• Sonuç bulunamadı

Hacı Bekir yaşasaydı!

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hacı Bekir yaşasaydı!"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

r. yaşasaydı!

İşte, Doğan Şahin’in bir Ada turu.. Jet-skiyle her turlu “numarayı” yapabilen bu “ihtiyar delikanlryı” Ada

yolcuları çok seviyor... Eski bir yüzücü olan Doğan Şahin, geçen yıl Mersin- Girne arasını da jet-skiyle geçmiş..

Doğan Şahin, Lokumcu Hacı Bekir’in

damadı.. 65 yaşında.. Bir yandan Hacı

Bekir müesseselerini yönetiyor, diğer

yandan da haftanın dört günü, Ada

vapurları arkasından, Ada yolcularına

el sallayayıp jet-skiyle dolaşıyor..

N E B İ L Ö Z G E N T Ü R K

Doğan Şahin, beş yıl önce kaybettiği eşi Aliye ve kızları Hande ile Nazlı’nın arasında..

D

ünyaca ünlü ’’lokum cu- m uz” Hacı Bekir, şimdi yaşasaydı ve dam adını bu h a ld e g ö rse y d i ne derdi acaba?

Birinci ihtimal; ’’Aferin benim akıllı damadım. Biliyorsun, sağ­ lam kafa sağlam v ü cu tta b u lu ­ nur. Sen böyle devam et. Gez, eğlen, spor yap ki, bu yaşta zin­ de kalasın?” diyebilir..

İkinci ihtimal; ”A benim akılsız dam adım . Ben, 120 yıl uğraşıp didindim, İyi lokumlar, iyi şeker­

ler ürettim . Ve dünyanın bir ucu­ na kadar nam ım yürüdü.. İşleri sana em anet ettim. Ama, sen lo- kum haneyi bırakıp, Jetsıkı mı, Jetziki mi nedir, işte onunla gece g ü n d ü z eğ le n iy o r, s p o r yapıp d u ru y o rs u n . Bu y a şta n s o n ra spor senin neyine be damadım! Sen de benim gibi Hacı olup, gü­ zel güzel evinde otursana be ya!” da diyebilir..

Ya da hiçbir şey demez, sadece başını sallardı..

Neyse, şaka bir yana, gerçekten

de rahmetli Hacı Bekir, Osmanlı döneminde başladığı lokum üreti­ m ine Cum huriyet Türkiye’sinde de devam etm iş, Türk lokum u­ nun, Boines Aires’te bile tanınma­ sına neden olmuştu biliyorsunuz..

Hayatta bir tek kızı olan Ali Mu­ hittin Hacı Bekir’in, şimdi şekerle­ me fabrikası ve dükkanlarını yöne­ ten damadı Doğan Şahin de, en az onun kadar “ünlü” olma yolunda..

Ama bu ün, şek er ve lokum üretim inde değil, “Dedeler kata- gorisinde Dünya Jet Ski Şampiyon­ luğu” belki de...

Kim bilir, hiç belli olmaz.. Bu il­ ginç “üne” kavuşur mu kavuşur.. Çünkü 65 yaşındaki Damat Bey, bu konuda çok iddialı...

Jet Ski’ye, o denli kaptırmış ki kendini, gece-gündüz, yaz-kış de­ meden ata biner gibi jet Ski’ye bi­ niyor ve “O ada senin, bu ada be­ nim” dolaşıp duruyor..

Şaka değil, haftada birkaç gün Adalar’ı turluyor Doğan Bey, hem de vapurların ardından, düşe kalka dur durak demeden..

Bunu, Ada yolcularına “hava ol­ sun” diye değil, kendine “zor ol­ sun” diye yapıyor..

Çünkü, durgun ve dalgasız su­ da yapılan jet-ski, bir süredir 65’lik delikanlıya

keyif vermemeye başlamış.. O da vapurun geride bıraktığı haşin dalgaların arasında “oynaşmaya” karar vermiş...

Bugünlerde “bir tatlı hava” al­ maya, Büyükada ya da Kınalı’ya gitmek isterseniz, bilin ki, vapurun g ü v e rte sin d e n baktığınızda bir yaşlı adamın “zorlu” mücadelesine

rastlayacaksınız..

Bu “ihtiyar delikanlının yüzün­ deki mutlu ifadeye ve yaşamdan nasıl keyif aldığına tanık olacaksı­ nız..

Fotoğraflardan da anlaşılacağı üzre, birçok Ada yolcusunun, bu sevimli adamın yaptıklarına önce gülümseyip sonra da gıpta ettiği gibi, siz de aynı duygulan yaşaya­ caksınız..

Neyse, sözün kısası, “İnsanoğlu her yaşta çılgın olabilir” derler ya atalarımız, işte bizim Doğan Bey de, g ençliğinin b ah arındayken başladığı, ancak iş hayatına girince ara verdiği “çılgınlığına” 60’ından sonra yeniden dönmüş anlayacağı­ nız..

Şimdi, diyeceksiniz ki, gençli­ ğindeki “çılgınlık” nedir?

Eee, müsade ederseniz, başın­ dan anlatalım ki, öykümüz tamam olsun...

Evet, efendim , Doğan Şahin, namı-diğer “Hacı Bekir’in damadı” aslında doğuştan denize tutkun bir adam..

Daha 15 yaşındayken Boğaz’ın serin sularında yüzme yarışlarına, uzun soluklu maratonlara gire çıka yüzme dünyasına dalmış..

İstanbul Teknik Üniversite’si- nin “Demirel ve Erbakan sonrası” kuşağından olan Şahin, Üniversi- te’nin hem futbol hem de yüzme takımındaymış.

İnşaat Fakültesi’nde okurken Sirkeci’de babasına ait bir kıyı ote­ linin önünden Büyükada’yı kadar yüzerek ilk “çılgınlığını” gö ster­ miş...

Yetinm em iş, bir de Adadolu

Kavağından başlayarak “akıntı isti­ kametinde” yine Büyükada’ya yüz­ müş..

Tabii, o yıllarda yani 1950’lerin başında böyle riskleri kim alır Do­ ğan Bey’den başka?

O yüzden bol bol gazetelere haber olmuş..

Yine yetinm em iş, ve M anş’ı geçmeyi kafasına koymuş...

A ntrem an, sp o r, b e sle n m e, ısınm a derken, birkaç yıl sonra “Paris-Londra arasındaki yarışma­ ya aday olmuş..

Yarışma günü gelip çattığında “Acaba?” diye sormaya fırsat kalmadan kendini İngiliz sahille­ rinde bulmuş...

O güne kadar Manş’ı g eçen Türk yok m uy­ muş?

Varmış ama Ersin Ay­ dın isim li bu yüzücü Londra-Paris arası yüz­ müş, yani daha kısaymış mesafe..

Doğan Şahin, 14 saat 21 d akikada g eçtiği Manş b a şarısın ın , bir kez daha egale edilme­ diğini ve hala bu reko­ run kendisine ait oldu­ ğunu söylüyor...

Şimdi, o günleri ye­ nid en hatırlayınca kıs kıs gülüyor Doğan Şa­ hin ve bakın nasıl anlatı­ yor?

“D oğrusu çok z o r­

du.. M anş’ın en tehlikeli deniz ürünü deııizanalarıydı, çarptığıo zaman ölüm e kadar yolu vardı. Birkaç defa sıyırdı ama zor atlat­ tım.. 14 saat boyunca sadece su ve glikoz almak zorundaydım. Başka bir şey yiyemezdim yoksa şişer­ dim. Durmak da mümkün değildi. Hem yüzüyor hem de glikoz alı­ yordum. O zamanlar damat değil­ dim ama glikozları Hacı Bekir’den almıştım. “

Evet, Manş re k o ru n d a n ve Türk gazetelerinin kendisiyle ilgili “başarı” haberlerinden sonra Do­ ğan Bey, yeniden okuluna d ö n ­ müş ve kısa bir süre sonra da

irışa-Manş Fatihi

Doğan...

İstanbul Teknik Üniversitesl'nde öğrenciyken ve henüz Hacı Bekir'e damat olmamışken

Paris-Londra arasını 14 saatte geçmiş Doğan Bey.. Rekoru hala egale edilememiş.. 0 günkü yerli ve yabancı gazeteler kendinden epeyce bahsetmiş..

at m ühendisi olarak m ezun ol­ muş... Bir yıl kadar Üniversite’de araştırma görevlisi” olarak çalıştık­ tan son ra serb est m ü teahhitlik yapmaya başlamış..

Fakat m üteahhitlikte de gözü yokmuş ki, karşısına Hacı Bekir’in kızı çıkınca bütün işleri hatta yüz­ meyi bile bırakıp “lokum d ü n ­ yasına atmış kendini..

Bu Osmanlı ailesine damat ol­ muş Doğan Bey ve uzun yıllar ka­ yınpederi ile birlikte yürütmüş iş­ leri tabii ki..

Taa ki 1974 yılında Ali Muhittin Hacı Bekir Bey vefat edene kadar..

Doğan Bey, eşi Aliye Hanım’ın

[ da yardımıyla “Hacı Bekir’in adına halel getirm eyecek ama fazla da büyümeyecek bir biçimde şirketi yönetmeye devam etmiş.. Ki hala yönetiyor. Üç şube, bir fabrika ve çe şitli gayrı m e n k u lle r D oğan Bey’in iş dünyası..

Fakat, beş yıl önce eşinin vefatı çok sarsmış Doğan Şahin’i ve ken­ dine işin dışında bir uğraş aramış..

35 yıl önceye yeniden dönme­ ye karar vermiş, yani yüzmeye...

Hem de bir kez daha M anş’ı geçm ek için, hem de 60 ’ından sonra..

Yine antreman, ısınma, beslen­ me ve hatta Sirkeci’den Kınalıa- da’ya kulaç atma..

Ama bir gün evde çalışırken ba­ şını dem ir bir direğe vurmuş ve kanlar içinde hastaneye gitmiş... Birkaç aylık tedaviden sonra iyileş­ miş fakat, bu arada “Manş hevesin­ den” vazgeçmiş..

M anş’dan u m u d u n u kesm iş ama denizden asla..

Bir jet-ski satın alıp Ada’daki yazlık evinin önünde turlar atmaya başlamış.

Bu turlar evin önünden, iskele önlerine, derken Boğaz önlerine kadar varmış..

Yazının başında da anlattığım gibi, Vapur arkalarından gitmeler, parende atmalar, “Nasrettin Ho- ca’nın eşeği” misali ters binmeler ve geçen yıl başardığı Mersin-Gir- ne arası “bir uzun yolculukla” de­ vam etm iş Doğan Bey’in jet ski sevdası..

Evet, gerçekten jet skiyle Mer­ sin- Girne arasını 3 saat 32 dakika­ da almış Doğan Bey... Kuzey Kıbrıs

halkı çiçeklerle karşılamış kendisi­ ni..

“Kıbrıs Fatihi” olarak İstanbul’a döndükten sonra, tabii ki yine dur durak dememiş...

O günden bu yana, kışın dondurucu soğuğunda bi­ le haftada üç ya da dört gün, sırtına “özel giysile- ri”ni geçirip azgın dal­ galarla boğuşmaya de­ vam ediyor... * * Sayfamızda g ö r­ düğünüz bu fotoğ­ raflar, so ğ u k b ir Ş u b at g ü n ü n d e çekildi. Paltoları­ m ızla bile ü ş ü ­ d ü ğ ü m ü z b ir gündü.. Ama D oğan Şahin, g ö z ü m ü ­ zün içine baka ba­ ka saatlerce sudan çıkmadı o gün. Su­ yu terkettiği sıralar­ da da, soğuk bir duş alıp, bir de evinde bir kah­ ve içtikten sonra yeniden Ada kıyılarına ve v a p u r diplerine doğru yola ko­ yuldu.

Ada sakinleri ve vapur yolcuları, hep el sallıyor­ lardı bu yaşlı ama sağlıklı, çelik vücutlu adama..

Evet, izlenimlerimizi aktardık, fotoğraflarımızı da yansıttık..

Ne dersiniz, rahmetli Hacı Bekir yaşasaydı ne derdi acaba?

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Verim kalibrasyonu yapılmış ve kursun korunak içine alınmış bir Nal dedektörü ile düşük aktivitedeki deniz ürünlerinde K50000 saniyelik bir sayım sonrası

Zaman içerisinde İstanbul'da yeni yeni gelişen restoranlarla rekabet edemeyince Abdullah Efendi Lokantası da kapısına kilit vurmuştu.. Sonra burası, arsasıyla birlikte o

“ New Music for Contrabass” adlı plak çalışmasının kapağı da olan Adnan Çöker, 1973 yılında açtı­ ğı bir sergideki müzik düzenleme­ sini şöyle anlatıyor:

yatroları dahil) çok daha sığır, çok daha açık, cinsiyet hayatım doğrudan doğruya ilgilendiren kinayeler, hareketler ve sözlerle dolu başka oyunları da bu

O k u yu cu ları pek değil ama, gazetecilerin 68’liler ku­ şağı onun, anası tarafından doğurulmuş bir harika çocuk değil de, babası tarafından “harika”

Çünkü düne kadar Mehmet Bar- las'ın kaleminden olmadık hakaretlere uğrayan D em irel, bundan böyle aynı sütunda ne müthiş bir siyasetçi, ne ka­ dar ileri

Bu ilk cemaatin üyeleri, bir yandan kendi iç bünyelerinde fert ve cemaat olarak aynı dinî inanç merasim ve ibadetleri icra ederek birbirlerine daha bir kenetlenirken diğer

Yapılan çalışmalarda bilinen morbilliviruslarla ya- kın ilişkili fakat ayrı sınıflandırmada yer alan deniz memeli morbillivirusları tespit edilmiş; fokgillerde phocid