• Sonuç bulunamadı

Üsküdar'ın Kanaat'i

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Üsküdar'ın Kanaat'i"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

B E K R İ Ç E Ş N İ C İ

Üsküdar’ın

R

amazan ayı geldi mi nice Bek­

ri Mustafalar, bekriliklerini bir yana atıp yalnızca çeşni ile ye­ tiniyorlar. Kimileri dükkânların­ da, bekrilikte direnenlere servis yapsalar bile kendileri kadehe dokunmuyorlar. As- malımescit’te Refik de yeğeni Yakup da kadehe el sürmüyorlar. Yaşları ne olursa olsun, eski dostlarının “ Refik Amca” di­ ye çağırdıkları Refik, ayaklı şarap kade­ hinde iki tekini atacağı bayram günlerini iple çekiyor, orucunu aksatmadan.

Ramazan ayı geldi mi bir kısım yıllan­ mış bekriler ağız tadıyla iftar çeşnisi bu­ lacakları yerler arıyorlar.

“ On iki ayın sultanı ” nın şu son hafta­ sı için sîzlere böyle bir yer tanıtalım de­ dik ve Cihangir’den bakıldığında akşam vakti, güneşin vehminin camlarında sa­ raylar yarattığı Üsküdar’ı seçtik. (Bu ara­ da, Beyoğlu’nda Atlas sinemasının yanın­ daki pasajda bulunan Hacı Salih’i -ki onu ayrıca yazacağım- İstanbul yakasındaki- lere salık verebilirim).

İki yüz yıl önce İsianbul’a göçmüş Üs- küplü bir ailenin artık çoktan İstanbullu olan çocuğu Muhtar Kargılı, Kanaat Lo­ kantasını Ü sküdar’da açtığında yıl 1933’tü ve o zamanlar, ne motorunun her bir parçası ayrı markadan olan 1940 mo­ deli stropontenli dolmuşlar çalışırdı Üs­ küdar’a ne de artık o iskelelerden kalk­ mayan araba vapurları, henüz inşaatı baş­ lamamış olan İnönü Stadı’na cumartesi pazarları maç meraklılarını taşırlardı.

‘Tekkeler diyarı Üsküdar’ ile Kadıköy arasındaki bağlantı tramvaylarla sağlanır­ dı. Ahşap evleri ve köşkleriyle Üsküdar, henüz kırsal kesimin akınına uğrayıp, be­ ton yığını halinde de gelmemişti. Karaca- ahmet ile birlikte Üsküdar, insanda mis­ tik duygular uyandırır, geçmişi ve yaşa­ mın geçiciliğini anımsatırdı.

O zamanlarda, mayıs ayının mis gibi çi­ lekleri Arnavutköy’den, enginarlar Geb­ ze ile Bayrampaşa’dan, salatalıklar Çen­ gelköy’den gelirlerdi. Evlerle bahçeler, konaklarla bostanlar iç içe bu büyülü kentin içinde değişik yaşamlarını sürdü­ rürlerdi.

Ve o günlerde henüz ‘restoran’ rütbe­ sine erişmemiş olan lokantalar ile aşevle­ ri tencere yemekleri, Osmanlı mutfağının örnekleriyle dolu olurdu.

Artık ne Arnavutköy’de çilek tarlaları kaldı, ne bahçelerde erik ağaçları, ne Lan- ga’nın bostanları, ne de Bayrampaşa’nın enginarları.

Kanaat’i

Lokantalar restoran olurken eski ye­ mekler de anılarda kaldı.

Elbasan tavaları, ‘bumbar’ da denen kuzu ciğer sarmaları artık ender bulunur oldular.

Ama Üsküdar’daki ilk yerinden, Kısık- lı’ya giden yol üzerine taşınmış olan Ka­ nat Lokantası’nda hâlâ, elbasan tavasını, kuzu kapamayı, kuzu ciğer dolmayı (bumbar) kuzu armayı, soğanlı kebabı, her türlü dolmayı, 20 çeşit tatlıyı, 3 çeşit kompostoyu 7 çeşit makarna ve pilavı bu­ labiliyorsunuz. Pilavlar arasında, bizde pek tanınmayan Özbek Pilavı da var.

Kanaat Lokantası’na gittiğimizde Öz­ bek pilavını tatması için, Özbek bir aile­ nin çocuğu olan Kürşat Kutay’ı da götür­ dük. Kürşat Bey, pilavı iştahla yedi ve

Kanaat Lokantası’nın başarısı, yüzyıl­ dan fazladır lokantacılık yapan bir aile­ nin bireyleri tarafından işletilmesinin yanı sıra malzemesinin özenle seçilmesinden geliyor. Kimi yemekler köy yumurtasıy­ la yapılıyor. Zaman zaman taa Kandıra’- daki çiftliklere kadar uzandıklarını anla­ tıyor lokantanın şimdiki sahibi Fuat Kar­ gılı.

İçkisiz Kanaat Lokantası’nda ramaza­ nın seçkin tatlısı güllaçtan tadıyoruz. Ama üstünde gülsuyu yok. Soruyoruz; Fuat Bey gülüyor ve “Hep koyardık, ama artık insanlar istemiyorlar, isteyene veriyoruz” diyor. Fuat Bey’den su muhal­ lebisinin de artık yenmediğini öğreniyo­ ruz, tıpkı eski yağlar gibi...

Eee ne yapacaksınız, devirler değişiyor, damak tatları da... Ama eskinin devamı bugüne de ayak uydurmaya çalışan bir Türk mutfağından örnekler isterseniz Üs­ küdar’da meydanın hemen bitişiğinde Kı­ sıklı yolu üstündeki Kanaat L okantası­ na bir uğrayın derim. Ramazan’da iftar, sahur derken hemen hemen 24 saat kesin­ tisiz servis yapıyorlar.

Her gün sabahları da aralarında paça­ nın da bulunduğu 6 çeşit çorba sunulu­ yor. Daha iyisi can sağlığı! 4

—Evet, dedi, Özbek pilavı bu. Biraz Üs­ küdarlı olmuş; ama zarar yok. Kanaat Lo­ kantası her gün alt­

mış çeşit yemek çı­ karıyor. Ramazanda iftar saatlerinde iğ­ ne atsan yere düş­ müyor. Aym anda 200 kişinin yemek yiyebileceği büyük aynalı salon terte­ miz, garsonlar arı gibi servis yapıyor­ lar. Bu arada tam kırk kişi çalıştırdık­ larım da belirtmek isterim. Kanaat Lo­ kantasının tatlıları kadar dondurmala­ rı da ünlüymüş. Ya­ zın geçerken bir tat­ mak gerek.

Üsküdarlı dos­ tum Savaşkan’a Ka­ naat Lokantası’na gidip yazacağım ı söylediğimde karşı çıktı.

—Olmaz, dedi, oraya asıl patlıcan mevsiminde gide­ ceksin.

Sonra ekledi: —P atlıc an ye­ meklerinin hepsi ha­ rika, mevsiminde orada patlıcan ye­ mezsen tam olarak yazamazsın.

KANAAT LOKANTASI Üsküdar Tel: 333 37 91 ve 341 54 41

Ü s k ü d a r ’ d a k i K a n a a t L o k a n ta sı’ n d a bir R a m a z a n akşam ı...

M H U R İ V E T D E R G İ 7 N İ S A N 1 9 9 1 S A Y I 2 6 5

Referanslar

Benzer Belgeler

Nâzım 10 Eylül 1959'da Rusça kaleme aldığı vasiyetnamesinde, en değerli mirası olan eserlerinin telif hakkının üçte ikisini karım Münevver ve oğlum Mehmet'e diyerek

The diagnosis may be made in the postpubertal period on the basis of clinical and hormonal findings accompanying amenorrhea, a karyotype analysis of 46 XY with a female phenotype

The removal of iodine as a function of shaking time at different initial iodine concentrations and different pH (Temperature: 25°).. Tuğrul of Nuclear Science and

5.Alt Problem: Özel eğitim okullarında çalıĢan, alan değiĢikliği yoluyla özel eğitim öğretmenliğine geçen sınıf öğretmenlerinin tükenmiĢlik düzeyi ve yaĢam

zen Âşık, bazen Şatıroğlu, bazen de Veysel efendi diye çağırırlar, nedense kimse Veysel bey de­ mez,.. Veysel’in Sivrialandakl adı İsa Veysel Emmi, ama

Kocası, daha karısının ce­ nazesi kalkmadan, onun yerini al­ mağa hazırlanan bir arkadaşile, bo­ zulan işlerini düzeltmek için yeni bir Ankara seyahatine

Vaktile, benim de kalem yar­ dımımla milliyetçi “Turan,, gazete­ sini çıkarmış olan Zekeriya Beyin Türk ordusunu, Türk milliyetper­ verlerini ve Türk

Ney ve nısfiyeyi, mest olduğu demlerde; gelişi güzel, fakat bir bahçeden rastgele toplanan çiçekler gi­ bi, hoş çalar ve ayık olduğu zamanlarda ise; değil