• Sonuç bulunamadı

XVI. yüzyılın başlarında Karaman eyaleti'nin tımar düzeni

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "XVI. yüzyılın başlarında Karaman eyaleti'nin tımar düzeni"

Copied!
396
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANA BİLİM DALI

YENİÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

XVI. YÜZYILIN BAŞLARINDA KARAMAN EYALETİ’NDE

TIMAR DÜZENİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Prof. Dr. Alaattin AKÖZ

HAZIRLAYAN

Gülbahar ÇİFTÇİ

(2)

II T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Gülbahar Çiftci Numarası 124202031006 Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Yeniçağ Tarihi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı XVI. Yüzyılın Başlarında Karaman Eyaleti’nde Tımar Düzeni

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(3)

III T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Gülbahar Çiftci Numarası 124202031006 Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Yeniçağ Tarihi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Alaattin Aköz

Tezin Adı XVI. Yüzyılın Başlarında Karaman Eyaleti’nde Tımar Düzeni

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan XVI. Yüzyılın Başlarında Karaman Eyaleti’nde Tımar Düzeni başlıklı bu çalışma 18/06/2019 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(4)

IV İÇİNDEKİLER

Bilimsel Etik Sayfası ... II Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu ... III TABLOLAR LİSTESİ ... IX SUMMARY ... XII KISALTMALAR ... XIII ÖNSÖZ... XIV

GİRİŞ ... 1

A. ÇALIŞMANIN AMACI VE YÖNTEMİ ... 1

1.Çalışmanın Amacı ... 1

2.Çalışmanın Yöntem ve Metodu... 1

3.Defterin Tanıtımı ... 1

B. TIMAR VE MENŞEİ ... 2

C.OSMANLI TIMAR SİSTEMİNİN TARİHİ VE GELİŞİMİ ... 4

D.TIMAR ÇEŞİTLERİ ... 6

1.Tımar Arazinin Gelirine Göre ... 6

a)Has... 6

b)Zeamet... 6

c)Tımar ... 7

2. Tımar Arazisinin Mülk Olarak Verilip Verilmediğine Göre ... 7

a)Mülk Tımarlar ... 7

b)Mülk Olmayan Tımarlar ... 7

3. Tımar Sahiplerinin Gördükleri İşlere Göre ... 7

a) Eşkinci Tımarları ... 7

b)Mustahfız Tımarları ... 8

(5)

V

4.Veriliş Şekillerine Göre ... 8

a)Tezkireli Tımarlar ... 8

b)Tezkiresiz Tımarlar ... 9

5. Mali Bakımdan ... 9

a) Serbest Tımarlar ... 9

b)Serbest Olmayan Tımarlarlar ... 9

E .TIMAR TEVCİH SİSTEMİ ... 9

F)TIMAR SİSTEMİN BOZULMASI ... 11

G.KARAMANOĞLU BEYLİĞİ’NİN OSMANLI DEVLETİ’NE GEÇİŞ ... 14

BİRİNCİ BÖLÜM SANCAKLARA GÖRE HAS VE ZEAMETLER A)SANCAK ... 16 1.Konya Sancağı... 16 2.Larende Sancağı ... 20 3.Beyşehir Sancağı ... 22 4.Akşehir Sancağı... 24 5.Aksaray Sancağı ... 26 6.Niğde Sancağı ... 29 7.Kayseri Sancağı ... 32

B.ZEAMETLERİN GELİR VE DAĞILIMINA GENEL BİR BAKIŞ ... 34

İKİNCİ BÖLÜM TIMARLAR A.Tımarlar Hakkında Genel Bir Değerlendirme ... 36

(6)

VI

B.Karaman Eyaleti Sipahileri ve Menşeileri Hakkında Genel bir Değerlendirme ... 49

1.Karaman Sipahileri ... 53

2.Sipahilerin Dirlik Alma Nedenleri ... 55

3.Tahviller ... 57

4.Sipahilerin Katıldığı Seferler Ve Aldığı Terakkiler ... 60

a)Belgrad Seferi... 60

b)Rodos Seferi ... 61

c)Tebriz Seferi (İran seferleri)... 62

d)Şam ve Mısır Seferi ... 64

e)Celali Seferi ... 65

f)Karahan-ı Lain Seferi ... 66

5.Sipahilerin Meslek ve Ünvanları ... 67

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KARAMAN EYALETİ’NDE BULUNAN BAZI ÖNEMLİ AİLELER VE BAZI A.Karaman Eyaleti’nde Dirlik Sahibi Bazı Önemli Aileler ... 69

1.Turgutlular ... 69

2.Bayburtlular ... 71

3.Yapalu Kabilesi ... 72

4.Tataran-ı Şeyullah Kabilesi ... 73

5.Bektaşlu Kabilesi... 74 6.Bozkırlu Kabilesi... 75 7.Hindilü Kabilesi ... 77 8.Dündarlu Kabilesi ... 77 9.Bulgarlu Cemaati... 79 10.Bereketlü Cemaati ... 80

(7)

VII

11.Yahyalu Kabilesi ... 80

12.İslamlu Yörükleri ... 81

13.Ada (Ata) Cemaati ... 82

14.Kutluşah ... 85

15.Kökez ... 86

B.KARAMAN BEYLERBEYLERİ VE BAZI ÖNEMLİ ŞAHISLAR ... 88

1.Şehzade Şehinşah ... 88 2.Şehzade Mehmed ... 88 3.Lütfi Paşa... 89 4.Hüsrev Paşa ... 90 5.Ferruhşad Bey ... 91 6.Kasım Paşa ... 92

7.Dulkadiroğlu Şehsuvar Bey ve Oğlu Ali Bey ... 92

8.Pir Mehmed Paşa ... 94

9.Gedik Ahmed Paşa ... 95

C.Bir Önceki Dönemlere Ait Yapılan Çalışmalar ile Karşılaştırma ... 96

SONUÇ ... 98

KAYNAKÇA ... 101

DEFTERİN TRANSKRİPSİYONU ... 105

KARAMAN EYALETİ’NE AİT TIMAR KAYITLARI ... 106

Livâ-i Konya ... 106

Kaza-ı Aladağ ... 129

Nahiye-i Turgud ve Bayburd... 135

Livâ-i Lârende ... 143

Nâhiye-i Eski-il ... 160

(8)

VIII Nâhiye-i Ereğli ... 182 Livâ-i Beğşehri ... 191 Nâhiye-i Seydişehri ... 223 Livâ-i Akşehir ... 234 Livâ-i Aksaray ... 259 Nâhiye-i Koçhisâr ... 286 Livâ-ı Niğde ... 296 Tetimme-i kaza-ı Ürgüb ... 330 EKLER ... 370

(9)

IX

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo I-Konya Sancağı’nda Zeamet Tasarruf Edenler ... 19

Tablo II-Larende Sancağı’nda Zeamet Tasarruf Edenler ... 21

Tablo III-Beyşehir Sancağı’nda Zeamet Tasarruf Edenler ... 24

Tablo IV-Akşehir Sancağı’nda Zeamet Tasarruf Edenler ... 26

Tablo V-Aksaray Sancağı’nda Zeamet Tasarruf Edenler ... 28

Tablo VI-Niğde Sancağı’nda Zeamet Tasarruf Edenler ... 31

Tablo VII-Kayseri Sancağı’nda Zeamet Tasarruf Edenler ... 33

TabloVIII-Zeametlerin Sancaklara göre dağılımı ... 34

Tablo IX- Zeametlerin gelir aralıkları ... 35

Tablo X-Konya Sancağı’nda Tımarların Dağılımı ... 41

Tablo XI-Konya Sancağı’nın Genel Durumu ... 42

Tablo XII-Larende Sancağı’nda Tımarların Dağılımı ... 42

Tablo XIII-Larende Sancağı’nın Genel Durumu ... 43

Tablo XIV-Beyşehir Sancağı’nda Tımarların Dağılımı ... 43

Tablo XV-Beyşehir Sancağı’nın Genel Durumu... 44

Tablo XVI-Akşehir Sancağı’nda Tımarların Dağılımı ... 44

Tablo XVII-Akşehir Sancağı’nın Genel Durumu ... 45

Tablo XVIII-Aksaray Sancağı’nda Tımarların dağılımı ... 46

Tablo XIX-Aksaray Sancağı’nın Genel Durumu ... 46

Tablo XX-Niğde Sancağı’nda Tımarların Dağılımı ... 47

Tablo XXI-Niğde Sancağı’nın Genel Durumu ... 47

Tablo XXIII-Kayseri Sancağı’nın Genel Durumu ... 48

Tablo XXIV-Tımarların Gelir Dağılımı ... 49

Tablo XXV-Sipahilerin Memleketleri ve Geldiği Eyaletler ... 53

Tablo XXVI-Yerel Sipahilerin Dirlik Alma Nedenleri ... 56

Tablo XXVII-Osmanlı Sipahilerin Dirlik Alma Nedenleri ... 57

Tablo XXVIII-Belgrad Seferi’ne Katılanlar ... 61

Tablo XXIX-Rodos Seferi’ne Katılanlar ... 62

Tablo XXX-Tebriz Seferi’ne Katılanlar ... 63

(10)

X

Tablo XXXII-Celali Seferi’ne Katılanlar ... 66

Tablo XXXIII-Celali Seferi’ne Katılanlar ... 66

Tablo XXXIV-Turgud Ailesi’nden Dirlik Alanlar ... 70

Tablo XXXV-Yapalu Ailesi’nden Dirlik Alanlar ... 72

Tablo XXXVI-Şeyullah Ailesi’nden Dirlik Alanlar ... 73

Tablo XXXVII-Bektaşlu Ailesi’nden Dirlik Alanlar ... 74

Tablo XXXVIII-Bozkırlu Ailesi’nden Dirlik Alanlar ... 76

Tablo XXXIX-Hindilü Ailesi’nden Dirlik Alanlar ... 77

Tablo XL-Dündarlu Ailesi’nden Dirlik Alanlar ... 78

Tablo XLI-Bulgarlu Ailesi’nden Dirlik Alanlar ... 79

Tablo XLII-Bereketlü Ailesi’nden Dirlik Alanlar ... 80

Tablo XLIII-Yahyalu Ailesi’nden Dirlik Alanlar ... 80

Tablo XLIV-İslamlu Ailesi’nden Dirlik Alanlar ... 81

Tablo XLIV-Adalu Ailesi’nden Dirlik Alanlar ... 83

Tablo XLVI-Kutluşah Ailesi’nden Dirlik Alanlar ... 85

(11)

XI T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı Gülbahar Çiftci Numarası 124202031006 Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Yeniçağ Tarihi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Alaattin Aköz

Tezin Adı XVI. Yüzyılın Başlarında Karaman Eyaleti’nde Tımar Düzeni ÖZET

Nakit para ekonomisinin gelişmediği sanayi öncesi toplumlarda ekonominin temeli tarıma dayalıydı. Bu nedenle ekonomisi toprağa bağlı devletler, insan potansiyeli ve maddi imkanları hakkında bilgi sahibi olmak için tahrirlere (sayım) başvurmuşlardır. Bu durum Osmanlı Devleti içinde geçerliydi. Osmanlı Devleti’nin ihtiyaçlarının karşılanmasında, devlet otoritesinin sağlanmasında, önemli rolü olan ordunun iaşesini sağlamak ve onların ücretinin ödenmesinde topraktan aldığı vergiler önemli rol oynamıştır. Osmanlı Devleti’nde tarım için büyük rol oynayan tımar sistemi ve onun unsurları olan sipahiler devletin temel yapı taşlarındandı. Osmanlı Devleti’nde toprak sistemini ve onun unsuru olan tımar sistemini incelemek demek bir bakıma Osmanlı Devleti’nin ekonomisini, sosyal ve siyasal, askeri ve kültürel yaşamını incelemek demektir. Bu bakımdan tımar sistemi Osmanlı Devleti’nin en önemli unsurlarındandır. Devlet elde ettiği bölgelerde tahrir yaparak tımar sistemini yerleştirmiş ve bu sayede bölgeye yerleşmesini hızlandırmıştır. Bu politikanın uygulandığı Karaman bölgesi ve oraya hakim Karaman Beyliği Osmanlı Devleti’nin en fazla mücadele ettiği beyliklerden birini oluşturmuştur. Osmanlı’nın bölgeye yerleşmesi kolay olmamış bunu kademeli bir süreçte gerçekleştirmiştir. Bölgede verilen dirlikler bu sürece katkıda bulunan unsurlardandır. Bu yerleşme sağlanırken de kimi zaman Karaman Beyliği’ne ait aileler ve sipahiler devlet hizmetine alınmış ve bu sayede birer Osmanlı eri haline getirilmişlerdir. Bu yüzden dirliklere sahip kişiler ayrı bir önem arz etmektedir.

(12)

XII

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Gülbahar Çiftci Numarası 124202031006 Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Yeniçağ Tarihi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Alaattin Aköz

Tezin İngilizce Adı The Timar system in Karaman Province in the Beginning of the XVIth Century

SUMMARY

The basis of economy in pre-industrial societies where cash Money economy did not develop was based on agriculture. For this reason, the states dependent on the economy, land, human potential an financial opportunities to have information about teh destruction (census) have applied. This was true for the Ottoman Empire. The tax on the land played an important role in meeting the needs of the Ottoman State, in esnsuring the state authority, in the recruitment of the army which had an important role and in the payment of their wages The grooming system, which played a major role in agriculture in the Ottoman Empire and its elements, sipahans, were the basic bulding blocks of the state. To examine the land system and its elementary tımar system in the Ottoman state means to examine the economy, social and political, military and cultural life of the ottoman state. In this respect, the tımar system is one of the most important elements of the Ottoman State. The state has placed the system of tımar in the regions it obtained and accelerated its settlement. The Karaman district and and Karaman Principality, where this policy was applied, constituted one of the principalities that the Ottoman Empire fought most. It was not easy fort he Ottoman Empire tı setle in the region. The ranks in the region contribute to this process. While providing this settlement, families and sipahis belonging to the Karaman Principality were taken into the service of the state and thus they were brought into the Ottoman era. Therefore, the persons who have the rigiditises have a special importance.

(13)

XIII KISALTMALAR DİA : Diyanet İslam Ansiklopedisi

İA : İslam Ansiklopedisi MEB : Milli Eğitim Bakanlığı TTK : Türk Tarih Kurumu

AÜHF : Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi C. : Cilt Çev. : Çeviren Yay. : Yayınlayan S. : Sayı s. : Sayfa vd. : Ve diğerleri

(14)

XIV ÖNSÖZ

Osmanlı Devleti tarihine ait araştırmalarda belgelerin transkribi ve bunun yayınlanması başka araştırmacıların da faydalanması açısından büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle bu yüksek lisans tezinde bugüne kadar yayınlanmamış tahrir defterlerinden biri çalışılarak, bu konuda yapılacak başka araştırmalara faydalı olması hedeflenmiştir. Bunun için Karaman Eyaleti’ne ait başbakanlık arşivi tapu-tahrir tasnifinde 392 numarada kayıtlı olan icmal defteri incelenmiştir. Bu defterde kayıtlı olan dirlikler ve bunlara sahip olan sipahiler incelemenin ana konusunu oluşturmuştur. Bunun nedeni Osmanlı Devleti’nin Karamanoğulları ile yaptığı zorlu mücadele sonucu bölgeye yerleşmesinde dönemsel olarak yerel unsurları kullanmasıdır. Bu yüzden dirliklere sahip sipahilerin menşei devletin politikasını yansıtması açısından önemlidir.

Çalışma 3 bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmınında önce çalışmanın metodu ve kullanılan yöntemden bahsedilmiştir. Daha sonra tezin ana kaynağı olan defterin tanıtımı yapılmış, ilerleyen kısımlarda ise tımar sistemi, menşei, geçirdiği süreçler ve Osmanlı Devleti’ndeki rolü değerlendirilmiştir.

Birinci bölümde Karaman Eyaleti’ni meydana getiren sancaklar ile sancak içerisinde bulunan has ve zeametler incelenmiştir. Sancaklar incelenirken geçirdikleri tarihi süreçler ve Osmanlı Devleti’nin hakimiyetine girişleri kronolojik olarak ele alınmıştır. Dirlik olarak has ve zeamet gelirleri önem arzettiğinden dolayı bunlara sahip kişiler de ayrı bir öneme taşımaktadırlar. Bu yüzden bu bölümde bu kişilerin gelirleri, menşeileri sancak bazında değerlendirilmiştir.

İkinci bölümde Osmanlı Devleti’nin temel yapı taşlarından olan tımar sistemi deftere göre incelenmiştir. Tımarların sancak dağılımı, gelirler ve en önemlisi bunları tasarruf eden sipahiler bu bölümün inceleme konusunu oluşturmuştur. Sipahilerin sancak dağılımı, elde ettiği gelirler, katıldığı seferler ve yürüttüğü askeri vazifeler bu bölümde ele alınmıştır. Ayrıca sipahilerin tımar alma nedenleri, menşeileri, elde ettikleri terakkilerde de bu bölümün konularındandır.

Üçüncü bölümde Karaman Eyaleti’nde bulunan bazı önemli aileler ve eyalette vazifelendirilmiş Beylerbeyi, Şehzadeler ile diğer askeri görevliler incelenmiştir. Bu tez çalışmamda yardım ve desteğini hiçbir zaman esirgemeyen ayrıca engin sabrı ve hoşgörüsü için saygıdeğer danışmanım Prof.Dr. Alaaddin Aköz’e, verdiği fikir ve önerilerle ufkumu açan sayın Prof.Dr. Doğan Yörük hocama da teşekkürü bir borç bilirim.

GÜLBAHAR ÇİFTCİ

(15)

1 GİRİŞ A. ÇALIŞMANIN AMACI VE YÖNTEMİ 1.Çalışmanın Amacı

Sanayi öncesi bütün toplumlarda ekonominin temeli tarıma dayalıydı. Nakit para ekonomisinin gelişmediği bu dönemlerde devletin ve halkın geliri toprağa bağlı zirai faaliyetlerdi. Aynı durum Osmanlı Devleti içinde geçerliydi. Osmanlı Devleti’nin ihtiyaçlarının karşılanmasında, devlet otoritesinin sağlanmasında, önemli rolü olan ordunun iaşesini sağlamak ve onların ücretinin ödenmesinde topraktan aldığı vergiler önemli rol oynamıştır. Bu çalışmada; maliyesi tarıma dayanan ve Osmanlı Devleti’nde tarım için büyük rol oynayan tımar sistemi ve bu sistemin en önemli unsurlarından olan sipahiler Karaman Eyaleti sınırları içinde incelenecektir. Amaç başbakanlık arşivi tapu-tahrir tasnifinde 392 numarada kayıtlı olan icmal deftere göre bu bölgede bulunan tımar sistemine ait has, zeamet, tımar dirliklerini incelemek ve bu dirliklere sahip sipahilerin menşeileri, görevleri, askeri faaliyetlerini ortaya çıkarmaktır. Böylece Osmanlı Devleti’nin bölgeye yerleşirken dönemsel olarak nasıl bir politika izlediği ve bu dönem kimlere dirlik vererek sistemi yerleştirdiği bulunmaya çalışılacaktır.

2.Çalışmanın Yöntem ve Metodu

Osmanlı Devleti’nde toprak sistemini ve onun unsuru olan tımar sistemini incelemek bir bakıma Osmanlı Devleti’nin ekonomisini, sosyal ve siyasal, askeri ve kültürel yaşamını incelemek demektir. Bu nedenle kütüphanelerde yer alan konu ile ilgili kitapların tespit ve tasnif edilmesi ile başlanılan süreç daha sonra başbakanlık arşivi tapu-tahrir tasnifinde 392 numarada kayıtlı olan icmal defterinin transkripsiyonu ile tamamlandı. Yöntem olarak da klasik bir tüme varım yöntemi kullanıldı.

3.Defterin Tanıtımı

Bu defter başbakanlık arşivi tapu-tahrir tasnifinde 392 numarada kayıtlıdır. Fihrist kısmında tarihsiz olarak belirtilmiştir. 387 numaralı defterde ise Kanuni dönemi olarak tarihlendirilmiştir. Aköz, 929-931 (1522/1525) tarihlerini esas alırken Oflaz, 929 (1523) tarihini, Yörük ise 928-939(1522/1533) tarihlerini kabul etmiştir.1 Defterin incelen kısmında en erken tarih 925(1519/20) en geç tarih ise 939 (1532/33) tarihidir. Buna göre bu araştırmada defterin tarihi için 1519-1533 tarihlerini dikkate almak daha doğru olur. Defterin tamamı 628 sayfadır. Giriş kısmında tanıtım olarak ebadının 44,5 X 15 olduğu, ciltli ve ebrusuz olduğu belirtilmiştir. İçinde Konya, Larende, Beyşehir, Akşehir, Aksaray, Niğde, Kayseri Sancaklarının olduğu 2-185 arası ve 290-416 arası numaralı sayfalar incelenmiştir.

1 Yörük, 2002, s.12

(16)

2 B. TIMAR VE MENŞEİ

Tımar, terim olarak Pehlevi dilinde elem, acı, ızdırap, endişe, şefkat, dikkat, sadakat veya bakım anlamlarında kullanılmıştır.2J. Löwenklau timar kelimesinin Grekçe ile ilişkisi

olduğunu savunmuş ve Rumca tımarion’dan geldiğini ileri sürmüştür. 1598’de Venedikli L. Soranzo, Farsça’da tımar kelimesinin olduğuna dikkat çekmiş ve bu görüşe J.V. Hammer, Vorms, M. Belin, V.Tischendorf’ da katılmıştır. Bu konuda araştırma yapan M. Fuad Köprülü de tımar kelimesinin Farsça kökenli olduğunu vurgulamış fakat anlam olarak ihtimam, ihsan, inayet, maaş, iktâ manalarında kullanıldığını söylemiştir.3 Tımarın genel tanımına gelince bu

konuda da farklı görüşler vardır. Diğer araştırmacılar tarafından da sıkça zikredilen belli başlı tanımları şöyle sıralayabiliriz: Ömer L. Barkan’a göre tımar Osmanlı İmparatorluğu’nda geçimlerini veya hizmetlerine ait masrafları karşılamak üzere bir kısım asker ve memurlara muayyen bölgelerden kendi nam ve hesaplarına tahsili selahiyeti ile birlikte tahsis edilmiş olan vergi kaynaklarına ve bu arada bilhassa defter yazılarındaki senelik geliri 20.000 akçeye kadar olan askeri dirliklere verilen isimdir.4

Halil İnalcık’a göre Osmanlı merkez vilayetlerinde bir süvari birliğini ve askeri idari hiyerarşiyi desteklemek amacıyla yapılan ve tevarüs yoluyla geçmeyen tahsisatı ifade eder.5

İlber Ortaylı’ya göre belirli bir yere ait vergi gelirlerinin tümünün veya bir kısmının dirlik olarak havale yoluyla bir görevliye devredildiği ve bu devir karşılığında da bazı hizmetlerin ona yüklendiği mali, idari, askeri amaçları olan bir sistemdir.6

M.Zeki Pakalın’a göre tımar fetih sırasında araziy-i emiriyye itibar edilen yerlerden sipahilerle zaimlere kılıç hakkı olarak verilen beyt-ül mal hissesi yerinde, hakkında bir tabirdir.7

Mehmet Ali Ünal’a göre muayyen bir bölgeye ait vergi gelirlerinin belirli mükellefiyetler karşılığında padişah tarafından bir şahsa tahsis ve tevcih, vergilerin belirli yükümlülükler karşılığında havale edilmesidir8.

Çoşkun Üçok’a göre tımar devletin miri araziden belirli bir kısmının yıllık gelirinin tamamını veya bir kısmını belli hizmetler karşılığında bir şahsa bırakmasıdır.9

2Beldiceanu, 1985, s. 11 3 Şahin, 2013, s. 60-61 4 Barkan, 1979, s. 286 5 İnalcık, 2012, s. 168 6 Ortaylı, 2008, s. 124 7 Pakalın, 1983, s. 497 8 Ünal, 2010, s. 175

(17)

3

Tımarın menşei ve Osmanlı’ya nereden geldiği konusuna geçecek olursak bu konuda da üç temel görüş vardır. Birincisi tımar sisteminin İslam’ın iktâ müessesinden geldiğidir. İktâ arazi-i miriye veya mülkün senevi vergilerinin veya öşriyesinin bir kısmını muayyen hizmetler mukabili şahıslara tevcihi demektir.10 İktâ müessesesinin temeli Hz. Peygamber dönemine kadar dayanmaktadır. Hz. Peygamber fethedilen araziyi yakınlarına ve Müslüman olmayanlara iktâ olarak dağıtmıştır. Bununla hem toprağın işlenmesini sağlamak hem de insanları Müslümanlığa teşvik etmeyi düşünmüştür. O dönem iktâların çoğu mülk olarak verilmiştir. Bunun sebebi arazinin imarını temin etmektir. Bu uygulama Hz Ömer ve Osman döneminde de devam etmiştir.11İktânın genel olarak gelir toplamak ve gelirlerin devlet

hazinesine akışını kolaylaştırmak için toplama amacının yanı sıra devlet görevlilerine maaş karşılığı olarak düşünülmüştür. Daha sonra gelen devletlerde de iktâ sistemi uygulanmış ve en güzel örneğini Selçuklu Devleti vermiştir. Bu dönemde iktâ sisteminde oluşan karışıklıklara karşı Selçuklu veziri Nizamülmülk, çeşitli yenilik ve değişiklik yapmış böylece daha sonra gelen rejimler iktâ modelini onunla özdeşleştirmişlerdir.12İktâ sistemiyle tımar sistemi

benzerlik gösterse de iktâ müessesesinde asker besleme anlayışının olmayışı onu tımar sisteminden ayırmaktadır.

İkinci görüş ise tımar sisteminin Sasaniler’den Araplara ve oradan da Türklere geçtiğidir. Sasaniler kendilerinden önceki Akamenitler zamanında oluşan feodal yapıyı güçlü bir merkeziyetçilikle yıkar ve toprakları askeri amaçlarda kullanmaya başlar. Bu özelliğiyle Osmanlıya benzediği savunulur. Özellikle ikisinin de zırhlı süvarilerinin olması benzerlikler konusunda tartışmalara yol açmıştır.13 Üçüncü görüşe göre ise Osmanlıların tımar sistemini

Bizans’daki pronoia adı verilen sistemden aldıklarıdır. Bakım anlamına gelen bu kelime Farsça ‘da tımarın karşılığı olarak kullanılmıştır. Bu sistem VII. yüzyıldan beri var olan ve XII. yüzyılda artık zayıflayan theme sisteminin bir devamı olarak nitelendirilir. Askeri birlik olarak kullanılan bu terim aslında askeri topraklara verilen addır. Askerlere verilen bu topraklarda asker beslemek ve bunlarla savaşa katılma zorunluluğu vardır. Bu yönüyle Osmanlı tımar sistemine oldukça benzemektedir.14Fakat bu benzetmeye M. Fuad Köprülü

karsı çıkmış ve bu tezi çürütmek için çeşitli görüşler ileri sürmüştür. Bunlar;

9 Üçok, 1944, s. 529 10 Demirci, 2000, s. 43 11İhsanoğlu, 1999, s. 239; Demirci, 2000, s. 43 12 Acun, 2002, s. 900; Ünlü, 2012, s. 23; Üçok, 1944, s. 531 13 Üçok, 1944, s. 532; Cin, 1992, s. 67 14 Acun, 2002, s. 900; Ünal, 2010, s. 176

(18)

4

I. Eski İslam devletlerindeki iktâ sistemi büyük Selçuklular zamanında esaslı bir gelişmeye uğrayarak Türk tımar sistemini vücuda getirmiştir.

II. Büyük Selçuklu İmparatorluğu’na varis olan çeşitli Türk devletlerinde, Selçuklular’da olduğu gibi, ırsi mahiyette askeri tımar sistemi devam etmiştir.

III. Anadolu Selçuklularında da bu sistemin-Büyük Selçuklulardaki aynı esaslar dahilinde sürüp geliştiğini görüyoruz. Bilhassa hudutlarda bu teşkilatın büyük ehemmiyeti vardı.

IV. Osmanlı devleti, diğer Anadolu Beylikleri gibi Selçukluların birçok müesseselerini devam ettirmiş ki tımar sistemi de bunlardan biridir.

V. Osmanlı tımar sisteminin Bizans’tan alındığına en büyük delil olarak gösterilen “donanma hizmetine mahsus tımarların mevcudiyeti” meselesi Anadolu Selçuklularında mevcut olduğu gibi, ikinci bir delil olarak ileri sürülen tımarların kıymetçe belirli olması prensibi de yine Anadolu Selçuklularında mevcuttu.

VI. Osmanlı tımar sisteminin daha XIV. Yüzyılda mevcudiyetini görüyoruz ki, bu Selçuklu geleneğinin Osmanlılar’da tabii bir şekilde devam ettiğine bir delildir.

VII. Tımar, zeamet, has, iktâ, sipahi gibi bu sisteme ait ıstılahlardan büyük bir kısmının Osmanlılardan evvelki Türk ve İslam devletlerinde mevcudiyeti de Bizans tesiri iddiasını red için diğer bir delil hükmündedir.

VIII. Osmanlı tımar usulünün Selçuklu sisteminin sadece bir devamından ibaret olduğunu gösteren yukarıdaki izahattan sonra, Scala’nın bir ihtimal olarak ileri sürdüğü İran Moğolları tesiri meselesi münakaşaya bile değmez. Aksine İran Moğollarındaki askeri mukataalar sisteminin Selçuklu tesiri altında vücuda gelip gelmediğini araştırmak şüphesiz daha doğru olur. Nitekim V. Minorsky ahiren bir makelesinde İran Moğollarında ki bu sistemin Büyük Selçuklu İmparatorluğu’ndan veya daha eski zamanlardan kalmış olacağını pek doğru olarak yazmıştır.15Bu görüşlerle Köprülü, tımar sisteminin Bizanslardan alınmadığını ve

Selçuklulardan Osmanlı’ya geçtiğini ispatlamaya çalışmıştır. C.OSMANLI TIMAR SİSTEMİNİN TARİHİ VE GELİŞİMİ

Osmanlı’da tımar sistemi Osman Gazi’nin fetihlerine kadar gitmektedir.16 Osman Gazi

fethettiği toprakları tımar olarak askerlerine dağıtmış ve Karacahisar’ı da oğlu Orhan Gazi’ye

15 Köprülü, 1986, s. 128

(19)

5

vermiştir. Osman Gazi’nin tımarlar hakkında koyduğu birtakım ilkeler vardır, bu ilkeler şunlardır.

a) Tımarların sebepsiz yere sahiplerinden geri alınmaması,

b) Tımar sahibinin ölümü halinde arazinin bu kimsenin oğluna intikal etmesi,

c) Oğul küçükse hizmet edecek yaşa gelinceye kadar hizmetkarlarının sefere gitmesi.17

Orhan Bey zamanında ise bazı kumandanlar sınır bölgelerine yerleştirilerek kendilerine tımar tevcih edilmiştir. Rumeli bölgesi fethedildikten sonra tımar sistemi orada da uygulanmış ve Gelibolu bölgesi Yakup Ece ile Gazi Fazıl’a tımar olarak verilmiştir. Tımarların tam olarak teşkilatlanması I. Murad zamanında olmuştur. Bu dönemde Rumeli fetihleri büyük önem kazanmış ve Anadolu’dan bazı Türk aileler Rumeli’ye nakledilmiştir. Bu sayede tımar teşkilatı geniş olarak yayılmaya başlamıştır.18I. Murad, Rumeli Beylerbeyi Timurtaş Paşa’nın

yardımıyla tımarları tanzim etmiştir. Dirliklerin tımar ve zeamete ayrılması yine bu dönemde olmuştur. I.Murad’ın vefatından sonra başa geçen Yıldırım Bayezid döneminde Timur ile olan savaş sebebiyle Osmanlı Devleti duraklama dönemine girmiş ve bu teşkilat sistemine de yansımıştır. Bu durum Fatih Sultan Mehmed dönemine kadar devam etmiştir. Fatih Sultan Mehmed, imparatorluğun gelişmesiyle birlikte oluşan ihtiyaçlara uygun olarak devlet teşkilatını düzenlemek ve tımar sistemini geliştirmek için yeni kanunlar çıkarmıştır. Fatih Sultan Mehmed İstanbul’da o dönem dirlik defterlerine sadece sipahilerin adlarını değil aynı zamanda dirlik gelirlerini ve beratların bir kopyasını da yazdırmıştır. II. Bayezid zamanında ise tımar teşkilatında çok fazla yenilik yapılmamıştır. Yavuz Sultan Selim zamanında tımar sistemi mükemmel bir şekilde işlemiş, sipahi ve cebelilerin miktarı 1514 yılında 140 bin kişiyi bulmuştur.19 Yavuz Sultan Selim Suriye’yi fethettiği zaman bu ülkenin topraklarının

büyük bir kısmını dirlik olarak dağıtmıştır. Tımar teşkılatı en verimli çağına Kanuni Sultan Süleyman zamanında ulaşmıştır. Kanuni Sultan Süleyman miri arazi ve tımar sistemini kapsayan hukuku toparlayıp düzenlemiştir. Ancak sipahi olmayan fakat cesaret ve hizmetleriyle dirlik elde etme hakkını kazanmış olanların onaylanması da yine Kanuni devrinde olmuştur.20Kanuni devrinde kabul edilen bu usul sonradan suistimallere sebep

olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman, beylerbeyinin tımar verme hakkını düzenleyerek tezkereli ve tezkeresiz tımar ayrımını ortaya çıkarmıştır. Koçi bey bunu eleştirmiştir, çünkü ona göre beylerbeyi tarafından yapılan haksız bir muameleye maruz kalanlar vezir-i azama sürekli

17 Kıvrım, 1997, s. 6; Koç, 2005, s. 16 18 Köprülü, 1986, s. 116

19Cin, 1992, s. 77 20Cin, 1992, s. 77

(20)

6

şikayetde bulunuyorlar ve ortalığı karıştırıyorlardı. Ona göre eğer bu uygulama sona ererse bu karışıklık da ortadan kalkardı. Tımar teşkilatı Kanuni döneminde zirveye ulaşmıştı fakat yine onun ölümüyle birlikte bozulmaların baş göstermeye başladı.21

D.TIMAR ÇEŞİTLERİ

1.Tımar Arazinin Gelirine Göre a)Has

Senelik geliri 100 bin akçeden fazla olan dirliklere has denir. Kelime anlamı geçim yolu, geçim vasıtası demektir. Osmanlı Devleti’nde haslar genellikle padişaha, hanedan mensuplarına, yüksek devlet görevlilerine verilirdi. Padişaha verilen haslar havass-ı hümayun adını taşırdı. 1527-1528 mali yılına ait devlet gelirlerinin % 51’ini padişah hasları oluşturmaktaydı.22Sadrazam, vezirler, beylerbeyleri ve sancakbeylerine verilen haslar ise

havass-ı vüzera adıyla anılırdı. Bu hasların yıllık gelirleri 1-1,5 milyon akçe arasında değişirdi. Has sahiplerinin vergilerini voyvoda denilen görevliler toplardı. Her padişah değişiminde tüm beratlar değişir ve has sahiplerine de yeni beratları belirlenen bir harç karşılığı olarak gönderilirdi.23 Padişah ve hanedan mensubu dışındakiler vazifede

bulundukları sürece toprakları kendilerine aitti. Has sahipleri elde ettikleri gelirlerin her 5000 akçesi için bir cebeli göndermeye mecburdu.24

b)Zeamet

Senelik geliri 20 bin akçeden 99.999 akçeye kadar olan dirliklere zeamet, zeamet sahiplerine ise Zaim denir. Bunlar subaşı gibi memurlara, eyalet merkezlerindeki defterdarlara ve sancaklarda bulunan alay beylerine verilirdi. Ayrıca tımar sahipleri terakki(zam) alarak da zeamet sahibi olabiliyordu.25Zeamet sahipleri zeametlerinde ki vergileri tamamıyla kendileri

alır ve bu duruma sancakbeyi ve subaşı müdahale edemezdi. Zaim denilen zeamet sahipleri büyük bir suç işlemedikçe ve hayatta bulundukları sürece zeametlerini elinde bulundurabilirlerdi. Zeamet sahipleri gelirin 20 bin akçesi hariç her 5000 bin akçe için bir cebelü besler ve savaş zamanı cebelüleriyle birlikte sancakbeylerinin kumandası altında sefere katılırlardı. Savaş olmadığı zaman ise kimseye bağlı olmazlar hatta toprakları içindeki suçluları kendileri yakalarlar ve bu duruma başkaları karışamazdı. Osmanlı

21 Cin, 1992, s. 77

22Orhonlu, Göyünç, 1997,s. 268; Acun, 2002, s. 902 23Özbilgen, 2003, s. 681

24 Cin, 1992, s. 79; Halaçoğlu, 1989, s. 373 25 Halaçoğlu, 1989, s. 375

(21)

7

İmparatorluğu’nda 1520-1535 tarihleri arasında Anadolu Eyaleti’nde 195, Rumeli Eyaleti’nde ise 384 zeamet vardı.26

c)Tımar

Senelik geliri 19.999 akçeye kadar olan dirliklere tımar denir. Tımarlar hizmet karşılığında askerlere verilmektedir. Tımar sahipleri senelik gelirden kılıç adı verilen muayyen bir kısmın ayrılmasından sonra geriye kalan gelirin her 3.000 akçesi için bir cebelü getirmeye mecburdurlar.27Kılıç bedeli sipahinin kendi aylığına karşılık gelmektedir. Kılıç, tımarın başlangıcını teşkil eder ve hiçbir zaman bölünmez, zamanla terakki denen terfiler yoluyla eklenen kısımlarla büyüyebilir. Tımarlı sipahi öldüğünde yerine oğlu geçer oğlunun en az 12 yaşında olması gerekir, eğer oğlu küçükse savaş halinde yerine bir cebelü gönderir. Varisi yoksa sipahinin bu dirliği, beylerbeyinin seçtiği bir cebelüye verilir ve bu durum merkeze bildirilir. Merkezin gönderdiği tımar beratı ile tayin kesinlik kazanır. Tımar toprağı verilirken tımarın tamamı değil çekirdek denen kılıç kısmı verilirdi. Böylece sipahi tımarının büyümesi ve nesilden nesile kalarak toprak asaleti sınıfının oluşması engelleniyordu28.

2. Tımar Arazisinin Mülk Olarak Verilip Verilmediğine Göre a)Mülk Tımarlar

Mülk tımarlar devletin gelir toplama yetkisini tımar sahibine bütün hayatı sürecince verdiği ve ölümünden sonra da mirasçılarına mülk olarak bırakılmasını sağladığı topraklardır.29Mülk tımar sahibi sefer zamanında belli bir miktarda cebelü gönderir ve kendisi

bizzat sefere gitmeye mecbur değildir. Bu mükellefiyeti yerine getirmediği zaman devlet tımarı elinden almaz sadece tımarın bir yıllık gelirini müsadere ederdi. Mülk tımarlar sahibinin ölümü üzerine oğlu ya da mirasçılarına bırakılırdı.30

b)Mülk Olmayan Tımarlar

Mülk olmayan tımarlar ise hizmet karşılığı gelirinin bir kısmının ayrılması suretiyle verilen tımarlardır ki Osmanlı tımarlarının çoğu bu türden tımarlardır.31

3. Tımar Sahiplerinin Gördükleri İşlere Göre a) Eşkinci Tımarları

Eşkinci tımar sahipleri savaş zamanı Alaybeyi komutasında sefere gitmekle mükellef bulunan sipahilerin tımarlarına verilen addır.32

26 Cin, 1992, s. 79; Barkan, 1979, s. 88;Kurt, 1999, s. 61 27 Cin, 1992, s. 79;Koç, 2005, s. 20

28 Ortaylı, 2008, s. 129; Karaboğa, 2010, s. 10; Acun, 2002, s. 903 29 Acun, 2002, s. 904

30 Koç, 2005, s. 18; Cin, 1992, s. 78; Üçok, 1944, s. 537;Barkan, 1979, s. 295 31 Cin, 1992, s. 78;Koç, 2005, s. 18; Üçok, 1944, s. 537

(22)

8 b)Mustahfız Tımarları

Bu tımarlar kaleleri korumakla sorumlu askerlere verilen tımarlardır. Genellikle bu tımarların gelirlerinin bizzat sefere katılan askerlerin tımarlarından daha az gelire sahip olduğu görülmektedir. Örneğin 1.000-2.000 akçe gibi33

c)Hademe Tımarları (Hizmet Tımarları)

Hademe tımar sahipleri saraya ve dini kurumlara belli hizmetlerde bulunmakla mükelleftir. Bu tür tımarların sayısı azdır. Gördükleri hizmetler arasında saraya lale soğanı ve şahin yetiştirmek de vardır34.

4.Veriliş Şekillerine Göre

Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar beylerbeyinin tımar verme yetkisi vardı. Fakat 1530 tarihinde bu usul değiştirildi ve sadece düşük kıymetli tımarları verebileceği, diğerlerinin ise beylerbeyinin tezkiresi üzerine İstanbul’dan fermanla verileceği esas kabul edildi. Beylerbeyi tımar verilecek şahsı araştırır, bilgi toplar ve hak kazandığı takdirde ona tezkire verirdi. Bu tezkireyi alan şahıs İstanbul’dan tayinini talep eder ve İstanbul’dan tayin beratı verilir ve böylece tımar tevcih edilirdi. Bu uygulama ile tezkireli tezkiresiz tımar ayrımı ortaya çıkmıştır.35

a)Tezkireli Tımarlar

Beylerbeyinin doğrudan vermeye yetkili olmadığı tımarlardır. Bunlar başkentten verilir ve merkezden padişah beratı almak lazım gelirdi. Bu konuda sancakbeyi ya da beylerbeyi bir tımar için müracaat eden kişinin eline divan-ı humayuna hitaben yazılmış ve o kişiyi tanıyan sipahiler ve yüksek dereceli birkaç sipahi subayının kişi hakkında olumlu görüşlerinin de yer aldığı bir tavsiye mektubu vermektedir. Eğer tavsiye mektubuna merkez tarafından uygun cevap bildirilirse o kişiden bir tezkere istenmektedir. Bu da tımarın bulunduğu beylerbeyi tarafından verilmektedir36.Tezkerenin merkeze gelmesiyle işlem

tamamlanmakta ve adaya tımara tasarruf etmeye hak kazandığını belirten beratı verilmektedir. Şayet tezkereyi alan sipahi İstanbul’a giderek 6 ay içerisinde beratını almazsa hakkını kaybederdi. Beylerbeyilik arazileri aynı büyüklükte olmadığından tezkireli ve tezkiresiz tımarlar her beylerbeyine göre değişmektedir. Örneğin Rumeli Eyaletleri’nde Budin, Bosna, Temaşvar gibi beyliklerde 6.000 akçe, Anadolu ve Kıbrıs eyaletlerinde 5.000 akçe dir.37

32 Cin, 1992, s. 80 33 Kurt, 1999, s. 63; Tabakoğlu, 2009, s. 229 34 Tabakoğlu, 1999, s. 191;Üçok, 1944, s. 538 35 Cin, 1992, s. 80 36 Ünal, 2010, s. 185 37 Kurt, 1999, s. 62; Barkan, 1979, s. 315

(23)

9 b)Tezkiresiz Tımarlar

Beylerbeyinin doğrudan vermeye yetkili olduğu tımarlardır. Bunlar genellikle kıymeti düşük tmarlardır38.

5. Mali Bakımdan a) Serbest Tımarlar

Serbest tımarlar Osmanlı Devleti’nin Rumeli ve Balkanlara açılma dönemlerinde buraların fethini ve yerleşilmesini kolaylaştırmak ve cazip hale getirmek için komutanlar, şeyh, derviş gibi devletin nüfuslanmasında ve teşkilatlanmasında enerjisinden faydalanacak kişilere verilmiştir39. Tımar sahibi gerdek, tapu, kışlak, yaylak, cürüm ve cinayet resimleri

gibi miktarı önceden belli olmayan ve bad-ı heva denilen bu vergileri alma hakkına sahiptirler.40Vezir, beylerbeyi, nişancı, defterdar, divan katipleri, subaşı, çeribaşı ve benzeri bir takım vazife sahiplerinin tımarları ve büyük devlet memurlarının görev sürelerince devam eden has ve zeametleri idari ve mali bakımdan bazı imtiyazlara sahip serbest tımarlardır. Serbest olan tımarlardaki suçluları takip edip yakalamak ve kadı mahkemesinin kararı alındıktan sonra cezaların verilmesi yetkisi ile adı geçen para cezalarının tamamını kendi hesaplarına tahsil imtiyazı da dirlik sahiplerinin elinde idi. 41

b)Serbest Olmayan Tımarlarlar

Serbest olmayan tımar sahipleri bad-ı heva denilen vergilerin hakkına sahip değillerdi. Bu vergileri serbest dirlik sahipleri ile paylaşmak zorundadırlar. Sancakbeyi ve subaşı bu nevi tımarların bad-ı hevasına müdahale edemezlerdi42.

E .TIMAR TEVCİH SİSTEMİ

Tımarın tevcihi ve intikali konusunda birçok kurallar mevcuttur. Bu kurallar zaman içinde bazı değişiklikler göstermişse de sistem esas itibariyle aynı kalmıştır. Osmanlı Devleti’nde tımar tevcihinde esas yetki merkezdeydi. Bunun yanı sıra beylerbeyinin verebildiği tımarlar da mevcuttur. Tımar geliri belli bir rakamın altında olan tımarları beylerbeyi tevcih etme yetkisine sahipti. Ama beylerbeyi bu tımarları tevcih ettikten sonra merkeze bildirmek zorundaydı. Buna Tezkiresiz tımar adı verilirdi. Tezkireli tımar denilen tımarları ise beylerbeyi tezkiresi ile merkez tevcih ederdi. Tevcihten sonra altı ay içinde sipahi beratını almak zorundadır. Aksi takdirde bu hakkından mahrum kalırdı.43

38 Cin, 1992, s. 81

39 Acun, 2002, s. 904;Barkan, 1979, s. 310;İnalcık, 2012, s. 171 40 Cin, 1992, s. 81

41 İnalcık, 2012, s. 171

42 Üçok, 1944, s. 539;Cin, 1992, s. 81;Beldiceanu, 1985, s. 31 43 Barkan, 1980, s. 888; Doğan, 2011, s. 3

(24)

10

Tımar dağıtımında devlet merkezinin tekelinde bulunan haklardan diğer birisi de tımarlı sipahi zümresinden olmayan bir kimseye tımar tevcihi hususudur. Bilindiği gibi reaya olan biri için tımar sahibi olmak oldukça zor idi. Bu konuda mevcut bulunan tek yol herhangi bir sipahi ya da sancakbeyinin hizmetinde olup, seferlere katılmak ve sınır boylarındaki askeri harekatda büyük başarı sağlamaktı. Bu nedenle Osmanlı Devleti’nde sefer kararı alındığı zaman, Anadolu’ya fermanlar gönderilir ve savaş çağrıları yapılırdı. Bu fermanlar meydanlarda okutularak gençler gönüllü olarak gazaya çağrılır ve yararlılık göstereceklere tımar vaadinde bulunulurdu. Böylece Osmanlı tımar sisteminde reayadan olan kimseler için tımar elde etmek ve sipahi sınıfına girmek için başlıca yol, padişah seferlerine, gazalarına katılmak ve yararlılık göstermek olurdu44. Bu konuya örnek olarak II. Bayezid’in Kili ve

Akkerman seferine asker tedarik etmek için her tarafa ilan ettiği 1484 tarihli emirnamesini verebiliriz. Bu emirnamede “yarar yoldaş olup, yoldaşlığı ile tımar almak isteyenlerin savaş aletleri ile gelmeleri bu seferde kendisi ile beraber olacakların hizmetlerine göre türlü şekillerde mükâfatlandırılacakları bu arada tımar isteyenlere de tımardan ve dirlikten himmet ve inayet edileceği ilan olunmuştur.45Bu husus Yavuz Sultan Selim’in 1515 tarihli

emirnamesinde ve Kanuni’nin 1534-35 yıllarındaki İran seferi için ilan edilen emirnamesinde de vurgulanmıştır.46

Tımar tevcihi ve dağıtımını eyaletlerdeki bürokrasi sıkı bir şekilde takip ederdi. Denetimi sağlamak için hükümet eyaletlerdeki bütün gelir kaynaklarını belirlemek ve bu kaynakların tımar olarak dağılımını gösteren defterler düzenlemek zorundaydı. Bir bölgenin fethinden sonra tahrir yapılır ve o bölgenin gelir kaynaklarını belirlemek üzere tahrir emini veya il yazıcısı gönderilirdi. İl yazıcısı köylerdeki bütün aile reislerinin adlarını ve ellerindeki toprağın yaklaşık miktarını ayrıntılı bir tahrir defteri olan mufassal deftere kaydederdi. Bu defterin başına sancak sipahilerinin, gelirleri hangi oran ve koşullara göre toplayacağını gösteren bir kanunname konurdu. Mufassal defterlerin yanı sıra bir de gelirlerin has, zeamet ve tımar olarak dağılımını gösteren ikinci bir özet defter olan icmal defteri hazırlanırdı. Köylüler kanunnamelerdeki kurallara göre vergilerini öder ve yeni bir tahrire kadar bu durum değişmezdi. Eğer anlaşmazlık çıkarsa, kadılara karar verirken bu tahrir defterleri yardımcı olurdu47. 44 Erdoğan Özünlü, 2010, s. 239 45 Barkan, 1979, s. 313-314 46 Barkan, 1979, s. 313-314 47 İnalcık, 2009, s. 112-113

(25)

11

Tımarın ancak belli şartlarda babadan oğula geçebilme ihtimali vardı. Hayatta olan tımar sahiplerinin oğluna dirlik verilmesi ise pek adet değildi, fakat ihtiyarlık veya hastalık sebebiyle hizmetini yerine getiremeyen sipahi varsa, yetişmiş ve hizmete yarar oğluna tımarı devir edebilirdi. Fakat babadan oğula devir işleminde ancak kılıç kısmı devredilebilirdi48.

Bunun nedeni tımar sahiplerinin bölgede nesiller boyunca bir aile mülkü oluşmasını engellemek ve onların zamanla yerel bir kuvvete ulaşmalarına mani olmak için uygulanmaktaydı49.

Bir tımar sahibi gösterdiği yararlılıklar nispetinde bu kılıç kısmına ilavelerle (terakkilerle) tımarını büyütebilir, hatta zeamet sahibi olabilirdi. Terakki uygulaması birer savaşçı olan tımarlı sipahilerin motivasyonlarını artıran bir uygulama olup onların daha büyük bir tımarlar elde etme yönündeki hevesini artırmaktadır. Tımarlı sipahilerin gelirlerine gelince XV. yüzyılda yıllık gelirleri ortalama iki bin akçe dolayında iken bu miktar XVI. yüzyılda üç bin akçeye çıkmıştır. Ancak bir sipahi üstün hizmetler karşılığında yeni eklerle tımarını artırdığı zaman bu yıllık gelir dört yüz altın dukaya kadar çıkabilirdi. Bu tabloda XVI. Yüzyıl ve sonrasında bir takım değişiklikler olmuştur. Özellikle beyler, rüşvet karşılığında yetkilerini kötüye kullanarak hak etmeyen kişilerin tımar sahibi olmalarını sağlamışlardır50.Bu durum bir

süre sonra kırsal kesimde nüfus kaybına ve köylülerin üretimi bırakmalarına sebep olmuştur.51Tımar yalnız askerlere değil bir tür maaş ya da emeklilik maaşı olarak saray ve

hükümet görevlilerine de verilirdi. Örneğin çavuş, müteferrika ve devlet dairelerindeki kâtipler tımar ve zeamet alabilirlerdi. Hatta Sultan, gözdelerine paşmaklık ya da arpalık gibi adlar altında tımar ve has gelirlerini tahsis edebilirlerdi52.

F)TIMAR SİSTEMİN BOZULMASI

Tımar sisteminin zirveye ulaştığı dönem Kanuni Sultan Süleyman dönemidir. Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümüyle birlikte tımar sisteminde bozulma belirtileri ortaya çıkmıştır53.

Vezir Rüstem Paşa zamanında tımarlar ilk defa iltizama verilmiştir. Bu iltizam usulü Osmanlı toprak sistemini bozan ve imparatorluğun yıkılmasın da büyük rol oynayan sebeplerden biridir. Mültezimler sadece kendi menfaatleri doğrultusunda fazla vergi toplamayı düşündükleri için reaya bunlardan zarar görmüş ve devlete olan güvenini yitirmiştir. II. Selim döneminde sadrazam Sokullu Mehmet Paşa bu bozulmanın önüne geçmek istemiş ve bu 48 Ünal, 2010, s. 186 49 Erdoğan Özünlü, 2011, s. 54 50 İnalcık, 2009, s. 120 51 Erdoğan Özünlü, 2010, s. 243 52 İnalcık, 2009, s. 121;Erdoğan Özünlü, 2011, s. 58 53 Cin, 1992, s. 82

(26)

12

konuda bir takım tedbirler almıştır. III. Murad döneminde ise tımar sistemindeki bozukluklar daha da artmış bazı tımar sahipleri sadrazamlara rüşvet vererek vazifelerini yapmaktan kaçınmışlardır. Çoğu zaman Beylerbeyi, tımarı hak eden kişilere değil de en çok rüşvet veren kimselere vermiş ve bu sebeple saray hediye yarışına giren kişilerle dolup taşmıştır54.

Rüşvetle vezirleri ve Beylerbeyini avuçlarının içine alan dirlik sahipleri tımarlarının vergilerini iltizama vermişler ve mültezimlerden aldıkları paralarla zevk-i sefa yapmışlardır. Mültezimler de reayayı sıkıştırarak zor duruma düşürmüşler ve vergisini ödemeyen reayanın ürününe ve toprağına el koymuşlardır.55 O dönem gelişen batı teknolojine karşı gerileyen

Osmanlı Devleti kısa sürede gelir temin etmek için dirlik sistemini kullanmış ve tımarları ehli kimselere vermek yerine, en yüksek fiyatı veren mültezimlere vermiştir. 1584 tarihinde Özdemir oğlu Osman Paşa’nın 300 akçe karşılığında ecnebilere tımar vermesiyle tımar sistemindeki bozukluk had safhaya ulaşmış ve nihayet III.Mehmed zamanında artık tımar kanunlarına hiç riayet edilmez olunmuştur. Sultan I.Ahmed devrinde sadrazam Murad Paşa dirlikleri düzeltmeye karar vermiş ve Ayni Ali Efendi’yi Defter-i Hakani eminliğine tayin etmiştir. 1607’ de Kavanin-i Al-i Osman Der Hulasa-i Mezamin-i Defter-i Divan adlı eseri yazmıştır. Yedi bölüm halinde düzenlenen bu eser tımar sisteminden, eyalet ve sancaklar ile her birinin sahip olduğu tımar ve zeametlerden, tımar sisteminin ıslahı için yapılan çalışmalardan ve belli başlı terminolojiden bahseden yetkili birisi tarafından kaleme alınmış en derli toplu kitaptır. Özellikle yedinci bölümde bozulmayı iki noktaya bağlar. Birincisi tımar sahibi sipahilerin kendi sancağına ait askerle sefere gitmemesi, ikincisi ise asker yoklamasının düzenli olarak yapılmamasıdır.56 Fakat bu düzeltme çabaları bir netice

vermemiş 1613 yılında Nasuh Paşa’nın yaptığı bir dirlik yoklamasında dirlikleri gasp etmiş olan insanların uşakları sipahi kıyafetine girerek gelmişler ve böylelikle eksikleri doldurmak istemişlerdir.57 1623 yılında IV.Murad Koçi Bey Risalesi’nden aldığı ilhamla tımar sistemini

ıslah etmek istedi ve bu nedenle iki kere yoklama yaptırarak defterleri gözden geçirtti ve haksız yere dirlik alanların beratlarını ellerinden aldı. Tımar sisteminin bozulmuş olması devleti ordusunu ulufeli askerlerden kurmaya zorlamıştır. Tımar sahipleri cebelü besleyecekleri yerde yaya ve müsellemlerin vazifesini görmeye başlamışlardır. IV.Murad’ın başlattığı bu ıslahat hareketini I.İbrahim’in sadrazamı Kemankeş Kara Mustafa Paşa devam ettirmek istemiş fakat idam edilmesiyle buna muvaffak olamamıştır. IV.Mehmed zamanında artan mali sıkıntıyı gidermek için tımar gelirlerinin yüzde ellisi müsadere edilmiştir. 1656’da

54 Barkan, 1979, s. 320 55 Cin, 1992, s. 83 56İhsanoğlu, 1999;243 57 Cin, 1992, s. 83

(27)

13

sadrazam olan Köprülü Mehmed Paşa bütün tımar ve zeamet sahiplerinin beratlarını yenilememelerini emretti ve birçok kez dirlik yoklamaları yaptırdı.58 Fakat bu çabalar da

dirlik sistemini düzeltmeye yetmedi. Kanuni devrinde sayıları 200.000’i bulan tımarlı sipahi ve cebelüler 1768’de 20.000 kişiye düşmüştür. Tımar sisteminin bozulmasına paralel olarak devlet otoritesi gittikçe zayıflamış ve yoğunlaşan siyasi ve ekonomik anarşi içinde sipahiler dirlik topraklarını kendi mülkleri gibi tasarruf etmeye başlamışlardır. Örneğin toprağı başkalarına devrediyorlar ve kendi keyiflerine göre vergilerini iltizama veriyorlardı. Kendileri artık sefere gitmedikleri gibi, cebelü de beslemiyorlar bunun yerine devlete çok küçük miktarda vergi ödüyorlardı. Osmanlı Devleti artık tımarlı arazi üzerinde ki otoritesini kaybetmeye başladı. Tımar sahipleri ise artık arazinin sahibi durumuna geldiler. Eskiden beri topraktaki köylüye bağlı olan tımar sahibi artık onları bir kiracı gibi çalıştırmaya başladı ve böylece Osmanlı tımar sistemi bir nevi derebeylik haline gelmiş oldu.59

58 Cin, 1992, s. 84;Koç, 2005, s. 24 59 Cin, 1992, s. 84

(28)

14

G.KARAMANOĞLU BEYLİĞİ’NİN OSMANLI DEVLETİ’NE GEÇİŞ SÜRECİ Karamanoğulları ve Osmanlı Devleti’nin ilk münasebeti XIV.Yüzyılın son çeyreğinde dosthane bir şekilde başlamış ve Alaeddin Bey I.Murad’ın kızı Nefise Sultan (Melek Hatun) ile evlenmiştir. Daha sonra I.Murad’ın Hamidoğullarına ait Karaağaç ve Yalvaç ile bazı yerleri satın almasıyla birlikte oluşan bu dosthane ilişkiler bozulmaya başlamıştır. Bu bölgeleri kendisi ele geçirmek isteyen Alaeddin Bey, I.Murad balkan seferinde iken Yalvaç’ı ve Karaağacı işgal etti. Bunun üzerine I.Murad Konya önlerine gelerek 1386 yılında yapılan savaşta Karamanlıları yenilgiye uğratmıştır.60 Yıldırım Bayezid döneminde de Karamanlılar

ile birkaç kez savaş yapılmış ve sonunda Konya yakınlarında bulunan Akçay’da yapılan savaşta Karaman ordusu bozguna uğratılmıştır. Konya kalesine sığınan Alaeddin Bey yakalanarak öldürülmüştür. Alaeddin Bey’in eşi ve iki oğlu ise Bursa’ya gönderilmiştir.61

Ankara Savaşı’ndan sonra Timur, Alaeddin Bey’in büyük oğlu Mehmed Bey’i Bursa’dan getirterek Karaman Beyi yapmıştır. Mehmed Bey’in 1423 yılında vefat etmesi üzerine oğulları İbrahim ve İsa Beyler arasında saltanat mücadelesi çıkmış ve bu mücadeleyi II.İbrahim kazanarak Karamanoğulları’nın başına geçmiştir. İbrahim Bey’in Osmanlılara karşı Macarlarla ittfak yapması üzerine II.Murad Karamanoğulları’na karşı harekete geçmiş ve Karaman bölgesini yağmalatmıştır. Bunun üzerine İbrahim Bey İç-iline kaçmış ve hanımı ile veziri Server Ağa’yı göndererek barış istemiştir. II.Murad bunu kabul etmiş ve 1444 anlaşma yapılmıştır.62 İbrahim Bey’in ölümünden sonra oğulları Pir Ahmed ve İshak arasında

olan taht mücadelesine Akkoyunlar ve Osmanlılar’da müdahil olmuştur. İshak Bey’i Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan desteklerken Pir Ahmed’i ise Osmanlı hükümdarı Fatih Sultan Mehmed destekliyordu.63 Osmanlılar’ın yardımıyla Pir Ahmed İshak Bey’i yendi ve İshak Bey Uzun Hasan’a sığındı. Aynı yıl içinde ise öldüğü belirtilir. Aradan geçen belli bir zamandan sonra Pir Ahmed Osmanlı aleyhine Akkoyunlu ve Venedikliler ile birlikte anlaşmalar yapınca Fatih Sultan Mehmed Karamanlılar üzerine yürüyerek 1468 yılında Konya ve Gevele kalesini ele geçirmiştir. Fatih Sultan Mehmed bu dönem Karaman bölgesine fetihler ve düzen sağlama adına sırasıyla Mahmud Paşa, Rum Mehmed Paşa, İshak Paşa ve Gedik Ahmed Paşa’yı göndermiştir. Tarsus tarafına kaçan Pir Ahmed ve Kasım Bey’in son sığınakları olan Uzun Hasan’ın 1473 yılında Otlukbeli Savaşı’nda Fatih Sultan Mehmed’e yenilmesi ve Gedik Ahmed Paşa’nın bölgede başarılı seferler düzenlemesi üzerine Karamanlılar kontrol altına alınmıştır. Pir Ahmed’in Menan kalesinden atılarak ölmesi sonucu

60 Sümer, 2001, s. 457 61 Aköz, 1987, s. 13 62 Yıldız, 2010, s.19 63 Gümüşçü, 1997, s. 49

(29)

15

Kasım Bey yalnız kalmış ve II.Bayezid’e karşı Cem Sultanı desteklemiştir. Cem Sultan’ın Rodos’a kaçması üzerine Kasım Bey II.Bayezid ile anlaşma yapmış, Osmanlı egemenliğinde ölünceye kadar İçel taraflarında kalmıştır. Kasım Bey’in 1483 yılında ölmesi ile birlikte Karaman Beyliği son bulmuştur.64 Karamanoğulları Beyliği’nin Osmanlı’ya geçiş tarihi

konusunda farklı görüşler mevcuttur. Zikredilen tarihler 1465, 1466, 1467 ve 1468 tarihleridir. 1467 yılında Konya ve Larende’nin Osmanlı egemenliğine girmesi en çok kabul edilen tarihtir. Karaman topraklarının tamamen Osmanlı egemenliğine girmesine rağmen kesin hakimiyet 1517 yılında Yavuz Sultan Selim’in Ridaniye Seferi’nde Memlük hakimiyetine son vermesiyle sağlanabilmiştir.65

64 Sümer, 2001, s. 458-459

(30)

16 BİRİNCİ BÖLÜM SANCAKLARA GÖRE HAS VE ZEAMETLER A)SANCAK

Sancak kelime olarak sivri değnek üzerindeki bayrak anlamında olup Osmanlılarda bu kelime askeri ve idari bir bölgeyi ifade etmek için kullanılıyordu.66 İdari açıdan en üst birim olan eyaletler, sancaklardan oluşuyordu.67 Osmanlı kaynaklarında sancak kelimesi yerine

“Liva” kelimesi de kullanılmıştır. Sancağın en yüksek görevlisi sancakbeyi veya mir-liva olarak adlandırılan yöneticilerdi.68 Defterde Karaman Eyaleti’ne ait bulunan sekiz sancaktan

yedi tanesi incelenmiştir. Bunlar genel olarak Karaman Eyaleti’nin değişmez sancaklarıdır. İç-il Sancağı eyaletin değişen sancaklarından olduğu için araştırmanın bütünlüğü açısından çıkarılmıştır. İncelenen sancaklar Konya Sancağı, Larende Sancağı, Beyşehir Sancağı, Akşehir Sancağı, Aksaray Sancağı, Niğde Sancağı ve Kayseri Sancağı’dır. Sancakların idari açısından önemini anlamak ve Osmanlı’ya geçiş sürecinde yaşanan tarihi olayları görmek açısından bu bölümde sancakların tarihi süreci ele alınacaktır.

1.Konya Sancağı

Konya eski dönemlerden beri birçok medeniyetin hakimiyetine giren önemli kültür merkezlerinden biridir. 1071 Malazgirt Zaferi’yle birlikte Anadolu’ya gelen Türkler Anadolu Selçuklu Devleti’ni kurmuş ve Konya uzun yıllar bu devlete başkentlik yapmıştır. 1308’de Anadolu Selçuklu Devlet’inin son bulmasıyla birlikte Konya Karamanoğulları’nın hakimiyetine girmiştir.69 1467 yılına kadar Karamanoğulları hakimiyetinde kalan Konya bu

tarihten itibaren bölgeyi ele geçiren Osmanlı hakimiyetine girmiş ve oluşturulan Karaman Eyaleti’nin paşa sancağı olmuştur. Osmanlılar zamanında önem verilen Konya’ya 1563 yılına kadar Şehzadeler vali olarak atanmıştır. Atanan Şehzadeler şunlardır; Şehzade Mustafa (1466-1474 Konya), Şehzade Cem ((1466-1474-1481 Konya), Şehzade Abdullah (1481-1483Konya, Akşehir), Şehzade Şehinşah (1483/1490-1511 Konya) Şehzade Mehmed Şah (1500-1511 Beyşehir, 1511-1513 Konya), Şehzade Bayezid (1544-1550 Konya, Akşehir) Şehzade Selim (1542-1544,1558-1562 Konya) Şehzade Murad’dır. (1558-1562 Akşehir)70İncelenen bu defterde Şehzade Şehinşah ve oğlu Şehzade Mehmed’in adı geçmektedir. Kul kökenli dirliklerin çoğunda Şehzade Şehinşah ve oğlu Şehzade Mehmed’in kulu veya kuloğlu oldukları belirtilmektedir. Bunlar ya Şehzade’nin sağlığı zamanında ya da çoğunluk olarak 66 Şahin, 2009, s. 97 67 Yıldız, 2010, s. 23 68 Erdoğdu, 1989, s. 53 69 Topkaya, 2007, s. 9 70 Baykara, 2002, s. 185; Yıldız, 2010, s. 29

(31)

17

Şehzade vefat ettikten sonra dirlik almış kişilerdir. Dirlik alma sebebi olarak Şehzade’ye hizmet etmiş olmaları gösterilmiştir. Şehzadeleri tanıyacak olursak; Şehzade Şehinşah II. Bayezid’in oğlu ve Fatih Sultan Mehmed’in torunudur. Annesi Karamanoğulları’ndan Nasuh Bey’in kızı Hünişah Hatun’dur.71 1483 yılında Konya sancakbeyi Şehzade Abdullah’ın

ölümünden sonra Konya’ya gönderilmiş ve 1511 yılında ölümü ile oğlu Şehzade Mehmed yerine geçmiştir.72

Eyaletin en yetkili kişisi olan beylerbeyi, eyaletin merkez sancağında oturur ve buraya paşa sancağı denilirdi.73 Karaman Eyaleti’nin paşa sancağı Kanuni Sultan Süleyman’ın ilk

yıllarında Kayseri Sancağı olmasına rağmen genellikle eyaletin paşa sancağı Konya olmuştur.74 Konya’nın paşa sancağı olması nedeniyle beylerbeyi divanı burada toplanır,

kararlar burada verilirdi. Bu durum Konya sancağını diğer sancaklardan üstün bir duruma getirmiştir.

Deftere göre Konya Sancağı’nda 11 adet kaza bulunmaktadır. Bunlar; Aladağ, Bayburd, Belviran, Hatunsaray, İnsuyu, Konya, Sahra-yı Konya, Said-ili, Sudirhemi, Turgud, Zengicek’dir. Belviran defterde Larende’ye ait bir kaza olmasına rağmen Konya Sancağı’nda yazılması ve daha önce ki dönemlerde Belviran’ın Konya sancağına ait bir kaza olması sebebiyle 2 adet Belviran’a ait dirliği burada belirtme ihtiyacı duyduk. Turgud ve Bayburd kazaları tek bir başlık altında yazılmasına rağmen, bazı dirliklerde ayrım yapılırken bazı dirlikte hangi kazaya ait olduğuna dair herhangi bir ayrım yapılmamıştır. Bu nedenle belirtilmeyen dirlikler Turgud ve Bayburd ortak başlığı altında yazılmıştır. Sancak genelinde 1 adet has, 11 zeamet ve 1 adet ber vech-i zeamet şeklinde yazılan tımar bulunmaktadır. Bu dirlik zeamet olarak kabul edildiğinde zeamet sayısı 12’ye çıkmaktadır.

Has sahibi Karaman Beylerbeyi Lütfi Paşa’dır ve geliri 710526 akçedir. Gelir çeşidini nefs-i Konya, nefs-i Larende’nin şehir gelirleri ve Develü nahiyesi oluşturur. Beylerbeyiliği dışında herhangi bir bilgi verilmemiştir.75 Fakat isminden bir şeyler çıkarmak mümkündür.

Karaman Beylerbeyi Lütfi Paşa, Yavuz Sultan Selim döneminde önemli devlet işlerinde bulunmuş daha sonra çeşitli bölgelerde sancakbeyliği ve beylerbeyliği görevlerini ifa etmiş bir devlet adamıdır. Daha sonra Kanuni Sultan Süleyman döneminde de hizmetlerine devam eden Paşa, Sultanın takdirini kazanarak veziri olmuş hatta kız kardeşi Şah Sultan ile evlenmiştir. 71 Uzunçarşılı, 1995, s. 237 72 Aköz-Emre, 2016, s. 122 73 Güldüoğlu, 2011, s. 33 74 Hüseyniklioğlu, 2008, s.663 75 TD.392, s. 2

(32)

18

Lütfi Paşa’nın bu kişi olduğunu, Karaman Beylerbeyliği yaptığı düşünülen tarihler ile defterdeki tarihlerin uyum göstermesinden çıkarıyoruz. Kaynaklar 1522-1523 ama çoğunlukla 1533 tarihinde Lütfi Paşa’nın Karaman Beylerbeyliğine atandığını söyler.76 Defterdeki

tarihler ise 1519-1533 tarihleri arasında geçen tarihlerdir. Dolayısıyla Lütfi Paşa’nın aynı kişi olduğu açıktır. Defterde ayrıca Lütfi Paşa’nın iki kardeşine ait zeamet bulunmaktadır.77

Bunlardan biri Kayseri Sancağında 21766 akçelik gelir tasarruf eden Mehmed Bey’dir. Daha önce Rum ilinde zeamet tasarruf eden Mehmed Bey Karaman’a gelmiş ve zeametini burada tasarruf etmeye devam etmiştir. Diğeri kardeşi ise Akşehir Sancağında 15000 akçelik zeamet tasarruf eden Ahmed Bey’dir. Her kardeşin ayrı sancakta olması merkeziyetçiliğin korunması açısından dikkat çeken unsurlardır. Bu zeametler Beylerbeyi olan kardeşlerinin mevkisinden doğan imtiyazlardan yararlanma ve zeamet alırken soy bağının etkisini göstermesi açısından önemli bir örnek teşkil eder.

Zeametler gelirleri 20000 akçeden 100000 akçeye kadar olan dirliklere verilen isim olmasına rağmen aşağıdaki tabloda da görüldüğü üzere geliri 20000 altında olan 6 adet zeamet bulunmaktadır. Zeametlerin 7 tanesi Karaman’ın önemli ailelerine, diğer 4 tanesi ise kul kökenli kişilere aittir. Şeyh Hasan’ın kimliği hakkında herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Fakat Şeyh lakabı yerel olma ihtimalini vermektedir. Şeyh Hasan’ın gelir miktarı yazılmamıştır. Sancakta en yüksek gelire sahip zeamet 35205 akçeyle Musa veled-i Yapa, en düşük gelir ise 6038 akçeyle Turgud ailesinden Turgud veled-i Turgud’a aittir.78

Zeamet gelirinin düşük olma sebebi 33505 akçelik gelirinin beylerbeyi haslarına geçmesidir. Geçme sebebi belirtilmemiştir. Fakat normal geliri 39545 akçedir. En yüksek gelire sahip Musa veled-i Yapa, Vilayet-i Anadolu’da zeamet tasarruf ederken Karaman’a gelmiş ve burada zeamet almıştır. On yıldır Karaman’da zeamet tasarruf etmektedir. Geliş sebebi belirtilmemiştir. Konya Sancağının önemli ailelerden Turgud ve Yapa ailelerine ait iki zeamet daha bulunmaktadır. Bunlar; Ali veled-i Şah bin Yapa ve Mahmud veled-i Turgud’dur. İkisinde de aynı açıklama olarak Karaman’ın benamlarından ve kadimden tasarruf eder ifadesi vardır. 76 İpşirli, 2003, s. 234 77 TD.392, s. 170-410 78 TD.392, s. 3

(33)

19

Tablo I-Konya Sancağı’nda Zeamet Tasarruf Edenler

Sancağı Kazası Zeamet alan Açıklama Geliri

Konya Aladağ Mustafa veled-i Sinan Bey Alaybeyi 19500

Hacı Sinan Garibler Ağası 16726

Şeyh Hasan veled-iYaman

H.Kasım Emir Ahur (bvz) Kapıcıbaşı 24100

İnsuyu Musa veled-i Yapa Karaman mensuhu 35205

Konya Mehmed v. Kandık Sinan Karaman mensuhu 26684 Sa‘idili Mahmud veled-i Turgud Karaman mensuhu 18521 Turgud veled-i Turgud Karaman mensuhu 6038 TurgudveBayburd Ali veled-i Şah bin Yapa Karaman mensuhu 26252 Bayburd Mehmed veled-i Cavid Karaman mensuhu 26138 Zengicek Hızır veled-i Ağa Bey Karaman mensuhu 16615 Katib Hayreddin Şehinşah kulu 18190

Toplam 12 233969

Bvz.Ber vech-i zeamet, V.Veled,H.Hisseli

Kul kökenli kişilerin tasarruf ettiği zeametlere bakacak olursak bunlardan biri olan Mustafa, Şehzade Şehinşah’ın Nişancısı Sinan Bey’in oğludur. 15 yıldır zeamet tasarruf eden Mustafa ayrıca Konya Sancağı’nın Alaybeyi’dir.79 Kul olan diğer bir zeamet sahibi de Hacı

Sinan Bey’dir. Şehzade Şehinşah’ın Garib Yiğitler Ağası olup 15 yıldır zeamet tasarruf etmektedir. Hacı Sinan Bey’in ilginç yanı iki zeamete sahip olmasıdır. Birinci zeameti Konya Sancağı’nda olup 16726 akçelik gelirli zeamettir. İkinci zeameti ise Larende Sancağı’nda 37055 akçelik gelirli bir zeamettir. Hacı Sinan’ın burada Şehzade Şehinşah Bey’in kullarından olduğu ve Konya Mir-alemlik görevini yürüttüğü ayrıca 20 yıldır zeamet tasarruf ettiği belirtilmiştir. Hacı Sinan’ın oğlu İbrahim’de zeamet tasarruf eden Zaimlerdendir. Onun bilgilerinde Şehzade Şehinşah’ın Kapıcıbaşı oğlu olduğu yazılmıştır. Hacı Sinan’ın ayrıca oğulları Mehmed ve Ahmed Çelebi’ye ait üç tımar dirliği daha mevcuttur. Bu durum Hacı Sinan’ın çeşitli görevlerde bulunduğu, bölgede oldukça önemli bir kişi olduğu ve ailesinin de çeşitli dirliklere sahip olmasına vesile olduğunu göstermektedir. Zaimlerden Kasım Emir Ahur’da Şehzade Şehinşah kullarındandır ve Kapıcıbaşı görevini almıştır. Geliri ise 24100 akçedir.

Zeamet sayısı en fazla olan kaza 4 kişi ile Aladağ’dır. Zengicek ve Said-ili Kazaları eşit olarak ikinci sırada yer almaktadırlar. Zeametlerin hepsi müstakil olup sadece tımar başlığı altında zeamet olan Kasım Emir Ahur’un dirliği hisselidir fakat diğer hissedarlar tımar tasarruf ettiği için tabloda müstakil olarak tek gösterilmiştir.

79 TD.392, s. 28

(34)

20 2.Larende Sancağı

Larende, bugünkü coğrafyamızda Karaman’ın merkez ilçesine karşılık gelen bir yerdir.80 Karaman ve çevresi, Anadolu’da oluşan ilk yerleşmelerdendir ve günümüze kadar gelen yerleşmelerin kesintiye uğramadan geldiği sahalardan biridir.81Tarım ve hayvancılık

yönünden güçlü olması, önemli yollar üzerinde bulunması ve buna bağlı olarak ticaretin gelişmesi, bu bölgenin önemli olmasına ve yerleşim nüfusunun artmasına neden olmuştur.82

Hititler döneminde “Laranta” adıyla anılan şehir daha sonra Roma ve Bizans döneminde “Laranda” adını almış ve sonraki Türk döneminde ise Larende adıyla anılmıştır. Anadolu’nun Türkler’in hakimiyetine girmesiyle beraber Larende de bu hakimiyetin etkisi altına girer. Larende bölgesinin Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti Konya’ya yakın bulunan önemli yollar üzerinde olması hızla gelişmesini sağlamıştır. Selçukluların yıkılmasıyla birlikte Karamanoğulları topraklarına katılan Larende bu dönem Karamanoğlu Beyliği’ne başkentlik yapmıştır. Bu dönem Larende’nin en parlak ve şehrin ekonomik, sosyal açıdan geliştiği en refah dönem olmuştur.83 Daha sonraki yıllarda Karaman-Osmanlı çekişmesine sahne olan

bölge, bu dönem olumsuz olarak etkilenmiştir. Bölgenin Osmanlı hakimiyetine girmesinden sonra Karaman Eyaleti kurulmuş ve Larende bu eyaletin bir sancağı haline getirilmiştir. Larende sancak olarak statüsünü XVI. Yüzyılın ilk çeyreğine kadar korumuştur. Bu dönemden itibaren sancaktan bozularak Konya sancağının bir kazası durumuna getirilmiştir.84

İncelenen bu defterde Larende sancak olarak belirtilmiştir. Sancağın 5 kazası bulunmaktadır. Bunlar; Belviran, Ereğli, Eski-il, Karacadağ ve Larende’dir. Larende Sancağı’nda zeamet adıyla tevcih edilen 13 dirlik ayrıca ber vech-i zeamet kaydı düşülen 4 adet tımar birimi bulunmaktadır. Zeamet olarak tasarruf edilen bu tımarları zeamet olarak saydığımızda zeamet sayısı 17’ye yükselmektedir. Sancakta has olarak tevcih edilen dirlik ve sancakbeyi bulunmamaktadır. Bunun nedeni bu dönemlerde Larende’nin sancaktan çıkarılarak kaza durumuna düşürülmesi olabilir. Sancakta bulunan zeametlerin 12 tanesi Karaman’ın yerel unsurlarından olurken kalan 7 tanesi kul kökenlidir. Aşağıdaki tabloda ayrıntılı bir şekilde gördüğümüz gibi en çok zeamet bulunan kaza 7 zeamet ile Larende, ikinci olarak 5 zeamet ile Belviran Kazası’dır. En az ise 2 tane ile Eski-il Kazası’dır. Zeamet sahiplerinden en yüksek gelir 50000 akçe ile Vilayet Defterdar Kethudası olan Dımışki Bey’e

80 Gümüşçü, 1997, s. 20 81 Tuncel, 2001, s. 444 82 Gümüşçü, 1997, s. 43 83 Kaynakçı, 2007, s. 19-20 84 Gümüşçü, 1997, s. 146

Şekil

Tablo II-Larende Sancağı’nda Zeamet Tasarruf Edenler
Tablo V-Aksaray Sancağı’nda Zeamet Tasarruf Edenler
Tablo VI-Niğde Sancağı’nda Zeamet Tasarruf Edenler
Tablo XII-Larende Sancağı’nda Tımarların Dağılımı
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Swing Equation-based active power control of the PV inverters provides faster response frequency restoration and it helps to increase the inertia of the system by

Şiirleri ve türküleri okurken bir anda onun görkemli sesinden dinlediğimiz ezgilerin kaynağına iniyoruz; yazılarını ve söyleşileri okurken de.

Hiç bal eylemeyen kovandan emre muhalifdir, nesne taleb olunmaya ve yerlü kayalarda ve yerlü arularda her y~l bal alurlar imi~~ vaki' olan yerlerde sipahi üzerine hâs~l

Yüzyılda Göynük Kırsalında Kullanılan Sülale ve Erkek Kişi Adlan”, Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma M erkezi Dergisi,

Ayný kesici ucu farklý ap=talaþ derinliði mm farklý üretilmiþ deðiþik kesme þekillerine müsait takýmlarda fz=Kesici diþ baþýna düþen ilerleme mm/diþ

61 Amel Boubekeur, ‘Political Islam in Europe’, içinde Samir Amghar, Amel Boubekeur and Michael Emerson (der.), European Islam-Challenges for Public Policy and Society,

In study 2, RO consumption increased expression of SREBP-1c and SREBP-2 transcription factors, which further increased hepatic acetyl-CoA carboxylase, fatty acid synthase,

(4) The correlation between self-care behavior and hope (r=.34, p=.024), social support (r=.54, p<.001), and between hope plus social support (r=.52, p<.001) were