*w 0^e*'*-0-*-*■*’*..#■ *\***t> * + + * « «
0
* te* 0-0*0* • * * * #
0 0
* * * P'
mm
* S
akaû-û-L
S
AK ALLI C elâl’in cenazesi ne gidemedim... İnsan, kendi tabutunun arkasın dan yürüyebilir mi?Onu tanıdığım zam an benim yaşım yirm inin, b ir iki yıl üs tündeydi. Onun yaşı otuzun, bir iki yıl altında!.. Benim bıyığım yoktu. Onun sakalı vardı. Gü zel, uzun, altın kıvılcım lı, kum ral ışıklı bir sakal...
C elâl’in sakalsız yüzünü bilen yoktur. Sakallı m ı doğm uştu a- caba?
ilk arkadaşlığım ız İzm it’te b aşlam ıştır: Ben, edebiyat ho- casıydım , o fransızca...
M ektepte «oediöim. sevebildi ğim iki kişi vard ı: öğretm en kadrosunda Celâl, öğrenci kad rosunda Remzi Oğuz A nk... B i rincisini, geçen h afta toprağa verdik. İkincisi, b ir uçak kaza sında, kafa ve gönül çapında yükseklerden d ü ştü !
Celâl ile dostluğum uz, aralık sız, küskünlüksüz, tam yarım yüzyıllıktır. İçim de, sık sık öz- lentisini duyduğum , ayrı çeşni de tek insandı.
Yunan tanrılarını andıran gü zel başından geçm edik m acera kalm am ıştır: K astam onu’da öğ retm enken, fu tb o l oynayan ço cukları dinsizlikle suçlandıran hocayı sokak ortasında döğmüş, ölümden zor kurtulm uştu. Otuz b ir M artta, yine şeriat istiyen- Icre karşı, H areket Ordusunun başında yü rü m ü ştü !
M aarif kadrosunda, galiba son görevi Ankara lisesi m üdürlü ğüdür. B ir gün, M illî Eğitim B a kanı S araçoğlu’ndan şu tezkere yi alm ıştı:
«Bu yıl liselerim izden diplo m a alacak olanlar, Ü niversite nin talebe ihtiyacını karşılaya- m ıyacaktır. B u zaruret karşı smda, onuncu sınıf öğrencileri nin ontklnci sınıf im tihanına so- kılarak kendilerine diplom a rilm esini rica ederim.»
Sakallı Celâl, M aarif Vekilinin bu em rine şu cevabı verd i:
«Cumhuriyetin ilânı ile m uci ze devri sona erdiğinden, onun cu sınıf talebesinin onikinci sı nıf im tihanına sokulm asına im kân görülem em ektedir.»
Fransızca öğretm eni Sakallı Celâl, lise m üdürü S akallı Celâl, gitti, D enizyollarının b ir gem iL sinde ateşçi oldu., gitti, b ir in cir kooperatifinde işçi oldu... Gitti... H ayır, hiç b ir yerde ra hat yoktu ona: artakalan m aa şını, dört çocuklu yarı aç arka daşına verince, çalıştığı işte b il gisini artıracak kitap getirtip okuyunca ona dam gayı vurdu la r: Kom ünist!
Ama Celâl, F ikret’in çeiik k ı lıcı yapısında adam dı:
K ıran da olsa kin i sen, fak at bükülm e sakın!
dediği adam... Onu hiç b ir şey bükem ezdi: Açlığın dayanılm az gücü b ile !
Dünyada tek varlığı elindeki çantasıydı: Diş fırçası, çatal, bi- çak, kaşık ve.... kitap! Ekm eğe para bulam adığı günler, kitaba para bulurdu Celâl!
En zeki, en ışıklı Türkçeyi, Ahmet H a şim ie konuşurlarken dinlerdim . Ne güzel, ne acı, ne insafsız hicvederlerdi birbirle rini!
K ızdığı zam an, m itolojinin ilâhları gazaba gelm iş sanırdı nız. Y obaz kafa karşısında Ce lâl sahiden ce lâilan ırd ı!
B ir gün, bu dev adam a Bab-ı âli yokuşunda rastladım . H ıçkı rığa benzer b ir gülüşle:
— B iliyor m usun Ziya, dedi, eskiden bu yokuşu çıkarken şim di in eıken ki kad ar yorul m azdım !
Tutum um uzu, gidişim izi İliç, hiç beğenm iyordu. K ırgındı, kö tüm serdi:
'— B ir geminin içindeyiz, di yordu.. çevirm iş başını, doğuya doğru gidiyor... Biz içindekiler, geminin rotasından habersiz, baş güverteden kıç güverteye doğru koşuşarak sevinç çığlık ları atıyoru z: «Batıya gidiyo ruz» diye!..
Gülerdi... G aliba ağlam aktan utandığı için!
Soyadı «Yalnız» dı C elâl’in... Onun ölüm ünden sonra ben de yalnızım , her zam ankinden da ha y a ln ız !
Y u su f Ziya OR TAÇ
m *m *:.#*##'*’* !# -* * '* * * * * * * * * * * * . * * * # - ’& * $ * * * ? * * * * &
Taha Toros Arşivi
• 0 0 1 5 1 Z 0 0 3 0 0 6 *