/ perdesi, radyo düğmesi çevri-
linçe kalkan, fakat sadece kulağımıza hitap eden tiyatroya
sıf ve şartlarına dair tür makale yasmıştım Yegâne radyomuzda ki sahnenin müdürü ve baş aktörü Kemal Tözem’deıı, Ira münasebetle bir mektup aldım. Hususî şeylerden değil, yine bu sütunlarda incelenmek istenmiş sanat meselelerinden bahseden bir mektup üzerinde alenen ko nuşmanın ise caiz olduğunu dü şündüğümden, cevabımı kendisi ne buradan vereceğim. Kemal Tözem radyo piyesleri diye an cak müstakil kaidelere tâbi ola rak eser viicude getirilmesinde mecburiyet olmadığı, fakat rad yo her şeyi kulağa bildirdiğine ve sayısız sesi belliyemiyeceğimize göre şahıslarının mahdut olması icap ettiği, ve yine her zevk ku laktan gelmediğine göre, radyo pi Seslerinin güzel yazılmalarına ve söylenmelerine pek ziyade itina edilmesi lâzım olduğu hususunda ki fikirlerime iştirak ettiğini bil diriyor. Ayrıca da, ve zaımım hi lâfına, radyo temsillerinde mimik ve jeste hakikî sahnede olduğu kadar itina «dilmesi gerektiğini, aksi takdir^» gelecek lâubalilik sözlerin söylenişlerine, seslerin yükselip «-¿çalışlarına, sükûtlara ve konuşmalara tesir edeceğini, bunların nizamını bozacağını söy İliyor. Kendisi bu işte, hattâ bu İşin başında bulunduğuna göre, benden iyi düşüneceğinde şüphe yoktur: Fikrimde İsrar etmiyo rum. Ancak, jönprömyelerin gö
sahnesinde bir mahzur teşkil et- miyeceği hakkındaki kanaatime; itirazlarım, itiraf edeceğim ki, j pek haklı bulmadım.
ve bu tiyatrodaki aktörlüğün
va-bekli ve kendisine ebedî bir aşkla tutuldukları genç kadınların sa kil ve geçkin olmalarının radyo
Dostum Kemal Tözem’in hu husustaki reyini kabul edince, Dklerot’nım pek eskiden koydu ğu düsturu reddetmek ve aktö rün duyurduğu heyecanlara şah san da kapılıp ölçüsünü kaybet mesine razı olmak mecburiyetin deyiz. Aktrisin halâvetile aktö rün veya aktörün yakışıklılığı ile aktrisin alâkalanmalarını ve bu güzellik derecesine göre oyunları nın ateşlenmesini kabul edince, muharririn eseri alâkanın, ateş lenmenin ve başka bir gün de hiddetin ve kinin miktarına göre tanınmaz hadlere varabilir, şekil ler alabilir. Ve her temsil dönü şü, âşık ve maşuka rollerine çık mış sanatkârlar evlerinde eşlerile korkarım ki, pek şiddetli kavga lara girişeceklerdir.
Kaldı ki, eğer cidden kudret li bir. sanatkâr ise, aktörün veya aktrisin güzel ve dal boylu olma ğa ihtiyacı da yoktur. Sanatı ile bizi büyüler ve uzvî kusurları nı asla farkettirmez. Hâlâ hiç bir sahne sanatkârının elde ede mediği bir şöhrete sahip olan Sara Bernar en gençlik çağma ait resimlerinde de ancak sevimli de ğil, midir?