• Sonuç bulunamadı

Çandıraz Deresi Havzası'nın (Kütahya) fiziki coğrafya özellikleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çandıraz Deresi Havzası'nın (Kütahya) fiziki coğrafya özellikleri"

Copied!
112
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ORTA ÖĞRETİM SOSYAL ALANLAR EĞİTİMİANABİLİMDALI COĞRAFYA ÖĞRETMENLİĞİBİLİM DALI

ÇANDIRAZ DERESİHAVZASI’NIN (KÜTAHYA)

KİCOĞRAFYA ÖZELLİ

KLERİ

YÜKSEK Lİ

SANS TEZİ

DANIŞMAN

Yrd.Doç.Dr. A.Doğan BULDUR

HAZIRLAYAN Yusuf DÜKKEL

(2)

İÇİNDEKİLER Sayfa

ÖZET………IV ABSTRACT………..V ÖNSÖZ………... VI

1. GİRİŞ……….1

1.1 ARAŞTIRMA SAHASININ YERİVE SINIRLARI………...3

1.2. DAHA ÖNCE YAPILAN ÇALIŞMALAR………...6

1.3. METOD VE MALZEME………...8

2. JEOLOJİK ÖZELLİKLER……….…. 10

2.1. BAŞLICA JEOLOJİK FORMASYONLAR……….….10

2.2. TEKTONİK……… ..14

2.3. STRATİGRAFİ………..14

3. JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLER...15

3.1. OVALAR VE ALÜVYAL DÜZLÜKLER………...17

3.2. OVALARLA PLATOLAR ARASINDAKİİNTİKAL SAHALARI…………...19

3.3. ALÇAK PLATOLAR………19

3.4. YÜKSEK PLATOLAR………...22

3.5. DAĞLIK SAHALAR………....23

3.6. VADİLER………..23

3.7. ARAŞTIRMA SAHASININ JEOMORFOLOJİK TEKAMÜLÜ………....26

3.8. PROBLEMLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ………....28

4. İKLİM ÖZELLİKLERİ………....28

4.1.SICAKLIK ÖZELLİKLERİ………...29

4.1.1. Sıcaklığın Dağılışı……….…29

4.1.2. Sıcaklık Rejimi………...33

4.2. NEMLİLİK VE YAĞIŞÖZELLİKLERİ………...34

4.2.1. Bağıl Nemin Yıl İçindeki Dağılışı...………...35

(3)

4.2.3. YağışRejimi………...………..38

4.3. BASINÇ VE RÜZGAR ÖZELLİKLERİ………....41

4.3.1. Basınç Özellikleri………42

4.3.2. Rüzgar Özellikleri………...43

5. HİDROGRAFYA ÖZELLİKLERİ……….46

5.1.AKARSULAR VE GENEL ÖZELLİKLERİ………...46

5.1.1. Akarsuların Rejim Özellikleri……….49

5.1.2. Akarsuların Drenaj Özellikleri………50

5.1.3. Akarsuların Boyuna Profilleri Ve Eğim Kırıklıkları……….….51

5.2. GÖLLER, GÖLETLER VE GENEL ÖZELLİKLERİ………54

5.3. KAYNAKLAR VE GENEL ÖZELLİKLERİ……….55

5.4. HAVAZAYA DÜŞEN TOPLAM YAĞIŞ………...56

6. TOPRAK ÖZELLİKLERİ……….58

6.1. KİREÇSİZ KAHVERENGİORMAN TOPRAKLARI………...58

6.2. KAHVERENGİORMAN TOPRAKLARI………58

6.3. KESTANE RENGİTOPRAKLAR………60

6.4. KIRMIZIMSI KESTANE RENGİTOPRAKLAR………....60

6.5. KİREÇSİZ KAHVERENGİTOPRAKLAR………...60

6.6. KIRMIZIMSI KAHVERENGİTOPRAKLAR………..61

6.7. ALÜVYAL TOPRAKLAR………....61

6.8. KOLLÜVYAL TOPRAKLAR………...62

7. BİTKİÖRTÜSÜ ÖZELLİKLERİ...63

7.1 BİTKİTÜRLERİNİN BULUNUŞVE DAĞILIŞINI ETKİLEYEN UNSURLAR ………63

7.1.1. Bitki Örtüsü İklim İlişkisi………..63

7.1.2. Bitki Örtüsü Toprak İlişkisi………66

7.1.3. Bitki Örtüsü – Topoğrafya İlişkisi ………....67

7.2. BAŞLICA BİTKİTOPLULUKLARI………67

7.2.1. Ormanlar………....67

(4)

8. SONUÇ ………...73

KAYNAKLAR………76

(5)

ÖZET

Çandıraz Deresi HavzasıTürkiye’nin batısında İç BatıAnadolu Bölümü’nde Kütahya il merkezinin güneydoğusunda yer alır. 39º 05' 31" N ve 39º 22' 53" N enlemleri ile 30º 01' 33" E ve 30º 29' 45" E boylamlarıarasında yer alıp 640 km² alana sahiptir. Çandıraz Deresi Havzası’nda Paleozoik, Mesozoik, Neojen, Plio-Kuaterner ve Kuaterner yaşlıaraziler mevcuttur. Sahada temelde Paleozoik’e ait metamofitler, üstte ise Neojen kalkerleri ile neojene ait diğer unsurlar bulunur. Bunların da üzerinde özellikle doğu ve güney kesimlerde volkanik elemanlar, orta kesimlerde de Plio-Kuaterner yaşlı eski alüvyonlar bulunur. Sahada mevcut jeolojik formasyonlar üzerinde gelişmişiki farklı yükselti kademesine sahip plato sahaları, dağlık alanlar ve ovalar belli başlıyer şekillerini oluşturmaktadır. Araştırma sahasında yıllık sıcaklık ortalaması10,6 C° dir. Ocak ayı sıcaklık ortalaması0,4 C° ve Temmuz ayısıcaklık ortalaması20,8 C° dir. Yıllık toplam yağışmiktarı545,4 mm.dir. Hakim rüzgar yönü N 39° W dır.

Araştırma sahasında ana akarsu Çandıraz Deresi’dir. ÇobanovasıDeresi, Boyalıkyolu Deresi, Kızılcaören Deresi ve Kurudere sahadaki önemli tali akarsulardır. Sahada doğal göl olarak Emre Gölü, Gölet olarak da Elmalı, Körs ve Belkavak sulama göletleri mevcuttur. Sahada yamaç kaynakları, tabaka kaynaklarıkarstik kaynaklar bulunur. Havzaya yılda yaklaşık toplam 434 milyon m³ yağışdüşmektedir. Büyük toprak gruplarından Kireçsiz kahverengi orman toprakları, Kahverengi orman toprakları, Kırmızımsıkestane rengi topraklar, kireçsiz kahverengi topraklar, Kestane rengi topraklar, Kırmızımsı kahverengi topraklar ile kollüvyal ve alüvyal topraklar bulunmaktadır. Bitki örtüsü olarak ormanlar ve step söz konusudur. Ormanlar içinde Karaçam ormaları, meşe ormanlarıve ardıç ormanlarıbulunmaktadır.

(6)

ABSTRACT

Çandıraz Brook Basin is located on southest of the city center of Kütahya located on The Inner West Anatolian Region of Turkey. It ranks among 39º 05' 31" N and ve 39º 22' 53" N latitudes and 33" E and30º 29' 45" E longitudes. It has 640 km² square. There are terrains belonging to the periods of Paleozoik, Mesozoik, Neojen, Plio-Kuaterner ve Kuaterner in Çandıraz Brook Basin. At the bottom of the area, there are motamorphosis belonging to Paleozoik and at the top, there are Neogen’s limestones and other elements belonging to Neogen. Over those, especially on the east and South parts, there are volcanic elements, on the middle parts there are old alluvions belonging to Plio-Kuaterner. Plateu areas, mountanious areas and lowlands which have two different advenced steps of altitude on existing geologic formations on the area compose ground forms. Annual temperature average is 10,6 C° on the research area. The temperature average of January month is 0,4 C° and the temperature of July month is 20,8 C°. The amount of annual total rains is 545,4 mm. The dominant wind direction is N 39° W.

The main brook on researc area is Çandıraz Brook. ÇobanovasıBrook, Boyaklıyolu Brook, Kızılcaören Brook and Kurudere are other important subordinate brooks. There is Emre Lake as natural lake and there are Elmalı, Körs, belkavak irrigation ponds as pond on the area. There are fountain-heads of hillside, stratum, karstic on the area. There are brown forest soils, reddish maron soils, kolluvial and alluvial soils. The endemic is forests and step. There are larchs, oaks and junipers in the forests.

(7)

ÖNSÖZ

Akademik kariyer sürecinin ilk basamağıolan Yüksek Lisans eğitiminin uygulama kısmıtez hazırlama çalışmasıdır. Uzun süren hazırlık safhasının ardından gelen yazma çalışmasıda yine uzun ve yoğun emek gerektiren bir süreç. Daha çok, elde edilen bilgi ve bulguların kurallara uygun olarak metin haline dönüştürülmesi ilkesine dayanan süreç sonunda ortaya çıkan çalışmanın kullanılabilir tespit ve analizler içermesi, bilimin insanlığa faydalıolmasıprensibi açısından da değerlendirilebilir olmasıbeklenir. Alınan eğitimin ürünü niteliği taşıyan tezler arşivlerin tozlu raflarında kaybolmaya mahkum birer resmi belge niteliğini aşmak zorundadır. Türkiye’deki bilim anlayışının neticesi olarak karşımıza çıkan bu durumun ülkemiz ve insanlık lehine değişmesini diliyoruz.

Coğrafya biliminin genişkapsamıgereği, araştırma konularının ve bunların kapsamlarının da geniş tutulmasıbir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Araştırmalar sırasında gerekli bilgi ve materyallerin elde edilmesi, elde edilen bilgi ve bulguların derlenip şekillendirilmesi sırasında engeller ve zorluklar karşılaşılması, alınan eğitim yanında araştırıcının problem çözme ve sonuç üretme yeteneğini de geliştiren bir nitelik taşır.

Çandıraz Deresi Havzası, Sakarya Nehri’nin bir kolu olan Porsuk Çayı’nın havzasıiçindedir. BatıAnadolu, Marmara ve İç Anadolu Bölgelerinin ortasında, İç batı Anadolu platolarıüzerinde yer alır. Araştırma sahasıolarak Çandıraz Deresi Havzası’nın seçilmesinde ikamet edilen yere yakınlığıyanında daha önce bu sahada benzer bir çalışma yapılmamışolmasıve debisi çok düşük olan bir akarsuyun önemli ölçüde aşındırma yapmışolmasıda etkili olmuştur. Araştırma konusunun belirlenmesinin ardından kaynak taraması, haritaların, raporların temin edilmesinin ardından büro çalışmalarına geçilmiştir. Haritaların hazırlanması ve bunlar üzerinden, arazi gözlemlerinin de yardımıyla metinler şekillendirilmiştir.

Bulunduğumuz noktaya gelmemizde ve çalışmalarımız sırasında birçok kişinin katkılarıve emeği söz konusu olmuştur. Yüksek lisans eğitimimiz sırasında bizleri yetiştiren Prof. Dr. Akif AKKUŞ, danışmanım Yrd. Doç. Dr. A. Doğan BULDUR, Yrd. Doç. Dr. Nuri İNAN, Yrd. Doç. Dr. Adnan PINAR, Yrd. Doç. Dr. Recep BOZYİĞİT, Yrd. Doç. Dr. Ayhan AKIŞ hocalarımıza, lisans eğitimimiz sırasında bilgi ve tecrübelerinden istifade ettiğimiz Yrd. Doç. Dr. Nurfettin Kahraman, Yrd. Doç. Dr. Yıldırım ATAYETER, Yrd. Doç. Dr. Kenan ARIBAŞ’ a, toplanan bitki numunelerinin

(8)

türünün tespitini yapan Dr. A. Zafer TEL’ e, gerekli bilgi ve belgelerin temininde

kolaylık sağlayan Kütahya DSİMüdürlüğü personeline, Kütahya Orman İşletme Şefliği personeline, DMİGn. Müdürlüğü’ne, kendi kitabınıgöndererek istifade etmeme yardımcı olan Prof. Dr. Yusuf DÖNMEZ’e ve özellikle gösterdiği sabır, ilgi ve desteği için eşim Ebru DÜKKEL ile varlığıile hayatımıza neşe katan oğlum Yusuf Eren DÜKKEL’e bu vesileyle ayrıayrıteşekkür ederim.

Yusuf DÜKKEL İskenderun 25.05.2008

(9)

1. GİRİŞ

Coğrafi araştırmaların tarihi insanlık tarihiyle başlar. Her dönemde insanlar yaşadıklarıyeri, yakın ve uzak çevrelerini tanıma ihtiyacıhissetmiştir. Bu araştırmalar önceleri merak, gıda ve barınak bulma amacına yönelik çabalar olmuşken ilerleyen dönemlerde insanların tarıma, yerleşik hayata geçmeleri ve bazı hayvanları evcilleştirmeleriyle birlikte çevre araştırmalarının amacıyerleşim yeri, tarım arazisi ve otlak bulmaya yönelmiştir.

Özel mülkiyet kavramının ve siyasi oluşumların ortaya çıkmasıyla toprak ve arazi, gücün göstergesi haline gelmeye başlamıştır. Devletlerarasıilişkilerin en problemli kısımlarınıda yine toprak ve alan hâkimiyeti ile ilgili olanlar oluşturmuştur. Modern zamanlarda toprak ve alan hâkimiyeti önemini iyice arttırmış, devletler savaşmadan yeni topraklar kazanmanın artık neredeyse imkânsız hale gelmesiyle sahip olduklarıarazileri en iyi şekilde kullanmanın yollarınıaramaya başlamışlardır. Coğrafi araştırmalar da artık bu amaçlarla yapılır hale gelmiştir. Coğrafya biliminin gelişim süreci içinde kat ettiği mesafe, araştırmalarıgeziler sonunda oluşturulan tasvir yazılarından, bilişim ve iletişim teknolojisini en iyi şekilde kullanan uzaktan algılama projeleri haline getirmiştir.

Coğrafi araştırmalarda alan sınırlandırmasında kullanılan en geçerli kural, alanın bir bütünlük arz etmesidir. Bu bütünlük beşeri ve iktisadi konularda idari birimler ya da belli iktisadi faaliyetler esas alınarak sağlanmaktadır. Fiziki unsurların konu edildiği Fiziki Coğrafya araştırmalarında ise bir dağkütlesi, bir ova gibi belli bir jeomorfolojik unsur, bir iklim bölgesi, bir akarsu havzasıgibi alanın tamamınıilgilendiren ortak bir özelliğin bağlayıcılığıile bu bütünlük oluşturulur. Bunlardan sonuncusu olan akarsuların su toplama havzalarının araştırma sahasıolarak belirlenmesi sık rastlanan bir durumdur. Bu akarsulardan biri de Sakarya nehridir. Sakarya nehri Kızılırmak ve Yeşilırmak nehirlerinden sonra Türkiye'nin üçüncü en uzun, KuzeybatıAnadolu'nun ise en büyük akarsuyudur. Uzunluğu 824 km., su toplama havzasının genişliği 53.800 km²'dir. Afyon'un kuzeydoğusundaki Bayat Platosu’ndan doğar. Önce İç Anadolu’ya doğru akar sonra kuzeye döner. Polatlıyakınlarında en büyük kollarından biri olan Porsuk Çayıve Ankara Çayıile birleşir. Geyve Boğazı'ndan geçer ve AdapazarıOvası'ndan akarak Karadeniz'e dökülür. Sakarya nehrinin iki önemli kolundan biri olan Porsuk Çayı, Kütahya İl Merkezi’nin güneyinde Murat Dağı’nın eteklerinden doğar. Kütahya ve

(10)

Eskişehir illerinin topraklarından geçerken farklıbüyüklüklerde birçok akarsuyla birleşerek Polatlıkuzeybatısında Sakarya nehri ile birleşir.

Porsuk Çayı’na dökülen zayıf akarsulardan biri de Çandıraz Deresi’dir. Az miktarda su taşıyan bir dere olmasına rağmen oldukça genişbir su toplama havzasına sahiptir. Böyle genişbir havzadan su toplayan bir akarsuyun bu kadar az su taşımasıve bu kadar az su taşıyan bir akarsuyun dar ve derin vadiler oluşturmasıilgi çekici bir durumdur. Bu noktadan hareketle araştırmamızın konusunu “Çandıraz Deresi Havzası’nın (Kütahya) Fiziki Coğrafya Özellikleri” olarak belirlemişbulunmaktayız.

(11)

1.1 ARAŞTIRMA SAHASININ YERİVE SINIRLARI

Çandıraz Deresi Havzası, Türkiye’nin batısında, Ege Bölgesi’nin İç batıAnadolu Bölümü’ndedir. Kütahya il merkezinin güney doğusunda, Kütahya il merkezi ile Afyon İli İhsaniye İlçesi Kuzeybatısıarasında kabaca SE-NW yönünde akan Çandıraz Deresi’ne uygun olarak aynıyönde 46 km boyunca uzanır (Şekil 1). Saha, Çandıraz Deresi ve kollarının hidrografik havzasıolup milimetrik kağıt üzerinde karelaj yöntemiyle alanı640 km² olarak hesaplanmıştır. Sahanın N, S, W, E yönlerindeki en uç noktalarıdikkate alındığında havza, 39º 05' 31" N ve 39º 22' 53" N enlemleri ile 30º 01' 33" E ve 30º 29' 45" E boylamlarıarasında yer alır. Havzanın Kuzeydoğu yamaçlarıaynızamanda eski bir volkanik kütle olan Türkmen Dağı’nın eteklerini teşkil eder. Saha kuzey ve kuzeydoğudan Türkmen Dağı’nın batıya ve güneye uzantılarıyla, kuzeybatıdan Kütahya Ovasıile, batıdan Yellice Dağıkütlesi ve Aslanapa Ovasıile, güneyden AltıntaşOvası ile, güneydoğudan da Eğret ovasıile çevrelenmiştir.

Hidrografik bir havza olmasıdolayısıyla sahanın sınırlarını, Çandıraz Deresi ve kollarının su toplama havzasınıkomşu havzalardan ayıran su bölümü hatlarıoluşturur. Sahanın sınırlarınıteşkil eden belli başlınoktalar Kuzeyde Ağaçköy (930 m.)’den başlayıp saat ibresi yönünde sırasıyla Adatepe (1052 m.), Büyüksivri Tepe (1114 m.), Karatepe (1172 m.), Cevizkale Tepesi (1611 m.) ve Damkale Tepesi (1631 m.) ; Doğuda KocakaşTepe (1519 m.), Kocatümsek Tepe (1571 m.), Kocatepe (1533 m.), Nasuhçal Tepe (1639 m.), Eriklitarla Tepe (1351 m.), Kepez Tepe (1371 m.), Esenlitaşoğlu Tepe (1419 m.) ve BasamaktaşıTepe (1248 m.); Güneyde Kale Tepe (1272 m.), Tavşan Tepe (1202 m.), İkizcebaba Tepesi (1208 m.), Yiğrek Tepe (1304 m.), ElmalıDağı(1558 m.), Ömerbaba Tepesi (1248 m.), Kulaksız Dağı(1558 m.), Tüllüce Tepesi (1435 m.) ; Batıda Kale Tepe (1698 m.), Kabakdede Tepesi (1387 m.) ve PınarderetaşıTepesi (1121 m.) şeklindedir (Şekil 2).

(12)

Şekil 1: Çandıraz Deresi Havzasının Lokasyon Haritası.

(13)
(14)

1.2. DAHA ÖNCE YAPILAN ÇALIŞMALAR

Doğrudan araştırma sahasıyla ilgili olarak daha önceden hazırlanmışbir çalışma bulunmamaktadır. Ancak, başka bir araştırmanın parçasıolarak sahanın beli kısımlarını içine alan çalışmalar mevcuttur.

Araştırma sahasının bir kısmınıda içeren Y.DÖNMEZ (1972)’in “Kütahya Ovası ve Çevresinin Fiziki Coğrafyası” adlıçalışmasıbunlardan biridir. DÖNMEZ, eserinde Kütahya Ovasıve onu çevreleyen sahaların jeoloji, jeomorfoloji, iklim, bitki örtüsü, hidrografya ve toprak özellikleri ile ilgili bilgiler vermiştir. DÖNMEZ, ayrıca araştırmasına konu olan sahanın özelliklerinden bahsederken buraların çevre sahalarla benzer ve farklıyönlerini de ortaya koymaktadır. Bu çalışmada Çandıraz Deresi Havzası’nın kuzeybatısındaki kabaca 1/3 lük kısmıile ilgili, Kütahya Ovasının doğu çerçevesini oluşturan alanlardan biri olarak kısaca bahsetmiştir. Sözü edilen kısımla ilgili olarak DÖNMEZ, buraların çoğunlukla neojen üzerinde gelişmişplato sahalarından ibaret olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca Çandıraz Deresi’nin Porsuk Çayıile birleştiği nokta olan Ağaçköy kuzeyindeki örgülü drenaj oluşumunda Çandıraz Deresi’nin getirdiği yükün de etkili olduğu belirtilmiştir (DÖNMEZ. Y.1972.).

M.ARDOS (1978), ise “Afyonkarahisar Bölgesinin Jeomorfolojisi” adlıeserinde sahamızın Afyonkarahisar ili sınırlarıiçinde kalan küçük bir parçasınıaraştırması kapsamına dâhil etmiştir. ARDOS, çalışmasında genel olarak Afyonkarahisar ili arazisinin jeolojik özelliklerini ortaya koymuş, ardından kısım kısım sahanın yer şekilleri ve oluşumlarıyla ilgili ayrıntılıtespitlerini ifade etmiştir. Yazar çalışmasına koyduğu haritada Emre Gölü çevresini yapıözellikleri açısından Afyonkarahisar volkanitleri (andezit, trakiandezit ve trakitler) olarak, doğusundaki sahayıise alüvyonlu genç tektonik depresyon olarak göstermiştir.

Yine sahamızın Afyonkarahisar ili sınırlarıiçinde kalan küçük bir parçasını araştırma kapsamına alan iki çalışma ise Ö.YILMAZ (2001 a)’a aittir. YILMAZ, bunlardan “Afyonun peri bacaları” adlımakalesinde Döğer kasabasıçevresi ile daha güneyde sahamız dışında kalan Üçlerkayası, Bayramaliler arasında kalan arazideki jeomorfolojik oluşumlardan peribacalarınıincelemiş, bunların oluşum ve gelişiminde etkili olan unsurlarıortaya koymuştur. YILMAZ, peribacalarının oluşumunun bu yörenin jeolojisi ve jeomorfolojisiyle yakından ilgili olduğunu belirtmiş, kaya türleri, ardalanma sırası, tabakaların eğimi ve çatlak sistemlerinin bu yer şekillerinin oluşumunda etkili olduğu üzerinde durmuştur.

(15)

Ö.YILMAZ (2001 b), ”Afyon ve Çevresinin Bitki Örtüsü” adlımakalesinde de Afyonkarahisar ili genelinde bitki örtüsü özellikleri ile bunlarıetkileyen unsurlara değinmiştir. Yazar makalesinde Afyon ve çevresi ile ilgili olarak, bu alanın “karasal geçiş tipi” içinde yer aldığınıbelirtip belli başlıbitki formasyonlarıolarak orman, çalıve antropojen stepten bahsetmiştir. Bu formasyonların bulunuşve dağılışşartlarıile ilgili olarak da sahanın iklim, yer şekilleri ve toprak özelliklerinden söz etmiştir.

Bunlar dışında sahaya komşu arazilerle ilgili farklıkaynaklarda makaleler ve bildiriler de bulunmaktadır. Bunlardan ilki M.F.AKKUŞ(1962)’ un MTA Dergisi’nde yayınlanmış“Kütahya- Gediz arasındaki sahanın jeolojisi” adlımakalesidir. Yazar makalesinde araştırma sahamıza batıdan komşu olan sahnın jeolojik özellikleri ile ilgili bilgiler vermektedir. Makalede saha Paleozik ve Mesozoik yaşlıeski kütlelerden oluşan yüksek dağlar, Neojen yaşlıdüz ve hafif dalgalıtepeler ve alüvyonların oluşturduğu ovalar biçiminde üç bölüm halinde ayrılmış, bir sonraki stratigrafi bahsinde de Paleozoikten başlanarak Kuaterner e kadar arazideki formasyonların durumlarıile ilgili açıklamalar yapılmıştır. Magmatizma bahsinde ofiyolitik seri kayaçlarından ve asidik volkanizma faaliyetlerinden bahsedilmiştir. Tektonik bahsinde paleozoik yaşlı formasyonların yatay deformasyona uğradıklarından, Paleocoğrafya bahsinde de sahanın jeolojik gelişiminden söz edilmiştir.

Bir başka çalışma Türkiye Jeoloji Bülteni’nde yayınlanan, A.KALAFATÇIOĞLU (1964) tarafından hazırlanan “Balıkesir- Kütahya Arasındaki Bölgenin Jeolojisi” adlımakaledir. Yazar, girişbölümünde çalışma sahasıile ilgili kısa bilgiler verdikten sonra ikinci bölümde sahanın genel coğrafi özelliklerinden ve daha sonra da eski çalışmalardan bahsetmiştir. IV. Bölümde stratigrafi bahsinde Paleozoik ten Neojen e kadar formasyonlarla ilgili açıklamalar yapmaktadır. Ayrıca çalışmada Volkanizma, Tektonik ve Paleocoğrafya başlıklarıaltında sahanın bu konulardaki özelliklerine değinilmektedir. Diğer bir çalışma“Afyonkarahisar Kütüğü Cilt-1” adlı eserin Y.KİBİCİ-A.YILDIZ-M.BAĞCI (2001) tarafından hazırlanan “Afyonkarahisar ve Dolayının Jeolojisi” adlıbölümüdür. Yazarlar, çalışmalarının girişkısmında araştırma sahalarının eski ve yeni tektonizma özelliklerinden karasal tortulaşma, levha içi volkanizma ve blok faylanma özelliklerinden; Stratigrafi bölümünde arazinin farklı bölgelerinde bulunan farklıjeolojik yaşlardaki formasyonların genel durumlarından söz etmişlerdir.

(16)

Aynıyazar grubunun (Y.KİBİCİ-A.YILDIZ-M.BAĞCI, (2001)) Türkiye III. Mermer Sempozyumu’nda (2001) bildiri olarak sundukları“Afyon Kuzeyinin Jeolojisi ve Mermer Potansiyelinin Araştırılması” adlıçalışmalarında da İscehisar ilçesi ile B.Karabağkasabasıarasında kalan bölgenin ekonomik mermer potansiyelinin tespit edilmesi amacıyla jeolojik özellikleri araştırılmıştır. Bu çalışmada yazarlar, ağırlıklı olarak mermerlere yoğunlaşarak adıgeçen sahadaki formasyonlarıyaşlarıyla bağlantılı olarak incelemişlerdir.

1.3. METOT VE MALZEME

Etüt çalışmalarına ilk olarak saha ile ilgili kaynakların taranmasıile başlanmıştır. Çalışılan saha lokal bir nitelik taşıdığından tek başına sahayıele alan bir çalışmaya rastlanmamış, ancak araştırma sahasının farklıbazıküçük parçalarınıda içeren, komşu sahalarıkonu alan çalışmalara ulaşılabilmiştir. Haritaların, iklim verilerinin, jeolojik, jeomorfolojik, pedolojik konuların ele alındığıkaynakların ilgili kısımlarıve diğer bütün bilgi ve kaynakların toplanmasından sonra topografya haritasıüzerinde çalışma sahasının sınırlarıkesinleştirilmişve taslak bir çalışma planıhazırlanmıştır. Bu aşamada internet ortamından elde edilen uydu görüntüleri ile eldeki diğer kaynaklar karşılaştırılarak arazide yapılacak çalışmalar hakkındaki planlamalar şekillendirilmiştir. Bu plana göre defalarca kez araziye çıkılarak gözlem ve incelemelerde bulunulmuş, fotoğraflar ve video görüntüleri çekilmiş ve notlar alınmıştır. Arazi etütleri sonrasında haritaların hazırlanması, metin taslaklarının oluşturulmasıve sonuca doğru çalışmanın yavaşyavaş şekillendirilmesi gerçekleştirilmiştir. Büro çalışmalarısırasında arazideki gözlemlerin, çekilen fotoğraflar ile videoların ve alınan notların incelenmesi, uydu görüntüleriyle karşılaştırılmasıve değerlendirmesi yapılmıştır. Metin taslaklarının oluşturulmasında fikir vermesi ve bilimsel terminolojinin tespiti açısından başka sahalarla ilgili olarak daha önceden hazırlanmışbenzer konulu tez, makale ve kaynak kitaplar incelenmiştir. Tüm çalışma süresince tez danışmanıile diyalog halinde olunmuş, metodoloji hakkında bilgi alınmışve çalışmayla ilgili bilgi verilmiştir.

Çalışmalar sırasında sahanın 1/25 000 ölçekli topografya haritasının ilgili (J24-a1, a2, a3, a4, b1, b3, b4, c1, c2, c3, c4, d1, d2, d3) paftaları, yine sahanın 1/100.000 ölçekli topografya haritasının J-24 paftası, Kütahya ve Afyon Orman İşletmeleri’nden temin edilen 1/25 000 ölçekli orman meşçere haritaları, Kütahya ve Afyon İl Tarım Müdürlükleri’nden temin edilen 1/100 000 ölçekli Toprak Kullanım Haritası, Köy

(17)

Hizmetleri genel Müdürlüğü’nün hazırladığıKütahya İli ve Afyon İli Arazi Varlığı Raporları, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nden temin edilen Kütahya, Eskişehir ve Afyon Meteoroloji istasyonlarına ait iklim verileri, internet ortamında farklı sitelerdeki bilgiler ve uydu görüntüleri ile saha ile ilgili farklıkonularda bilgiler içeren çeşitli yazılıkaynaklardan yararlanılmıştır.

(18)

2. JEOLOJİK ÖZELLİKLER

Sahanın jeolojik özellikleri ile ilgili değerlendirmeler MTA’nın hazırladığı1/500 000 ölçekli jeoloji haritasıesas alınarak, sahanın ve yakın sahaların jeolojisi ile ilgili bilgiler içeren diğer kaynakların yardımıve arazide yapılan tespitlerle oluşturulmuştur. Bu özellikler sahadaki jeolojik formasyonlar, tektonik ve stratigrafi başlıklarıaltında verilecektir.

2.1. BAŞLICA JEOLOJİK FORMASYONLAR

Çandıraz Deresi Havzasıarazisinde Paleozoik, Mesozoik, Neojen, Plio-Kuaterner ve Kuaternere ait formasyonlar bulunmaktadır (Şekil 3). Bunların özellikleri ve dağılışlarısırasıyla işlenecektir.

PALEOZOİK: Paleozoik sahada metamorfik kayaçlarla temsil edilmektedir. Bunlardan özellikle fillit, killi şist, serizit şist, klorit-moskovit, şist-grovak formasyonları sahanın batısında Yenice çevresi ile Anasultan-Doğalar arasında (Foto 1); sahanın güneyinde ise Ömerbaba Tepesi’nin doğusunda, Oğulbeyli kuzeybatısında, Fincanburnu-Döğer hattının doğusunda, havzanın doğu sınırında Esenlitaşoğlu Tepe çevresinde ve ElmalıDağı- Kadımürsel- Muratlar hattında genişbir alanda yüzeylenmiştir.

Paleozoik araziler genelde havzanın sınırlarınıoluşturan yüksek kısımlarıteşkil etmektedir. Buralarda arazi eğimi yüksek, bitki örtüsü ise cılızdır. Aşınıma karşı dayanıklıolan bu araziler çevrelerine göre yüksekte kalmıştır.

Permien- Mesozoik yaşlıarazileri ise kalkerler, kristalize kalker ve mermerler oluşturur. Bunlardan kristalize kalkerler sahanın batısınırıboyunca Kabakdede Tepesi kuzeyinden başlayarak önce güneye, sonra güneydoğuya doğru bir hat boyunca Tüllüce Tepe doğusuna kadar; buradan bir kesintiden sonra Kulaksız Dağı’ndan doğuya doğru Kızılcaören kuzeyine kadar uzanır. Genişparçalar halinde Elmalı- Oğulbeyli arasında, Doğarslan- Fincanburnu arasında, Beşpelit Tepesi Çevresinde, Çavuşçiftliği doğusundan Haymana kuzeyine ve havza sınırıdışına taşarak Kocatepe-Kocatümsek Tepe arasına kadar uzanan bir yay halinde yüzeylenmiştir. Bu formasyon da yine sahanın sınırlarıda dahil olmak üzere yüksek ve eğimli sahalarıteşkil etmektedir. Mermerlere ise Doğalar güneydoğusunda rastlanmaktadır. Bu mermerler bazıkesimlerde ocaklar halinde işletilmektedir (Foto 2).

(19)
(20)

Gerek paleozoik yaşlımetamorfitler, gerekse Permien - Mesozoik yaşlıkristalize kalkerler sahada dağlık alanlara tekabül etmektedir. Arazideki bu durumda, bu formasyonların dirençlerinin etkisi muhakkaktır.

MESOZOİK: Mesozoik sahada Jura-Kretase Kalkerleri ve Mesozoik Ofiyolitli Seri olarak iki kısıma ayrılmaktadır. Jura-Kretase yaşlıkalkerler Neojenden sıyrılıp münferit tepeler oluştururlar. Renkleri açık veya koyu gri, kristalizasyon biçimleri de ince veya iri tanelidir (AKKUŞ.M.F.s23-25). Çöğürler kuzeyi ile batısındaki Türkmenbaba Tepesi’nde, Çavuşçiftliği Kuzeyinde ve güneyinde iki parça halinde, Yine Akoluk güneyinde ve kuzeyinde iki parça halinde yüzeylenmiştir. Akoluk güneybatısında Jura-Kretase yaşlıkalkerler vadi yamacında güneybatıya doğru çarpılmışdurumdadır (Foto 3). Jura-Kretase Kalkerleri de arazide çevrelerine göre yüksekte kalmış alanlar oluşturmuştur.

Mesozoik yaşlıOfiyolitik seri kayaçlarıise Jura-Kretase yaşlıkalkerler altında Çöğürler- Akçamesçit arasında dere yatağında ve etrafında dar bir şerit halinde (Foto 4), ayrıca Çavuşçiftliği güneybatısından başlayarak kuzey doğuya doğru yine dar bir şerit halinde Göçeri’ye kadar devam etmektedir. Havzanın kuzey kısmında da Akoluk’ tan itibaren kuzeye doğru Kaynarca çevresini de içine alacak biçimde genişbir alanda yüzeylenmişdurumdadır (Foto 5) . Mesozoik yaşlıOfiyolitik seri kayaçlarıdaha çok aşınımla ortaya çıkmışalanlarda yüzeylenmişformasyonlardır. Buralar eğimin fazla olduğu, bitki örtüsü bakımından daha gür alanlarıoluşturmaktadır.

NEOJEN: Neojen sahada Karasal Dolgular, Neojen Kalkerleri, Pliyosen Volkanitleri ve Plio-Kuaterner Eski Alüvyonlar olarak birbirinden farklı dört formasyonla temsil edilmektedir.

Neojen karasal Dolgular daha çok düzlük ve hafif engebeli yerlerde yüzeylenen Neojenin karasal formasyonlarıgenellikle sert, beyaz renkli yumuşak marnlıgöl kalkerlerinden oluşmaktadır. Bazıkısımlarda yumuşak marnlıkalkerler, sert ve beyaz renkli kalkerlerle münavebelidir. Sahanın kuzeyinde Büyüksivri Tepe ve kuzeyinde, Kaynarca kuzeyinde ve Akoluk kuzeydoğusunda olmak üzere üç parça halinde yüzeylenmişdurumdadır. Orta kısımda, Karacaören-Doğarslan ve Çavuşçiftliği-İ hsaniye-Tepeköy-Fincanburnu arasında iki ayrıparça olarak ve nihayet güneyde Oğulbeyli doğusundan başlayarak güneye doğru havza dışında İhsaniye ilçe Merkezine doğru uzanan bir şerit halinde yüzeylenmiştir (Foto 6).

(21)

Neojen Kalkerleri, sahada tek parça halinde en fazla alan kaplayan formasyondur. Havzanın kuzeybatıdaki yaklaşık 1/3 lük kısmınıteşkil eden formasyon, Ağaçköy, Çifteoluklar, Anasultan, Doğalar, Belkavak, Ahiler, Çöğürler ve Karacaören Köyleri ile bunlar arasında kalan arazileri bir bütün olarak kapsar (Foto 7). Bunlar, üzerinde yatay bünyeli plato satıhlarının geliştiği kayaç türüdür.

Pliyosen’e tarihlenen riyolit, dasit, tüf ve ignimbritler sahanın daha çok doğu kısmında yüzeylenmiştir. “Seydiler Tüf ve Aglomeraları”olarak bilinen volkanik formasyonun devamıolan tüfler genellikle süt beyazı, krem renkli olup çok kalın katmanlar oluştururlar. Döğer Kasabasıgüneydoğusunda havzanın en güneydoğu ucundan kuzeye doğru bir kuşak halinde sırasıyla Fincanburnu doğusu, Ovacık, Haymana, Göçeri, Teşvikiye ve Akoluk güneyine kadar devam eder. Bu kuşak iki yerde kesintiye uğramaktadır. Bunlardan ilki Döğer- Fincanburnu arasındaki Plio-Kuaterner yaşlıeski alüvyon formasyonunun bulunduğu alandır (Foto 8). Burada alüvyonlar volkanik malzemeyi örtmüştür. Diğer kesinti alanıda Haymana kuzeyindeki Permien-Mesozoik yaşlıkalker formasyonunun yüzeylendiği kısımdır. Burada da kalkerleri örten volkanik örtü tabakasısıyrılmışve alttaki kalkerler açığa çıkmıştır. Bu volkanik malzemeler üzerinde de parçalanıp deforme olmuşolmakla birlikte sahadaki yüksek platolar gelişmiştir.

Plio-Kuaterner Eski Alüvyonlar sahada genişalan kaplayan formasyonlardandır. Genelde genişvadi tabanlarında ve yamaçlarla düz sahalar arasındaki etek kısımlarında yüzeylenir (Foto 9).

Hafif eğimli arazilerdeki formasyonlar dereler tarafından yarılmıştır. Kızılcaören, Körs, Doğarslan, Oğulbeyli, Döğer, Fincanburnu, Malatya, İhsaniye güneyi, Çavuşçiftliği güneyini içine alan bölüm birbirine bağlantılıolarak Plio-Kuaterner yaşlıeski alüvyonların yüzeylendiği alanlardır. Karacaören güneyi ile Haymana kuzeybatısından başlayıp, Teşvikiye doğusunu takiben Kaynarca güneyine kadar devam eden iki ayrı bölge de eski alüvyonların bulunduğu sahalardır. Bu sahalar arasında kalan farklı formasyon alanlarıüzerindeki örtü sıyrıldığından, yer yer eski alüvyonlar kesintiye uğratmaktadır.

KUATERNER: Kuaterner içinde kabul edilen formasyonlar, yukarıda bahsi geçen eski alüvyonlarla Holosen yaşlıyeni alüvyonlardır. Yeni alüvyonlara yer yer küçük parçalar halinde dere yataklarında (Foto 10) ve havzanın en alt bölümünde Ağaçköy

(22)

doğusunda rastlanmaktadır. Yeni alüvyon sahası, havza dışında kuzeydoğuya doğru Kütahya Ovasıboyunca devam etmektedir.

2.2. TEKTONİK

Saha genel olarak yatay yapılıbir özellik arz etmektedir. Özellikle Neojen kalkerleri üzerinde oluşan platolar bu durumun en bariz örneklerini teşkil etmektedir. Akoluk güneybatısında vadi yamaçlarında mostra veren Jura-Kretase kalkerleri güneybatıya doğru eğimlenmiştir. Havzanın güneydoğu ucundaki Emre Gölü çevresi ve sahanın doğuya doğru devamıKuaterner başlarında fleksürlenmişbir çöküntü sahasıdır (Ardo, M. 1978).

2.3. STRATİGRAFİ

Araştırma sahasında temelde Paleozoik yaşlımetamorfik kayaçlar bulunur. Sahanın bazıyüksek kesimlerini de oluşturan bu formasyonların temeldeki bölümleri W-E yönlü bir antiklinalin örtülmüşbölümlerini teşkil eder. Paleozoik temeli Permien-Mesozoik yaşlıkalkerlerle bazıyerlerde Mesozoik Ofiyolitli seri örter. Daha üstteki Neojen kalkerleri ile Neojene ait diğer unsurlar da havzanın daha çok platolarıoluşturan kısımlarında mevcuttur. Bunların da üzerinde özellikle doğu ve güney kesimlerde volkanik elemanlar, orta ve güney (kısmen de doğu) kesimlerde de Plio-Kuaterner yaşlı eski alüvyonlar bulunur. Havzanın alt ucundaki sınırlıbir alan ile dere yataklarındaki dar alanlarda da Holosen’e ait yeni alüvyonlar bulunmaktadır.

(23)

3. JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLER

Kütahya İli arazisi İç Anadolu Bölgesi ile KıyıEge Bölümü arasında bir geçiş hattıdurumundaki İç batıAnadolu Bölümü’nde yer almaktadır. Bu coğrafi konum, jeomorfolojik anlamda sahaya eşik karakteri kazandırmaktadır. İç Anadolu çanağıile Ege Bölümü ovalarıarasındaki bu eşik, iki saha arasındaki geçişlerde ve Güney Marmara Bölümünden İç Anadolu ya geçişte aşılan eşiktir. İç batıAnadolu Bölümü’nün genelinde olduğu gibi Kütahya arazisi de ortalama yükseltisi 1200 m. civarındaki platolardan oluşmaktadır. Kütahya İli topraklarının doğu ucunda kalan bölümünün bir kısmını oluşturan araştırma sahasında arazinin yükseltilere göre yüzölçümleri ve oranları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir (Tablo 1).

Tablo 1: Araştırma Sahasında Yükselti Aralıklarının Yüzölçümleri ve Bunların Toplam Yüzölçümüne Oranları(Araştırma sahasının 1/100 000 ölçekli topoğrafya haritasıüzerinde karelaj yöntemi kullanılarak her yükselti basamağının alanı hesaplanmıştır).

Yükseklik Yüzölçüm (km²) Oranı(%)

1000 m. den alçak 25,58 4 1000-1100 m. ler arası 166,32 26 1100-1200 m. ler arası 231,3 36,1 1200-1300 m. ler arası 115 18 1300-1400 m. ler arası 55,56 8,68 1400-1500 m. ler arası 35,76 5,58 1500-1600 m. ler arası 9,44 1,48 1600 m. den yüksek 1,04 0,16 Toplam 640 100

Araştırma sahamız, ortalama yükseltisi 930 m. olan Kütahya Ovası’nın farklı dönemlerdeki yükseltisine bağlıolarak tesviye edilmişiki farklıyükseltideki aşınım yüzeylerine tekabül eden platolardan oluşmaktadır. Bunlardan nispeten alçakta olanlar 1000-1200 m.ler arasında, yüksek platolar ise 1200-1400 m.ler arasında yer alır (Şekil 4). Yukarıdaki tablodan da anlaşılabileceği araştırma sahasının (640 km.²) % 88,78’i (568,18 km.²) platolardan oluşmaktadır. Paltolar sahasının altında Kütahya Ovasıve onun vadi içlerine doğru sokulan alüvyal uzantılarıile platolarla ova arasında yer alan ve platoların aşındırılarak silikleştirilen bölümlerinden oluşan intikal sahalarıyer alır. Platolar sahasının üstünde ise yükseltisi 1400 m.den fazla olan dağlık sahalar bulunmaktadır (Şekil 5). Bahsi geçen bu unsurlar ile araştırma sahasının diğer jeomorfolojik özellikleri aşağıda sırasıyla açıklanacaktır.

(24)
(25)

Şekil 5 : Çandıraz Deresi Havzasıve Çevresinin Blokdiagramı.

3.1. OVALAR VE ALÜVYAL DÜZLÜKLER.

Araştırma sahasının kuzeybatıucu Kütahya Ovası’nın güneydoğu ucuna tekabül etmektedir. Dolayısıyla Kütahya Ovası’nın küçük bir parçasıaraştırma sahamızın da bir bölümünü oluşturmaktadır. Tektonik bir depresyon sahasıolan Kütahya Ovasıkabaca kuzeybatı- güneydoğu istikametinde uzanan güney sınırındaki faylara uygun olarak aynı istikamette uzanır. Ova, kendisini sınırlayan güney kenarındaki Yellice ve Gümüş Dağlarıile arasındaki bu fayın oluşumu ile alçalmışve dolgulanmaya başlamıştır. DÖNMEZ (1672)’in çalışmasında bahsettiği rapora göre (D.S.İ. Kütahya OvasıYer altı Suyu Rezerv Raporu, Ankara,1965) dolguların kalınlığıkenarda 5 m., orta kesimde ise 40 m. kadardır. Kütahya Ovasıbir taban seviyesi olup ovanın tabanındaki yükselti değişiklikleri çevresini de etkilemektedir. Ova araştırma sahamızda güneydoğuya doğru daralarak ana akarsu vadisinde bir müddet vadi tabanıhalinde uzanır. Sahamız içinde kalan kısımda ova Kuaterner e ait yeni alüvyonlarla kaplıtarım arazileri halindedir.

(26)

Araştırma sahasında Kütahya Ovası’nın küçük parçasıdışında üç farklıyerde alüvyal düzlükler bulunmaktadır. Bunlardan ilki Ahiler, Belkavak, Göçeri arasında kalan sahadır. Çobanovasıadıyla anılan ova adınıaldığıÇobanovasıDeresi ve diğer tali akarsuların biriktirdiği alüvyonlarla dolgulanmıştır. Çöğürler doğusundaki geniştabanlı vadi ile Çandıraz Deresine bağlanır (Foto 11). Ovanın oluşumunda yüksek sahalardan gelen akarsuların eğimin azaldığınoktada biriktirme yapmalarıetkili olmuştur.

Diğer bir ova İhsaniye Ovası’dır. Ana akarsu vadisinin güney ve kuzey yamaçlarından inen derelerin taşıdığıalüvyonların birikmesi ile oluşmuşbir dağiçi ovasıdır. Doğu-batıistikametinde uzunluğu yaklaşık 12 km. dir. Kuzey-güney istikametinde genişliği ise 5 km. kadaradır (Foto 12). Doğu bölümünde güneye doğru uzanarak Fincanburnu yakınında daralarak genişliği 1 km.ye düşer. Burada daha güneydeki Döğer Ovasıile birleşir. İhsaniye Ovasıiçinde Kızılcaören, İhsaniye, Malatya, Fincanburnu köyleri yeralır. Ova kenarında ise Tepeköy ve Haymana köyleri bulunur. Beşpelit Tepe’nin kuzey eteklerinde ovaya dahil olan birikinti yelpazesi üzerinde ise Doğarslan köyü yeralır. Bu yerleşmelerin yer seçiminde ovadaki verimli alüvyal toprakların etkili olduğu muhakkaktır.

Araştırma sahasında yer alan son ova ise Döğer Ovası’dır. Fincanburnu yakınındaki daralan kısımdan güneye doğru ilerledikçe genişleyen Döğer Ovası, güneyde Havza sınırındaki İkizcebaba Tepesi’nin hemen kuzeyine kadar uzanır. Doğuda ise Emre Gölü’ne kadar devam eder. Tektonik bir çöküntü alanıolan Emre Gölü ve doğusundaki bataklık alan çevreden gelen derelerin malzemeleriyle dolgulanmaya devam etmektedir. Döğer Ovasıda Çobanovasıve İhsaniye ovasıgibi bir dağiçi ovasıdır. Döğer ovasında ana akarsuya doğudan ve özellikle batıdan bağlanan derelerin taşıdığıalüvyonlar ovanın tabanındaki malzemeyi oluşturmaktadır.

Araştırma sahasıiçinde kalan ovalardan Kütahya Ovasıdışında kalanların tamamı alttan dar bir vadi ile sınırlanmıştır. ÇobanovasıDeresi’nin Çöğürler doğusundaki vadisi Çobanovası’nı, Çavuşçiftliği güneyindeki dar boğaz İhsaniye Ovası’nı, Beşpelit Tepe ile Oyuk Tepe’nin eteklerinin daralttığıgeniştabanlıvadi de Döğer Ovası’nıalttan sınırlandırır. Bu dar geçişgüzergahlarıovalara akan dereler için birer yerel kaide seviyesi oluşturduklarından, dereler getirdikleri malzemeleri eğimin azaldığıovalarda bırakmak mecburiyetinde kalmaktadır. Diğer bir ifadeyle bu noktalar bir engel teşkil ederek havzanın daha üstte kalan kısımlarıiçin boşalmaya mani bir mahiyet arz etmektedirler. Bu dar noktalar nedeniyle ana akarsu üzerindeki ovalarda basamaklıbir dizilişsöz

(27)

konusu olmaktadır. İhsaniye Ovası’nın alt kesimlerinde yükselti 1075 m. iken, Döğer Ovası’nın alt kesimlerinde yükselti 1140 m. civarındadır. Çobanovası’nın alt kesiminin yükseltisi ise 1000 m. civarındadır. ÇobanovasıDeresi ayrıbir tali havzanın sularını toplasa bile bağlantınoktasının İhsaniye Ovası’ndan daha aşağıda olmasıve ana akarsuya yakınlığınedeniyle yükseltisi İhsaniye Ovası’ndan azdır.

3.2. OVALARLA PLATOLAR ARASINDAKİİNTİKAL SAHALARI

Araştırma sahasında az yer kaplamakla birlikte bu sahalar havza dışında daha genişalan kaplamaktadır. Kütahya Ovasıile alçak platolar arasında ve Döğer Ovası güneyinde sahamız dışında kalan Eğret Ovasıile alçak platolar arasında bulunur. İntikal sahalarıesas itibariyle aşınımla yükseltisi azaltılmış, plato kenarlarındaki alüvyal düzlüklere geçişhatlarıdır. Yükseltileri 950 m.–1000 m. arasında değişmektedir. Bu sahalarda akarsular tarafından yarılmışplato kalıntıları, sel yarıntılarının oluşturduğu badlands şekilleri gözlenmektedir. Eğim değerleri ovalara ve platolara göre daha yüksektir. Bu nedenle de buralarda aşınım daha hızlıgerçekleşmektedir.

3.3. ALÇAK PLATOLAR

Kütahya Ovası’nın farklıdönemlerdeki yükseltisiyle bağlantılıolarak oluşan aşınım yüzeylerine tekabül eden platolardan nispeten alçakta olanlar 1000 m.- 1200 m. ler arasında yükseltiye sahiptir. Araştırma sahasının (640 km²) % 62,1 lik kısmını (397,62 km.²) alçak platolar sahasıoluşturmaktadır. Büyük ölçüde Neojen kalkerler üzerinde, kısmen de Plio-Kuaterner yaşlıeski alüvyonlar ve volkanik unsurlar (Riolit, Dasit) üzerinde oluşmuştur. YayılışalanıYenice, Çifteoluklar, Anasultan, Doğalar, Akçamesçit, Çöğürler, Karacaören, Körs, Doğarslan, Çavuşçiftliği, Göçeri, Oğulbeyli çevreleri ile İhsaniye ve Döğer Ovaları’nıçevreleyen dar bir şerit halinde uzanan sahaları içine alır. Alçak platolar sahası, araştırma sahasının kuzeybatıyarısında çok genişalan kaplarken, güneybatıyarısında ovalarla yüksek platolar arasında uzanan ve yer yer daralıp genişleyen şeritler oluşturmaktadır. Neojen kalker sahasına tekabül eden, Ağaçköy –Doğalar –Çavuşçiftliği üçgeni içinde kalan ve yatay bünye özelliği gösteren bölümde münferit tepeler ve vadiler dışında platolar kesintisiz devam etmektedir (Foto 13). Bu bölümde Neojen kalkerlerinin yüzeyi plato görünümünü bariz bir şekilde aksettirmektedir. Güneybatıda ise vadi tabanının dolgulanmasıyla oluşan ve genişleyen İhsaniye Ovası, alçak platolar sahasınıdaraltmıştır.

(28)

Kızılcaören Deresi’nin ana akarsuya katıldığınoktanın yaklaşık 1 km. batısından itibaren ana akarsu, platoyu derince kazdığıvadisi ile parçalamıştır. Söz konusu noktadan itibaren yarma vadiler, gömük menderesler ve dik yamaçlıvadiler birbirini izlemektedir. Alçak platolar sahası, yüksek platolara oranla daha az eğimlidir. Bu durumda yüksek platoların çok, alçak platoların ise daha az parçalanmışolmasıetkilidir. Alçak platolar sahasında yükseltisi 1100 m.-1150 m. arasında kalan sahalar, ovalardan sonra eğimin en az olduğu yerlerdir. Bu yükseltilerin altında ve üstünde yükseltilere sahip yerlerin eğim değerleri ise daha yüksektir. 1150 m.den yüksekte kalan yerler alçak platoların az aşındırılmışkısımlarını, 1100 m.den alçakta kalan yerler ise daha çok aşındırılmışyerleri ve buralardaki vadileri oluşturmaktadır (Foto 14 ).

Alçak platolar üzerinde yükseltileri yer yer 1150 m., hatta 1200 m. yi aşan münferit tepeler bulunmaktadır. Bunlar çoğunlukla jeolojik açıdan litolojilerinin farklılığıyla aşınmaya direnç göstermişyerlerdir. Bazen de daha yüksekte yer alan yüksek platoların aşındırılarak alçaltılmışve deforme edilmişkalıntılarıdır.

Yatay bünyenin hakim olduğu kesimlerde vadi yamaçlarında kornişoluşumları gözlenmektedir. Söz konusu oluşumda zemin tabiatıve yapısıyanında Kütahya Ovası’nın çökerek alçalmasıve dolayısıyla da akarsu yatağında derine aşındırmanın güçlenmesinin de etkisi büyüktür. Ana akarsuyun vadisinde özellikle Çöğürler yakınlarında kornişoluşumlarıyoğunluk kazanmaktadır (Foto 15).

Alçak platolar sahasında meydana gelen jeomorfolojik olaylardan biri de Akçamesçit kuzeydoğusunda meydana gelen kapma olayıdır. Kaide seviyesini değişerek aşınımın hızlanmasıyla Çandıraz Deresi, önceleri komşu havzaya bağlıolan Kaynarca (Boyalıkolu)Deresi’ni kapmıştır. Bu hadisenin ayrıntılarına Vadiler konusunda yer verilecektir.

Belkavak kuzeyi, doğusu ve Göçeri kuzeyindeki arazilerde zemin tabiatının az dirençli, eğim değerlerinin nispeten yüksek, bitki örtüsünün de zayıf olmasından dolayı seyelan etkisinin artması, beraberinde aşınımıhızlandırarak badlands topoğrafyasının oluşumuna neden olmuştur. Karasal dolgular, ofiyolitik kayaçlar ve volkanik unsurlar aşınıma karşıdirençsiz olduklarından sel yarıntılarıderinleşerek badlands oluşumunda etkili olmaktadır.

Akçamesçit güneydoğusunda ana akarsu vadisinin yamacında karstlaşmanın ilginç bir örneği gözlenmiştir. Yol yarmasında ortaya çıkan jeomorfolojik oluşum bir karstik biriktirme şekli olan kalsit oluşumudur (Foto 16). Daha yüksekteki kalker

(29)

sahasında kalkerin suda çözünmesiyle kalsiyum açısından zenginleşen su zemine sızarak alt tabakalarda çatlak ve yarıklarda, içinde bulunan kalsiyum karbonatın çökelerek katmanlar halinde birikmesine neden olmuştur. Bu biriken katmanlar zamanla kristalleşerek kalsiti oluşturmaktadır (Foto 17).

Araştırma sahasında rastlanan oluşumu ilginç kılan ise, kalsit oluşumundan sonra kalsitin çatlaklarında oluştuğu kayacın zamanla kalsit tabakalarıiçinden aşınarak boşalmasıve ilginç şekilli, içinde boşluklar olan bir oluşumun meydana gelmesidir (Foto 18).

Alçak platolar sahasında aşınım sonucunda ortaya çıkan jeomorfolojik oluşumlardan biri de volkanik unsurlar (Riyolit, dasit, tüf ve ignimbrit) üzerinde gelişen peribacalarıdır (Foto19, Foto 20 ve Foto 21). Özellikle araştırma sahasının güneydoğusunda, Döğer doğusunda ve güneyinde, kısmen de aynıjeolojik formasyonun devamında Belkavak doğusunda olmak üzere peribacalarının tipik örnekleri gelişmiştir. Peribacalarının oluşumunda jeolojik yapının (litolojik ve stratigrafik) yanısıra iklim şartlarıda etkili olmuştur. Tüf – ignimbrit ardalanması, aşınıma karşıfarklıdirence sahip unsurlarıüst üste getirmişve bunun neticesinde farklıhızlarla aşınan bu kayaçlar peribacalarının oluşumuna imkan sağlamıştır. Peribacalarının en tipik örneklerine Döğer doğusunda ve Emre Gölü çevresinde rastlanmaktadır.

Araştırma sahasında peribacalarına ya vadi içlerinde ya da eğimli sahalarda volkanik formasyonun ortaya çıktığıyerlerde rastlanmaktadır. Bu yerler volkanik unsurlardan farklıdirence sahip en az ikisinin yüzeylendiği yerledir. Böylece dirençsiz tabakanın selcik erozyonu ile aşındığı, dirençli tabakanın ise aşınmadan kaldığıbir şekillenme olayına ortam hazırlanmışolmaktadır. Peribacalarıgenelde koni şeklinde bir gövde ile onun üzerinde bulunan bir bloğun oluşturduğu takke olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Üstteki takke kısmıdirençli tabakadan oluştuğu için daha geç aşınmakta ve altında kalan dirençsiz tabakayıaşınıma karşıüstten korumaktadır. Bazen alttaki dirençsiz tabakanın, fazlaca aşınmasısonucu üstündeki takke kısmının düştüğü gözlenmektedir. Bazıyerlerde ise alttaki dirençsiz tabakalar, üzerindeki örtünün tamamen ortadan kalkmasıyla selcik erozyonu ile derine doğru hızla aşındırıldığıve sadece gövdeden oluşan kısa ömürlü peribacalarınıoluşturmaktadır.

(30)

3.4. YÜKSEK PLATOLAR

Alçak platolar sahasının üstünde genel olarak 1200 m.- 1400 m. ler arasında yükseltiye sahip buluna yüksek platolar sahası, araştırma sahasının doğu sınırıboyunca kabaca kuzeydoğu- güneybatıistikametinde uzanan ana bölümle birlikte güneyde ve batıda da havzayısınırlandıran sahalarıoluştururlar. Alçak platolarla dağlık sahalar arasında kalan saha, alçak platoların oluşumuna sebep olan aşınım evresinden bir önceki aşınım evresinin eseridir. Diğer bir ifadeyle önce yüksek platolar oluşmuş, ardından Kütahya Ovası’nın alçalmasıyla Kütahya Ovası’na yakın yerlerden başlamak üzere daha aşağıdaki bir seviyede alçak platolar meydana gelmiştir. Yüksek platolar sahasında daha sonraki dönemde aşnım devam etmekle beraber 1200 m.- 1400 m. ler arasındaki sahaların büyük bölümü bahsi edilen ilk aşınım evresinin ürünüdür (Foto 22).

Araştırma sahasında havza sınırınıoluşturan dağve tepelerin etekleri yüksek platolarıoluşturmaktadır. Akoluk, Ovacık, Tepeköy ve Yenice köyleri yüksek platolar sahasında yer almaktadır. Alçak platolar sahasında olduğu gibi yüksek platolar sahasında da yükseltisi ortalamanın üzerinde olan münferit tepeler mevcuttur. Bu tepelerin Çavuşçiftliği kuzeyi ve doğusu ile havzanın doğu sınırında yoğunlaştığıgözlenmektedir. Bunlar da yine ya litolojik farklılıktan kaynaklanan dirençli sahalar ya da aşınılma alçaltılmışdağlık saha kal ıntılarıdır.

Alçak platoların aksine yüksek platolarda litolojik yapıfarklılık gösterir. Havzanın batısınırında ve yer yer doğu sınırındaki sahalarda Permien – Mesozoik yaşlı kalkerler, kristalize kalker ve mermerler; Teşvikiye kuzeyi ve güneyi ile Elmalı kuzeyinde Plio-Kuaterner yaşlıeski alüvyonlar; Elmadağıetekleri, Oyuk Tepe güneyinde Paleozoik metamorfik (fillit, killi şist, serizit şist, klorit-moskovit, şist-grovak) formasyonlar; Ovacık çevresi, Teşvikiye güneybatısıile Döğer doğusunda volkanik formasyonlar yüksek platoların üzerinde geliştiği formasyonlardır (Foto 23).

Kalkerlerin yaygın olduğu kesimlerde yer yer küçük çaplıerime çukurluklarına rastlanmaktadır (Foto 24 ).

Yüksek platolar sahasıdaha eski aşınım dönemine ait bir aşınım yüzeyi olduğundan alçak platolara oranla daha faza parçalanmışve deforme olmuştur. Bu nedenle eğim değerleri ve vadi yoğunluğu daha fazladır.

(31)

3.5. DAĞLIK SAHALAR

Araştırma sahasında 1400 m. den yüksekte kalan araziler dağlık sahalarıoluşturur. Dağlık sahaların ayrımında yükselti değerleri yanında eğim değerleri de göz önünde bulundurulmuştur. Dağlık sahalar eğim değerlerinin yüksek olduğu sahalardır. Esasen araştırma sahasındaki dağlık sahalar aşınıma karşıdirençli formasyonların, üzerlerindeki ve etraflarındaki daha az dirençli örtü formasyonlarının sıyrılmasına rağmen, bu dirençleri dolayısıyla aşınıma direnip yüksekte kalmalarıyla oluşmuştur. Havzanın batı sınırınıoluşturan Permien –Mesozoik yaşlıkalker, kristalize kalker, mermer formasyonu; güney sınırında ElmalıDağı’nı, doğu sınırında Oyuk Tepe çevresini oluşturan Pleozoik kütleler; yine doğu sınırıboyunca Permien-Mesozoik ve Jura-Kretase yaşlıkalkerler sahadaki yüksekte kalmışarazileri oluşturmaktadır. Dağlık arazileri oluşturan batıdaki yükseltilerden Kale Tepe ve Kabakdede Tepe (Permien-Mesozoik kristalize kalker) üzerinde dolinler ve yine bu yükseltilerle Kulaksız Dağı’nda aynıformasyon üzerinde dış drenaja açılmışdolin kalıntılarıbulunmaktadır (Foto 25).

Araştırma sahasında dağlık sahalarıoluşturan yüksek kütleler doğuda kabaca kuzey- güney doğrultusunda sıralanan ve aynıistikamette uzanan Türkmen Dağı’nın uzantılarıolan Damkale Tepe (1631 m.), Kocatümsek Tepe (1571 m.), Nasuhçal Tepe (1639 m.), Oyuk Tepe (1515 m.) ile güneyde ElmalıDağı1518 m.), Kulaksız Dağı(1558 m.), Tüllüce Tepe (1435 m.) (Foto 26 ) ve doğuda KaleTepe (1698 m.)dir.

3.6. VADİLER

Araştırma sahasındaki jeomorfolojik unsurlardan sonuncusu vadilerdir. Sahada vadiler sürekli ya da mevsimlik akarsular tarafından oluşturulmuşve şekillendirilmiş aşının şekilleridir. Araştırma sahasında farklı uzunluk ve derinliklerde vadiler bulunmaktadır. Sahada Çandıraz Deresi ve onun kollarıolan ÇobanovasıDeresi, Boyalıkyolu Deresi, Kuru Dere ve ona bağlanan Çekmeler Deresi önemli vadileri oluşturan derelerdir. Bunların genel özellikleri ve vadi oluşumu ile alakalıdiğer jeomorfolojik özelliklere sırasıyla değinilecektir.

ÇANDIRAZ DERESİVADİSİ: Araştırma sahasınıoluşturan havzanın ana akarsuyu olan Çandıraz Deresi havzanın farklıyerlerinde farklıisimlerle anılmaktadır. Başlangıç noktasıolan Oyuk Tepe’nin zirveye yakın doğu yamaçlarından itibaren dağlık arazide güneydoğuya doğru ilerler. Alçak platolar sahasınıgüneye doğru kat eden vadi,

(32)

bu kısımda platoyu derince yarmışdurumdadır. Alçak platolar sahasında eğimi azalan vadi aynızamanda derinliğini de kaybeder. Dere, Döğer Ovası’na ulaştığında ise artık vadi söz konusu değildir. Derinliği 1 m. yi geçmeyen yatağıiçinde kıvrımlar yaparak akar. Döğer Ovasıile İhsaniye Ovası’nın birleştiği noktada geniştabanlıbir vadi söz konusudur. Bu noktadan itibaren akarsu akışınıİhsaniye Ovasıiçinde yine kıvrımlar yaparak sürdürür. Çandıraz Deresi, Kızılcaören kuzeyinde alçak platolar sahasına tekrar girer ve bu noktadan itibaren vadisi dar ve derindir (Foto 27). Vadi, 1,5 km. kadar kuzeye doğru ilerledikten sonra Çavuşçiftliği güneyinde sola sert bir dirsekle batıya yönelir. 1,5 km. kadar sonrada tekrar sola dönerek güneybatıya yönelir. Yaklaşık 1 km. ilerledikten sonra yine sert bir dirsekle sağa dönerek kuzeye yönelir. Vadi bu yöne 2 km. kadar ilerler. Bu noktaya kadar vadi, sürempozisyon süreci sonucunda oluşmuşyarma bir vadidir. Arazi bu bölümde sırasıyla Permiyen-Mesozoik (kalker kristalise kalker, mermer), Jura-Kretase (kalker), Mesozoik (Ofiyolitik seri) ve Plio-Kuaterner (Eski alüvyon) yaşlıformasyonlardan oluşmaktadır. Akarsu aşındırma faaliyetleri sırasında diğer yerlerde vadisini genişletirken bu noktada üstteki örtü formasyonunu aşındırmış ancak alttaki dirençli formasyonlara geldiğinde derine doğru aşındırarak saplanmıştır. Akarsu bu saplanma sırasında kıvrımlıyapısınıda muhafaza etmiştir. Bu durum sürempozisyonun karakteristiğine de uymaktadır.

Vadi söz konusu boğazın girdiği noktadan itibaren dar ve derin özelliğini korumakla birlikte nispeten daha genişdenilebilecek (40-60 m.) bir tabana sahip olarak kuzey batıya doğru yönelir. Çöğürler güneybatısına kadar vadi bu şekilde devam eder. Çöğürler yakınında, doğudan gelen ÇobanovasıDeresi’nin ana akarsuyla birleşmesinin etkisi ile genişleyen vadi Çöğürleri geçtikten sonra tekrar daralarak dik yamaçlıbir hal alır. Vadinin Çöğürler’den önceki ve sonraki bölümlerinde eğimli yamaçlarının üstteki plato yüzeyi ile birleştiği kısımlarda yatay yapıdolayısıyla kornişler oluşmuştur.

Akçamesçit’in 2 km. kadar güney doğusundan itibaren vadi tekrar bir miktar genişler ve tabanlıvadi halini alır. Bu noktada doğudan gelen derenin ana akarsuya karışmasıve yükünü boşaltmasının bu noktadan itibaren vadinin tabanıgenişler. Bu durumda akarsuyun yatak eğiminin azalmasının da etkisi olduğu muhakkaktır.

Akçamesçit’ten itibaren vadi gömük menderes biçiminde Ağaçköy güneydoğusunda ova sahasına ulaşıncaya kadar devam eder. Diğer bir ifadeyle vadi, menderesler yaparak dik yamaçlıve geniştabanlıbiçimde ilerler. Bu bölümde gömülmeden önce satıhta menderesler yaparak akan akarsu, Kaide seviyesinin

(33)

değişmesiyle gömülmüştür. Bu gömülme sırasında yatağınıyatay yönde değiştirme imkanıbulamamışve menderes biçimini muhafaza ederek zemine gömülmüştür (Foto 28).

Gerek Akçamesçit kuzeybatısındaki gömük mendereslerin, gerekse Çavuşçiftliği güneyindeki sürempoze vadinin oluşumunda, havza için kaide seviyesi olan Kütahya Ovası’nın alçalmasıtemel etken durumundadır. Bunun yanısıra zemin tabiatıda etkili olan diğer etken olmuştur.

ÇOBANOVASI DERESİVADİSİ: Çobanovasının en uzun kolu araştırma sahasının doğu sınırının kuzeyinde, KocakaşTepe’nin güneyinden kaynağınıalan Oklu Dere’dir. Dere, başlangıç noktasından itibaren kendisine belirgin bir vadi kazmıştır. Vadi, başlangıç noktasından itibaren güneybatıya doğru uzanır. İlerledikçe derinleşen vadi 1300-1250 m.ler arasında biraz genişler. Bu kısmıgeçtikten sonra geçtikten sonra iyice daralır ve güneye yönelir. 1100 m. yükseltide genişleyerek kuzeydoğudan gelen Akoluk Deresi Vadisi ile birleşir ve Çobanovası’na doğru ilerledikçe silikleşerek ortadan kalkar. Dere, Çobanovası’nısığbir yatak içinde geçtikten sonra Ahiler kuzeybatısında alçak platolar sahasıiçinde açtığıdik yamaçlıgeniştabanlıvadiye girer (Foto 29). Buradaki vadi yatay bünyeli Neojen kalker sahasıiçinde açılmıştır. Vadinin derinleştirilmesinde taban seviyesi değişikliği etkili olmuştur. Vadi, Çöğürler doğusunda Çobanovası Deresi’nin Çandıraz Deresi ile birleştiği yere yakın bir noktada sona erer.

BOYALIKYOLU DERESİVADİSİ: Araştırma sahasının en kuzeydoğu ucu olan dağlık araziden kaynağınıalan Hamam Deresi Boyalıkyolu Deresi’nin en uzun koludur. Dağlık sahadan önce batıya doğru ilerleyen vadinin eğimi bu kesimde yüksektir. Kaynarca kuzeydoğusunda 1250 m. yükselti seviyesinde vadinin eğimi biraz azalır ve güneybatıya yönelir. Kaynarca Köyü içinden geçtikten sonra dar ve eğimli biçimde Belkavak kuzeyine kadar gelir. Vadinin Kaynarca ve Belkavak arasındaki kısmına Belkavak Göleti inşa edilmiştir. Buraya kadar vadi Permiyen-Mesozoik kalkerler ve Mesozoik Ofiyolitik Seri kayaçlarıiçinde açıldığıiçin nispeten eğim değerleri yüksek ve vadi derinliği fazladır.

Belkavak’tan sonra sert bir dirsekle batıya yönelen vadi, genişler ve eğimi azalır. Akçamesçit kuzeydoğusunda güneybatıya yönelir ve Akçamesçit’te sona erer. Günebatıya döndüğü Akçamesçit kuzeydoğusundan Akçamesçit’e kadar vadi dik yamaçlı ve nispeten dardır.

(34)

Vadinin Belkavak ile Akçamesçit arasındaki bölümünde alçak platolar bahsinde de değinilen bir kapma olayıgerçekleşmiştir. Önceden komşu havzada akışgösteren Kaynarca Deresi, Kütahya Ovası’nın çökerek alçalmasısonucu Çandıraz Deresi’nin bir kolu olan Boyalıkyolu Deresi tarafından kapılmıştır. Kaide seviyesindeki alçalma gençleşmeyi hızlandırmış, Çandıraz Deresi’nin aşındırma gücünü arttırmıştır. Bu nedenle vadisini derine ve geriye doğru kazan Çandıraz Deresi ve kollarıhavzasınıgenişletmiştir. Bu kapma hadisesine bağlıolarak da Boyalıkyolu Deresi Havzası’nın, kapma noktasının gerisinde kalan bölümü de Çandıraz Deresi Havzası’na dahil olmuştur.

KURU DERE VADİSİ: Karacaören güneyindeki Ömerbaba Tepesi’nin zirveye yakın batıyamacından kaynağınıalan Kru Dere’nin başlangıç noktasından itibaren uzun bir mesafe kat edene kadar belirgin bir vadisi yoktur. Akarsu bu bölümde mevsimlik nitelik taşıdığından sürekli akışıda yoktur. Doğalar kuzeydoğusunda batıdan gelen diğer kollarıile birleştikten sonra plato sathına yavaşyavaşgömülür ve vadi ortaya çıkmaya başlar. Eğimin az olmasıvadi yapısının da başlarda sığve kıvrımlıolmasına neden olmuştur. Kaide seviyesindeki alçalmayla birlikte vadi derinleşmiştir. Neojen kalkerleri içinde genişleme imkanıbulamadığından gömük menderesler oluşmuştur. Çifteoluklar kuzeyinden itibaren derin ve dar bir hal alan vadi, gömük menderesler biçiminde, yine gömük menderes içinde akan Çandıraz Deresi ile birleştiği noktaya kadar devam eder.

Kurudere’ye bağlanan Çekmeler Deresi de araştırma sahasının batısınırındaki Yenice kuzeyinden başlayarak kuzeydoğuya doğru önce Paleozoik arazide, daha sonra da Neojen kalkerleri üzerinde açtığıvadisinde akışgösterir. Vadi, özellikle Neojen üzerinde derinleşerek gömük menderes biçimini alır. Kuru Dere ile birleştiği noktaya yaklaştıkça vadi yapısıKuru Dere vadisi ile benzerlik göstermeye başlar. Bu durumda, aynızemin ve drenaj sistemine bağlıolarak gelişmişolmasıetkili olmuştur.

3.7. ARAŞTIRMA SAHASININ JEOMORFOLOJİK GELİŞİMİ

Araştırma sahasında temeli Paleozoik’e ait metamorfitler ve Mesozoik yaşlı formasyonlar oluşturmaktadır. Bu formasyonlar her yerde yüksek kütleler halinde ortaya çıkmaktadır. Araştırma sahasının diğer yerlerinde bu formasyonun görülmemesi aşındırılan kısımların daha yeni oluşumlarla (Neojen ve Ofiyolitik seri) örtülmüş olmasından dolayıdır. Kenar kısımlarda havza sınırlarınıoluşturan yerlerde eski arazilerin ortaya çıkmışolmasıise buralarda örtüyü oluşturan Neojenin kalınlığının daha az

(35)

olmasıyla ilgilidir. Buralarda örtü formasyonu hızla aşınmışve böylece temele ait eski formasyonlar açığa çıkmıştır.

Ofiyolitik serinin ortaya çıkışıise muhtemelen, temeli teşkil eden metamorfik şist ve kristalize kalkerlerin Mesozoik’teki hareketlerden etkilenerek kırılmasısonucu gerçekleşmiştir (DÖNMEZ.Y.1972s.84). Anadolu’nun genelinde olduğu gibi Kütahya arazisi de Alp paroksizmasına bağlıolarak Oligosende kıvrılmış, alçak ve yüksek kesimler oluşmuştur. Bu alçak sahalarda oluşan Neojen göllerinde çevreden gelen malzemenin toplanmasıile Neojen depolarıoluşmuştur. Neojen depolarına malzeme temin edilmesini sağlayan süreçte eski kütleler üzerinde yüksek platolar sahasıolarak adlandırdığımız aşınım seviyesi oluşmuştur. Volkanik unsurların ortaya çıkışıda Neojen’deki yer hareketleri ile ilgilidir. Neojen göllerinin çekilmesiyle Neojen depoları üzerinde başlayan aşındırma faaliyetleri sonucunda da alçak platolar sahasımeydana gelmiştir. Önceki aşınım yüzeyinden daha genç olan bu sathın yaşımuhtemelen Üst Neojen’dir. Post-Neojen dönemde meydana gelen tektonik hareketlerle Kütahya Ovası’nı güney kenarının kırılarak çökmesi neticesinde gerçekleşen kaide seviyesi değişikliği her iki platolar sahasının yarılmasına ve parçalanmasına neden olmuştur. Çandıraz Deresi ve kollarının derine aşındırmasıyla dar ve derin vadiler, yatay bünyeli Neojen sahasının vadi kenarlarında kornişoluşmuştur. Bu gençleşme sürecinde Çandıraz Deresinin bir kolu geriye doğru gelişerek Kaynarca Deresi’ni (Boyalıkyolu Deresi) kapmıştır. Araştırma sahasında tespit edilmişfay bulunmamakla birlikte yakınında bulunan ve kendisi için kaide seviyesi olan Kütahya Ovası’nın, güneyindeki fayın etkisiyle çökmesi sahamızın şekillenmesinde önemli ölçüde etkili olmuştur.

Günümüzde Çandıraz Deresi, çok düşük debi ve eğim değerleri ile oluşturduğu havzayışekillendirdiği dönemdeki gücünden uzak görünmektedir. Ancak yeni bir kaide seviyesi değişikliği aşınımın veya dolgulanmanın günümüzden daha etkin olmasına neden olabilir görünmektedir.

(36)

4. İKLİM ÖZELLİKLERİ

Araştırma sahasının iklim özelliklerini belirleyen temel etkenler, planeter faktörler (yarım küre, büyük iklim kuşakları, büyük basınç merkezleri), yükselti, denizlere uzaklık, yer şekilleri gibi faktörlerdir. Araştırma sahasının orta iklim kuşağında yer alması, ılıman iklim şartlarının hakim olmasına neden olmaktadır. Bunun yanısıra hakim olan basınç merkezleri ve hava kütleleri ile yükselti ve karasallığın etkisiyle yıllık sıcaklık farkı artmaktadır. Sibirya ve Asor antisiklonlarıkışaylarında etkili olarak havanın soğumasına ve karyağışlarının görülmesine neden olurken, Basra siklonunun etkili olduğu yaz aylarında sıcak ve kuru hava etkili olmaktadır. Bunların yanısıra kışve ilkbahar aylarında etkili olan İzlanda siklonu ılık ve yağmurlu hava şartlarına neden olmaktadır.

Kütahya Ovasıve çevresinin iklimi Ege, Marmara ve İç Anadolu bölgeleri arasında bir geçiştipi özelliği taşımaktadır. Saha, sıcaklık bakımından daha çok İç Anadolu bölgesine, yağışşartlarıve özellikle yağışrejimi ve kurak devrenin devamı bakımından ise Marmara bölgesine benzemektedir. Çandıraz Deresi Havzası’nın Kütahya Ovası’na komşu olmasıbakımından bu özellikler araştırma sahamız için de büyük ölçüde geçerlidir. Kütahya iklimi İç Anadolu’nun step iklimi kadar kurak olmamakla birlikte sıcaklık şartlarıbakımından buraya benzerlik göstermektedir. Havza iklimi Marmara ve Ege bölgeleri kadar nemli de değildir. Bu bakımdan iklimin çevre bölgelerde görülen iklimler arasında bir geçişiklimi olduğu açıktır.

Araştırma sahasıiçerisinde meteoroloji istasyonu bulunmamaktadır. Sahanın iklim özellikleri ile ilgili değerlendirmeler yakın çevrede güvenilir veri kaynağıolan Kütahya Meteoroloji İstasyonunun son 32 yıllık verileri (1975–2006 arası) esas alınarak yapılmıştır. 969m. (970m. kabul edildi) yükseltide bulunan olan Kütahya Meteoroloji İstasyonu’nun verileri sahamızın, yükseltisi bu değerlere yakın olan dar bir alanıiçin geçerli olabileceğinden sahanın geri kalan kısımlarıiçin değerler bakı, maruziyet ve yükselti gibi faktörler göz önünde bulundurularak enterpolasyon yolu ile bulunmuştur. Havzaya yakın diğer bir meteoroloji istasyonu olan Afyon İli İhsaniye İlçesi Meteoroloji İstasyonu kısa bir süre faaliyet gösterdiği için (6 yıl) bu istasyona ait ölçüm değerleri, iklim özelliklerinin tespiti açısından yetersiz kalmasınedeniyle dikkate alınmamıştır.

Aşağıda iklim elemanlarının araştırma sahasındaki durumları tek tek incelenecektir.

(37)

4.1.SICAKLIK ÖZELLİKLERİ

Araştırma sahasının ilklim özelliklerinde sıcaklık ile ilgili olarak, sıcaklığın sahadaki dağılışıve sıcaklık değerlerinin yıl içinde gösterdiği değişim ele alınacaktır.

4.1.1. SICAKLIĞIN DAĞILIŞI

Araştırma sahasında sıcaklığın dağılışıdoğal olarak yükseltiyle bağlantılıolarak gerçekleşir. Hazırlanan sıcaklık dağılışharitalarından da anlaşılacağıüzere yükselti değerleri arttıkça sıcaklık değerleri düşmektedir. Bununla birlikte havzadaki sıcaklık dağılışında tek etken yükselti değildir. Bakıve rüzgar alma gibi şartlar, sıcaklık dağılışında önemli ölçüde etkili olmaktadır. Özellikle yükselti değerleriyle birlikte eğim değerlerinin de artmasına bağlıolarak bakıve rüzgar alma durumu etkisini arttırmaktadır. Havzada özellikle kuzeye bakan yamaçlarıhavza içinde kalan ElmalıDağı(1558 m.), Kulaksız Dağı(1558 m.), Tüllüce Tepe (1435 m.), KaleTepe (1698 m.), Türkmenbaba Tepe (1247 m.), Beşpelit Tepe (1313 m.), Yumruçal Tepe (1310 m.), Nasuhçal Tepe’nin batısındaki tepelerin söz konusu yamaçlarıgüneşışığınıdaha eğik açılarla almaları, güneşalma sürelerinin kısalığıve kuzey sektörlü soğutucu etkiye sahip rüzgarlara maruz kalmalarınedeniyle aynıyükseltiye sahip diğer yerlerden, özellikle de güneye bakan yamaçlardan daha soğukturlar. Buralarda kar örtüsü toprak üzerinde daha uzun süre kalmakta ve bitkilerin vejetasyon dönemi daha geç başlayıp daha erken sona ermektedir. Ancak bu durum nemlilik üzerinde olumlu etki yapmaktadır. Güneye bakan yamaçlar için ise şartlar bunların tam tersinedir. Bakışartlarıdolayısıyla güne ışılarınıdaha dik açıyla alan, güneşlenme süresi ve vejetasyon dönemi daha uzun süren bu sahalarda kar örtüsü de yerde daha kısa süre kalmaktadır. Özellikle kışaylarında etkili olan güney sektörlü ılık rüzgarlar da bu duruma katkısağlamaktadır.

Ocak ayında en sıcak yerler havzanın alçak sahalarınıteşkil eden Ağaçköy çevresi, Akçamesçit, Çöğürler ve Belkavak batısına kadar olan yükseltisi 1050 m.nin altında kalan yerlerdir. Genelde vadi içlerini oluşturan bu sahalarda kışmevsiminde sıcaklık ortalaması0 C° ile 1 C° arasındadır. Alçak sahalardan plato eteklerine ve yüzeylerine doğru sıcaklık değerleri tedrici olarak düşer (Şekil 6).Havzanın büyük bir kısmınıoluşturan platolar sahasının 1050 m.- 1250 m. yükselti aralığındaki bölümünün Ocak ayıortalaması0 C°ile -1 C° arasındadır. Yenice, Çifteoluklar, Anasultan, Doğalar, Karacaören, Kızılcaören, Belkavak, Kaynarca, Göçeri, Ahiler, Haymana, Malatya, Tepeköy, Körs, Oğulbeyli, Fincanburnu ve Döğer çevrelerini içine alan, 471,6 km² alana

(38)

sahip olan bu bölüm tüm sahanın % 78,6 sınıoluşturmaktadır. Bu nedenle de bu bölümün değerleri havzanın geneli için kabul edilebilecek değerlerlerdir. Sahanın doğu ve batı sınırlarınıoluşturan yükseltilerin eteklerinden ibaret olan, 1250 m.–1450 m. arasındaki yerlerin sıcaklık ortalaması-1 C° ile -2 C° arasındadır. Sıcaklık ortalaması-2 C°ile–3 C° arasında olan sahalar 1450 m.–1650 m. arasında yükseltiye sahiptir. Yükseltisi 1650 m.nin üzerinde olan zirve bölümlerinde ise Ocak ayısıcaklık ortalaması -3 C° den düşüktür. Buralar Havzanın batısınırıteşkil eden Kale Tepe’nin zirvesi (1698 m.) ile kuzeydoğudaki Damkale Tepe’nin doğusundaki Damkaya Tepe’nin zirvesidir (1663 m.). Havzanın en yüksek noktasınıoluşturan Doğalar batısındaki Kale Tepe’nin zirvesinde (1698 m.) Ocak ayısıcaklık ortalaması-3,24 C° olarak hesaplanmıştır.

Yaz mevsiminde de sıcaklıklar yükseklik, bakıve rüzgarlara maruz kalma gibi etkenlere bağlıolarak dağılışgöstermektedir (Şekil 7). Havzanın en fazla ısınan bölümü 950 m. den aşağıda kalan, Ağaçköy civarındaki ova sahasıdır. Temmuz ayında burada ortalama sıcaklık değerleri 20 C° nin üzerindedir. Bir üst yükselti basamağında, 950 m.-1150 m. arasında kalan sahada Temmuz ayıortalama sıcaklığı19 C°-20 C° arasındadır. Bu bölüm yaklaşık 342 km² alanıile havzanın en genişyüzeyli yükselti aralığıolup platolar sahasıile bunlar arasında kalan vadilere tekabül etmektedir. Bir üst seviye olan 1150 m.–1350 m. aralığıda alçak platolar sahasının yüksek kesimlerinden, yüksek platoların yüksek kesimlerine kadar olan sahadır. Ortalama Temmuz sıcaklık değerleri ise 19 C°-20 C° arasındadır. Yüksek platoların üst kısımlarıile dağlık sahalarıoluşturan 1350 m.–1550 m. arasındaki sahalar ise ortalama 18 C° -17 C° arasında sıcaklığa sahiptir. Temmuz ayında en serin yerleri ise zirve noktalarına en yakın yerler oluşturmaktadır.1550 m. den yüksekte kalan bu sahalar Nasuhçal Tepe (1639 m.) çevresi, Cevizkale Tepe ve Damkale Tepe’nin çevreleri ile havzanın en yüksek noktasıolan Kale Tepe (1698 m.) çevresidir. Havzanın en yüksek noktasınıoluşturan Kale Tepe’nin zirvesinde (1698 m.) Temmuz ayısıcaklık ortalaması16,26 C° olarak hesaplanmıştır. Sıcaklığın gerek Ocak gerek Temmuz aylarındaki dağılışından anlaşılacağıgibi, araştırma sahasında kışın en az soğuyan, yazın en fazla ısınan yerler Ağaçköy çevresindeki ovalık sahalar ile buradan güneydoğuya doğru sokulan vadi tabanıdır. Havzanın en genişyükselti basamağınıoluşturan 1050 m.–1250 m. arasındaki plato sahalarıda ikinci dereceden sıcak alanlardır. Plato sahalarıdaha alçakta bulunan ova ve vadi tabanlarıkadar ısınmamakla birlikte adıgeçen yükseltinin üzerindeki yerler kadar da soğumazlar.

(39)
(40)
(41)

4.1.2. SICAKLIK REJİMİ

Kütahya’da aylık ortama sıcaklıklar yılın hiçbir ayında 0 C° nin altına inmemektedir (Şekil 8). Bununla birlikte ortalama düşük sıcaklıklar Aralık1,1 ), Ocak (-3,2), Şubat (-2,7), Mart (-0,1) aylarında 0 C° nin altındadır (Tablo 2). Bu durumdan dolayıbelirtilen aylar “Mutlak Don Ayları” olarak belirmektedir. Bununla birlikte kaydedilen en düşük sıcaklıklar göz önüne alındığında Nisan, Mayıs, Ekim ve Kasım aylarında da don beklenebilir. Çünkü bu aylarda kaydedilen en düşük sıcaklıklar 0 C° nin altındadır.

Tablo-2: Kütahya’da Ayalara Göre Yıllık Ortalama Sıcaklıklar, Ortalama Düşük ve Yüksek Sıcaklıklar (1975-2006).

AYLAR 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Ortalama Ortalama Sıcaklık(C°) 0,4 1,4 5,1 10 14 18 21 21 16,5 12 6,2 2,1 10,6 Ortalama düşük sıcaklık(C°) -3,2 -2,7 -0,1 4,2 7,9 11 14 13 9,3 5,8 1,5 -1,1 5 Ortalama yüksek sıcaklık(C°) 4,5 6,3 10,9 16 21 25 28 29 24,8 19 12 6,1 17 0,4 1,4 5,1 10 14,4 18,3 20,8 20,5 16,5 11,7 6,2 0 5 10 15 20 25 O c a k Ş u b a t M a rt N is a n M a y ıs H a z ir a n T e m m u A ğu s to s E yl ü l E k im K a sı m

Şekil 8 :Kütahya’da Sıcaklığın Yıl İçindeki Değişim Grafiği(1975-2006).

Kaydedilen en düşük sıcaklıklar Ocak’ta -20C°, Şubat’ta 21,5C°, Mart’ta -15,7C°, Nisan’da -2,8 C°, Ekim’de -5,6C°, Kasım’da 11C°, Aralık’ta -21,5 C° dir. En düşük sıcaklıklar içindeki en düşük değerler 30 Şubat ve 22 Aralık 1985 tarihlerinde ölçülmüştür (DÖNMEZ (1972)’e göre Kütahya’da 1929-1965 yıllarıarasırasatlarında en düşük sıcaklık -28,1C° ile 29 Aralık 1948 de ölçülmüştür).

Referanslar

Benzer Belgeler

Gratiola viscidula için 0.25 mg/L,0.50 mg/L,1.0 mg/L,2.0 mg/L,3.0 mg/L oranlarında BAP hormonu kullanılarak MS ortamında 3 tekerrüre sahip 15 adet cam petriye

Ba¤ dokusu hücreleri olan fib- roblastlar, kültürlerde birçok kez ço- ¤alt›ld›ktan sonra, ortamdaki yaflam koflullar›n›n yeterli olmas›na karfl›n bu

Ancak mevcut liste tematik, coğrafi ve kronolojik olarak eşit olmayan bir dağılım içermektedir. Listenin belli bir temsil dengesinde ilerlemesini sağlamak üzere

Sakarya Çevre ve Orman Müdürü Nurettin Taş, Mudurnu Deresi'nde bulunan fabrikanın atıklarını dereye boşaltarak bal ık ölümlerine neden olması konusunda

Kaymakamlık derenin aktığı güzergah üzerindeki 5 köyün sakinlerine dere suyunu kullanmamaları için uyarıda

Bu çalışmada Güney Sapanca Havzasında Sakarya ili sınırları içerisinde bulunan Keçi Deresi ve havzası incelenerek, elde edilen yağış verileri Log-Pearson

Çalışma alanında zonal toprak tipleri içerisinde yer alan kahverengi orman toprakları ve kireçsiz kahverengi orman toprakları, intrazonal topraklar içerisinde yer

Tanaka daha da ile- ri giderek California’daki Hispanikler arasında çok yüksek oranda görülen şe- ker hastalığının da çok farklı popülas- yonların karışması