G U N U N M E V Z Ü L A R I
J
“Cerhe,, Tiirk donanmasına
Yazan: Halûk Y. Şehsiivaroğlır
Cerbe kahramanı Piyale Paşanın mührü
23 aralık 1954 günü donanmamı za katılmış bulunan (Cerbe) de nizaltı gemisi Amerikalıların 92+1 Balao sınıfına dahil kırk dsnizaltılarından biridir.
1939-1941 donanma programına dahil olan bu denizaltılardan bizim (Cerbe) adını verdiğimiz Hammer- nead 1943 yılında Amerikan filosu na girmiş ve pasifik savaşlarına iş tirak etmişti.
Hammerhead, otuz beş bin ton mâ mahrecinde on bir Japon ge misi batırmış ve ikinci Dünya Harbini müteakıb ihtiyat filoya ay rılmıştı.
Geminin mâ mahreci su üstün de 1526 ton, su altında 2425 ton dur. Uzunluğu 95, genişliği 8.23, derinliği 5.18 metredir. 2 veya 2-5 puslu toplan vardır. Yirmi dört torpido taşımaktadır. Makine ak şamını General Motorst ve iki stronlu Dizel teşkil etmektedir. Su üstünde 6500 beygir kuvvetinde çalışan makinelerde 20 mil, su al tında 2750 beygir kuvvetile 10 mil süratindedir. Bu sürat azami 17.25 mile kadar çıkmaktadır (1).
Denizaltı gemisi bu yaz Tüıki- yeye devredilmek üzere San Fran cisco tersanesine girmiş, esaslı bir overola tâbi tutulmuştur. 23 ekim 1954 te Amerikada Türk bayrağı çekilen Cerbe denizaltı gemimi;» 24 kasım 1954 günü yurdumuza ha reket etmiştir.
Son senelerde bilhassa denizaltı filomuz yeni gemilerle takviye e- dilmiş, muhrib filotillalarımızla beraber bahriyemlz çok zinde bir kuvvete sahib olmuştur. Kifayetli personel yetiştirmek hususunda da ciddî başarılar elde edilmiştir. Göl cük, Yassıadada benzerleri en mo dern bahriyelerde görülen tesisler vücude getirilmiştir.
Son alınan denizaltı gemilerimi kıymetli bir de hediye götürmüştü.
Bu yüzden sonradan, büyükan nesinden bir dayak yemediği kal mıştı: Zira, konağın büyük salonu ortasındaki sedef kakmalı masa Çi zerinden alıp götürdüğü bu altın enfiye kutusu, meğer Mukaddes hanıma rahmetli kocası Necib Bey den kalmış pek kıymetli bir yadi gâr çıkmıştı...
Torununun Hafız Bedreddin E- :endi tarafından sabık damadına :otürü!düğünü duymak, ve hele o uymetli yadigârın bu münasebet iz ziyaret esnasında Ahmed E- endi denilen o mendebura veril- liğini öğrenmek, Mukaddes Ham il âdeta mukaddesatına sövülmüş ibi çileden çıkarmıştı.
Fakat bu yüzden büyükannesin- en yediği paparanın eşsiz şiddeti- e rağmen, küçük İrfan, o ziyareti apışından da, babasına o hediyeyi ötürüşünden de fevkalâde mem- undu: Zira babasına o hediyeyi ötürmüş, ve sonra da bu yüzden üyükannesinin şiddetli azarını emiş olmak, çocuğun yüreğine ■ski bir minneti nihayet ödeyebil- niş bulunmanın hazzını getirmişti:
Babası vaktile kendisi uğrunda lakaretler görmüştü. Bu sefer ise, babası yüzünden büyükannesinin azarına katlanan, kendisi olmuştu.
Kaldı ki, bu işten İrfanın tada bildiği haz, kendisini bu suretle babasile kısmen olsun ödeşmiş
his-zin 16. asır deniz zaferlerimizle anılması bu gemilerde vazife ala cak mürettebata ayrı bir şevk ve gurur vesilesi olacaktır. Preveze gibi Cerbe de tarihimizin şerefli sahifelerinden biridir ve bugün bu iki zafer Türk bahriyesinin iki de- nizaltısında tekrar hatırlanmış ve yaşatılmış bulunmaktadır.
Osmanlı imparatorluğunun yük selme devirlerinde devleti idare edenler deniz siyasetine büyük bir ehemmiyet vermişlerdi. 16, asırda Akdeniz Türk hâkimiyeti altına girmiş, bu denize sahili olan dev letler Türk donanmalarile baş ede mez bir hale gelmişlerdi.
Barbaros, Turgud, Sinan Paşa, Piyale Paşa, Kılıç Ali zamanların da Osmanlı imparatorluğu bütün kudretile Akdeniz sularında Hü kümran olmuş zaferler, galebeler
setmekten duyduğu ferahlayıştan ibaret de kalmamıştı: Zira o gün, Hafız Bîdreddin Efendi ile birlik te Ahmed Fatin Efendinin evine yaptıkları ziyaret, İrfanın çocuk ve öksüz yüreğini, candan bir baba şefkatinin o âna kadar tadmadığı sıcak lezzetile okşamıştı.
Babası ona, büyükannesinin se nelerdir kendisine anlattığından büsbütün başka bir insan olarak görünmüştü...
Koskoca adamın nasıl bir ço cuk gibi sevindiğini, kendisini hoş- nud kılabilmek için nasıl çırpınıp paralandığını o günden sonra kaç defa gözleri yaşlarla dolarak ha tırlamıştı...
Kendi küçücük varlığının, kos koca bir erkek nazarında o kadar büyük bir kıymet ve ehemmiyet taşıyabileceği, o günden evvel İr fanın hayalinden bile geçemezdi.
Babasile o günkü buluşmaları sı rasında İrfanın dikkatine çarpan ilk nokta, Ahmed Fatin Efendinin kendisine hep «Mustafa'» diye hi- tab edişi olmuştu: Nihayet ken disi bundan duyduğu merakı açık layınca, babası, vaktile ninesi ile aralarında geçmiş bir komik isim anlaşmazlığının hikâyesini ora, ciddî bir ihtilâftan değil, sevimli bir inaddan bahseder gibi gülerek anlatmıştı...
(Arkası vat)
devletleri imparatorluğu en zayıf saydıkları Trablustan püskürtmek hevesine düşmüşler ve bu gaye He aralarında bir ittifak yapmışlardı.
Müttefik İspanya, Cenova, Papa lık, Malta filoları Medineseli düka- sı kumandasına verilmiş, meşhur ve ihtiyar Anderya Doria’nm ye ğeni Giovanni Anderia Doria, Ce
neviz filosuna kumandan tayin e-
dilmişti.
Sert havalar müttefik donanma yı uzun zaman yolundan alıkoy muş, nihayet 1560 şubatında yola çıkılmıştı. Fakat fazla kalabalık gemilerde hastalıklar başgöstermiş, iki bin kişi kadar ölmüş, mürette bat yorgun ve takatsiz düşmüştü. Bu vaziyette Trablusa hücum ede- miyen müttefik filo amiralleri Trablus önündeki Cerbe adasını işgal etmiş ve burayı tahkim et meğe başlamıştı. Cerbe kalesi bü tün hücumları önleyecek bir kuv vette yapılmıştı.
Türklerin mutad olarak her sene mayısta denize çıktıklarını hesab- layan müttefik donanma kuman danı Trablus önlerinde fazla vakit geçirmiş, dönmeğe hazırlandığı sı ralarda Türk donanmasının Malta açıklarında olduğu haberini almış tı (2).
Bu haber müttefik donanmayı dehşete salmış ve Medineseli Dü- kasmın kuvvetleri Cerbe önlerin den ayrılamadan Piyale Paşa ku mandasındaki donanmamız düşma nını Cerbe boğazında yakalamıştı.
Piyale Paşa Cerbeyi denizden ve karadan muhasara altına almış, karaya toplar konmuş ve metris ler tertib olunmuştu. Düşman, Cerbede inşa edilen kalelere kâfi miktarda cephane ve zahire depo etmiş bulunuyordu.
Karaya çıkarılan kuvvetlerimi!» gece hendekler ve metrisler kaz mışlar, düşman bu ilerleyişten ha berdar olunca tüfek ateşlerde karşı koymağa çalışmış, fakat karadaki kuvvetlerimiz taarruzları defet- mişti.
Piyale Paşa harb hakkında kale me aldığı arizada (3) Cerbedeki harekâttan bahsederken şöyl« de mektedir: (... İspanyol, Fransa ve- sair cinaslar encasından beş bin güzide yarar savletan intilıab olu-birbirini takib edip durmuştu.
Bu kudrete karşı cenub Arupa
'tfbu ı
katılırken
nup elli pare gıinagûn sancaklarile beş kat alayla bağlayıp mahı rama zanın on üçüncü cuma günü seher vakti) taarruza kalkmışlar, bizim kuvvetlerimiz de (Allah Allah â- vâzeleri ve Gülbankı Muhammedi) ile teber, şemşir, hançer ve tüfek- lerle ileriye yürümüşler (asker birbirine karışıp üç saat miktarı bir azim ve bir muhkem uğraş ol du ki ruzu kıyamet ol saatten bir alâmet idi). Bu savaşta düşmanın ileri menzilleri ele geçirilmiş, ça dırlar, metrisler Türk askerleri ta rafından işgal olunmuştu.
Muhasaranın ikinci gününden sora üç bin kadar Alman, İtalyan askerleri Türk kuvvetlerini püs kürtmek üzere kaleden çıkmışlar, fakat yapılan savaşta sekiz yüz ölü vererek geriye dönmüşlerdi.
Bu sırada denizden kadırgaları mız da top ateşile harbe iştirak ediyor, sahiller sığ olduğundan ka dırgalarımızdan indirilen filikalar oklu, yaylı, harbeli ve tüfekli as kerlerimizle doldurulup kale üze rine sevkolunuyordu.
Kadırgalardan yağdırılan toplar la kale düşürülemeyince m-etrisler etrafına da toplar konulmuş ve bu suretle kale içindekilerin ekserisi top ateşile helâk olmuş, bakisi der yaya dökülüp tariimar olmuşlar, kadırgalarla firar etmek isteyenler de muvaffak olamamışlardı.
Denizde yapılan savaşta düşman kadırgalarının ekserisi top mermi- lerile tahrib edilip batırılmış, kara ya düşen elli altı gemi elimize geç mişti. Cerbs önlerindeki donanma da ve kalede on sekiz bin kişi mağlûb edilmiş bulunuyordu.
Piyale Paşa arizasmda (İspanya donanmasından yirmi kadırga zap- tolunduğunu, Cerbe kalesinin sek sen gün süren bir muhasara ve muharebeden sonra ele geçtiğini, on düşman kadırgasının imha edil diğini, Cerbe Valisinin esir alındı ğını) yazmaktadır.
Piyale Paşa (Cerbe) zaferinden sonra gemisinin mizane dire ğine mağlûb İspanya donanmasının bandırasını mezestire edilmiş bir halde çekmiş, başta Don Ahcaro ve diğer büyük rütbedekjleri ge minin kıç kasarası üstüne dizmiş olduğu halde İstanbula girdi. Ami ral gemisini direksiz, dümensiz düşman gemileri yedekte takib et mekteydi.
Kanuni Sultan Süleyman (Cerbe zafer dönüşünü) Sarayburnundaki Yalı köşkünden seyrediyor, kıyı ları dolduran halk coşkun sevinç gösterilerinde bulunuyordu.
(1) Bu malûmat 1952 yılına aid Fighting Ships’ten alınmıştır.
(2) Saffet Bey (Cerbe Harbi ü- zerine vesikalar) isimli tetkik ma kalelerinde düşmanın dönmek üze re olduğunu yazmakta, Süleyman Nutku Bey ise (Muharebatı Bahri- yei Osmaniye) isimli eserinde düş manın Cerbeye yerleşip kışı Cer bede geçirecekleri ve baharda ha rekâta başlayacaklarını yazmakta dır.
(3) Kaptanı Derya Piyale Paşanın Cerbe muharebesi hakkında« ari- zası Topkapı Sarayı arşivi *4flSL /
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi