• Sonuç bulunamadı

Psoriasis vulgariste osteopontin düzeyi ve oksidatif stres ile İlişkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Psoriasis vulgariste osteopontin düzeyi ve oksidatif stres ile İlişkisi"

Copied!
64
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

T.C.

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ

TIP FAKÜLTESİ

DERİ VE ZÜHREVÎ HASTALIKLAR

ANABİLİM DALI

Tez Yöneticisi

Prof. Dr. Süleyman PİŞKİN

PSORİASİS VULGARİSTE OSTEOPONTİN DÜZEYİ

VE OKSİDATİF STRES İLE İLİŞKİSİ

(Uzmanlık Tezi)

Dr. Cem KILINÇ

(2)

2

TEŞEKKÜR

Uzmanlık eğitimim süresince bilgi ve becerilerimin gelişmesinde büyük katkıları bulunan, tez çalışmamda her türlü yardım ve desteği sağlayan kıymetli hocam Sayın Prof. Dr. Süleyman PİŞKİN’e teşekkür ve saygılarımı sunarım.

Bu süre içerisinde tecrübe ve bilgileri ile yetişmemde emeği geçen Sayın Öğr. Gör. Dr. Sezin FIÇICIOĞLU’na, Anabilim Dalımızın eski öğretim üyesi, hocam Sayın Yrd. Doç. Dr. Selma KORKMAZ’a ve sevgili asistan arkadaşlarıma desteklerinden dolayı teşekkürü borç bilirim.

Manevî destekleriyle yanımda olan sevgili ailem ve müstakbel eşim, nişanlım Rezzan ATEŞ’e teşekkür ederim.

(3)

3

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ VE AMAÇ

... 1

GENEL BİLGİLER

... 3 PSORİASİS VULGARİS ... 3 OSTEOPONTİN ... 15 OKSİDATİF STRES ... 16

GEREÇ VE YÖNTEMLER

... 18

BULGULAR

... 21

TARTIŞMA

... 36

SONUÇLAR

... 41

ÖZET

... 42

SUMMARY

... 44

KAYNAKLAR

... 46

EKLER

(4)

4

SİMGE VE KISALTMALAR

HLA : Human Leukocyte Antigen (İnsan lökosit antijeni) IL : İnterlökin

IFN-γ : İnterferon-gama

OSI : Oxidative Stress Index (Oksidatif stres indeksi) OPN : Osteopontin

PASI : Psoriasis Area Severity Index (Psoriasis alan şiddet indeksi) sOPN : Secreted Osteopontin (Sekrete edilen osteopontin)

TAS : Total Antioksidan Status

Th : T-helper lenfosit (Yardımcı T hücresi) TOS : Total Oksidan Status

(5)

1

GİRİŞ VE AMAÇ

Psoriasis, etyolojisi kesin olarak bilinmeyen, kronik seyirli, enflamatuar, hiperproliferatif bir deri hastalığıdır (1). Klinik olarak keskin sınırlı, eritemli, sedefimsi beyaz papül ve plaklarla karakterizedir. En sık görülen psoriasis vulgaris tipinde lezyonların predileksiyon alanı saçlı deri, diz, dirsek, sakral bölge ve ekstremitelerin eksantör yüzleridir (2).

Psoriasisin etyolojisinde, genetik faktörler ve çevresel etmenlerin karmaşık etkileşimi sorumlu tutulmuştur (3). Hastaların yaklaşık %30’unda aile öyküsü olması, monozigotların birinde görüldüğü takdirde diğerinde de çok yüksek oranda görülmesi kalıtımın rolünü göstermektedir. Genetik zeminde, sadece bir genin değil birçok genin sorumlu olduğu düşünülmektedir. Bunun dışında, psoriasisin ortaya çıkışında enfeksiyonlar, fiziksel travmalar, ilaçlar, metabolik değişiklikler, mevsim değişiklikleri, ruhsal travmalar, beslenme ve sigara kullanımı tetikleyici rol oynayabilir. Psoriasisi tetikleyen faktör ne olursa olsun, son yıllardaki görüş T hücrelerinin hastalık oluşumunda kilit öneme sahip olduğu yönündedir (4).

Hastalığın, otoimmun süreçlerde görev alan T hücreleri ve ilişkili sitokinlerin etkisiyle başladığı düşünülmektedir. T-helper lenfositlerin (Th), antijen sunan hücrelerce uyarılmasıyla; interlökin-17 (IL-17) üreten Th17 ve interferon-gama (IFN-γ) salgılayan Th1 hücrelerine diferansiye oluşu, psoriasis immunpatogenezinde geçmektedir. Osteopontin (OPN) adı verilen glikoproteinin, Th1/Th17 yolağı üzerinden sitokin üretimini uyararak psoriasis patogenezine dâhil olduğu düşünülmektedir (5).

(6)

2

Osteopontinin, psoriasis vulgaris ile ilişkisini gösteren az sayıda çalışma vardır; bu çalışmalarda, psoriasis hastalarında osteopontin serum düzeyinin kontrol gruplarına göre yüksek olduğu bildirilmiştir (5-8).

Oksidatif stres ve serbest radikal oluşumunun artması, psoriasis patogenezi ile ilişkili bulunmuştur. Dermal fibroblastlarda artmış süperoksit anyon salınımının, psoriasisin enflamatuar mekanizmalarında önemli bir yer aldığı düşünülmektedir. Psoriasiste, oksidatif stres radikallerinin arttığını; antioksidan markırların ise azaldığını gösteren çalışmalar bulunmaktadır (9,10).

Araştırmamıza, 61 psoriasis vulgaris hastası ile 62 kişilik kontrol grubu dâhil edildi. Psoriasis vulgaris patogenezinde yer aldığı düşünülen OPN’nin, hastalıktaki rolünün anlaşılmasına ve hastalık şiddeti ile olan ilişkisinin ortaya konmasına katkı sağlamak amacıyla, psoriasis hastalarında serum OPN düzeyi ile Psoriasis Alan Şiddet İndeksi (PASI) ilişkisine bakıldı. Ayrıca çalışmamızda, psoriasisde, patogenezde adı geçen oksidatif stres ile OPN ilişkisini değerlendirmek için serum Total Oksidan Status (TOS) ve Total Antioksidan Status (TAS) düzeyleri ölçülerek, psoriasisin etyopatogenezinin daha aydınlatılması hedeflendi.

(7)

3

GENEL BİLGİLER

PSORİASİS VULGARİS

Psoriasis vulgaris, eritemli, skuamlı, sınırları keskin, simetrik plaklarla karakterize, kronik ve tekrarlayıcı, tırnakları ve eklemleri de tutabilen yaygın bir hastalıktır (11). Skuamların parlak görünümünden dolayı, halk arasında sedef hastalığı olarak bilinir (4).

Tarihçe

Psoriasis ile ilgili ilk bilgiler antik çağa kadar uzanmaktadır. Yunancada “psora” kepekli, kaşıntılı deri hastalıklarını tanımlamak için kullanılmıştır. Hastalıkla ilgili tarihte ilk tanımlamaları, Hipokrat (MÖ 416-377) ve Celsus (MÖ 25-MS 45) yapmışlardır. Robert Willan 1798’de hastalığın tipik özelliklerini tarifleyip, lepradan farklı bir hastalık olduğunu belirtmiştir. Psoriasisin günümüzde kullanılan tanımını, ilk kez 1841’de Ferdinand Hebra yapmıştır (2).

Epidemiyoloji

Dermatoloji polikliniklerine başvuran hastaların %6,8’i psoriasis hastası olmasına rağmen epidemiyoloji ile ilgili veriler sınırlıdır. Psoriasis sıklığı, coğrafi bölgelere ve etnik faktörlere bağlı olarak değişebilmektedir. Birçok yayına göre prevelansı; dünya genelinde %2, ülkemizde ise %1,3 civarındadır (2). Yüz yirmi beş milyondan fazla insanı etkilediği tahmin edilen psoriasis, Asya’da %0,5 prevelansına kadar düşebilmekte; Norveç’te %4,82’ye, Fransa’da %5,2’ye kadar çıkabilmektedir (12). Genel kabul, beyaz ırkta daha sık; siyahî ırk, Eskimolar, Kızılderililer ve Japonlarda daha az oranda görüldüğü yönündedir (4,13).

(8)

4

Ortalama başlangıç yaşı 15-40 arası olmakla beraber psoriasis her yaşta ortaya çıkabilmektedir (14). Hastalığın 20’li ve 50’li yaşların sonlarında iki kez pik değerine ulaştığı görülmüştür. Kadın ve erkeği eşit oranda tuttuğu kabul edilir (4,15).

Ülkeler arası ailesel psoriasis oranlarının benzer olmaması, psoriasis yatkınlık genlerinin, etnik yapılara göre farklı oranlarda nesillere aktarıldığını gösterir. Popülasyon ve ikiz çalışmalarında, psoriasisin ailesel geçiş oranının yüksek olduğu gösterilmiştir (2,16). Psoriasis hastalarının üçte birinde aile öyküsü vardır; bu öykünün olmadığı çocuklarda psoriasis gelişme riski %1-2’dir. Ebeveynlerden birinde psoriasis varsa; çocukta psoriasis görülme riski %20-30, ikisinde de varsa %50-70 kadardır. Çift yumurta ikizlerinden birinde psoriasis varsa diğerinde psoriasis gelişme olasılığı %20, tek yumurta ikizlerinde %55’tir (2,17).

Etyoloji

Etyolojisi henüz tam olarak netliğe kavuşturulamamışsa da genetik, immunolojik, fiziksel ve psikolojik travmalar, biyokimyasal değişiklikler, çevresel faktörler, enfeksiyonlar, ilaçlar, sigara, alkol başta olmak üzere birçok faktör, psoriasis etyolojisinde ve hastalığın tetiklenmesinde suçlanmıştır (18).

Psoriasisin genetik geçiş şekli tam anlamıyla bilinmemektedir. Monogenik kalıtımdan ziyade poligenik kalıtım üzerinde durulmaktadır (14). Genetik faktörlerin, klinik belirtilere, hastalık şiddetine, tipine ve başlangıç yaşına katkısı olabilir (9). Gen analizlerinde, psoriasis ile ilişkili en az dokuz psoriasis yatkınlık geni (PSORS) tespit edilmiştir (19). Psoriasis yatkınlık genlerinin bulunduğu lokusların bazıları immünite, enflamasyon ve birçok başka hastalığın şiddeti ile ilgiliyken, bazıları yalnızca psoriasise özgüdür. Başta human leukocyte antigen (HLA)-Cw6 olmak üzere HLA-B13, HLA-B17, HLA-B37, HLA-B57, HLA-DR7 ve HLA-BW57 psoriasis ile ilgili majör doku uygunluk antijenleridir (4,16).

Henseler ve Christophers, 1985 yılında, psoriasisi, genetik temeli güçlü ve yüksek HLA ilişkili, 40 yaş öncesi başlangıçlı ve daha şiddetli seyreden tip 1 psoriasis; 40 yaş sonrası başlangıçlı, daha düşük ailesel öykülü olan tip 2 psoriasis olarak iki tipe ayırmışlardır (20). HLA-Cw6 doku grubunu taşıyan insanların psoriasis olma riski 10 kat daha fazladır; tip 1 psoriasiste %85, tip 2 psoriasiste %15 HLA-Cw6 pozitifliği görülmektedir (21). PSORS1 lokusu, psoriasis riskinin belirleyen en önemli lokus olup, HLA-Cw6 ile ilişkili şekilde 6p21.3 kromozomunda; PSORS2 ise 17q25 kromozomunda bulunmaktadır; hastalığa genetik katkıları sırasıyla %30-50, %20 civarındadır (9,16).

(9)

5

Bazı çalışmalarda, özellikle ilk psoriasis atağı öncesi majör bir stres tespit edilmiştir. Psoriasiste ruhsal faktörlerin etkisi, değişik çalışmalarda %40-100 oranında bulunmuştur (22). Enfeksiyonların, %45 oranında psoriasis hastalarının şikâyetlerini provoke ettiği gözlenmiştir. Streptokoklar, sıklıkla da farenjit sonrası en çok suçlanan enfektif ajanlardır (12). Ayrıca insan bağışıklık yetmezlik virüsü (HIV) enfeksiyonları, human papilloma virus enfeksiyonları, Malassezia enfeksiyonları tetikleyici ve ilişkili tutulan diğer enfeksiyöz etkenler arasındadır (9).

Psoriasisin tetiklenmesinde sigara içimi de suçlanmaktadır. Kayıran ve ark.’nın (23) yaptığı çalışmada sigara kullanımının psoriasis şiddetini arttırdığı tespit edilmiştir. Yüksek miktarda alkol alımı ile de benzer ilişki saptanmıştır (12).

Lityum, beta adrenerjik reseptör blokerleri, anjiotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri, antimalaryal ilaçlar, non-steroid antienflamatuar ilaçlar, tetrasiklinler ve interferon (IFN)’lar psoriasisi indüklediği bilinen ilaçlardandır. İlaçlar, ilk manifest döküntüye neden olabileceği gibi; daha önce psoriasis atağı geçirenlerde atağın tekrarına veya mevcut döküntülerin alevlenmesine de yol açabilir. (24).

Obezitenin, psoriasis hastası olma riskini ve hastalık şiddetini arttırdığı tespit edilmiştir (25). Düşük diyetli gıdaların, psoriasisi önleyebileceği ve tedavide etkili olabileceği düşünülmektedir (26,27).

Normal deride, travmaya bağlı psoriatik lezyonlar oluşmasına Köbner Fenomeni veya izomorfik yanıt adı verilmektedir. Psoriasiste görülmekle birlikte spesifik değildir. Fiziksel, enflamatuar, cerrahi, kimyasal veya termal travmalar psoriasisi başlatabilir veya alevlendirebilir (28). Travmadan yaklaşık iki-altı hafta sonra deri lezyonu görülür (12).

İklim değişiklikleri, hipokalsemi, gebelik ve kardiyovasküler hastalıklar da psoriasisin ortaya çıkışını kolaylaştıran etmenler olabilir (9,14).

Patogenez

Psoriasis patogenezinde immun sistem aktivasyonu, keratinosit hiperproliferasyonu ve vasküler-endotelyal aktivasyon sorumlu tutulmaktadır. Patogenezde T hücrelerinin majör rol üstlendiği düşünülmekle birlikte, günümüzde, psoriasisin tek bir hücre grubundan ziyade birçok hücre grubunun kompleks ilişkileri sonucu ortaya çıktığı görüşü hâkimdir. T lenfositlerin, dendritik hücrelerin, makrofajların, mast hücrelerinin, nötrofillerin ve keratinositlerin bu ilişkide önemli rolleri olduğu düşünülmektedir (16).

(10)

6

Psoriatik derideki erken dönem T lenfosit infiltrasyonu, allogenik kemik iliği transplantasyonu sonrası psoriasiste düzelme ve psoriasisli donör kaynaklı alıcıda psoriasis geliştiğinin bildirilmesi; psoriasis patogenezinde T lenfositlerin rolünü göstermektedir. Psoriasisin T lenfositlerin supresyonuna yol açan tedavilere iyi yanıt vermesi, IFN enjeksiyonları ve HIV enfeksiyonlarının hastalık seyrinde ataklara neden olması veya seyri kötüleştirmesi de bu ilişkiyi desteklemektedir (29). Psoriasis, Th1 hücrelerinin aracılık ettiği bir hastalık olarak kabul edilmiştir; son çalışmalar, IL-23/Th17 hücre aksının patogenezde çok önemli yeri olduğunu göstermiştir (30).

Olgunlaşmamış dendritik hücreler olan Langerhans hücreleri, epidermiste henüz tespit edilememiş bir uyaran sonucu antijenleri işleyip lenf nodlarına göç ederler. Hücreler arası iletişim ultraviyole, bakteri, kimyasal ve diğer irritan faktörlerle olabilir. Lenf nodlarına göçten sonra, dendritik hücreler, bu antijenik bilgiyi naif cell surface associated glycoproteins of D4 (CD4) T lenfositlere ve CD8 T lenfositlere sunarlar. Dendritik hücreler, bu yoldaki kritik rolü ile immunpatogenezde önemli olup, immun yanıtın gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini, gerçekleşirse hangi yönde gerçekleşeceğini belirler. T lenfositlerine antijen sunumu sonrası T hücre klonal proliferasyonu başlar. Efektör ve hafıza T hücreleri, lenf nodlarından dolaşıma, enflame deriye ve dermal damarlara geçer. Uyarılan T lenfositler ve diğer hücre popülasyonları, şiddeti artan enflamasyonla nötrofil, keratinosit, monosit ve mast hücreleri üzerinden kemotaktik ve kompleman aktivasyonunu sağlar. Ayrıca, büyüme faktörü sentezini artıran sitokinlerin salınımına da yol açar (9,16,31,32).

Hastalığın patogenezinde kilit nokta, antijen sunan hücrelerin uyarısıyla Th hücrelerinin Th1, Th17 ve Th22’ye diferansiyasyonu olarak görülmektedir (5,11,33). IFN-γ, tümör nekrozis faktör-alfa (TNF-α) gibi tip 1 sitokin olan IL-1, IL-6, IL-8, IL-12 gibi sitokinler ve kemokinlerin dışında IL-18, IL-20 gibi çok sayıda sitokinin, Th hücre diferansiyasyonunda ve diferansiye olduktan sonraki patogenetik süreçte önemli rolleri vardır. Bunun aksine IL-10, transforming growth factor-beta (TGF-β) gibi sitokinler, regulatuar T lenfositlerden salınır; diferansiye olmuş Th lenfositleri inhibe edebilir (17). Psoriasiste, regulatuar T hücre aktivite defekti sonucu bu inhibisyonun kalkması da patogenezle ilintili olabilmektedir (34).

İnterferon-γ, Th1 aracılıklı immun cevabın gelişmesinde esas rolü üstlenmektedir. IFN-γ’nın psoriasiste yükseldiği ve bu yükselmenin hastalık şiddeti ile ilişkili olduğunu gösterir kanıtlar mevcuttur. Keratinosit proliferasyonunu ve dermal infiltrasyonu stimüle eden TNF-α ise, psoriasiste Th1 yolağıyla sitokin kaskadını düzenleyen ana sitokindir; IL-17 ile de

(11)

7

sinerjistik etkiye sahiptir (31,35,36). Dendritik hücreler, nötrofiller, mast hücreleri, natural killer ve makrofajlardan salınan IL-23, naif Th uyarımı sonucu Th17 hücrelerini aktive ederek proliferasyonuna ve Th17 hücrelerinden IL-17 ile IL-22 salınımına neden olurlar. Bu sitokinler de keratinosit proliferasyonuna ve dermal enflamasyona yol açarlar. IL23/Th17 yolağı psoriasis patogenezinde çok önemlidir. Psoriasis lezyon bölgelerinde IL-23 ekspresyonu artmış olup etanersept, alfasept gibi başarılı tedaviler sonrası bu ekspresyon geriye dönebilmektedir. Bununla beraber anti IL-12/IL-23 ve anti IL-23 ajanları, yüksek terapötik etkinliğe sahip ajanlardır. Th22 lenfositleri de son zamanlarda psoriasis patogenezinde yeri olduğu saptanan önemli hücrelerdir. Th22 lenfositleri, IL-23 uyarısını aldıktan sonra ürettikleri IL-22 ile keratinosit proliferasyonu ve migrasyonunu arttırır, diferansiyasyonunu ise azaltırlar. IL-22, Th17 hücrelerinden de salınmaktadır ve IL-17 ile sinerjistik etkisiyle keratinositlerde antimikrobiyal peptid salınımını indüklemektedir. IL-17 ve IL-22 psoriasiste hem deride hem de serumda normalden fazla üretilmektedir. (12,15,16,32-36).

Nöropeptidlerin, psoriasis patogenezinde önemli olduğu, deriden salınan nöropeptidlerin, psoriasisi tetikleyen lokal enflamatuar yanıta yol açtığı düşünülmektedir. Karakuş ve ark.’nın (37) yaptığı bir çalışma nöropeptidlerin psoriasis patogenezinde primer rol oynamasa da etkili olabileceğini düşündürmüştür.

Psoriasisli deride proliferasyon hızı yaklaşık iki katına çıkmıştır. Normal bir deride germinatif tabakada %60-70 hücre büyüme fazındayken, psoriasisli deride %100’e yakındır. Psoriasiste hiperplastik ve hiperkeratotik görünümün nedeni, kök hücre sayısının artmasıyla apopitozun azalmasıdır (16).

Psoriasisli hastaların deri kapillerinde endotelyal yarık artışı görülmektedir; bu artış lezyonlu bölgelerde daha fazladır. İnterselüler adezyon molekülü ve E-selektin, endotel hücrelerinde, enflamatuar hücrelerinin adezyonunda rol oynayıp psoriasis patogenezinde yer almaktadır. Güçlü bir mitojenik etkisi olan vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF)’nin de endotel hücrelerinin proliferasyonunda ve psoriasis patogenezinde yeri vardır. Bunların dışında putresin, spermidin gibi polimerler ve araşidonik asit, lezyonlu deride artmış olup patogenezde geçen etkenler arasındadır (16).

Endojen ve eksojen nedenlerle oluşan oksidatif stres radikallerinin, Th1 ve Th17 hücrelerinden sitokin salınımını indükleyerek psoriasis patogenezinde yer alabileceği düşünülmektedir (38).

(12)

8 Klinik Özellikler

Psoriasisin birbirinden farklı klinik özellikler gösteren birçok tipi tanımlanmıştır (14).

Psoriasis Vulgaris

Psoriasis vulgaris, en sık görülen psoriasis tipi olup; hastaların %90’ı bu formdadır. Yüzeyi gümüş rengi-beyaz, sedefimsi, keskin sınırlı, deri yüzeyinden kabarık, eritemli plaklarla karakterizedir. Lezyonların boyutu, milimetrik boyuttan tüm ekstremiteyi veya gövdenin çok büyük kesimini kaplayacak boyuta kadar değişebilmektedir. Çapı 3 cm’den büyük olanlar plak psoriasis, 1-3 cm arası olanlar psoriasis numularis, 2 mm-3 cm arası olanlar psoriasis guttata, 2 mm’den küçük olanlar psoriasis punktata olarak isimlendirilir. Lezyonlar farklı şekilde prezente olabilir. Birçok lezyonun birleşimiyle coğrafik şekilli, halka görünümüyle anüler, düzensiz kenarlarıyla serpiginöz, verrüköz veya hiperkeratotik görünümde olabilir. Etrafı hipopigmente halka ile çevrili plak görünümü şeklinde de görülebilir; Woronoff halkası olarak isimlendirilen bu durum, genellikle tedavi sonrası, özellikle de ultraviyole maruziyetiyle görülmektedir (4,13,39).

Psoriasis plaklarının en sık görüldüğü yerler saçlı deri, ekstremite ekstansör yüzleri, periumblikal bölge ve sakral bölgelerdir. Ekstansör yüzde, özellikle diz, dirsek tutulumu sıktır. %45’e varan oranda genital bölge tutulabilir. Lezyonlar genellikle simetrik yerleşim gösterir. Kaşıntı ve yanma şikayetleri eşlik edebileceği gibi asemptomatik de seyredebilir (11,12,39).

Skuamlar ince veya kalın olabilir. İstiridye kabuğunu andıran eski plakların üzerinde koni biçiminde skuam birikmesine rupoid psoriasis veya psoriasis ostresea ismi verilmiştir. Skuamların, künt bir cisimle kazınmasının ardından beyaz tabakalar halinde dökülmesi, mum lekesi bulgusu olarak adlandırılır. Kuru plağın üzerindeki skuam kaldırıldığında, epidermisin en alt tabakasının yarı saydam, nemli, ince bir tabaka halinde görülmesine son tabaka bulgusu; kazımanın sürdürülmesiyle epidermis altı dilate kapillerlerin kolayca rüptürasyonunu gösteren, parlak yüzeydeki nokta şeklinde kanamalara Auspitz bulgusu adı verilir (14).

Lezyonsuz deride, çeşitli travmalar sonucu yeni lezyon gelişimi, izomorfik fenomen veya Köbner fenomeni olarak adlandırılır (40). Köbnerizasyon oluşumu için, ortalama 10-20 günlük süre gerekir; bu süre üç gün ile iki yıl arasında olabilmektedir (41).

(13)

9 Guttat Psoriasis

Guttat psoriasis, vulgar formun ardından ikinci sıklıkta, daha çok otuz yaşın altında özellikle de çocukluk ve adolesan dönemde görülen psoriasis formudur. Klinik olarak ince skuamlı, 1-10 mm arası pembe renkli papüllerle karakterizedir. Lezyonlar genellikle gövdede lokalizedir. Lezyonlar oluşmadan bir-üç hafta öncesinde, sıklıkla A-grubu beta hemolitik streptokok kaynaklı üst solunum yolu enfeksiyonu öyküsü vardır (39,42). Psoriasisin en hafif seyirli formu kabul edilir (14). Genellikle üç-dört ay sürer ve spontan olarak gerileyebilir (43,44).

Püstüler Psoriasis

Püstüler psoriasis, generalize ve lokalize formda olabilir. Yapılan bir çalışmada, psoriasis hastalarının %20’sinde, hayatlarının herhangi bir döneminde, psoriasis kaynaklı püstüler lezyonlar görüldüğü bildirilmiştir. Püstüler lezyonların çoğunun plak psoriasis lezyonları üzerinden geliştiği görülmektedir. Püstüllerin yaygın ve hâkim olduğu psoriasis hastalarının oranı ise %2-5 civarındadır (45).

Von-Zumbuch Sendromu olarak da bilinen generalize püstüler psoriasis, oldukça seyrek görülmesine rağmen en şiddetli tipler arasındadır. Sıklıkla, psoriasis vulgarisli bir hastada siklosporin veya sistemik kortikosteroid tedavilerinin aniden kesilmesi ya da farklı nedenlerle ilaç kullanımı sonrası tetiklenmeyle oluşur. Bazen lokalize püstüler psoriasis formu da generalize forma dönüşebilir. Genelde orta yaş erkeklerde görülür. Psoriasis vulgaristen farklı olarak HLA-B27 ile ilişkisi gösterilmiştir (14).

Aniden, periungual bölge, avuç içleri ve plak psoriasisin kenarında püstül gölcükleri şeklinde başlangıç sıktır. Generalize erupsiyondan önce fleksural bölgelerde eritem oluşur. Mukozalarda da püstüller oluşabileceği gibi coğrafik ve fissüre dil görünümü sıktır. Tırnak distrofisi ve saçlı deri tutulumu görülebilir; saçlarda dökülme ortaya çıkabilir. Yüzeyel püstüllerin açılmasıyla yaygın erode alanlar oluşabilir. Hastalarda, sıklıkla ateş, eritrodermi, hipokalsemi ve zayıflama görülür. Laboratuar testlerinde anormalliklere de rastlanır. Sepsis, pnomoni, konjestif kalp yetmezliği, hepatit komplikasyonlar arasındadır; generalize eritrodermiye geçiş de sık görülmektedir. Komplikasyonların gelişmemesi durumunda, 10-15 gün içinde gerileme olabileceği gibi kısa sürede yeni ataklar da gelişebilir. Bir püstül atağı bitmeden ikincisi başlamamaktadır (4,11,14).

(14)

10

Lokalize püstüler form, avuç içi ve ayak tabanının tutulumuyla seyreden izole halde veya plak psoriasis ile birlikte görülebilir. Palmoplantar püstüloz olarak da adlandırır. Eritem, fissür ve püstüllerle karakterizedir. Sigara içenlerde görülme riski daha fazladır (46).

Eritrodermik Psoriasis

Psoriasis hastaları, yaşamlarının herhangi bir döneminde; %1-2 oranında genel durum bozukluğu, yaygın eritem, değişik derecelerde deskuamasyonla seyreden, ateş, protein kaybı ve lenfadenopatinin eşlik edebildiği ciddi morbidite ve mortalite riski taşıyan eritrodermik psoriasis formuna geçebilirler (47,48). Vücudun %80’inden fazlası tutulmuş olup eritroderminin en sık nedenleri arasındadır. Eritrodermik psoriasis, hastalığın başlangıç formu da olabilir. Tedavi komplikasyonları, şiddetli emosyonel stres, enfeksiyonlar tetikleyen nedenlerdir (14,40).

Saçlı Deri Psoriasisi

Psoriasis hastalarının %40’ında saçlı deri tutulumu mevcuttur. Oksipital ve retroaurikuler bölge tutulumu daha çok görülür. Özellikle çocuklarda sadece saçlı deri tutulumu ile seyredebilir, skuamlar tipik olmayabilir. Fenomenler genellikle negatiftir (4,14,43).

İnvers/Fleksural Psoriasis

İnvers psoriasis, fleksör yüzler, aksiler, inguinal, intergluteal, inframamaryal, retroaurikuler ve perineal bölgelerde, parlak kırmızı, keskin sınırlı, plak psoriasisten daha az skuamlı veya skuamsız, kötü kokulu olabilen plaklar ile seyreder (12,15,49).

Palmoplantar Psoriasis

Palmoplantar psoriasis, el ayası, ayak tabanında ağrılı çatlaklar, kalın skuamlarla karakterize, püstüler olmayan, günlük yaşamı olumsuz etkileyebilen, hiperkeratotik plaklarla karakterizedir (49).

Tırnak Psoriasisi

Psoriasis hastalarında %10-50 arasında tırnak tutulumu gözlenmektedir. Tek başına görülebileceği gibi, en çok psoriasis vulgaris olmak üzere diğer formlara da eşlik edebilir. En sık bulgusu onikoliz olup lökonişi, lunulada kırmızı lekelenmeler ve çökmeler, subungual

(15)

11

hiperkeratoz, splinter hemoraji, diskromi, yüzey bozuklukları ve psoriasis tırnağına özgü salmon lekeleri görülebilmektedir (4,40,50). Psoriatik artriti olanlarda tırnak tutulumu daha fazladır (12).

Psoriatik Artrit

Psoriatik artrit, HLA-B27 ve geç başlangıçlıklı psoriasis ile ilişkilidir (51). Hastaların %6-42’sinde görülebilir. Nadiren, deri bulgusu olmadan veya deri tutulumu ile aynı anda ortaya çıkabilir. Deri lezyonlarından farklı olarak, lezyonlar geriye dönüşümsüz olabilmektedir. Çoğunlukla orta yaş erkeklerde görülür (14). Asimetrik oligoartrit, en sık görülen tutulum paterni olup distal interfalangeal artrit, artritis mutilans, spondiloartrit, simetrik poliartrit diğer klinik paternleridir (52).

Psoriasisin daha nadir görülen formları; ışık sensitif psoriasis, HIV ile tetiklenen psoriasis, keratoderma blenorajika, parmak tutulumlu püstüler psoriasis, penis tutulumlu psoriasis, Reiter sendromu’dur (40).

Histopatolojisi

Parakeratotik hiperkeratoz, stratum korneumda nötrofillerin kümelenmesiyle oluşan Munro mikroabseleri, hipogranüloz, intraepidermal spongioform püstül (Kogoj’un spongioform püstülleri), birleşmeye eğilimli ve düzenli akantoz, dermal papillalarda dilate kapillerler, perivasküler lenfosit, suprapapiller incelme histopatolojik bulgularıdır; hepsi bir arada görülmeyebilir (12,14,53).

Laboratuar

Hastalığın tipik laboratuar bulgusu yoktur. Eritrodermik psoriasis ve generalize püstüler psoriasiste negatif azot dengesi, sedimantasyon artışı, lenfopeni, lökositoz, hipoalbuminemi görülebilir (4).

Tanı

Psoriasiste atipik görünüm, olağan dışı yerleşim dışında, klinik bulgular, çeşitli fenomenler ve histopatolojik değerlendirmeyle tanı rahatça konabilir (54).

(16)

12 Ayırıcı Tanı

Psoriasis vulgaris ayrıcı tanısında; seboreik dermatit, liken planus, pitriyazis rosea, kutanöz T hücreli lenfoma, mikozis fungoides, kontakt dermatit, parapsoriasis, psoriasiform sifiliz, dermatomiyozit, tinea korporis, tinea kapitis süperfisyalis, Reiter hastalığı, kronik kutanöz lupus eritematozus, subakut kutanöz lupus eritematozus, keratoderma variabilis, kronik ekzema düşünülmelidir (4,11,13,39).

Komorbiditeler

Psoriasis ile komorbit durumlar; Crohn hastalığı, metabolik sendrom, abdominal obezite, nonalkolik hepatosteatoz, diyabet ve insülin direnci, uyku apnesi, kutanöz T hücreli lenfoma ve maligniteler, miyokard enfarktüsü, hipertansiyon, aterojenik dislipidemi, tromboza eğilim, anksiyete, depresyon, sigara ve alkol, akrodermatitis kontinua Hallopeau ve palmoplantar püstülozdur (42,55-57).

Prognoz

Psoriasisin seyri değişken olup 1-50 yıl arasında remisyonlar görülebilir. Hastalığın tipi ve lezyonların yaygınlığı prognozu etkiler. Erken başlangıç, aile öyküsü olması tedaviye direnç nedenidir. Eritrodermik form ve generalize püstüler psoriasis formunda prognoz tatmin edici değildir (4).

Tedavi

Tedavi seçiminde, psoriasisin klinik tipi, lezyonların yerleşim yeri ve yaygınlığı, hastanın cinsiyeti, genel durumu, daha önce gördüğü tedaviler, psişik durumu, sosyoekonomik durum ve eşlik eden hastalıklar göz önüne alınmalıdır (4,14). Hafif şiddetli olgularda topikal tedavi yeterlidir. Orta ve şiddetli olgularda fototerapi veya sistemik tedavi başlanması önerilir. Bu tedaviler, topikal formlarla kombine şekilde de kullanılabilir (1).

Topikal Tedaviler

Hastaların %70-80’inde, topikal tedavi tek başına tedavi memnuniyetini sağlar. Günümüzde ilk seçenek tedavi ilaçları; kortikosteroidler, D vitamini analogları, kortikosteroid ve kalsipotriol kombine preparatı, tazaroten ve kalsinörin inhibitörleri olan takrolimus ile pimekrolimustur. İkinci seçenek ilaçlar; salisilik asit ve antralindir. Tüm bu topikal tedavilerin, vücut yüzey alanının %10’undan fazla tutulduğu orta-şiddetli psoriasis

(17)

13

hastalarında tek başlarına kullanımı önerilmemektedir. Destek tedavi amacıyla yaygın şekilde nemlendiriciler kullanılmaktadır (58).

Foto(kemo)terapi

Foto(kemo)terapi, psoriasiste; antiproliferatif, antienflamatuar, immunspresif ve immunmodulatör etki mekanizmaları sayesinde tedavide kullanılmaktadır (59). Topikal tedavilerin yetersiz kaldığı olgularda ilk seçenek olarak düşünülmelidir (4). Geniş band ultraviyole B (UVB) (250-320 nm), dar band UVB (311 nm), düşük yoğunlukta selektif UVB, 308 nm UVB, klimatoterapi, sistemik psoralen-ultraviyole A (PUVA) (320 nm), krem PUVA, banyo PUVA foto(kemo)terapi seçeneklerindendir (60).

Sistemik Tedaviler

Psoriasisde sistemik tedavi; psoriatik eritrodermada, generalize püstüler psoriasiste, psoriatik artritte, PASI 10 ve üzeri olan veya vücut yüzey alanının %10’dan fazla tutulduğu şiddetli psoriasis vulgariste tercih edilir. Ayrıca, topikal tedavilere, fototerapiye yanıtsız, uyumsuz veya bu tedavilerin kontrendikasyon teşkil ettiği orta şiddetli psoriasis vulgaris hastalarında, yaşam kalitesinin bozulduğu durumlarda hastanın tercih etmesi halinde, sistemik tedavi endikasyonu mevcuttur (4). Monoterapi, kombinasyon ve rotasyon terapi olmak üzere farklı tedavi modaliteleri mevcuttur (61).

Metotreksat: Folik asit anoloğu olup dihidrofolat redüktaza bağlanarak timidilat, pürin sentezi ve hücre proliferasyonunu baskılar. 5-10 mg/kg/hafta dozu ile başlanıp klinik yanıta göre 7,5-20 mg/kg/hafta dozuna geçilebilir. Etkinliğinin ortaya çıkması dört-sekiz haftayı bulabilir. Folik asit desteğiyle kullanılmaktadır. İntramüsküler, subkutan, intravenöz ve oral formları mevcuttur. En çok dikkat edilecek yan etkileri; hepatotoksisite, teratojenite, kemik iliği supresyonu, gastrointestinal problemler, alopesi, nefrotoksisite ve immunsupresyondur (15,62).

Sistemik Retinoidler: Antipsoriatik etki mekanizmalarını; keratinosit proliferasyonunu baskılayarak ve diferansiyasyonunu sağlayarak, antienflamatuar etkiyle ve T lenfosit yanıtını modüle ederek gösterir (63). Psoriasiste en güvenilir retinoid çeşidi, oral yolla alınan asitretindir; monoterapisi püstüler ve eritrodermik psoriasiste, PUVA ile kombine kullanımı plak psoriasiste daha etkilidir. 10-25 mg/gün dozunda başlanıp etki ve yan etkilere göre dozu arttırılabilir (40). Kullanımında en çok dikkat edilecek hususlar; teratojenik etkiden dolayı üç yıl boyunca kadın hastalarda kontrasepsiyonun sağlanması, hepatotoksisite,

(18)

14

hiperlipidemi, tetrasiklin grubu ilaçlarla beraber kullanımında psödotümör serebri riskidir (64).

Siklosporin: T hücrelerinin IL-2 yapımını inhibe eden kalsinörin inhibitörü olup, lenfokin sentezini azaltarak, dolaylı yoldan T hücre aktivasyonunu engelleyerek ve keratinosit proliferasyonunu baskılayarak psoriasiste etkili olduğuna inanılmaktadır. Başlangıç dozu 2,5 mg/kg/gün olan siklosporin 2,5-5 mg/kg/gün dozuyla hastalarda hızlı remisyon sağlayabilir. En çok dikkat edilmesi gereken durumlar; nefrotoksisite, hipertansiyon ve immunsupresyondur (65).

Biyolojik ajanlar: Siklosporin, metotreksat, asitretin gibi sistemik ilaçlara veya fototerapiye yanıt vermeyen, bu tedavilerin kontrendike olduğu ya da hastanın tolere edemediği plak psoriasiste, psoriatik artritli hastalarda ve stabil olmayan psoriasis hastalarında kullanılabilir (66).

Efalizumab immunglobulin (Ig) G1 monoklonal antikor etkinliğiyle, alefasept ise T hücrelerindeki lenfosit fonksiyon antijen-3-CD2 arası blokaj sonucu T hücre inhibisyonuyla, ustekinumab ve brakinumab anti IL12/23 yolunun monoklonal etkinliğiyle, sekukinumab Ig G1 monoklonal antikoru olup selektif olarak IL-17A nötralizasyonuyla, ixekizumab insan Ig G4 monoklonal antikoru olup IL-17A nötralizasyonuyla; infliksimab, adalimumab, etanercept ve sertolizumab TNF-α inhibisyonuyla psoriasiste tedavide adı geçen biyolojik ajanlardır (67-70).

Biyolojik ajan seçiminde; klinik ihtiyaç, yarar/zarar oranı, hekim ve hasta tercihi ve risklerin dikkatle belirlenmesi temel parametrelerdir. Kronik stabil plak psoriasiste infliksimab, etanersept, adalimumab veya ustekinumab tercihi, prensipler dâhilinde kullanılabilir. Hastalığın hızlı kontrol altına alınması gerekli durumlarda, generalize püstüler psoriasis ve stabil olmayan psoriasiste infliksimab, ustekinumab veya adalimumab ilk seçenek tercihler olabilir. Aralıklı tedavi gerekli olan durumlarda adalimumab, ustekinumab veya etanersept tercih edilebilir. Çocuk hastalarda adalimumab veya etanersept, obez hastalarda infliksimab ve ustekinumab kullanılabilir (66).

Diğer sistemik tedavilere örnek olarak; mikofenolat mofetil, fumarik asit, sülfasalazin, 6-tioguanin, hidroksiüre gösterilebilir (4).

(19)

15 OSTEOPONTİN

Osteopontin; makrofajlar, T ve B hücreleri, osteoklastlar ve osteoblastlar, hepatositler, dendritik hücreler, vasküler düz kas hücreleri, endotel ve epitelyal hücrelerden salgılanan fosforile glikoasit glikoproteindir (71,72). Yapısındaki arginin-glisin-aspartattan oluşan hücre bağlayıcı dizi kompleksi, integrin reseptörleri ile bağlanıp kemik oluşumu ve şekillenmesinde, immun sistem regülasyonunda ve birçok sinyal iletim mekanizmasında görev alır (73).

Erken T lenfosit aktivatörü olarak da bilinen OPN, böbrek, uterus, iç kulak, plasenta, aorttaki arteryal düz kas hücreleri ve insan sütü gibi birçok dokuda ve serumda bulunabilir. Üriner sistemde üropontin, anne sütünde laktopontin olarak isimlendirilir (74,75).

Osteopotinin, kronik enflamasyonla karakterize birçok hastalıkta, psoriasiste, Crohn hastalığında, bazı kanser türlerinde, otoimmun hastalıklarda, obezitede, ateroskleroz ve kardiyak fibroziste rolü olduğu düşünülmektedir (71).

Fizyolojik dozda OPN ekspresyonu, normal deride özellikle granüler hücre ile spinal hücre tabakalarında; ayrıca, miyoepitelyal hücreler arasında lokalize ter bezlerinde, sebasöz glandlarda ve kıl foliküllerinde de tespit edilmiştir (76-79).

Osteopotinin, sekrete edilen OPN (sOPN) ve hücre içi OPN (iOPN) olmak üzere iki ayrı izomorfu mevcuttur (76). İntegrin ve CD44 ile etkileşime geçen sOPN, Th1 sitokin fonksiyonlarını etkiler. Hücre içi OPN düzeyleri ile makrofaj migrasyonu ve dendritik hücrelerdeki IFN-γ sekresyonu arasında pozitif ilişkili bulunmuştur. OPN kompleksi, dendritik hücrelerde IL-27 salınımını bloke ederek Th17 cevabını arttırır. Sonuç olarak, OPN Th1 ve Th17 immun yanıtını kuvvetlendirir (77,78).

Osteopontin ve Psoriasis

Psoriasis patogenezinde; Th1, Th17 ve Th22’nin önemli rol aldığı bilinmektedir (80). Son zamanlardaki bazı çalışmalarda, OPN’nin, psoriasis hastalarının serumunda ve deri lezyonlarında anlamlı derecede yüksek olduğu bildirilmiştir (5,7,71,73). Keratinositlerde ve monositlerde OPN reseptörü bulunmuştur. Bu hücrelerin OPN ile aktive edilmesiyle salınan kemokinler ve sitokinler, Th1 ve Th17’yi sırasıyla polarize edebilir. Bir hipotez olarak bu görüş, lezyonel keratinosit, enflamatuar hücreler ve endotel hücrelerde lokal olarak salınan OPN’nin psoriasis patogenezinde yer aldığını savunmaktadır (8).

Burback ve ark.’nın (77) hipotezine göre, deride yaralanma veya bakteriyel antijenlerle maruziyet sonrasında artan OPN salınımı, lenf nodlarında dendritik hücrelerin ve Langerhans hücrelerinin uyarılmasını sağlamaktadır. Bu iki hücre grubu Th1 yolağında

(20)

16

enflamatuar cevaba yol açmaktadır. Ayrıca, süperantijenler direkt olarak efektör T lenfositlerden salınan sOPN’yi indüklemektedir. Th17 üzerinden sOPN, Th1 üzerinden IL-17 artışıyla IFN-γ artışı stimüle edilmektedir. Th17 yolağını, sOPN gibi iOPN de aktive etmektedir. OPN’nin, bu mekanizmalar üzerinden, enflamatuar hücreler ve artan sitokinler yardımıyla, psoriasiste apopitoza engel olduğu; keratinosit proliferasyonunu ve enflamasyonu tetikleyerek psoriasis patogenezinde etkili olduğu düşünülmektedir.

OKSİDATİF STRES

Biyolojik sistemde, prooksidanlar ile antioksidanlar arasındaki dengenin bozulup prooksidanlar lehine dönmesi, oksidatif stres olarak tanımlanır. Oluşan oksidatif stres sonucu, hücreler genellikle antioksidan sistemleri aktive ederler. Bu hücre içi bu savunma sistemlerinin yeterli gelmediği durumlarda, antioksidan sistemlerinden reaktif oksijen bileşiklerine kayan dengeyle artan serbest radikaller, çeşitli mekanizmalarla dezoksiribonükleik asit (DNA), protein, lipit ve karbonhidrat gibi hücresel makromoleküllere ve hücrelere zarar verirler (81).

Mitokondriyal elektron transportu, fagositik aktivasyon, ksenobiyotik mekanizmalar, heksoz monofosfat yolu, çeşitli sentez reaksiyonları, biosentetik ve biyokimyasal yıkım olaylarıyla doğal yollardan reaktif oksijen molekülleri oluşabilir (82,83). Reaktif oksijen molekülleri, normal hücresel mekanizmalarla endojen kaynaklı veya ultraviyole, hava kirliliği, sigara, çevresel toksinler, mikroorganizmalar, iyonize radyasyon, ağır metaller ve adriyamisin gibi kemoterapotik ajanlar ile ekzojen kaynaklı da oluşabilir (18,83,84).

En sık görülen oksidatif stres kaynakları; reaktif oksijen radikalleri, reaktif nitrojen türleri ve kükürt merkezli radikallerdir (85). Biyolojik sistemde en önemli serbest radikaller, oksijenden türeyenlerdir. Süperoksit anyonu, singlet oksijen radikali, hidroksil radikali, hipoklorik asit, nitrik oksit, hidrojen peroksit ve lipit peroksit bilinen serbest oksijen radikalleridir (83,86).

Ekzojen ve endojen kaynaklı antioksidanlar, oksidan moleküllerin vücuda verdiği zararlı etkileri engelleyip oksidatif stresin oluşumunu durduracak potansiyeldeki moleküllerdir. Enzimatik veya nonenzimatik mekanizmalarla bunu gerçekleştirebilirler. Süperoksit dismutaz, glutatyon peroksidaz, sitokrom oksidaz, katalaz, glutatyon redüktaz, thioredoksin redüktaz ve peroksidaz antioksidan enzimlerdir (84,87,88). Vitamin C ve vitamin E, thiol antioksidanları, karotenoidler, flavonoidler, selenyum, ferritin, ürik asit,

(21)

17

haptoglobulinler, albumin, seruloplazmin ve bilurübinler nonenzimatik antioksidanlardır (87,89).

Psoriasis ve Oksidatif Stres

Psoriasisteki artmış epidermal kalınlaşma ile bozulmuş doku yapısının, oksidatif stres ve anormal apopitotik aktivite sonucu oluşabileceği düşünülmektedir (9). Reaktif oksijen moleküllerine karşı defans sistemi olan antioksidan sistemdeki fonksiyon bozukluğu ve artmış reaktif oksijen radikalleri, psoriasisin patogenezinde yer almaktadır (90). Özellikle, oksidatif radikallerin lipid metabolizmasında yaptığı bozukluğun bu ilişkide önemli payının bulunduğu düşünülmektedir (18). Ayrıca, DNA modifikasyonu ve enflamatuar sitokin salınımı da patogenezde önemlidir (84). Yapılan çalışmaların bazılarında, psoriasisli hastalarda TAS’ın azaldığı ve TOS’un arttığı gösterilmiştir (18,91).

Reaktif oksijen radikallerinin hücresel düzeyde etkilerinde, dendritik hücreler ve T lenfositler de rol oynar. Bu oksijen radikallerin; nuclear factor kappa B (NF-kB), mitogen-activated protein kinaz (MAPK), janus kinase/signal transducers and activators of transcription (JAK-STAT) da dâhil olmak üzere enflamatuar sinyal yolları ve çeşitli transkripsiyon faktörlerinin modülasyonu üzerinden keratinosit proliferasyonuna, VEGF indüksiyonuyla da anjiyogeneze etki etmesiyle psoriasis patogenezinde rol oynadığı düşünülmektedir (84,88).

(22)

18

GEREÇ VE YÖNTEM

ÇALIŞMA GRUBUNUN SEÇİMİ

Bu çalışmanın örneklemini, Nisan 2016-Şubat 2017 tarihleri arasında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Polikliniği’ne başvuran, çalışmaya katılmayı kabul ettiğine dair yazılı onamı bulunan, 18 yaşından büyük, klinik ve/veya histopatolojik olarak psoriasis vulgaris tanısı konulan 61 hasta ve 62 kişilik kontrol grubundan oluşan 123 kişi oluşturmaktadır.

Dışlama kriterleri;

1. Son üç ay içinde oksidatif stresi etkileyebilecek herhangi bir ilaç (asitretin, siklosporin, metotreksat, vitamin preparatı, fototerapi ve biyolojik ajanlar) alımı.

2. Romatoid artrit, sistemik lupus eritematozus, Behçet hastalığı gibi enflamatuar bir hastalığı,

3. Pnömoni, idrar yolu enfeksiyonu, bruselloz gibi enfeksiyöz hastalığı, 4. Malign hastalığı,

5. Tip 1 diyabetes mellitus hastalığı,

6. Psoriasis vulgaris formu harici psoriasis hastalığı, 7. Tiroid ile ilişkili hastalıkları,

8. Karaciğer ve böbrek ilişkili hastalıkları olanlar. 9. Gebelik.

(23)

19

ÖRNEKLERİN TOPLANMASI ve SAKLANMASI

Hasta anamnezleri değerlendirildikten sonra, çalışmamıza katılımı uygun psoriasis hastalığı olan gönüllülerin psoriasis alan ve şiddet aktivite skoru (PASI) hesaplandı. Psoriasis ve kontrol grubu hastalarından istenilen tetkiklerin çalışılması için 10 cc venöz kan, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Poliklinik hemşiresi tarafından alındı. Kan örnekleri, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Laboratuvarı’nda, pıhtılaşması beklendikten sonra 3000 g’de 10 dakika santrifüj edildi; serumlar ayrılarak analiz gününe kadar -80 °C’de saklandı.

Osteopontin Düzeyi Ölçümü

Serum OPN düzeyleri ticari enzyme-linked immunosorbent assay (ELISA) kiti (Elabscience, Wuhan, China) kullanılarak prospektüsüne göre çalışıldı; sonuçlar ng/ml olarak verildi.

Total Antioksidan Status Düzeyi Ölçümü

Serum TAS düzeyleri Erel’in (92) metodu kullanılarak ölçüldü. Yöntemin prensibi, antioksidanların, koyu mavi-yeşil renkli 3-ethylbenzothiazoline-6-sulphonic acid (ABTS) radikalinin, renksiz formuna indirgemesine dayanır. Sonuçlar, standart olarak trolox kullanılarak, mmol Trolox Eq/l olarak verildi.

Total Oksidan Status Düzeyi Ölçümü

Serum TOS düzeyleri Erel’in (93) metodu kullanılarak ölçüldü. Yöntemin prensibi, oksidanların ferröz iyon-şelatör kompleksini ferrik iyonlara okside etmesi ve oluşan ferrik iyonların asidik ortamda kromojen madde ile renk oluşturması esasına dayanır. Sonuçlar, standart olarak H2O2 kullanılarak, µmol H2O2 Eq/l olarak verildi.

Oksidatif Stres İndeksi Hesaplama

Oksidatif stres indeksi aşağıdaki formülle hesaplandı:

(24)

20 Psoriasis Alan Şiddet İndeksi Hesaplama

Psoriasis Alan Şiddet İndeksi (PASI), psoriasis hastalığının şiddetinin ve yaygınlığının birlikte değerlendirildiği, tedavi seçimini de etkileyebilen, yaygın kullanılan bir skorlama yöntemidir.

Baş (h), üst ekstremiteler (u), gövde (t), alt ekstremiteler (l) olmak üzere her bölgenin kendi içinde, psoriasis lezyonlarının kapladığı vücut yüzey alanının (A), endürasyon (I), eritem (E) ve deskuamasyon (D) şiddetinin 0-4 arasında skorlanmasıyla hesaplanır. Semptom yoksa 0, hafif ise 1, orta ise 2, belirgin ise 3, şiddetli ise 4 değerleri formüle yazılır.

Yüzey alanı hesaplanırken tutulum yüzdesine göre; %10’dan az ise 1, %10-29 arası ise 2, %30-49 arası ise 3, %50-69 arası ise 4, %70- 89 ise 5, %90’dan çok ise 6 değerleriyle skorlama yapılır.

Formülde temsil edilen bölgeye göre de vücut katsayısı verilmiştir. Buna göre baş, üst ekstremite, gövde, alt ekstremite sırasıyla; 0,1, 0,2, 0,3, 0,4 sabit katsayıları hesaplamaya dâhil edilir.

PASI=0,1(Eh+Ih+Dh)Ah+0,2(Eu+Iu+Du)Au+0,3(Et+It+Dt)At+0,4(El+Il+Dl)Al formülünde de görüldüğü üzere; alan skoru, onu temsil eden vücut katsayısıyla ve ilgili alandaki deskuamasyon, endürasyon ve eritem skorlarının toplamı ile çarpılır. Her vücut bölgesinin ayrı şiddet değerlerinin toplamı PASI skorunu verir; maksimum skor 72’dir (95).

İSTATİSTİKSEL ANALİZ

İstatistiksel analizde, 10240642 seri numaralı SPSS 23.0 istatistik programı kullanıldı. Nicel değişkenler ortalama, medyan (ortanca), standart sapma, minimum ve maksimum tanımlayıcı istatistikleri ile özetlendi. Shapiro-Wilk testi ile normallik varsayımları kontrol edildi ve normallik varsayımı sağlanan değişkenler için grup karşılaştırmaları bağımsız gruplarda t testi ile; normallik varsayımının sağlanmadığı durumlarda ise Mann-Whithney U testi ile yapıldı. Nitel değişkenler ise sayı ve yüzde bilgileriyle özetlendi. Grup karşılaştırmaları ki-kare test istatistiği ile incelendi. Değişkenler arası ilişkiyi incelemek için Spearman Rho korelasyon katsayısı kullanıldı. Ayrıca histogram, kutu çizgi grafikleri ve saçılım (serpilme) grafikleri ile değişkenlere ilişkin dağılımlar görsel olarak da sunuldu. İstatistiksel anlamlılık için tip-1 hata düzeyi 0,05 olarak belirlendi.

(25)

21

BULGULAR

Psoriasis ve kontrol grubunun yaş dağılımları normallik varsayımını sağlamamaktadır

(psoriasis grubu için p=0,049, kontrol grubu için p=0,016); bu nedenle iki gruba ilişkin yaş dağılımları Mann-Whithney U testi ile karşılaştırılmış, dağılımların benzer olduğu görülmüştür (p=0,907) (Tablo 1).

Tablo 1. Çalışma gruplarının yaş dağılımı

Grup Ortalama Medyan SS Minimum Maksimum p

Yaş Psoriasis 40,43 39,00 14,507 19 74 0,907*

Kontrol 40,61 38,50 14,598 18 80

*: Mann-Whitney U testi. SS: standart sapma.

(26)

22

Şekil 1. Psoriasis grubunda yaş değişkenine ilişkin histogram

(27)

23

Grupların cinsiyet dağılımlarına ilişkin istatistikler ve grup karşılaştırmaları Tablo 2’de verilmiştir. Cinsiyet değişkeni yönüyle de gruplar arası farklılık yoktur (p=0,365).

Tablo 2. Çalışma gruplarının cinsiyet değişkenine göre dağılımı

Kadın Erkek p Psoriasis Sayı 24 37 0,365* Oran(yüzde) 39,3% 60,7% Kontrol Sayı 30 32 Oran(yüzde) 48,4% 51,6%

*: Pearson Ki-kare testi.

Özetle grupların hem yaş hem de cinsiyet değişkenleri yönüyle benzer (homojen) dağılımlara sahip oldukları söylenebilir.

Gruplara ilişkin OPN, TAS, TOS ve OSI değişkenlerine ilişkin tanımlayıcı istatistikler ise Tablo 3’te verilmiştir. OPN, TOS ve OSI değişkenleri normal dağılım varsayımını sağlamadığı için grup karşılaştırmaları Mann-Whithney U testi ile yapılmış, gruplarda OPN ve OSI dağılımlarının benzer olduğu görülmüştür (sırasıyla p=0,340 ve p=0,187); fakat TOS değişkenine ilişkin dağılımlar yönüyle gruplar farklıdır (p=0,036). Normal dağılım gösteren TAS değişkenine ilişkin grup karşılaştırmaları bağımsız gruplarda t testi ile yapılmış, gruplar arası farklılık bulunamamıştır (p=0,357) (Tablo3).

Tablo 3. OPN, TAS, TOS ve OSI değişkenlerine ilişkin istatistikler ve grup karşılaştırmaları

Grup Ortalama Medyan SS Minimum Maksimum p

OPN Psoriasis 28,531 25,429 20,590 0,945 69,907 0,340* Kontrol 24,524 19,478 19,249 1,455 79,275 TAS Psoriasis 0,665 0,672 0,166 0,290 1,000 0,357** Kontrol 0,638 0,652 0,151 0,222 1,000 TOS Psoriasis 7,411 7,114 1,351 5,101 11,000 0,036* Kontrol 7,997 7,785 1,718 3,758 11,946 OSI Psoriasis 1,222 1,093 0,403 0,696 2,361 0,187* Kontrol 1,381 1,200 0,706 0,495 5,139

OPN: Osteopontin, TAS: Total Antioksidan Status, TOS: Total Oksidan Status, OSI: Oksidatif Stres İndeksi.

*: Mann-Whitney U testi, **: Bağımsız gruplarda t testi. SS: standart sapma.

(28)

24

Şekil 3. Gruplarda OPN değişkeni dağılımına ilişkin kutu-çizgi grafiği

(29)

25

Şekil 5. Gruplarda TOS değişkeni dağılımına ilişkin kutu-çizgi grafiği

(30)

26

OPN ile OSI değişkenleri arasında Spearman Rho korelasyon katsayısı 0,184 olarak bulunmuştur (p=0,041). Söz konusu iki değişkene ilişkin saçılım grafiğine (Şekil 7) bakıldığında iki değişken arasında anlamlı bir ilişki olduğu söylenemez.

Şekil 7. OPN ve OSI değişkenlerine ilişkin saçılım grafiği

Psoriasis grubunda ise PASI ile OPN değişkenleri arasında ve PASI ile OSI değişkenleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı korelasyon bulunamamıştır. Söz konusu iki değişkenlere ilişkin saçılım grafikleri Şekil 8 ve Şekil 9’da verilmiştir.

(31)

27

Şekil 9. Psoriasis grubunda OPN ve OSI değişkenlerine ilişkin saçılım grafiği

Cinsiyetlere göre OPN, TAS, TOS ve OSI değişkenlerinin dağılımları incelendiğinde sadece TAS değişkeninin normallik varsayımını sağladığı görülmüştür. Cinsiyetlere göre; TAS, TOS ve OSI değişkenleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklılık bulunmuştur (p<0,05) (Tablo 4).

Tablo 4. Cinsiyetlere göre değişkenlerin dağılımı

Cinsiyet Ortalama Medyan SS Minimum Maksimum p OPN Kadın 26,615 22,773 17,334 1,455 58,097 0,522* Erkek 26,430 18,328 21,898 0,945 79,275 TAS Kadın 0,616 0,627 0,178 0,222 1,000 0,033** Erkek 0,679 0,676 0,136 0,324 1,000 TOS Kadın 8,106 7,718 1,602 5,772 11,946 0,014* Erkek 7,394 7,114 1,480 3,758 11,007 OSI Kadın 1,513 1,455 0,757 0,696 5,139 0,001* Erkek 1,138 1,092 0,305 0,495 2,279

OPN: Osteopontin, TAS: Total Antioksidan Status, TOS: Total Oksidan Status, OSI: Oksidatif Stres İndeksi.

*: Mann-Whitney U testi, **: Bağımsız gruplarda t testi. SS: standart sapma.

Grup içi cinsiyetler arası dağılım ve cinsiyetler arası karşılaştırmalara bakıldığında, kontrol grubunda cinsiyetler arasında TAS ve TOS değişkenlerine ilişkin dağılımların benzer

(32)

28

olmadığı görülmüştür (p<0,05). Psoriasis grubunda ise herhangi bir değişkene ilişkin cinsiyetler arası farklılık bulunamamıştır (p>0,05) (Tablo 5).

Tablo 5. Cinsiyetlere göre değişkenlerin dağılımı ve cinsiyetler arası karşılaştırmalar

Psoriasis

Cinsiyet Ortalama Medyan SS Minimum Maksimum p

OPN Kadın 32,559 34,401 18,911 4,615 58,097 0,723* Erkek 25,918 18,328 21,454 0,945 69,907 TAS Kadın 0,661 0,708 0,199 0,290 1,000 0,905** Erkek 0,667 0,672 0,143 0,324 1,000 TOS Kadın 7,768 7,383 1,371 5,906 11,000 0,096* Erkek 7,180 7,000 1,305 5,101 10,000 OSI Kadın 1,362 1,273 0,481 0,696 2,361 0,097* Erkek 1,132 1,087 0,319 0,708 2,279 PASI Kadın 5,304 4,350 3,133 1,200 11,200 0,723* Erkek 6,768 4,800 6,826 0,600 37,900 Kontrol OPN Kadın 21,859 20,857 14,591 1,455 52,447 0,746* Erkek 27,022 18,329 22,730 3,284 79,275 TAS Kadın 0,579 0,587 0,154 0,222 0,892 0,002** Erkek 0,693 0,698 0,127 0,444 1,000 TOS Kadın 8,376 8,121 1,741 5,772 11,946 0,093** Erkek 7,643 7,517 1,645 3,758 11,007 OSI Kadın 1,633 1,494 0,912 0,774 5,139 0,005* Erkek 1,145 1,106 0,292 0,495 1,977

OPN: Osteopontin, TAS: Total Antioksidan Status, TOS: Total Oksidan Status, OSI: Oksidatif Stres İndeksi, PASI: Psoriasis Alan Şiddet İndeksi.

*: Mann-Whitney U testi, **: Bağımsız gruplarda t testi. SS: standart sapma.

Yaş ve diğer değişkenler arası korelasyon katsayıları incelendiğinde değişkenler arasında istatistiksel açıdan anlamlı kuvvetli ilişki bulunmamıştır (Tablo 6 ve 7).

Tablo 6. Yaş ve diğer değişkenlere ilişkin korelasyon katsayıları

OPN TAS TOS Yaş

OPN r* -0,086 0,128 0,001 p 0,344 0,159 0,989 TAS r* -0,086 0,024 0,024 p 0,344 0,795 0,792 TOS r* 0,128 0,024 -0,186 p 0,159 0,795 0,040 Yaş r* 0,001 0,024 -0,186 p 0,989 0,792 0,040

OPN: Osteopontin, TAS: Total Antioksidan Status, TOS: Total Oksidan Status.

(33)

29

Tablo 7. OSI değişkeninin OPN ve yaş ile korelasyonu OSI

OPN r* 0,184

p 0,041

Yaş r* -0,115

p 0,207

OPN: Osteopontin, OSI: Oksidatif Stres İndeksi.

*: Spearman Rho korelasyon katsayısı.

Korelasyon yapısı gruplar bağlamında incelendiğinde, kontrol grubunda yaş ile TOS değişkenleri arasında ve yaş ile OSI değişkenleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı zayıf ilişki bulunmuş, diğer değişkenler arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (Tablo 8, Tablo 9, Tablo 10 ve Tablo 11).

Tablo 8. Kontrol grubunda yaş ve diğer değişkenlere ilişkin korelasyon katsayıları

OPN TAS TOS Yaş

OPN r* -0,008 0,137 -0,050 p 0,953 0,290 0,699 TAS r* -0,008 -0,091 -0,033 p 0,953 0,482 0,797 TOS r* 0,137 -0,091 -0,322 p 0,290 0,482 0,011 Yaş r* -0,050 -0,033 -0,322 p 0,699 0,797 0,011

OPN: Osteopontin, TAS: Total Antioksidan Status, TOS: Total Oksidan Status.

*: Spearman Rho korelasyon katsayısı.

Tablo 9. Kontrol grubunda OSI değişkeninin OPN ve yaş ile korelasyonu OSI

OPN r* 0,150

p 0,246

Yaş r* -0,322

p 0,011

OPN: Osteopontin, OSI: Oksidatif Stres İndeksi.

(34)

30

Tablo 10. Psoriasis grubunda yaş ve diğer değişkenlere ilişkin korelasyon katsayıları

PASI OPN TAS TOS Yaş

PASI r* -0,123 -0,195 0,157 0,044 p 0,347 0,132 0,227 0,739 OPN r* -0,123 -0,195 0,157 0,044 p 0,347 0,132 0,227 0,739 TAS r* 0,047 -0,195 0,168 0,076 p 0,722 0,132 0,195 0,558 TOS r* 0,073 0,157 0,168 -0,070 p 0,575 0,227 0,195 0,589 Yaş r* 0,165 0,044 0,076 -0,070 p 0,205 0,739 0,558 0,589

OPN: Osteopontin, TAS: Total Antioksidan Status, TOS: Total Oksidan Status, PASI: Psoriasis Alan Şiddet

İndeksi.

*: Spearman Rho korelasyon katsayısı.

Tablo 11. Psoriasis grubunda OSI değişkeninin OPN ve yaş ile korelasyonu OSI

OPN r* 0,228

p 0,078

Yaş r* -0,120

p 0,358

OPN: Osteopontin, OSI: Oksidatif Stres İndeksi.

*: Spearman Rho korelasyon katsayısı.

Hasta ve kontrol gruplarının demografik özellikleri ile klinik ve laboratuvar bulguları Tablo 12’de verilmiştir.

(35)

31 Tablo 12. Olgulara ait veriler

No Grubu Cinsiyet Yaş OPN TAS TOS OSI PASI

1 Psoriasis K 46 48,721 0,404 8,187 2,026 8,1 2 Psoriasis K 45 47,630 0,396 7,114 1,796 3 3 Psoriasis K 35 40,401 0,290 6,845 2,360 11,2 4 Psoriasis K 56 14,530 0,464 7,651 1,648 2,4 5 Psoriasis E 62 8,983 0,576 5,503 0,955 5,6 6 Psoriasis E 63 0,944 0,524 7,516 1,434 9 7 Psoriasis E 55 7,325 0,626 7,114 1,136 7,5 8 Psoriasis E 27 4,374 0,628 7,114 1,132 37,9 9 Psoriasis K 21 7,123 0,466 6,711 1,440 7,2 10 Psoriasis E 21 4,917 0,486 6,979 1,436 3,5 11 Psoriasis E 38 69,907 0,650 6,979 1,073 12 12 Psoriasis E 25 45,663 0,560 7,651 1,366 2,1 13 Psoriasis E 40 5,892 0,872 6,174 0,708 14,8 14 Psoriasis E 58 9,497 0,706 6,711 0,950 7,7 15 Psoriasis K 46 58,096 0,552 6,040 1,094 4 16 Psoriasis E 74 18,327 0,698 6,174 0,884 3,7 17 Psoriasis E 21 4,511 0,658 5,369 0,815 3,2 18 Psoriasis K 49 14,108 0,964 6,711 0,696 3 19 Psoriasis E 53 35,726 0,724 6,174 0,852 2,4 20 Psoriasis E 50 1,251 0,718 6,979 0,972 1,2 21 Psoriasis K 29 56,246 0,560 10,067 1,797 4,7 22 Psoriasis E 63 35,987 0,672 6,442 0,985 13 23 Psoriasis E 34 2,927 0,476 5,100 1,071 11,5 24 Psoriasis E 58 56,574 0,860 7,248 0,842 10,8 25 Psoriasis E 23 19,149 0,712 7,785 1,093 8,8 26 Psoriasis K 32 45,134 0,800 8,590 1,073 8,6 27 Psoriasis K 49 18,999 0,756 8,724 1,154 4 28 Psoriasis E 74 13,377 0,930 7,919 0,851 12,6 29 Psoriasis E 44 28,168 0,324 7,382 2,278 3,5 30 Psoriasis E 21 19,415 0,6 6,577 1,096 2,5

(36)

32 Tablo 12. Olgulara ait veriler (devamı)

No Grubu Cinsiyet Yaş OPN TAS TOS OSI PASI

31 Psoriasis E 65 17,560 0,746 6,845 0,917 5,6 32 Psoriasis K 38 25,428 0,780 6,308 0,808 3,5 33 Psoriasis E 48 17,416 0,864 9,530 1,103 7,5 34 Psoriasis K 28 42,478 0,704 6,577 0,934 10,1 35 Psoriasis K 39 5,478 0,712 7,248 1,018 6,6 36 Psoriasis K 19 12,065 0,724 7,785 1,075 10,9 37 Psoriasis E 33 16,424 0,766 9,127 1,191 4,8 38 Psoriasis E 57 26,803 0,562 9,664 1,171 9 39 Psoriasis E 34 42,194 0,642 10,201 1,588 0,6 40 Psoriasis K 28 55,267 0,666 10,469 1,572 9 41 Psoriasis K 43 32,079 0,550 7,651 1,391 1,5 42 Psoriasis E 40 55,332 0,626 9,530 1,522 4,9 43 Psoriasis K 45 4,615 0,520 11,409 2,194 7,4 44 Psoriasis K 25 5,402 0,750 7,382 0,984 4,7 45 Psoriasis E 36 52,005 0,416 7,248 1,742 2,7 46 Psoriasis E 19 47,751 0,712 7,919 1,112 2,8 47 Psoriasis K 53 56,903 0,462 6,711 1,452 3,2 48 Psoriasis K 34 50,256 0,412 8,187 1,987 2,8 49 Psoriasis K 50 36,722 0,752 7,248 0,963 1,8 50 Psoriasis E 19 31,295 0,542 5,100 0,941 2,8 51 Psoriasis K 43 31,833 0,830 7,516 0,905 6,6 52 Psoriasis K 21 19,759 0,800 5,906 0,738 1,8 53 Psoriasis K 28 52,121 0,628 9,932 1,581 1,2 54 Psoriasis E 34 51,252 0,672 6,174 0,918 4,5 55 Psoriasis E 63 64,319 0,544 5,637 1,036 4,8 56 Psoriasis E 34 55,008 0,676 7,382 1,092 1,8 57 Psoriasis E 45 61,956 0,576 6,308 1,095 2,4 58 Psoriasis E 37 8,983 0,894 6,442 0,720 1,2 59 Psoriasis E 23 3,284 0,726 7,785 1,072 2,5 60 Psoriasis E 39 12,911 0,704 7,651 1,086 18

(37)

33 Tablo 12. Olgulara ait veriler (devamı)

No Grubu Cinsiyet Yaş OPN TAS TOS OSI PASI

61 Psoriasis E 34 1,559 0,622 6,845 1,100 1,2 62 Kontrol K 50 2,054 0,700 8,993 1,284 – 63 Kontrol K 53 18,401 0,470 6,845 1,456 – 64 Kontrol K 50 8,806 0,748 8,187 1,094 – 65 Kontrol E 29 15,665 0,784 11,006 1,403 – 66 Kontrol K 34 39,520 0,626 11,085 1,758 – 67 Kontrol E 30 5,812 0,846 10,201 1,205 – 68 Kontrol E 30 18,070 0,842 8,590 1,020 – 69 Kontrol K 23 1,551 0,892 7,516 0,842 – 70 Kontrol E 41 3,355 0,558 8,993 1,611 – 71 Kontrol K 18 38,323 0,728 7,382 1,014 – 72 Kontrol E 50 15,665 0,444 6,040 1,360 – 73 Kontrol K 46 50,194 0,664 7,382 1,111 – 74 Kontrol K 38 23,331 0,494 10,335 2,092 – 75 Kontrol K 28 38,000 0,510 7,516 1,473 – 76 Kontrol K 23 21,607 0,326 11,946 3,664 – 77 Kontrol K 48 14,043 0,516 7,651 1,482 – 78 Kontrol K 47 10,163 0,518 8,053 1,554 – 79 Kontrol K 23 24,176 0,674 11,677 1,732 – 80 Kontrol E 23 48,113 0,834 9,127 1,094 – 81 Kontrol E 24 62,232 0,794 8,053 1,014 – 82 Kontrol K 59 36,775 0,660 10,067 1,525 – 83 Kontrol K 41 28,724 0,576 8,859 1,538 – 84 Kontrol K 21 20,106 0,806 8,456 1,049 – 85 Kontrol E 80 20,535 0,714 7,785 1,090 – 86 Kontrol K 29 30,282 0,498 8,993 1,805 – 87 Kontrol E 28 15,428 0,644 7,919 1,229 – 88 Kontrol E 24 79,275 0,696 11,006 1,581 – 89 Kontrol K 39 47,570 0,466 8,590 1,843 – 90 Kontrol E 40 28,399 0,830 8,590 1,035 –

(38)

34 Tablo 12. Olgulara ait veriler (devamı)

No Grubu Cinsiyet Yaş OPN TAS TOS OSI PASI

91 Kontrol K 41 22,133 0,314 10,201 3,248 – 92 Kontrol K 42 22,215 0,598 9,395 1,571 – 93 Kontrol E 42 18,587 0,674 8,053 1,194 – 94 Kontrol K 34 9,264 0,222 11,409 5,139 – 95 Kontrol K 36 12,666 0,456 7,248 1,589 – 96 Kontrol K 31 18,848 0,634 6,040 0,952 – 97 Kontrol K 30 8,706 0,624 5,771 0,924 – 98 Kontrol K 44 9,033 0,668 7,114 1,064 – 99 Kontrol K 37 14,269 0,798 6,174 0,773 – 100 Kontrol E 25 6,705 0,592 6,174 1,042 – 101 Kontrol K 38 4,340 0,538 7,785 1,447 – 102 Kontrol E 22 12,911 0,450 7,382 1,640 – 103 Kontrol E 22 4,899 0,710 8,187 1,153 – 104 Kontrol E 23 36,564 0,550 10,872 1,976 – 105 Kontrol E 34 27,664 0,728 6,845 0,940 – 106 Kontrol E 61 67,658 0,638 8,590 1,346 – 107 Kontrol E 63 53,017 0,676 6,577 0,972 – 108 Kontrol E 44 79,035 0,556 7,382 1,327 – 109 Kontrol E 36 16,845 0,598 7,919 1,324 – 110 Kontrol E 65 7,693 0,820 7,651 0,933 – 111 Kontrol K 63 1,455 0,544 8,187 1,505 – 112 Kontrol E 52 3,284 0,700 6,174 0,882 – 113 Kontrol E 51 7,999 0,748 6,577 0,879 – 114 Kontrol E 37 10,993 7,444 5,906 0,793 – 115 Kontrol E 50 4,827 0,564 6,577 1,166 – 116 Kontrol E 60 4,290 0,670 5,906 0,881 – 117 Kontrol E 65 27,618 0,624 6,979 1,118 – 118 Kontrol E 62 20,184 0,760 3,758 0,494 – 119 Kontrol E 71 52,194 0,854 7,114 0,833 – 120 Kontrol E 42 47,630 0,528 5,906 1,118 –

(39)

35 Tablo 12. Olgulara ait veriler (devamı)

No Grubu Cinsiyet Yaş OPN TAS TOS OSI PASI

121 Kontrol K 62 52,447 0,392 6,040 1,540 –

122 Kontrol K 26 26,758 0,714 6,442 0,902 –

123 Kontrol E 38 44,549 0,696 6,711 0,964 –

OPN: Osteopontin, TAS: Total Antioksidan Status, TOS: Total Oksidan Status, OSI: Oksidatif Stres İndeksi, PASI: Psoriasis Alan Şiddet İndeksi.

(40)

36

TARTIŞMA

Psoriasis, etyolojisi kesin olarak bilinmeyen, kronik seyirli, enflamatuar, hiperproliferatif bir deri hastalığıdır (1). Klinik olarak, keskin sınırlı, eritemli, sedefimsi beyaz papül ve plaklarla karakterizedir. En sık görülen psoriasis vulgaris tipinde lezyonların predileksiyon alanı saçlı deri, diz, dirsek, sakral bölge ve ekstremitelerin ekstansör yüzleridir (2). Psoriasis her iki cinsiyeti eşit oranda tutar (4); erkeklerde daha sık görüldüğünü bildiren yayınlar da vardır (96,97). Çalışmamızda, psoriasis hastalarının 24 (%39,3)’ü kadın, 37 (%60,7)’si erkekti; erkek psoriasis hastalarının kadınlardan daha fazla olduğu görüldü. Kontrol grubu hastalarının 30 (%48,4)’u kadın, 32 (%51,6)’si erkekti. Gruplar arasında cinsiyet değişkeni yönünden farklılık bulunmamaktadır (p=0,365). Çalışmamıza dâhil olan psoriasis ve kontrol hastalarının yaş ortalamaları sırasıyla 40,43 ve 40,63’tü; gruplar arası yaş dağılımları benzerdi (p=0,907). Çalışmaya katılan psoriasis hastalarının, her iki cinsiyet için de yaş ortalaması literatürle paralellik göstermektedir (98).

Osteopontin, fosforile glikoasit glikoprotein olup T ve B hücreleri, makrofajlar, osteoblastlar ve osteoklastlar, dendritik hücreler, hepatositler, endotel ve epitelyal hücreler ile vasküler düz kas hücrelerinden salgılanmaktadır (71,72). Yapısındaki arginin-glisin-aspartattan oluşan hücre bağlayıcı dizi kompleksi, birçok sinyal iletim mekanizmasında, immun sistem regülasyonunda, integrin reseptörleri ile bağlanıp kemik oluşumu ve şekillenmesinde görev alır (73). OPN’nin, kronik enflamasyonla karakterize birçok hastalıkta, psoriasiste, obezitede, Crohn hastalığında, otoimmun hastalıklarda, bazı kanser türlerinde, aterosklerozisde ve kardiyak fibroziste rolünün olduğu düşünülmektedir (71). Psoriasis patogenezinde OPN’nin yer aldığını savunan hipoteze göre, keratinositlerde ve monositlerdeki OPN reseptörlerinin, lezyonel keratinosit, enflamatuar hücreler ve endotel

Referanslar

Benzer Belgeler

Hanımefendi’nin kızlan, merhum Nezih ve Sabih Bozcaadalı’nın kardeşleri, merhume Güzin Bozcaadalı’nın görümcesi, merhum Suat Karaosman’m yengesi, Doğan ve

Ayrıca ölen parvoviral enteritisli köpeklerin total oksidan durum düzeyleri hayatta kalan ve kontrol grubuna göre önemli oranda yüksek bulundu (P&lt;0.05).. Sonuç

Sistemik ve topikal tedavi alan her iki grupta da tedavi öncesine göre tedavi sonrası serumda IFN-γ, TNF-α, IL-17 düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı

Akdeniz diyetine orta düzeyde uyum gösteren bireylerin günlük posa, E vitamini eşdeğeri ve suda çözünmez posa alımları ile MDA değerleri arasında

1984 ve 1988 Amerikan Başkanlık Seçimlerinde, seçmen ve kitle iletişim araçları ilişkisini, kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı çerçevesinde inceleyen Owen (1991),

Analiz için çok kriterli karar problemi olarak düşünüldüğünden kriter olarak belirlenen finansal oranların önem ağırlıklarını belirlemek için SWARA tekniği, işlet-

Türkiye'nin üç coğrafik bölgesinde; Marmara, İç Anadolu ve Doğu Anadolu'da il, ilçe ve köy okullarından tesadüf örneklemesi yöntemi ile seçilen 7-17 yaş

Massive MIMO is the headway of contemporary MIMO systems utilized in current wireless organizations, which groups together hundreds and even large number of antennas at the