• Sonuç bulunamadı

Ressam olacak çocuk

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ressam olacak çocuk"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

EM

j

TS

Evvel Zaman İçinde

Bedri Baykam babası Suphi

Baykam’la.. Arkada ise Bedri’nin o

yıllarda yaptığı bir tablosu..

“Yurtta şöhret, cihanda şöh­ ret” çağrışımı yaptıracak ne­

fis bir broşür hazırladı ve... ^ Ankara’ daki Fransız B k Kültür Merkezi’nde açtı- ğı “ Bedri Baykam Re- A sim Sergisi”nin daveti- ÇÇ® y e le riy le birlik te bu broşürü, tüm davetlile- H re gönderdi,

ş' Sergi davetiyesiyle H birlikte Bedri'nin ulus-

lararası bir sanat kimli- ^ ği niteliğindeki bu bro­

şürün gönderildiği da- . vetlilerden biri de, ismet İnönü idi.

Eeee... Atatürk hayatta olsaydı, başarısıyla onun gözlerini yaşarta- İ H H cak denli sanatçı olan Bedri, Atatürk’ün ha- yatta olan en yakın ar- Hg0Pİ kadaşı İsm et İnö-

nü’yü hiç mi etkile- meyecekti?

Heyecandan ağlamasa da, Bedri’nin resimlerine baktık­ ça tahtaya vurup, “Şeytan ku­ lağına kurşun... Nazar değ­ mez bu çocuğa inşallah” de­ mese de İsmet İnönü, etkile­ nir ve sergiye gelirse...

Suphi Baykam’ın keyfine değmeyin işte o zaman.

İsm et İnönü, B ed ri’nin sergisine gelmekle, Bedri’nin ressamlığını da, harikalığını da onaylamış sayılacaktı ve...

Hedefine varmış bir Suphi Baykam’ı, maraton yarışında ipi göğüsleyen bir atlet gibi rahatlatmış olacaktı.

. ★ ★ ★

ism et İnönü o günlerde, aynen Sakıp Sabancı’nm bu­ günlerde uyguladığı “sosyal politika”yı uyguluyordu ve bu politika gereği, davet edil­ diği hemen her yere gidiyor­ du.

Gazeteciler de şimdi Sakıp Sabancı’nm her adım atışının ve her el kol hareketinin fo­ toğraflarını nasıl birbirleriyle yarış ederlercesine bir co ş­ kuyla çekiyorlarsa, o günlerde de ismet İnönü’nün el kol ve ayak bacak hareketlerinin fo­ toğraflarım o denli içtenlikli bir coşkuyla çekiyorlardı.

Bedri’nin sergisine geldi­ ğinde kendisinden bir de kur- ► ► ► Bu yazıların

hem en h em en herbirinden b i­ rer ikişer cümle okuyabildik. On­ ları okuyabilme­ yi de, eksik o l­ m asın, Suphi Baykam ağabe­ yim ize b orçlu - yuzdur. “Bak, Gazet- te de Geneve ne yazdı Bedri’nin g j sergisiyle ilgili yazısın d a” d e ­ yip, fo to k o p isin i özel olarak büyülttü­ ğü bir cümle gösteri­ yordu:

“Alışılagelmişin dışında bir olayla karşı karşıyaydık dün G aleri Al- bert’te...” Suphi Baykam, Bedri’nin o yıllarda­ ki sergileriyle ilgili olarak yayınlanan ve aşağı yukarı he­ men hem en tümü, “alışılagelmişin dı­ şında karşılaştıkla­ rı olayın” şokunu belirten yazıları gös­ terip, gösterip, “Ba­ tının resim sanatı dünyasını altüst et­ ti bizim bacak ka­ dar B edri... Tüm eleştirmenlere, kü­ çük dillerini yuttur­ du bizim kerata...” sözüm ona kendi şaş­ kınlığını da belirtiyor, ayrıca “Ah rahmetli Atatürk hayat­ ta olacaktı da, dört yaşında­ ki bir Türk çocuğunun Batı ülkelerinde kopardığı bu sa­ nat fırtınasını görecekti... Heyecandan, inanın, gözleri yaşarırdı Atatürk’ün” diye­ rek, dipten dipten, Bedri’yle bir yandan övünüyor, bir yan­ dan da onun harika çocuklu­ ğu yanısıra bir de artık ulusla­ rarası kimliğine bir damla da­ ha inandırmaya çalışıyordu, yerli basını...

★ ★ ★

Suphi Baykam, hem dün­ ya basınından, hem de bizim yerli basından alınan özel cüm lelerle Bedri hakkında

|edri Baykam

anasının dünyaya

getirdiği değil,

babasının

gündeme

getirdiği bir

harika çocuktur..

gönüllü olarak, “Basınla İliş­ kiler Uzmanlığı” yapıyordu.

“Şu çizginin şuradan kı- vırılışına bak, Allâhaşkına” diyordu, Bedri’nin kovboyla­ rından birinin şapkasını gös­ terirken...

Ya da o yaşlarda herhangi bir çocuğun rahatlıkla çizmiş o la b ile ce ğ i koşan bir atın ayaklarını gösterip, heyeca­ nından tir tir titriyordu:

“Henüz üç yaşında ama, şu atın ayaklarına verdiği biçime bak, Allah’ ını sevi­ yorsan” diyordu “ Bak, bak, atın bileğindeki şu harekete bak... Nasıl da ifade ediyor hız kavramını, değil mi?”

Bu içtenliği ve bu seve­ cenliğiyle Suphi Baykam, oğ­ lunun hem olağanüstü oldu­ ğuna in a n dığı y eten eğin i övüyor, hem de “değil mi?” sorusuna karşısındaki kişi­ den beklediği yanıtla, oğlu­ nun yeteneğiyle ilgili kişisel görüşüne taraftar da kazan­ maya çalışıyordu.

Büyük Millet Meclisi nde hemen hergün birlikte oldu­ ğu g a zetecilere oğlu B ed­ r i’nin bir gece önce yaptığı son resmini anlatmayı Suphi Baykam bir alışkanlık duru­ muna getirmişti.

Suphi Baykam’dan oğlu Bedri’nin son resmini dinle­ mek de, gazetecilerde yeni bir alışkanlık oluşturmuştu.

Suphi B aykam ’ m Bed- ri’den söz etmediği gün yaşa­ mımızda bir boşluk duyuyor ve gerçekten merakla soru­ yorduk:

“Hayrola Suphi Ağabey?” diyorduk “Bedri hasta filan değildir, inşallah...”

Suphi ağabey, öylesi n ender günlerde bizi he- 1 men rahatlatıyordu:

“Yok, yok, hasta değil” diyordu “Ana okulundaki i öğretmeni, onar tane ku­ ru fasulyeyi kırmızı, ma- % vi, yeşil ve sarıya boyama 1 ödevi vermiş... Yavrucak 1 bütün geceyi o fasulye ta- | nelerini boymakla geçirdi de, dün gece o nedenle re- 1 sim yapamadı...”

Kimi bekar arkadaşlar I ise, hergün Bedri’nin re- 1 simlerini dinlemekten sı- 1 kılıyorlar ve bu duyguları- I nı kendi aralarında konu- I şurlarken birbirlerine de I söylüyorlardı.

O zaman ise, m eslek i ağab ey lerim izd en biri, I ağabeylik kulak çek m e I görevini yerine getiriyor- I du:

“Hişşt, sus bakiiim... I Öyle büyük konuşma...” diyordu “Yarın öbiirgün sen de baba olacaksın...”

★ ★ ★

Suphi Baykam, önce ken­ dini inandırdığı, daha sonra da gazetecileri inandırdığına inandığı oğlunun harikalığı- na, dünyanın yedi düvelini de inandırmak istedi.

Ve milletvekilliği sıfatının da yardımıyla sıcak ilişkiler kurabildiği önce İsviçre’deki, daha sonra Fransa, daha da­ ha sonra İngiltere ve en daha sonra da Amerika’daki Tür­ kiye Büyükelçileri nin des­ tekleriyle önce kendinin, ar­ dından küçücük Bedri’ nin, bu ülkelerdeki resim galerile­ rinden birkaçının sahipleriyle tanışmasını sağladı.

p e d ri, dış ülkelerde açtığı sergileriyle adından sıkça bahsettirmiştL

3? smet İnönü elinden tuttuğu Bedri Baykam 'ın sergisini açıyor ve yaptığı

resimleri onunla birlikte inceliyor.. Ve ister inanın, ister inan­

mayın, bu galerilerden bir iki tanesinde, Bedri’nin çocukca çızıktırma tekniğiyle yaptığı atlı, kovboylu, kızılderili re­ simlerinden birer sergi bile açtı.

Batılılık kültürleri ve ter­ b iyeleri g ereği tüm sanat olayları karşısında özel bir duyarlılık gösteren o ülkeler­ deki meslekdaşlarımız. atlı, kovboylu, kızılderili çızıktır- malardan da oluşm uş olsa, Bedri’nin bu eserleriyle de il­ gili eleştiri yazıları yazdılar.

Yazılarının başından so­ nuna kadar neler yazdılar, ne­ ler dediler, neler demek iste­ diler onları pek göremedik, öğrenemedik ama...

Ama, sana, bana, şuna, bu­ na değil... Sadece babası Sup­ hi Baykam ’a belli olm uştu onun “ressam olacak çocuk” olduğu...

Bedri’nin babası Suphi Baykam, zaman olmuş, doğ­ duğu A dana’dan, zaman ol­ muş, doyduğu İstanbul’dan seçim kazanabilmiş bir millet­ vekiliydi.

Üç dört yaşındaki oğlunun çızıktırdığı, karaladığı atları, kovboyları gördükçe milletve­ killiğini unutuyor, kendinden geçiyor, transa giren bir med­ yum inanm ışlığıyla oğluna

Ç

ok kişinin doğm a “harika ço­anadan cuk” sandığı ressam Bedri Baykam var ya...

O k u yu cu ları pek değil ama, gazetecilerin 68’liler ku­ şağı onun, anası tarafından doğurulmuş bir harika çocuk değil de, babası tarafından “harika” yapılmış normal bir çocuk olduğunu yakından bi­ lir.

B u günkü “ H arika R es­ sam” Bedri Baykam, hiçbir zaman dünkü “anadan doğ­ ma” harika çocuk olmamıştır.

Çünkü çok kişinin sandı­ ğının aksine Bedri Baykam, anası tarafından dünyaya ge­ tirilen bir harika çocuk değil, babası tarafından gündem e getirilen bir harika çocuktur.

Hani, Barış M anço’nun “Adam Ölacak Ç ocu k ” ları, mikrofon karşısında söyledik­ leri şarkılarından belli oluyor­ lar ya...

“ R essam olacak Bedri Baykam” ise, daha üç dört yaşlarındayken, eline geçirdi­ ği kağıt parçalarına çızıktırdı- ğı atlarından ve kovboyların­ dan belli olmuştu...

(2)

Star^fj

Evvel Zaman İçinde

► ►►

delayı kesip, sergiyi açması rica e d ilin ce, İsm et İnö­ nü’nün “evet”i, Suphi Bay- kam’m yıllar süren çabaları ve Bedri’nin şöhreti için bir çeşit temel atma töreni yerine geçti.

Sergide ismet İnönü’yle birlikte çekilen fotoğrafları gazetelerde boy boy yayınla­ nınca Bedri Baykam artık, “Yurtta ressam, cihanda res­ sam” olma yörüngesine otur­ muş da oldu.

★ ★ ★

Tüm dostluğunu ve hatırı­ nı ortaya koymasına karşın, yıllardır Bedri’yle bir röportaj yapmamı sağlayamayan Sup­ hi Baykam, oğlunun İsmet İnönü’yle fotoğraflarının ya­ yınlandığı gazeteleri gösterip, bu kez ise “Bedri’yi ressam saymamakta daha fazla di- renmezsin artık” iddiasıyla üzerime gelince, daha fazla kaçamadım.

“Tamam Suphi Ağabey” dedim “ İster yarın, ister öbürgün... Sizin için ne za­ man uygunsa gelip, Bedri’yle röportaj yapmaya hazırım.”

Bedri’yle görüşmek üzere evlerine gittiğimde, bir hari­ ka çocukla röportaj yapmaya kalkışan her gazetecinin başı­ na gelebilecek bir olay, benim de başıma geldi.

Evde harika çocuk yerine, harika ço cu ğ u n babası ile

karşılaştım.

“Hani randevumuz vardı Bedri’yle, Suphi ağabey?” dedim “Hani Bedri bu saatte bizi bekleyecekti evde?...”

Suphi Baykam , “Am an yavaş” demek istercesine el­ lerini kaldırdı, sesimi alçalt­ mamı istedi:

“ Sıkmamak için üstüne varmıyoruz” dedi “Size ran­ devu verdiği saatte canı, so­ kakta arkadaşlarıyla çelik çomak oynamak istedi. Biz de üstüne varmadık. (Peki yavrucuğum, git oyna) de­ dik...

Ne yapalım, dünyanın en tanınm ış pedagoglarının tavsiyesi, bu... Onların tavsi­ yelerine göre hareket ediyo­ ruz...Kesinlikle üstüne var­ mıyoruz...”

Saçlarımın dipleri yine ka­ şınmaya başladı:

“O halde biz ne yapacağız şimdi, Suphi ağabey?” de­ dim “ Kaç yıl üstüne B ed­ ri’yle bir röportaj yapalım dedik, önce randevumuzu al­ dık, şimdi de havamızı alıyo­ ruz.”

Suphi Baykam, Bedri’nin babası olduğunu bir kez daha kanıtladı:

“Ben seni eli boş gönderi- rir miyim, buradan?” dedi “İstediğini sor, onun yerine ben yanıt veririm sana...”

★ ★ ★

Bedri’nin şimdi sekiz mi,

yoksa yedibuçuk yaşında ol­ duğunu sormak istedim, fa­ kat sorum ağzımdan çıktı, ha­ vada kaldı.

“Bedri, Türk resim sana­ tını Türkiye sınırları dışına çıkarmayı başaran ve dışar- da bu sahada, Türkiye lehin­ de propaganda yapan tek Türk sanatçıdır...”

Suphi Baykam kahvesin­ den bir yudum alırken, fırsat fırsattır deyip, sözü de ben al­ dım:

“Bedri...”

Suphi Baykam kahvesini bıraktı, yine sözü aldı:

“ Evet, Bedri’ nin bugün hem Dışişleri Bakanlığı’nda, hem de Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nda birer dosyası vardır... Bu dosyalarda, dün­ ya basınında Bedri hakkında çıkan yazılar bulunmakta­ dır.

Daily Mail, Daily Teleg­ raph, D aily M irror, Daily Sketch, D aily News, W as­ hington Post ve adları şu an­ da aklım a gelmeyen daha birçok gazetenin, hata affet­ mez kritiklerinin Bedri hak- kmdaki yazıları yeralmakta- dır o dosyalarda... Sonra, A m erik a’ nın Sesi de Bed­ ri’yle bir röportaj yayınladı. Bu yetmiyormuş gibi, Ameri­ ka’nın tam 26 tane televiz­ yon istasyonu, toplam 70 ka­ nal üzerinden, Bedri hakkın­ da program yayınladı. Hem

de, (H aftanın en önem li olayı) saatinde...”

★ ★ ★

Bugünkü “Harika res­ sam” Bedri Baykam, başta da söyledim ya, asla dünkü “Harika çocuk” değildi.

Bedri anasının dünyaya getirdiği değil, babasının gündeme getirdiği bir “Ha­ rika çocuk” olmuştur, hep.

Yıllar geçtikçe çalışma­ larım atlardan, kovboylar­ dan, kızılderililerden kur­ tarmış, resmin daha ciddi boyutlarına yönelmiştir.

Bedri’nin “Ressam Bed­ ri Baykam” olacağı, çocuk­ luk günlerinde babasından belliydi.

Yıllar geçtikçe şimdi hak vermek geliyor kişinin için­ den, Suphi Baykam’a...

Çocukluğunda Bedri’yi en iyi tanıyan kişi, o imiş meğer...

Ya da... Bir ___________ kişiye bir şeyi

kırk kez söy ­ lersen, sonun­ da kişi gerçek­ ten o şey olu­ y orm u ş, d e ­ mek ki... " É

m

M ete

m

A K Y O L

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

İzolatların fenotipik identifikasyonu sonucunda süt örneğinden elde edilen izolat, Brucella abortus biyotip 1, taze peynirden elde edilen izolatlar ise Brucella melitensis biyotip

diği Uluslararası Evlenme Cüzdanı’na Derya Ar- baş’ın doğum yeri Los Angeles ve adı da Derya Zerrin Berti olarak yazılırken, “Dilan” filminin senaristi

Hakikî münevverin şuur ve vic danmda hakikat aşkiyle insanlık ve yurt sevgisi hiçbir zaman bir biriyle tezada ve ihtilâfa düşmez.. O, hakikat uğurundaki

K ırım lı Rahmi.. Pad i-, âh yerine oturup düşünceye dalar. Bir müddet sonra. Ayasojya Vaizi ispiri Zade M ehm ed E fen di ile eski İstanbul Kadısı Arnavud

On bir (%35.5) olguda ise LK tanısı klinik/radyolojik olarak konuldu. LK'nın kesin tanısı sitopatolojik olarak konur. LK tanısında bronkoskopik yöntemler oldukça etkindir.

Şimdi de ödül almak sırası Demirtaş Ceyhun’da. Bir değil, hem de

ğunu anladığımız bu eserden sonra haşatı sâniih baban, ken­ disini ordu hizmetine vermiştir; zira süleyrrianiyenin baban ailesinden olan basan sâmih, bağdat

As a result, a strongly statistically significant negative long-run effect of shadow economy on FDI was found for both the entire panel (i.e., group average