GÖLGE ADAM
31 M AYlS -7 H A Z İR A N 1988HAFTALIK CESUR GAZETE
200 LİRA HALKIN YANINDA, HAKLININ YANINDA SIYASI GAZETE
asımca
Güneş Gazetesinden aniden ayrılmak zorunda kalan ünlü gazeteci...
“Mehmet Barlas Olayı "tın
■
II
II
II
■
■
^
içyüzünü açıklıyoruz
W “Patronum M.Ali Yılmaz’a karşı kalleşçe davranmadım.
^
Sırasında kendi imzamla O’nu korudum. Tatil yapmadım.
39 derece ateş ve 6 tansiyonla bile, hasta hasta çalıştım”
y
“Başbakana, belediyelere, hükümete, doktorlara karşı mangalda kül bırakmayan çok
efe yöneticilerden bazıları, patronları karşısında süt dökmüş kedi gibi davranıyorlar...”
A “Kemal Ilıcak, gazetesinin bana açık olduğunu söyledi. Teşekkür edip çalışmak-
w tan onur duyacağımı belirttim. Ancak yorgunum ve 1.5 ay dinlenmem gerekiyor”
İki yıla yakın süre Genel Yayın Müdürü ola rak yön ettiğ i Güneş G azetesi'ni belirli bir çizgiye getirdiği sırada, aniden ve hiçbir açıklama yapma gereği duymadan, görevinden ayrılmak zorunda kalan Gazeteci-Yazar M ehm et Barlas'ın bu davra nışı, tüm basın camiasımn yanısıra, iş çevrelerin de de çeşitli biçimde yorumlandı.
Konuya açıldık getirm ek ve zihinlerdeki m e rakı giderm ek amacıyla M ehm et Barlas'la bir söy leşi yaptık. Sorularımız ve Sayın Barlas’ın içten likle verdiği cevaplar şöyle:
— Sayın Barlas... İki yıla yakın süredir yönettiğiniz “ Güneş” Gazetesi’nden bir an da ve hiç duyumsuz ayrıldınız. Neden ve na sıl oldu bu?
—Önce nedenini anlatayım. Bu, tamamen ki şisel bir anlaşmazlık ve “ Güneş” Gazetesi’nin sa hibi Mehmet Ali Yılmaz üe benim, basma bakış açı larımızdaki farktan kaynaklanan bir olaydır.
Ben bütün çabamı harcayarak "G üneş” i yerleşik ve seçkin bir gazete niteliğine sahip kılmaya çahşıyordum. Ama bir yandan da “ Acaba bu işi1 artık bitırsem mi” diye her an dü şünüyordum. Meğer Mehmet Ali Yılmaz da aynı şeyi düşünü yormuş ki, o erken davrandı. Ben Side’de bayram tatili yapar ken, İstanbul’daki evime “ Artık birlikte çalışamayacağız” di ye mektup göndermiş...
—Yılmaz’la sizin, basma bakış açınızdaki fark lar nelerdir?
—Ben artık yaşı 45’i geçmiş ve 20’yi aşkın yıldır basında çalışarak, bazı töreleri benimsemiş bir gazeteciyim, örneğin, mesleğimi yaparken, önce mesleğin evrensel kurallarım çiğne mekten korkarım. İkinci korkum da, okuyucuma kötü bir ürün sunmak, kalitesiz, kokuşmuş bir gazete vermektir. En son ola rak, patrona bakarım. Acaba patron mutsuz mu, tatminsiz mi, diye... “ Giineş” te de böyle davrandım.. Oysa patron sürekli mut suzdu. Gazetede çahşanlar ve okuyucu, galiba mesleğin kötü olmayan bir ürününü paylaşmaktan ötürü mutsuz değillerdi.. Ama “ Güneş” in sahibi mutsuzdu.
—Mutsuzluğun sebeplerini tahlil ettiniz mi?
—Birincisi, “ Giineş” in sahibi, ayn dünyanın insanıydı. Yani patron, ya da emekçi olarak mürekkep koklayıp, buna tutul muş bir kişi değildi. İkincisi, yazılı basımn içinde bulunduğu mali kriz ve tiraj darboğazı “ Güneş” i de etkiliyordu.
— “ Güneş” e başlarken bunları bilmiyor muydunuz?
—Tabii biliyordum. Bu yüzden Mehmet Ali Yılmaz’la ça- bşmaya başlarken, uzun uzun konuştum. Gazetecilik bir sürat koşusu değil bir maratondur, dedim. Kısa sürede yüksek tiraj mümkün değildir, olsa da kalıcı olmaz, dedim Önemli olan oku yucunun gazeteye güvenmesi, çakşanlann gazeteye inanması dır, dedim. Bu hedeflere iki yıl sonra yaklaşabiliriz, dedim. Söy lediklerimi de “ GUneş” e başladığım gün kendi sütunumda açık açık yazdım.
“M. Ali Yılmaz, ben Özaf ı
tutarken de, eleştirirken de mutsuzdu”
—A m a işte iki yıü doldurmadan, “ Güneş” i bı rakmak zorunda kaldınız...
—Evet... Ayrıca zor bir dönem yaşadım. Türkiye’deki enf lasyon ve Özal-Basın kavgasına dayalı kağıt zamları, bizi de vurdu. Çahştığım 18 ayda, tam beş kez gazete fiyatım artır dık. İşe başladığım gün “ Güneş” 100 liraydı. Şimdi 300 lira.. Tirajı her 200 bin dolayına oturttuğumuz gün, yeni zam yap tık ve tiraj yine düştü..
—Yani Mehmet Ali Yılmaz’ın mutlu olmama sı için sebepler vardı?
—Tabii vardı.. Am a mutlu olması için sebepler de fazlay dı. “ Güneş” etkin bir gazeteydi.. Saygındı. G orbaçov’un “ Pe- restroika” sını Türkiye’de biz yayınladık... Davos ertesinde ulus lararası bir Türk-Yunan semineri gerçekleştirdik. Gazetede seç kin yazı dizileri, inceleme haberler yayınladık. Okurlarımıza yüz- binlerce kitabı aksatmadan dağıttık. Siyasi tutumumuzda, di ğer basından farklı yaklaşımlar sergiledik.. Sesimiz çok duyuldu.
—Bu siyasi tutumunuzda, örneğin öza l’a karşı çıkışlarınız, Mehmet A li Yılmaz’ı mutsuz etmiş olmasın?
—Vallahi bilmiyorum. Ben bir gazeteci ve aydın olarak, Türkiye’deki olaylara belirli açılardan bakıyorum. Mehmet Ali Yılmaz’ın ise, bakış açısının ne olduğunu bilmiyorum. Birlikte çalıştığımız sürece, o bana müdahale etmedi. Sadece mutsuz olduğunu hissettirdi.. Ama, ben Özal’ı tutarken de, eleştirirken de mutsuzdu.
“Kemal Ilıcak gazetesinin bana
açık olduğunu söyledi”
—Şimdi yeni kadrosu ile doğrudan kendi gö rüşünü mü gazeteye yansıtacak?
—Başta da söyledim. Bir gazeteci mesleğini icra ederken, son endişe konusu patron olmalıdır. Önce meslek kuralları, sonra da okuyucunun gazeteye karşı duyduğu güven duygusu var dır sırada... Yani eğer, çahşanlar sadece patronu mutlu etmek için gazete çıkartırlarsa, gazete gazete olmaz. Patronla kumpas kurup gazete-içi darbe yapıp, bir gazeteyi yöneteceklerini sa nanlar hüsrana uğrar. Yani insan önce mesleğine, sonra patro
nuna dayanmak dır. Am a bazılan için böyle olmuyor bu... Baş bakana, hükümete, belediyelere, doktorlara ve yanlarında ça lışan meslektaşlarına karşı mangalda kül bırakmayan çok efe yöneticilerden bazılan, bakıyorsunuz patronlan karşısında süt dökmüş kedi gibi davranıyor...
— Güneş deneyinden mutsuz musunuz?
—Hayır. Birincisi, mesleğimi, çok sevdiğim “ Güneş” çalı- şanlan ile birlikte iki yıla yakın süre icra ettim. İkincisi, gaze tenin sahibine de, bir gazete ailesi içinde bulunmanın ruh orta mım hissettirdim. Adı olaylara kanştı, polemiklere, kavgalara girdik. Mehmet Ali Yılmaz da, bir “ Güneş” mensubu olduğu nu ve yalnız bırakılmadığım gördü.. Kendisine karşı kalleşçe davranmadım. Sırasında kendi imzamla onu korudum. Cumar tesi pazar tatil demedim. Çalıştım. O kadar ki, son bayram ta tiline iki günlüğüne giderken, ateşim 39’ a yükselmiş, tansiyo num ise 6’ya düşmüştü...
—Böyle evinize mektup gönderip, işinize son vermesini nasıl yorumluyorsunuz?
—Bu tür mektuplarla, hiçbir patron hiçbir gazetecinin mes leğine son veremiyor ki.. Ama bu tür davranışlar, pek çok pat ronun basındaki ömrünü kısaltıyor. İsimlerini saymayayım.. Kendi yaşam dönemimde, gazeteciliğin kurallarına uymayan ve bizim mesleği hafife alan sayısız basın patronunun, basın dan dışlandıklarım ve büyük zararlarla geldikleri yere döndük lerini gördüm.
—Sayın Barlas, Tercüman Gazetesi’nin başı na geçeceğiniz söyleniyor.. Bu konuda ne di yorsunuz?
—Kemal İlıcak her zaman olduğu gibi, Bab-ı Ali’deki emek çilere gösterdiği ilgiyi bana da gösterdi. Ve gazetesinin bana açık olduğunu söyledi. Ben de kendisine teşekkür ettim, çalış maktan onur duyacağımı söyledim. Ancak, şu anda tahmin ede meyeceğiniz kadar yorgun olduğum için 1-1,5 ay dinlenmem ge rektiğini, kendisiyle ilerde yeniden konuşacağımı söyledim.
“M. Ali Yılmaz’la arama, özal girmedi”
— Sayın Barlas, son bir soru... Bunu açık açık sorup sizden açık açık cevap rica edeceğim. Baş bakan ö z a l’a yakınken, birden yön değiştirerek onu ve hükümeti eleştirmeniz Mehmet A ü Yılmaz’- da olumsuz veya işlerine tesir edecek bir tepki ya rattı mı?
—Bundan önce de GÖLGE A D A M ’a anlatmıştım. Ben yön değiştirmedim. Davos'tan başlayarak ekonominin kötü yöne tildiğini, enflasyon rakamlarının patladığı zaman, ö za l’ı savun manın mümkün olamayacağım söyledim. Mesela, somut örnek... Irak’ a açılan ihracat kredisinin durumuydu. Irak’m borcunu ödemediği, ama Merkez Bankası’nın Türk ihracatçılarına bu borcu Türk lirası olarak ödediği anlaşıldığı zaman bu rakam 2 milyar dolara çıkmıştı, ö za l bunu Irak’ a giderken uçakta öğ rendi. Artık kredi vermeyeceğiz, dedi. Türkiye’ye döndüler. An laşıldı ki, rakam daha da büyükmüş, 3-9 milyar dolarmış.. De mek ki, Türkiye Merkez Bankası karşılığı olmadan sadece Irak ihracatı için 4 trilyon lirayı iç pivasaya sürmüş, işte bir enf lasyon kaynağı... Ve bunun da öza l farkında değilmiş... Ben bunu nasıl eleştirmezdim?
M. Ah Yılmaz’ın bütün teknik konulardan haberi olduğu nu ve bir gazeteci olarak olaya baktığım sanmıyorum. Mehmet Ah Yılmaz’ın derdi, muhalefet ya da muvafakat yapmak de ğildi. O’nun derdi, oturup gazetenin yazı işlerinin başına geç mek, gazeteye nasıl para harcıyorsa, aynı şekilde gazete üze rindeki tüm yetkilerim de, bir genel yayın müdürüne ihtiyaç duymadan kullanabilmekti. Yoksa, Mehmet Ah Yılmaz’la ara ma ö za l filan girmedi.
Güneri Cıvaoğlu ne diyor?
Evet, son günlerde Bab-ı Ah'deki “ Güneş Çalkantısının içyüzü buydu.
İstirahate çekilen Mehmet Barlas, bütün içtenliğiyle soru larımızı böyle cevaphyordu.
Bu arada Güneş’i kuran Güneri Cıvaoğlu’nun tekrar Gü neş'in başına döneceği yolunda da söylentiler dolaşıyordu. So runa açıklık getirmek amacıyla, Güneri Cıvaoğlu’na da bir so ru yönelttik:
— Sayın Cıvaoğlu, tekrar Güneş’in başına ge çeceğiniz yolunda söylentiler var. Bu konuda ne diyeceksiniz?..
—Böyle bir şey kesinlikle söz konusu değil.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi
T T - S 2 5 U r D 2 .