• Sonuç bulunamadı

Özel Sektöre Ait Okulların Tercih Edilme Nedenleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Özel Sektöre Ait Okulların Tercih Edilme Nedenleri"

Copied!
63
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

EĞİTİM YÖNETİMİ BİLİM DALI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJESİ

ÖZEL SEKTÖRE AİT OKULLARIN

TERCİH EDİLME NEDENLERİ

(2)

T.C.

PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

EĞİTİM YÖNETİMİ BİLİM DALI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJESİ

ÖZEL SEKTÖRE AİT OKULLARIN

TERCİH EDİLME NEDENLERİ

YILMAZ KARAKÜLAH

Danışman

(3)

DENİZLİ - 2019

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU

Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, Eğitim Yönetimi Bilim Dalı öğrencisi Yılmaz KARAKÜLAH tarafından hazırlanan “Özel Sektöre Ait Okulların Tercih Edilme Nedenleri” başlıklı Tezsiz Yüksek Lisans Projesi, tarafımdan okunmuş, kapsamı ve niteliği açısından Tezsiz Yüksek Lisans Projesi olarak kabul edilmiştir.

DR. GÖKHAN TUZCU Danışman

Pamukkale Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yönetim Kurulu’nun ... Şubat 2019 tarih ve ... sayılı kararı ile onaylanmıştır.

PROF. DR. MUSTAFA BULUŞ Enstitü Müdürü

(4)

ETİK BEYANNAMESİ

Pamukkale Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, proje yazım kurallarına uygun olarak hazırladığım bu proje çalışmasında;

 Tez içindeki tüm bilgi ve belgeleri akademik kurallar çerçevesinde elde ettiğimi,  Görsel, işitsel ve yazılı tüm bilgi ve sonuçları bilimsel ahlak kurallarına uygun

olarak sunduğumu,

 Başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda ilgili eserlere bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunduğumu,

 Atıfta bulunduğum eserlerin tümünü kaynak olarak gösterdiğimi,  Kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapmadığımı,

 Bu tezin herhangi bir bölümünü bu üniversitede veya başka bir üniversitede başka bir tez çalışması olarak sunmadığımı beyan ederim.

imza

(5)

ÖZET

Özel Sektöre Ait Okulların Tercih Edilme Nedenleri Yılmaz KARAKÜLAH

Günümüzde aileler, çocuklarının eğitimi için çok çaba harcamaktadırlar. Bu bağlamda başvurulan çözümlerden biri de özel sektöre ait okullardan eğitim alınmasıdır. Aileler yüksek beklenti ile çocuklarını gönderdiği özel okulları seçerken, bir takım ölçütleri göz önünde tutmaktadır. Bu ölçütler, okulların rekabetçi ortamda yaşayabilmesi açısından önem taşımaktadır.

Bu araştırmada, Denizli ili Merkezefendi ilçesinde bulunan iki özel lisede eğitim gören 18 öğrencinin ana-babası ile görüşme yapılmıştır. Araştırmanın sonuçlarından birkaçı şunlardır:

Ailelerin özel sektöre ait okulları tercih etmelerinin birinci nedeni “yabancı dil öğretimidir”. Özel sektöre ait okulların, kamu sektörüne ait okullardan daha iyi yabancı dil öğrettiğini düşünmektedirler. Tercihleri etkileyen ikinci etmen ise “öğrencilerle iletişimdir”. Özel sektöre ait okullarda çalışanların, öğrencilerle daha iyi iletişim kurduklarını ve daha yakın olduklarını düşünmektedirler. Üçüncü etmen “öğrencilere yönelik ilgi-koruma ve disiplin uygulamalarıdır.

Ailelerin özel sektöre ait okulları tercih etmelerini en az etkileyen üç etmen ise şunlardır (sırasıyla): Öğrenci kabulü, okulun imajı ve teknolojik olanaklar.

Elde edilen sonuçların, özel sektöre ait okulların eğitim-öğretim yaklaşımlarını belirlemelerinde ve aileleri çok yönlü değerlendirmelerinde yararlı olacağı umut edilmektedir.

(6)

İÇİNDEKİLER

Sayfa TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU ... I ETİK BEYANNAMESİ ... II ÖZET ... III İÇİNDEKİLER ... V TABLOLAR LİSTESİ ... VII ŞEKİLLER LİSTESİ ... VII

BİRİNCİ BÖLÜM: GİRİŞ ... 1 1.1. Problem ... 1 1.2. Araştırmanın Amacı ……… 1 1.3. Araştırmanın Önemi ……….... 2 1.4. Sayıltılar ………...………... 2 1.5. Sınırlılıklar ………...…………...………... 2 1.6. Tanımlar ………... 2 İKİNCİ BÖLÜM: ALANYAZIN TARAMASI ... 3

2.1. Özel Sektöre Ait Okul Kavramı ………...….... 3

2.2. Statülerine Göre Özel Sektöre Ait Okullar ...………... 4

2.3. Özel Sektöre Ait Okulların Tarihsel Gelişimi .……… 5

2.4. Özel Sektöre Ait Okullar ve Yasal Dayanakları ………...….... 10

2.5. Özel Sektöre Ait Okulların Kuruluşu ve Yönetim Yapısı ...….... 11

2.6. Özel Sektöre Ait Okullarda Maliyet ve Fiyatlandırmalar ...…... 13

2.7. Özel Sektöre Ait Okulların Üstün ve Zayıf Yanları ………...…... 16

2.8. Ailelerin Özel Sektöre Ait Okullardan Beklentileri ...……...….... 21

2.9. İlgili Araştırmalar ... 26

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: YÖNTEM ... 31

3.1. Araştırmanın Yöntemi ………...………...…… 31

(7)

3.4. Verilerin Çözümlenmesi ………... 32

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: BULGULAR ve YORUMLAR ... 33

4.1. “Eğitim-Öğretim Kadrosunun Niteliklerine” Yönelik Bulgular ……..…… 33

4.2. “Yabancı Dil Öğretimine” Yönelik Bulgular ……….. 33

4.3. “Öğrenci Kişilik Hizmetlerine” Yönelik Bulgular ………..…… 34

4.4. “Öğrencilerle İletişime” Yönelik Bulgular ……..……… 35

4.5. “Öğretim Sürecine” Yönelik Bulgular ……..………..… 35

4.6. “Servis ve Yemek Hizmetlerine” Yönelik Bulgular ……… 36

4.7. “Parasal Koşullara” Yönelik Bulgular ……….…… 36

4.8. “Öğrencilere Yönelik İlgi - Koruma ve Disiplin Uygulamalarına” Yönelik Bulgular ……..………. 36

4.9. “Sosyal, Kültürel ve Sporsal Etkinliklere” Yönelik Bulgular ……..…….. 37

4.10. “Ailelerle İletişime” Yönelik Bulgular ………. 37

4.11. “Okulların Fiziksel Koşulları ve Konumuna” Yönelik Bulgular ………. 38

4.12. “Teknolojik Olanaklara” Yönelik Bulgular ……….. 38

4.13. “Okulun İmajına” Yönelik Bulgular ……….. 39

4.14. “Öğrenci Kabulüne” Yönelik Bulgular ………. 39

BEŞİNCİ BÖLÜM: TARTIŞMA ve ÖNERİLER ... 41

5.1. Tartışma ………...………... 41 5.2. Öneriler ………...……… 43 KAYNAKÇA .……… 45 EKLER …………..……….……… 48 Ek 1. Anket Formu ………... 49 Ek 2. Özgeçmiş …………..………..….…………... 55

(8)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 2.1. Bazı Özel Okulların Öğrenci Sayıları ve Fiyatlandırmaları ... 15 Tablo 2.2. Devlet Okulları Mı Daha Başarılı, Yoksa Özel Okullar mı?

Anketinin Sonuçları ……...… 23 Tablo 2.3. Devlet Okulları İle Özel Okulların Aldıkları Puanlar (PISA 2003) ... 25

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 2.1. Türkiye’de Özel Sektöre Ait Okulların Sayısı (2013-2017) ... 8 Şekil 2.2. Türkiye’de Özel Sektöre Ait Okullardaki Öğrenci Sayısı (2013-2017) 9 Şekil 2.3. Türkiye’de Özel Sektöre Ait Okulların Payı (İllere Göre) ... 17

BİRİNCİ BÖLÜM GİRİŞ

(9)

Bu bölümde, bu araştırmayı yaratan problem, araştırmanın amacı, önemi, sayıltıları ve sınırlılıkları anlatılmaktadır.

1.1. Problem Durumu

İçinde bulunduğumuz çağda aileler çocukların gelişimleri açısından onların eğitimine azami derecede önem göstermektedir. Bu bağlamda ailelerin çocuklarının nitelikli eğitim almaları için çeşitli çözümler aradıkları bilinmektedir. Bu çözümlerden biri de çocukların özel sektöre ait okullarda eğitim almasıdır. Bunun sonucunda özel sektöre ait okulların sayısı son yıllarda giderek artmaktadır. Ailelerin özel okul tercihlerini etkileyenler, genel görüşe göre; okulun sınıf içi etkinliklere önem vermesi, sosyal etkinlikleri eğitimin parçası olarak görmesi, çocuğun ileride gireceği sınavların hepsinde başarı göstermesi, çocuğu birey olarak gören, ona saygı duyan ve kendine güvenmesini öğretecek öğretmenlerin olması, okulun temiz olması, sınıfların kalabalık olmamasıdır.

Aileler, çocuklarının eğitimi için büyük paraları gözden çıkarabildiği görülürken, okul duvarlarının içinde milimetrik hesaplarla yükseltilen sırça köşk, güvenlik görevlisinin kaba bir davranışı yüzünden ya da ailenin binaya girişinin henüz ikinci dakikasında halkla ilişkiler masasındaki görevli işini layıkıyla yapmasına bağlı olarak bu imaj yıkılabilmektedir. Bu nedenle özel okulların ailelerin okul tercihlerine etki eden etkenleri, ailelerin beklentilerini anlayabilmesi, özel okulların rekabetçi ortamda ayakta kalabilmeleri açısından önem taşımaktadır. Bu bağlamda, ailelerin özel okul tercihlerinde nelerin etkili olduğu, bir araştırma konusu olarak karşımıza çıkmaktadır.

1.2. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın amacı, ailelerin özel okul tercihlerini etkileyen etmenlerin neler olduğu ve bu etmenlerin okul tercihlerini nasıl ve hangi yönde etkilediğini belirlemektir.

Bu amaç çerçevesinde aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır: – Okul tercihinde en çok etkili olan 5 etmen nedir?

– Okul tercihinde en az etkili olan 5 etmen nedir?

– Özel okul tercihlerinde çalışma kapsamındaki 14 etmene ilişkin ailelerin düşünce ve beklentileri nelerdir?

(10)

1.3. Araştırmanın Önemi

Bu araştırma, ailelerin okul seçerken bilinçli olarak bir araştırma yapıp-yapmadıkları ve bu seçimlerini etkileyen etmenlerin neler olduğunu ortaya koymada önem taşımaktadır. Ayrıca, öğrencilerin, eğitim göreceği okulu seçme sürecinde ne kadar söz sahibi olduklarının ortaya konması açısından önem taşımaktadır.

Bu çalışma ve benzeri araştırmalar, özel okulların, eğitim-öğretim yaklaşımlarını, reklam stratejilerini oluşturmaları, aileleri çok yönlü değerlendirilmesine olanak sağlanması açısından önem taşımaktadır.

1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları

Bu araştırma;

– Denizli ilinde yapılmıştır, diğer illeri kapsamamaktadır.

– Denizli’nin Merkezefendi ilçesinde yapılmıştır, diğer ilçeleri kapsamamaktadır. – İki özel lisede yapılmıştır, diğer özel okulları kapsamamaktadır.

– Çocukları özel sektöre ait liselerde eğitim gören 18 aile üzerinde yapılmıştır.

1.5. Sayıltılar

Çalışma kapsamında yapılan görüşmelerde ailelerin sorulan sorulara içtenlikle yanıt verdiği kabul edilmiştir.

1.6. Tanımlar

Özel Okul: Kuruluşu ve yönetimi, Milli Eğitim Bakanlığı kontrolünde gerçekleştirilen, bunun yanında kâr amacı güderek ücret karşılığında eğitim hizmeti sunan okullardır (Dinler ve Subaşı, 2003).

(11)

İKİNCİ BÖLÜM ALANYAZIN TARAMASI

Bu bölümde, bu araştırmaya temel oluşturan kuramsal bilgiler ve bu alanda yapılmış araştırmalar yer almaktadır.

2.1. Özel Sektöre Ait Okul Kavramı

Merkezi hükümet ya da yerel yönetimler tarafından işletilmeyen okullara “özel okul” denilmektedir. Bu özellikleri, özel okullara kendi öğrencilerini seçme olanağı sunmaktadır. Özel okullarda eğitim-öğretim çoğu zaman bir ücrete istinaden sağlanmakla birlikte, bir kısım başarılı öğrenciler burslu olarak eğitim-öğretim yaşamını sürdürme olanağına sahip olabilmektedir.

Türkiye’de özel öğretim, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Yasası kapsamında her tür ve düzeyde, tüzel ya da gerçek kişilerce açılan kurumlarda gerçekleştirilmektedir. Anılan kurumlar ise “özel öğretim kurumları” şeklinde adlandırılmaktadır. Bu kurumlar şunlardır: Anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise, rehabilitasyon merkezi, öğrenci etüt eğitim merkezi, hizmet içi eğitim merkezi, dershane, yabancı dil kursu, motorlu taşıt sürücü kursu vb. Hem örgün, hem yaygın eğitim çalışmaları yapılır (Tuzcu 2016, 61).

Özel okullar, kuruluşu ve yönetimi, Milli Eğitim Bakanlığı kontrolünde gerçekleştirilen, bunun yanında kâr amacı güderek ücret karşılığında eğitim hizmeti sunan okullardır (Dinler ve Subaşı, 2003). Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, gerçek ya da tüzel kişilerce, masrafların tamamının kendilerince karşılandığı, eğitim çalışmalarını ulusal eğitimin amaçları ile uyumlu bir biçimde sürdüren eğitim-öğretim kuruluşlarıdır (Aşanok, 1994, s.35).

Ücret karşılığında eğitim-öğretim sunan özel okullar, öğrenci başarısını yükseltmeyi ve kalite standardı yüksek bir eğitim sunmayı amaçladıkları için sınıflarında diğer okullara göre daha az sayıda öğrenci bulundururlar. Bunun yanında öğrenme ortamlarını çağın gereklerine uygun teknolojik araç gereçlerle güçlendirmeye, nitelikli bir öğretmen kadrosu istihdam etmeye dikkat etmekte, öğrencilerinin moral ve motivasyon düzeyini artırmak için kültürel ve sosyal etkinlikler düzenlemektedirler (Eyüboğlu, 2002, s.121).

Devlet okullarının yanında özel okulların da yaygın duruma gelmesi, ülkemizde politikadan ekonomiye, kültürden teknolojiye çeşitli alanlarda gerçekleşmekte olan

(12)

değişimlere eğitim sisteminin ayak uydurabilmesi kapsamında kaçınılmaz olarak kabul edilmektedir (Erdoğan, 2002, s.79).

2.1.1. Statülerine Göre Özel Sektöre Ait Okullar

Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan gerçek ve tüzel kişiler ya da yabancı gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan özel öğretim kurumları, 5580 sayılı Özel Eğitim Kurumları Yasası kapsamına girmektedir.

Özel Türk Okulları

Özel sektör tarafından her tür ve düzeyde okulun kurulması ve işleyişiyle ilgili esas ve usüller 5580 sayılı Özel Eğitim Kurumları Yasası ile belirlenmiştir. Özel öğretim kurumlarına kurum açma izni ile işyeri açma ve çalışma ruhsatı, yasada yer alan 3.madde kapsamında verilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan gerçek ve tüzel kişilerce açılan ve işletilen bu okullar, anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise, yüksekokul ve fakültelerdir ve kamu okulları düzeyinde programlar uygulamaktadırlar (Tuzcu 2016, 62).

Özel Yabancı Okullar

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Amerikalılar, Fransızlar, Avusturyalılar, İtalyanlar ve Almanlar tarafından açılan ve işletilen, Lozan Antlaşması kapsamında çalışmalarını sürdüren okullardır. Anılan okullar, günümüzde de çalışmalarını sürdürülmektedir. Yabancı okullar, kuruluş yerlerini çoğunlukla azınlıkların yaşadığı bölgeler arasından seçmişler, böylelikle azınlıkların milliyetçilik bilincini artırmayı ve Osmanlı'yı parçalamayı hedeflemişlerdir. Amerikan okulları, Ermeniler başta olmak üzere Yahudiler, Rumlar, Araplar, Bulgarlar ve Kürtleri etki altına almaya çaba göstermişlerdir. Anılan çabalar, 18. yüzyıl başlarında Yunan Devletinin kurulmasında, 19. yüzyıl başlarında Arap ve Bulgar devletlerinin kurulmasında etkili olmuştur (Sezer, 1999, s.9-10).

Özel Azınlık Okulları

Osmanlı Devleti döneminde azınlıklar tarafından açılan ve işletilen, Lozan Antlaşması kapsamında Türkiye Cumhuriyetinde çalışmalarını sürdüren okullardır. Ermeni, Rum ve Musevî azınlıklarınca açılmışlardır. Kendi azınlığına mensup öğrencilerin ve T.C. yurttaşı olan öğrencilerin de eğitim görebildiği okullardır. Anaokulu, ilköğretim okulu ve ortaöğretim okullarından oluşmaktadır. Özel ya da yabancı okul statüsünde olmayan azınlık okullarında öğrencilerden ücret alınmamaktadır. Okullar, çalışmalarını

(13)

veli bağışları ve bağlı bulundukları vakıflar tarafından sağlanan bütçe ile gerçekleştirmektedirler (Kırmızı, 2014, s.17).

Özel Uluslararası Öğretim Kurumu

5580 sayılı yasada yer alan 2.madde kapsamında, yalnızca yabancı uyruklu kişilerin öğrenci olarak kabul edilebildiği okullardır. Diğer bir deyişle anılan okullar, Türkiye’de kurulan ve yalnızca yabancıların eğitim görebildiği (Türk yurttaşlarının eğitim göremediği) okullardır (Tuzcu 2016, 64). Bunun yanında anılan okullar, 5580 sayılı yasanın 5/a/1 hükmü kapsamında yalnızca yabancıların kabul edilebileceği yükseköğrenim kurumu düzeyinde kurum açılamayacağından dolayı ancak ortaöğretim kurumu olabilir. 5580 sayılı yasanın 5/a/1 hükmü kapsamında yabancı uyruklu gerçek ya da tüzel kişiler uluslararası özel öğretim kurumu açma hakkının yanında, 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Yasası çerçevesinde Türk yurttaşlarıyla ortaklık gerçekleştirmek suretiyle de uluslararası özel öğretim kurumu açma hakkına sahiptirler (5580 Sayılı Yasa, 2007). Kurum idaresi tarafından hazırlanacak ve MEB tarafından onaylanacak esaslar kapsamında, Milletlerarası özel öğretim kurumlarının eğitim-öğretim çalışmaları, programları ve diğer hususlarla ilgili çalışmaları sürdürülür. MEB’in anılan hususlara ilişkin denetim hakkı vardır (5580 Sayılı Yasa, 2007).

2.1.2. Özel Sektöre Ait Okulların Tarihsel Gelişimi

Özel okulların Türkiye’de ilk kez ortaya çıkışı, 1856 Islahat Fermanı kapsamında cemaat ve azınlıklara okul açma ve geliştirme hakkı verilmesi ile gerçekleşmiştir. Türkler dâhil bütün kişilerin özel okul açabilmesi konusundaki 129. ve 130. maddeler 1869 Maarif-i UmumMaarif-iye NMaarif-izamnamesMaarif-i kapsamında düzenlenmMaarif-iştMaarif-ir. Bu maddeler Maarif-ile söz konusu okullardaki müfredat uygulamaları, öğretmen istihdamı ve disiplin cezalarının yanı sıra bunlara ilişkin uygulamalar ve sınırlar ortaya konmuştur. Türklerin, okulu, kâr amacı güden bir ticarethane şeklinde görülmesini yadırgaması nedeniyle, Tanzimat döneminde özel okul açılmamıştır. Özel okul kapsamında ise Yahudiler tarafından Musevi Asri Mektebi, Protestanlar tarafından Arnavut Kız Koleji ve Robert Koleji, Katolikler tarafından Notre Dame de Sion ve Saint Joseph, Rumlar tarafından da Heybeliada Ortodoks okulu açılmıştır (Akyüz, 2012, s.35). Görüldüğü gibi bu okullar, farklı dil ve inançlara sahip kişiler için açılmış ve işletilmişlerdir.

Bu okullara parasal gücü yeterli olan Müslümanların da ilgi göstermesi, Türklerin de benzer eğitim programı ve yapılanma ile özel okul açmalarını özendirmiştir. 1868’de

(14)

kurulan Galatasaray Sultanisi, Türklerin Tanzimat’ın “eğitim aracılığıyla Osmanlılık” politikası ile paralel doğrultuda açtığı ilk özel okuldur. Değişik din ve kültürlerin üyelerini, ortak bir eğitim programında birleştirme kapsamında laik bir yaklaşımla hareket edilmiştir. Kuruluşunun devlet tarafından gerçekleştirilmesi, Galatasaray mektebini diğer özel okullardan farklı kılmıştır. 15 Ocak 1884’te İstanbul’da Özel girişimcilerce açılan ilk Türk özel okulu, Rüşdiye seviyesindeki “Şemsül Maarif” tir (Uygun, 2003, s.29).

1909 yılında Osmanlı İttihat Mektepleri Cemiyeti'nin kurulmasını takiben, İstanbul’da Türk özel okul kurucuları tarafından, Osmanlı Mektepleri “Tevhid-i Mesaî Cemiyeti” isimli bir cemiyet kurulmuştur. Türk özel okullarını tamamlayan öğrencilerin lise (idadî) öğretimini de özel olarak tamamlaması amacıyla, anılan cemiyetin kurucuları, 1911’de Mekâtib-i Hususiye İdadîsi isimli bir okul kurmuşlardır. Osmanlı Devleti II. Meşrutiyetin ilanını izleyen yıllarda, Müslüman halkın Türk okullarını tercih etmesi amacıyla özel okul girişimcilerini desteklemiştir / özendirmiştir. Türkler özel okul açma çalışmaları için 1915 tarihli “Mekâtib-i Hususiye Talimatnamesi” (Özel Okullar Genelgesi) ile cesaretlendirilirken, söz konusu talimatname ile azınlık ve yabancı özel okullarının devlet denetim ve gözetimine tabi olması doğrultusunda tedbirler uygulamaya konmuştur (Uygun, 2003, s.33).

Özel okulların açılması ve işletilmesi, Cumhuriyet döneminden önce, cemaat ve azınlık okullarının açılmasına yasal izin verilmesi ile gerçekleşmiştir. Türkler tarafından kurulan özel okulların, Müslüman öğrencilerin eğitim-öğretimini sürdürdüğü devlet okullarındaki, uygulama ve eğitim programı yapılarının çağın ortaya çıkardığı beklenti ve gereksinimleri giderememesi sonucunda, parasal olanakları yeterli olan kişilerin azınlık okullarını seçmesini engelleyebilmek, devletin milli varlığını eğitim aracılığıyla sürdürebilmesi amacıyla açıldıkları kabul edilmektedir. Diğer bir deyişle, devlet okulları geçmiş dönemlerdeki alışkanlıklarını sürdürürken, parasal olanakları elverişli olanlara hizmet vermek üzere zamanın gereksinimlerine yanıt verebilecek nitelikte yapılanmış özel okulların, halkın spesifik bir kısmına hizmet sunmak amaçlı açıldıkları söylenebilir. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barışı ile, devlet azınlık okullarında gerçekleştirilen uygulamaları yasalarla kontrol ve denetimine tabi tutmuştur (Özbek, 2000, s.49). 3 Mart 1924’te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Yasası (Öğretim Birliği Yasası) ile eğitim bütünüyle devlet tarafından sağlanan bir hizmet şeklinde sunulmaya başlanmış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğü, beraberliği, birliği ve vizyonu doğrultusunda insan yetiştirilmesi temel alınmıştır. Cemaatlerin ve azınlıkların eğitim-öğretim çalışmaları ve

(15)

Cumhuriyeti’nin varlığı, birliği ve vizyonu için tehdit olabilecek her çeşit eğitim etkinliği yasaklanmıştır. Ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün de tavsiyesi ile savaşı izleyen yıllarda ekonominin güçlü olmaması sonucunda, eğitim alanında özel girişimciliği özendiren / destekleyen önlemlerin alınmasına duyulan gereksinim gündemde yer edinmiştir (Cemaloğlu ve Ak-Küçükçayır, 2017, s.133).

1 Kasım 1925’te devlet ve özel girişim birlikteliği sonucunda Türk Eğitim Derneği (TED) kurulmuştur. TED'in ilk yönetmeliğinden, derneğin, yükseköğrenime devam eden parasal olanakları yetersiz öğrencilerin barınma gereksinimlerini kapsayacak şekilde, yoksul öğrencilerin akademik eğitimlerini sürdürmeleri amacıyla kurulduğu anlaşılmaktadır (TEDMEM, 2016).

1961 Anayasası kapsamında, devletin denetim ve gözetimi altında eğitim-öğretimin serbest olduğu ifade edilerek özel okullar kabul edilmiştir. Bir başka deyişle, devlet tekelinden çıkarılan eğitim-öğretim özel okullara, devletin gözetimine tabi, ancak daha serbest bir uygulama sahası kazandırmıştır. 1965 yılında 1961 Anayasası kapsamında öngörülen bu Yasa, “Özel Öğretim Kurumları Yasası (625 SY)” ismiyle işleyiş, eğitim programı, öğretmen istihdamı vb konularda ayrıntılı biçimde ele alınmış ve 8 Haziran 1965’te çıkarılmıştır. 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Yasası ile 1982 Anayasasında 42. ve 27. madde hükümleri kapsamındaki 222 ve 1739 sayılı yasalar yönünde özel öğretim kurumu açmak bütünüyle serbest olmuştur. 1982 Anayasası kapsamında, özel üniversitelerin kuruluşuna da izin verilmiştir. 1985 yılında yabancı sermayeyi özendirmek amacıyla yabancı tüzel ve gerçek kişilerin Türk yurttaşları ile ortak olarak özel okul açması serbest hale gelmiştir. Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği'nin çıkarılması 23 Haziran 1985’te gerçekleşmiş, bunu takiben 7 Eylül 1991 tarihli yönetmelik ile gereksinimleri karşılama oranı yükselmiştir. 2 Haziran 1988 tarih ve 326 sayılı KHK kapsamında özel okullar tarafından talep edilebilecek ücret miktarı serbest bırakılmıştır. Son yıllarda gerçekleştirilen değişikliklerle, özel öğretim kurumu açma kapsam ve yetkisinin geçmişe oranla artırıldığı söylenebilir. 3 Ağustos 2002 tarih ve 4771 sayılı yasa ile, Avrupa Birliği Uyum Yasaları kapsamında, vakıfların sahip oldukları özel öğretim kurumlarına, cemaat vakıfları, vakfiyeleri olma durumları dikkate alınmaksızın, Bakanlar Kurulu’nun izniyle kültürel, eğitsel, dinî, sıhhî ve sosyal konulardaki gereksinimleri karşılamak için taşınmaz mallara ilişkin tasarrufta bulunabilme ve taşınmaz mal edinebilme olanağı sunulmuştur (4771 Sayılı Yasa, 2002).

(16)

istinaden idare edilen tüzel kişilerce kurulacak özel öğretim kurumlarına, kurum açma izni verilmesi, kurumun devri, nakli, personel istihdamı, kurumlara sağlanacak parasal destek ve bu kurumların eğitim-öğretim, yönetim, gözetim ve denetimi ile ilgili hususlar belirlenmiştir. Anılan Yasa ile bunun yanında, yabancılarca kurulmuş özel öğretim kurumlarının; personel istihdamı, idare, eğitim-öğretim, gözetim ve denetimi ile ilgili esas ve usüller belirlenmiştir (Kırmızı, 2014, s.16).

Özel okulların Türk eğitim sistemindeki payı, son yıllarda gerek öğrenci sayısı gerekse de okul sayısı açısından artış gösterme eğilimindedir. MEB 2015-2016 öğretim yılı verilerine göre, özel sektöre ait okulların sayısı (okulöncesi + ilkokul + ortaokul + lise), tüm okulların % 12,8’sidir. Öğrencilerin ise % 7,5’i eğitim-öğretimini özel sektöre ait okullarda sürdürmektedir. Teknik ve mesleki ortaöğretim dışındaki tüm kademelerde özel okulların payı artmıştır. Genel ortaöğretim, bir önceki yıla oranla özel okulların payının en çok arttığı kademe ve okul türüdür. Özel okulların genel ortaöğretimdeki payı, yeni açılan temel liselerin de katkısı ile 2015-2016 öğretim yılında % 17,5 artmıştır. Genel liselerin % 47,2’si özel okuldur ve örgün eğitimde yer alan genel lise öğrencilerinin % 20,4’ü, eğitim-öğretimini özel okullarda devam ettirmektedir. Özel okulların payı öğrenci sayısı bakımından ele alındığında, ilkokulda % 0,6 artış göstererek % 4,3; okulöncesi eğitimde % 1,0 artış göstererek % 15,9; orta-okulda ise % 1,5 artış göstererek % 5,7 olarak belirlenmiştir. 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4

(17)

Şekil 2.1. Türkiye’de eğitim kademsine göre özel okul sayılarının 2013-2017 arası değişimi (Kaynak: Öztürk, 2018, s.17)

Türkiye’de 2016-2017 öğretim yılında örgün eğitim veren özel eğitim kurumu sayısı 2.618’i ortaöğretim (372’si teknik ve mesleki, 246’sı genel), 1.481’i ortaokul, 1.324’ü ilkokul ve 4.630’u okul öncesi olmak üzere toplam 10.053’dur. Bu okullarda eğitim gören öğrenci sayısı 514 bini ortaöğretim (403 bin teknik ve mesleki, 112 bini genel), 289 bini ortaokul, 213 bini ilkokul ve 201 bini okul öncesi olmak üzere toplam 1,2 milyonun üzerindedir.

Türkiye’de 2017-2018 öğretim yılında özel okul ücretleri ortalama 10.000 - 15.000 TL dolayındadır. Bu rakamlar dikkate alındığında, yükseköğretim dışındaki sektör hacminin 15 milyar TL dolaylarında olduğu öngörülmektedir. Mart 2014’de gerçekleştirilen düzenleme sonucunda 2015-2016 öğretim yılı itibarıyla dershanelerin “temel liseler” şeklinde hizmet vermeye başlaması, özel ortaöğretim öğrenci ve okul sayısındaki artış üzerinde belirleyici rol oynamıştır. Diğer özel ortaöğretim okulları ile karşılaştırıldığında, temel liselerin fiyat açısından avantaj sağlaması ve her bütçeye hitap eder nitelikte okulların mevcut olması, özel eğitim kurumlarının daha fazla tercih edilmesini sağlamıştır. Özel okulların sektördeki payı, Şekil 2.2’de görüldüğü gibi, 2016-2017 öğretim yılında bazı eğitim kurumlarının çalışmalarını sonlandırılmasıyla görülen azalmaya rağmen, 2017-2018 öğretim yılında rekor sayıda (1.777) yeni okulun çalışmaya başlaması ile birlikte % 8’e yükselmiştir (Öztürk, 2018, s.17).

1 2 3 4

(18)

Şekil 2.2. Türkiye’de eğitim kademsine göre özel okulda okuyan öğrenci sayılarının 2013-2017 arası değişimi.

Kaynak: Öztürk, 2018, s.17.

Şekil 2.2’de görüldüğü üzere özel okulda okuyan öğrenci sayısı her ne kadar 2015-2016 öğretim yılında en yüksek düzeye çıksa da 2015-2016-2017 öğretim yılında okul sayılarında önceki dönemlere göre azalmalara bağlı olarak özel okulda okuyan öğrenci sayılarının artış hızında azalmalar yaşanmıştır.

İlkokullar, Türkiye’de okullaşma oranının en fazla olduğu okullardır. 2016-2017 öğretim yılında ilkokul düzeyinde % 94,7 oranla Şanlıurfa en yüksek, % 59,0 oranla Gümüşhane ise en düşük net okullaşma oranı olan illerdir. İlkokullardaki özel sektör payı, öğrenci sayısı bakımından % 4,3, okul sayısı bakımından % 5,2 ile, diğer düzeylerdeki paylara oranla ciddi anlamda azdır. Şekil 2.3’te belirtildiği üzere, öğrenci sayısı bakımından ele alındığında özel sektör payının, İstanbul ve Ankara benzeri büyük şehirlerde bile % 8-10 gibi düşük düzeylerde kaldığı belirlenmiştir (Öztürk, 2018: 20).

Şekil 2.3. Türkiye’de iller bazında özel okulun sektördeki payı. Kaynak: Öztürk, 2018, s.20.

2.1.3. Özel Sektöre Ait Okullar ve Yasal Dayanakları

Ülkemiz hukuku kapsamında devlet, vatandaşının eğitim-öğretim hakkını yasal olarak sağlamak zorundadır ve bunu Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) aracılığıyla eğitim

(19)

gereksinimini gerçekleştirecek kurum ve kuruluşlar açmak ve işletmek suretiyle yapar. Bunun yanında özel okullar / özel öğretim kurumları ülke ekonomisine, yatırım gerçekleştirerek, istihdam sağlayarak, vergi vererek ve devletin anayasal bir yükümlülük şeklinde üstlendiği bu görevin bir kısmını alarak katkı sağlamaktadırlar (Çelik, 2006, s.22). Özel Öğretim Kurumları, karşılığında belirlenmiş bir tutar para talep ederek eğitim hizmeti sunan kuruluşlardır. Temel anlamda ele alındığında, giderleri devlet bütçesinden karşılanmayan, devlete ait resmi okullar haricindeki eğitim-öğretim kuruluşları, özel okul şeklinde ifade edilmektedir. Bahse konu kurumların kurucuları sivil toplum kuruluşları ya da gerçek kişiler olabilir. Özel öğretim kurumları, okul öncesinden üniversiteye dek uzanan bir yelpazede eğitim-öğretim hizmeti sunmaktadırlar. Halihazırda MEB'in gözetim ve denetimine tabi olmak üzere tüzel ya da gerçek, yabancı ya da yerli kişilerce kurulmuş olup belirli bir ücrete istinaden örgün eğitim-öğretim hizmeti sağlayan özel okulların tamamı, temel olarak aynı yasal düzenlemelere tabiidirler (Uygun, 2003, s.111).

Özel okullar aşağıda belirtilen 5 grupta ele alınmaktadır (MEB, 2012): – Özel Türk Okulları

– Özel Azınlık Okulları

– Milletlerarası Özel Öğretim Kurumları – Özel Yabancı Okullar

– Özel Eğitim Okulları.

2.1.4. Özel Sektöre Ait Okulların Kuruluşu ve Yönetim Yapısı

Özel okullarda öğretime başlayabilmek amacıyla 5580 sayılı yasa kapsamında kurum açma izni alınması gerekmektedir. İlgili millî eğitim müdürlüğüne gerekli başvurular yapılmalıdır. Milli eğitim müdürlüğünce yapılan inceleme sonucunda, açılmasında herhangi bir mahzur bulunmayan okullar haricindeki kurumlar, kurum açma iznini elde eder. Milli eğitim müdürlüğünce açılmasında sakınca bulunmayan okullarla ilgili başvurular, kurum açma izni verilmesi amacıyla Milli Eğitim Bakanlığına iletilir. Kurucu ya da kurucu temsilcisi, milli eğitim müdürlüğü tarafından kurum açma izninin olumsuz şekilde değerlendirilmesi durumunda, taleplerin olumsuz olarak değerlendirilmesi ile ilgili tebliğ zamanından başlayarak 15 iş gününün sonuna kadar Bakanlığa itiraz etme hakkına sahiptir. Bakanlık itirazı, 15. iş gününün sonuna dek değerlendirmek durumundadır. Kuruma, kurum açma izni alınmadığı sürece öğrenci kaydı gerçekleştirilemez. Kurum

(20)

açma izninin alınmasında, binanın Bakanlık tarafından ortaya konan standartlar kapsamında yeterli ve uyumlu olması ile kullanılış amaçlarına uygun niteliklerde olması ve bunlara ek olarak aşağıda belirtilen koşulların sağlanması belirleyici rol oynamaktadır (5580 Sayılı Yasa, 2007):

– Kurumun gereksinim ve amaçları kapsamında yeterli düzeyde ders araç-gereçleri bulunduğunun bir rapor ile tespiti.

– Öğretmen, yönetici ve diğer personelin sayısı ve nitelikleri bakımından kurumun uygun bulunması ve kurumda istihdam edilecek personelin belgelendirilmesi.

– Bakanlık tarafından kuruma ait öğretim programının ve yönetmeliklerin incelenip onaylanması.

Kurumlarda eğitim-öğretim ve yönetim çalışmaları, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasasında belirtilen Türk Millî Eğitiminin temel ilkeleri ve genel amaçları doğrultusunda sürdürülür. Kurumlar tarafından takip edilecek haftalık ders çizelgesi ve öğretim programı, resmî kurumlarda temel alınan esas ve usûller kapsamında belirlenir. Farklı haftalık ders çizelgesi ve öğretim programlarının esas alınması, Bakanlık tarafından uygun görülmesi halinde olabilir. Kurumun ya da yönetimleri bir araya getirilen kurumların bir müdür tarafından yönetilmesi esastır. Yönetmelik aracılığıyla, yönetimleri bir araya getirilen kurumlara ilişkin esas ve usûller ortaya konur. Bir kişi, birden çok kurumun kurucusu olabilir. Gereksinim duyulan niteliklere haiz kurucu/kurucu temsilcisi, kuruma müdür olabilir. Müdürlük görevi olmayan kurucu/kurucu temsilcilerinin, kurumun eğitim-öğretimine ve bunlarla ilgili yönetsel konulara karışma hakkı yoktur. Kuruluşunda birden çok kurumun yer aldığı kurumlarda, genel müdür ve genel müdür yardımcısı ataması gerçekleştirilebilir (5580 Sayılı Yasa, 2007).

2.1.5. Özel Sektöre Ait Okullarda Eğitim-Öğretim

Özel okulların amacı, çağdaş eğitim araç-gereçlerinden yararlanarak çağın getirdiği standartlara erişmektir. Amaçlarını gerçekleştirmek üzere sağladıkları eğitim, devlet okullarına nazaran bir takım değişiklikler içermektedir. Eğitim alanından bağımsız olarak, teknolojideki ilerlemelerle yakından ilgilenen, yabancı dil konuşabilen, kendi toplumsal ve kültürel değerlerini yaşatırken, başka toplum ve kültürlere de nezaketle yaklaşan insanların eğitilmesini amaçlayan özel okulların, bu kapsamda sağladıkları hizmetler temel olarak aşağıdaki gibi belirtilebilir (Dinler ve Subaşı, 2003, s.44):

(21)

– Eğitimin tüm düzeylerinde bilişim teknolojilerinden yararlanılmakta, hatta “online” sistemi aracılığıyla öğrencilerin yaşadıkları eve bağlantı gerçekleştiren ve öğrencilerine evden destek sunan dershane ve okullar bulunmaktadır.

– Kurumlar bünyesinde yer alan uygulama derslikleri ve laboratuvarlarda en yeni araç- gereçler bulunmaktadır. Dolayısıyla spesifik alanlarda inceleme ve araştırma yapmayı, ilerleme göstermeyi hedefleyen öğrencilere, gereksinim duydukları ortam sunulmaktadır.

– “Kurum Yönetmeliği” şeklinde adlandırılan ikinci bir mevzuata tabii olan özel öğretim kurumları, kurumca hazırlanmayı müteakip ilgili merciler tarafından onay alınması ile birlikte yürürlüğe giren bu mevzuat sayesinde, eğitim-öğretim çalışmalarını geliştirme konusunda ciddi avantajlar elde etmektedirler. Bunun nedeni özellikle fiiliyatta yüzleşmek durumunda kaldıkları sorunları ya da uygulamada teknik ve yöntem anlamında getirmeyi diledikleri esas, usul ve koşulları kendilerinin belirlemesidir.

– Özel okullar ile beraber rehberlik hizmeti eğitim sistemimizde yer almaya başlamıştır. Yani bu alanda özel okulların öncü olduğu ifade edilebilir. Rehberlik hizmetinin eğitimde önem arz ettiğinin kavranması neticesinde, bu hizmet resmi okullarda da sağlanmaya başlanmıştır.

– Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı, özel okullarda AB standartlarına yakın düzeydedir. Aynı durumun devlet okulları için geçerli olduğu söylenemez.

– Yabancı dil eğitimi özel okullarda, ilköğretimden başlayarak, yabancı hocalardan da yararlanılarak verilmektedir.

2.1.6. Özel Sektöre Ait Okullarda Maliyet ve Fiyatlandırmalar Gelir-gider dengesinin sağlanması, bir özel okulun ticari anlamda varlığını sürdürebilmesi için en büyük zorunluluktur. Aileler tarafından yapılan ödemeler, genellikle özel okulların tek gelir kaynağıdır. Diğer bir deyişle, neredeyse yalnızca bir gelir kalemi bulunmaktadır. Bunun yanında, özel okulları üzerinde ticari açıdan etkili olan maliyet kalemlerini belirlemek önem taşımaktadır. Her özel okul, kuruluş aşamasında bile okul olabilmek üzere bir takım standartlara uyum göstermek durumundadır. Okul binası, okul olabilecek düzeyde standartlara uygun olmalıdır. Laboratuar, sınıfların durumu ve kütüphane benzeri devlet okullarında dahi standart durumdaki birimlerin maliyetleri dahi oldukça fazladır. Ancak çoğu zaman bahse konu hususların sağlanmış olması, ailelerin özel okullardan beklentilerinin karşılanmasına yeterli olmayacaktır. Öğrencinin her çeşit

(22)

eğitim gereksinimini karşılayabilecek seviyede sosyal tesislerden, son teknoloji ürünü araç-gereçlerle donatılmış, laboratuar ve sınıflara dek her şey, son zamanlarda faaliyete geçen özel okullarda bulunmaktadır. Dolayısıyla özel okul açmak için büyük yatırımlara ihtiyaç duyulmaktadır (Çelikten, 2010, s.24).

Varolan özel okulların en temel gider kalemi, öğretmen, yönetici ve yardımcı personel maaşlarıdır. Öğretmenlerin standartlarının yüksek tutulması, donanımlı öğretmenlerin işe alınması ve onların elde tutulması kapsamında belirleyici unsur durumundadır. Yalnızca maaş kaleminden ziyade, bunun haricindeki vergiler ve sigorta primleri de, özel okulların en önemli giderleri arasındadır. Bunun yanında bina kirası ödenmesi durumunda, kiranın stopajı da büyük gider kalemleri arasında yer almaktadır (Çelikten, 2010, s.24).

Özel okullarda öğrenci başına yapılan harcama miktarlarında, kamu okullarına oranla ciddi farklar vardır. Kamu okullarına göre, özel okullarda öğrenci başına 7 kata varabilen harcama gerçekleşmektedir. Bu durumun nedenleri şöyle sıralanabilir: Geniş kapsamlı eğitsel kol etkinlikleri, çağa uygun araç-gereçlerin yer aldığı laboratuarlar, derslik başına düşen öğrenci sayısının az olması, yeterli düzeyde bir kütüphane, yabancı dil öğretimi, bazı öğretmenlere verilen yüksek maaşlar vb (Ölçüm, 1992, s.176).

Özel okullarda ailelerden talep edilecek eğitim ücretlerinin belirlenmesi, “Özel Öğretim Kurumları Öğrenci Ücretleri Tespit ve Tahsil Yönetmeliği”ne istinaden gerçekleştirilmektedir. Yaygın bir kanaat olan ücretlerin özel okullarca serbestçe ilan edilmesi durumu gerçeği yansıtmamaktadır. Ancak özel okullar, öncelikle ülkenin genel ekonomik durumunu ve ailenin ödeme gücünü göz önünde bulundurarak, kuruma bir öğrencinin oluşturacağı maliyeti hesaplamaktadırlar.

Öğretmen ve yardımcı personel giderleri, toplam eğitim giderlerinin ortalama % 90’ını oluşturmaktadır. Döviz kurunda zaman zaman yaşanan artışlar, yabancı öğretmen çalıştırmayı engellemektedir. Özel okulun kurulduğu arazinin kira olması da maliyeti doğrudan artırmaktadır. Özel okulların çoğunda öğrencilere yemek ve güvenlik hizmetleri de sağlanmaktadır (Tuzcu, 2018, s.88).

(23)

Tablo 2.1.

(24)

Kaynak: Öztürk, 2018, s.37.

Her yıl 1 Ocak - 31 Mayıs arasında özel okullar tarafından okul ücretleri duyurulmaktadır. Ücretlerin belirlenmesine Rekabet Kurumu etki edememektedir, ancak

(25)

şeklinde hesaplanmaktadır. 2017-2018 öğretim yılında mevzuata istinaden özel öğretim kurumları tarafından yapılabilecek en yüksek ücret artışı % 13,3 ile güncel TÜFE’nin üzerinde gerçekleşmiştir. Temel liselerin dershanelerin dönüşüm sürecinde eğitim sektörüne dahil olarak rakiplerine kıyasla daha az maliyetli eğitim-öğretim olanağı sağlamaları, özel ortaöğretim kurumları tarafından talep edilen ücretlerin azalmasına yol açmıştır. Fiyat artışları 2017-2018 öğretim yılında hızlanmıştır (Öztürk, 2018, s.33).

2.1.7. Özel Sektöre Ait Okulların Üstün ve Zayıf Yanları

Özel okulların, Türk eğitim sisteminin tüm düzeylerinde var olması, eğitim sektörüne katkı sağlayan bir rekabete neden olmaktadır. Bahse konu rekabet kamu okullarının yanında, diğer özel okulların da kendi aralarında ortaya çıkmakta, bu da eğitim-öğretimde niteliğin yükselmesine olanak sağlamaktadır. Özel okullara ilişkin olarak pozitif ve negatif değerlendirmeler bulunmaktadır.

Pozitif değerlendirmeler temel olarak aşağıda görülmektedir (Uygun, 2003, s.109): – Devletin kamu eğitimi harcamalarının bir bölümü girişimciler ve öğrenci aileleri tarafından üstlenilerek devlete destek sağlanmaktadır.

– Eğitim-öğretim çalışmalarında rekabet ortamı oluşmakta ve böylelikle eğitim-öğretim daha nitelikli hale gelmektedir.

– Yeterli parasal gücü olan öğrenciler devlete yük bindirmeden eğitimlerini sürdürmekte, bunun yanında akademik başarıları yüksek ve parasal gücü yetersiz öğrencilere sağlanan burs olanakları sayesinde söz konusu öğrencilerin daha nitelikli bir eğitim alması sağlanmaktadır.

– Devletin gözetim ve denetimine tabii biçimde, ulusal eğitimin temel ilke ve amaçlarına doğrultusunda, en az bir yabancı dil bilen, çağın gerektirdiği becerilere sahip, nitelikli insanlar yetiştirilmektedir.

Özel okullara ilişkin negatif değerlendirmeler ise şöyledir (Uygun, 2003, s.110): – Rekabete dayalı, küresel kapitalist düzene katkı sağlayarak, zengin insanların çocuklarını eğitmek amacıyla açılmışlardır ve öncelikli hedefleri nitelikli eğitim değil kâr elde etmektir.

– Eğitimde fırsat eşitliğini ortadan kaldırarak haksız rekabet ortamı meydana gelmesine neden olmaktadırlar.

(26)

– Devletin hedeflediği tipte kişiler yetiştirememenin yanında, yabancı hayranı, manevi ve milli değerlere mesafeli, gerici ve tutucu kişilerin yetişmesine neden olmaktadırlar.

– Hukuki bakımdan Öğretim Birliği Yasası ile uyumlu olmayan okullardır.

2.1.8. Özel Sektöre Ait Okulların Eğitim Sistemindeki İşlevleri Toplumsal yapı içindeki güç gruplarının ya da orta ve üst sınıfın, eğitim sistemi üzerindeki eğitsel süreçleri yönlendirme şekilleri ve etkileri dikkate alındığında, söz konusu grupların, sınıfsal avantajlarını sürdürmek amacıyla kültürel ve sosyal sistemler geliştirdikleri ifade edilebilir. Özel okulların, avantajlı grupların eğitim kurumlarında kontrolü elde tutarak, ayrıcalık ve güç içeren sosyal pozisyonlarını tekrar üretme ve devam ettirme şekillerinin önemli bir boyutunu meydana getirdiği belirtilebilir. Öncelikle ekonomik kaynakların dayanak noktası olduğu özel okullar temelli yapının, orta sınıfın elindeki avantajları sürdürmesi ve üst sınıfın kendine özel alanları koruma noktasındaki çabaları bakımından önem arz eden içermeleri bulunduğundan söz edilebilir. Bu kapsamda, orta ve üst sınıftaki kişilerin, çocuklarının eğitimi amacıyla özel okulları tercih etme nedenlerine ve özel okulların bu kişilerin ayrıcalıklı pozisyonlarını sürdürmeleri hususundaki fonksiyonuna yoğunlaşmaya gereksinim duyulmaktadır.

İmtiyazlı kimliğin özel okullar kapsamında değerlendirilmesinin nedeni, üst toplumsal tabakalar tarafından tercih edilen bu okulların sunduğu imtiyazların, genellikle toplumları yöneten ilişkilerce biçimlendirilmesidir (Maxwell ve van Zantén, 2015, s.84). Zengin ailelerin kültürel kurumlar, değişik ağlar, kolejler ya da okullar aracılığıyla, aynı şekilde imtiyazları mevcut olanlarla beraber olmaya yetecek düzeyde güçleri bulunmaktadır. Söz konusu katılım süreci, onların üst sınıf benliği edinmelerini sağlamaktadır (Soares, 2007:18). Özellikle elit kesimlerce tercih edilen okulların toplumsal sınıflar açısından düzenleyici rol oynadığı, sınıfsal bir kimlik edindirecek birleştirici nitelikte ilkelere sahip olduğu, ayrışma ve dayanışmayı özendirdiği ortaya konmuş ve kuşaklar arası sınıf avantajlarının iletilmesi kapsamında katkı sağladığı belirtilmiştir (Koh ve Kenway, 2015, s.2). Ailelerin avantajlarının gelecek kuşaklara eğitim aracılığıyla iletilmesinde özel okulların oynadığı rol, bu noktada daha belirgin durumdadır.

Çocuklarının eğitimi konusunda duydukları endişenin, orta sınıf için, çocuklarının eğitimini özel okullarda sürdürmeleri tercihinin eğitsel avantajlarını ve sosyal pozisyonlarını güçlendirme ve sürdürme çabalarının nedenleri arasında yer aldığı

(27)

belirlenmiştir. Anılan endişeler, özellikle elverişsiz çevrelerden gelen kişilerle beraber bulunmanın yol açabileceği hallerden kaçınma ve emniyetli bir ortamda yer alma şeklinde meydana gelmektedir. Cripps, Coldron ve Shipton (2010, 24) avantajlı durumdaki ailelerin varolan kültürel ve ekonomik sermayelerini koruma ve çocuklarına iletme çabası gösterdiklerini, çocuklarının eğitim çalışmalarını elverişsiz çevrelerden gelen çocuklarla beraber sürdürmelerinin ortaya çıkaracağı negatif etkilerle ilgili endişeli olduklarını belirtmiştir. Bu nedenle anılan durum, toplumun elverişli (üstün) kesimlerinde yer alan ailelerin çocuklarının eğitimi için izole edilmiş alanları tercih etme nedeni olarak görülmektedir (Lipman, 1998, s.1). Bunun nedeni, konforlu yaşamlara ve iyi mesleklere ulaşma olanağı bulunan ayrıcalıklı grupların büyük kısmının, kendilerine benzemeyen kişilerle beraber eğitim alma konusunda kendilerini tehlike altında görmeleridir (Dehli, 2000). Özel okullar, ayrıcalıklı sınıfların bahse konu endişeleri bertaraf etmeleri hususunda önemli bir eğitsel ortam özelliği göstermektedir. Ana-babaların çocuklarının eğitim-öğretimi için özel okulları tercih etmesinin temel nedeni, sağlıklı bir kimlik ve kişilik gelişimi göstermeleri, işe yarar diplomalar edinmeleri ve sosyal ortam kazanımları elde etmeleridir (Stevens, 2007, s.229). Eğitim konusunda orta sınıfta mevcut durumdaki pratik ve stratejiler, ailelerin yönelimleri, çaresizliği ve endişeleri, özel sektörün gelişimini ivmelendirerek devam ettirmesini sağlamıştır (Nambissan, 2010, s.293). Özel eğitim kurumları da, akademik açıdan gelişmiş düzeydeki okulları tercih etmenin, imtiyazlarını çocuklarına iletme hususunda yegane yol olduğu görüşünü bilinçli bir şekilde ailelere empoze etmektedir (Stevens, 2007, s.33).

Özel okulların, aileler açısından belirli yönlerden güvenli alanlar olmasının dışında, ekonomik sermayenin başka sermaye türlerine dönüştürülmesi hususunda da büyük fonksiyonlarının bulunduğundan bahsedilebilir. Stevens (2007, s.32) toplumda bulunan güç pozisyonlarının kendilerini meşru hale getirecek bir statü bulunmadığı müddetçe sürdürülebilirliğini kaybedeceğini ileri sürmektedir. Bu nedenle güce sahip olanlar, statülerini çocukları ve kendileri için sürdürme yöntemleri bulmaya gereksinim duymaktadırlar. İmtiyazları sürdürecek özellikte bir eğitimin fonksiyonu, bu hususta daha belirgin hale gelmektedir. Eğitimin sürdürülebilirliğinde, sağlanmasında kişiye gereksinim duyduğu yeterlilik ve donanımı edindiren fonksiyonu, belirleyici etken durumundadır. Özellikle ekonomik sermaye dayanaklı olarak ayrıcalıkları bulunan iş adamları, çocuklarının eğitim-öğretimi için prestijli özel okulları tercih etmek suretiyle ekonomik sermayelerini, sembolik ve kültürel sermayeye dönüştürme çabasındadırlar (Nambissan,

(28)

gereksinim duyulan kültürel, sosyal ve ekonomik üstünlüklere sahip durumdaki elit arka plan tabanlı aileler de, elit kişilere hizmet sunan kurumlara katılım gösterme arzusundadırlar (Lareau, 2003, s.14). Toplumun avantajlı kesimlerinde yer alanlar bu kapsamda Bourdieu (1978) tarafından, ellerindeki sermaye çeşitleri açısından “kültürel elitler” ve “ekonomik elitler” şeklinde sınıflanmıştır. Bu kapsamda, ekonomik elitler, imtiyazlarını ellerindeki ekonomik sermaye aracılığıyla sürdürürken; kültürel elitler ekonomik sermayelerini değişik sahalarda işe koşup avantaj kazanmak üzere gereksinim duyulan kültürel yeterliliklere de sahiptirler. Anılan gruplar, yaşam tarzları ve çocuk yetiştirme ile eğitimleri hususunda birbirinden ayrılmaktadırlar.

İmtiyazlı aileler ellerindeki avantajlarını pekiştirmek amacıyla kendilerine hitap eden nitelikli ya da elit özel okullara bağlı durumdayken, söz konusu okulların kendilerini üretme, varlığını sürdürme ve yaygınlaştırma şekilleri de zengin ailelere bağlı haldedir (Stevens, 2007, s.248). Özel okulların imtiyazlı pozisyonun sürdürülmesi konusundaki fonksiyonlarına ilişkin, üzerinde durulmasına gereksinim duyulan diğer bir boyuttur. Bu kapsamda, avantajlı kesimler ile özel okullar arasında çift taraflı bir bağımlılık vardır. Varlığını avantajlı kesimler aracılığıyla sürdüren özel okullarda eğitim görmenin herkes için olanaklı olmaması, bu çerçevede doğal bir süreç şeklinde düşünülebilir. Özellikle güçlü kurumsal temelleri bulunan okullar, müzakere becerilerini ve politik güçlerini, okullarını en avantajlı durumda bulunan öğrencilere özel kılma yönünde değerlendirmişlerdir (Oakes, Rogers ve Lipton., 2006, s.21). Anılan okullar, işlevleri ve yapısı ya da çıktıları ve hizmet sahaları açısından değişik şekillerde aksettirilse de, daima zengin, üst sınıf, elit, imtiyazlı, egemen sınıf ya da üst statü gruplarına hitap etmektedirler (Kenway ve Koh, 2015, s.2).

Toplumsal yapıdaki belirli üstün gruplara hitap eden özel okulların “sosyal sınırlar oluşturma” fonksiyonundan söz edilebilir. Sosyal sınır yaratmayı, fırsatlara ve kaynaklara ulaşım olanağı sınırlı bir seçkin sınıfa indirgeyerek, avantajları en üst düzeye getirme çabaları biçiminde ifade edilmiştir. Elitler, eğitsel sermayeye ulaşmak ve ona ait değerini garantilemek amacıyla belirgin bir nadirlik imajı ve sınırlar üretir, sembolik ve materyal kaynaklarını sosyal sınırlar meydana getirmek üzere işe koşarlar (Howard ve Gaztambide-Fernández, 2010, s.200). Okulun hedef kitlesi durumundaki öğrenci grubunu belirleyen kurumsal politikaların, bahse konu nadirlik imajının yaratılmasındaki önemli stratejiler arasında yer aldığı ifade edilebilir. Statü ve ekonomik üstünlükler sayesinde biçimlenen söz konusu yapının, eğitim alanında bir tekelleşmenin kaynağı özelliğinde olduğu ileri

(29)

doğrudan bağlantılıdır (Ball, 2003, s.53). Elit düzeydeki okullar, daima kendi kabul koşullarını uygulamak suretiyle, üst düzey bir özerklik elde etmişlerdir (Van Zantén, 2010). Ancak eğitsel, ekonomik, toplumsal ve yaşam alanları bakımından her çeşit üstünlüğe sahip olan aileler için, çocuklarını en iyi kalitede eğitim olanağı sağlayan bu okullara kaydettirmek, genellikle problem arz etmektedir. Bunun nedeni, anılan ailelerin statüleri, ekonomik düzeyleri ve toplumsal pozisyonları itibariyle, oraya girecek donanıma halihazırda sahip olmalarıdır (Coldron, Cripps ve Shipton, 2010, s.24). Zengin aileler eğitime daha çok yatırım gerçekleştirecek olanaklarının bulunması nedeniyle, eğitim kurumlarının standartlarını ve isteklerini gerçekleştirme bakımından avantajlı durumdadırlar. Aileler ellerindeki avantajları, çocuklarının söz konusu kurumların gerekliliklerini yanıtlayabilmesi amacıyla bütünüyle organize edilmiş bir yaşam tarzı ortaya çıkarma doğrultusunda kullanırlar (Stevens, 2007, s.15). Bu nedenle ailelerin çabaları ile okulların eğitsel nitelikleri arasında bir karşılıklılıktan bahsedilebilir.

Kaynakların eğitim sisteminde yer alan belirli bir takım kurumların bünyesinde toplanması, dezavantaj ve avantajın yapısal biçimde biriktirilmesiyle neticelenmektedir. Böylelikle, avantajlı kesimler özel okullar aracılığıyla kaynaklardan orantısız şekilde yararlanmayı sürdürmektedirler (Tetreault ve Maher, 2007, s.21). Bu kapsamda, eğitsel süreçler esnasında meydana gelen çıktıların, girdilerde görülen eşitsizliklerin bir sonucu olduğu şeklinde bir çıkarım yapılabilir.

Okul içi süreçlerin ayırıcı ve sıra dışı özellikleri nedeniyle gereksinim duyulan yüksek bütçeler ve yüksek öğrenim amacıyla talep edilen ücretler, özel okulların doğal olarak spesifik bir kitleyi kapsaması manasına gelmektedir. Tetreault ve Maher (2007, s.2) kişilerin pozisyonlarının, yerleştikleri kurumsal bağlamlarca şekillenip, belirlendiğini ileri sürmektedir. Anılan durum, özel okulların kişilerin kendileri hakkında bir anlayış geliştirmeleri hususunda belirleyici rol oynadığı biçiminde değerlendirilebilir. Bunun nedeni, okul bağlamının, öğrencilerin kimlik gelişimini ve öğrenmelerini biçimlendiren kaynaklara, ilişkilere ve yapılandırılmış çalışmalara erişim gerçekleştirebilecekleri bir saha, bir gelişim bağlamı durumunda olmasıdır (Fomby ve Cavanagh, 2012, s.83). Hedef kitlesi toplumun üst tabakalarında yer alan kişiler olan bu okulların özellikleri, Gaztambide-Fernandez (2009, 6) tarafından, elit kimlik kazanım süreçlerini anlamak (envisioning to understand the processes of elite identification), hak edilmişlik (entitlement), mükemmellik (excellence), müdahil olma (engagement) ve dışlama (exclusion) şeklinde belirtilen 5E kavramsallaştırması ile ifade edilmiştir. Anılan kurumlar,

(30)

biçimde baskılar. Öğrenciler tarafından gereksinim duyulan temel ihtiyaçlar, ortaklaşa bir kimliğin ortaya çıkmasını ve ortaya çıkan kimliğin pekiştirilmesini sağlar (Khan, 2011, s.32).

Kimlik edinimi ya da kurulumu sürecinde, özel okullarda gerçekleşen okul içi süreçlerin akademik, kültürel ve sosyal boyutları önemli rol oynamaktadır. Okul içi süreçler kapsamında, imtiyazlı ailelerin avantajlı pozisyonlarını çocuklarına iletmelerinde, öğrencilerin akademik yükümlülükleri meşrulaştırıcı özelliktedir (Stevens, 2007, s.11). Egemen grubun habitusundan ileri gelen konfor, eğitsel başarı ve güven, anılan okullarda kabul gören doğal niteliklere yarar sağlar durumdadır (Courtois, 2015, s.55).

2.2. Ailelerin Özel Okullardan Beklentileri

Okul tercihi safhasında ailelerin dikkate aldıkları ölçütlerin bilinmesi ve okuldan beklentilerinin belirlenmesi, özellikle özel okullar cephesinde belirleyici bir etken durumundadır. Çünkü özel okullar, aileler tarafından elde edilecek verilere istinaden kendi imajlarında değişiklik yapma olanağı elde edebilirler. Bunun yanı sıra, okul tercihi gerçekleştiren aileler, özel okulların imaj gelişimi hususunda baskı oluşturacak bir etken özelliği gösterebilirler. Geleceği kurgulamak, çağın ruhuna uyumlu okulların ortaya çıkması kapsamında basamak işlevi görecektir.

Özel okullardan ailelerin pek çok değişik beklentisi olabilmektedir. Okul seçimi safhasında aileler için bir takım faktörler öncelikli olabilmekte, hatta bir "kesinlikle olması gerekenler listesi" de mevcut olabilmektedir. Ancak hiçbir veli, okul seçimini yalnızca bir beklentiye istinaden gerçekleştirmez. Bu araştırma kapsamında özel okul çalışanlarıyla ve farklı ailelerle görüşmeler yapılarak bir takım ölçütler belirlenmiştir. Bu ölçütler haricinde farklı ölçütler öne sürülebilir ya da bir takım ölçütler daha kapsamlı hale getirilebilir. Anılan ölçütler farklı ana başlıklar altında da bir araya getirilebilir. Ancak bu ölçütlerin, ailelerin önemli bir kısmı için belirleyici olduğu açıktır. Bu ölçütler şunlardır (Çelikten, 2010; Dikbaş, 2008; Akhan, 2009; Nohutçu ve Hesapçıoğlu, 1999):

– Okulun, ailelerin yaşadığı semte yakın olması. – Okulun eski bir kuruluş tarihinin olması.

– Okul ücretinin uygun olması.

– Seçme ve yerleştirme sınavlarında elde edilen başarılarının bulunması.

(31)

– Eğitim kadrosunun akademik bakımdan donanımlı ve deneyimli olması.

– Özgün bir eğitim programının bulunması. – Okulun 2. bir yabancı dil eğitimi sağlaması. – Yoğun sınava hazırlık çalışmalarının olması.

– Okulda işlenen yabancı dil eğitiminin başarılı olması. – Okulda başarılı bir müzik eğitimi verilmesi.

– Rehberlik hizmetinin yeterli düzeyde olması.

– Okulun uluslararası üyeliklerinin (CIS, IB benzeri) bulunması. – Dersler dışında çeşitli sosyal etkinliklerin olması.

– Okulda başarılı bir görsel sanatlar eğitimi verilmesi. – Okulda başarılı bir spor eğitimi verilmesi.

– Okul tarafından temsil edilen dünya görüşü. – Okul spor takımlarının başarılar kazanması.

– Okulun sosyal sorumluluk projelerine gösterdiği duyarlılık. – Çevredeki kişilerin referansı.

– Okulun, iletişim becerisi yüksek başarılı yöneticilere sahip olması. – Okulun yer aldığı çevrenin sosyo-ekonomik düzeyi.

– Okulun teknik altyapısının (su, elektrik, ısıtma vb) kalitesi. – Okulun etkin bir reklam politikasının var olması.

– Öğrencilerin eğitimlerini sürdürdüğü sınıfların uygunluğu. – Yeterli düzeyde bir güvenlik hizmetinin bulunması.

– Okulun teknolojiye verdiği önem ve eğitime ilişkin teknolojik altyapısı.

– Okulun yeterli düzeyde sosyal tesislerinin bulunması. – Okuldaki hijyen ve temizliğin çok iyi düzeyde olması. – Öğrenciler tarafından giyilen kıyafetlerin güzel olması.

– Okulda sunulan yemeklerin sağlıklı, lezzetli ve çeşitli olması. – Okulun anlaşmalı olduğu servis hizmetinin ücret ve kalitesi. Toplumda, kamu okullarına göre özel sektöre ait okulların daha başarılı olduğu kanısı yaygındır. Devlet okullarında 612 ana ya da baba ve 1.061 öğretmenin katılımıyla gerçekleştirilen bir anket kapsamında katılımcılara “özel okullar mı devlet okulları mı

(32)

akademik anlamda daha başarılıdır?” sorusu yöneltilmiş, Tablo 2.2’de belirtildiği gibi ailelerin % 60’ı, öğretmenlerin ise % 56’sı “akademik anlamda özel okullar daha başarılıdır” şeklinde yanıtlamışlardır (Erdem ve Şimşek, Akın, 2007, s. 83 ve s.118). Anılan durum, ailelerin devlet okullarına kıyasla özel okulların daha başarılı olduğu kanaatine sahip olduğunu ortaya koymaktadır.

Tablo 2.2.

“Devlet Okulları mı Daha Başarılı, Yoksa Özel Okullar mı” Anketi Sonuçları

Devlet okulları mı, özel sektöre ait okullar mı akademik açıdan daha başarılıdır? Devlet Okulları (%) Özel Okullar (%) Öğretmen 39.8 56 Ana ya da Baba 32.7 60

Kaynak: Akın, Şimşek ve Erdem, 2007, s. 83 ve s.118.

Öğretmen ve ailelerin, devlet okullarına göre özel sektöre ait okulların akademik anlamda daha başarılı oldukları kanaatine sahip olmalarının nedeni, üniversiteye yerleşim sonuçları olabilir. Özel okullar, kendi öğrencilerinin bir üniversiteye yerleşebilmesi için hızlı okuma kursu, takviye dersler, soru çözme kampları vb ek olanaklar sunmaktadırlar. Bunun nedeni, öğrencilerinin üniversiteye yerleşme oranlarının, gerek aileler, gerekse de toplum nezdinde okullarının başarı durumu şeklinde kabul göreceği bilincidir. Özel okullar, kazandıkları akademik başarılarını, bilinirlik ve rekabet bakımından güçlü bir biçimde ilan etmektedirler.

2.3. Özel Sektöre Ait Okullar ile Kamu Sektörüne Ait Okullar Arasındaki Farklar

Özel okullar ile devlet okulları arasındaki en önemli fark, işletme statüsünde bulunmaları, sahiplerinin yönetim kurulları ya da kuruculardan meydana gelmesidir. Bu bakımdan ele alındığında, içerdikleri işletme fonksiyonlarının tamamı piyasa ve rekabet koşulları kapsamında değerlendirilmektedir. Küreselleşmenin ortaya çıkardığı rekabet ortamında hizmet vermeleri nedeniyle, değişen ortam koşullarına uyum gösterme, dış (öğrenci-veli) ve iç (çalışan) müşteri memnuniyetini gerçekleştirme, etkili karar verme, nitelikli personel temini ve istihdamı benzeri, pek çok özel işletmecilik koşullarını, etkili bir biçimde gerçekleştirme becerisi edinmek durumundadırlar (Yuca ve Taşkın, Demirci,

(33)

2006: 10). Teknoloji alanında gerçekleşen ilerlemeleri de yakından izleyen özel okullar, eğitim süreçlerini, teknoloji ile uyumlu hale getirerek ailelere ve öğrencilere öğrenme ortamlarında değişik inceleme, araştırma ve değerlendirmeler gerçekleştirme olanağı sağlayarak, toplumun kalite düzeyi yüksek eğitim-öğretim beklentisini yanıtlamaya çaba göstermektedirler (Dinler ve Subaşı, 2003, s.28).

Özel okulların amaçlarından biri de, Milli Eğitim Temel Yasasının (1739 SY) 1. ve 2. maddelerinde ifade edilen, Türk Milli Eğitiminin amaçlarını gerçekleştirmek ve bu amaçlara yönelik yurttaşlar yetiştirmektir. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak devlet okullarına benzer biçimde hizmet sunmalarına karşın, özel okullar yapısal bakımdan devlet okullarından bazı farklılıklar içermektedirler. Anılan farklılıklar, temel olarak aşağıda ifade edilmiştir (Başkaya, 2006, s.65):

– Özel sektöre ait okullar, kişiler, ortaklar ya da bir kurum tarafından kurulabilirken, kamu okulları devlet tarafından kurulmaktadır.

– Özel sektöre ait okullar kâr amacı güderken, kamu okullarının böyle bir kaygısı yoktur.

– Özel sektöre ait okullar, sağladıkları eğitim-öğretim hizmetleri karşılığında ailelerden bir ücret talep ederken, kamu okulları eğitim-öğretim hizmetlerini ücretsiz sağlamaktadırlar.

– Özel sektöre ait okullar, işvereni oldukları öğretmen ve yardımcı personelin maaşlarını kendi kaynakları ile öderken, kamu okullarında merkezi atama yolu ile istihdam sağlanmakta, öğretmenlerin ve yardımcı personelin maaşları kamu bütçesinden ödenmektedir.

Türkiye’de varolan eğitim sistemine ilişkin sorunların çözülmesi, devletin çok büyük bir sahada eğitim sağlaması, öğretmen performanslarının istenilen düzeyde olmaması, altyapı ve fiziksel yapının yetersizliği, devlet okullarında kalabalık dersliklerin bulunması ve bölgesel nedenlerle ortaya çıkan farklılıklardan dolayı kolay değildir (Yirci ve Kocabaş, 2013, s. 1526). Bunların yanında yukarıdakilere ek olarak;

– Küçük yaşlardan başlayarak bireysel özellik ve yeteneklerin tespit edilmesinin yeterli düzeyde olmaması.

– Öğrencilerde görülen hiperaktivite, öğrenme bozukluğu benzeri özel eğitim gereksinimi olan durumların erken tespit edilmesinin yeterli düzeyde olmaması.

(34)

– Yabancı dil eğitimine yeterince saat zaman ayrılmaması. – Merkezi durumdaki yönetim işleyişi.

– Bürokratik yapılanmanın hantal olması.

Toplumda, özel okullara göre devlet okullarının daha düşük performanslı olduğu kanaati yaygındır. 2008 yılı Lise Giriş Sınavı (LGS) sonuçlarına göre, ilk 100’e giren okullardan 99'u özel okul statüsündedir (Küçük, 2009, s. 203). Anılan durum, özel okullara göre devlet okullarının performansının daha düşük olduğu kanaati ile uyum göstermektedir.

Devlet okullarının nitelik açısından yetersiz düzeyde olması, giderek artan öğrenci kapasitesini karşılayamaması ve ailelerin çocuklarına daha iyi bir eğitim sağlama isteği, özel okulların tercih edilmesini destekler niteliktedir (Kulaksızoğlu, Dilmaç ve Çakar, 1999, s. 4).

Eğitim-öğretimini özel okulda sürdüren öğrenciler, PISA uluslararası değerlendirmelerine göre, devlet okullarında eğitim gören öğrencilere kıyasla daha başarılı bir performans ortaya koymuşlardır. 15 yaşındaki çocukların kazandıkları bilgi ve becerileri 3 yıl aralıkla değerlendiren bir tarama araştırması olan PISA, uluslararası bir öğrenci değerlendirme programıdır (PISA, 2003). Hatta PISA 2003 sonuçları kapsamında, eğitim-öğretimini özel okullarda sürdüren öğrencilerin performansının, OECD ülkelerindeki devlet ve özel okulların performansından daha yüksek olduğu tespit edilmiştir (Terzi ve Çokgezen, 2008, s. 12). Yine PISA sonuçları kapsamında, devlet okulları uluslararası ortalamadan daha düşük düzeyde bir başarı elde etmişlerdir (Kalender ve Berberoğlu, 2005, s. 32). Tablo 2.3’te, PISA 2003 sonuçları kapsamında özel okullar ile devlet okullarının almış oldukları puanlar, ders tiplerine istinaden belirtilmiştir.

Tablo 2.3.

Devlet Okulları ile Özel Okulların Aldıkları Ortalama Puanları (PISA 2003 sonuçları) Okul Tipi Okuma Matematik Fen ProblemÇözme

Türkiye Kamu 437 418 430 403

OECD Kamu 488 493 494 493

Türkiye Özel 557 569 563 536

OECD Özel 517 526 521 524

(35)

2.4. İlgili Araştırmalar

Yapılan alanyazın taramasında, ailelerin özel sektöre ait okulları tercih etme nedenlerini ele alan bazı araştırmalara rastlanmaktadır. Bunlardan bazıları aşağıda görülmektedir.

Nohutçu ve Hesapçıoğlu tarafından 1999 yılında “Ailelerin özel okul seçimleri üzerinde belirleyici rol oynayan unsurlar ve özel okullarda takip edilen reklam stratejileri” isimli bir araştırma yapılmıştır. Anılan araştırmada, ortalamanın üzerinde yer alan aile beklentileri, önem sırasına göre şöyle sıralanmaktadır (s.183-202):

– Eğitim-öğretim kadrosunun özellikleri. – Yabancı dil öğrenme olanakları.

– Öğrencilere sunulan kişilik hizmetleri. – Öğrencilerle gerçekleştirilen iletişim. – Öğretim periyodu.

– Beslenme ve servis hizmetleri. – Mali koşullar.

Açıkalın tarafından 1989 yılında “Veli Beklentilerinin Özel ve Devlet Liselerindeki Yönetsel ve Örgütsel Boyutları” isimli bir çalışma yapmıştır. Anılan çalışma, 56’sı özel sektöre ait lise, 96’sı devlete ait lise velisi olan 152 katılımcı ile yapılmıştır. Çalışma kapsamında, devlet lisesi ve özel lise velisi arasında, beklentiler açısından farklı iki grup bulunmadığını öne sürülmüş ve ailelerin okullara ilişkin beklentileri aşağıdaki gibi ifade edilmiştir (s.88):

– Ailelerle daha yoğun iletişim sağlanması.

– Velisi olduğu öğrenci ile daha fazla ilgilenilmesi. – Kalite seviyesi daha yüksek bir eğitim, öğretim. – Çağın gereklerine uyumlu bir eğitim-öğretim.

(36)

Demir tarafından 2000 yılında “Resmi ve Özel İlköğretim Okullarının Ana-Babaların Beklentileri Bakımından Karşılaştırılması” isimli bir çalışma yapmıştır. Anılan çalışma, 97 özel ilköğretim okulu ve 297 devlet ilköğretim okulu velisinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Çalışma sonuçlarına göre, çocuklarının eğitimi için özel okulları tercih eden ailelerin beklentileri şunlardır:

– Öğrencilerin gelişim sürecine yarar sağlayabilecek, ailelere yol haritası sunabilecek bir rehberlik servisinin olması.

– Dersliklerde az sayıda öğrenci bulunması.

– Öğretmenlerin demokratik bir ortam yaratması.

– Fen ve bilgisayar laboratuvarı, diğer araç-gereçler açısından donanımlı bir okul olması.

– Teknolojinin yakından izlenmesi ve teknoloji ile uyumlu bir eğitim-öğretim sürdürülmesi.

Dikbaş tarafından 2008 yılında “Öğrenci Ailelerinde Oluşan Beklentiler ve Bu Beklentilerin Karşılanma Düzeyi” isimli bir araştırma yapılmıştır. Anılan araştırma, çocukları özel/vakıf okullarında okuyan 335 kişinin katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre ailelerin özel okul seçimlerinde belirleyici olan etmenler şöyle sıralanmaktadır (s.73):

– Nitelikli bir eğitim hizmeti sunulması. – Sınıflarda az sayıda öğrenci bulunması. – Yabancı dil öğrenme olanağı sunulması.

– Görevlendirilecek öğretmenlerin belirli ölçütlere göre seçilmesi. – Üniversite sınavında yerleşmeye yetecek düzeyde puan kazandırması.

– Öğrencinin kişilik gelişim sürecine olumlu katkıda bulunması. – Burs vermesi.

– Okul fiziksel olanaklarının çeşitli ve zengin olması (laboratuvar, spor tesisleri, tiyatro, kütüphane ve konferans salonu vb).

– Eğitimin tam gün olması.

Akhan tarafından 2009 yılında “Özel İlköğretim Okullarından Veli Beklentileri ve Söz Konusu Beklentilerinin Yanıtlanma Düzeyi: İstanbul Avrupa Örneği” isimli bir

Referanslar

Benzer Belgeler

Bulunan sonuçlara göre cinsiyet ile ulusal market markalı ürün tercihi arasında p<0,05 düzeyinde bir anlamlılık tespit edilmemiş H 3a hipotezi

Ayrıca, söz konusu öğretim yolları, bu süreçte öğrencinin ve öğretmenin rolünün ne olduğu, hangi dil becerileri üzerinde durulması ve ne tür etkinlikler

Richards ve Rogers’ın modelini özetleyecek olursak, yaklaşım, dayanılan dil kuramı ve dil öğrenme kuramı; tasarım, dil öğretme hedefleri, izlence (syllabus),

Avrupa Dilleri Ortak Başvuru Metni (ADOBM), yabancı dil öğretimi ve öğrenme düzeyleri için bir göstergeler tablosu ve her düzey için belirlenmiş dil yeterliliği

Derslerde dilbilgisi alıştırmaları ve iki yönlü çeviri yapılır, sözcük listeleri ezberlenir ve dilbilgisi kuralında ya da çeviri sırasında yapılan herhangi bir

Tablo 4/1 ve 4/2 incelendiğinde, özel okul müdürlerinin kurumlarında uyguladıkları markalaşma politikalarına ilişkin görüşleri, okulların fizik- sel özelliklerine

Rekreasyon bölümünde öğrenim görüp okuduğu bölümden memnun olan öğrenci oranı % 51,5’iken öğrencilerin % 30,5’i Beden Eğitimi Öğretmenliği Bölümüne geçiş

Ankara ilinde faaliyet gösteren Halk Eğitim Merkezi bağlama eğitimi kurslarına katılan kursiyerlerin kursa geliş amacında yaş durumuna göre durumu ile standart