H
oroz şekercileri m ahalle a r a la rın d a da d o la şırlarsa da a y a k t a kım ının seyir yerlerinden hiç eksik ol m azlardı: Meselâ K arac aa h m ettek i Dı- vardibi, Bülbül deresindeki Bitli K â ğ ıt hane, H ıdrellezde H a y d a rp a şa çayırı, Mayıs günü K u rab ağ alı ve F ik ir tepe- fendi, B ay ram p aşa, H a sta n e çay ırları; E y ü p te F u ly a ta rlası, ötesinde Silâh- ta ra ğ a ...B aşlarında, om uz ü stü n d en sehpaya o tu rtu lm u ş tabla, üstünde deyneklere geçirili, kırm ızı şekerden, tepeli, İbrikli horozlar; k e n a n tırtıl tırtıl y u v arla k la r; ayni m a h lu ta banılm ış elm alar, k u ru incirler, cevizler. T ablada elvan a- kide, lâlilokum , tü rlü ren k lere boyan m ış leblebi, kişniş şekerleri de v a r am m a çocukların can a ttığ ı horoz da ho ro z...
S a ta n la r k e n a r sem tlerin k ü lü stü r şekerci dükk ân ların d a çırak, m em leket ten henüz gelmiş, S afranbolulu, G ere deli, D adaylı hem ücüklerdi.
Tıpkı Denizli horozu gibi uzayıp g i den, yü rek lere ezinti, ad e tâ üzgünlük veren sesleri o rta lığ a yayılır;
— Ş ekeeeer!..,
Bu ta rz bağırış b ir de, m ısır m evsi m inde se y y ar m ısırcılarda.
Bu sürekli, fra k lı nağm eyi d u y ar duy m az b ü tü n sübyanlar haydi annelerine:
— B ana on p aacık v er!...
— Şimdi on p a ra y ı ne y ap a ca k sın ?
diye so rm a ğ a hacet yok, çünkü onların k u la k la rın a da çoktan erişm iş:
— Ç atla, p atal, dünyada verm em . Ge ne yüzünü gözünü, ü stü n ü başını b aş ta n aşağ ı k ırm ız ıla ra bulayıp bay ram y erlerinin so y ta rıla rın a m ı döneceksin y u m u rc a k ? ..,
O an d a y u m u rc a k ta cıyak cıyak fe r y a t; y erle re y atıp ağzından burnundan saly alar, köpükler trtca a k a te rte r tep i nince; etinden et kesilm iş gibi ulum m
!um ulum a: V
— H oroz şekeyi isteyim ! I )
Ş am ar, kötek, b u ra b u ra şiird ik paı* eder gibi değil, başsız ta v u jt gibi o ra dan o ray a kendini a flç ı^ îrp ın a çırpm a helâk oluyor.
N ih ay et kadın,
— Al, son yiyişin olsun işallah yezit, k âfir! diyerek onluğu fırla tır.
D ö rtn ala koşup horoz şekerini alan •çocuk, y alay a y alay a b itirip dönünce kayluleden henüz gözlerini açan, biraz evvelki fe ry a t ve fig an lard an hiç hab e ri olm ayan baba annesi ötüverirdi:
— Senesi galib a? O ğlan ya kızam ığa, ya da kızıla tutuldu. H ayırlı olsun am m a a rtık 40 gün, 40 gece çekecek çile
miz var!.. T 'P - S O ^ - S ) 6
S e rm e t M u h ta r A lu s
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi