• Sonuç bulunamadı

GAZİ Üniversitesi BESYO Öğrencileri ile Diğer Fakültelerde Öğrenim Gören Öğrencilerin Kas İskelet Rahatsızlıkları Hakkında Farkındalıklarının Tanımlanması ve REBA Yöntemi ile Ergonomik Risk Değerlendirmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "GAZİ Üniversitesi BESYO Öğrencileri ile Diğer Fakültelerde Öğrenim Gören Öğrencilerin Kas İskelet Rahatsızlıkları Hakkında Farkındalıklarının Tanımlanması ve REBA Yöntemi ile Ergonomik Risk Değerlendirmesi"

Copied!
99
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ BESYO ÖĞRENCİLERİ İLE DİĞER

FAKÜLTELERDE ÖĞRENİM GÖREN ÖĞRENCİLERİN KAS

İSKELET RAHATSIZLIKLARI HAKKINDA

FARKINDALIKLARININ TANIMLANMASI VE REBA YÖNTEMİ

İLE ERGONOMİK RİSK DEĞERLENDİRMESİ

Seyedebrahim KAZEMİ

DOKTORA TEZİ

BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR ÖĞRETMENLİĞİ ANA BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(3)

i

TELİF HAKKI VE TEZ FOTOKOBİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakkı saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden İtibaren ….… ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Seyedebrahim Soyadı : KAZEMİ

Bölümü : Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği İmza :

Teslim tarihi :

TEZİN

Türkçe Adı : GAZİ Üniversitesi BESYO Öğrencileri ile Diğer Fakültelerde Öğrenim Gören Öğrencilerin Kas İskelet Rahatsızlıkları Hakkında Farkındalıklarının Tanımlanması ve REBA Yöntemi ile Ergonomik Risk Değerlendirmesi

İngilizce Adı : Evaluation of Ergonomic Risk of Physical Education and Sport Science Students and Non-Physical Education and Sport Science Students in Gazi University by REBA and Its Relation to Prevalence of Musculoskeletal Disorders

(4)

ii

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı: ……….. İmza: ………..

(5)

iii

JÜRİ ONAY SAYFASI

Seyedebrahim KAZEMI tarafından hazırlanan; ‘GAZİ ÜNİVERSİTESİ BESYO

ÖĞRENCİLERİ İLE DİĞER FAKÜLTELERDE ÖĞRENİM GÖREN ÖĞRENCİLERİN KAS İSKELET RAHATSIZLIKLARI HAKKINDA FARKINDALIKLARININ TANIMLANMASI VE REBA YÖNTEMİ İLE ERGONOMİK RİSK DEĞERLENDİRMESİ ” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından

oy birliği ile Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Anabilim Dalı’nda DOKTORA TEZİ olarak kabul edilmiştir.

Danışman: (Yrd. Doç. Dr. Seyfi SAVAŞ)

(Gazi Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi) ………

Başkan: (Prof. Dr. M. Levent AKSU)

(Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi) ………

Üye: (Doç. Dr. Latif AYDOS)

(Gazi Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi) ………

Üye: (Doç. Dr. Melih SALMAN)

(Aksaray Üniversitesi BESYO) ………

Üye: (Yrd. Doç. Dr. Yeşer ESKİCİOĞLU)

(İzzet Baysal Üniversitesi BESYO) ………

Tez Savunma Tarihi: 12/05/2016

Bu tezin Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Anabilim Dalı’nda Doktora tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Unvan Ad Soyad

(6)

iv

TEŞEKKÜR

Bu çalışmam süresince her türlü yardım ve fedakârlığı sağlayan, bilgi, tecrübe ve güler yüzü ile çalışmama ışık tutan, ayrıca bana bu çalışmayı vererek kendimi geliştirmeye yönelik de birkaç adım ileride olmamı sağlayan, çalışmamın yöneticisi Sayın Hocam Doç. Dr. Latif AYDOS’a,

Bu çalışmayı, yetiştirmemde emeği geçen ve benden maddi, manevi hiçbir desteği esirgemeyen aileme ithaf ederim. Bu araştırmanın tasarlanması yapılması ve sonuçlanmasında bilgileriyle ve yardımlarıyla her an destekçim olan sayın danışmanım Yrd. Doç. Dr. Seyfi SAVAŞ hocama teşekkürlerimi sunarım.

Bu çalışmama atfen değerli ve muhterem büyüğüm Sayın Prof. Dr. Heydar SADEGHI hocama minnettarlığımı ve en içten dileklerimle teşekkürlerimi sunarım.

Çalışmam ve eğitim hayatım sürecinde büyük emeklerle bugünlere gelmeme vesile olan babam SeyedSajjad KAZEMI, eşim Zakiye TAVAKKOLI ve aileme en kalbi duygularımla teşekkürü bir borç bilirim.

Tezimin hazırlanması sırasında beni cesaretlendiren ve manevi destek sağlayan değerli arkadaşlarım Mohsen MOHAMMADI ve Sajjad VALIZADEH’ye teşekkürü bir borç bilirim.

Araştırmamın yapılmasında değerli vakitlerini bana ayırarak bu araştırmaya desteklerini veren tüm öğrenci kardeşlerim katkılarından dolayı teşekkürü bir borç bilirim.

Seyedebrahim KAZEMİ ANKARA 2016

(7)

v

GAZİ ÜNİVERSİTESİ BESYO ÖĞRENCİLERİ İLE DİĞER

FAKÜLTELERDE ÖĞRENİM GÖREN ÖĞRENCİLERİN KAS

İSKELET RAHATSIZLIKLARI HAKKINDA FARKINDALIKLARININ

TANIMLANMASI VE REBA YÖNTEMİ İLE ERGONOMİK RİSK

DEĞERLENDİRMESİ

(Doktora Tezi)

Seyedebrahim KAZEMİ

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Nisan 2016

ÖZ

Küresel ölçekte meydana gelen pek çok değişim ve gelişim sporu dolaylı ya da doğrudan etkilemiş ve sporun içerisinde kendisine yer bulmuştur. Bu gelişimlerden biride çalışma yaşamında kendini gösteren, optimum faydanın sağlanmasının, güvenli ve uygun ortam ve ekipmanların oluşturulması ile mümkün olacağına vurgu yapan ergonomi alanıdır. Bu araştırma, GAZİ Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor yüksekokulu (BESYO) öğrencileri ile Diğer Fakültelerde (DF) öğrenim gören öğrencilerin kas iskelet rahatsızlıkları hakkında farkındalıklarının tanımlanması ve REBA yöntemi ile ergonomik risk değerlendirmesi amacıyla planlandı. Kas İskelet Rahatsızlıkları Sıklığı ve duruş değerlendirilmesi belirlemek için sırasıyla NORDİK Kas-iskelet Anketi (NMQ) ve hızlı tüm vücut değerlendirmesi (REBA) kullanıldı. SPSS IBM 19 yazılımını kullanarak, veriler Lojistik regresyon. Ki Kare ve bağımsız örneklem t-testi ile analiz edilmiştir. 510 katılımcı (260 BESYO ve 250 DF) anketleri doldurdular. Katılımcılar ortalama 21.22±2.3 yaşındaydılar. Beden eğitimi ve spor yüksek okulu öğrencilerinde bel (%51.5), sırt (%43.1) ve boyun (%39.6) ve diğer fakülte öğrencilerinde bel (%75.6), sırt (%66), boyun (%59.2) ve diz (%49.2) en sık görülen kas iskelet sistemi ağrılarıydı. Risk değerlendirmesi sonuçlarına göre, BESYO öğrencilerin %40'ı orta riskte ve DF öğrencilerin %36.5 yüksek riskte oldukları belirlendi. GAZİ Üniversite öğrencilerinde oturma pozisyonunda boyun ve sırt bölgesinde fleksiyon postürünü daha çok tercih ettikleri ve boyun bölgesinde ağrılarının olduğu görüldü. Oturma pozisyonun sırasında postüral düzgünlüğü sağlayacak ergonomik düzenleme ile kas iskelet sisteminde gelişen rahatsızlıklarının azaltılabileceği düşüncesindeyiz.

Anahtar Kelimeler : Ergonomi, Kas-iskelet Rahatsızlıkları, REBA, NORDIC Sayfa Adedi : 99

(8)

vi

EVALUATION OF ERGONOMIC POSTURES OF PHYSICAL EDUCATION

AND SPORT SCIENCE STUDENTS AND NON-PHYSICAL EDUCATION

AND SPORT SCIENCE STUDENTS IN GAZI UNIVERSITY BY REBA AND

ITS RELATION TO PREVALENCE OF MUSCULOSKELETAL DISORDERS

(Ph. D. Thesis)

Seyedebrahim KAZEMİ

GAZI UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES

April 2016

ABSTRACT

Numerous changes and developments at global scale have affected sports directly or indirectly and gained a place within sports. One of these developments is the field of ergonomics highlighting the fact that obtaining the optimum benefit that manifests itself in business life will be possible by forming safe and suitable environment and equipment. The purpose of this study was to evaluation of ergonomic postures of physical education and sport science (PESS) students and non-physical education and sport science (non-PESS) students in Gazi University by REBA and ıts relation to prevalence of musculoskeletal disorders. To determine the prevalence of musculoskeletal disorders and assessment of postures, we used Nordic Musculoskeletal Questionnaire (NMQ) and Rapid Entire Body Assessment (REBA) respectively. Using SPSS IBM 19 software, data were analyzed by chi-square and independent sample t-test. A number of 510 (260 PESS and 250 non-PESS) participants filled the questionnaires. The average age of participants was 21.22 ± 2.3 years old. The most frequently reported musculoskeletal complaints were related to lower back (51.5%), back (43.1%) and neck (39.6%) for physical education and sports science students and lower back (75.5%), back (66%), neck (59.2%) and knee (49.2%) for non-physical education and sport science (non-PESS) students. Based on risk assessment results, 40% of PESS were medium risk and 36.5% of non-PESS were high risk. Prevalence of musculoskeletal complaints among students of GAZİ University of PESS is medium and non-PESS is high. Ergonomic interventions such as bench redesign and ergonomics training should be considered to prevent the related health problems, especially for high risk students. It seems that long duration of daily seating and repetitive its and maladjustment of the seat height in proportion were effective factors leading to the high prevalence of musculoskeletal disorders among physical education and sport science students of GAZI university-turkey which was also confirmed by posture assessment results. Timely adjustment of the seat height through designing adjustable seats and following ergonomic principles in school might be useful strategies to reduce prevalence of musculoskeletal disorders.

Key Words : Ergonomic, Musculoskeletal Disorders, REBA, NORDIC Page Number : 99

(9)

vii

İÇİNDEKİLER

ÖZ ... v

ABSTRACT ... vi

İÇİNDEKİLER ... vii

TABLOLAR LİSTESİ ... x

ŞEKİLLER LİSTESİ ... xi

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ ... xii

BÖLÜM I ... 1

GİRİŞ ... 1

Problem Durumu ... 1 Araştırmanın Amacı ... 6 Araştırmanın Önemi ... 6 Sayıltılar ... 6 Sınırlıklar ... 7 Tanımlar ... 7

BÖLÜM II ... 8

İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ... 8

Kuramsal Temeller ... 8 Ergonominin Tarihçesi ... 8 Ergonomi Kavramı ... 11 Ergonominin Amaçları ... 13

Spor ve Sporda Meydana Gelen Değişim ... 14

Sporda Ergonomi ... 16

Kas İskelet Sistemi Rahatsızlıkları ... 22

Tanımı ... 22

(10)

viii

Kas İskelet Sistemi Rahatsızlıklarını Etkileyen Faktörler ... 23

Mesleki Kas İskelet Sistemi Rahatsızlıkları (MKİSR) ... 24

Mesleki Boyun ve Üst Ekstremite Rahatsızlıkları İçin Kimler Risk Altında? ... 26

Kas İskelet Sistemi Rahatsızlıklarının Önlenmesi ... 26

Yönetimin Sorumluluğu ve Çalışanların Katılımı ... 27

Risk Değerlendirmesi... 27

Ergonomik Risklerin Kontrolü ... 27

REBA ... 31

Uygulama ... 31

Prosedür ... 32

Eğitim ve Uygulama Zamanı ... 33

Ekipman İhtiyacı ... 34

BÖLÜM III ... 35

YÖNTEM ... 35

Araştırmanın Modeli ... 35 Evren ve Örneklem ... 35 Ölçme Araçları ... 36 Verilerin Toplanması ... 41

Verilerin Çözümlenmesi ve Yorumlanması... 42

Etik Kurul Onayı ... 42

BÖLÜM VI ... 43

BULGULAR ve YORUM ... 43

REBA Uygulaması ... 55

BÖLÜM VI ... 58

TARTIŞMA ve SONUÇ... 58

KAYNAKLAR ... 69

EKLER ... 76

EK 1: NORDIC Kas İskelet Rahatsızlıkları Anketi (Türkçe) ... 77

EK 2: NORDIC Kas İskelet Rahatsızlıkları Anketi (İngilizce) ... 78

EK 3. REBA-Duruş Puanlaması ... 79

EK 4. REBA-Duruş Puanlaması (Devam) ... 80

(11)

ix

EK 6. REBA-Tehlike Seviyeleri ... 82

EK 7. REBA Skorunun belirlenme algoritması ... 82

EK 8. REBA ÇALIŞMA SAYFASI (İngilizce)... 83

(12)

x

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. BESYO ve DF öğrencilerinin fiziksel Özellikleri ... 43

Tablo 2. BESYO Öğrencilerin Tanımlayıcı Özelliklerinin Dağılımı ... 44

Tablo 3. DF’de okuyan öğrencilerin tanımlayıcı özelliklerinin dağılımı ... 44

Tablo 4. BESYO öğrencilerin vücut bölgelerine göre ağrı sıklığı ... 45

Tablo 5. BESYO öğrencilerde ağrının başlama yaşı ve bireye etkisi ... 46

Tablo 6. DF’de okuyan öğrencilerin vücut bölgelerine göre ağrı sıklığı ... 46

Tablo 7. DF’de okuyan öğrencilerinde ağrının başlama yaşı ve bireye etkisi ... 47

Tablo 8. BESYO öğrencilerinde ağrı ile ilgili değişkenler ... 47

Tablo 9. BESYO öğrencilerinde ağrı şiddeti ... 48

Tablo 10. DF’de okuyan öğrencilerinde ağrı ile ilgili değişkenler ... 49

Tablo 11. DF’de okuyan öğrencilerinde ağrı şiddeti ... 49

Tablo 12. Boyun rahatsızlıklarının demografik özelliklerine göre dağılımları ... 50

Tablo 13. Omuz rahatsızlıklarının demografik özelliklerine göre dağılımları ... 50

Tablo 14. Sırt rahatsızlıklarının demografik özelliklerine göre dağılımları ... 51

Tablo 15. Dirsek rahatsızlıklarının demografik özelliklerine göre dağılımları ... 51

Tablo 16. El/ El Bileği rahatsızlıklarının demografik özelliklerine göre dağılımları ... 52

Tablo 17. Bel rahatsızlıklarının demografik özelliklerine göre dağılımları ... 52

Tablo 18. Kalça/Uyluk rahatsızlıklarının demografik özelliklerine göre dağılımları ... 53

Tablo 19. Diz rahatsızlıklarının demografik özelliklerine göre dağılımları... 54

Tablo 20. Ayak /Ayak bileği rahatsızlıklarının demografik özelliklerine göre dağılımları . 54 Tablo 21. BESYO öğrencilerin REBA puanları ... 56

Tablo 22. DF öğrencilerin REBA puanları... 56

Tablo 23. REBA puanlarına göre BESYO öğrencilerinde görülen kas iskelet sistemi rahatsızlıkları ... 57

Tablo 24. REBA puanlarına göre DF öğrencilerinde görülen kas iskelet sistemi rahatsızlıkları ... 57

(13)

xi

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1. Ergonomi Sisteminde Spor Çevresi İle Birey Arasındaki Etkileşim (Reilly, 2010)... 17

Şekil 2. REBA Duruş Puanlaması ... 37

Şekil 3. REBA Duruş Puanlaması (Devam) ... 38

Şekil 4. REBA – Tablo A ... 39

Şekil 5. REBA – Tablo B ... 39

Şekil 6. REBA – Tablo C ... 39

Şekil 7. Tehlike Seviyeleri ... 40

Şekil 8. REBA Skorunun belirlenme algoritması ... 40

(14)

xii

SİMGELER VE KISALTMALAR LİSTESİ

BESYO Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu REBA Rapid Entire Body Assessment

DF Diğer Fakülte

KİSR Kas-İskelet Sistemi Rahatsızlıkları

MKİSR Mesleki Kas İskelet Sistemi Rahatsızlıkları NMQ The Nordic Musculoskeletal Questionnaire

(15)

1

BÖLÜM I

GİRİŞ

İki binli yıllar bilgi teknolojilerinin gelişiminin ivme kazandığı bir dönemdir. Eğitimden sağlığa, kültürden turizme kadar birçok alanda yoğun bir şekilde teknolojinin kullanıldığını söyleyebiliriz Toplumsal yaşamın, ekonomik refahın artışı ile birlikte hareketlenmesinin üretim süreçlerinin teknoloji ile yakın teması sayesinde olduğu ifade edilebilir. Öyle ki üretim, insan ve makine etkileşimine paralel bir seyir izlemeye başlamıştır. Üretim merkezlerinde insan unsuru önemini koruyarak makine ile olan iletişimini her defasında artmıştır. Bu artış zamanla bir düzenleme ve iyileştirmeyi kaçınılmaz kılmıştır. Özellikle son yıllarda öne çıkan ve önemi giderek artan ergonomi kavramı bu düzenleme ve iyileştirmenin asli unsuru olmuştur. Zira üretim yaşamının mevcut riskleri teknolojik ilerleme ile birlikte artmış, insan sağlığı ve rahat çalışma koşulları gibi konular daha da tartışılır hale gelmiştir. Ergonomi bu tartışmaların durağan seyrine yeni bir boyut kazandırarak hem insan sağlığının ön planda tutulması hem de verimliliğin artırılması noktasında önemli bir etken olmuştur.

Problem Durumu

Ergonomi, insan ile kullandığı donanım ve çalışma ortamı arasındaki ilişkileri bilimsel olarak inceleyerek uygulama alanına aktaran bir bilim dalıdır (Su, 2001). Kaslar, tendonlar, diskler ve diğer yumuşak dokuları tutarak kalıcı ağrı, rahatsızlık ve özürlülük ile seyreden mesleki kas iskelet sistemi rahatsızlıkları, işe bağlı sakatlığın en önde gelen nedenlerindendir. Endüstrileşmiş ülkelerde, mesleki kas iskelet sistemi rahatsızlıkları, meslek rahatsızlıklarının %0’inden fazlasını oluşturmaktadır (Bernacki vd., 1999 ).

İnsanın çalışması sırasındaki vücut duruşu ve hareketlerinin doğruluğu, iş yaşamını ne kadar sağlıklı ve başarılı geçirebileceği ile ilgili bir gösterge oluşturmaktadır. Uygun ve doğru olmayan vücut duruş ve hareketlerinin tekrarlı olarak icra edilmesi neticesinde kas

(16)

2

iskelet sistemi rahatsızlıkları (KİSR) ortaya çıkmakta ve hem çalışan, hem işveren hem de devlet açısından, maddi ve manevi, ciddi kayıplara neden olmaktadır (Esen & Fığlalı, 2013).

Günlük yaşamın olağan aktivitelerindeki bu yaygın hareketler zararlı hareketler değildir. Bu hareketleri zararlı hale getiren hareketlerin aralıksız tekrarları, hızı ve toparlanma için iki hareket arasındaki zaman yetersizliğidir (CCOHS, 2012).

Mola vermeden uzun süre çalışma, üst üste tekrarlı hareketleri içeren işler yorucu olmaktadır. Bundan dolayı çalışan, görevler arasında verilen kısa molalarda tam anlamıyla dinlenememektedir. Tekrarlı hareketler minimum güç gerektirse bile bu hareketlerin zaman içinde sürdürülmesi için gerekli çaba düzenli olarak artmaktadır. Çalışma aktivitesine artan yorgunluğa rağmen mola verilmeden devam edilmesi durumunda incinmeler meydana gelmektedir (Esen & Fığlalı, 2013).

İş yerinde ani tek bir hareketten ziyade tekrarlamalı, zorlamalı hareketlerin ve yanlış vücut mekaniklerinin kullanımının birikimli etkisine ve yetersiz ergonomik koşullara bağlı oluşan mesleki kas iskelet rahatsızlıklarının en sık görülenleri bel ağrısı, boyun ve üst ekstremite rahatsızlıklarıdır (Marcus vd., 2002).

Mesleki üst ekstremite kas iskelet rahatsızlıklarının sıklığı son yıllarda dramatik bir artış göstermektedir (USDL, 1999).

Hem çalışma hayatı boyunca sağlığını koruyarak çalışanın moralini, motivasyonunu ve performansını artırabilmek hem de ülke endüstrisine ve ekonomisine katkıda bulunabilmek açısından önemli bir yere sahip olan KİSR’nin önlenmesi konusu; bilimsel yöntemler ile incelenmesi ve analiz edilmesi gereken bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. KİSR’ye neden olan uygunsuz çalışma duruşlarını ve bunların risk düzeylerini belirleyebilmek ve bu konularda yapılacak iyileştirme ve geliştirme planlarına ışık tutmak amacıyla literatürde birçok yöntem yer almaktadır (Esen ve Fığlalı, 2013).

KİSR Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Komisyonu’nun da tanımladığı gibi kas-iskelet sisteminde oluşan ve işten kaynaklanan rahatsızlıklar veya hastalıklardır. “İşten kaynaklanan” terimi Dünya Sağlık Örgütü tarafından iş performansı ve iş çevresi gibi iki faktörün etkisiyle başlayan çok etkenli bir hastalığın bilimsel nedenini tanımlamak için kullanılmaktadır (Cohen, 1997).

(17)

3

Çalışanların işyerlerindeki aktivitelerine bağlı ağrı, hareket kısıtlılığı ve işten kalmaya neden olan kas iskelet sistemine bağlı yakınmaları, yaygın olarak görülen sağlık sorunlarındandır (Akay, Dağdeviren & Kurt, 2003). İşe bağlı hastalıklardaki yeni olguların %50’sini Kas-İskelet Sistemi Rahatsızlıkları (KİSR) oluşturmaktadır. Mesleki kas iskelet sistemi rahatsızlıkları olarak adlandırılabilen bu rahatsızlıkların oluşumlarında; iş yerinde tekrarlamalı, zorlamalı hareketler, vücudun kötü pozisyonlarda kullanımı ve ergonomik yetersizlikler önemli rol oynar (Özcan & Kesiktaş, 2007). Son dönemlerde endüstrileşmiş ülkelerde KİSR’in sıklığında ve maliyetinde görülen belirgin artış; çalışanın, işverenin, hükümetin, sağlık hizmet sistemlerinin ve sigorta şirketlerinin dikkatini bu konuya çekmiş, risk etkenleri, ergonomi eğitimi ve ergonomik girişimleri kapsayan ergonomi programları ve rehabilitasyon yaklaşımları konularında çalışmalar hız kazanmıştır (Özcan ve Kesiktaş, 2007). Avrupa’da her dört çalışandan biri bel-sırt (%24,7) veya genel kas ağrısından (%22,8) yakınmaktadır (Schneider, 2010).

Toplumun ortalama yaşı yükseldikçe KİSR’in de topluma olan etkisi artmaktadır. Türkiye’de Sakatlık yükü (YLD-Years Lost due to Disability) sıralamasında KİSR, %9,9 ile üçüncü sırada yer almakta ve yasalarda meslek hastalığı olarak kabul edilmektedir. Buna karşın, çalışanlar, işverenler, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgilenen profesyoneller tarafından bu yönüyle yeterince tanınmamaktadır (Punnett & Wegman, 2004). KİSR’in sıklığı, risk etkenleri, iş günü kaybı, sigorta tazminatları, maliyeti ve korunma eğitimi ile ergonomik girişimlerin etkinliği konusundaki çalışmalar çok yetersizdir. İşyerlerinde bu yakınmaların değerlendirilmesi, koruyucu önlemlerin alınması ve bu önlemlerin etkisinin düzenli olarak kontrol edilmesi ile KİSR belirgin oranda azaltılabilmektedir (Punnett, 1999).

Ayrıca iş organizasyonunun yetersizliği, yüksek iş talebi, iş üzerindeki kontrolün azlığı, düşük iş memnuniyeti, zaman baskısı, çalışma arkadaşı ve yöneticilerden destek görememek, stres, mola vermeden uzun süre çalışma da KİSR için işyerinde risk oluşturan diğer faktörlerdir (Bernacki vd., 1999)

İşyerindeki risk faktörlerinin yanında fiziksel kapasite, yaş, kondisyon yetersizliği, aşırı kilo alımı ve sigara kullanımı gibi kişisel faktörler de KİSR oluşumda etkilidir (https://osha.europa.eu/en/topics/msds/index_html, Erişim Tarihi 29 Kasim 2012).

ABD’de 1995 yılında KİSR’e bağlı olarak ortaya çıkan 215 milyar dolarlık maliyetin %37’sini de direk maliyetler oluşturmaktadır. Dolaylı maliyetler ise iş gücü kayıpları ve

(18)

4

aktivitelerdeki azalmanın maliyetini göstermekte ve toplam maliyetin %52’si cıvarında olduğu bildirilmektedir. Görünmeyen maliyetler ise; yaşam kalitesinin, fiziksel ve sosyal fonksiyonun azalması olarak ifade edilmektedir (Marcus vd., 2002).

İngiltere’de yapılan benzer bir çalışmada ise KİSR’nin tibbi maliyetinin 84 milyon ile 254 milyon sterlin arasında olduğu tahmin edilmektedir. İşle ilgili sırt problemlerinin maliyetinin 43 milyon ile 127 milyon sterlin arasında, kollarda ve boyunda görülen rahatsızlıkların maliyetinin 32 milyon ile 104 milyon sterlin arasında ve alt uzuvlarda görülen işle ilgili rahatsızlıkların maliyetinin de 17 milyon ile 55 milyon sterlin arasında olduğu düşünülmektedir (CCOHS, 2012).

KİSR’e sebep olan uygun olmayan çalışma duruşlarını bilimsel yöntemler ile incelemek, analiz etmek ve gerekli iyileştirme ve düzenlemeleri yapmak çalışma performansının etkili bir şekilde kontrol edilmesi ve KİSR’nin azaltılması konularında önemli katkılar sağlamaktadır. KİSR’ye neden olan uygunsuz çalışma duruşlarını ve bunların risk düzeylerini belirleyebilmek ve bu konularda yapılacak iyileştirme ve geliştirme planlarına ışık tutmak amacıyla literatürde de birçok yöntem yer almaktadır (Esen ve Fığlalı, 2013). Çalışma sırasında hangi duruşların çalışan sağlığı açısından daha riskli olduğunun belirlenmesi ergonominin önemli bir alanıdır (Haslegrave, 1994). Zaman zaman çalışanlar; antropometrik karakteristikler dikkate alınmadan tasarlanmış iş istasyonlarında ve ergonomik prensipler doğrultusunda tasarlanmamış görevleri yerine getirmek üzere uygun olmayan vücut duruşları ile çalışmak zorunda kalmaktadırlar (Vedder, 1998). Çalışma duruşlarının uygunluğu, çalışma performansının etkili bir şekilde kontrol edilmesini ve KİSR’nin azaltılmasını sağlamaktadır (Mattila, 1993).

En genel tanımıyla duruş; “Vücudun, başın, gövdenin, kol ve bacak bölümlerinin hareket esnasındaki konumları” olarak tanımlanmaktadır. Çalışma duruşu ise bu tanıma bağlı olarak, vücudun, başın, gövdenin, kol ve bacakların yapılan işe ve işin özelliklerine göre konumlanması şeklinde tanımlanmaktadır (Haslegrave, 1994). Uygun olmayan duruşlar ise bir veya birden fazla uzvun, hareketsiz vücut duruşundan sapması olarak tanımlanmaktadır (Westgaard & Aaras, 1984).

Çalışma sırasında duyulan rahatsızlığın minimize edilmesi, sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı tasarlanması, işin performans değeri kadar önemlidir. Eğer duruş doğru değilse, bu

(19)

5

operatöre yük, yorgunluk ve ağrı olarak geri dönmektedir. Çalışan kaslar kendini yenileyene kadar çalışmasına ara vermek zorunda kalmaktadır. Uygun olmayan çalışma duruşlarını endüstride önemli kılan faktörler KİSR ve bu rahatsızlıkların verimliliğe, kaliteye ve maliyete yansımalarıdır (Akay vd., 2003).

REBA (Rapid Entire Body Assessment): REBA yöntemi, dinamik ve statik duruşlarda söz konusu olan yüklenmeyi, insan-yük etkileşimini göz önüne alarak iş görenin tüm vücudunun duruşsal riskini değerlendirir. Bu analiz ayni zamanda, bir iyileştirme yapıldığı zaman, iyileştirmenin öncesinde ve sonrasında rahatsızlık risklerinin azalıp azalmadığını değerlendirmek için de kullanılır. REBA yöntemi, RULA (Rapid Upper Limb Assessment) yönteminden türetilmiştir. Ancak REBA yöntemi tüm vücudu göz önüne alır ve dolayısıyla sırt, bacaklar ve dizleri de değerlendirir (Esen & Fığlalı, 2013).

KİSR'de çalışma duruşu çok önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle, bedenin uygunsuz duruşlarının oluşturduğu risk seviyesinin ve alınması gereken önlemlerin ivedilik derecelerinin belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca tek bir ideal pozisyon olmadığı da unutulmamalıdır. Her çalışanın yaptığı iş tek tek ele alınarak incelenmeli, işler çalışanın fizyolojik ve antropometrik karakteristiklerine uygun olarak tasarlanmalıdır. İşle ilişkili KİSR'den korunabilmek için öncelikle yönetimin bu konuda duyarlı olması gerekmektedir (Esen & Fığlalı, 2013).

Ofis rahatsızlıkları, sürekli aynı pozisyonda kalma, tekrarlayan hareketler, ekranlı ve klavyeli araçlarla çalışma, el bileği ve parmaklara aşırı yüklenmeler, ortamın ısı, nem, ışık ve konfor yönünden uygunsuzluğunun neden olduğu multisistemik hastalıklar topluluğudur. KİSR’nin azaltılmasını amaçlayan çalışma duruşu analiz yöntemlerinin bir kısmı uygulamada tek başına kullanılabildikleri gibi daha detaylı ve güvenilir sonuçlar elde etmek amacıyla bir arada da kullanılabilmektedir. Ayrıca günümüzde bilişim teknolojilerinin gelişimi bu çalışmada sayılan yöntemlerin etkinlik, güvenilirlik ve yaygın kullanımına katkı sağlamakta gelecek için potansiyel bir çalışma alanı vaat etmektedir (Esen & Fığlalı, 2013).

Çalışma duruşlarının analizinde REBA, RULA, OWAS, NIOSH vb. yöntemler kullanılmaktadır. Bu yöntemlerin bir kısmı oldukça detaylı bir analiz imkanı sunmasına rağmen yalnızca bir veya birkaç iş kolu için uygundur. (Ör: NIOSH), Diğer bir kısmı ise

(20)

6

çok fazla sayıda iş koluna uygulanabilmesine rağmen detaylı bir analiz imkanı sunmaz. (Ör: OWAS).

Çalışma duruşlarının analizinde kullanılabilecek ve bu dezavantajların üstesinden gelebilecek yöntemlerden bir tanesi Hignett ve McAttamney (2000) tarafından geliştirilen REBA (Rapid Entire Body Assessment) yöntemidir. REBA yöntemi, vücudun tüm kısımlarının analiz edilmesine olanak tanıyan pratik bir yöntemdir. Analiz edilmek istenilen bir çalışma duruşu veya hareketin neden olduğu riski sayısal olarak ifade eder. REBA yöntemi, bir çalışma duruşu esnasında gövdede, boyunda, bacaklarda, üst kollarda, alt kollarda ve bileklerde ortaya çıkan fleksiyon ve ekstansiyonlara ve bu duruşlar esnasında çalışanın maruz kaldığı yüklere bağlı olarak 1 ile 15 arasında değişen bir skor belirlemektedir. REBA yöntemine göre bir çalışma duruşunun REBA skoru belirlenirken öncelikle vücut kısımları, A ve B Grubu olmak üzere ikiye ayrılır:

A Grubu: Gövde, Boyun, Bacaklar B Grubu: Kollar, Ön Kollar, Eller

Araştırmanın Amacı

Bu Araştırmada; Gazi Üniversitesi beden eğitimi ve spor yüksekokulu ve diğer fakültelerde öğrenim gören öğrencilerin, kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarının araştırılması ve bu sorunların değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Araştırmanın Önemi

Uygun olmayan çalışma duruşu, vücut eklemlerinin normal (neutral) duruşundan anlamlı düzeyde bir sapma olarak tanımlanmakta; kas ve iskelet sistemi rahatsızlıklarının önemli nedenlerinden biri olarak görülmektedir. Çalışma duruşlarının analizi sonucunda elde edilen sonuçlar genellikle yüksek risk taşıyan işlerin belirlenmesinde ve risklerin azaltılması amacıyla gerekli düzeltici faaliyetlerin başlatılmasında kullanılmaktadır.

Sayıltılar

1. Araştırmaya katılan öğrenciler araştırmaya istekli katıldıkları,

2. Öğrenciler tarafından ölçme araçlarına verilen cevapların dikkatli ve titizlikle verildiği,

(21)

7

3. Anket sorgulamasında “Geçen üç ay boyunca haftada 2-3 kez spor ya da ağır egzersiz yapanlar” düzenli egzersiz yapıyor olarak kabul edilmiştir.

Sınırlıklar

1. Araştırma REBA yöntemi ile sınırlıdır.

2. Araştırma, sadece araştırma sürecine gönüllü olarak katılan bireylere ait verilerle sınırlıdır.

3. Araştırma, bireylerin kas ve iskelet sistemi rahatsızlıkların belirlemeye yönelik ölçeklerle sınırlıdır.

Tanımlar

Duruş (postür):

Vücudun, başın, gövdenin, kol ve bacak üyelerinin boşluktaki konfigürasyonu, hizalanması olarak tanımlanmaktadır.

Çalışma duruşu:

Vücudun, başın, gövdenin, kol ve bacakların yapılan işe ve işin özelliklerine göre hizalanması şeklinde tanımlanabilir.

Ergonomi:

Maksimum iş güvenliği ve verimlilik sağlamak amacıyla, insanların anatomik ve bilişsel özelliklerinin, çalıştıkları çevre ve sistemlerin incelenmesine ve bu öğeler arasında maksimum uyumun sağlanmasına yönelik çalışmaların bütünü olarak tanımlanabilir. Bir diğer tanımıyla ergonomi, çalışan kişinin isi, is aletleri ve is çevresiyle olan ilişkilerini araştırır.

Ergonominin amacı:

Çalışanların etkinliğini arttırmak, gereksiz ve aşırı zorlamalardan kaçınmak, çalışmanın yöntemli bir şekilde düzenlenmesini sağlamak, lüzumsuz aktiviteleri önlemek, insan-makine-çevre uyumunu sağlamaktır. Mekanik travmaları azaltarak verimliliğin yükseltilmesi amaçlanır.

(22)

8

BÖLÜM II

İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

Kuramsal Temeller

Ergonominin Tarihçesi

Çağlar boyunca farklı kültürlerden insanlar daima işlerini daha hızlı ve daha kolay yapmanın yollarını aramışlardır. Günümüzden üç milyon yıl önce maymun, insan arası bir tür olarak yaşadığı kabul edilen Australopithecus Prometheus’un beslenmek için kaşık ve kap gibi basit mutfak eşyaları yaptığını, kendini korumak için kemikleri sivrilterek, silah olarak kullandığını biliyoruz. Bu aletlerin yapım ve kullanımı, tarih öncesi çağlardan beri insan ve çevresi arasındaki etkileşim çerçevesinde sorunları çözmek için özel ve akılcı yaklaşımlar geliştirildiğinin kanıtıdır (Christensen, 1976).

M.Ö. 460-370 yılları arasında yaşamış olan ve tıbbın babası olarak kabul edilen Hipokrat yazdığı metinlerde cerrahların çalışma ortam ve koşullarını tanımlamıştır. Operasyonun türüne göre cerrahın ameliyat sırasında ayakta durabileceği ya da oturabileceğini ancak her durumda en rahat olduğu pozisyonu tercih etmesi gerektiğini belirtmiştir. Operasyonu kolaylaştırmak ve parlamalardan kaçınmak için cerrahın, hastanın ve ışık kaynağının pozisyonlarını tarif etmiştir. Aynı metinde, aletlerin cerrahın ameliyat yapan eline yakın ve kolayca ulaşabileceği bir mesafede bulunmasını ancak cerrahın hareketlerini ve görüşünü engellememesine dikkat etmek gerektiğinden bahsetmiştir. Cerrahi aletlerin boyut, şekil ve hatta ağırlıklarına ilişkin kullanım kolaylığı sağlayacak tavsiyelerde bulunmuştur. M.Ö 5. yüzyıla ait bu metinlerde çalışma ergonomisi ve alet tasarımının temel prensipleri açıkça görülmektedir. Yine aynı döneme ait kaynaklarda evlerin güneye bakacak şekilde inşa edilmesi sayesinde gün ışığından daha fazla yararlanılacağı belirtilmektedir. Antik Yunan uygarlığında “Ergonomi” bir bilim dalı olarak tanımlanmamıştır ancak insan temelli bir

(23)

9

yaklaşımın benimsendiği, antropometri konusunda uzmanlaştıkları ve işi insana uydurmaya çalıştıkları görülmektedir (Marmaras, Poulakakis & Papakostopoulos 1999). Mesleki riskler ve sağlığın bozulması arasındaki ilişkinin gözlenmesi yüzlerce yıl öncesine dayansa da, işe bağlı rahatsızlıkların sistemik bir şekilde tanımlanması 17. Yüzyılın sonlarına doğru Bernardino Ramazzini tarafından yapılmıştır. Ramazzini, iş hekimliğinin babası olarak bilinmektedir. 1701 yılında De Morbis Artificum Diatriba (Çalışanların Sağlığı) isimli kitabı ile işyerleri ve çalışma koşullarına ilişkin analizler yapmıştır. Bahsedilen dönemde iş yerlerine ve atölyelere girerek, işçilerin nasıl çalıştığını incelemesi diğer hekimler arasında alay konusu olmuştur ancak bugün biliyoruz ki iş sağlığı profesyonelleri çalışma ortamı hakkında ayrıntılı bilgi edinmek için işyeri ziyareti yapmalıdır. Ancak bu şekilde hekimler çalışma ortam ve koşulları hakkında donanımlı olabileceklerdir. Ramazzini bazı tehlikeli materyallerin solunum ve deri yolu ile vücuda geçerek zararlı etkilerini gösterebileceğini ve gürültünün işitme kaybına yol açabileceğini gözlemlemişti. Ancak çalışma ortamının fiziksel ve kimyasal özellikleri dışında uygun olmayan beden postürü, tekrarlayan hareketler ve ağır kaldırma ile ilişkili bir geniş grup hastalık olduğunu da yazmıştır. Her ne kadar işe bağlı kas iskelet sistemi rahatsızlıklarının risk faktörleri üzerine detaylı bir çalışma yapmamış olsa da, bu rahatsızlıkları sürekli sabit pozisyonda çalışan işçiler (seyisler, yazıcı ve dokumacılar gibi) ile marangoz ve hamallar gibi ağır bedensel efor gerektiren işlerde çalışanlar ile ilişkilendirmiştir (Franco, 1999; Gainer, 2008).

Sanayi devriminin 1760’larda başlaması ile birlikte insanlar artık çiftlikler yerine fabrikalarda çalışmaya başlamışlar ve garip sabit pozisyonlarda gün boyu tekrarlayıcı hareketlerin yapıldığı yeni bir çalışma şekli ortaya çıkmıştır. Çalışma hayatındaki bu değişimle birlikte yeni rahatsızlıklar ve şikâyetler de ortaya çıkmaya başlamıştır (Gainer, 2008).

Latince ergon (iş) ve nomos (yasa, prensip) kelimelerinin birleşmesinden ortaya çıkan “Ergonomi” kelimesi ilk kez 1857 yılında Leh bilim adamı Wojciech Jastrzebowski tarafından bir makalede kullanılmış ancak pek dikkat çekmemiştir (Michael, 2001). Jastrzebowski’den yaklaşık doksan yıl kadar sonra 1949 yılında İngiltere’de Prof. Hugh Murrell’in başkanlığında toplanan askeri bilim kurulunda “Ergonomi” teriminin kullanımı teklif edilmiş ve 1950 yılında resmen kabul edilmiştir (http://ergo.human.cornell.edu/ dea3250notes/ ergorigin.html, Erişim tarihi 23 Mart 2013).

(24)

10

Sanayi devriminin getirdiği değişim ergonomi alanında da kendini göstermiştir; üretim sırasında sağlığın zarar görmemesi üzerine odaklanan çalışmalara verimlilik faktörü dahil olmaya başlamıştır. Bu değişimin ilk örnekleri F. W. Taylor ve Lillian Gilbreth - Frank Gilbreth çiftinin çalışmalarında görülmektedir (Smith, 2008).

İşletme yönetiminin babası olarak kabul edilen Frederick Winslow Taylor, 1911 yılında “Bilimsel Yönetimin İlkeleri” isimli bir kitap yayınlamıştır. Bu kitapta “Etkinlik (efficiency)” kelimesine günümüzde kullanılan anlamı yüklemiştir. Zaman ve hareket etütleri ile bir işi yapmak için gereken zaman ve hareketleri optimize etmeye çalışmıştır. Kömür madeni işçilerini çalışırken gözlemlemiş ve kullandıkları kürek büyüklüğünün yapılan işin hızını etkilediğini gözlemlemiştir. Kürek büyük olduğunda alınan kömür miktarı artıyor ve işçiler ağırlık nedeniyle çabuk yoruluyorlardı. Kürek gereğinden küçük olduğunda ise toplanan kömür miktarı azalıyordu. İdeal boyutlarda bir kürek ile işçilerin hiç ara vermesine gerek kalmadan, daha uzun süre çalışabilecekleri tespitinde bulunmuştur (http://www.nytimes.com/ learning/ general/ onthisday/ bday/ 0320.html Erişim tarihi: 27.04.2013, Smith 2008).

Taylor’ın insan faktörünü dahil etmeden yaptığı “En kısa zamanda en fazla üretim” çalışmaları beklenen sonucu vermemiştir. 1916 yılında Lillian ve Frank Gilbreth çifti endüstri mühendisliği alanına insan unsurunu dahil ederek, zaman ve hareket etütlerini geliştirmişlerdir. Cerrahların, ameliyat sırasında kullandıkları aletleri almak ve koymak için operasyona sık sık ara vermek zorunda kaldıklarını, bunun hekimin konsantrasyonunu bozduğu gözlemlemiş ve bunun yerine ameliyatlarda cerraha istediği aleti uzatan bir hemşire olmasını önermişlerdir. Bu yöntem günümüzde halen kullanılmaktadır. Endüstriyel psikolog ve on iki çocuk annesi olan Lillian Gilbreth çalışanların motivasyonunda ücret yanında iş tatmininin de önemli olduğunu savunmuştur. Kendisi Amerikan Ulusal Mühendislik Enstitüsü’ne seçilmiş ilk kadındır (Berguer, 1999; Mendes & Sego, 2010).

II. Dünya Savaşı sırasında B-17 bomba uçaklarının bir türlü açıklanamayan kazalarını araştırmakla görevlendirilen araştırmacı Alphonse Chapanis incelemelerinin sonucunda kötü kokpit dizaynı ile kazalar arasında bağlantı kurmuştur. Kokpitte bulunan kumanda panellerinin birbirine çok benzemesi nedeniyle, yoğun bir uçuş programından dönen pilotların iniş sırasında tekerlekleri açan panel yerine yanlışlıkla bomba kapaklarını açan panele bastığını ve bunun da uçağın piste çakılmasına neden olduğunu keşfetmiştir.

(25)

11

(http://www.nytimes.com/2002/10/15/us/ alphonse-chapanis-dies-at-85-was-a-founder-of-ergonomics.html Erişim tarihi: 27.04.2013; Michael, 2001).

Ergonomi Kavramı

Ergonomi, iş ve eylem ortamında bireylerin üretkenlik ve verimliliğini artırmakla birlikte güvenliğinin de ön planda tutan fiziksel, mental ve duygusal uygulamalar bütünü olarak tanımlanabilir. Alanyazında pek çok farklı tanım bulunmakla birlikte bireylerin verimlilik ve sağlıklarını ön planda tutacak uygulamalar bütünü olması ortak nokta olarak görünmektedir. Zira üretim ve iş yaşamının zorlukları giderek artmakta seri üretim bireylerden daha fazla üretkenlik ve verimlilik beklemektedir. Bu konu ile ilgili olarak bazı tanımlamaları inceleyecek olursak; Ergonomi insan kullanımına yönelik çalışma ve yaşama koşullarının optimal hale getirilmesini amaçlayan uygulamalar bütünüdür. İş, ürün tasarımı, ev yaşamı ve dinlenme dönemi etkinlikleri ve bunlara yönelik üretimle ilgili olarak çevre ile kişinin etkileşimi olarak tanımlanabilir (Güler, 1997).

Ergonomi, çalışanların biyolojik ve psikolojik özelliklerini ve kapasitelerini göz önünde bulundurarak insan-makine-çevre uyumunun tabi ve teknolojik yasalarını ortaya koyan çok disiplinli bir bilim dalıdır. Yan kısaca insan ile meslekler arasındaki ilişkilere, bu ilişkiler içindeki sorunlara anatomik, psikolojik ve fizyolojik bilgilerin uygulanması olarak tanımlanabilir (Kaya, 2008).

Ergonomi, insan ile kullandığı donanım ve çalışma ortamı arasındaki ilişkileri bilimsel olarak inceleyerek uygulama alanına aktaran bir bilim dalıdır (Su, 2001).

Alanyazında yer alan ergonomi tanımları insanın kullanmak ve etkileşim içinde olmak zorunda kaldığı makine ile iletişimini ortaya koymaktadır. Bu iletişim çoğu zaman olumsuz olmakta ve ergonomi bilimi ile birlikte bu zorlukların ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. Zira sadece çalışma yaşamını değil bireyin tüm yaşam alanları ve eylemlerinde sağlık ve üretkenliği ön plana çıkmaktadır. Bu süreçte üretkenliğin hedeflenmesi ile birlikte en uygun ve sağlıklı ortamların oluşturulması da ergonomi biliminin temel çalışma alanı olarak dikkat çekmektedir. Zira optimum faydanın sağlanması güvenli ve uygun ortamların oluşturulması ile mümkün olacağından ergonomi tanımlarının temel şiarı da bu eksende şekillenmektedir. Kılıçaslan ve Küçük (2013), ergonomik mekanların, kullanıcıları çalışma alanında gereksiz ve aşırı zorlamalardan koruyarak, eylemin etkinliğini artırdığına dikkat çekmektedir.

(26)

12

Ergonomi, çalışan kişinin işi, iş aletleri ve iş çevresiyle olan ilişkilerini araştırır. Amaç sakatlanma riskini en aza indirerek insan vücudundan en yüksek verimi almaktır. Çalışma ortamı ve alışkanlıkları ile basit ayarlamalar yapmayı öğrenmek kişinin rahatını ve verimliliğini büyük ölçüde arttıracaktır. İnsanlar iş görürken, çeşitli el aletlerini, mekanik araç gereci, iş makinelerini, robotlar, bilgisayar ve uzaktan kumandalı aletler gibi çeşitli programlanmış sistemleri kullanırlar. Bu işbirliğindeki amaç insanların fiziksel ve mental yeteneklerini desteklemektir. İnsanların kullandığı her türlü araç ve gerecin en etkin şekilde hizmete sokulması ise onları kullananların duruş, oturuş, genel sağlık, güvenlik ve sisteme uyum konularının dikkate alınmasını gerektirir (Baslo, 2002).

Kullanıcıların eylemlerini yerine getirebilmeleri için mekanların sahip olması gereken koşullar vardır. Kullanıcı gereksinmeleri olarak adlandırılan bu koşullar, insanın antropometrik, duyusal ve algısal boyutlarına bağlıdır. Kullanıcıların bulundukları mekanda eylemlerini rahat bir biçimde gerçekleştirmeleri, eylemlerin özellikleri, kullanıcı sayısı ve mekanda yer alan donatım elemanları ile ilişkilidir (Kılıçaslan & Küçük, 2013). Verimlilik artışı, örgüte üretken devreyi yenilemek için gerekli girdileri satın almaya yetecek kaynak sağlamanın ötesinde yedek bir sermaye de sağlar. Bu yedek sermaye örgüte, varlığını sürdürme ve büyüme olanağı verir. Verimlilik artışından kaynaklanan bu büyüme, yeni bir verimlilik artışına kaynaklık eder. Büyüme ve verimlilik döngüsü, örgüt optimal büyüklüğe ulaşıncaya kadar sürer. Genel olarak verimliliği etkileyen faktörleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz (Kaya, 2008):

 Çalışma yerinin düzeni,

 İş güvenliği ve meslek rahatsızlıkları açısından sistemin tasarımı,  İş sisteminin amacı gerçekleşme derecesi,

 Çevre koşulları,

 Çalışma araçlarının konumu,  İş organizasyonu,

 Sistem amacına göre insanın yetişme derecesi.

Örgütlerin büyümesinde ve gelişmesinde bu denli önemli olan verimliliğe ulaşmak, fiziksel ve parasal üretim kaynakları kadar insan kaynağına önem vermek ve onun yeteneklerinden optimal biçimde yararlanmakla mümkündür (Kaya, 2008). Son yıllarda çalışanların verimliliğini ve üretkenliğini artırma konusunda ergonomi ve ergonomi mühendisliği kavramlarının önemi üzerinde durulduğunu söyleyebiliriz.

(27)

13

Çağdaş üretim teknikleri, artık, kurum içi görsel düzenlemelerden, kullanılan araç-gerecin tasarımına, yerleşim alanlarını kullanım biçimine dek her şeyi yeniden gözden geçirip planlayan ve adına “Ergonomi” denen yeni bir bilim dalının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Günümüzde klasik olarak ergonomi bilim dalının iş yerlerini sadece düzenleyen bir bilim olduğu anlayışı giderek yerini, çalışanların verimini ve kapasitesini arttırmayı amaçlayan çağdaş bir anlayışa terk etmektedir. Bu anlayış doğrultusunda ergonomi mühendisliği de önem kazanmaktadır (Kaya, 2008).

Ergonominin Amaçları

Ergonomi bilimi yukarıda da ifade edildiği üzere optimal faydanın sağlanması için en uygun ortamın oluşturulması noktasında etkinliğini her geçen gün artırmaktadır. Bu bağlamda ergonomi biliminin amaçları insan ve makine ilişkisinin üretimde verimliliğe odaklı olarak şekillenmesine neden olmuştur.

Genel olarak ergonominin amaçlarını şu şekilde sıralamak mümkündür:

 İnsanlar tarafından kullanılan araç gereç ve düzeneklerin kullanım etkinliğinin artırılması,

 Günlük hayatta karşılaşılan insan kullanımına ve etkileşimine açık olan her şeyin insana uygun tasarımda yapılması ile;

 İnsan performansının artması,  İnsan güvenliğinin sağlanması,

 İnsan sağlığının korunması ve iyileştirilmesi,

 İnsan mutluluğunun ve doyumunun sağlanması amaçlanır (Güler, 1997).

Ergonomi insan organizmasının özelliklerini ve yeteneklerini araştırarak, insanın işe, işin insana uyumu için gerekli şartları sağlamaktır. Bu uyum hem iş yerlerinin insan vücuduna uygun olarak şekillendirilmesi, işin etkisinin katlanılabilir, cazip bir seviyede dizginlenmesi, çevre etkenlerinin şekillendirilmesi ve hem de insan yeteneklerinin ekonomik tarz da kullanılması amacındadır (Güzel vd., 2005).

Her ne kadar ergonominin öncelikli amacı iş görenin iş tatminin artırılması, biyolojik, fizyolojik ve psikolojik açıdan sağlıklı ortamlarda çalışmasının sağlanması, iş güvenliği, iş verimliliği ve etkinliğinin en üst düzeye çıkarılması olsa da ergonomi sadece iş gören lehine bir dizi iyileştirme önlemleri olarak algılanmamalıdır. Ergonominin örgüt açısından yararları ise, verimlilikte artış, iş güvenliği ve iş sağlığındaki iyileşme bu ilkelerin

(28)

14

ölçülebilen somut göstergeleridir. Hata oranlarında düşme ve buna bağlı olarak üretim ve hizmet maliyetlerinde azalma, işe devam süresinde artış, ergonominin örgütler açısından öneminin altını çizmektedir (Tutar, 2000).

Ergonomi, insan çalışmalarında iki temel ölçüt üzerine hareket eder. İnsansal ölçüt olarak adlandırdığımız birinci ölçüt ergonominin insana bakan yönünü gösterir ve insandan beklenen işin, onun yeteneklerinin sınırları içerisinde olmasını ifade eder. Ekonomik ölçüt dediğimiz ikinci ölçüt ise insan yeteneklerinden en uygun düzeyde yararlanmayı ifade eder. Bu iki ölçüt ergonomi çalışmalarının hedefleri belirleme konusunda yol gösterici rol oynamaktadır. Temelde üretkenlik ve verimliğin sağlanması gibi görünse de ergonomi insan sağlığı ve mutluluğunu da ön planda tutmaktadır. Asli olarak üretim yaşamı temel alınsa da bireyin tüm yaşamsal alanlarının kolaylaştırılması ve buna bağlı olarak insan mutluluğunun da önemsendiğini söylemek yanlış olmayacaktır (Polat, 2006).

Spor ve Sporda Meydana Gelen Değişim

Spor, toplumsal kültür içerisinde sosyal bir gerçeklik olarak yer almaktadır. Bu doğrultuda spor yaşamın her aşamasında bireyin toplumsallaşmasına etki eder. Ayrıca, günümüzde kitleleri peşinden sürükleyen spor, bireyin fiziksel, ruhsal, zihinsel ve sosyal gelişimine doğrudan ya da dolaylı olarak katkıda bulunmaktadır. Dolayısı ile spor makro ve mikro düzeyde sosyal bütünleşmede öncül rol oynar. Sportif etkinlikler kişisel ve sosyal kimlik hissi ve grup üyeliği duygusu vererek insanları bir araya getirir. Çünkü sosyal sınıf, ırk, dil, din ve cinsiyet gibi farklılıkları ortadan kaldırır. Dolayısı ile toplum içerisinde gerilim ve çatışmanın sınırlarını aşarak insanlar ve toplum arasında sağlıklı iletişimi sağlar. Sınıfsal farklılıkların ortadan kalktığı bir ortamda da önyargıları yenerek insanların birbirine daha saygılı ve gerçekçi yaklaşmalarına yardım eder.

Spor hayatın tüm yönlerini (Sağlık, Eğitim, İş Yaşamı ve Sosyal Çevre) etkiler. Bu sayede birey bir bütün olarak toplumsal yaşamın tüm evrelerinde daha dengeli ve bütüncül bir tavır sergiler. Beden sağlığının yanı sıra, grup çalışması, dayanışma, hoşgörü, anlayış gibi kavramların oturmasına aracılık eder. Bu sayede sosyal bütünleşmenin daha kolay bir ortamda gerçekleşmesine zemin hazırlar. Hem bedenen hem de ruhen sosyal bütünleşme daha sağlıklı gerçekleşir. Bu da toplumsal bütünlüğün ülke ekonomisi ve iş verimliliğine olumlu olarak yansıması anlamına gelir. Sosyal bütünleşmede sportif etkinliklerin önemi yadsınamaz. Spor, ferdi gelişimi toplumsal bütünlük içinde anlamlı hale getirir. Bireyin

(29)

15

sosyal bir varlık olarak toplumda yer bulmasına öncülük eder. Sosyal bütünleşmenin asli unsuru farklı kimliklere sahip bireylerin ortak paydada buluşmasıdır. Bu buluşmanın en asli unsuru da spordur.

Spor, sanayi devriminden sonra kentleşme ve serbest zaman artışı gibi temel toplumsal değişmelere bağlı olarak yeni boyutlar kazanmıştır. Bugün spor, fertlerin bedenen, ruhen ve fikren gelişimlerini sağlayan bir bilim haline gelmiştir (Sunay, 2003). Özellikle sağlıkla ilgili faydalarının yanı sıra toplumsal iyi olma halinin belirleyicisi olan spor, günümüz toplumlarının yoğun bir şekilde kullandığı araçların başında gelmektedir. Sosyal birlik ve beraberliğin sağlanması, toplumda yardımlaşma ve dayanışmanın tahsisinde spor önemli bir misyonu yerine getirmektedir. Bauman ve Owen (1999), yaygın fiziksel aktivitenin kronik rahatsızlıkların azaltılması ve fiziksel ve zihinsel gelişimin artırılmasında en etkin araçlardan birisi olduğunu belirtmektedir.

Sanayileşme, hizmet sektörünün gelişmesi, bilgi çağı ve hızlı kentleşme sonucunda toplu yaşam kültürü ve sosyal yapı giderek farklı özellikler kazanmıştır. Toplumsal eğilimleri, moral, kültür, yaşam felsefesi ve ekonomik refah gibi olgular biçimlendirmektedir. Çağdaş toplumlar sporu, sosyal hayatın ayrılmaz bir parçası sayarken, geri kalmışlar toplumlar ise sporun önemini kavrayamamış ve göz ardı etmişlerdir. Günümüzde toplumların spora yaklaşımları toplumların genel yapısını yansıtır. Spor aslında gelişmişliğin bir ölçütü olarak da kabul edilmektedir (Yetim, 2000).

Toplumsal algıda meydana gelen değişimlerde birçok farklı unsur rol oynar. Dönemin koşulları, politika ve ekonomi gibi unsurlar bunlardan bazılarıdır. Son dönemlerde buna ek olarak spor da toplumun yönlendirilmesinde etkili bir şekilde kullanılmakta, toplumsal beklenti ve yaşam tarzının sınırlarını çizmekte sık sık başvurulan bir araç olmaktadır. Sporun işlevinde meydana gelen bu değişim kendiliğinden olan bir durum değildir. Dünyada, toplumsal örgütlerin birer birer uğradığı değişim ve dönüşüm bir takım etkiler ile gerçekleşmiştir. Küreselleşme ve bilgi teknolojilerinde meydana gelen hızlı ilerleme bu değişimin öncül tetikleyicisidir. Zira İmamoğlu (1992), birçok örgütte olduğu gibi spor örgütlerinde de kendini gösteren değişimin, ülkelerin benimsemiş oldukları siyasi ve ekonomik sistemlere bağlı olarak gerçekleşebildiği gibi çağın getirdiği yeni ihtiyaçlara ve değişimlere paralel olarak da şekillendiğinin altını çizerken; Balcı (1999), bu şekillenmeye bağlı olarak modern dünyanın bütün ekonomik ve sosyal değişimlerinin spor örgütü ve organizasyonlarında da görüldüğüne değinmektedir.

(30)

16

Sporda meydana gelen değişimle birlikte küresel gelişmeler sporun kendisini de doğrudan ilgilendirmeye başlamıştır. Özellikle profesyonel veya amatör düzeyde olsun güvenlik ve verimlilik olguları eskiden beri sporun içinde yer almasına rağmen son yıllarda ergonomi kavramı ile birlikte sporda da üretkenlik ve verimlilik ve güvenlik önem kazanmıştır. Bu bağlamda spor etkinlikleri, dersler ve tesislerde ergonomi tartışmaları başlamış; spor araç gereç ve tesislerinin daha verimli bir şe kilde kullanılması tartışıla gelmiştir. Sportif alt yapı çalışmalarında ergonomik çözüm ve uygulamaların daha fazla yer alması gerektiği görüşü ağırlık kazanmış, bu sayede sportif yatırımlardan optimum faydanın sağlanması amaçlanmıştır. Dolayısı ile sporda ergonomi kavramı daha fazla ve yüksek sesle dile getirilmeye başlanmıştır.

Sporda Ergonomi

Özellikle endüstrileşme ile birlikte spor yeni bir boyut kazanmıştır. İster amatör ister profesyonel düzeyde olsun sporun doğasında yer alan performans ve verimlilik endüstriyelleşme süreci ile birlikte ekonomik bir boyut kazanmıştır. Hal böyle olunca performans ve verimliliğin artırılması da sporda ergonomi kavramını ortaya çıkarmıştır. Ergonomi ilkeleri ve materyaller akademik dersler, araştırma çalışmaları ve spor ve egzersiz bilimleri içerisindeki uygulamalı projelerde yerini almıştır (Reilly, 2010). Uluslararası ergonomi birliğinin ağustos 2000’de yaptığı toplantıda aşağıdaki ergonomi tanımında uzlaşma sağlanmıştır. Bu tanıma göre, ergonomi; insanlar ve diğer elemanlar arasındaki etkileşimin kavranması, teorik ilkeleri uygulayan bir alan ve tüm sistem performansını ve insan sağlığını en iyi şekilde kullanmayı tasarlayacak veri ve metotlarla ilgili özel bir disiplindir. Bu genel tanım endüstri yanı sıra spora da uymaktadır. Mesleki çalışmayla sınırlı bir yorumlama özel yarışma yeterlilikleri ile geçimini sağlayan yetenekli kişilerin yer aldığı profesyonel sporlara uygulanabilir. Genel olarak spor yıllardır ergonomi öncülüğünde ele alınan çoğu konuyu ortaya koymaktadır: Yüksek seviyelerde enerji tüketimi, termoregülatör gerginlik, yarış öncesi duygusal stres, bilgi işlem talepleri, sürekli faaliyetlerde yorgunluk gibi ergonomistlerin aşina oldukları sayısız problemler (Reilly, 1984). Sporcu bir ergonomi modelinin merkezini veya makine ile ekipmanlar arasındaki iletişimi oluşturur. Sonra çalışma alanı, sıcaklık, çevre kirliliği ve ortam basıncı gibi çevresel şartlar göz önünde bulundurulur (Reilly, 2010).

(31)

17

Şekil 1. Ergonomi Sisteminde Spor Çevresi İle Birey Arasındaki Etkileşim (Reilly, 2010) Sporun milyarlarca dolarlık dev bir sektör haline gelmesi, sporcuların dolayısı ile kulüplerin ve ülkelerin başarısının önemini daha da artırmıştır. İşte bu durumdaki sporcunun başarısının temelinde sporu en sağlıklı ve en yüksek performansta yapması yatmaktadır (Bayraktar & Kurtoğlu, 2009). Sportif performans yapılması gereken bir atletik görevin yerine getirilmesi sırasında ortaya konuların çabalar bütünü olarak tanımlanabilir (Bayraktar & Kurtoğlu, 2011).

Franz Schneider’e göre gerçek şudur ki, sağlıklı insan daha iyi iş görür ve sağlıksız insan ise daha kötü iş görür. Spor hekimleri sakatlanmış sporculara sahip bir takımın kazanmasının nasıl zor olduğunu çok iyi bilmektedirler. Bu yüzden fiziksel çalışma ortamının kalitesi (uygunluğu) bir sporcunun koşu ayakkabısın benzemektedir. Eğer ayakkabılar spor dalına ve sporcuya uygunsa onlar sporcunun performansını artırabilirler. Ancak uygun değilse performansı düşürebilirler. Bu bakımdan yanlış ayakkabılar rahatsız edici ve ağrıyı artırıcı olabilirler. Ayrıca uzun dönem etkileri ayak deformasyonları ile sonuçlanabilir. Bundan dolayı uygun ergonomi uygulamaları spor alanlarında tamamlayıcı bir unsurdur (Chandel, 2012).

(32)

18

Gelişen üretim teknolojisi ile birlikte giderek yaygınlaşmakta olan ergonomi mühendisliği, çağdaş üretim tekniklerinin kullanılarak bireylerin verimini ve performansını artıracak araç ve gereçlerin ve uygun ortamların düzenlenmesini sağlayan bir mühendislik alanıdır. Yarışma sporlarında elit sporcuların temel hedefi üstün performans ve verimliliği güvenli bir biçimde elde etmektir. Bu bakımdan performans artışının elde edilebilmesi için güvenli ve uygun ortam ve malzemenin sağlanması söz konusu olmaktadır. Bu anlamda ergonomi mühendisliğinin spor ile ilişkili bir disiplin olduğu söylenebilir. Teknolojik gelişmeler aynı zamanda kullanılan sportif saha ve malzemelerin içine de girerek, daha ergonomik olmalarında önemli rol oynamaktadır (Atasoy & Kuter, 2005).

Sağlıklı bir ortamda ve yüksek performans ile eylemlerin gerçekleştirilmesi sporda ergonominin işlevlerinin başında gelmektedir. Zira sportif performansın artırılması ve bu süreçte gerekli önlemlerin alınması ergonomi özelinde spor alanlarında güvenliğin sağlanması ile doğru orantılıdır. Özellikle spor tesislerinin performansın daha rahat sergilenmesi ve bu süreçte sağlıkla ilgili önlemlerin alınması elzemdir. Spor tesislerinin yaygınlığı kadar sporcu ve izleyiciler açısından ergonomik olması da önemlidir. Sporun kitlelere yayılması ve herkesin spor yapabilmesi ancak spor tesisleri politikalarının güncelleştirilmesi ile birlikte bütün ülke genelinde dengeli bir dağılımın olması gerekmektedir (Yaman vd., 2004). İnsanları spora alıştırmak, yeteneklerinin geliştirilmesine yardımcı olmak ve sağlıklı kalabilmesi için spor yapmasının gerekli olduğu artık tüm toplum kesimlerince bilinmektedir. Spor tesisleri de, spor ortamının bir öğesi durumundadır. Sporun gelişmesi ve toplumda yaygınlaşması, tesislerin varlığıyla mümkündür. Spor aracılığıyla insanın yaptığı işten en yüksek seviyede verim alması kolaylaşacaktır (Ramazanoğlu & Ramazanoğlu, 2000).

Tesis politikalarının güncellenmesinin gelişmelerin yakından takip edilmesi ve bu gelişmelerin uygulanması anlamına geldiği söylenebilir. Gerek herkes için spor anlayışı gerekse de profesyonel spor anlayışının gelişip yaygınlaşması bu güncellemelere bağlıdır. Kamiloğlu (1989), çevrenin spor yapısı ve özellikleri ile etüt ve araştırmaya dikkat etmeden nitelik ve nicelik yönünden verimsiz ve maliyet açısından ekonomik olmayan tesislerin yapımının sorun teşkil edeceğine dikkat çekmektedir. Ticari bir yaklaşımın giderek spor üzerinde etkili olması tüm spor alanlarının malzeme, araç ve gereçlerinin ergonomik tasarımını ön plana çıkarmıştır. Son yıllarda özellikle spor tesislerinin teknolojik donanımlarla inşa edilmesi ve kullanıcıların ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte

(33)

19

olması ergonomi kavramının yavaş yavaş sporun içine girdiğinin bir göstergesi olarak algılanabilir.

Tesisteki aletlerin ergonomik olması, kullanışlı olması tesis yapımında ergonomik kurallara riayet edilmekle en iyi çalışma ortamı sağlanacaktır.

Isıtma, havalandırma, ışıklandırma, zemin, duşların yüksekliği, basın tribünü, otopark yönünden ergonomik kurallara riayet edilmelidir (Ramazanoğlu & Ramazanoğlu, 2000). Ergonomik açıdan değerlendirildiğinde spor tesislerinin yapımında şu kriterler dikkate alınabilir:

 Yalnız özel bir spor dalına hitap eden bir tesis ancak o spor dalının faaliyet gösterdiği veya o spor dalı için büyük bir potansiyelin bulunduğu bölgede kurulur.  Tesislerin dizaynında, kapasitesinin tespitinde ve programlanmasında yerel

gereksinimler, kullanma ve seyirci kapasitesi gibi faktörler kesinlikle göz önünde bulundurulur.

 Antrenman tesislerinde veya seyirci potansiyeli bulunmayan yerlerde tesise seyirci tribünü yapmaya gerek yoktur.

 Uluslararası ve milli yarışmaların yapıldığı ana merkezlerde spor salonu ve sair tesislerde kesinlikle uluslararası normlar aranır. Bu gibi tesisler mümkün olduğu kadar çok amaçlı dizayn edilir.

 Yapılacak tesislerde dayanıklılık, kolay bakım ve temizleme, en az personel kullanma yollarına gidilir. Kitleye açık, yetiştirici anlamda hizmet veren ve antrenman maksadıyla kullanılan tesislerde yaygınlık ve maliyet unsuru ile norm ve standart arasında denge kurulur (Spor Şurası, 1990).

Günümüzde spor tesislerinin sayısal olarak arttığı söylenebilir. Ancak salt sayıca bir artış ergonomik açıdan bir değerlendirme ölçütü olamaz. Zira herkesin ulaşabileceği, performansın artırılabileceği, güvenli bir ortamda eylemlerin gerçekleştirilebileceği tesislerin varlığı ergonomik açıdan değerlendirilebilir.

Verimlilik ve performansın artırılması ve bu sürecin güvenli bir ortamda gerçekleştirilmesi sporda ergonomi kavramının temelini teşkil etmektedir. Dolayısı ile spor tesislerinin araç gereç ve malzemelerinin üretim, tasarım ve inşasında temel ilkeler performans, verimlilik ve güvenlik olarak ele alınabilir. Bu bağlam da sadece sayısal anlamda tesis ve araç gereç üretimi yeterli olmayacaktır.

(34)

20

Ergonomi ve spor bilimlerinin ortak ilgileri arasında performansı artırmak için donanım, ayakkabı ve elbise tasarımı sayılabilir. Ergonominin spora katkıda bulunabileceği alanlar arasında; egzersizlerin neden olduğu kas-iskelet rahatsızlıklarının araştırılması ve önlenmelerine yönelik çalışmalar; sportif donanım ve giysi tasarımında konfor, verimlilik ve güvenlik; seyirci ve sporcuların güvenliği için tasarım ve engelli sporcular için tasarımı sıralayabiliriz (Ekşioğlu, 2011).

Teknolojik gelişmelere paralel olarak insanların yaşam standartlarının yükselmesi sonucunda, sporcuların spor yaparken kullandıkları giysi ve diğer araç gereçlerden beklentiler, sadece sağlamlık, tasarım ve moda unsurlarına uygun olmaktan öteye geçmiş, performans ve giysi konforu en önemli beklentiler olmuştur (Devecioğlu & Altıngül, 2011). Her geçen gün tekstil alanındaki yapılan araştırma ve yeniliklerle kat edilen gelişmeler sonucunda sporcuların göstermiş oldukları performanslarda artışlar gözlenmektedir (Çağdaş & Kaya, 2011).

Spor ekipmanlarında, tekstil yapılı kompozitlerin kullanımı gittikçe artmaktadır. Örneğin bisiklet tekerleği, tenis raketi, golf sopaları, kayak ve sörf ekipmanları, futbol ve beysbol topları gibi birçok yerde kullanılmaktadır. Son zamanlarda fonksiyonel sportif giysilerde, ısının düzgün olarak dağılmasını sağlayan ve sıcaklığı 38° C, 34° C ve 30° C de ayarlayan “mobilthermo” giysiler kullanılmaktadır. Ayrıca özel bitim işlemleri ile kumaşların gereken performans özellikleri geliştirilmektedir. Örneğin polivinil klorür (PVC) mikro gözenekli kaplamalar ile nefes alabilen kumaşlar geliştirilmiştir. Günümüzde vücut terini emip, hızlı bir şekilde kurumasını sağlayan spor giysiler önem kazanmaktadır (Ada, 2010). Sporcuların performansını etkileyen giysilerin özellikleri yapılan branşa göre değişmektedir. Örneğin; yüzücü mayoları ve paten giysileri için hava/su için düşük akışkan direnci, esneklik ve donukluk gibi özellikler ön plana çıkarken; futbol giysileri için yüksek mukavemet, sürtünme direnci, ter emme, çabuk kuruma, serin tutma gibi özellikler ön plandadır (Güneşoğlu, 2005).

Akıllı ekipman tasarımlarıyla insan performansının artırılabileceği bilinmektedir (Knudson, 2003). Teknolojinin gelişmesi ve ergonominin önem kazanması neticesinde spor giyim sektörü üretimde önemli yenilikler ortaya koymaktadır. Günümüzde hem görünüm hem de uygunluk (ergonomik açıdan) bakımından daha iyi ürünler üretilmekte bu da sporcuların daha iyi performans göstermesine yardımcı olmaktadır.

(35)

21

Bugünün amatör sporcularının gelecekte profesyonel düzeye ulaşmaları ile ülkelerini uluslararası alanda temsil edebilecek oldukları göz önüne alındığında; onların kullanmak zorunda oldukları giysilerin de profesyonel sporcuların kullandıkları kadar önem taşıdığı düşünülmektedir. Örneğin, koşucuların ayak yapılarına uygun ve hafif ayakkabı giymelerinin koşu esnasındaki performanslarını olumlu yönde etkileyeceğini belirtmişlerdir.

Ayrıca birçok spor dalında o spor dalına özgü giysilerin kullanılmasının da performansı artırabileceği ifade etmişlerdir (Çivitci & Dengin, 2014). Örneğin spor uygulamalarında soğuğa karşı koruyucu etkisi olan giysiler temel bir gereksinim olmaktadır (Stoll & Chianta, 1969). Kış sporlarında tercih edilen bu tür giysiler vücut ısısını muhafaza etmektedir. Vücut ısısında meydana gelen düşüş sportif performansın bozulmasına neden olmaktadır. Ayrıca çeşitli spor faaliyetlerinde kullanılan koruyucu giysiler çoğunlukla mekanik darbelere veya aşınmalara karşı vücudun farklı kısımlarını koruyucu özelliklere sahiptirler (Korhonen, 2000). Bunun dışında farklı özelliklere sahip giysiler de üretimde hızla yerini almaktadır. Örneğin, Radiate Atletics tarafından hem terlerken vücudu kuru tutan hem de antrenman sırasında hangi kasların çalıştığının ve vücudun ne kadar zorlandığının görülmesini sağlayan ve vücudun yaydığı ısıya bağlı olarak renk değiştiren inovatif tişörtler üretilmektedir (Atalay, Yücel & Korkmaz, 2014).

Özellikle sporcuların gelişimi ve performanslarının artırılması noktasında her branşın araç gereç ve malzemelerinin ergonomik tasarımı önemlidir. Zira temel amaç performans ve verimliliğin artırılması olarak düşünüldüğünde sporda ergonomi kavramı her geçen günü gelişmekte ve sportif performansın yükseltilmesinde belirleyici olmaktadır. Son yıllarda sporcular için yapılan kıyafetlere Nano teknolojik ürünler uygulanmaya başlamıştır (Atalay vd., 2014).

Amaç sporcuların performansını arttırmaktır. Sporcunun vücut ağırlığının %02’sine tekabül eden bir sıvı kaybının atlet performansını %20’ye yakın oranda düşürdüğü saptanmıştır. Öncelikle bisiklet yarışçılarına uygulanmıştır (Atalay vd., 2014). Yapılan araştırmalar bisiklet yarışları sırasında bisikletçilerin performansının üzerindeki giysinin iç ve dış sıcaklıklarından doğrudan etkilendiği saptanmıştır. Sonraki aşamada yüzücülerin giydiği mayolarda da aynı uygulama düşünülmüştür. Diğer taraftan Speedo firması, mayo, başlık ve gözlüğü birleşik bir sistem içinde bir araya getiren FASTSKIN Racing System‘i piyasaya sürmüştür. Speedo firması bu sistemin hem konforu hem de hidrodinamik

Şekil

Şekil 1. Ergonomi Sisteminde Spor Çevresi İle Birey Arasındaki Etkileşim (Reilly, 2010)   Sporun  milyarlarca  dolarlık  dev  bir  sektör  haline  gelmesi,  sporcuların  dolayısı  ile  kulüplerin  ve  ülkelerin  başarısının  önemini  daha  da  artırmıştır
Şekil 2. REBA Duruş Puanlaması
Şekil 3. REBA Duruş Puanlaması (Devam)
Şekil 4. REBA – Tablo A
+5

Referanslar

Benzer Belgeler

Öğretim Yaklaşım, Strateji, Yöntem Ve Tekniklerinin Kullanıldığı Öğrenme

Bu çalışma kapsamında gerçekleştirilen analiz sonucunda ürünlerin kasalardan alınarak iş istasyonundaki çalışanların NIOSH kaldırma denklemi yöntemine göre

Halk GYO (HLGYO, EÜ, Fiyat:0.96TL, Piyasa Değeri TL758mn): Halk GYO, Halk Bankası ile Ataşehir Finans Kule binası için kira sözleşmesini 01.04.2017 tarihinden itibaren geçerli

Demir Çelik Sektörü: Demir Çelik Sektörü: Çin limanlarında artan stoklar ve Çin kaynaklı talebe dönük endişeler nedeniyle dün demir cevheri fiyatları

çok damar hastalığı tanısı için bulunan ~-5 mm.vu- ru/dk değerini aldığımızda, ~5 RD görülen yüksek riskli hastaların tanısında %82 duyarlılık ve %94 öz-

• Dalışlarda derin nefes alarak uzun zaman bu havayı kullanmak , vücudu alıştırmadan aletli veye aletsiz derin dalışlar yapmak,su altında sık sık nefes alıp

Eylem seviyesi bakımında incelendiğinde OWAS yönteminde çalışanın kas iskelet sistemine etki eden bir zorlanma durumu olmadığı için düzenleme gerekli olmadığı sonucu

u’yu değiştirerek, P 0 ’dan farklı yönlerde geçen ve ƒ’nin uzaklığa göre değişim oranları bulunur... DOĞRULTU