», «Kemal Tahir’e Ma-

pushaneden Mektuplar»m ya­

zılmasına (Bilgi Yayınevi, Nâ­ zım Hikmet, 1968) fırsat ve­ ren kader eşitliği... bir insanın oluşumuna ne gibi etkiler ge­ tirir... araştırılması gerek. Ama Kemal Tahir’in dıştan bakılan genel yaşamındaki özellikler, yirminci yüzyıl Türk yazarla­ rının paylaştığı ortak bir ka­ derin dokumasını verir.

1910 doğumlu olmak, II. Meş­ rutiyet tedirginliğinde çocuk­ luğunu geçirip bir dizi savaş­ lar zinciri içinde yoksunluk­ larla büyümek demektir. Rüş­ tiyeyi Cumhuriyetin ilân edil­ diği yıl bitirip Galatasaray Sul tanisine girmek de özel bir talihtir. Tahir Alangu’nun sa­ tırları dirliksiz bir uyarlanma güçlüğünün öğelerini açıklayan bilgiler vermektedir: «...M üta­ rekeden sonra babası bir süre sevvar marangozluk etti, son­

ra yapılarda çalıştı, 1957 yılı­ na kadar, Beyazıt’ta Zeynep Hanım Konağının karşısındaki köşede, eski ahşap konakların­ da yaşadı. Annesi Saraylı Nuri­ ye Hanım, babasıyle, yaver o- larak saraya kapılanmasından sonra evlenmişti. Kemal Ta­ hir, Galatasaray Lisesinde o- nuncu sınıfa kadar okudu ve kısa yoldan hayatını kazan­

mak zorunluğundan bıraktı

(1930)...» (Cumhuriyetten Son­ ra Hikâye ve Roman, 3. cilt, 1965, 445 - 446).

Bundan sonrası, bir edebiyat yeteneğinin avukat kâtipliklerin­ de, kömür işletmeleri ambar me murluğunda, gazete musahhih­ liklerinde, röportaj ve çeviri ça­ lışmalarında, Karagöz başyazar­ lığında (1935-1936) geçimini ara­ yışla geçer. Artık edebiyatçılar hükümet hizmetinde değil kendi özgürlük yollarındadırlar. Şu ya da bu sebeple hapishanelere düşmeleri de kaderlerinin he­ men hemen ortak çizgisidir. Ne var ki orada Anadolu insaniyle sıkı ilişkiler kurmak, dar me­ kânlarda kendilerini çalışmaya adamak, uzaktan toplum sorun­ larımızı daha açıkça görmek... olanakları da bulunur. Yitirilen özgürlükler karşılığı kazanılan bu fırsatları değerlendiren ya­ zarlarımızın başında Kemal Ta­ hir gelir. Hemen herkes gibi şiirle başladığı yıllarda - dergiler taraması sırasında defterime not ettiğim - sonraki çalışmalarının özünü haber veren tipik bir di­ ze yazmıştır: «Bütün cihan bi­ ze dar, Anadolu dar değil» (Ge­ çit 1, 10 ekim 1933). Bu, Yah­ ya Kemal Beyatlı’nın «Cihan va­ tandan ibarettir itikadımca» di­ zesine benzemez; yurdun gerçek lerine yaklaşmanın gereğini ve özlemini dile getirir.

Yedigün dergisindeki Cemalet- tin Mahir imzalı güzel hikâyeler onundur (1935-1940); umarım ya­ kında derlenir, kitaplaşır. Çün­ kü «Göl İnsanları» mn ilk bas­ kısındaki (1955) dört hikâyeye ikinci baskıda eklenen dört hi­ kâyeden (1969, Bilgi Yayınevi) başka daha neler vardır. Yargı­ lanmış ve cezalandırılmış suç­ suz sandığı kişiliğini çeşitli tak­ ma adların ardına saklıyarak

ekmeğini kazanma yolunda, ka­ lemine ustalıklar kazandıran sü­ rekli çalışmalar içindedir. Böy- lece 1955 sonrasında birdenbire bir Kemal Tahir olayı ortaya çı­ kacaktır.

«Sağırdere» (1955), «Kördu- man» (1957); köy romanlarımız arasında özel bir yer alırlar. Yamören’li Kulaksız Mustafa’nın köy yaşamım, Ankara gurbetçi­ liğini, kız yüzünden cinayete dö­ nüşen ahlâk ölçülerini., buldu­ ğumuz bu kitap, köye dıştan ba­ kan bir yazarlığın eleştirilerini de taşımıştır. Halkın, eşkiyayı, umut getiren bir kaynak olarak sevmesini ileri süren yorumlara karşı «Rahmet Yollan Kesti» nin (1957) cevabı gelir. Kemal Tahir; romancılığı, olabileceği kadar ciddiye alan bir ölçüyü sürdüreceği için hemen herkes­ çe eleştirilecektir. Ama bütün bunlar, onun ciddî bir tş yaptı­ ğım onaylamaktır her şeyden önce. Zaman sınavından yüz akıy le çıkacağını sandığım eserleri, yaşadığımız son vüzvılm hesap­ laşmasını görev edindiği için, o kendisini bu alanda sorumlu ve bağımlı sayıyordu. Bu kısa ga­ zete yazısında romancılığını özet lemenin olanağı bulunamaz; a- ma son yirmi yılda her an bir Kemal Tahir etkisi olduğunu hatırlatmaya yarar.

Burada Kemal Tahir’in kendi satırlarına yer vermek gereğine inanırım; işini ve amacını kutsa yan bir adanışın önemini belirt tiği için: «..Bizim ilk romanımız 1874 yalında yazılmış... Don Kişot İspanya’da 1605’de basıl­

dı. Gerçekçi roman alanında 270 yıl geciktiğimiz anlaşılıyor. Bu­ na karşılık İnsan Hakları Bildi­ risini yayımlamaktaki gecikme­ miz sadece elli yıldır (Fransız İhtilâli 1789; Tanzimat Ferma- | m, 1839), demek ki, bir toplum 1 için roman sahibi olmak İnsan Haklan Bildirileri yayımlamak- tan çok daha zor.. Zor, evet... Çünkü romanlar, göreneğe uya- i rak kolayca yayımlanan İnsan Hakları Bildirilerinin neden tut madıklarının belli başlı tutanak larıdır. Çünkü insanı aramayan, insanı bilmeyen toplumlarda özenti ile alman her yeni sos yal müessese, işleri biraz daha karıştınp berbat etmekten baş­ ka bir şeye yaramaz..» (Roman Üstüne Notlar, Yeni Ufuklar 105- 106, Şubat - Mart 1961).

Kemal Tahir’in özgürlük' ara­ yan yazarlığı, alışılmış doğrula rı tartışan yürekliliği, toplum sorunlarını yadırgatıcı tezlerle romanda eleştiren düşünürlüğü.. Güncel tedirginlikler getirmişti son yıllarda. Bunları birer de­ dikodu aceleciliğiyle değerlendir mek yanlış olmalıdır. Yunus Na di Armağanını (1967/68) kaza­ nan «Yorgun Savaşçı»nm (1965), Türk Dil Kurumu roman ödü­ lünü alan «Devlet Ana»nın (19 67).. Yedıçmar Yaylası • Köyün Kamburu - Büyük Mal Üçlüsü­ nün (1958 - 1970), «Kurt Kanu­ nu» ve «Yol Ayrımı» (1969, 1971) gibi eserleriyle Cumhuriyet son rasını işleyen görev duygusu­ nun... Arkası gelmeliydi. Kemal Tahir daha yazmalı, son sözle­ rini de söylemeliydi, ölümün noktası bu kadar çabucak kon manialıydı bu güç yaşamın so­ nuna. Biz istediğimiz kadar eleş tirmekte özgürdük yazdıklarını, ama o yazmalıydı.. Hiç olmazsa elinde kalanlar bir an önce ya- yımlansa...

... ... " i

DÎŞ TABİBİ

Orhan TÜZÜN

\

Saat 13.30 — 19.30 Samatya Cad No. 400 !

TEL: 21 75 82

Cumhuriyet — 2869

Referanslar

Benzer Belgeler

Beş sene sonra Romada temsil edilen (Sevil Berbe: Rossini’nin .şöhretini iyîı ye kuran eser olmuştur.. Bu tarihten on üç sene sonra, besteci şöhretinin en

Gecenin sonunda sahneye çıkan Münir Özkul, Devlet Bakanı İmren Ay­ kut’un elinden ‘Başbakanlık Plake- ti'ni ve çeşitli kuramların armağanla­ rını kabul ederken

Çöp çeş­ melerinin başlıcaları Sırçacı So­ kak başındaki eski terkos çeşme­ si, Mektep Sokak merdivenleri başındaki Üç Yol Ağzı Çeşmesi ve tarihi

Gele gele bir ‘üzümlü tavuk ciğeri yah nişi’ geliyor Yemekte çok sevdiğim bazı şeyler vardır, sözgelimi tavuk ciğerine bayılırım, soslu yemekleri

Abdüllatif Suphi Paşa’nın bugün İstan­ bul Üniversitesi Rektörlük binası olan Horhor’daki konağı, Tanzimat yazarla­ rından sonra Milli Edebiyat kuşağının

Türk ilim ve irfanına ettiği [ hizmetlerden Şemsettin Sami be­. yin ismini ne derece: TepçU

«Kudretin böyle doğaüstü bir renk cümbüşüyle seyir için sun­ duğu göreyden herkes zevkle bü­ yülenmişken ufukta gayet hafif ateş rengi bir bulut

(100 kişi başına) Kontrol Değişken Dünya Bankası Ortak sınır Ülkelerin sınır komşusu olması durumunda 1 yoksa 0 değerini almaktadır Kukla Değişken