• Sonuç bulunamadı

Köken Sanat Atölyesi'nin yöneticisi Fahir Aksoy:geleneksel sanatlarımızdan esinlenmeliyiz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Köken Sanat Atölyesi'nin yöneticisi Fahir Aksoy:geleneksel sanatlarımızdan esinlenmeliyiz"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

-7' Z - l Q l

KÖKEN SANAT ATÖLYESİ'NİN YÖNETİCİSİ FAHİR AKSOY:

“ Geleneksel sanatlarımızdan

esinlenmeliyiz”

0 İzmir’de etkinliği­

ni sürdüren atöl­

ye, İstanbul’da

sergi açtı

PERA Sanal G alerisi’nde, etkinliğini İzm ir’de sürdür­ mekte olan Köken Sanat Atölyesi’nin sergisi açıldı.

4 Ocak 1988 tarihine dek izle­ nebilecek sergi ile ilgili atölyenin yö­ neticisi Fahir Aksoy’la konuştuk. Sergide resimlerin minyatür, eb­ ru ve hat sanatından kopya ya da yorumlu kopyaların ve az sayıda da özgürce yapılan resimlerden oluştu­ ğuna dair sorumuzu Aksoy şöyle yanıtladı:

— Tanzim atla başlayan Batı kopyacılığı bugünlere değin süregel­ m iştir. Gerçi çok büyük bir grup öykünmeciliğin ötesinde özgün ya­ pıtlarıyla ayakta durm asını becer­ miştir. Ama bir yandan akademiz- min öte yandan Avrupa ve Am e­ rikan sanatının kol salması, bizim geleneksel sanatlarımıza dönmemi­ zi, araştırm alar yapmamızı ve bu sanatların içindeki dinamik unsur­ lardan yararlanarak yeni bir resim dilinin oluşmasına karınca kararın­ ca katkıda bulunmamızı zorunlu kılmıştır. Bunlar ilk örnekleridir. Eleştiri almak amacıyla sergiledik.

— Salt bu öğretinin sizi özgün­ lüğe götüreceğine inanıyor musu­ nuz? Üstelik Bab’dan kaçarken po­ pülizme düşme tehlikesini hesaba kattınız mı?

— Bu yoldan özgünlüğe van- labilmenin başkaca şartlara gerek­ sinmesi vardır kuşkusuz.. Önce ya­ ratıcı gücün, uzun süreli ciddi ve sistematik çalışmanın, kültür birim­ lerinin oluşturacağı değişik plastik tatların belirlenmesinin, işlevsel, gerçekçi ve evrensel özlerin işlen­ mesinin varlığıyla “ muhtemelen” hedef tutulan amaca varılabileceği sanısındayız. Bu yöntem , tek ba­ şına bir şey veremez tabii.. Bu de­ vingenlik bireylerin amansız çabc lanyla bir değer kazanabilir. Popü­ lizme düşme ihtimali, çalışm alar sürgit taklide değil, bir mayanın, bir özümlemenin aydınlığında çağdaş, toplumsal, öz ve biçimlerin bütün­ lüğü içinde oluşacaktır ki böyle bir tehlike uzaktır.

— Biraz önce Amerikan ve Av­ rupa sanatlarının kol salmasının, re­ sim sanatını gerilettiğinden söz et­ tiniz. Hiç etkileşim olmayacak mı? Bu konuyu biraz açıklığa kavuştu­ rur musunuz?

çınılamaz. Karşı olduğum uz etki­ leşim. esinlenme değil körü körü­ ne öykünmedir. Bizi yabancılaşma­ ya, halkımızdan uzaklaşm aya gö­ türen, yabancı ülkelerin kültür kay­ nakları üstüne kurulm uş olan bi­ reyci, oyunsak tüketici toplum

la-nn sırt kaşağı ve eğlencesi niteliğin­ deki yutturm acalar, şarlatanlıklar­ dır karşı olduğumuz, yoksa ulusal- evrensel içeriklerin işlendiği, ciddi­ yeti, değeri, içtenliği olan ve ulus­ lararası platform da boy gösteren yapıtlar değil.

— Kültürel etkileşim elbet ola­ caktır. Bundan istense de zaten

ka-Köken Galerisi’nin İstanbul Sergisi’nden bir yapıt.

(gİL M

H annah ve Kızkardeşleri

ERDAL ÇETİN

İAN NAH ve Kızkardeşleri de, tüm Woody Ailen filmleri gi­

bi ¡adına ve keyfine doyulmaz bir sinema olayı. ____ Üç Oscar’lı filmin hem yönetmeni, hem senaristi ve hem de oyuncusu olan Woody Allen New York’un sanatçı/bohem çev­ resi Upper West Side a kamera doğrultuyor, bu çevrenin ıcığını cı­ cığını çıkarıyor.

Çelişik karakterli üç kızkardeş, Hannah (Mia Farrow), Lee (Bar­ bara Hershey) ve Holly’nin (Dianne Wiest) ilişkileri yörüngesinde Ailen, Amerikan aydınının açmazlarını, bunalımlarını, güldürü ve hü­ zün unsurları arasında büyük ustalıkla gidip gelerek yansıtıyor.

Hannah’ın ilk kocası Mickey'de son derece septik, buluttan nem kapan bir kişiyi canlandıran Woody Allen, nefis çağlarıyla filmde­ ki ironik güldürü unsurunun odak noktası oluyor.

Hannah’ın, kocasını (Michael Caine) önce kızkardeşi Lee’ye kap­ tırması, sonra yeniden elde etrrfesi olayını izliyoruz filmde... Bu olay­ da Woody Allen, “ happy end” le, yani mutlu sonla biten tipik Amerikan filmleriyle çaktırmadan, tatlı tatlı dalga geçiyor.

Filmin senarist ve yönetmeni olarak Ailen, üç kızkardeşi can­ landıracak oyuncuları büyük bir isabetle saptamış: Kendi kişiliği­ ne tam bir güven besleyen sağlam karakterli, tutarlı ve başarılı abla Hannah'da Mia Farrow, onun gölgesine sığınmış, zayıf iradeli, sah­ ne yaşamı başarısız Holly’de Dianne Wiest ve kendisini dağıtmış, dünyaya boşvermış Lee’de Barbara Hershey, zıtlıklar içerisinde ola­ ğanüstü bir bütünlük sağlıyorlar. Lee’nln ressam sevgilisi rolünde Alman asıllı emektar oyuncu Ma* Von Sydow. Woody Allen'in us­ talıklı yönlendirilmesiyle çok başarılı bir tip çiziyor.

Hannah ve Kızkardeşleri’nde aşk, kıskançlık, entrika, hüzün gi­ bi tüm melodramatik unsurları, başta da belirttiğimiz gibi, oya gibi güldürü öğeleriyle bezenmiş olarak bulabiliyorsunuz. Ama bu çor­ bayı Woody Allen gibi bir sinema sihirbazı pişirince, tadı damağı­ nızda kalıyor. Türk aydınının da kıyısından köşesinden kendisini bulabileceği, kendi yaşamının, iç dünyasının bazı gülünç, hüzünlü ve bunalımlı yanlarına aynadan bakabileceği bir film Hannah ve Kız- kardeşleri... Tüm sinemaseverler için bir şölen... (Emek’te)

“ Doktor Jivago’’Sovyet basınında

M

OSKOVA’da yayınlanan bir edebiyat dergisi, Nobel Ödülü sa­ hibi ünlü yazar Boris Pasleın ak'ın “ D oktor Jivago” rom a­ nından bazı alıntıları yayınlayarak, Sovyet basınında bu kita­ ba ilk defa yer verdi.

Ogonyok Dergisi, son sayısında, Bolşevik devrimini ve Sovyet re­ jimini karaladığı gerekçesiyle basılması yasak olan D oktor Jivago’- dan dört sayfalık bir bölüm ile romanın bir edebiyat eleştirmeni tara­ fından yazılan değerlendirmesini yayınladı.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a To ros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Enerji korunumunda etkili olan ve tasarımı sürdürülebilir kılan tasarım parametreleri, yerleşme ölçeğinde; yer seçimi ve bina aralıkları, bina ölçeğinde; bina formu,

“11 Eylül 2001’den Günümüze Türk-Amerikan İlişkileri ve Amerika’nın Türk Dış Politikasına Etkileri” başlıklı bu tez çalışması, Soğuk Savaş sonrası uluslararası

Ça­ kaloz Hoca, bu yüzden eleştirilerinde terim karmaşasına boğmadan, bir sanat tarihinin sayfalarmdakl ağırlığa düş­ meden, ortalama bir resim meraklısı için

İstanbulu herkes sever, ö- ver, fakat onun tamamen ken­ dine has bir görüşü ve sonsuz denebilecek bir sevgisi vardır ki, sanki muhtelif semtlerin ayrı ayrı

Bir yandan benden gizli olarak dön­ men için sana İstanbul’a tel çekmişler, bir yandan da bana senin köylerde dolaştığını söylüyorlardı. Kasabada herkes

İsim değişikliği ve kuramsal temellendirme arayışlarının olmasına karşın çağdaş Türk sanatı cephesinde hala “Naif Sanat” olarak bilinen ve adlandırılan

Sanat yönetimini etkileyen bu fonksiyonlarının yanında; sanatın stratejileri ve liderlik türleri, çalışanların gelişim programları, gösterilerin planlanması ve

Atmosferdeki fırtınalar nedeniyle gezegenin yüzeyinde sarmal şeklinde dönen rengarenk bulut görüntüleri oluşur.. Jüpiter’in çevresindeki yörüngesinde