• Sonuç bulunamadı

[Pierre Loti hakkında çeşitli gazetelerde çıkmış yazılar]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Pierre Loti hakkında çeşitli gazetelerde çıkmış yazılar]"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

izin ç; ine iştiı lâk ne >henf ■no, p/g 1er, be i iidycf j o m u í lu Aja ser\ onuşmg karışık j mşma >ün akil pzigdeè ı a h e r le r i blilerü ası -j] ' inder 1 <aypzi| o s e r i H kimi .1 konsê p lâ k i m kofl '» vruf gece , i ca hal orkêg Par! i knnsâ}| rler ın - 18 y a y a k on fe 0,50 ı> için ' e r e t y* ndekili iy a Nıi '■akırköi cadden iı n ü H« e n i k t e ! Cemï h (Rrdv H), Şeh indekilel H ıza ), i e (îs cukullii 1 erkez)*! a e (Ta k ö y , ve (Mehri . y ü n d e ‘ nder), J

sekkü

-

17

*e Lotinin fikirleri

1 - 18,0 por hâf 1 >r, h a | r. - 20.3Ş alık eğl| büyük;' 23,151 i n i l e r v | •kak,’

lerin asilidir. Y ap m a olm ıyan,

* olmıyan bu p ek yü k sek a sa let

ıa, tabiatin hediyesidir»

a t i li d i r . Y a p- r if i b u l u n m t - t k a t a l e t o n a , tid ir. S a d e l i k i ç i n - ûnet i ç i n d e b e l â- d u rg u n lu k i ç i n d e iiy e ti v e ... p ı r ı l - İlpjufc k i b a r b i r h a - I y e g â n e m e v c u d rk , h ü ly a v e e f t a - T ü rh , o r e n g â - dü r, d i l i d i r , t f i - ı h a k ik a tid ir .n n a k iç in t a r i - ı g e r e k tir . H a k s ı z I p tlp a y e i f t i r a l a r ö - ı va k u r h a h f t, p ü p - h a k ik a t i ep - d ik le r in i d ü ş i i n - İM k ü rle re a c ı d ı k - r a til a c t y i f , o z e - b e liğ b ir c e v a b P ierre L o ti

ti kimdir?

Bahriye üniformasile Piyer Loti

ve imzası

iutfun vladlaı nsume bu ince ruhlu î «ünlerde Türkün sa- Tüikler, onun îoman- lannın hakikatini bu- bij yurdun güzellikleri­ ni jirini sezerek P iyer

Fakat büyük Fran- Balkan Harbinde- gür hakkım müdafaaya koş- gği&eUu oldular. O , iği vakit, bütün yüreklerinde kaynı- ortaya dökmüşler Loti» hakkmdaki ardı. O tarihte he- jnuhatıir olan Fal ıh : «Bence Türk tarihi aziz Trakyanın ikin- layacaktır, Y eni Zoîaıını insaniyet tarihi İ4t Bu hükmün kıymeti, o 1 ürk münevverle - olduklarım pek etmesindedir,

i kadar tamimi? ve bu ka- Loti, Rochcfortludur, «ilenin çocuğudur, asıl adı -Louis addur. Hayata bahri­ l i ® , Japonyada, Sena­ mda dolaştı, birkaç ke-

Bu seyahatler onda ;'Kî sevgi husule getirdi ve sevginin ilhamlarile ya- 8nr Sipahinin Romanı, Turquie Agonisante’ı Au Maroc, Ver îspa- tomanlan da şark

ha-verleri tarafından hakkım da y a zıla n o lûtufkâr ve dilfirib fikirlerin tercümesini dün alabildim . L ü tfen söyleyin iz ki aziz T ürk iyem ize ruhumla, bedenim le sacİı- kım ve hakaretlere, tehdidlere rağmen Türklerin ruhundaki asaleti, ulviyeti da­ ha ziyad e tanıtm aya çalışacağım .»

L oti, 1891 de Fransa A k ad em isin e girdi, sanatkârlığının son m ükâfatını gö­ rerek Ölmezler arasına karıştı. D ü n y a - dan göçüşü 1 9 2 8 dedir ve H e n d e y d e vu­ kua gelmiştir.

F ransız m ünekkidleri onun kuvvetli bir üslûbcu olm adığını, fakat m ükem m el bir impressioniste ve hayret uyandırıcı bir P a y sa g iste olduğunu söylerler. D oğrusu budur. L oti, insanların ruhunu, m izacını teşrihle uğraşm ada tabiati tasvir etti, ü s ­ lûbu da bu sebeble tabiat gibi' yer yer yükselir, alçalır. B a za n dağlara, b azan kırlara benzer. B ununla beraber o üslûb, gene tabiat gibi, güzeldir, kapıcıdır. T ü rk lü ğü alâkadar eden taraf, eserlerin­ den ziy a d e, m uhtelif vesilelerle lehim izde hareket etmesidir! B ütün A vru p an m T ü rk lüğe kir bulaştırm ak v e :T ü r k lü ğ ü n hak­ larını çiğnem ek istediği bir sırada L otinin asil bir durum a1 •''utulur dostluklar­

dan değildir. X

s

M. T. T. i

--- * ■ - * - P i 'r r

«seri olan A ziyadeyi

«Keserini -ki Prime Jeu-

hir yaşında iken yazdı.

H uında geçen kırk iki

bir inhitat eseri göster-

hep dine kaldı,

iye ve Türkler hak­ li ve heyecanlı yazıları

'lerinin, yukarıda üzerine de

(2)

- r r _ 4 ö i i & ) S'

Ç L .

■ R A T I O N N® 3*79 — 169

les musulmans et les autres communautés religieuses d ’Andrinople. Parmi des généraux, des officiers de tout grade, le grand rabbin des juifs était attablé entre deux bxljas à turban; ailleurs, le métropolite grec causait en souriant avec i>on voisin de gauche, le chef des der­ viches. Ilélas ! sur cette joie de la délivrance qui les unissait tous, pesait l ’angoisse des lendemains. L ’Europe, l ’Europe, que ferait-elle? qu’exi­ gerait-elle? On avait confiance pourtant, confiance en les cœurs fran­ çais, en les cœurs anglais, et peut-être, malgré tout, en les cœurs russes. A la fin du repas, la belle voix d ’un muezzin emplit le palais. P ar les fenêtres ouvertes on voyait resplendir la pleine lune et monter dans le ciel les flèches aiguës des minarets illuminés en féerie pour le ramazan.

C’était l ’heure de la prière du soir, et je me rendis avec le vali et sa suite à la mosquée merveilleuse de Sélim, où déjà des milliers d ’hommes se prosternaient. Et, ce soir-là, les liodjas chantèrent comme en délire. Leurs belles voix claires semblaient planer vers le haut de la coupole sonore, tandis que les innombrables voix assourdies et graves des fidèles agenouillés accompagnaient comme un grondement souterrain. Jamais dans aucune mosquée je n ’avais entendu pareille exaltation de prière, prière d ’actions de grâces en même temps que de supplication et de terreur. Hélas! dans quelques jours, si l ’Europe ramène ici les Bul­ gares, que seront devenus tous ces hommes qui implorent, que seront devenues ces belles mosquées que les croyants emplissent de leurs psal­ modies ardentes? Après ce que les barbares ont fait une première fois et n ’ont pas eu le temps d ’achever, on devine ce que sera leur retour, quand ils auront en plus la rage folle d ’avoir été chassés.

L ’heure est infiniment grave... E t cependant j ’espère encore. L ’inqua­ lifiable crime de livrer ces beaux sanctuaires aux destructeurs sans merci, surtout de condamner cette population à la torture et à l ’horrible mort, l ’Europe avertie hésitera à le commettre, ne fût-ce que pour ne pas creuser entre le monde chrétien et le monde musulman un abîme de haine.

Je disais que les Turcs espéraient même en les cœurs russes. Eh bien, moi aussi. Je crois que les Russes s ’égarent, qu ’ils sont abusés, qu’ils ne savent pas. Quand ils sauront toute la monstrueuse vérité, ils comprendront que se solidariser avec ce petit peuple fourbe et féroce, opprobre de la grande famille slave, ce serait maculer leur histoire d ’une indélébile souillure.

Pie r r e Lo t i, de l'Académie française.

P.-S. — On reproche aux Turcs de s ’avancer au delà des limites qu’ils s ’étaient fixées eux-mêmes. J ’en ai parlé à leurs officiers qui m’ont dit : « Mais nous ne voulons pas nous y établir. Seulement quand des femmes affolées, tant grecques que musulmanes, viennent nous crier: « Tuez-nous ou délivrez-nous des Bulgares! » comment ne pas venir à leur secours? » Sait-on en Europe q u ’à Dédéagatch, une ville que la diplomatie concède à Ferdinand de Cobourg, les Turcs et les Orees ont fait serment d ’émigrer ensemble en Asie avant l ’arrivée des Bulgares, et qu’ils préparent des radeaux pour leur fuite? E t enfin je viens de recevoir d ’une petite ville de Thrace une dépêche ainsi conçue: « Vous supplions de faire tout au monde pour que nous ne tombions

pas aux mains des monstres bulgares. — Sig- Une centaine de

Grecs. »

(3)

M

ösyö - Dö Lesteri - Maliye Njmrı idi. Fransa Başve­ kili ona telefon etti. «Piyer Loti irtihal etti. Millimsi bir cenaze alayı yapmak istiyoruz. Bunun için siz bize ne kadar par<ı ve­ rebilirsiniz?» dedi. Nazır der­ hal maiyetine emir verdi’ O za­ mana göre ehemmiyeti ve hük­ mü olan yirmi bin frank kadar bir parayı nereden verebiliriz? diye aradılar. Bulabilirsen bul!! Koca Fransa Maliye Nezareti bu parayı bulamadı.

Mösyö Dö Lestri bu defa biz­ zat meşgul olmağa başladı. Vi­ lâyet defterdarlarma m üracaat etti. Bundan da bir netice çık-1 madı. En nihayet Vergi umum müdürünü yanma çağırttı; o- na da bu parayı arattırdı. Ak­ şama kadar uğraştılar, m uha­ bereler ettiler, güç hal ile şu neticeyi elde ettiler. (Tulon) da resmen satılığa çıkarılmış u- mumi bir hane varmış ve ne olsa bu paraya, yani yirmi bin franga satılırmış. Hemen icabı­ nın İcrası emrini verdiler ve

selefen yirmi bin frangı da

Başvekilin emrine amade eyle­ diler. Bu çalışmalar sayesinde para bulundu ve millî cenaze masrafı temin edildi; merasimi

mahsusasiyle de (Piyer Loti)

kendi hanesinde gömüldü (va-Bu haber Pariste yayıldığı zaman hayli hayreti mucib ol­ muştu. Ve (Baloyu Şeytan ida­ re ediyor) adlı bir kitap neşre­ dilmişti (Jorj Anketil) adlı bir müellif tarafından.

Bu kitap, bu hikâyeden gayrı daha birçok mesele ile de meş­ gul oluyordu. Ve Üçüncü Fran­

sa Cumhuriyetindeki âdetleri,

cemiyetleri, siyaseti ve siyaset­ çileri ve h attâ iktisadiyatı ten- kid ediyordu; (aklımda kaldığı­ na göre bu eser yirmişer bin nüshadan dört defa basıldı). Mükemmel bir kitaptı. Arzet- tim ya, dört defa basıldı, ka­ pıştılar ve kapıştıktı ben Pa­ riste ike"

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Şair aşağıdaki beyitte ise gönül ehlinin Allah’ın veli kullarına ikramı olan kerâmeti bir sır olarak telâkki ettiklerinden bunu orataya saçmayacaklarını

Kırk üç metre uzunluğunda ve takriben yirmi üç metre yüksek­ liğinde olan bu kalıntıların imparatorla oğulları­ nın heykellerinin kaide kısmını teşkil

Amacım para kazanmaktan çok iyi ve kalıcı ça­ lışmalar yapabilmek.” Hemen ardından ekliyor, “En çok istediğim şeylerden biri de Atıf Yılmaz’ın yönettiği bir

Aretha Franklin, Bee Gees, Phil Collins, Bette Midler, Jewel, Willie Nelson gibi devlere besteler veren,?.

S İV A S , — Mustafa Kemal Paşa'nın Am asya ya hareketinden kı­ sa zaman sonra birden gizli faaliyetlerini arttıran Hürriyet İtilâfçılar, önceki gece,

Konya Büyükşehir Belediyesi, Konya İl Kültür Müdürlüğü ve Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün yapmış olduğu etkin işbirliği sayesinde kütüphanelere her

Ondan hususî ders alanlar da vardı. Bu gençlerden bazıları, günün birinde eve girer girmez ne görsünler? Sofada camekanııı buzlu cam ian, tavana kadar

Mşıseı arşivlerde ıstanouı ueııegı Taha