-r*r. •)»':)
-¿x,3 l
Köy Enstitüm ünlü yazarımız Fakir Baykurt’un Almanya’daki hasta yatağında son isteği:
:: • T ' H
/ o' " ’ GX
DELİK ANLI 1'
Bana Cumhuriyet getirin
Fakir Bavkurt'un son kitabı.
► Ünlü yazarımız Fakir Baykurt’u Essen
Üniversitesi kliniğinde ziyaretimiz sırasında ilk
sözü, “Cumhuriyet’teki arkadaşlara selamlanmı
söyle, sağolsunlar” diyor. Eşi Muzaffer hanım
ekliyor: “Cumhuriyetle doğdu, gözünü onunla
açtı. Cumhuriyet’i çok sever” .
► Baykurt daha sonra “Cumhuriyet gazetesi var
mı?” diye soruyor. Eline aldığı gazeteye duygulu
gözlerle bakıyor. Sessiz ve içten bir bakış!.. Hiç
konuşmuyor., birkaç dakika içinde uykuya
dalıyor. Bir eli, yanı başında oturan küçük kızı
Sönmez’in avcunun içinde.
METİN GÜR___________________ ESSEN - Ünlü yazarımız Fakir Bay kurt 1979’dan beri yaşadığı Alman
ya’da yaşam savaşı veriyor. Amansız bir hastalık sarmış vücudunu. Essen Üniversite Kliniğime yattığı ilk günler de doktorlar hastalığını teşhis edip ya salar gereğince açıkça söyleyince eşi ni başucuna çağırarak, “Bende kanser
varmış, ben bu hastalığı yeneceğim” di
yor ve 6 Eylül’den bu yana direniyor. Direnişi tükenmek üzere. Artık ona ne doktorlar derman olabiliyor, ne de ilaç kâr ediyor. Eşi Muzaffer Hanım, Tür kiye’den gelen kızları Işık ve Sönmez, Almanya’da yaşayan oğlu Tonguç onu çevrelemiş. Hastane odasında Özlem, duygu ve sevgi birlikte yaşanıyor!., Acı tatlı olaylarla dolu, yirmi yılı Alman ya’da geçmiş yetmiş yıllık bir yaşam... Türkiye’de olduğu kadar Almanya ve Avrupa’da da Fakir Baykurt’u se venler çok. Alçakgönüllü, hoşgörülü' olan, gençleri seven ve onların içinde yazmak isteyenlere arka çıkan Fakir Baykurt 1989’da Almanya’da yazdığı bir şiirinde şöyle diyor: “Benim dile
ğim /Yüz yıldan fazla yaşamak değil / Bir küçük dileğim var halkımdan / Mutlu olduğu o güzel mevsimde / Bir türkü süresi anımsanmak / Onu da pa şa gönlü bilir!” Acı haber tez duyulur
denir. Onu bir daha görmek isteyenler, anımsayanlar o kadar çok ki, ne kadar dır bilinmez. Muzaffer Hanım’m onla ra, Fakir Baykurt'un okuyucularına mesajı şu: “O gülen yüzünü gözümü
zün önüne getireceğiz, bir de kitaplarıy la yaşayacağız. Görmeyenler de böyle
yaşasın.”
“Cumhuriyefe selam”______
Fakir Baykurt’u hastanede ziyareti miz sırasında ilk sözü, “Cumhuri-
vet’teki arkadaşlara selamlarımı söyle, sağolsunlar” diyor. Eşi ekliyor: “Cum- huriyet’le doğdu, gözünü onunla açtı. Cumhuriyet’i çok sever”. Fakir Bay
kurt, doktorlardan, Türk-Yunan dostlu ğunu simgeleyen bir resmi odasına as malarını isteyeceğini söylüyor ve ar dından da Cumhuriyet gazetesi var mı diye soruyor. Kentin merkez istasyo nundaki gazete satıcısından Avrupa’da yayımlanan Cumhuriyet Hafta’yı ala rak istemini yerine getiriyoruz. Eline aldığı gazeteye duygulu gözlerle bakı yor. Sessiz ve içten bir bakış!.. Hiç ko nuşmuyor.. birkaç dakika içinde uyku ya dalıyor. Bir eli yanı başında oturan küçük kızı Sönmez’in avcunun içinde.
Muzaffer Hanım, Fakir Baykurt’la evli olduklan 48 yıl boyunca dolu do lu bir yaşanılan olduğunu belirterek,
“Ben üzüntüyle yaşadım. Ama onu hiç bir şey yıldıramadı, hiç kimseden kork madı. ‘ Sen hiç üzülme, her şeyimi alır
lar ama elimden kalemimi alamazlar. Parmaklanın duruncaya kadar yazaca ğım' derdi. Şu an bile hasta yatağında
uyku arasında seçimde yaptığı konuş maları tekrarlıyor. ‘Kütüphanelerin ka
pısını açık tutun çocuklar okusun’ di
yor. Hastaneyi çok sevdi. Çünkü dok torlar genç. Almanca olan Bir Uzun Yol kitabını da bir Alman hastaya im zalayıp serdi. Belki de böylece son im zasını burada atmış oldu” diyor.
Almanya’da havalar soğudu. Kuzey Ren Westfalya eyaleti parçalı bulutlu. Bugün ara sıra yağmur çiseliyor. Has tane geniş bir alana yayılmış. Çiçekle ri, çam ağaçlan, kuşları bol. Güvercin ler, Fakir Baykurt’un yattığı tek katlı yapının üstünde uçuşuyor. Bir görebil- se barış güvercinlerini ne kadar sevinir. O. kendinden geçmiş. Hem yaşam sa vaşı veriyor, hem de banşı sayıklıyor. Büyük şair Nâzım’ ın şu dizesine vur gun:
,
Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
Allı pullu bir balon gibi verelim oy nasınlar
Oynasınlar türküler söyleyerek yıl dızların arasında
Dünyayı çocuklara verelim
Kocaman bir elma gibi v erelim sıcak bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar Dünyayı çocuklara verelim
Bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
Çocuklar dünyayı alacak elimizden Ölümsüz ağaçlar dikecekler.
Fakir Baykurt Kuzey Ren Westfalya eyaletini severdi. Almanya’nın can da marı, kömür ocaklarının, ağır sanayi nin olduğu yöre. İşçi yöresi, emekçi yöresi. Havası öteki eyaletlere göre kir li, yağışı çok olan bir yöre. Fakir Bay kurt Almanya’da bu yörede yaşamayı seçti. Türkiye kökenliler bu yörede yo ğunlaşmıştı. Onlarla iç içe olmak isti yordu. Oldu da. Gece Vardiyesi’ni, Ba rış Çöreği’ni. Bizim İnce Kızlar’ı, Bir
Uzun Yol’u, DuisburgTreni’ni burada yazdı. Bu yörede Türkiyeli Yazarlar Çalışma Grubu’nu kurdu. Bu gnıpta, Avrupa’da edebiyat alanında etken olan yakın arkadaşlan arasında Kemal Yal
çın. Halit Ünal, Mevlüt Asar, Dilek Asar, Molla Demirel. Ahmet Sefa da
vardı.
Duisburg kentinin fahri hemşerisiy- di. 1990’da bu kentte düzenlenen 60. yaş gününü kutlama toplantısında Anakent Belediye Başkanı Josef
Krings yaptığı konuşmada, “Sizin gibi bir yazarın kentimizde bulunmasından gurur duyuyoruz. Siz ve buradaki Tür kiyeli işçiler bizim sevgili konııklanmız- sınız" diyordu.
Fakir Baykurt’la o günlerde bir söy leşi yapmıştık. Uzunca bir söyleşiydi. Başbaşa duygularımızı paylaştık. Da ha önümüzde nice yıllar var yaşadık ça, günü gelince söyleşiyi gün ışığına
çıkarırız demiştik. İşte şimdi günü gel di. Aradan geçen yıllar konuşmaları eskitemedi.
- 60. yaşma bu ülkede girişini nasıl de ğerlendiriyorsun? Böyle bir günde ne rede olmak isterdin?
- Federal Almanya’da 60 yaşıma gi rişimi düşünmüyorum; 60 yaşıma gi rişimi sevinçle düşünüyorum. Türki ye’de ya da Federal Almanya’da, ayır dı yok. Ama Federal Almanya’da bu kadar uzun kalışım da önemli elbet. Uzayacağı hesapta yoktu, uzadı. Böy le günde ne diyeyim?.. Yani bana arma ğan mı düşünüyorsunuz? Köyümde ol mak isterdim.
- Almam a’va gelişinin nedenleri ney di? .
- 1977’de Duisburg’a geldim, üç ay kaldık ama yetmedi. Dedim ki, ‘Geniş
bir fırsatta yeniden geleyim.’ 1979’da i-
ki, üç yıl kalmak için geldim. 1980’de biliyorsun yeniden askeri darbe oldu. Gitmedim Türkiye’ye. Çünkü 12 Mart 1971 ’de tutuklandım, uzun uzun yargı
landım, sağlığımı riske sokan kötü ko şullar içinde yaşadım. Sonunda tek gün ceza almadım. Yani ne demek bu? Ya tıyorsun içeride. Tabii gerekirse yatar insan. Ama gerekmediği zaman da.
“Ben geldim, alın beni içeri!” demek de
gerekmez. Böyle bir davranışta bulun mak istemedim. Ben asıl buradaki ya şamı görmek, anlamak; işçinin düşün celerini, duygularını kavramak istiyor dum.
- Yazma yönteminden söz edebilir miyiz?
- Elbette, benim yazma yöntemim katılımcılık diye özetlenebilir. Köylü nün yaşamım da öyle yazdım. Düş gü cüne de güvenirim tabii ama yalnız ona yaslanmam. Yazmak istediğim yaşamı elimle tutacak derecede tanımak iste rim. Bugünkü yazarın görevi doğru yazmaktır, doğru bilgi vermektir, doğ ruyu dosdoğru göstermektir. Son
dö---e — - f S —
nemde belgesel kitaplara gösterilen il ginin nedeni budur. Okur doğru bilgi istiyor. Yazar insan gerçeğini doğru görmeli, dosdoğru görmelidir. Bundan dolayı uzaktan baktığım, karşıdan sey rettiğim, elimle yakalamadığım du rumları yazamam, buna cesaret duya- mam.
- Yurtdışında yaşamanın acı yanlan da yok mu?
- Eşini dostunu göremiyorsun. En özlediğin zaman kardeşlerinle, arka daşlarınla, köylülerinle ve komşuların la beraber değilsin. Falan yerdeki arka daşına kalkıp gidemiyorsun. O sana gelemiyor. Bunlar., içinde olmayanlar, dışanda yaşamanın zorluklarını anla mazlar. Tersine bunu bir lüks gibi gö rebilirler. Bundan dolayı da insanı olumsuz yargılayabilirler. Hiç böyle değil. Bir çile, bir özveridir dışarıda yaşamak, birtakım ilkeler adına. Be nim durumumdaki insanlar eğer, hak sız yönetimler başladığında dışardalar- sa, hemen yurda döner giderlerse, bu
nun anlamının ters olacağım düşünü yorum.
- Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor musun?
- Her an düşünüyorum. Hiç aklım dan çıkarmış değilim. Dönmüyorum, çünkü göç kolay değil. Yaşamayanlar yeterince bilmez. Federal Almanya’ya bir bavulla geldim. Oturacak sandal yem, kahvaltı edecek masam yoktu. Telefonlunu bağlattım, elektriğimi, su yumu açtırdım. Buradan git oraya, ora dan gel buraya. Ta milattan önce Sene- cada söylemiş, olmaz bu iş. Türkiye’de haksızlıklarla dolu yönetimin, yerini gerçek demokrasiye bırakarak uzak laştırılmasını, içeriden, dışarıdan el ele vererek sağlayacağız.
- Biraz da şu anki uğraşıların üzerin de durabilir miyiz?
- Öğretmenlik yapıyorum. Yazarlık yaşamımda hep öğretmen olarak çalış
tım. Yazı gelirlerine bağlamadım yaşa mımı. Bundan çekindim. Bağlarsam yazarlığımın zarar göreceği sanısına düştüm. Sonra da ama bu iki meslek yaşamıma öyle girdi, birleşti. İkisini de halkın uyandınlması amacına yö nelttim. Yazarlığımı sürdürüyorum. Buraya geleli yedi sekiz kitap yazdım. Elimden geldiğinde bunların çoğunu Türkiye’de yayımladım. Yayına hazır kitaplarım var.
- Çalışmaların Almanca sorun olu yor mu?
- Türkiye’den benimle birlikte ge lenler içerisinde en iyi Almanca öğre nen insanım. Ama ne yazık ki, tam öğ renemedim. Zaman zaman konuşmala rı Almanca yapmak gerekiyor. Her şe yi fanı anlatamıyorum. Zaten Alman ca ile de yazamıyorum. Almanca gibi büyük ve güzel bir dili öğrenmek için biraz erken başlamak gerekiyor. Elli sinden sonra zor oluyor.
- Almanya’daki Türkiye kökenli, özellikle ikinci kuşak arasından çıkan yazarlarımıza, sanatçılarımıza destek veriyorsun, yardım isteyenleri geri çe virmiyorsun, önsöz, sonsöz yazıyorsun. Bu alandaki gelişmeleri nasıl değerlen diriyorsun?
Pek çok değerli kitap
güme gidiyor
- Almanya’da çok kitap çıkmaya baş ladı. Bu iyi bir şey. Çok olmazsa nite lik olmaz. Nitelik nicelikten çıkar. Tür kiye’nin Türkiye işçi sınıfının ulusla rarası seslere, kalemlere gereksinimi var. Bu alandaki çabaların desteklen mesi gerek. Almanya’da yazarlar Tür kiye’den görülmediğine göre buradaki boşluğu kimler dolduracak? Ben, ken di aralanndan eleştirmenlerin çıkması nı salık veriyorum. Ama bu uzun erim li bir iş. Acaba bir kitap, bir şiir kim bi lir kaç gecede yazıldı? Ne büyük düş ler koydu yazar dizelerin altına? Kim se ses vermiyor, kör kuyuya atılan taş! Vicdanıma dokunuyor. Bunlara hiç de ğilse birer yazı yazmak, haber vermek istiyorum. Ama eleştirmen değilim, vaktim de yetmiyor. Bir de piyasa ger çeği var. Tanınmamış yazara yer yok. Yıldız yazar olacaksın. Yayımcı stara para yatırıyor. Yayın dünyası kapitalist kurallara göre işliyor şimdi. Bu alanda hakça işlerlikten çok ticaretin kuralla rı egemen. Bu durumda pek çok değer li kitap güme gidiyor.
Her yazar, her şair kendini değerli sayma hakkına sahip. En azından oku yucusunun önüne gidip boyunun ölçü sünü alıncaya kadar. Onun için her yo la başvuruyor. Önsöz, sonsöz istiyor. Biz yapmadık. Eskiden böyle yöntem ler yoktu. Geliyorlar, istiyorlar. Bunu haksız bulmuyorum. Çok insan yazı yor, az olanak var. Bu yüzden destek oluyorum.
Bu önsözlerde hep övdüğümü, eleş tirmediğimi söylüyorlar. Övmek de eleştiridir, eğer övülecek yanı varsa. Ele aldığım yapıtın olumluluklarını gösteriyorum. Eleştirmen olmadığım için olumsuzluklarıyla uğraşmıyorum. Önsöz yaz diye gelmiş genç arkadaşı mı, okurlar önünde mahcup edemem. Ben de önceki yazarlardan destek gör düm.
- Türkiye’deki okuyucularına neler söylemek istersin?
- Altı çizili büyük bir teşekkürdür. Bu dünyanın yollarında çok yoksul ko şullarda yürümeye başladım. 1929 Buı - dur-Akçaköy doğumluyum. Yazar ol mak aklımdan geçmezdi. Köy Enstitü lerinde okudum, olanak buldum. Ens titüler bizleri geliştirdi, iyi öğretmenler yaptı. İyi yazarlar olmamıza ortam hazırladı. Köy Enstitüleri olmasaydı ol mazdık. Köy Enstitülerini bağrından çıkaran halkımıza teşekkür ediyorum.
Ünlü yazar Fakir Baykurt, yakalandığı pankreas kanserine 6 E ylül’den bu yana direniyor.
Direnişi tükenm ek üzere. A rtık ona ne doktorlar derm an olabüiyor, ne de üaç kâr ediyor.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi